уявлани (uyavlani) Kutlama.
уяр I (uyar) 1. Açık hava. 2. Kova. уяр çиçём, тип çиçём, уяр аçи Gök parıltısı.
уяр II (uyar) Uğur böceği.
уярт- (uyart-)Aydınlanmak, açmak (Hava hakkında) çaнталăк уяртрё Hava açtı.
ӳ ӳ
ӳк- (ük-) 1. Yağmak, çökmek, düşmek, dökülmek, zayıflamak, bozulmak, ӳкce пуççап Eğilerek selam vermek. 2. -e mal olmak. 3. Tam gelmek, rastlamak, gerekmek, zorunda kalmak, alacağı olmak.
ӳкем (ükem) 60-80 ipe denk gelen ölçü.
ӳкен-тăран (üken-twran) Dağınık haldeki eşyalar.
ӳкер- (üker-) 1. Düşürmek, yağdırmak, bozmak, zayıflatmak, devirmek. 2. Fotoğraf çekmek, kopyasını çıkarmak, fotokopi çekmek căн ӳкер Fotoğraf çekmek, kamerayla çekmek. 3. Kazancını belli bir dereceye çıkarmak.
ӳкерён- (ükerén-) Fotoğraf çekilmek, yansımak, belirmek, tasvirlenmek.
ӳкерни (ükerni) Çekim, çekme.
ӳкерттер- (ükertter-) Attırmak, düşüttürmek. сăн ӳкерттeр Fotoğraf çektirmek.
ӳкерчёк (ükerçék) Resim, fotoğraf, kopya, tablo.
укё (üké) ӳкё çын Düşkün, açgözlü.
ӳкён- (ükeén-) İtiraf etmek, pişman olmak, üzülmek.
ӳкёнёç/ ӳкённи/ ӳкёнӳ (ükénéşś/ ükénné/ ükéniü) Pişmanlık, nedamet, can sıkıntısı.
ӳкёнчёк/ ӳкёнёçле (ükénçék/ ükénéşślé) Pişman, üzüntülü.
ӳкёнтер- (ükénter-) Pişman etmek.
ӳкёр- (üker-) Ulumak
ӳкёт (ükét) Talimat, nasihat, öğüt, yönetmelik, talimatname.
ӳкётле-(ükétle-) 1. Nasihat etmek, öğüt vermek, 2. Talimat vermek.
ӳккеле- (ükkele-) Zaman zaman çökmek, zaman zaman düşmek. Zaman zaman düşmek (Yağmur hakkında)
ӳкле (ükle) Küçük kulübe, saz çadır.
ӳклентер (üklenter-) Devirmek, yüz üstü yatırmak, ters çevirmek.
ӳлём (ülém) İleride, gelecekte, sonra, ertesinde, üzerine.
ӳлёмрен/ ӳлмёнчен (ülémren/ ülménçen) Sonra, ertesinde, üzerine, sonra, sonradan, gelecek sefer.
ӳлёмёш / илмёш кунё (üléméş/ ilméş kuné) Arife günü, arifesinde, başka sefere.
ӳлкер- (ülker-) Yetişmek, başarı göstermek, başarmak, ulaşmak.
ӳнелнё курăк (ünelné korwk) Şahtere otu.
ӳпелен- (üpelen-) Emeklemek.
ӳпён- (üpén-) Devrilmek, alabora olmak, düşmek.
ӳпёне (üpéne) Yüzükoyun, yüz üstü. .
ӳпёнтер-/ ӳпелентер- (üpénter-/ üpelenter-) Devirmek, yüz üstü yatırmak, ters çevirmek.
ӳпёнчёк (üpénçék) Yüzü üstü yatan, yüzü öne doğru eğilen, yana kaykılan (Sırtı hafifçe kamburlaşmış).
ӳпке (üpke) 1. Ciğer. ӳпкe тымарёсем Bronşlar. 2. Güceniklik, kırgınlık, dargınlık, yakınma, şikâyet.
ӳпкевсёр (üpkevsér) Hiç karşılık vermeden, itiraz etmeden.
ӳпкеле- (üpkele-) Yüzüne vurmak, sitem etmek, homurdanmak, yakınmak, öfkelenmek.
ӳпкелен- (üpkelen-) Gücenmek, darılmak, incinmek, yakınmak, şikâyetlenmek.
ӳпкелеш- (üpkeleş-) 1. Öfkelenmek, kızmak, 2. Gücenmek, darılmak, 3. İncinmek, şikâyet etmek, yakınmak, sızlanmak, dert yanmak.
ӳпкелешӳ (üpkeleşü) 1. Güceniklik, kırgınlık, dargınlık. 2. Yakınma, şikâyet. 3. Hoşnutsuzluk, üzüntü.
ӳпке-пёвер (üpke-péver) Ciğer karaciğer, iç organlar, осердие.
ӳп кӳр- (üp-kür) Takdir etmek, alkışlamak, tasvip etmek, onamak, onaylamak, kabul etmek.
ӳпле/ ӳкле (üple-ükle) Küçük kulube, saz çadır.
ӳпнe (üpne) Yüzükoyun, yüz üstü. ӳпне ӳкнё Yüz üstü düştü.
ӳпре (üpre) Böcek, tatarcık, titrersinek.
ӳрёк/ ӳрёк-сӳрёк (ürék/ ürék-sürék) 1. Somurtkan, asık suratlı, kapanık, soğuk. 2. Gevşek, fena, kötü (Çalışma hakkında) Çevik, kıvrak.
ӳркев (ürkev) Tembellik, uyuşukluk, melankoli.
ӳркевлён (ürkevlén) Tembelce, aylakça.
ӳркен- (ürken-) Tembellik etmek, üşenmek.
ӳркенёçлён (ürkenéşślén) Tembelce, aylakça.
ӳркентер- (ürkenter-) Tembelleştirmek, aylaklaştırmak.
ӳркенчёк (ürkençék) Tembel, aylak, haylaz.
ӳрлёк (ürlék) Bir salıncak türü, ӳрлёк ярăн- Kütük üzerindeki tahtada sallanmak.
ӳрче/ лаша ӳрчи (ürçe/ laşa ürçi) Ense.
ӳс- (üs-) Büyümek, boy atmak, boylanmak, sivrilmek, artmak, genişlemek, ilerlemek, büyümek, gelişmek. ӳссе пыракан Büyüyen, artan, gelişen, çoğalan. ӳсме чаранса тăни Durgunluk.
ӳсентăран (üsentwran) Bitki, bitki örtüsü. ӳсентăран çăвё Bitkisel yağ.
ӳсёкле- (üsékle-) Hıçkırmak.
ӳсём (üsém) 1. Büyüme, artma, artış, yükselme, gelişme. 2. Boy. тёп ӳсём Olgun yaş. тёп ӳсёмри çынсем Yetişkin чи çӳлё ӳсём сыпăкё Gelişmenin en yüksek derecesi.
ӳсёмлет- (üsémlet-) Büyütmek, geliştirmek, yükseltmek, başarılı kılmak.
ӳсёмлё (isémlé) 1. Başarılı, üretken. 2. Verimli, başarılı bir şekilde, üretken bir şekilde.
ӳсён- (üsén-) Eklenmek, binmek, artmak, artmak, çoğalmak.
ӳсёнтер- (üsénter-) Kaldırmak, çıkarmak, kalkındırmak, harekete geçirmek, koymak, yükseltmek eklemek, katmak, artırmak.
ӳсёр- (üsér-) Öksürmek
ӳсёр (üsér) Sarhoş, sarhoş edici, sarhoşluk. ӳсёр-терех Çok sarhoş. ӳсёр пуçăн, ӳсёр пуçёпе Sarhoş bir şekilde, sarhoşlukla.
ӳсёрёл- (üsérél-) Sarhoş olmak, mest olmak.
ӳсёрёлтер- (üsénter-) Sarhoş ettirmek.
ӳсёрт- (üsért-) Sarhoş etmek, içirmek.
ӳсёрттер- (üsértter-) 1. Öksürtmek, boğazını temizletmek. 2. Sarhoş edene kadar içirtmek.
ӳсёрӳ/ ӳсёрни (üsérü/ üsérni) Öksürme.
ӳслёк (üslek) Öksürük
ӳстер- (üster-) Yetiştirmek, beslemek, büyütmek, eğitmek, çoğaltmak, artırmak. акса ӳстер- Büyütüp yetiştirmek, geliştirmek. пăхса ӳстер- eğitmek, Yetiştirmek, yetişmek.
ӳçём çырли (üşśém şśırli) Kuru üzüm.
ӳт (üt) Vücut, beden, ten, et. ӳчё çук Çok zayıf. ӳт ил, ӳт хыв- İyi olmak, kabuk bağlamak, iyileşmek. (Yara hakkında) ӳт хытти Nasır. ӳт илен (илекен, илтерекен) курăк, ӳтелекен курăк Sarı çiçekli bitki, sarısabır (Bitki)
ӳтлё (ütlé) Etli, sağlıklı, sağlam, dolgun.
ӳт-пӳ (üt-pü) Gövde.
ӳхё (ühé) Puhukuşu.
ӳхёр- (ühér-) 1. Gürültü yapmak, uğuldamak, gürüldemek, atışmak, gürültü koparmak, 2. Hırlamak, kükremek, ulumak.
ӳхле (ühle) Ağlamak, ağlaşmak, ağıt yakmak.
ӳхлем (ühlem) Çimen, çayır.
Ф ф
фабрнка (fabrika) Fabrika.
фабрикари (fabrikari) Fabrikada bulunan, fabrikadaki.
фaзaн (fazan) Sülün.
факт (fakt) Olgu, gerçek.
факультет (fakul’tet) Fakülte. чёлхепе литература факультечё Dil ve edebiyat fakültesi.
фанера (fanera) Kaplama. нумай сийле фанера Çok katlı kaplama. фанера завочё Kaplama fabrikası.
фантази (fantezi) Hayal gücü, fantezi, hayal, uydurma, buluş, icat.
фантазиле- (fantazile-) Hayaller kurmak.
фантазиллё (fantazillé) Fantastik, hayali, düşsel, kurmaca. фантазиллё произведени Fantastik eser.
фашист(faşist) Faşist.
фашистла (faşistla) Faşist, faşistçe, faşist gibi.
февраль (fevral’) Şubat.
февральти (fevral’ti) Ocak ayında olan, ocak ayında gerçekleşen, ocak ayındaki.
федераци (federatsi) Federasyon
федеративлă (federativlw) Federasyon, federal.
фельетон (fel’yeton) Yergici fıkra.
феодал (feodal) Feodal.
феодализм (feodalizm) Feodalizm.
феодализмла (feodalizmla) Feodal, feodalizme ait. феодализмла строй Feodal yapı.
ферма (ferma) Çiftlik , kafes. таварлă сёт фeрми Mandıra.
фигура (figura) Boy bos, endam, figür, şekil, taş (satranç), suret.
физикăлла (fizikwlla) Fiziksel, bedeni.
физкультура (fizkul’tura) Beden eğitimi.
философи (filosofi) Felsefe.
финанс (finans) Maliye. финанс капиталё Mali kapital. Финанс министерстви Maliye bakanlığı. вырăнти финанссем Bölgesel maliye.
флaмингo (flamingo) Flamingo.
флекси (fleksi) Bükün. сăмах варринчи флекси İçek. сăмах вёçёнчи флекси, суффикс Son ek.
флексиллё/ флективлё (fleksillé/ flektivlé) Bükünlü. флексиллё чёлхесем, флективлё чёлхесем Bükünlü diller.
флот (flot) Filo, donanma. сывлăш флочё Hava filosu. тинёсçар флоче Deniz savaş donanması.
фольклор (fol’klor) Folklor, halk bilimi.
фонд (fond) Fon, yardım kurumu, vakıf. ёç укçи фончё Maaş fonu. тавар фончё Mal fonu.
фонема (fonema) Sesbirim. фонема варианчё Sesbirim değişkesi.
фонетика (fonetika) Ses bilgisi, fonetik. фонетика диалектизмё Fonetiksel ağız araştırmaları. фонетика транскрипцивё Ses bilgisel transkripsiyon. фонетика законёсем. Ses bilgisi/fonetik kurallar.
фонологи (fonologi) Sesbilim. фонологи меточё, фонологи меслечё Sesbilim yöntemi. фонологи системи Sesbilim dizgesi.
фонтан (fontan) Fıskiye. шыв фонтанла тапса сирпёнет Su fıskiye gibi fışkırıyor.
форма (forma) Şekil, biçim, kıyafet, kalıp. сăпатланакан формёсем Çekimlenmiş biçimler.
формăла- (formwla-) Biçimlendirmek, şekillendirmek.
формăлан- (formwlan-) Biçimlenmek, şekillenmek, kalıplaşmak.
форточка (fortoçka) Küçük pencere.
фосфор (fosfor) Fosfor.
фосфорит (fosforit) Fosforit. фосфорит завочё Fosfor fabrikası. фосфорит çăнăхё Fosfor unu.
фотографи (fotografi) Fotoğraf, resim, fotoğrafçılık. fотографи ӳкерчёкё Resim, fotoğraf.
фразеологи (frazeologi) Deyim.
фразеологилле (frazeologille) Deyimsel. фразеологилле сăмах майлашăвёсем Deyimsel söz öbekleri.
фразеологизм (frazeologizm) Deyimbilim.
Француз (Frantsuz) Fransız.
Французла (Frantsuzla) 1. Fransızca. 2. Fransız gibi, Fransız tarzında.
фронт (front) Cephe, alan.
футбол (futbol) Futbol. футболла выля- Futbol oynamak.
фуфайка (fufayka) Örme kazak.
X x
хавал (haval) Güç, kuvvet, kudret.
хавас (havas) 1. Sevinçli, sevindirici, memnun neşeli, keyifli. 2. Gönülden, zevkle, istekle, seve seve, memnuniyetle. 3. Sevinç. хавас пул- Çok sevinçli olmak, sevinmek. хавас ту Memnuniyet, istek ifade etmek.
хаваслан- (havaslan-) Sevinmek, mutlu olmak, bayram etmek, coşmak. хавасланарах пар- Daha çok sevinmek, mutlu olmak için çalış.
хавасланни (havaslani) Büyük sevinç, coşkunluk, coşku.
хаваслантар- (havaslantar) Sevindirmek, mutlu etmek.
хаваслăн/ хавассăн (havaslwn/ havasswn) Memnuniyetle, seve seve, sevinçle, neşeyle.
хаваслăх (havaslwh) Coşkunluk, coşku, hayranlık.
хавассăн (havasswn) Sevinmek, mutlu olmak, bayram etmek, coşmak.
хавха (havha) Gürültü, ses, patırtı, bağırtı, bağırış, nara.
хавхалан- (havhalan-) Gayret göstermek, uğraşmak, çalışmak, çabalamak, düşkün olmak, ilgi göstermek, esinlenmek, ilham almak, coşmak. xавхаланса Memnuniyetle, seve seve. Büyük istekle, ilgiyle.
хавхаланни (havhalani) Heyecan, coşkunluk, gayret, coşku.
хавхалантар- (havhalantar-) Canlandırmak, keyiflendirmek, ayağa kaldırmak.
хавхалантаракан (havhalantarakan) Esin kaynağı, ilham veren, canlandıran.
хавхалануллă (havhalanullw) Sevinçli, sevindirici, neşeli, eğlendirici.
хавша- (havha) 1. Çatlamak 2. Zayıflamak, güçten düşmek, gevşemek, yumuşamak, güçsüzleşmek. 2. Çok yorulmak, bitkin düşmek.
хавшак (havşak) 1. Becerikli, kıvrak, hamarat, telaşlı, rahatsız, sıkıntılı, huzursuz. 2. Zayıf, güçsüz, çekingen, ürkek. 2. Gevşek, yumuşak (Toprak, kar hakkında)
хавшаклан- (havşaklan-) Zayıflamak, güçten düşmek, güçsüzleşmek.
хавшат- (havşat-) 1. Çatlatmak. 2. acele ettirmek, sıkıştırmak. 3. azarlamak, paylamak, işlemek, küfretmek, sövmek, paylamak, azarlamak.
хай É (hay) Geniş dikişli zorlukla dikmek.
хайăр- (haywr-) 1. Açmak, dağıtmak, yıkmak, altüst etmek 2. Krikoyla kaldırmak.
хайла (hayla) 1. Kurnazlık, hile, usul, tarz, yöntem. 2. Kurnazlık yapmak, hile yapmak, oyun yapmak.
хайласăр (haylaswr) Saf, kurnaz olmayan.
хайман (hayman) 1. cep 2. Büyük deri cüzdan.
xaймaнлaт- (haymanlat-) Cebi parayla doldurmak, her zaman para dolu cüzdana sahip olmak.
xайрăл-/ хайăрăл- (hayrwl-/ haywrwl-) 1. Düşmek, yıkılmak, çökmek, düşmek, dökülmek, zayıflamak, bozulmak 2. Kudurmak, azmak.
xайчă (hayçw) Makas.
xaк (hak) Fiyat, bedel, kıymet, değer. хак пар- Değer biçmek, değerlendirmek, takdir etmek. тивёçлипе хак пар Hakkıyla değer biçmek, değerlendirmek. хак хуни Değer biçme, fiyat, ücret.
хакăл (hakwl) ăс-хакăл akıl, sağduyu.
хакла- (hakla-) Değer biçmek, değer vermek, değerlendirmek, takdir etmek.
хаклав (haklav) Değer, kıymet, fikir, referans, eleştiri, eleştiri.
хаклан-/ хаклалан- (haklan-/ haklalan-) Pahalılaşmak, kıymetlenmek, değerlenmek.
хаклат-/ хаклăлат- (haklat-/ haklwlat-) Zam yapmak, değerini yükseltmek.
хаклаш-/ хаклаç- (haklaş-/ haklaşś) Pazarlık etmek, fiyatını sormak, ödemek, acısını çıkarmak, hesaplaşmak, ayrılmak, çıkmak.
хаклă (haklw) Pahalı, değerli, kıymetli.
хаклăх (haklwh) Maliyet, değer, ücret, bedel. хушăнакан хаклăх Fazla maliyet.
хаксăр (hakswr) 1. Paha biçilmez. 2. Kıymetsiz, değersiz.
хал (hal) 1. Güç, kuvvet, zor, geçerlilik, yürürlük, şiddet. 2. Sağlık, sıhhat. 3. Hal, durum. халтан кай, халтан ӳк- Güçten düşmek, zayıflamak, halden düşmek, halsizleşmek. хал пётиччен Güç bitene kadar.
хал-вăй (hal-vwy) Sağlık sıhhat.
халал (halal) 1. Vasiyet, vasiyetname. 2. Hayır duası. 3. Vaat, söz.
халалла-/ халала- (halalla-/ halala-) 1. Vaat etmek, söz vermek. 2. Adamak, ayırmak, tahsis etmek.
халаллă (halallw) Söz verilen, bereketli, elverişli, müsait.
халап/ халлап (halap/ hallap) 1. Masal, hikaye, fabl. 2. Konuşma, söyleşi, sohbet. сутмалли халап Bilmece. халап яр- anlatmak, hikâye etmek, nakletmek. халапа çаптар- Anlatmak, hikâye etmek, nakletmek.
халапла- (halapla-) Anlatmak, hikâye etmek, nakletmek. , sohbet etmek.
халапçă (halapşśw) 1. Hikayeci, masalcı, anlatıcı. 2. Lafazan.
халат (halat) Gömlek.
халатлăх (halatlwh) Gömleklik kumaş. халатлăх виçё метр пустав илтем Gömleklik 3 metre kumaş aldım.
халăх (halwh) 1. Halk, ulus, millet. 2. Kabile, aşiret, millet, takım.
халер (haler) Kolera.
халё/ халь (halé/ hal’) Şimdi, bugün, güncel. халь çине Henüz.
халиччен (haliççen) Şimdiye kadar, günümüze kadar.
халичченхи/ халчченхи (haliççenhi/ halççenhi) Şimdiye kadarki, günümüze kadarki, günümüze kadar olan.
халлан- (hallan-) Şaşmak, hayret etmek.
халлён (hallén) Olarak. хёр халлён Olarak. хăй халлён Kendi kendine, bağımsız olarak, kendiliğinden.
халлёхе (halléhe) Şimdilik, henüz, -dıkça, -dığı sürece, -e kadar, -e dek, -madan.
халсăр (halswr) Zayıf, güçsüz, kuvvetsiz, hastalıklı.
халсăрлан- (halswrlan-) Rahatsız olmak, halsiz düşmek, bitkin düşmek.
халсăрлат- (halswrlat-) Zayıflatmak, hasiz düşürmek, bitkin düşürmek.
халсăрлăх (halswrlwh) Zayıflık, zaaf, halsizlik, bitkinlik.
халтан (haltan) Eğrelti otu.
халтăркка (haltwrka) 1. Gevşek, laçka olmuş, gevşemiş dayanıksız, sağlam olmayan. 2. Bitkin, halsiz. 3. Geveze.
халтăртат- (haltwrlat-) 1. Takırdamak, zangırdamak, çatırdamak, çıtırdamak, zangır zangır titremek. 2. Hindilerin gurklaması.
халь (hal’) Şimdi, bugün, güncel, çağdaş.
хальхаççăн/ халь çинче (hal’xaşśşśwn/ hal’şśinçe) Son zamanlarda, son günlerde.
хальхи (hal’hi) Şimdiki, bugünkü, cari, günümüzün, çağdaş. хальхи ыйтусем Güncel sorunlar. хальхи причасти Şimdiki zaman ortacı. хальхи вăхăт Şimdiki zaman.
хальхинче (hal’hinçe) Bu sefer, bu defa.
хам (ham) Kendim. ху Kendin. хăй Kendisi. хамăр Kendimiz. хăвăр Kendiniz. хăйсем Kendileri. хамăн Kendi, kendine ait, kendine özgü. хама хам Kendi, kendi kendine, kendi başına хамăр çёршыв Kendi vatanımız.
хам-хам (ham-ham) Köpek havlamasının yansıması.
хаман I (haman) Her zaman, hep, devamlı, sürekli, düzenli olarak.
хаман II (haman) 1. Sağlam, dayanıklı, kalıcı, sürekli, çetin, şiddetli, sert. 2. sağlıklı, sağlam, sağlığa yarar, sağlam yapılı.
хаман III (haman) Deri çuval.
хамăнлан- (hamanlan-) Düzelmek, iyileşmek, kilo almak.
хамăрăн (hamwrwn) Bizim, bizimki.
xaмeлeoн (hamelon) Bukalemun.
хамлат- (hamlat-) Sessizce, yavaşça havlamak, ağır ağır havlamak.
хампар (hampar) Ambar, depo.
ханкăрма (hankwrma) Çıngırdak, çan, zil. ханкăртат- Gürlemek, gürüldemek, gümbürdemek, çınlamak, çıngırdamak.
хантар (hantar) Tembel, haylaz.
хантăс (hantws) Nakış, el işlerinin özel bir stili.
хантăсла- (hantwsla-) El işlerinde desenin etrafını dikmek.
ханша (hanşa) Samagon (bir çeşit içki)
хап (hap) Hasır, hasır örgüsü. хап çап- Hasır örmek.
хапа (hapa) Kılık, dış görünüş, gövde.
хапăл ту-/ хапăлла- (hapa tu-) hapwlla-) Memnuniyetle, seve seve, içtenlikle, yürekten kabul etmek, yapmak.
хапсăн- (hapswn-) Şiddetle istemek, çok hevesli olmak, hak iddia etmek.
хапха (hapha) Bahçe kapısı. пус хапхи, укăлча хапхи Tarla kapısı.
характер (harakter) Mizaç, huy, karakter.
характеристика (harakteristika) Niteleme, referans, karakteristik.
характерлă (harakterlw) Karakterli, iyi huylu.
харам (haram) Yararsız, kısır, boş, verimsiz, sonuçsuz, başarısız. харам пыр Otlakçı, asalak, parazit. харам пул, харама кай- Sonuçsuz olmak, boş.
харамса (haramsa) Otlakçı, asalak.
харăлтат- (harwltat-) Horlamak, horuldamak, hırıldamak.
харăс/ харăссăн (harws/ harwsswn) Hep birden, hep birlikte, birden, bir çırpıda.
харкам (harkam) Her, herkes. харкам хăй Herkes kendisi. харкам хăйшён Herkes kendisi için.
харкаш-/ хархаш- (harkaş-/ harhaş-) Dalaşmak, sövmek, küfretmek, ağız kavgası etmek.
харкашу (harkaşu) Dalaşma, hırgür, tartışma.
харлат- (harlat-) Horlamak, horuldamak, mırlamak, mırıldanmak.
харпăр (harpwr) 1. Her, herkes. 2. Ayrı, münferit, müstakil. харпăр хăй Herkesin kendisi. харпăр тёллён Ayrı, kendi kendine, bağımsız olarak. харпар тёллён вёренмелли учебник Kendi kendine öğrenme kitabı.
харпăрлă (harpwrlw) Kendi, bağımsız, özerk, bireysel. харпăрлă хуçалăх Bireysel işletme. .
харпăрлăх (harpwrlwh) 1. Mal, mülk, mülkiyet, bireycilik. 2. Bencillik, dar görüşlülük. вак харпăрлăх Küçük mülkiyet. вак харпăрлăх хуçи Küçük mülkiyet sahibi. уйрăм харпăрлăх Özel mülkiyet. колхоз харпăрлăхё Ortak mülkiyet, kolhoz mülkiyeti.
харпăрлăхлă (harpwrlwhlw) 1. Müseccel, tescilli, patentli. 2. Bireysel
хaрсăр (harswr) 1. Kıvrak, canlı, işlek. 2. Çalışkan, sebatlı, ısrarlı, kararlı.
харсăрлан- (harswrlan-) Cesaretlenmek, cesurlaşmak, kabadayılık yapmak, coşmak.
харсăрлăх (harswrlwh) 1. Yüreklilik, cesaret 2. Özen gayret, çaba.
харта (harta) Elbise farbalası.
хартлат- (hartlat-) Horlamak, homurdanmak, domuzun bağırması.
хархaм (harham) Her, herkes, herkim.
хархаш- (harhaş-) Dalaşmak, sövmek, küfretmek, ağız kavgası etmek.
харшă куç харши (harşw kuşś harşi) Kaş.
хас I (has) Salam
хас II хос (has/ hos) Ho ho! (İnek sürerken çıkarılan ses)
хастар (hastar) Üstün yetenek, yetenek, gayret, şevk, gayret.
хастарлан- (hastarlan-) Özenmek, gayret etmek, uğraşmak, çalışmak, çabalamak.
Dostları ilə paylaş: |