“Şüpheli veya sanığın vücudundan örnek alınması” başlıklı
6. maddesi - Bir suça ilişkin delil elde etmek için, şüpheli veya sanığın vücudundan kan veya benzeri biyolojik örneklerle saç, tükürük, tırnak, gibi örnekler alınabilmesine, Cumhuriyet savcısı veya mağdurun istemiyle ya da re’sen hâkim veya mahkeme, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilebilir. Cumhuriyet savcısının kararı, yirmidört saat içinde hâkim veya mahkeme onayına sunulur. Hâkim veya mahkeme, yirmidört saat içinde kararını verir. Onaylanmayan kararlar hükümsüz kalır ve elde edilen deliller kullanılamaz. Bu örnekler Cumhuriyet savcısının huzurunda ve uygun göreceği usullerle derhâl yok edilerek bu husus tutanağa geçirilir.
Bu müdahaleler ancak tabip tarafından veya tabip gözetiminde sağlık mesleği mensubu diğer bir kişi tarafından yapılabilir.
Vücuttan örnekler alınabilmesi için; müdahalenin, kişinin sağlığına açıkça ve öngörülebilir zarar verme tehlikesinin bulunmaması gerekir.
Tıbbî müdahaleler, hekimlik sanatının ve tıp biliminin kabul ettiği yöntem ve araçlarla yapılır.
Üst sınırı iki yıldan daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda; kişiden kan, saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınamaz.
Özel kanunlardaki alkol muayenesine ve kan örneği alınmasına ilişkin hükümler saklıdır.
“İlgilinin rızası” başlıklı
18 . maddesi - Mevzuatta aranan tüm koşulların gerçekleşmiş olmasına ve şüpheli sanık veya diğer kişilerin bu konuda aydınlatılmış olmalarına rağmen muayene yapılmasına ya da örnek alınmasına rıza vermemeleri hâlinde, kararın infazı için ilgilinin muayenesini veya vücudundan örnek alınmasını sağlamak üzere ilgili Cumhuriyet başsavcılığınca gerekli önlemler alınır.
Mağdurun rızasının varlığı hâlinde bu işlemlerin yapılabilmesi için Yönetmeliğin 7 nci ve 8 inci maddeleri uyarınca karar alınmasına gerek yoktur.
Bir suçun aydınlatılmasını sağlamak amacıyla, şüpheli, sanık ve diğer kişilerin kendiliğinden başvurarak rıza göstermeleri hâlinde, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi, kovuşturma aşamasında ise hâkim veya mahkeme kararıyla tıbbî muayeneleri yapılabilir ya da vücutlarından örnek alınabilir.) şeklindedir.
“TCK MADDE 287(1) Yetkili hâkim ve savcı kararı olmaksızın, kişiyi genital muayeneye gönderen veya bu muayeneyi yapan fail hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”
Diğer kişilerin beden muayenesi ve vücuttan örnek alınması ( 1412 S. CMUK’ nunda yoktur )
MADDE 76. (25.5.2005 gün 5353 sayılı Kanunla Değişik) - (1) Bir suça ilişkin delil elde etmek amacıyla, mağdurun vücudu üzerinde dış veya iç beden muayenesi yapılabilmesine veya vücudundan kan veya benzeri biyolojik örneklerle saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınabilmesine; sağlığını tehlikeye düşürmemek ve cerrahî bir müdahalede bulunmamak koşuluyla; Cumhuriyet savcısının istemiyle ya da re'sen hâkim veya mahkeme, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilebilir. Cumhuriyet savcısının kararı, yirmidört saat içinde hâkim veya mahkemenin onayına sunulur. Hâkim veya mahkeme, yirmidört saat içinde kararını verir. Onaylanmayan kararlar hükümsüz kalır ve elde edilen deliller kullanılamaz.
(2) Mağdurun rızasının varlığı halinde, bu işlemlerin yapılabilmesi için birinci fıkra hükmüne göre karar alınmasına gerek yoktur.
(3) Çocuğun soy bağının araştırılmasına gerek duyulması halinde; bu araştırmanın yapılabilmesi için birinci fıkra hükmüne göre karar alınması gerekir.
(4) Tanıklıktan çekinme sebepleri ile muayeneden veya vücuttan örnek alınmasından kaçınılabilir. Çocuk ve akıl hastasının çekinmesi konusunda kanunî temsilcisi karar verir. Çocuk veya akıl hastasının, tanıklığın hukukî anlam ve sonuçlarını algılayabilecek durumda olması hâlinde, görüşü de alınır. Kanunî temsilci de şüpheli veya sanık ise bu konuda hâkim tarafından karar verilir. Ancak, bu hâlde elde edilen deliller davanın ileri aşamalarında şüpheli veya sanık olmayan kanunî temsilcinin izni olmadıkça kullanılamaz.
(5) Bu madde gereğince verilen hâkim veya mahkeme kararlarına itiraz edilebilir.
AÇIKLAMA: Maddî gerçeğin araştırılması bakımından şüpheli veya sanıktan başka kişilerin de beden muayenesine gerek duyulduğunda maddenin saptadığı bütün koşullara uyulacaktır.
Mağdurun kendi rızasıyla muayeneyi kabul etmesi geçerli olup, usulüne uygun şekilde belgelendirilmelidir.
Bu maddenin uygulanması yönünden diğer önemli bir koşul, bedenden alınan örneklerin ancak olayın yargılanmasında veya bununla bağlantılı yargılamalarda kullanılmasıdır. Kullanılmasına gerek kalmayan örnekler derhal yok edilmelidir.
5353 Sayılı kanunla yapılan düzenleme yeterli değildir. Madde tüm adli muayeneleri kapsadığından uygulamada sorun çıkacaktır.
Bize göre, suçun veya niteliğinin belirlenmesi için mağdurun muayenesinin zorunlu olduğu hallerde, dış muayene için yetkili kolluk amirinin sevk yazısı, iç muayene için Cumhuriyet savcısının kararı yeterli sayılmalıydı.
Bu madde hükümlerine aykırı davranış TCK 287. maddesi ile yaptırım altına alınmıştır.
“TCK MADDE 287(1) Yetkili hâkim ve savcı kararı olmaksızın, kişiyi genital muayeneye gönderen veya bu muayeneyi yapan fail hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”
Kadının muayenesi ( 1412 S. CMUK’ nunda yoktur )
MADDE 77. - (1) Kadının muayenesi, istemi halinde ve olanaklar elverdiğinde bir kadın hekim tarafından yapılır.
AÇIKLAMA: Yasa’nın Adalet Komisyonundaki görüşmeleri sırasındaki tartışmalar basına yansımış ve bu madde gereğinden çok eleştirilerek tartışılmıştır.
Karşılaştırmalı Ceza Muhakemesi Hukukunda benzer düzenlemelerin bulunduğunu göz önünde tutulduğunda, tepkilerin yarattığı tek yönlü yorumların objektif olmadığı ,eleştirilerin ön yargılı ve dayanaksız olduğu düşüncesindeyiz.
Şöyle ki, insanların hayatlarını sürdürürken doktora muayene ihtiyaçları ortaya çıktığında,doktorlarını seçme hakları bulunduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır.Kimileri bu tercihlerini sosyal konumları,hayat tarzları ,kişisel yapıları veya inançlarına göre,kimileri de doktorun kariyeri,yaklaşım biçimi,insanlarla iletişimi gibi kıstaslara göre yapar.Bu durumu yadırgamayız.Sosyal yaşamın gereği ve kişilere bağlı bir hak olduğu konusunda anlaşmazlık yoktur.Öyleyse,bu defa kendisi için değil, Devletin yargılama hak ve görevini yerine getirmesini sağlamak için ,kamu adına vücudunun muayene edilmesi gereken kişiden böyle bir tercih hakkını esirgemek tek kelimeyle haksızlıktır.
Bu nedenle maddedeki düzenleme doğru,yerinde,insan haklarına saygı ifade eden bir kuraldır..
Moleküler genetik incelemeler ( 1412 S. CMUK’ nunda yoktur )
MADDE 78. - (1) 75 ve 76 ncı maddelerde öngörülen işlemlerle elde edilen örnekler üzerinde, soybağının veya elde edilen bulgunun şüpheli veya sanığa ya da mağdura ait olup olmadığının tespiti için zorunlu olması hâlinde moleküler genetik incelemeler yapılabilir. Alınan örnekler üzerinde bu amaçlar dışında tespitler yapılmasına yönelik incelemeler yasaktır.
(2) Birinci fıkra uyarınca yapılabilen incelemeler, bulunan ve kime ait olduğu belli olmayan beden parçaları üzerinde de yapılabilir. Birinci fıkranın ikinci cümlesi, bu hâlde de uygulanır.
AÇIKLAMA: Soybağı veya ele geçirilen materyalin şüpheliye, sanığa veya mağdura ait olup olmadığı konusunda duyulan kuşkular, moleküler genetik incelemeler yapılmaksızın giderilemediği durumlar için öngörülmüştür.
Hâkimin kararı ve inceleme yapılması ( 1412 S. CMUK’ nunda yoktur )
MADDE 79. - (1) 78 inci madde uyarınca moleküler genetik incelemeler yapılmasına sadece hâkim karar verebilir. Kararda inceleme ile görevlendirilen bilirkişi de gösterilir.
(2) Yapılacak incelemeler için resmen atanan veya bilirkişilikle yükümlü olan ya da soruşturma veya kovuşturmayı yürüten makama mensup olmayan veya bu makamın soruşturma veya kovuşturmayı yürüten dairesinden teşkilat yapısı itibarıyla ve objektif olarak ayrı bir birimine mensup görevliler ,bilirkişi olarak görevlendirilebilirler.Bu kişiler ,teknik ve teşkilat bakımından uygun tedbirlerle yasak moleküler genetik incelemelerin yapılmasını ve yetkisiz üçüncü kişilerin bilgi edinmesini önlemekle yükümlüdürler İncelenecek bulgu ,bilirkişiye ilgilinin adı ve soyadı ,adresi ,doğum tarihi bildirilmeksizin verilir.
AÇIKLAMA:Kişilik haklarının korunmasına verilen önem nedeniyle, moleküler genetik incelemeler yapılmasına sadece hâkim tarafından karar verilebilmesi ve şartları ile ilgili hükümler konulmaktadır.Madde düzenlemesine göre,artık polis ve jandarma kriminal labratuvarlarında bu tür tetkikler yapılamayacağı anlamı çıkmaktadır.
Genetik inceleme sonuçlarının gizliliği ( 1412 S. CMUK’ nunda yoktur )
MADDE 80. (25.5.2005 gün 5353 sayılı Kanunla Değişik)- (1) 75, 76 ve 78 inci madde hükümlerine göre alınan örnekler üzerinde yapılan inceleme sonuçları, kişisel veri niteliğinde olup, başka bir amaçla kullanılamaz; dosya içeriğini öğrenme yetkisine sahip bulunan kişiler tarafından bir başkasına verilemez.
(2) Bu bilgiler, kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz süresinin dolması, itirazın reddi, beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilip kesinleşmesi hâllerinde Cumhuriyet savcısının huzurunda derhâl yok edilir ve bu husus dosyasında muhafaza edilmek üzere tutanağa geçirilir.
AÇIKLAMA: Bu madde hükmü, masumluk karinesini de dikkate alarak kişilik haklarını korumaktadır.
Genetik inceleme neticeleri kişisel veri kapsamındadır, yeni TCK undaki kişisel verilerin korunması düzenlemeleri kapsamındadır.
“Birinci cümledeki yükümlülüğe aykırılık, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçu (TCK 136),son cümleye aykırılık, verileri yok etmeme suçunu oluşturacaktır (TCK m 138).”
Fizik kimliğin tespiti ( 1412 S. CMUK’ nunda yoktur )
MADDE 81. (25.5.2005 gün 5353 sayılı Kanunla Değişik)- (1) Üst sınırı iki yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı şüpheli veya sanığın, kimliğinin teşhisi için gerekli olması halinde, Cumhuriyet savcısının emriyle fotoğrafı, beden ölçüleri, parmak ve avuç içi izi, bedeninde yer almış olup teşhisini kolaylaştıracak diğer özellikleri ile sesi ve görüntüleri kayda alınarak, soruşturma ve kovuşturma işlemlerine ilişkin dosyaya konulur.
(2) Kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz süresinin dolması, itirazın reddi, beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilip kesinleşmesi hâllerinde söz konusu kayıtlar Cumhuriyet savcısının huzurunda derhâl yok edilir ve bu husus tutanağa geçirilir.
AÇIKLAMA: Yasa gerekçesinde; Kişiler hakkındaki belirli bilgiler, esasta özel hayata ilişkin bulunduğundan ve hukukun koruması altında kaldığından bu husustaki bilgi ve bulguların ancak belirli ağırlığı olan suçlar bakımından saptanması ve kovuşturmaya yer olmadığına veya beraate karar verildiğinde kayıtların dosyadan çıkarılıp yok edilmesi öngörülmüştür.
Bu maddenin 2.fıkrası hükmüne aykırı davranışlar verileri yok etmeme suçunu oluşturup,TCK 138. maddesi ile yaptırım altına alınmıştır.!!
Yönetmelik ( 1412 S. CMUK’ nunda yoktur )
MADDE 82. - (1) 75 ilâ 81 inci maddelerde öngörülen işlemlerin yapılması ile ilgili usuller yönetmelikte gösterilir.
Keşif ( 1412 S. CMUK m 78 )
MADDE 83. - (1) Keşif, hâkim veya mahkeme veya naip hâkim ya da istinabe olunan hâkim veya mahkeme ile gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından yapılır.
(2) Keşif tutanağına, var olan durum ile olayın özel niteliğine göre varlığı umulup da elde edilemeyen delillerin yokluğu da yazılır.
AÇIKLAMA: Yargılamanın amacına erişmesi için olay ve durumun oluş nedenlerini anlayabilmek üzere yerinde inceleme yapmak gerekebilir.
(2) Keşif, delil içeriğinin öğrenilmesine, toplanmış delillerin değerlendirilmesine yaradığı gibi, fiilin icra edildiği yerde var olan durum ile olayın özelliğine göre varlığı umulup da bulunamayan eserlerin ve izlerin yokluğunu saptama bakımından da önemlidir.
Hâkim tarafından ve alınan bir karara dayanılarak icra edilen keşif, olay yerinde, olay saati ve meteorolojik koşullara uygun biçimde yapıldığında amaca daha uygun olur. Diğer muhakeme işlemlerinde olduğu gibi keşif, naip hâkim ya da istinabe olunan mahkeme ile gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilecektir.
Keşfin, hâkim tarafından yapılması gereği, vicdanî delil sisteminde hâkimin, ispat araçları ile doğrudan teması ve duruşmadan edineceği kanaate göre karar vermesi ilkesi bakımından önemli olduğu kadar, davanın sonucuna etkili bir durum saptamasının, tarafların hazır bulunabileceği yargılama aşamasında yapılması açısından da yararlı olup “adil yargılama” ilkesi ile doğrudan ilişkilidir.
Keşifte, tanık veya bilirkişinin dinlenmesinde bulunabilecekler ( 1412 S. CMUK m 162 )
MADDE 84. - (1) Keşif yapılması sırasında şüpheli, sanık, mağdur ve bunların müdafii ve vekili hazır bulunabilirler.
(2) Tanık veya bilirkişinin duruşma sırasında hazır bulunamayacağı veya oturduğu yerin uzaklığı nedeniyle bulunmasının güç olduğu anlaşılırsa, bu tanık veya bilirkişinin dinlenmesinde de birinci fıkra hükmü uygulanır.
(3) Mağdur, şüpheli veya sanığın huzuru, tanıklardan birinin gerçeğe uygun tanıklık etmesine engel olabilecekse, o işte şüpheli veya sanığın bulunmamasına karar verilebilir.
(4) Bu işlerde hazır bulunmaya hakkı olanlar, işin geri bırakılmasına neden olmamak koşuluyla, işlerin yapılması gününden önce haberdar edilirler.
(5) Şüpheli veya sanık tutuklu ise, hâkim veya mahkeme tarafından ancak zorunlu sayılan hâllerde keşifte hazır bulundurulmasına karar verilebilir.
AÇIKLAMA: (1)Yargılamanın vicahîlik yani sözlülük ilkesi, iddia ve savunma dengesinin korunmasının gerektirdiği ölçüde, sanığın yargılama faaliyetlerine katılmasını gerektirir. Tanıkların dinlenmesinde sanığın, tanık beyanlarını tartışıp çürütmek, onlara gerekli soruları gerekli zamanda yöneltmek hakkı ,adil yargılama bağlamında ne kadar önemli ise, davanın, sonucuna etki yapabilecek nitelikteki keşif işlemlerinde de sanığın hazır bulunup, bu yargılama faaliyetlerine katılması da aynı açıdan gereklidir. Bu nedenlerle keşfin, ilke olarak hâkim tarafından yapılması yararlı sayılmıştır.
Bir olayın soruşturmasında incelemenin hemen yapılmasının zorunlu olduğu, diğer bir deyişle gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından da keşif yapılabilecektir
(3) Belirtilen kişilerin hazır bulunmaları, tanığın gerçeğe uygun beyanını engelleyebilecekse, tanığın dinlenmesinde hazır bulunmamasına karar verilebilecektir.
(5) Zorunlu sayılan hâllerde, tutuklu, şüpheli veya sanığın, hâkim kararı ile mahkeme binası dışında da yapılacak işlemlerde hazır bulunmasına karar verilebilmesine de olanak sağlamıştır. Bu gibi hâllerde, hâkim tarafından re’sen karar verilmediğinde, Cumhuriyet savcısı, tutuklama kararını vermiş olan hâkimden bu hususta karar vermesini isteyebilecektir.
Yer gösterme ( 1412 S. CMUK’ nunda yoktur )
MADDE 85. (25.5.2005 gün 5353 sayılı Kanunla Değişik)- (1) Cumhuriyet savcısı, kendisine yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmuş olan şüpheliye yer gösterme işlemi yaptırabilir. 250 nci maddenin birinci fıkrası kapsamına giren suçlar söz konusu olduğunda, adli kolluk amiri de yer gösterme işlemi yaptırmaya yetkilidir.
(2) Soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla, müdafi de yer gösterme işlemi sırasında hazır bulunabilir.
(3) Yer gösterme işlemi, 169 uncu maddeye uygun olarak tutanağa bağlanır.
AÇIKLAMA:Yer gösterme, CMUK’ unda ve diğer yasalarda yer alan bir soruşturma işlemi olmamasına rağmen kolluk tarafından çoğu zaman amacını aşan biçimde çok sık olarak kullanılmış bir yöntemdir. Bu nedenle 5271 Sayılı CMK nda bu husus göz önünde tutulmuştur.
Ancak ,adil yargılanma hakkı ilkesine aykırı bir şekilde kullanılan yer gösterme işlemi keşif hükümlerine tabi kılınarak, gösteri şeklindeki usulsüz uygulamaların önü kesilmişken,hiç gerek olmadığı halde ,5353 Sayılı Kanun’la yapılan düzenleme ile, özellikle önemli suçlar için yeniden kolluk tarafından yer gösterme işlemi yaptırılmasının öngörülmesi açıklanabilir bir durum değildir.
Ölünün kimliğini belirleme ve adlî muayene ( 1412 S. CMUK m79, 80 )
MADDE 86. - (1) Engelleyici sebepler olmadıkça ölü muayenesinden veya otopsiden önce ölünün kimliği her suretle ve özellikle kendisini tanıyanlara gösterilerek belirlenir ve elde edilmiş bir şüpheli veya sanık varsa, teşhis edilmek üzere ölü ona da gösterilebilir.
(2) Ölünün adlî muayenesinde tıbbî belirtiler, ölüm zamanı ve ölüm nedenini belirlemek için tüm bulgular saptanır.
(3) Bu muayene, Cumhuriyet savcısının huzurunda ve bir hekim görevlendirilerek yapılır.
AÇIKLAMA: Keşif ve bilirkişiliğe ilişkin genel hükümler varken bu iki konunun ayrıca ele alınmasının nedeni, ceset iyi muayene edilmezse çürüyeceğinden ve otopsi iyi yapılmadığında ceset dağılacak ve deliller de kaybolacağından, bu işlemlerin iyi ve doğru bir tarzda yapılmasını sağlamaktır.
(1)Her şeyden önce ölünün kimliği saptanacaktır. Bu amaçla her şey yapılabilecek ve özellikle, ölen kişiyi tanıyanlara ceset gösterilecek veya bilgilerine başvurulacaktır. Şüpheli veya sanığa da ölü gösterilecektir. Maddede sayılı hususlar dışında da, soruşturmayı yapan, gerekli gördüğü yerlerden bilgi toplayabilecektir.
(2)Adlî muayenede, tıbbî belirtiler, ölüm zamanı ve ölüm nedenini belirlemek için tüm bulgular saptanmalıdır.. Adlî muayene, sırf olayı saptamak ve delil, iz, eser ve emare bulmak amacı ile yapılan işlemdir.
(3)Ölüm nedeni açık ise, olay henüz meydana gelmiş ve ölüm zamanını tespitinde sorun yoksa,veya delil, iz, eser ve emarelerin elde edilmesi için hekime gereksinim yoksa, hekim görevlendirilmesinden vazgeçilebilir ve saptamaları hâkim veya Cumhuriyet savcısı kendisi yapabilir.
Otopsi ( 1412 S. CMUK m 79,81)
MADDE 87. - (1) Otopsi, Cumhuriyet savcısının huzurunda biri adlî tıp, diğeri patoloji uzmanı veya diğer dallardan birisinin mensubu veya biri pratisyen iki hekim tarafından yapılır. Müdafi veya vekil tarafından getirilen hekim de otopside hazır bulunabilir. Zorunluluk bulunduğunda otopsi işlemi bir hekim tarafından da yapılabilir; bu durum otopsi raporunda açıkça belirtilir.
(2) Otopsi, cesedin durumu olanak verdiği takdirde, mutlaka baş, göğüs ve karnın açılmasını gerektirir.
(3) Ölümünden hemen önceki hastalığında öleni tedavi etmiş olan tabibe, otopsi yapma görevi verilemez. Ancak, bu tabibin otopsi sırasında hazır bulunması ve hastalığın seyri hakkında bilgi vermesi istenebilir.
(4) Gömülmüş bulunan bir ceset, incelenmesi veya otopsi yapılması için mezardan çıkarılabilir. Bu husustaki karar, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından verilir. Mezardan çıkarma kararı, araştırmanın amacını tehlikeye düşürmeyecekse ve ulaşılması da zor değilse ölünün bir yakınına derhâl bildirilir.
(5) Yukarıdaki fıkralarda sözü edilen işlemler yapılırken, cesedin görüntüleri kayda alınır.
AÇIKLAMA: (1)Otopsi, ceset üzerinde yapılan tıbbî incelemedir.
Maddenin düzenleniş biçimine göre öncelikle ,biri adlî tıp, diğeri patoloji uzmanı veya diğer dallardan birisinin mensubu veya birisi pratisyen iki hekimle yapılması ve,zorunluluk halinde bir hekimle yapılabileceği öngörülen bu işlemin yerine getirilmesinde mutlaka uzman bir hekimin yer alması gerektiğini düşünmekteyiz. Çünkü,otopsi çok önemli bir delil toplama ve tespit işlemidir,konunun uzmanı tarafından yapılmadığında,delil toplama değil,delillerin yok edilmesi sonucunu doğurur.
Bu nedenle belirtilen nitelikte uzman bir hekim bulunmadığı takdirde cesedin en yakın adli tıp birimine gönderilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.
Ancak ,soruşturma ile görevli Cumhuriyet savcısının ceset kaldırılmadan olay yerinde gerekli incelemeyi yaparak,86. maddedeki işlemleri de eksiksiz yerine getirmelidir.
Müdafi veya vekil tarafından getirilen hekim de otopside hazır bulunabilir; böylece “adil yargılanma hakkı” güçlendirilmektedir ve ayrıca soruşturmada, sağlam delillerin elde edilmesi, davanın bir duruşmada bitirilmesi için gerekli olduğundan, avukatın bu evrede belli delillerin saptanmasında katkıda bulunması sağlanmaktadır.
(2)Cesedin durumu olanak verdiği takdirde, mutlaka baş, göğüs ve karnının açılması gerekir.
(5)Ölenin kimliğini belirleme ve otopsi işlemleri yapılırken, cesedin görüntüleri kayda alınacaktır.
Yeni doğanın cesedinin adlî muayenesi veya otopsi ( 1412 S. CMUK m 82)
MADDE 88. - (1) Yeni doğanın cesedi üzerinde adlî muayene veya otopside, doğum sırasında veya doğumdan sonra yaşam bulgularının varlığı ve olağan süresinde doğup doğmadığı ve biyolojik olarak yaşamını rahim dışında sürdürebilecek kadar olgunlaşmış olup olmadığı veya yaşama yeteneği bulunup bulunmadığı saptanır.
AÇIKLAMA: Bu madde ile getirilen bir başka yenilik, yeni doğanın yaşama hakkının bir belirtisi olarak, klâsik adlî muayene veya otopsi işlemlerinin yapılmasından beklenen amacın ötesinde, ananın bedeni dışında yaşamının olgunlaşıp olgunlaşmadığının veya yaşama yeteneğinin bulunup bulunmadığının da saptanmasının zorunlu hâle getirilmesidir.
Zehirlenme şüphesi üzerine yapılacak işlem ( 1412 S. CMUK m 83)
MADDE 89. - (1) Zehirlenme şüphesi olan hâllerde organlardan parça alınırken, görünen şekli ile organın tahribatı tanımlanır. Ölüde veya başka yerlerde bulunmuş şüpheli maddeler, görevlendirilen uzman tarafından incelenerek tahlil edilir.
(2) Cumhuriyet savcısı veya mahkeme, bu incelemenin, hekimin katılmasıyla veya onun yönetiminde yapılmasına karar verebilir.
AÇIKLAMA:Uygulamada yaşanan problemler nedeniyle, zehirlenerek öldüğünden şüphe edilen kişinin otopsisinde ne gibi hususların, göz önüne alınması gerektiği özel olarak düzenlenmiştir.
DÖRDÜNCÜ KISIM
Koruma Tedbirleri
BİRİNCİ BÖLÜM
Yakalama ve Gözaltı
Yakalama ve yakalanan kişi hakkında yapılacak işlemler ( 1412 S. CMUK m 127)
MADDE 90. (25.5.2005 gün 5353 sayılı Kanunla Değişik)- - (1) Aşağıda belirtilen hâllerde, herkes tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir:
a)Kişiye suçu işlerken rastlanması.
b)Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması.
(2)Kolluk görevlileri, tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde; Cumhuriyet savcısına veya âmirlerine derhâl başvurma olanağı bulunmadığı takdirde, yakalama yetkisine sahiptirler.
(3)Soruşturma ve kovuşturması şikâyete bağlı olmakla birlikte, çocuklara, beden veya akıl hastalığı, malûllük veya güçsüzlükleri nedeniyle kendilerini idareden aciz bulunanlara karşı işlenen suçüstü hallerinde kişinin yakalanması şikâyete bağlı değildir.
(4) Kolluk, yakalandığı sırada kaçmasını, kendisine veya başkalarına zarar vermesini önleyecek tedbirleri aldıktan sonra, yakalanan kişiye kanunî haklarını derhal bildirir.
(5) Birinci fıkraya göre yakalanıp kolluğa teslim edilen veya ikinci fıkra uyarınca görevlilerce yakalanan kişi ve olay hakkında Cumhuriyet savcısına hemen bilgi verilerek, emri doğrultusunda işlem yapılır.
(6)Yakalama emrine konu işlemin yerine getirilmesi nedeniyle yakalama emrinin çıkarılma amacının ortadan kalkması durumunda mahkeme, hâkim veya Cumhuriyet savcısı tarafından yakalama emrinin derhâl iadesi istenir.
AÇIKLAMA: Yakalamayı düzenleyen temel ilkeleri sistemli bir şekilde açıklamaktadır. Maddede herkes tarafından geçici olarak yakalama yapılabilecek hâller ile kolluk memurlarının yakalama yapabilecekleri durumlar ve soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlarda yakalama, ayrı ayrı düzenlenmiştir.
(5). Fıkradaki yeni düzenleme ile,çalışma saatleri dışında gerçekleşebilecek yakalama işlemlerinin doğuracağı sorunlar giderilmeye çalışılırken,yasanın hayata geçirmeye çalıştığı vasıtasızlık ilkesi gereği ,özgürlüğü kısıtlanacak olan kişilerin kısıtlama kararını verecek makam tarafından görülmesi kuralı göz ardı edilmiştir.
Bu düzenlemenin AİHS ve AİHM içtihatlarına uygun olmadığı için sorun yaratabileceği düşüncesindeyiz.
Bize göre,bu maddeye (5). Fıkradan sonra gelmek üzere, “Yakalanan kişinin Cumhuriyet savcısı tarafından bırakılması emredilmediği takdirde , kişi çalışma saati içinde derhal Cumhuriyet savcısının huzuruna götürülür, yakalama çalışma saatleri dışında gerçekleşmiş ise de,Cumhuriyet savcısının talimatı ile çalışma saatine kadar muhafaza altına alınır.” Şeklinde bir fıkra daha eklenmesi yasanın temel amaç ve ilkelerine daha uygun olurdu.
Dostları ilə paylaş: |