4.2.2.2 Brüt ve Net Yatırım
İktisat biliminde brüt yatırıma gayri safi yatırım da denilmektedir. Brüt yatırım, “belirli bir dönem içinde üretilen ve ithal edilen mallardan tüketilmeyerek ya da ihraç edilmeyerek gelecek döneme aktarılan kısmına” denir (Bayar, 2000: 11).
Belirli dönemde üretimi tamamlanmış, ancak, henüz üretimi tamamlanmayıp tüketime arz olunmamış, hammadde ve ana malları da brüt yatırım içerisinde gösterilmektedir (Bayar, 2000: 11).
Ancak, yıl içinde ekonominin mevcut sermaye malları ve teçhizat stokundaki miktar, kalite ve değer yönünden eksilmeler, diğer bir deyişle aşınma ve eskimeler meydana gelmektedir. Yıl içerisinde yapılan brüt yatırımların bir kısmı bu aşınan ve eskiyen kısımları karşılayacaktır (Balçık, 2003: 3).
İşte bir ekonomide bir yıl zarfında brüt yatırımlardan, aşınma ve eskime payının düşülmesi sonucu elde edilecek kısım net yatırımları oluşturmaktadır.
İşletme tesislerinin büyütülmesi, düzenlenmesi ve halihazırdaki tesislere ilâve kapasite eklenmesi için yapılan harcamalar ile dönem içindeki stok artışları net yatırım kavramı içinde kabul edilmektedir (Bayar, 2000: 11).
4.2.3 İşletme Bilimi Açısından Yatırım
Mikro düzeyde, işletmeler için de yatırımın hayati bir önemi vardır. İşletmeler varlıklarını sürdürebilmeleri için yatırım yapmak zorundadırlar. Çünkü, günümüz piyasa ekonomisinde işletmeler negatif entropi ortamında faaliyetlerini sürdürmektedirler. Sürekli ve hızla değişen insan ihtiyaçları ve rekabetçi piyasa koşulları işletmeleri yatırım yapmak zorunda bırakmaktadır. Bunun yanında, hızla değişen teknolojik koşullara ayak uydurma zorunluluğu işletmelerin sürekli olarak kendilerini yenilemesini gerektirmektedir. Bu zorunlulukları yerine getirirken işletmelerin rasyonel davranmaları ve amaçlarını iyi belirlemeleri dikkat edecekleri en önemli hususların başında gelmektedir (Sarıaslan, 2002:23).
Literatürde işletmecilik açısından yatırım kavramı iki temel görüş etrafında toplanmıştır. Bunlardan ilki, L. Coutre, Schmalenbach gibi bilim adamlarının ortaya koymuş olduğu görüşleridir. Bu görüşe göre yatırım, işletme bilânçosunun aktifinde yer alan varlıkların toplamıdır. İkinci görüş ise, parasal bir yönden hareket ederek yatırımı paranın çeşitli üretim unsurlarına dönüşerek yarattığı aşama olarak tanımlamıştır. Bu görüşü, J.M. Keynes, Lohman, Schneider, Richti gibi bilim adamları savunmuşlardır (Tatar, 1993:4).
İşletme bilimi açısından yatırım, “işletmenin yatırım ve üretim kapasitelerindeki artış ya da sürekliliğin sağlanması ve gelecekte belli bir zaman sürecinde gerçekleşmesi beklenen kârları elde etme amacıyla kıt kaynakların üretime tahsis edilmesi konularını kapsamaktadır” (Kargül, 1996: 1).
Bir diğer kaynakta, işletme bilimi için yatırım, nakdi değerlerin tesis mallarına dönüşümü olarak tanımlamaktadır (Büker ve Aşıkoğlu, 1999: 4).
Yukarıdaki tanımda belirtilen kaynaklar (nakdi değerler), sabit varlıklara bağlanıp gelir sağlanabileceği gibi, stoklara yatırım yaparak da gelir amaçlanmaktadır. Ayrıca üretilen malların gelir amacıyla el değiştirmesi durumunda da işletmecilik açısından yatırım söz konusudur (Uslu, 1998 : 3).
Yukarıda belirtilen stoklara yapılan yatırım, işletmenin hayatiyetini ve rekabet gücünü korumak, normal faaliyetlerini devam etmek için, işletmede bulundurulması asgari miktardaki stok hacmidir. Bunun yanında, minimum seviyedeki müşteri kredileri, nakit stoku, yedek malzeme envanteri bu yatırım kapsamına girmektedir (Usta, 1988 : 6).
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı gibi, işletmenin aktifinde bulunan ve genellikle kısa vadeli kapital elemanlarına çevrilecek hammadde, yarı mamul ve mamul maddelerinin tedariki için yapılan harcamalar, müşteriye açılan krediler, kasa ve banka mevcutları yatırım kapsamının dışında kalır ve plasman olarak kabul edilmektedir. Bu tür, beklenen gelir, bir muhasebe dönemi içerisinde elde edileceğinden, bunlara gelir harcaması adı da verilmektedir (Usta, 1988 : 6).
Yatırım kararların işletmelerin geleceği için hayati önem taşıdığını belirtmiştik. Ancak, bazı işletmelerde bu kararlar alınırken, fizibilite etütlerine dayanmadan, önyargılarla, sezgilerle alınmakta ya da üretilecek mal ve hizmete aşırı güvenle olayın pazarlama yönü ihmal edilerek yeni yatırımlara girişilmekte, bazı durumlarda da yapılacak yatırımın teknik cazibesini kapılarak yatırım kararı alınmaktadır (Akgüç, 1988 : 321).
Özellikle Türkiye’deki özelde Aydın İli’ndeki müteşebbislerde proje fizibilite etütleri doldurulması gerekli bir soru formu gibi görülmekte ve hükümetlerden teşvik alabilmek için gerekli bir belge olarak algılanmaktadır. Bu durum da bir çok yatırımın faaliyete geçtikten sonra sıkıntılar yaşamasına ve hatta iflas etmelerine sebep olmaktadır.
4.2.4 Halk Dilinde Yatırım
Halk dilindeki yatırım, halkın günlük hayatta kullandığı geniş ve alışılmış bir anlamı ifade etmektedir.
Kısaca, kapitalin korunması ya da gelir elde edilmesi amacıyla bir değerin ya da mülkiyet hakkının elde edilmesi durumudur (Usta, 1988 : 3).
Başka bir deyişle, yatırım, kapitali temsil eden herhangi bir değeri satın almaktır. Örneğin, banka mevduatı, aksiyon, obligasyon satın almak, ev, tarla satın almak yatırımdır (Olalı, 1971 : 3).
Burada söz konusu yatırımdan, tasarruf edilen değerin, bir süre fayda sağlayacak bir amaca bağlanması durumu vukuu bulmaktadır (Bekçioğlu, 1983 : 3).
Halk arasında yatırım olarak kabul edilen bir başka kavram da plasmandır. Plasman, paranın gelir getirici bir yere, yani menkul kıymet ya da gayri menkul değerlere tahsisidir. Banka mevduatı, borçlanma senetleri (tahvil ve bonolar), hisse senetleri ve spekülasyon amaçlı satın alınıp boş bırakılan arsalar vb. plasman kavramı içinde gösterilmektedir. Geçimini bu yolla sağlayan şahıslara da rantiyeci denmektedir (Balçık, 2003 : 2).
Yatırım, yukarıdaki paragraflarda değinilen anlamında tanımlandığında yapılacak yatırımlar arasında ayrımın yapılmasına gerek duyulmamaktadır. Tasarruf hesapları, bonolar, obligasyonlar, gayrimenkul ve gelir getiren diğer mallar, sahiplerine aynı temel fonksiyonları itfa eden fon kullanma şekilleri olarak kabul edilmektedirler (Olalı, 1971 : 3).
Burada üzerinde durulması gereken bir başka kavram da finansal yatırımdır. Genelde finansal yatırımlar plasman kavramı içerinde gösterilmektedir.
Bu kavramın değinilmesine esas teşkil eden nokta ekonomik yatırımla finansal yatırım arasındaki ilişkidir.
Finansal yatırım “gelir getirmeyen nakdi varlıkların, daha az likit aktiflere çevrilerek gelir getirir hale dönüşmesine” denir (Uslu, 1998 : 3). Likit varlıklar, finansal varlıklar olarak adlandırabileceğimiz, hisse senedi, borçlanma senetleri gibi menkul kıymetlerdir.
Finansal anlamda bir yatırım gerçekleştirildiğinde buradaki esas amaç tasarruf edilen likit değerlerin ekonomik anlamda verimli alanlara yatırılıp yatırılmaması değildir. Buradaki temel amaç, bu değerlerin ileride bir getiri sağlama amacıyla bir yere yatırılmasıdır (Bekçioğlu, 1988 : 4).
Finansal anlamda yatırım yapan yatırımcılar, daha ziyade geçmiş zamanda başarıları kanıtlanmış işletmelere yatırım yapmaktadırlar. Çünkü, riski düşük tutmak arzusu içerisindedirler. Bu yüzden yatırımcılar ekonomik anlamda üretken bir yatırıma değil, mevcut menkul kıymetlere sahip kişilerden bunları satın alarak yatırımı gerçekleştirmektedirler. (Bekçioğlu, 1988 : 5).
Bazen finansal yatırım yapma arzusu içerinde bulunan yatırımcılar, hisse senedi ya da menkul kıymetleri ilk çıktığı zaman, direkt olarak bu menkul kıymetleri çıkaran işletmelerden satın almaktadırlar. İşletmeler daha fazla mal ve hizmet üretebilmek için üretim faktörlerine ihtiyaç duyarlar ve bunları sağlayabilmek için özsermayelerinin yanı sıra hisse senedi ya da borçlanma senedi çıkartmaktadırlar. Bunların satışından sağlanan fonlarla, ihtiyaç duydukları fonları satın alırlar. İşte böyle durumda ekonomi ve finansal yatırım aynı anda gerçekleşmiş olmaktadır. Bu durumda, finansal yatırım ile ekonomik yatırım arasındaki sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Bu etkileşim Şekil 3’de gösterilmektedir.
Şekil 3. Ekonomik Yatırımla Finansal Yatırım Arasındaki İlişki
Kaynak: Selim Bekçioğlu, “Menkul Kıymet Analizleri ve Türkiye’deki Uygulamaları”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 1983, s.6.
Aydın İli’ndeki hanehalkı da birinci bölümde belirtildiği gibi son yıllarda yatırımlarını finansal yatırım olarak değerlendirmektedir. Ancak, yukarıda ki döngüde olması gereken yatırım döngüsü gerçekleştirilmemekte ekonomik yatırım olarak ifade edilen sanayi ve hizmetler sektörlerine yönelik yatırımlar istenilen düzeyde Aydın İli’nde gerçekleştirilmediği görülmektedir.
Ayrıca, Aydın İli’ndeki hanehalkının çoğunluğu hâlâ tarım sektöründe faaliyet gösterdiği için, tasarrufların büyük kısmını arazi alımı olarak değerlendirmektedir. Aydın İli’nde arazi alımı yıllardan beri süre gelen geleneksel bir tasarrufu değerlendirme enstrümanıdır. Bunun yanı sıra Aydın İli’ndeki orta ve üst gelir grubundaki halk, yatırımı genelde ikinci ev alımı olarak görmekte ve tasarruflarının büyük kısmını bu yönde de kullanmaktadır. Bu durumda da halihazırdaki kaynak üretime döndürülememekte ve iktisadi anlamda bu kaynaklar atıl kalmaktadır.
Dostları ilə paylaş: |