Abdürrahim Efendİ'nin şeyhülislâmlığı döneminde en önemli icraatı. Sultan İbrahim'in önce hal'ine, daha sonra da katline fetva vermesidir. Bu konuda ocak ağalarını yanına almış, ayrıca ulemânın da desteğini sağlamıştı. 18 Temmuz 1649'da ocak ağalarının aşırı hareketleri sırasında Murad Paşa'nın gadrine uğrayarak azledildi ve Mekke'ye gönderildi. Hacdan sonra Kudüs kadılığına tayin edildi. Bir süre sonra yine ocak ağalarının aracılığı ile İstanbul'a döndü ve kendisine Üsküdar kadılığı verildi. Ağalar Vak'ası (1651) sırasında İstanbul'dan çıkarılarak Belgrad'a gönderildi; 6 Şubat 1656'da orada vefat etti ve Belgrad'da İmaret Camii avlusuna defnedildi.
Müderrislik hayatı boyunca pek çok talebe yetiştirdiğinden "hoca" unvanıyla anılan Abdürrahim Efendi bilgili, dürüst ve doğruyu söylemekten çekinmeyen bir âlimdi. Sultan İbrahim'in hal'i ve öldürülmesi olaylarının bizzat içinde bulunmuş ve olayların akışında tesiri olmuştur. Kâtip Çelebi, çeşitli konularda onun desteğini görmüş, hatta ondan aldığı bilgileri yer yer Fezle-ke'de zikretmiştir (II, 293). Bazı kitapların kenarlarına yazdığı haşiyeler dışında herhangi bir eseri bilinmemektedir (bk. Uşşâkizâde, s. 196).
BİBLİYOGRAFYA:
Kâtip Çelebi. Fezleke, İstanbul 1287, II, 292-293; Naîmâ. Târih, İstanbul 1281-83, IV, 298, 303; VI, 243-244; Uşşâkizâde. leyli Şakâik (nşr. H J. Kissling), Wiesbaden 1965, s. 193-196; Şeyhî. Vekayiu'l-fuzalâ, Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 2361, I, vr. 118ab; Deuhatü'l-meşâyih maa zeyl, s. 54; Sicilt-i Osmânî, III, 330; İlmiyye Salnamesi, s, 455-457; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, 111/2, s. 467; Tay-yib Gökbilgin. "İbrahim", İA, V/2, s. 883-885.
İHtl Mehmet İpşirli
ABDÜRRAHİM EFENDİ, Menteşzâde
(ö. 1128/1716) Osmanlı şeyhülislâmı.
Bursa mahkemesi kâtibi Kurt Mehmed Efendİ'nin oğlu ve Menteşzâde Mehmed Efendİ'nin damadıdır. Bur-sa'da doğdu, buradaki tahsilinden sonra İstanbul'a gitti. Minkârîzâde Yahya Efendi'ye intisap ederek ondan mülâzım oldu. Önce Tûtî Latif, Ümm-i Ve-led. Canbaziye. Süleyman Subaşı, Hatice Sultan, daha sonra Sahn-ı Seman, Zal Paşa. Mihrimah Sultan, Eyüp Sultan medreselerinde müderrislik yaptı. Ardından kadılık mesleğine geçerek Yenişehir ve Edirne kadısı oldu. Bir süre sonra azledilerek on yıl kadar kendisine görev verilmedi. Nihayet kısa bir müddet Üsküdar ve Mısır kadılığı yaptıktan sonra 1705'te İstanbul kadılığı payesini aldı; 1708'de de Anadolu kazaskerliğine getirildi. 1711, 1713 ve 1715'te üç
289
ABDÜRRAHİM EFENDİ, Menteszâde
ABDÜRRAHÎM-İ ENtSİ
defa Rumeli kazaskeri oldu. Son kazaskerliği sırasında, 26 Haziran 1715'te şeyhülislâmlığa tayin edildi. On yedi ay kadar bu görevde kaldıktan sonra hastalandı ve 4 Aralık 1716'da vefat etti. Edirne'de Zehrimâr Mescidi avlusuna defnedildi.
İyi bir fıkıh âlimi olan Abdürrahim Efendİ'nİn fetvaları. Fetâvâ-yı Abdürrahim adıyla iki cilt halinde yayımlanmıştır (İstanbul 12431. Güzel tasnif edilmiş olan ve şer'î-örfî uygulamaya ait pek çok fetvayı ihtiva eden eser, Osmanlı dönemi fetva mecmualarının önemlilerinden biri kabul edilmektedir. Özel kütüphanesini Fatih Camii'ne vakfeden Abdürrahim Efendi'nin ayrıca Cerîdetü'l-ferâ'iz ve Ta clîkât Cale']-Beyzövî adlı iki eseri daha vardır.
BİBLİYOGRAFYA:
Abdürrahim Efendi. Fetâuâ, I-Ii, İstanbul 1243; Râşid. Târih. İstanbul 1282, III, 252. 265-266; IV. 335; Şeyhî. Vekâyml-fuzatâ, Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 2362, II. vr. 196"-197a; Deuhatü'l-meşâyih maa zeyl, s. 84-85; Sicill-i Osmânî, III, 331; Osmanlı Müellifleri, II, 27; İimiyye Salnamesi, s. 504-505; Hilmar Krüger, Fettua und Siyar, Wiesba-den 1978, s. 76. r~\
Iffil Mehmet İpşirli
(bk. ABDÜRRAHÎM-i HARİZMİ).
ABDÜRRAHİM HAN
Hânı Hânân Mirza Abdürrahim Han (ö. 1627)
Bâbürlüler devrinde âlim ve
şairlerin koruyucusu olarak şöhret
kazanan devlet adamı ve kumandan.
1556'da Lahor'da doğdu. Karakoyun-lular'ın önemli oymaklarından Baharlu Türkmenleri'ne mensuptur. Babası Bayram Han, Han Baba lakabıyla meşhurdu. Bayram Han, Gucerât'ın Patan şehrinde bir Afganlı tarafından öldürülünce, 1S62'de Celâleddin Ekber'in sarayına götürüldü ve orada yetişti. Celâleddin Ekber'in himayesinde uzun süre Gucerât'ta bulunan Abdürrahim, Sarnâl Meydan Savaşı'nda kumandası altındaki Bâbürlü merkez kuvvetleriyle âsi Baykara Mirza'yı mağlûp etti. 1576'da Vezir Han HerevPnin gözetiminde "mîr-i arzlık"la Gucerât valiliğine tayin edildi. Bir müddet Şehzade Selim'in atalığını yaptı; bu arada Gucerât Sultanı III. Muzaffer'in yola getirilmesinde gayretleri görüldü. Sarkiç ve Nâdöt zaferlerinden sonra da babası gibi "hân-ı hâ-nârTlığa yükseltildi. 1588'de Kanpûr, 1591'de Multan valiliklerinde bulundu ve Sind'in Argunlu hâkimi Canibeg meselesinin halledilmesinde Önemli rol oynadı. Nûreddin Cihangir devrinde (1605-1627) Şehzade Hürrem ile birlikte Dek-ken'de kalan Abdürrahim, Delhi'ye döndükten bir müddet sonra vefat etti. Delhi'de Emîr Hüsrev-i Dihlevrnin şeyhi Ni-zâmeddin Evliyâ'nın türbesi yanına defnedildi.
Zeki. kabiliyetli bir kumandan ve devlet adamı olan Abdürrahim, aynı zamanda iyi bir eğitim görmüştü. Babası gibi geniş bir kültüre sahip olup Arapça, Farsça ve Hintçe'yi çok güzel konuşur, yazar ve bu dillerin birinden diğerine tercüme yapabilirdi. Kaynaklarda Batı dillerine de âşinâ olduğu kaydedilmektedir. Şiirlerinde Rahîm mahlasını kullanmıştır. Celâleddin Ekber'in emri ve arzusu üzerine, Bâbür'ün Türkçe hatıratını VâkıcĞt-ı Bâbûrî adıyla Farsça'ya çevirmiştir. Sünnî olmakla birlikte Şiî-ler'e ve ayrıca sûfflere karşı oldukça yumuşak bir siyaset takip etti. Son derece cömert olup âlim, sanatkâr ve şairle-
ri korumuş, sarayı âdeta bunların akınına uğramıştır. Tabakât-ı Ekberi'nm yazarı Nizâmeddin Ahmed'i himaye etmiş ve ona bahşı'lık görevini vermiştir. Abdülbâkî-i Nihavendi de Me'âşir-i Ra-himi's\n\ onun adına kaleme almıştır.
BİBLİYOGRAFYA:
Ebü'l-Fazl-ı Allâmî. Ekbemâme Inşr Sâdıq Ali), Cawnpore 1881-83; Şah Navaz Han, Me'a-şirü'l-ümerâ*. Calcutta 1888-90, I, 693-713; Abdülbâkt-i Nihâvendî. Me'âşir-i Rahîmt, Calcutta 1924; Nizâmeddin Ahmed. Tabakât-ı Ek-beri. Calcutta 1927-35. II, 375-391 ; Faruk Sümer. Karakoyuniitlar, Ankara 1984, s. 26, nr. 40; A. S. Beveridge. "Abdürrahim Han", İA, I, 104-105; Nurul Hasan. "'Abd al-Rahlm Khân", El2 llng.l. I, 80-81; N. H. Zaidi. "cAbd-al-Ra-him Kânl-el Kânân", Eir., I, 141-143.
İmi Enver Konukçu ABDÜRRAHÎM-İ HARİZMİ
L
XV. yüzyılda İran'da yaşayan şair ve hattat.
Şiraz'da doğdu ve orada yetişti. Doğum tarihi belli değildir. Nesta'lik hattının öncüsü kabul edilen Abdurrahmân-ı Hârizmfnin oğlu, hattat ve şair Abdül-kerimin kardeşidir. Hattı babasından
290
ABDÜRRAHİM KARAHİSÂRÎ
öğrendi. Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan'ın oğlu Halil'in Şiraz'da vali olarak bulunduğu yıllarda kurduğu Şiraz nakışhanesinde çalıştı. Bu yıllarda yazdığı eserlerde Sultanî imzasını kullandı. Halil'in vefatından sonra kardeşiyle birlikte. Sultan Ya'küb'un Tebriz Sara-yı'nda açtığı nakışhaneye girdi. Sanattaki mahareti sebebiyle kısa zamanda kendisini sultana sevdirdi. Bu yıllarda onun musahibi ve hattatı olarak tanındı. Ya'kûb tarafından kendisine "can dostum" anlamına gelen Enîsî mahlası verildi. Şiirlerinde bu mahlası, yazılarında ise Ya'kûbî nisbesini imza olarak kullandı. Ya'küb'un ölümünden sonra oğlu Rüstem'in de iltifatlarına mazhar olan Abdürrahim'in bu devrede yazdığı yazılarında Rüstemî imzası görülür. Ak-koyunlular'dan üç padişahın yanında çalıştığı için Akkoyunlu hattatı olarak tanınmıştır.
Yazıda babasının üslûbunu devam ettirerek bu tavrı Batı İran'da yaymıştır. Bu üslûpta harfler Doğu İran nesta'lik harflerine göre daha iricedir. Yazıları, imzasız ayırt edilemeyecek kadar kar-deşininkine benzerlik gösterirse de Abdürrahim'in hattı daha makbul, yumuşak ve özentisiz kabul edilmektedir. Hâ-rizmîler'in hattaki üslûpları, çağdaşları Sultan Ali Meşhedfden üstün görülür. Ali Şîr Nevâî. onu kardeşinden sonra yazıda eşsiz bir üstat olarak kabul eder. Talebeleri arasında Mîr Adud-ı Buhâ-raî, Molla Ali Sultan. Esedullah-ı Kirmâ-nî, Muhammed-i Kirmânî gibi meşhur hattatlar bulunmaktadır.
Ahlâklı, faziletli, bilgili bir kişi olan Abdürrahim. aynı zamanda iyi bir şair kabul edilmektedir. Farsça şiirleri bir divan halinde toplanmıştır. 899 (1493-94) tarihli kendi hattıyla yazılmış bir nüshayı Akkoyunlu emirlerinden Emir Muhammed'e ithaf etmiştir ıbk. Mehdî Beyânî, II, 386], Kaleminden çıkmış eserlerin büyük bir kısmı İstanbul kütüphanelerinde bulunmaktadır. Bunlar arasında, 879 (1474-75) tarih ve Sultanî imzalı Müntehabât-ı Ğazeliyyât (Sü-leymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 39461, değişik tarih ve yerlerde yazılmış, muhtelif şekillerde imzalı altmış dokuz kıta Murakka" (Türk ve İslâm Eserleri Müzesi), içinde kendi şiirlerinden de parçalar bulunan 884 (1479-80) tarihli Müntehabât-ı Eş'ör-ı Fârisî (İÜ Ktp.). 880 (1475-76) ve 886 (1481-82) tarihli ve Sultanî, Rüstemî imzalı Hamse-i Nizâmı ITopkapı Sarayı Müzesi Ktp., Hazine,
nr 7621 en önemli örneklerdir. Topka-pı Sarayı Müzesi Kütüphanesi'nde daha başka eserleri de vardır (Hazine, nr. 2153. 2160) Bazı eserleri ise İran, Mısır
(Dârü'l-kütübi'l-Mısriyye, Edeb Türkî, nr. 68) ve Viyana'da (Millî Ktp.) bulunmaktadır.
BİBLİYOGRAFYA:
Âlî, Menâkıb-ı Hüneruerân (nşr. İbnülemin Mahmut! Kemâli, İstanbul 1926, s. 56-57; Kâdî Ahmed Kummî, Cülistân-ı Hüner (nşr A S Hânsârî), Tahran 1352 hş., s. 57-58; Mehdî Beyânî. Ahvâl ü Âsâr-ı Hoşnüvîsân, Tahran 1363 hş., Iİ, 384-388; HabİDullah Fezâilî, Atlas-ı Hat, Isfahan 1391, s. 460; Karatay, Topkapı-Farsça Yazmalar, nr. 412; Filiz Çağman —Ze-ren Tanındı, Topkapı Sarayı Müzesi İslâm Minyatürleri, İstanbul 1979, s. 28, 30; P. P. Soucek. "'Abd-al-Rahîm K'ârazml", Elr., I,
143. " j-l"
Iffi] Ali Alparslan
ABDÜRRAHİM KARAHİSÂRÎ
(ö. 888/ 1483'ten sonra) Türk mutasavvıf ve şairi.
Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Babası Alâeddîn-i Mısrî ve kardeşlerinin kurdukları vakıflardan zengin ve köklü bir aileye mensup olduğu anlaşılmaktadır. Bazı kaynaklardaki rivayetlerden ve kendi eserlerindeki bilgilerden anlaşıldığına göre Akşemseddin'e intisap etmiş, ondan feyiz almış ve daha sonra da halifesi olmuştur. Enîsrnin Mend-kıb-ı Akşemseddin adlı eserinde nakledilen bazı hadiselerden, hayatının büyük bir kısmını şeyhi ile beraber geçirdiği ve 1436 yılında onunla birlikte Bey-pazan'nda, 1443 tarihinde ise Edirne'de bulunduğu anlaşılmaktadır. Akşem-seddin'le birlikte İstanbul'un fethine iştirak ettiği söylenmekte ise de kaynaklarda bu konuda herhangi bir kayıt yoktur. Kardeşi Muslihuddin'in tanzim ettirdiği vakfiyede şahitler arasında adı-
nın geçmesinden, fetihten iki ay sonra (Receb 857/Temmuz 1453) Karahisar'da bulunduğu anlaşılmaktadır. İstanbul'un fethinde bulunmuşsa bile muhtemelen o da, şeyhi Akşemseddin gibi, Fâtih Sultan Mehmed'e kırılmış olduğundan memleketine dönmüştür. Nitekim, Münyetü'I-ebrâr adlı eserinin müellif nüshasında fetih için düşürdüğü tarihi çıkarması ve fetihten yedi yıl sonra kaleme aldığı Vahdetnâme adlı eserini Veziriazam Mahmud Paşa'ya ithaf edip Fâtih Sultan Mehmed'in adını anmamış olması bu ihtimali kuvvetlendirmektedir. Eşrâtü's-sâ ca adlı eserinin telif kaydından, Karahisârfnin 1457 yılında İznik'te bulunduğu, Enîsrnin Ak-şemseddin'in vefatıyla ilgili olarak verdiği bilgilerden de 1458'de Göynük'e gittiği öğrenilmektedir. Şairin, vakfiyesini düzenlediği 888 (1483) yılına kadar nerede bulunduğuna dair herhangi bir bilgi mevcut değildir. Bu tarihte Kara-hisar'da tanzim ettirdiği vakfıyesiyle servetini ve kitaplarını Afyon'da yaptırdığı mescide vakfetmiştir. Ölüm tarihi kaynaklarda zikredilmemekle beraber, 1494'te Karahisar'ı ziyaret eden Muğlalı Şâhidfnin, şairin bu tarihte hayatta olmadığına dair beyanından, onun 1494 yılından önce öldüğü anlaşılmaktadır. Türbesi Karahisar'da Kasımpaşa Camii'-nin yanındadır.
Eserleri. Abdürrahim Karahisârî'nin biri Arapça, üçü Türkçe olmak üzere dört eseri vardır, i. Münyetü'I-ebrâr ve gun-yetü'l-ahyâr. Selve adlı tasavvufî bir eserin bazı ilâvelerle Türkçe'ye tercümesidir. 1453'te İznik'te yazılmıştır. Ka-rahisâri bu tercümeyi şeyhi Akşemsed-din'in emri üzerine yaptığını mukaddimede belirtmektedir. İki kısım ile bir hatimeden ibaret olan ve her kısmı da on baba ayrılmış bulunan eserin çeşitli kütüphanelerde nüshaları vardır, z.
291
ABDÜRRAHİM KARAHİSÂRÎ
Tercüme-i Kasîde-i Bürde. Hz. Pey-gamber'in medhi hakkında Bûsîrî tarafından yazılan Arapça kasidenin Türkçe tercümesidir. Eser, İ. Hikmet Ertay-ian tarafından tıpkıbasım olarak neşredilmiştir (İÜ Edebiyat Fakültesi yayınları, İstanbul 1960). 3. Risale fî eşrâti's-sâ ca. Kıyametin alâmetlerinden bahseden Arapça bir eserdir. 862 (1457) yılında telif edilmiştir. Tek nüshası Süley-maniye Kütüphanesi'ndedir (Fâtih, nr. 5347, vr. 117b-123s). 4. Vahdetnâme. Ab-dürrahim Karahisârînin en önemli eseridir. Sade bir dille ve aruzun remel bahrinde yazılan eser 4250 beyitten meydana gelir. Telif tarihi 865'tir (1460). Şair. tasavvufî esasları basit hikâyelerle açıklamaktadır. Eserde bazı mistik İran şairlerinin ve Âşık Paşa'nın tesirleri açıkça görülmektedir. Muhtelif kütüphanelerde nüshaları bulunan eserin en iyi nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'ndedir (TY, nr. 808).
BİBLİYOGRAFYA:
Lâmiî, NefehSt Tercümesi, Süleymaniye Ktp., Mihrişah, nr. 278, s. 358; Mecdî, Şakâik Tercümesi, İstanbul 1269, s. 346-347; Keşfü'z-zunûn, II, 2005; Sicill-i Osmânt, lll, 328; Osmanlı Müellifleri, 1, 114; Edip Ali Baki, Misırhoğtu Ab-durrahim Karahisarî, Afyon 1953; Ali İhsan Yurd, Fatih 'in Hocası Akşemseddin, Hayatı ue Eserleri, İstanbul 1972.
İZİ İMİ
İsmail E. Erünsal
ABDÜRRAHİM KÜNHt DEDE
(1769-1831) Mevlevi şeyhi, bestekâr ve şair.
İstanbul'da doğdu. Babası Yenikapı Mevlevîhanesi şeyhlerinden Kütahyalı Seyyid Ebûbekir Dede, annesi Galata Mevlevîhanesi şeyhlerinden Kutbünnâyî
Osman Dedenin kızı Saîde Hanımdır. SİciH-i Osmönî'öe babasının Ali Dede olarak gösterilmesi yanlıştır. Üç erkek kardeşin en küçüğü olan Abdürrahim, Yenikapı Mevlevîhanesi'nde bilhassa büyük ağabeyi Şeyh Ali Nutkî Dede'nin himayesinde tasavvuf, edebiyat ve mûsiki bilgileri alarak yetişti. Bir müddet sonra da bu mevlevîhanenin kudümzenba-şılığına getirildi.
Devrin hükümdarı III. Selim onu saraya almak istemiş, ancak ağabeyi Ali Nutkî Dede'nin bir "nazar'ı ile cezbeye kapıldığından bu mümkün olmamış ve bu hali ağabeyinin ölümüne (18041 kadar devam etmiştir. Ali Nutkî Dede'nin vefatından sonra altı ay kadar şeyhlik yaptığı rivayet edilmektedir. Kudüm-zenbaşılık vazifesi devam ederken diğer ağabeyi Abdülbâki Nasır Dede'nin oğlu Şeyh Receb Hüsnü Dede'nin Ramazan 1245'te (1830) ölümü üzerine, Mehmed Saîd Hemdem Çelebi tarafından Yenikapı Mevlevîhanesi'ne şeyh tayin edildi. Ölümüne kadar bu görevde kaldı. Vefatında aynı mevlevîhanenin hazîresine gömüldü.
Tabii bir ses güzelliğine sahip olan Abdurrahim Dede, bestelediği dinî ve din dışı eserler ve yetiştirdiği talebelerle zamanın musikişinasları arasında Önemli bir yer almıştır. Eserleri içinde en önemlisi, daha yirmi bir yaşında iken, içerisinde başka makam geçkileri-ne yer vermeden bestelediği hicaz Mev-levî âyinidir. Nühüft âyini ise unutulmuştur. Anberefşan adıyla yeni bir makam icat etmiş ve bu makamda bestelediği bir peşrev ile bir saz semaisi zamanımıza ulaşmıştır. Bu üç eseri dışında günümüze kadar gelebilen başka eseri yoktur. Yetiştirdiği talebeler arasında Galata Mevlevîhanesi kudümzen-
başışı Derviş Mehmed ve Musâhib Seyyid Ahmed Ağa (Vardakosta) en meşhurlarıdır. Aynı zamanda şair olan Abdurrahim Dede, Künhî mahlasını kullandığı şiirlerinde daha çok tasavvufî konulara yer vermiştir. Çeşitli mecmualarda yer alan şiirleri bir divan halinde toplanmamıştır.
BİBLİYOGRAFYA:
Esrar Dede, Tezkire, Millet Ktp., Ali Emîrî T, nr. 756, s. 342-346; Abdülbâki Nasır Dede. Tedkik u Tahkik, Süleymaniye Ktp., Nafiz Paşa, nr. 1242, vr. 37a; Ali Enver. Semâhâne-i Edeb, İstanbul 1309, s. 209-210; Sicill-i Os-manî, III, 334; Mehmed Şükrî, Silsilename, Hacı Selim Ağa Ktp., Hüdâyt, nr. 1098, vr. 33"; Mehmed Ziya, Yenikapı Mevleuîhânesi, İstanbul 1329, s. 154-160; Rauf Yekta. Esâtîz-i El-hân: lll, Dede Efendi, İstanbul 1343, s. 142; Meuleul Ayinleri (İstanbul Konservatuarı Neşriyatı). İstanbul 1936, XI, 542-554. 560; S. Nüzhet Ergun. Antoloji, İstanbul 1943, 11, 420-422; S. Ezgi, Türk Musikisi, I, 10; V, 429; Sadettin Heper. Meuleuî Ayinleri, Konya 1974, s. 199-208; Öztuna. TMA, 1, 10.
r
İMİ Nuri Özcan
ABDÜRRAHİM MUHİB EFENDİ ^
(ö. 1821}
Osmanlı Devleti'nin üçüncü Paris büyükelçisi.
İstanbul'da doğdu; Divan Kalemi'nde yetişti. Önce beylikçi* kesedarı, 1790-da mükâleme kâtibi yardımcısı, sonra da beylikçi oldu. Asıl şöhreti 1806-1811 yılları arasındaki büyükelçiliğinden gelmektedir.
Paris'e önce Napoleon Bonaparte'ın imparatorluğunu tebrik için fevkalâde büyükelçilikle gönderildiyse de bir süre sonra orada ikamet elçisi olarak kalması uygun görüldü. 5 Haziran 1806-da beraberinde götürdüğü "nâme-i hü-mâyun"u merasimle imparatora sundu. İki gün sonra da III. Selimin özel bir mektubunu Paris civarında bir ormanda imparatora gizlice verdi. Aslında onun bu gizli görevi pek bilinmiyordu; fakat Reîsülküttâb Ahmed Vâsıf Efendinin bir ihtiyatsızlığı sonucu bu görev önce Fransız sefiri, bir süre sonra da İngiliz ve Rus sefirleri tarafından öğrenildi.
29 Mayıs 1807'de padişah olan IV. Mustafa, Fransa imparatoru nezdindeki Muhib Efendiye yeni bir itimatname göndererek onu yerinde bıraktı. Bu sırada, 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşının ilk dönemine, 24 Ağustos 1807de yapılan Slobosia Mütarekesi ile son verilmişti. Barış antlaşmasının müzakerelerinde de Muhib Efendi görevlendirildi.
292
ABDÜRRAHİM TİRSÎ
Babıâli ile haberleşmenin sık sık kesilmesi sonucu bu görevini bir süre yerine getiremedi. Bu arada IV. Mustafa tahttan indirilmiş, yerine kardeşi II. Mah-mud geçmişti. Abdürrahim Muhib Efendi II. Mahmud döneminde de Paris büyükelçisi olarak görevine devam etti; 1811 yılı sonlarında İstanbul'a döndü.
Osmanlı Devleti'nin Fransa'ya gönderdiği üçüncü ikamet elçisi olan Muhib Efendi, altı yıl kadar süren elçiliği sırasında Batı siyasetine vâkıf, anlayışlı ve temkinli bir diplomat olduğunu ispat etmiştir. Paris sefaretinden dönüşünde önce defter emîni. 1819'da da Tabhâ-ne-i Âmire nâzın oldu. 1821 yılında öldü ve Eyüp Bahariye Kabristanı'na defnedildi.
Batı dünyasının ilim, teknik ve sosyal yapısı hakkında dikkate değer görüşlere sahip olan Abdürrahim Muhib Efen-di'nin sefaretnâme mahiyetinde iki eseri vardır. Bunların ilkinde, Paris'te bulunduğu altı yıl içinde, çoğu şifreli olmak üzere devrin sadrazamına gönderdiği ve ondan aldığı acele mektupları, Fransız kabinesiyle yaptığı görüşmeler hakkında yabancı elçilerin notalarını ve kendisinin geniş gözlemlerini toplamıştır. Eserin İstanbul kütüphanelerinde (bk. Faik Reşit Unat, s. 200) ve yurt dışında birçok yazma nüshası vardır. Diğer sefaretnâmesinde ise Fransa'nın iç yönetimi ve Fransızlar'ın sosyal hayatı hakkında değerli bilgiler verir. Eser, Bertrand Barailles tarafından Un Turc â
Paris, Relation de voyage et de Mis-sion de Mouhib Efendi, Ambassadeur Extraordinaire du Sultan Selim III adıyla Fransızca olarak yayımlanmıştır
(Paris 1920).
BİBLİYOGRAFYA:
Cevdet Paça. Târih, İstanbul 1309, VIII, 54, 232; IX, 59-61; Sicill-i Osm&nî, IV, 98; Osmanlı Müellifleri, [[[, 145; Babinger (Üçok), s. 370-371; Yusuf Akçura. Osmanlı Deuteü'nin Dağılma Deuri, İstanbul 1940, s. 122; TCYK, s. 758; Faik Reşit Unat, Osmanlı Şerirleri ve Sefaret-nâmeleri (nşr. Bekir Sıtkı Baykal), Ankara 1968, s. 184-185, 200-201; Ercüment Kuran, Osmanlı İkamet Elçiliklerinin Kuruluşu ve İlk Elçilerin Siyasî Faaliyetleri (1793-1821 i, Ankara 1968, s. 52-63. m
İM Ali İhsan Gencer
P ABDÜRRAHÎM-İ RÛMİ ^
L
(ö. 850/1446 [?]) Mutasavvıf-şair.
J
Merzifon'da doğdu. Sarı Dânişmend lakabıyla tanınan bir zatın oğludur. İlk tahsilini memleketinde yaptıktan sonra Mısır'a gitti. Orada tanıştığı Sührever-diyye tarikatının Zeyniyye kolu kurucusu Zeynüddin el-HâfTye (ö. 838/1434) intisap ederek sülük* ünü tamamladı. Daha sonra şeyhiyle birlikte Horasan'a gitti ve orada birkaç yıl kaldı. "Bir aşk kütüğü yaktık, diyâr-ı Rûm'a attık" diyen Hâffnin emriyle Anadolu'ya dönerek doğum yeri olan Merzifon'a yerleşti. Ölümüne kadar burada irşadla meşgul oldu. Şiirlerinde Rûmî mahlasını kullanan ve, "Tövbe yâ rabbi hatâ râhı-na gittiklerime/Bilip ettiklerime bilme-yip ettiklerime" beytiyle şöhret kazanan Abdürrahîm-i Rûmî. muhtemelen 850 (1446) yılında vefat etmiştir. Zeynüddin el-HâfTnİn Abdürrahîm-i Rûmî'ye verdiği 832 tarihli icazetnamenin metni Nefehât Tercümesi'nde yer almaktadır.
Kendisinden bahseden kaynaklarda İrşâdü'1-enâm, Vesdyd, Dîvançe-i İlâ-hiyyât ve Işknâme adlı eserleri olduğu kaydedilmekte ise de bunlardan sadece îşknâme'si (İÜ Ktp., TY, nr. 1359) günümüze kadar gelmiştir. Hakkında Berin Taşan tarafından müstakil bir çalışma yapılmıştır (İzmir 1975).
BİBLİYOGRAFYA:
Hüseyin Vassâf. Sefine, 1, 265; Lâmiî. Nefehât Tercümesi, s. 553-555; Mecdî, Şakâik Tercümesi, İstanbul 1269, s. 89; Evliya Çelebi, Seyahatname, il, 399; Osmanlı Müellifleri, I, 111; Berin Taşan. Abdürrahim Rûmî, İzmir
1975. m
İmi Nihat Azamat
ABDÜRRAHİM TİRSl
(ö. 926/1520)
Kâdiriyye tarikatına bağlı
Eşrefiyye kolunun ikinci pîri,
mutasavvıf-şair
ve musikişinas.
J
İznik yakınlarındaki Tirşe köyünde doğdu. Aynı köyde imamlık yapan babası Bayezid Fakih'in Bolulu fsfendiya-roğlu Ahmed Bey'in akrabalarından olduğu rivayet edilir. Çocukluk yıllarında babasıyla birlikte İznik'e giderek Eş-refoğlu Rûmî'nin sohbetlerine katıldı. Eşrefoğlu'nun. "Bu çocuğu bize veriniz. tâlim ve terbiyesiyle meşgul olalım" demesi üzerine, babasının da rızası ile şeyhin himayesine girdi ve onun tarafından büyütülüp yetiştirildi. Bir müddet sonra şeyhinin kızı Züleyha Hatun'la evlendi. Eşrefoğlu'nun vefatından (874/ 1469) sonra vasiyeti gereğince dergâha postnişin oldu. Safer 926'da (Şubat 1520) İznik'te vefat etti ve şeyhinin yanına defnedildi. Yerine önce Muslihud-din Efendi, daha sonra da oğlu PFr Ham-di Efendi geçti.
Abdürrahim Tirsrnin Yûnus Emre ve Eşrefoğlu.Rûmî'nin tesiri altında hece vezniyle ve sade bir dille kaleme aldığı bazı şiirlerine eski mecmualarda rastlanmaktadır. Bursalı Mehmed Tâhir ile S. Nüzhet Ergun bir divanının bulunduğunu kaydediyorlarsa da eser bugüne kadar ele geçmemiştir. S. Nüzhet Ergun Türk Şairleri'nde çeşitli mecmualardan topladığı on bir şiirini yayımlamıştır. Güftesi Abdürrahim Tirsrye ait olan ilâhiler, uzun yıllar Kâdirî dergâhlarında okunmuştur. Onun tarafından bestelendiği belirtilen bazı ilâhilere çeşitli el yazması güfte mecmualarında rastlanmaktaysa da bunların hiçbirinin notası zamanımıza ulaşmamıştır.
BİBLİYOGRAFYA:
Abdullah Veliyyüddin Burüsevî, Menâkıb-ı Eşrefzâde, İÜ Ktp., TY, nr. 270, vr. 2O'-24'; Baldırzâde, Rauza-i Evliya, Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr. 4613, vr. 109a; Mehmed Şükrî, Silsilename, Hacı Selim Ağa Ktp., Hüdâyî, nr. 1098, vr. 4a, 6a; a.mlf.. Mecmuamı İlâhiyyât (İsmail E. Erünsal Özel Kütüpharfe-si). s. 18; Hüseyin Vassâf, Seftne, I, 69-70; Osmanlı Müellifleri, I, 17; Mehmed Şemsed-din. Yâdigâr-ı Şemsî, Bursa 1332, s. 50-51; S. Nüzhet Ergun, Türk Şairleri, fstarrbul, 1936-45, I, 243-247; a.mlf.. Antoloji, İstanbul 1942, 1, 15; Ali İhsan Yurd. "Abdürrahim Tırsî", TDEA,
1, 22. m
İAİ Nuri Ozcan
293
ABDURRAÛF es-SINKİLÎ
ABDÜRRAÜF es-SİNKİLİ
L
(ö. 1105/1693 [?])
Şüttâriyyc tarikatına mensup
Açeli mutasavvıf
ve fıkıh âlimi.
J
1025'te (1616) Açe Sultanlığı'na bağlı Sumatra'nın batı sahilindeki Fansûr'-un kuzeyinde yer alan Sinkil'de doğdu. Resmî görevle Açe'ye gönderilen Ali adlı bir Osmanlı âliminin oğludur. Gençliğinde din eğitimi görmek için Arabistan'a giderek on dokuz yıl orada kaldı. Medine'de Şeyh Ahmed el-Kuşâşî ve halifesi İbrahim el-Kûrânî vasıtasıyla Şüttâriyye tarikatına intisap etti. 1661de Açe'ye dönerek Şüttâriyye'yi yaymaya çalıştı. Kesin olmamakla birlikte 1693'te Açe'-de vefat etti. Şüttâriyye tarikatı. Cava ve Endonezya'ya müridleri tarafından götürüldü.
Dostları ilə paylaş: |