Seyyitlerin Muhaceret Nedenleri
Seyyitlerin İslam topraklarının çeşitli yerlerine göç etmeleri ve dağılmalarının sebeplerini üç şeyde aramak lazım. Alevi savaşlarının yenilgiyle sonuçlanması, hükümet baskısı, hicret için uygun ortamların varlığı.
1-Alevi Kıyamlarının Yenilgiye Uğraması
Aleviler yaptıkları savaşlarda yenilgiye uğramalarının sonucunda Bağdat’taki hilafet merkezinin kontrolünde olan Irak ve Hicaz’da yaşamlarını sürdüremezlerdi. Bu yüzden canlarını kurtarabilmek için uzak diyarlara gitmeye mecbur olmuşlardır. Mesudi, Muhammed Nefs-i Zekiyye’nin kardeşlerinin dağılması hakkında şöyle der:
“Muhammed Nefs-i Zekiyye’nin kardeşleri ve çocukları çeşitli bölgelere dağıldılar ve halkı onun önderliğine davet ettiler. Oğlu Ali b. Muhammed Mısır’a gitti ve orada katledildi. Diğer oğlu Abdullah Horasan’a oradan da Sind’e gitti ve orda öldürüldü. Üçüncü oğlu Hasan Yemen’e gitti, orada hapse düştü ve hapiste öldü. Kardeşi Musa Cezire’ye, kardeşi Yahya Rey’e ve oradan da Taberistan’a gitti. Bir diğer kardeşi İdris’te Fas’a gitmiş ve halk etrafında toplanmıştır…”1
2-Hükümet Baskısı
Hükümet merkezine yakın olan Hicaz ve Irak’ta Aleviler sürekli hükümet baskısı altındaydılar. Mesudi’nin nakline göre Muhammed b. Kasım Alevi’nin Kûfe’den Horasan’a gitmesi Abbasi halifesi Mutasım’ın baskılarından dolayı olmuştur.2
3-Uygun Ortamların Varlığı
Alevilerin muhaceret sebeplerinin bir diğeri de Kum ve Taberistan gibi münasip ve toplumsal açıdan iyi olan yerlerin varlığıdır.
On Dördüncü Dersin Özeti
Abbasiler döneminde Şiiliğin yayılmasının sebep ve etkenleri şunlardır:
1 Alevi ve Abbasi Haşimiler, Mansur zamanına kadar birlikteydiler ve Abbasi davetçilerin ilk izhar ettiği şey, Ali (a.s)’nin üstünlüğüydü.
2. Emeviler ve Abbasiler arasında çekişme olduğu zaman İmam Bâkır (a.s) ve İmam Sadık (a.s) bu fırsattan yararlanmış ve göz alıcı faaliyetlerde bulunmuşlardır.
3. Şiiliğin yayılmasının en önemli sebeplerinden biri inançları sadece Şiilik olan Alevi seyyitlerin hicretleri ve çeşitli İslam beldelerinde dağınık halde olmalarıdır. Seyyitler, Maveraünnehir ve Hindistan’dan, Afrika’ya kadar birçok İslam beldesine yayıldılar. Taberistan halkı Hasani seyyitlerin vasıtasıyla İslam’la tanışma şerefine nail olmuş ve İslam’ı önce Şiilik kanalıyla öğrenmiş olan kimselerdir.
On Dördüncü Ders Soruları
1-Abbasiler döneminde Şiaların çoğalma sebepleri nelerdir?
2- Alevi hicretlerinin Şiiliğin yayılmasındaki tesiri nedir?
3- Alevi hicretlerinin sebepleri nelerdir?
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Şia ve Alevi Kıyamları On Beşinci Ders Emeviler Döneminde Şii ve Alevi Ayaklanmaları
Şii kıyamları ve silahlı mücadelesi Kerbela ve Aşura hareketiyle başlamıştır. Biz Kerbela konusunu başka bir yerde ele alacağız.
İmam Hüseyin (a.s)’in H. 60 yılındaki şahadetinden sonra Tevvabin ve Muhtar adında iki Şii ayaklanması oldu ve hiçbirinin önderi Alevi (Peygamber soyundan gelenler) olmayıp, varını yoğunu yitirmiş Şiilerdi. (Bunun hakkında daha önce geniş bir şekilde açıklama yaptık.)
Bu iki ayaklanma, sloganlarından da anlaşılacağı üzere tamamen Şiiydi. Tevvabin’in önderlerinin Peygamber ashabından ve Emire’l-Müminin (a.s)’in Şiilerinden oldukları hususunda hiç bir görüş ayrılığı bulunmamaktadır.1 Muhtar hakkında da Şia büyükleri ve rical âlimlerinin görüşlerini geniş bir şekilde açıkladık.
Hepsi onun iyi niyetli olduğuna ve onu kötüleyen rivayetleri düşmanlarının uydurduğuna inanmaktadırlar. Ayaklanmaların Şiiliğin yayılmasındaki etkisiyle ilgili olarak, Tevvabin kıyamının kısa sürmesinden dolayı Şiiliğin tebliğine fırsat bulamadığını belirtmek lazım. Gerçi Şiiliğin maksadının nitelik açısından yayılmasında önemli bir yere sahip olmakla beraber Ehl-i Beyt'in muhabbetini kalplerde sağlamlaştırmış, Şiileri inançlarında sabitkadem kılmış ve daha bir bağlı hale getirmiştir. Ancak Muhtar’ın kıyamı Şiiliğin yayılmasında rol oynamış ve Muhtar Arap olmayan Mevalileri de Şiilerin saflarına çekmeyi başarmıştır. Oysa daha önceleri böyle değildi.1 Bu yüzden Şiiliğin çekirdekleri İslam’ın doğusuna serpilmiş oldu ve biz onun yükselişini siyah giysililer ve Abbasiler hareketinde görmekteyiz.
Alevi kıyamlar zinciri Emeviler hükümetinin sonlarında vuku bulmuş ve Abbasiler’in hareketiyle bir çeşit bağlantıları olmuştur. Zira ister Aleviler olsun, ister Abbasiler, Beni Haşim, Beni Ümeyye döneminde birlik ve beraberlik içindeydi ve aralarında anlaşmazlık yoktu. Hatta iki Abbasi halifesi Seffah ve Mansur ilk olarak İmam Hasan (a.s)’ın torunlarından Muhammed Nefs-i Zekiyye’ye biat etmişlerdir. Ancak Abbasiler’in zaferiyle Muhammed, Mansur Abbasi tarafından katledildi. İkinci yüzyıl süresince Alevilerin kıyamları daha çok Zeydi ideolojisiyle bağlantılıydı. Ama Zeyd’in kıyamından en çok yararlananlar Abbasiler olmuştur. Muasır tarihçilerden Emir Ali bu konu hakkında şöyle der:
“Zeyd’in ölümü Abbasileri güçlendirdi ve gündemde olan Abbas oğullarının hilafetini teyit etti. Muhtemel bir rekabet engelini yollarından kaldırdı. Böyle bir durumda Ebu Müslim, Ümeyye oğullarını ortadan kaldırmak için var olan biri olarak kendini gösterdi.2
A) Zeyd’in Kıyamı
Hz. İmam Seccad (a.s)’ın oğlu ve İmam Bakır (a.s)’ın kardeşi olan Zeyd, Emevi halifesi Hişam ve emrindekilerin zulümlerinden dolayı ayaklanmış ve Emevilere karşı kıyam etmiştir. Irak valisi Yusuf b. Amr’ı şikâyet etmek için Dimeşk’e Hişam’ın yanına giden Zeyd, Hişam tarafından küçük düşürülür ve azarlanır. Şam’dan Kûfe’ye döndükten sonra Şiiler etrafını sarar ve onu Beni Ümeyye aleyhinde kıyam etmesi hususunda teşvik ederler. Ancak savaşın en şiddetli olduğu bir anda aldığı okla kıyamı başarısızlıkla sonuçlanır, kendisi de şehit olur.1
Zeyd’in şahsiyet ve kıyamı hakkında çeşitli rivayetler gelmiştir. Bu rivayetlerin bir kısmı onu kötülemektedir. Ama Şii düşünür ve uzmanlar Zeyd’in saygıdeğer, övülmeye layık bir şahsiyet olduğuna, yanlış yolda olduğunu gösteren kabul edilebilir bir kanıtın olmadığına inanmaktadırlar. Şeyh Müfit onun hakkında şöyle demektedir:
“Zeyd’in kıyam etmesi ve halkı Âl-i Muhammed’in rızasını kazanmaya davet etmesinden dolayı Şia mezhebinde olanların büyük bir kısmı onu İmam bildiler. Aslında onun kastı bu olmadığı halde halk kendisini kastettiğini sandı. Zira o kardeşi İmam Bakır (a.s)’ın hak üzere olan İmam olduğunu ve kendisinden sonra da oğlu İmam Sadık (a.s)’ın imametini açıkladığını biliyordu.2
Allame Meclisi de ilgili rivayetleri naklettikten sonra Zeyd hakkında şöyle yazıyor:
“Zeyd’le ilgili haberler çeşitli ve çelişkilidir. Ancak onun kadrinin yüceliği, methi ve yanlış bir iddiada bulunmadığı hakkındaki ilgili haberler daha fazladır. Şia âlimlerin genelinin görüşü Zeyd’in makamının yüceliği doğrultusundadır. Buna göre ona karşı hüsnü zan beslemek münasiptir ve kınamaktan kaçınılmalıdır.”3
Ayetullah Hoi (r.a) Zeyd hakkında şöyle demektedir:
“Zeyd’in methi, kadrinin yüceliği, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak için kıyam ettiği ile ilgili rivayetler müstefiz ve kötüleyen rivayetler de tamamen zayıftır.4
Birçok delil, İmam Sadık (a.s)’ın Zeyd’in kıyamına dolaylı ve gizli olarak izin verdiğini göstermektedir. Bu delillerden biri İmam Rıza (a.s)’nın Memun’a verdiği cevaptır. İmam şöyle buyurmuştur:
“Babam Musa b. Cafer babası Cafer b. Muhammed’den şöyle işittiğini nakletmiştir: “…Zeyd kıyamıyla ilgili olarak benimle istişare etti, ben ona şöyle dedim: “Amcacığım eğer Kenase’de1 darağacına asılan biri olmayı istiyorsan senin yolun işte budur.
Zeyd, İmam Sadık (a.s)’ın huzurundan ayrıldığı zaman İmam şöyle buyurdu:
“Onun nidasını işittiği halde yardımına koşmayan kimseye yazık!”2
Evet, Zeyd gerçek bir Şia ve İmam Sadık (a.s)’ın imametine inananlardandı. O şöyle der:
“Her zamanda biz Ehl-i Beyt’ten bir kişi Allah’ın hüccetidir. Bizim zamanımızın hücceti de kardeşimin oğlu Cafer b. Muhammed’dir. Kim ona uyarsa sapmaz, kim ona muhalefet ederse hidayete eremez.”3
Zeyd’in kendisini İmam bilmemesi ve halkı kendisine davet etmemesi hususunda İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor:
Allah amcam Zeyd’e rahmet etsin. Zafer elde ettiğinde, (kararına) vefa gösterecekti. Amcam Zeyd halkı Âl-i Muhammed’den seçilmiş bir şahsın önderliğini kabul etmeye davet edecekti ve o kişi benim.”4
Özellikle İmam Sadık (a.s) Zeyd’in şahadetinden sonra ailesini koruması altına aldı.1 Zeyd’in yanında şehit olanların aileleriyle de ilgileniyordu ve hatta bir defasında aralarında bin dinarı bölüştürdü.2
Son olarak Zeyd’in kıyamının Tevvabin ve Muhtar gibi tam bir Şii ve salim bir menşei olduğu, zulme karşı, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak için olduğu ve Zeydiyye fırkasıyla hiç alakası olmadığını söylemek yerinde olacaktır.
Dostları ilə paylaş: |