MEKTUP 1. Tarih: 6-Zilka'de-1329
1- Münâzaracıdan selam
2- Münâzara için izin İstemesi
1- Büyük alim Şeyh Abdülhüseyin Şenrefüddin El Müsevi hazretlerine: Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Geçmiş günlerimde, ne şülerle tanışmış ne de onların ahlakını denemiştim. Zira meclislerinde bulunmamış, otılarla hiç bir konuda düşünce tartışması yapmamıştım. Oysa onların görüşlerini, meyillerini çok merak ediyor, yakından tanımayı çok arıuluyordum. Bu arzum ancak kader beni okyanusunuzun sahiline sürükleyip şifa dolu kadehinizi sunduğunuz zaman tatmin olmuş, susuzluğum ancak o zaman geçmeğe başlamıştır.
Inanın ki hayatım da ne böyle şifalı bir şarap dudağıma değmiş, ne de bu kadar saf ve berrak kevseri tatmışımdır.
Daha önceleri, şülerin Sünni kardeşleriyle bir araya gelmekten kaçındıklarını, onlardan uzak kalmayı tercih ettiklerini, yalnızhğı sevdiklerini duyardım da duyardım... Oysa ben sizi, söyleşide dakik; muaşerette sevimli, tartışmada güçlü ve onurln, sohbette hoş bir şahıs olarak gördüm. Meğer ki Şia, meclisin gülü ve her yazarın ideali imiş.
2- Şimdi denizinizin sahilinde durmuş, incilerinden mümkün olduğu kadar toplamak amacıyla ummanına dahnak için izninizi bekliyorum. Izin verirseniz, uzun zamandan beri kalbim de saklı ve sabitleşmiş bazı meselelerin derinliğine iner ve beraberce tetkik ederiz. Yoksa siz bilirsiniz.... Ben bu girişimimle, ne bir hata aramaya, ne de gizli kahnış bir ayıbı ortaya çıkarma gayreti içindeyim. Ben sadece aradığını bulmaya çalışan, aradığı da "hakikat" olan birisiyim. Eğer hak meydana çıkıp, haklı olan belli olursa ne âlâ, yoksa ikimiz de şairin aşağıda ;üylediği gibi kalmaya mahkûmuz:
"Biz:biıdeki ile kaıııız; siz de, siı.e ait ıılanlara rzızısınıı. ama fikirlerimiz ayn ayrıdır...,
Müsade cderseni-ı, size yönelteceğim sorulaı şu iki konu üzerinde olacaktır: birincisi: Asıl ve teferruatla, Mezhep imamlığı... İkincisi ise:(1) Umumi imamet, yani Peygabmer (s.a.a) den, sonra ortaya çıkan 'Hilâfet" meselesi... Ayrıca büLün mektuplanmın sonunda benim imzarıı (S) olacakLır. Sizinki ise (Ş) olsun. Ve yapacağım her hatanııı affını, şimdideıı sizden rica ederim, vesselâm.
DİPNOT-1-Bismillâhirrahmânirrahim... İzin i.stemekle yetinmeyip, bahsiınizin hangi konu exrafında döııeceğrnl de aÇrklanııŞ. Bu da kemâliııe ve ınürıâzaradaki âdâbına delâlet eder. Aı'rıca şıı imzu koncısıındııki harflerin ruınıı:ındaki zerâıfetde gözden kııçmamaktadır: (S) kendi ismi olan Selim'in baş harfi (P) ise benint Ş'erefüddiıı oları adıının baş hrııfidir. Alrıca onun Sünni, benim de ,SFi oldtığcumun rîımûzlinıı da içermektedir.
MEKTUP 2 -Tarih: 6-Zilkâ de-1329
1- Selam'a karşılık vermek.
2- Münâıarayı kabul etmek.
1-Efendimiz Şeyhül'islam hazretlerine. Allahtan selam rahmet ve bereket.
Kıymedi mektubunuzla bana lüttettığiniz nimet ve mirınetin, hakettiği teşükkürü sunmaktan dilim âcizdir. Bana karşı göstermiş olduğunuz itimada aslında siz daha layıksınız. Zaten buna inandığım için, Suriye illerinden kalkıp, ümit gemisine binerek, ilminizin meyvelerinden, ihsanımızın rahmetinden faydalanmaya gelmiş bulunuyorum. Sizden ayrılırken dipdiri ümitlerle, sapasağlam emelllerle döneceğime eminim.
2-Emir ve nehiy size ait olduğu halde benden izin istiyorsunuz. Arzu ettiğinız her hususta bana sorular yöneltebilirsiniz.
Kesin süz, adil hüküm size aittir: Allah’ın selamı üzerinize ıılsuıı.
BİRİNCİ KONU "Mezhep imamlığı,
MEKTUP 3-Tarih: 7 Zilka'de1329
1-Neden Şüler Cûmhur'un Mezheplerine uymaz.
2-Birleşmek bir ihtiyaçtır.
3-Ancak CGmhur'un Mezheplerine uyarak birlik sağlanabilir.
1-Şimdi sizden, Cumhur ve cemâat mezheplerini kabul etmemenizin sebebini soracagım Din usûllerınde Eş'ariyi teferruatta ise dört mezhepi kasdediyorum. Halbuki gelıp, geçmiş bütün din adamlaıx, asırlar boyunca bu mezhepleri en ıyı mezhepler olarak kabul etmiş ve ibâdetlerıni hep bunların hükümlerıne uyarak yapmışlardır. Bu mezheplerın sahiplerini birer müctehit, emin abid ve zâhit kimseler olarak kabul etmişler; şereflerini iffetlerini ve temiz mâzilerini göz önünde tutarak onlara gönülden inarınıışlardır.
2-Birliğin çok gerekli olduğu şu günlerde, sizinde efkâr-ı umumiye ye uyup bu mezheplere tabı olmanıza ne kadar ihtiyacımız var. Din düişmanlanmızu bizi daha çok parçalarııaya her türlü metodu kullandıklarını biliyorsunuz. Onlar her zaman uyanık ve planlı bir şekilde çalışırken, müslümanlar içinde bulunduklan gafletten hiç bir zaman kurtulaınamışlardır. Hatta hizipleıi çoğaltarak biribirlerine düşmanca bakarak çoğu zaman onların ekmeğine yağ sürmüşlerdir. Böylece devamlı kurtlara yem olmuş, köpekler dahi bize göz dikmiştir.
3- Acaba birleşmeyi sağlamak için, şu söylediklerimizden başka, sizin göstereceğiniz bir yol var mıdır? Söyleyin dinleyelim, emredin itâat vesselam.
MEKTUP 4 Tarih: 8 Zilkâ de 1329
1-Per'i deliller Ehl-i Beyt mezhebini farz kılar.
2-Cümhur'un tâbi olduğu mezheplerin kabulünü icabettiren hiç bir delil yoktur.
3-İik üç asrın insanları bunları tanımamıştır.
4-İçtihat, imkhn dahilindedir.
5-Birlik ve beraberlik, Ehl-i Beyt mezhebine saygı duyduktan sonra gerçekleşebilir.
1-Usülde Eş'ari nin ve teferrüat'ta dört mezhebin dışında kalan bir mezheple, ibadet etmemiz ne taassup ve hizipçilıkten dolayıdır, ne de bu mezheplerin sahipleri olan müctehitlerin, ilim ve ameldeki adâlet ve nezâhetlerınden şüphe ettiğimizdendir.
Lâkin şer'i deliller, vahin iniş yeri ve meleklerin uğrağı olan Nübüvvet evinin, vârisleri olduklarına inandığımız İmamların mezhebine tâbi olmamızı emretmiştir. Bu mezhep bize, dinin teferrüat ve akidelerini fıkhın usül ve kaidelerini Kitap ve Sürınet'in ışığı altında ahlak, gidişat ve âdâp ilimlerini, Peygabmerler efendisi (s.a.a) nin sürınetine uygun olduğunu göstermiştir. İşte bunun için delil ve şâhitlerın hükmüne uyarak kesin olarak onlara bağlandık.
Eğer o deliller bize, Al-i Muhammedin imamlarına muhâlefet etmeye müsade etseydi, veya başkalarının mezhabiyle ibâdet etmek bizi Allah'a daha çok yaklaştıracağına inansaydık, hiç tereddüt etmeden Cûmhur'un gittiği yoldan gider ve böylece birliğin ve kardeşliğin bağlarını sağlamlaştırmaya yardımcı ohnaktan gerı kalmaıdık. Fakat kesin deliller iman ehlini şahsi heveslerine uymaktan alıkoyarak her istedikleri yolu takip etmeye müsait değildir.
2-Ayrıca Cûmhuı'un mezheplerini tercihli kılacak herhangi bir delilin meveudiyetinden bahsedilemez. Müslümanlara aıt bütün delilleri itina ile araştırdığımız halde, bu mezheplerin ıercilıiıır işsıret eden herhangi bir delile rastlamadık.
Güı-düğüıııüz bir şey varsa cı da bu mezhep sahiplerinin -sizin de dedığiniz gibı- müctehit. emin ve onurl.u bircr şahsiyet olduğudur. Ancak siz de biliyorsunuz ki, ictihat. emanct ve oııur gibi meziyetler sadece onlara ait değildir. Onları, hiç kimsenin cesaret edip "Necat gemisi" Peygamberin soyu olaıı Ehl-i Beyt'e -ne ilım ne de amelde-tercih edebileçeğini sanmıyorum. Zira Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
"Onların ne önlerine geFin ne arkalarında kalın; çünkü önlerine geçer veya arkalarında kalırsanız helâk olursunuz. Onlara karşı bilgi taslamaya da kalkmayın; çünkü onlar sizden bilgilidirler., Ama siyaseL herşeyi yaptınr. İslamın henüz başlangıcında ne oyunlar oynandığını siz de çok iyi biliyorsunuz. Beni ençok hayrete düşüren; "Selef-i Salih'in (önceki mümtaz şahıslar) tümü bu mezhepleri cn âdil, en faziletli mezhepler olarak kabul etmiş ve her yerde bunların içerdiği hükümlerle ibâdet etmeyi ittifakla öngörmüşlerdir." demenizdir. Sanki Peygabmer soyuna tâbi olan şianııı, halef ve selef-i salih'inin-ki bunlar asıl manada müslümanların yarısıdır-Hz. Ali ve Fâtımadan başlayarak bugüne dek, hiçbir zaman Peygamberin soyu olan İmamların mezhebinden şaşmadıklarını bilmiyorsunuz. Ki o yıllarda Eşar'i ve dört mezhep sahibi, hatta onların babaları dahi dünyaya gelmemişti. Bunu herkes bilmektedir.
3-Bununla birlikte İlk üç asrın insanlan, bu mezhepleri hiç tanımamış ve hiç bir şekilde onlara bağlanmamışlardır. Şu halde üç asır boyunca bu mezhepler nerede idi`? Ki bu üç asıı İslam'ın en parlak asırlan sayılır. Eş'ari. H-270 yılında doğmuş, 330 yılında vefat etmiştir.. İbn Hanbel, 164'te doğmuş, 241'de ölmüştür... Pâfü, 150 yılında doğmuş, 204 yılında ölmüştür... Malik, 95 (1) yılında doğmuş,179 yılında ölmüştür. Ebu-Hsnife ise 80 yılında doğmuş, 150'de ölmüştür. Ve bütün bu müddet zarfında şü'ler Ehl-i Beyt imamlarının mezhebi mûcibince ibâdetlerıni sürdürmüş ve bu mezhepten asla aynlmamışlardır. Punu da kabul etmek gerekir ki, Beytin, yani evin sahipleıi. evin dahilindekini dışarıdakilerden daha iyi hilirler... Şülerin dışındakiler ise bu esnâda bazı âlim, sahâbe ve tâbilerin mezhebi ile amel etmişlcrdir. Şu halde üç asırdan sonra tüm müslümanların daha önce kabul ettikleri mezhepleri terkedip bu mezheplere tâbi olmayı icab cttiren âmil nedir? Ayrıca Allah’ın kitabı ve Peygabmerin soyu olup ümmetin "Necat gemisi" olarak tanımlanan imamların peşinden gitmemenin scbebi nedir?..
4-Aynı zamanda ictihat kapısı üç asır boyunca açık tutulduğu halde, daha sonraları müslümanların yüzüne neden kapansın... Ayrııza Cenab-ı Allah, bu mczhep kurma yetkisi, sırf bu mezhep sahiplerine tahsis edilsin diye, Peygamberlerin en ulusunu dinlerin en yücesi ile taltif edip gönderdiğini üzerine kitapların en faziletlisini tenzil ettiğini kim iddia edebilir. Sanki İslâm dini, Kitabı ve sürınetiyle, açnklamalan ve delilleriyle kendilerinin şahsi mülkü ve tekelidir. Sanki dînî emirleri ihtikâr edip, başkalarından gelen bütün yolları kapatma yetkisi de kendilerine aittir. Bunlar acaba Peygabmerlerin vârisleri midir? Yoksa Cenab-ı Allah, vasi ve imamları bunlarla mı hatmetti?.. Yahut ilmin butün geçmişini ve geleceğini sırf bunlara mı telkin etti?..
Hayır hiçbiri değil: bunların diğer din âlimlerinden bir farkları yoktur... Ayrıca din alimleri ilim kapısını hiç bir zaman kapamazlar. Akılları bağlamak, gözleri boyamak, kulakları ve ağızları tıkamak asla onların işi değildir. Bu gibi ithamları onlara yakıştıran elbetteki yalan söylemiş olur. Zaten kendi fetvâları da buna şâhittir.
5-Şimdi de buyurun ittifak ve birleşme yolunda bize yaptığınız dâvet konusuna gelelim: B ana kalırsa ittifak ne şüler ne de sürınilerin mezheplerinden vazgeçmesine bağlıdır.
Üstelik bu teklifin yalnız şülere yapılması da yersiz. Çünkü bunun geçerli bir tcklif olmadığı gibi yerinde bir tercih sayılmayacağıda daha evvelki yazılanmızdan anlaşılmıştır.
İttifak, ancak müslümanların dağınıklığının ortadankalkması ve Ehl-i Beyt mezhebinin tanınıp hürriyete kavuşmasıyla mümkündür. Ne ;ıaman diğer mezhepler birbirlerine baktıkları gibi ona bakar ve dört mezhep gibi onu da bir mezhep olarak kabul ederlerse işte, o zaman müslümanlar dağınıklıktan kurtulur ve bir kolye taneleri gibi toplu ve muntazam hale gelirler. Aslında Sünni mezheplerin birbirleri arasındaki ihtilaflar, kendileri ile Şia mezhebi arasandaki ihtilaftan az değildir. Bu, tarafların usul ve teferruatlar hakkında yazmış olduklan eserlerle sabittir. Şu halde neden âlimleriniz, sürınilere muhâlif oldukları için şüleri tenkit ederlerde, şülere hatta birbirlerine dahi muhalif olan surınilerı terkit etmezler?...
Sonra, neden mezheplerin dört olması câiz oluyor da beş olması câiz olmuyor? Veya neden dört mezhep müslümanların ittifakına şâyan oluyor da, beş olunca ittifak bozuluyor? Keşke bu ttiffaka bizi davet ederken o dört meıhep ehlini de davet etseydiniz. Acaba neden özel olarak bizi davet ettiniz? Yoksa Ehl-i Beyt mezhebine tâbi olmayı, ittifak bağını çözen yegane sebep olarak mı mütâlaa ediyorsunuz? Ya da öbür mezheplere uymayı kendi aralarında ihtilaflı da olsalar, gönülleri birleştiren bir yaklaşım mı sayıyorsunuz? Böyle düşündüğünüzü hiç tahmin etmiyorum. Zaten sevgi ve doğruluk akseden, karekterinizden böyle bir düşünce beklenemez, vesselam.
DİPNOT -1- İbn Hallfkân, (Vefeyât'ül-â'yân) kitabında Mâlik için:
"Mâlik, anasının kamında üç sene kaldı" diye yazar. Ibn Kuteybe ise bu söylentiyi, analarının karmında dokuz aydan fazla kaldıklarını fddia ettiği bazı kişileıin isimlerini zikrederek tasdiketmiştir.
Dostları ilə paylaş: |