Kürt toplumunda dini hayatı besleyen kaynaklardan birisi de medrese ve şeyhlerdir. Tarihsel kimlikleri ve günümüzdeki çabaları ile dini hayat üzerinde hemen hemen her dönem az ya da çok bir etkiye sahip oldukları görülmektedir.
Cumhuriyet döneminde medreselerin kapatılması ve tarikatların yasaklanmasıyla başlayan süreçte, bu iki kurumun da zamanla oldukça zayıfladığı bilinmektedir. CITATION Ahm03 \l 1055 Şehir merkezinde yaşama alanı bulamayan bu kurumlar köylere ve devletin denetiminden uzak bölgelere taşınmaya başlamıştır. 80’lerin sonlarında bile şehir merkezlerinde sistemli bir medrese bulunmamaktaydı. Bireysel olarak evinde ya da camide ders okutan hocaların hemen her dönem var olduğu söylenmektedir. Medreseler köy ve mezralarda hem ekonomik hem de denetim anlamında zor şartlarda eğitimlerine devam etmişlerdir. Yaşlı seydalarla yapılan görüşmelerde bu medrese ve tasavvuf çevrelerinin çok az köyde bulunduğu anlaşılmaktadır. 80 sonrası yaşanan terör ve şiddet olayları ve sonrasında halkın şehirlere göç etmesi medreseleri de şehre göç etmeye zorlamıştır. Yine bu yıllarda Özal hükümetleri ve diğer hükümetlerin dini hayat üzerindeki baskıları azaltması da şehre inişi teşvik etmiştir. Bugün şehirlerdeki güçlü medreseler bu süreç ve sonrasında şehre gelmiştir. Medreselerin köylerde tek odalı mekânlarına karşılık şehirlerde son yıllarda çok büyük binalar yapmaya başladıkları görülmektedir.
Tasavvuf ve medresenin beraber zikredilmesi bu geleneğin kendisinden kaynaklanmaktadır. CITATION Ahm03 \l 1055 Hemen hepsi Nakşi-Hâlidî geleneğin devamı olan bu medrese ve şeyhlerin kendi geleneklerine uygun olarak ikisini bir arada yürütmeye çalışması normal görülmelidir (Bruinessen, 2013a; Yüksel, 1993). Ancak çoğu medresede tasavvuf geleneğinin bittiği, şekilsel açıdan medresenin devam ettirildiği anlaşılmaktadır.
Medreseler çoğu zaman seydanın şahsında müşahhaslaşırlar ancak bu kimselerin tasavvuf anlayışlarını öğrencilerine yansıtması gerekmez. Şeyh Ahmet Haznevi (halk arasında aileye nispetle Hayderi de denir) bu ilişkiyi şöyle özetlemektedir; “Tasavvuf bir terbiyedir. Helal-haram hassasiyetinde gizlidir. Tarikat bunun şeklidir ve tarikatlaşınca şekil artar, ilim-irfan bütünlüğü bozulur. Biz hem kalp hem de ilim tarafını doldurmalıyız. İsteyen öğrenciye verilir tarikat yoksa mecbur tutulamaz insanlar”. CITATION Ahm03 \l 1055
Birçok seyda Norşin, Tillo, Hazne ve Menzil’den tarikat almıştır ve bunu ancak isteyen öğrencilerine verirler. İnceleme yapılan medreselerden bazılarının da bir tasavvufi geleneğe bağlı olmadan, İhvan-ı Müslimin ve Hizbullah anlayışlarından beslenerek çalışma yürüttüğü tespit edilmiştir. Az sayıda seydanın da Kürt ulusal hareketi ile yakın ilişkisi olduğu görülmüştür. CITATION Ahm03 \l 1055 Tekrar etmek gerekirse seydaların kişisel fikirleri ve bağlılıklarının öğrencilere aynen yansıması şart değildir. Ancak medreselerin finans kaynakları ve koruyucu şeyh-seydalarının öğrenciyi bir şekilde etkilediği bilinmektedir. Geleneğe çok güçlü bir vurgunun yapıldığı “âdetlerin büyükleri, büyüklerin âdetleridir” ve “âdetleri terk etmek helak edici hususlardandır” (Yalar, 2012b) türünden kalıplaşmış sözlerin adeta medrese ile bütünleştiği unutulmamalıdır.
Medreselerde çoğunlukla hafızlık eğitimi yapılmamaktadır. Hizbullah, yakın zamanlarda küçük yaşlarda gelen istidatlı öğrencilere medrese öncesi hafızlık çalışması yaptırmaya başlamıştır. Çok duyulan “Kur’an tilaveti” yeterince yapılmıyor eleştirilerine karşılık şimdilerde konuya ağırlık verilmeye başlanmıştır. Bunda DİB’nın imam-hatip alımlarında başarısız olan medrese öğrencilerinin önemli bir etkisi olmuştur. Bölgedeki medreselerden her yıl çok sayıda öğrenci eğitimlerini tamamlamadan imam-hatip olarak atandıklarından medreseden ayrılmaktadır. Ortalama 7-8 yılda tamamlanan medrese eğitiminin yarıda bırakılarak memur olunması medreselerin günümüzdeki en önemli sorunudur. CITATION Ahm03 \l 1055 Seydalar kendi gelenekleri açısından icazetin alınmasını önemli görmektedir.
Medreselerin sıkıntılarından biri de toplumsal hayatın içerisine girmekte zorlanmaları dolayısıyla dini, geleneksel değerlere etkilerinin sınırlı olmasıdır. Diğer önemli sorunlar da istenilen nitelikte öğrencinin gelmemesi ve şehirleşme, modernleşme ile medrese disiplinine uyum sağlayamayan bir gençliğin yetişmesidir. Medreselerin gelişmeye başlamasında etkili faktörler de üç başlıkta toplanabilir; 1- Medreselerin şehre gelmesiyle imkânlarının artması, 2- Öğrencilerin hem medrese hem de açık lise-üniversite okuma imkânlarının oluşması, 3- Öğrencilerin gelecek kaygısı yaşamaması.
Medrese-tasavvuf birlikteliği farklı şekillerde kendisini gösterebilmektedir. Medreselerin devletin baskısını aşmasında seydaların şeyhlik yönlerinin etkili olduğu söylenmektedir. Zor dönemlerde hem gizli yürütülen hem de ekonomik sorunlar yaşayan medreseleri bir anlamda şeyhlerin desteği ayakta tutmuştur. Bugün medreseler içerisinde bazı yerel şeyhlerin öne çıktığı görülmektedir. Tillo’da Molla Burhaneddin, Ohin’de Molla Mesut, Norşin’de Şeyh Nuraddin, Diyarbakır’da Molla Hüseyin ve Şeyh Ahmet Haznevi tasavvuf-medrese geleneğinin öne çıkan isimleridir. Bu seyda/şeyhler klasik manada “kanaat önderi” kimliğine de bir oranda sahiptirler. Şeyhlikten ziyade eğitimi öne çıkardıkları gözlenmektedir. “Tarikat vermelerine” karşın popüler anlamda bir tarikat çevresi oluşturmadıkları görülür.
Cumhuriyet döneminde kapatılan ya da çalışamaz duruma getirilen tarikatlar ve geleneksel medreselerin bıraktığı boşluğu yeni dini gruplar, cemaatler ve resmi kurumların dolduramadığı bilinmektedir (Tan, 2010: 575). Bu durumda halkta gözlenen geçmişe ve medrese-şeyhlere saygı medreseleri tekrar güçlendirme sürecine sokmuştur. Kürt ulusalcıların sıklıkla dillendirdiği “Kürtlerin devlet kurmasının önündeki en büyük engel medrese ve şeyhlerdir” CITATION Ahm03 \l 1055 söylemi ile modernleşmenin güçlü etkisi geleneğin bu köklü kurumlarını ne yönde etkileyeceği merak konusudur. Ancak bu eleştirinin tarihsel bir eleştiri olduğu, günümüzde medrese ve şeyhlerin konuya tarafsız bakmaya çalıştığı da söylenmektedir. Bireysel manada Kürt ulusalcılığına yakın olan seydaların varlığı bilinmektedir. Bunda hem devletin çok kuvvetli olan laik imajı hem de PKK’nin 90 sonrası yaptığı din açılımları etkili olmuştur. Medrese geleneğinde bir değişim de geçmişte gelirini köylüden, otoritesini bağlı bulunduğu şeyh ya da ağadan alan seydaların son dönemde resmiyet kazanmasıyla bu bağlılıklardan kurtulmaya başlamasıdır. Bu bağlılık seydalara yapılan eleştirilerden birisidir (Yalar, 2012a).
Çalışma sınırları içinde belirlenen süreçte medrese ve şeyhlerin şehrin yaşadığı sıkıntılardan olumsuz etkilendiği ancak 2000’li yıllardan sonra tekrar güçlenmeye başladıkları tespit edilmiştir. Yakın dönemde hızla resmileşmeleri nispeten bağımsız hareket eden medreselerin gelecekte devlete “bağımlı” olma handikabını yaşayabileceklerini akla getirmektedir.
Dostları ilə paylaş: |