SEVGİLİ GALİP
Daha önce konu ettiğiniz gizemli mektubunuzu aldım. Gününde elime ulaştı. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu mektubunuz bir öğrencimden aldığım en kutsal armağan oldu. Öylesine özenle, bilinçle, özveriyle, titizlikle yazmışsın ki, beni coşturdu. Ethem Aydın olarak maşallah, inşallahtan, methiyeden uzak kalmaya çaba veririm, çoğunlukla yanlış yorumlarım. Duygularımı bütün öğretmenlere yansıtabilmek için üç gazetede yayımlattım, bunu seve seve yaptılar, içeriğini derin buldular, hafta nedeniyle, Adana televizyonlarında okuttum. TRT 1 kanalında dinlediğinizi umuyorum. Mektubunuz üzerine coşkulu yazılar yazıldı, çünkü bu bir temiz yansımaydı.
Özdeki olaya gelince, demekki Galip isterse ne denli özlü kompozisyonlara girebilecek.!
Televizyon yayınlarını banda alamadım, ama gazetelerden size birer fotokopi yollayacağım.
Şunu kafandan çıkar. Sen bir emekli değilsin, rahatsızlığında herkeste olan kadar. Bu toplum için yapabileceğin çok şey var. İşin yoğun, yolun yokuş dayanmak gerek, Türk insanının sizlere gereksinimi var unutmayınız. Öperim, başarılar dilerim.
E. Aydın, 1Aralık1994
BAŞLIKSIZ
Akyol, seni gözüm bir yerden ısırıyor.
Dünyamızın ırağında mı desem, uzayın yakınında , örnekce Zodyak’da bir mahalle kahvesinde mi desem..!!!
Biraz hindi tabiatlıyım. Nerede birikmiş, kristalize olmuş, yani sağlam döllenmiş iki yumurta görsem, gurk olur üzerine otururum.
Gün yorgunu, iş vurgunu olmama karşı, gavlimiz üzere, sergiye zamanında geldim. Kimbilir uykunun hangi katmanında sevgilinin in ve imajıyla karşılaştınki, gavlini unuttun. Bağışlanmağa değer.
Ayaklarım benimle kavga halindeydi. Adana’ya döndüm.
Tekrar buluşmak umusuyla öperim
E. Aydın, 30Kasım1994
SAYIN MUZAFFER AKYOL
Cumhuriyet gazetesi, Pazar ekinde sizi gördüm, eski anılarımla karşılaştım.
Mersin Liselileri derneğinin isteği üzerine açtığım sergiyi siz de onurlandırmıştınız.
Bir türlü sizinle başbaşa konuşmaya olanak bulamamıştık.
Şimdi sizi rahatsız edişimin nedeni, İstanbul serginizle sunduğunuz kitabı nasıl ve nereden alabilirim.? Adana henüz yok. Bana bir adres verebilirseniz sevinirim.
Saygılar, sevgilerimle öperim.
Ethem Aydın, 22Temmuz2002
TEKEL MÜDÜRLÜĞÜNE.
Bir biyolojik yapıda kendi iç güvenliğini sağlayan sayısız denilebilecek, kendiliğinden çalışan düzenekler vardır. Bunlara antikorlar deyebiliriz. Vücuda giren herhangi bir rahatsız edici, düzen bozucu etkene hemen önce kendi bölgesinde savaş açarlar. yetersiz kalırsa imdat işareti verirler, tıp bilimine başvurulur.
Toplumda da karmaşık bir sosyal yapı vardır. Siz memurlarımız ise antikorlarımızsınız. Devlet panik içinde olabilir. Yangını söndürmek için sorumlusu olduğunuz birimde rutin önlemleri elden bırakmamalısınız.
Daha titiz, daha dikkatli olmalısınız. Örneğin sigara üretiminde bir gerileme oluyor. Samsun sigarası kendini dalgalanmağa bıraktı. Tütün bozuldu. Ambalaj bozuldu. Her sigara üzerine Samsun sigarası diye yazılamaz oldu.
E. Aydın, 18Kasım1995
T.R.T GENEL BAŞKANI
SAYIN YÜCEL YENER
Ulus olarak büyük bir evrim yaşıyoruz. Nereye gittiğimizi bilmiyoruz. Varlığımızı korumak kollamak için yine ulusca bir şeyler yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Türk dili ve gramerinde W harfi yoktur.
T.R.T. kurumu adres tanımlamalarında sık sık W yi kullandığını görüyor, üzülüyorum.
Bir yerde bir sorun varsa, birilerinin bu sorunu çözmesi bekleniyorsa, baştalarsa, sanıyorum kurum ve kuruluşlara bir kez anımsatmanızın yeterli olacağını düşünerek yazıyorum. Beni bağışlayınız. Saygılarımla.
E. Aydın, 3Ocak1996
ÇETİN'E ÇETİN BİR MERHABA
Sağlam has bir kumaşın var. Seni sevenin hep sevesi geliyor. Böylesi az bulunur. Bir de sosyal demokrat olabilsen tamı tamına halk filozofu! Sermaye ve anamal, kapital fikri senin özüne ters düşüyor. Sen hep veren, hiç bir şekilde biriktirmeye eğilmeyen, yani dar kapılardan geçmeyi düşünmeyen, insanlığın yücelmesini kıble yapmış bir yapıya sahipsin. Seninle öğünüyoruz.
Bileceksin; böyle konuşmaların adına yağ çekmek denir oldu, yani bir olmazı oldurmak amaçlıdır. Genelde bu amaç için de hep kullanıla kullanıla, o güzel anlamı ve yüksekliği kaymış gitmiş, yerini pis bir yapışkan, kokuşmuş, yağcılık deyimi oturmuş.
Bizler çapı ve kariyeri ne olursa olsun, sevgiye soyunanlar bundan neden biraz çok laf ederiz, adımız gevezeye çıkar.
Aslında uzun zamanlar içindeki deyimlerimizin vaizlere kolaylık getirmesi hedeflenir.
Yirminci yüzyılın sonlarına doğru, insanlık böğelek oldu. Deli danalar gibi hedefsiz nedensiz, bodur amaçlar uğruna, koşmak için koşar görünmek için koşuyor. Medeniyet adına medeniyeti kemiriyor. Kendi dibini deliyor. Bir karışıklık ömür sürecini israf ediyor. Tabiri amiyanesiyle ya sıçarken ya kaçarken ancak düşünebiliyor, oda elbette gelecek için yetersiz. İşin daha ilginci: Yine herkes bir birinin elindekini çarpmaya özeniyor, dolaplar kuruyor.
İnanıyorum ki, yaşlı dünyamız çökse bile ideal, evrensel insan düşüncesi geride pırıl pırıl kalacaktır.
Sorgulayacaksın:
Babam nereden başladı, nereye geldi?
Ben nereden başladım, nereye geldim?
Ölümlü olmam nedeniyle nereye kadar rampada kalabilirim?
Mehmet Çetin için düzlük nerede başlamalı?
Dünya'ya gelmek cefa, ezi, acı çekmek için değildir, bir bayrak yarışında, kendi pankurunu iyi ve hatta iyinin üzerinde koştun. Senden sonra gelecekler, sadece bu hayat dersinden yararlanırsa dikkat et, mal demedim, kapital demedim, sadece şeref, onur, biçem bağlamında konuşuyorum. Beni eğer çevremin dedikleri doğruysa ve benim kendime biçtiğim değer doğruysa; izlediğim yol budur. Malım mülküm yok, kapitalim yok, ama değer verilen kafası biraz aydınlanmış, soluk alabilen, zaman zaman da olsa aranan birisiyim. Bu da yeter, artar bile.
Merkezi ve merkez olmaya çalış, güzellik varsa yerleşik düzendedir. Yuvarlanan taş yosun tutmaz. Olduğun gibi, asil bir taşralı olarak kal.
Göçer gezer olma, çaktığın çiviyi sağlam çak. Rüzgarlar güçlü esiyor, hız içinde erişip gitme, dölek ol.
Bizler ve birçokları gibi fırtınaların sürüklediği bulut olma.
Çok eski bir özdeyiş vardır: Saadet dünyayı terk ederken son adımını köyden atmıştır. Mutlu ol, mutlu yaşa, Mut'ta kal.
Huyum böyle, kalemi alınca böyle lafı uzatırım, bağışla.
Sizleri kucaklar, sağlıklar dilerim.
E. Aydın, 29Temmuz1996
Dostları ilə paylaş: |