Iftl H. Ahmet Sezikü F ABDÜLMUTTAÜB b. GÂÜB ^
(1794-1886) . Mekke emîri. .
Zevi Zeyd kabilesine mensuptur. Mekke'de doğdu. Babası Mekke Emîri Şerif Gâlib'dir. 1813'te azledilen babası ile birlikte Selânik'e gitti. Daha sonra Mekke'ye dönerek 1827'de Yahya b. Sürür" -un yerine vekâleten emîr oldu. Ancak Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa'nın muhalefeti sebebiyle emirliğe Şerif Muhammed b. Avn'in getirilmesi üzerine, kardeşleriyle birlikte yeni emîre karşı mücadeleye giriştiyse de mağlûp oldu ve Asîr'e kaçtı. Fakat Mehmed Ali Paşa'nın kendisine suikast yapmasından çekindiği için İstanbul'a gitti. Osmanlı hükümeti tarafından Bursa'da mecburi ikamete tâbi tutuldu. İsyan eden Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa'nın himaye ettiği Mekke Emîri Şerif Muhammed'in azledilmesi üzerine, 1832 Haziranında Mekke emirliğine getirildi (BA, Cevdet-Dâhi-liyye, nr 7943). Fakat Mehmed Ali Paşa'nın isyanı dolayısıyla görevine gidemedi ve İstanbul'a dönmek zorunda kaldı. Ancak 1851'de, Mehmed Ali Paşa'nın ölümünden sonra Mekke'ye gidip görevine başladı ve üç yıl emirlik makamında kaldı.
Emirliği sırasında Arap kabilelerinden askerî kuvvet temin etmesi, köle ticareti yasağına karşı çıkması, kendi başına hareket etmesi gibi bazı sebeplerle 1855 Ağustosunda görevinden alındı ve yerine rakibi Şerif Muhammed getirildi. Fakat kendisine ulaşan azil emrini kabul etmeyerek taraftarlarıyla birlikte yeni emîre karşı ayaklandı ise de yakalanıp İstanbul'a gönderildi ve Selanik'te oturmaya mecbur edildi. Selanik'te iken Sadrazam Mustafa Reşid Paşa'ya gönderdiği bir mektup üzerine İstanbul'a gelmesine izin verildi; bundan sonra yaklaşık yirmi beş yıl İstanbul'da oturdu. 188O'de Şerif Hüseyin Paşa'nın Cidde'de öldürülmesi, II. Abdülhamid'in onu tekrar Mekke emirliğine tayin etmesine yol açtı. 1882 Ağustosuna kadar iki yıl Mekke emirliği yaptı ve bu sırada nüfuzunu yaymaya çalıştı. Bu yolda giriştiği faaliyetler üzerine 2 Eylül 1882de Hicaz Valisi Osman Nuri Paşa'nın düzenlediği âni bir gece baskını sonucu görevden alınarak önce Taife, sonra da Mekke'ye getirildi ve buradaki konağında gözaltına alindi; ölümüne kadar da burada kaldı. Oğullarından Hâşim, Ali Câbir ve Füheyd paşalar beylerbeyi rütbesine kadar yükseldiler. Osmanlı idaresindeki son Mekke emîri olan torunu Şerif Ali Haydar. Ali Câbir Paşa'nın oğludur.
BİBLİYOGRAFYA:
BA, Cevdet-Dâhiliyye, nr. 6947, 7176, 7943, 8827; BA, HH, nr. 27446-27461; Seyyid Ah-med b. Zeynî, Hulâşatü't-kelâm fî beyânı ilme-râ'n-beledil-Harâm, Kahire 1305, s. 318, 320; Cevdet Paşa. TezSkir (nşr. M Cavid Bay-sun), Ankara 1953, I, 101-150; İbrahim Rifat Paşa. Mir'âtü'I-Haremeyn, Kahire 1344/1925, I, 366; Ziriklî, eİ-A'lâm, Kahire 1373-78/1954-59, IV, 298; Uzunçarşılı, Mekke-i Mükerreme Emirleri, Ankara 1984. s. 128-137; Snouck Hurgronje. "Abdülmuttalib", İA, I, 100.
(DİA)
ABDÜLMUTTAIİB b. REBtA
fl \c )
Abdülmuttalib b. Rebîa
b. el-Hâris el-Hâşimî
(ö. 61/680-81)
Hz. Peygamber'in amcası Hâris'in , torunu, sahâbf.
Bazı kaynaklarda adı Mutta lib olarak geçiyorsa da tabakat ve hadis kitaplarının çoğunda Abdülmuttalib diye kaydedilmekte ve Peygamber'in onun adını değiştirmediği anlaşılmaktadır. Annesi, Hz. Peygamber'in amcası Zübeyr'in kızı Ümmülhakem'dir. Kendisinin Sahîh-i
273
ABDÜLMUTTALİB b. REBÎA
Müslim'de ("Zekât", 167) yer alan rivayetine göre, babalarının teşviki üzerine FazI b. Abbas ile birlikte Peygamber'e giderek evlenecek çağa geldiklerini ve zekât memurluğundan kazanacakları parayla evlenmek istediklerini söylediler. Bunun üzerine Resûl-İ Ekrem. Peygamber ailesine mensup kimselerin bu yolla para kazanmalarının doğru olmadığını hatırlattı ve kendi amcasının oğlu Nevfel b. Haris ile Mahmiye b. Cez'i çağırttı. Bunlardan Nevfel'e, kızını yeğeni Abdülmuttalib'e. Mahmiye'ye de kızını Fazl'a vermesini tavsiye etti. Gençler bu suretle evlendiler. Abdülmuttalib'e kızını verenin, Nevfel'in kendisi değil kardeşi Ebû Süfyân olduğu da rivayet edilmektedir.
Abdülmuttalib Hz. Ömer'in hilâfetine kadar Medine'de kaldı. Sonra Dımaşk'a yerleşti ve orada vefat etti. Vefat tarihi için hicrî 62 (681-82) yılı da gösterilmektedir.
Abdülmuttalib Hz. Peygamber"den ve Ali'den hadis rivayet etmiş, kendisinden de oğlu Abdullah, Abdullah b. Haris b. Nevfel ve onun oğlu Muhammed rivayette bulunmuşlardır.
BİBLİYOGRAFYA:
İbn Sa'd. et-Tahakâtul-kübrâ (nşr. İhsan Abbas), Beyrut 1388/1968, IV, 57-59; İbnü'l-Esîr. Üsdü'l-ğâbe{r\şr. Muhammed İbrahim el-Bennâ v.dğr.). Kahire 1390-93/1970-73, III. 508-509; Zehebî, A'lâmü'n-nübelâ', III, 112-113; İbn Hacer. el-İşâbe, Kahire 1328, II. 430-431; a.mlf, Tehzlbü't-TehOb,W\, 383-384.
Raşit Küçük
ABDÜLMÜ'MİN ed-DİMYATÎ
(bk. DİMYATI, Abdülmü'min b. Halef).
ABDÜLMÜ'MİN el-HÛYÎ
XII. yüzyıl sonlarıyla XIII. yüzyılın
ilk yarısında yaşadığı kabul edilen
Anadolu Selçuklu nakkaşı.
Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi'n-de (Hazine, nr. 841] korunan Ayyûkî'ye ait Varka vü Gülşâh adlı Farsça mesnevinin minyatürlerini yapan sanatkârdır. Eserdeki yetmiş bir minyatürden bir tanesine (vr. 58b) yazdığı "amel-i Abdülmü'min b. Muhammed en-Nakkâş el-Huveyyt" ibaresinden. XI. yüzyıl ortalarında Türkler'in eline geçen ve bu asırlarda Huvey şeklinde telaffuz edi-
len (bk. Özergin, s. 226] Azerbaycan'daki Hoy şehrinden olduğu anlaşılmaktadır. Hakkında pek çok araştırma ve inceleme yayımlanmış olan bu yazmanın müstensihi ve istinsah tarihi bilinmemektedir. Kitabın Osmanlı öncesine ait cildinden ve tipik Anadolu Selçuklu ne-sihi hattından, bir Anadolu Selçuklu eseri olduğu anlaşılmaktadır. Uygur üs-lübundaki minyatürlerinin tam benzerlerine de yine Selçuklu yazmaları ile seramiklerinde rastlanmaktadır. Nakkaş Abdülmü'min el-Hüyfnin, Konya Kara-tay Medresesi'nin 651 (1253) yılında tanzim edilen vakfıyesindeki elli şahit arasında, ismi başlarda yer alan ve taşıdığı "eş-şeyh" unvanından o tarihte yaşlı olduğu anlaşılan Şeyh Abdülmü'min b. Muhammed el-Hûyî ile aynı şahıs olabileceği ileri sürülmektedir (bk. Özergin, 227 vd.).
BİBLİYOGRAFYA:
Filiz Çağman-Zeren Tanındı, Topkapı Sarayı Müzesi İslâm Minyatürleri, İstanbul 1979, s. 11, nr. 6; Ahmed Ateş, "Un Vieux Poeme Ro-manescnıe Persan: Recit de W arkan et Gul-shâh", Ars Orientaiis, IV, Washington 1961, s. 143-152; A. S. Melikian-Chirvani. "La Roman de Varcjue et Golshah", Arts Asiatiques, nu-mero special, Paris 1970, s. 1-262; M. Kemal Özergin. "Selçuklu Sanatçısı Nakkaş Abdülmü'min el-Hoyî Hakkında", TTK Belleten, XXXIV/134 (19701, s. 219-229.
İMİ Filiz Çağman P ABDÜLMÜ'MİN el-KÛMÎ '
Ebû Muhammed Abdülmü'min b.
Alî b. Mahlûf el-KÛmî
(ö. 558/1163)
Muvahhidler Devleti'nin kurucusu ! (1130-1163).
487 yılı sonlarında (Ocak 1095) Tlem-sen'e bağlı Tâcert (Tâcere, Acar) köyünde doğdu. Berberi Zenâte kabilesinin Kûmye koluna mensuptur. Babası geçimini çanak çömlek yaparak sağlayan fakir bir insandı. Doğduğu köyde başla-
dığı tahsilini hocası Muhammed b. Tû-mert el-Mehdrnin yanında tamamladı. Bu sırada parlak zekâsıyla kendini gösterdi ve Muvahhidler hareketinin lideri olan hocasının güvenini kazanıp ordu kumandanlığına tayin edildi. Muhammed b. Tûmert. Buhayre yakınlarında Murâbıtlar'a mağlûp olduktan birkaç ay sonra 14 Ramazan 524 (21 Ağustos 1130) tarihinde ölünce kendisine biat eden ilk on kişi, yaptıkları bir toplantıdan sonra Abdülmü'min'i halife olarak kabul ettiler ve Abdülmü'min Masmûde kabileleri üzerinde tam bir otorite sağ-layıncaya kadar İbn Tümert'in ölümünü gizli tutmayı kararlaştırdılar. Abdülmü'min. Masmûde kabilesine mensup olmadığı halde İbn Tümert'in sağlamış olduğu kuvvetli dinî dayanışma ve takip ettiği politika sayesinde Muvahhidler'in tartışılmaz lideri olduktan sonra. Muhammed b. Tûmert el-Mehdî'nin ölümü resmen açıklandı ve Tinmellel Camii'n-de biat merasimi icra edilerek kendisine "emîrü'l-rnü'rninîn" unvanı verildi (1133], Başka bir rivayete göre bu unvan 1123 yılında bizzat Mehdî tarafından verilmiştir.
Halife olduktan sonra Mağrib'deki kabileleri itaat altına almak ve Murâ-bıtlar Devleti'ne son vermek üzere büyük çapta askerî harekâta girişen Abdülmü'min önce Atlas sıradağlarında hâkimiyet kurdu, daha sonra hâkimiyetini Kuzey Fas'taki Rif bölgesine kadar genişletti (1139). Bu tarihten sonra Mu-râbıt ordularıyla karşılaşmaya başladı ve 1143'te tahta geçen Murâbıt Hükümdarı Tâşfîn b. Ali ve onun hıristi-yan birlikleri kumandanı Catalan Rever-ter'i Tlemsen yakınlarında mağlûp etti (1144). Bu yenilgi üzerine çok sayıda kabile Muvahhidler'in safına katıldı. Tâşfîn b. Ali, Vahran'da (Oran) sığındığı kaleden kaçmak isterken öldürüldü (Mart 1145). Murâbıtlar Devleti'ne son vermek gayesiyle Vahran'dan Fas'a hareket eden Abdülmü'min şehri dokuz ay kuşattıktan sonra zaptetti (28 Nisan
274
ABDÜLMÜ'MİN el-KÛMÎ
1146]. On bir ay süren bir muhasara sonunda Merakeş'i de teslim aldı (23 Mart 1147) ve hükümdar İshak b. Ali'yi öldürerek Murâbıtlar Devleti'ne son verdi.
Merakeş'in zaptından sonra Endülüs'teki bazı müslüman emîrler Abdül-mü'min'e haber göndererek Endülüs'ü ele geçirmesi için teşvik ettiler. Tâşffn b. Ali'nin ölümüyle Endülüs parçalanmış ve âdeta ikinci mülûkü't-tavâif devri başlamıştı. Müslüman emîrler arasındaki mücadeleye Kastilya Kralı VII. Al-fonso da katılmıştı. Abdülmü'min, Kastilya ordularının Kurtuba'yı işgalinden hemen sonra kumandanlarından Ber-râz b. Muhammed el-MassûfTyi Endülüs'e şevketti, ardından da Mûsâ b. Sa-îd ve Ömer b. Salih es-Sanhâcfyi ona yardıma gönderdi. Muvahhid ordularının İşbîliye ve Malaka'yı zaptettikleri sırada, Kurtuba Kalesi Endülüs'teki Mu-râbıt kuvvetleri kumandanı Yahya b. Gâniye'nin elindeydi. Kral Alfonso haraç vermesi şartıyla Yahya'yı orada bırakmıştı. Endülüs'teki bu gelişmeler üzerine Abdülmü'min, Yûsuf b. Süleyman'ı da Endülüs'e göndererek birkaç şehri daha ele geçirdi. Öte yandan Alfonso. haracı artırması veya şehri terketmesi için Yahya b. Gâniye'ye baskı yapınca o da Kurtuba ve Karmüne'yi (Carmona) Abdülmü'min'in kumandanı Berrâz b. Muhammed el-MassüfTye teslim etti (1148); böylece Endülüs'ün güneybatısı Muvahhidler'in eline geçti. Endülüs'ün doğusu ise kuzeydeki hıristiyan devletlerle iyi ilişkiler içinde olan ve İbn Mer-deniş adıyla tanınan Muhammed b. Sa'd adlı bir mühtedinin idaresindeydi. İbn Merdeniş hıristiyan lan n yardımları sayesinde 1172'de ölümüne kadar Mu-vahhidler'e boyun eğmedi.
Müslümanlar arasındaki anlaşmazlıklar ve Normanlar'ın Mağrib'in doğusunu hâkimiyetleri altına almaları, Abdülmü'min'in dikkatini bu bölgeye çevirmesine sebep oldu. Abdülmü'min, Zîrî-ler'in başşehri Mehdiyye'nin, ayrıca Habis ve Sfaks'ın 1148 yılında Normanlar'ın eline geçmesi üzerine sefere çıktı ve 1151de Cezayir'i zaptettikten sonra Hammâdîler'in başşehri Bicâye'ye yürüdü. Muvahhid ordusu 1152 yılında şehre girince son Hammâdî Hükümdarı Yahya b. Abdülazîz deniz yoluyla kaçtı. Muvahhidler daha sonra Kal'atül-hammâd'ı da zaptederek Hammâdîler'-in hükümranlığına son verdiler.
Merkezî Mağrib'deki Arap kabileleri, giderek hâkimiyet sahalarını genişletmekte olan Muvahhidler tarafından
tehdit edilince. Tunus ve Trablus'taki akrabalarından yardım isteyerek onlarla savaşa girdiler. Abdülmü'min bu kabileleri 1153 Nisanında mağlûp etti ve oğlunu veliaht tayin etmesine karşı çıkmalarından endişe ettiği Masmûdî kabilelerine karşı kullanmak maksadıyla, bugünkü Rabat ile Kazablanka arasındaki sahaya yerleştirdi. Hayatının son yıllarında bir yandan seferlere devam ederken bir yandan da devletin iç işlerini düzenlemekle uğraştı. Devlet yönetimine ailesinin hâkim olmasını ve hükümdarlığın veraset yoluyla oğullarına geçmesini istiyordu. Arap kabile reislerinin ricasıyla oğlu Muhammed'i veliaht diğer oğullarını da belli başlı şehirlere vali tayin etti. Oğulları da dahil olmak üzere vilâyetlere tayin edilecek valileri Özel bir eğitimden geçiriyordu. Bunlar İbn Tûmert'in doktrinini iyice öğrendikleri gibi binicilik, atıcılık, yüzme ve diğer spor dallarında da yetiştiriliyorlardı. Oğlu Muhammed'i veliaht ilân etmesi üzerine İbn Tûmert'in iki kardeşi Abdülazîz ile îsâ, Fas'ta isyan ederek Merakeş'e yürüdüler ve valiyi öldürdüler. Abdülmü'min onlardan intikam almakta gecikmedi ve bir müddet sonra her ikisini de Öldürttü.
Abdülmü'min 4 Kasım 1158'de Tunus'u zaptetti. Kuzeydoğu Cezayir'de kazandığı başarılardan sonra oğlu Abdullah'ı Doğu Mağrib'deki Muvahhid orduları kumandanlığına getirdi. Trablus-garp ve Mehdiyye'yi de hâkimiyeti altına aldıktan (Ocak İl60) sonra Merakeş'e döndü. Böylece Trablusgarptan Sûs'a kadar uzanan bölge, İslâm tarihinde ilk defa tek kişinin siyasî otoritesi altına girmiş oluyordu. 1160-1161 yıllarını Merakeş'te geçiren Abdülmü'min bu sırada İbn Hemşük (İbrahim b. Muhammed). İbn Merdeniş (Muhammed b. Sa'd) ve Mudâr el-Akra'ın (Alvar Rod-riguez) İşbîliye üzerine yürüdüklerini ve oğlu Ebû Ya'küb'u mağlûp ederek Muvahhidler'in önde gelen simalarından Muhammed b. Ömer es-Sanhâcî, Yahya b. Ebü Bekir ve Ömer b. Meymûn'u Öldürdüklerini, diğer oğlu Ebû Saîd Osman'ın da Gırnata'da bozguna uğradığını duyunca büyük bir sefer hazırlığına başladı. Muvahhid kuvvetleri Gırnata'ya yürüyünce İbn Hemşük ve İbn Merdeniş kaçtılar. Gerekli hazırlıklarını tamamladıktan sonra 21 Şubat 1163 tarihinde Merakeş'ten hareket eden Abdülmü'min Ribâtülfeth'e varınca orada istişârî mahiyette bir toplantı yaptı. Bu sırada hastalandı. Oğlu Ebû Abdullah Muhammed'i veliahtlıktan azledip yerine Ebû
Ya'kub Yûsuf u tayin etti. 10 Cemâziye-lâhir 558 (16 Mayıs 1163) tarihinde Se-lâ'da vefat etti.
Abdülmü'min, güzel sanatlara ve şiire yakın ilgi duyardı. Kendisinin de güzel şiirleri vardır. Aynı zamanda çok zeki ve fasih konuşan bir hatipti.
BİBLİYOGRAFYA:
İbnü'i-Esîr, el-Kâmil (nşr. C. |. Tornberg), Leiden 1851-76 — Beyrut 1399/1979, bk. İndeks; İbn Hallikân, Vefeyât (nşr. ihsan Abbas), Beyrut 1968-72, 111, 234-241; İbn Haldun, el-Iber, Bulak 1284 — Beyrut 1399/1979, VI, 319; İbn İzârî. el-BeySnü'l-muğrib (nşr. Muhammed İbrahim el-Kettânî v.dğr }, Beyrut 1406/1985, s. 15-82, ayrıca bk. İndeks; el-Huleİü'l-meuşiyye fi zikri'l-ahbâri'i-Merrâkü-şiyye (nşr. Süheyl Zekkâr—Abdülkâdir Zi-mâme), Rabat 1399/1979, s. 142-157, ayrıca bk. İndeks; İbnü'l-Kâdî. Cezuetü'!-iktibas, Rabat 1973-74, |[. 446-447; Muhammed b. Muhammed el-Endelüsî. e!-Huleiü's-sündüsiyye fi'l-ahbâri't-Tûnisiyye (nşr. Muhammed el-Ha-bîb el-Heyle), Beyrut 1985, I, 287, 318, 341, 342, 458-459, 460-462; E. de Zambaur, Manu-el de GĞne'alogie et de Chronologie Pour l'His-toire de l'Islam, Hannover 1927, s. 73; Ambro-sio Huici Miranda. Historia politica del impe-rio almohade (Instuto General Franco de Es-tudios e Investigaciön Hispano Arabe), İspanya 1956; Ebû Bekr b. Ali es-Sanhâcî. Ahb&rü'i-Mehdî b. Tümart ue bidayeti! deuleti'l-Mu-uahhidîn, Rabat 1971, s. 76-82, ayrıca bk. İndeks; Ali b. Ebû Zer' el-Fâsî, ez-Zahîretü's-seniy-ye fî târîhi'ddeuleti'l-Mertniyye, Rabat 1972, s. 21-22; Anvvar G. Chejne. Müslim Spain Its Histoıy and Culture, Minnesota 1974, s. 79-84; Abbas b. İbrahim, el-İ'lâm bi-men halle Merrâküş ue Ağmât mine'i-a'ISm (nşr Abdülvehhâb b. Mansûr), Rabat 3 974-83, VIII, 514-519; Philip K. Hitti, Siyâsî ue Kültürel İslâm Tarihi (trc. Salih Tuğ), İstanbul 1980, III, 864, 867; Jamil M. Abu'n-Nasr. A History of the Maghrib, Cambridge 1980, s, 105-110; a.mlf., A History of the Maghrib in the isiamic Period, London 1987, s. 90-95; H. İbrahim Hasan. Târîhu'd-deületi'l-Fâtımiyye, Kahire 1981, s. 257, 526; a.mlf, Tmhu'l-İslâm, Kahire 1982, IV, 219-222, 229-23o", 232, 233. 239, 300, 316, 370, 375, 376, 511, 599, 621, 623, 628, 642; Seyyid Abdülazîz Salim. Târîhu'i-Mağrib fi'i-caşri'l-lslâmî, İskenderiye 1982, s. 683-710; Abbas el-Cerrârî, el-Emîrü'ş-şâeir Ebü'r-Rebf Süleyman el-Muua.hh.idi Rabat 1404/1984, s. 15, 16, 22, 36, 40, 41, 49, 55, 56, 87, 88, 89. 90, 95, 106, 111, 135, 136. 152, 178, 202; Abdülmecîd en-Neccâr, ei-Meh-dîb. Tûmart, |Beyrut] 1403/1983, bk. indeks; İbrahim Harekât, el-Mağrib 'abre't-târîh, Rabat 1405/1985, I, 260-268; J. Spencer frimin-gham. A History of islam in WestA[rica, Oxford 1985, s. 25; Kenneth J. Perkins, Tunisia, Cross-roads of the islamic and European Worlds, Colorado 1986, s. 44, 46; A. Bel. "Abdülmü-min", İA, I, 98-100; Rene" Basset, gİbn Tûmert", İA, V/2, s. 831-833; Şİnâsî Altundağ. "Muvahhidler", İA, VN1, 765-773; E. Le"vi-Provençal, "'Abd al-Mu'min", E!2 (İng.). ], 78-80; J. F. P. Hopkins. "İbn Tûmart", E/2(İng.), [|], 958-960.
\m Abdülkerim Özaydın
275
ABDÜLMÜNİM el-ÂMİLÎ
ABDÜLMÜNİM el-AMİLÎ
L.
XVI. yüzyılda İran'da yaşayan bir astronomi bilgini.
Doğum ve ölüm tarihleri bilinmemektedir. Hakkındaki bilgilerin tamamı, bugüne intikal eden tek kitabından elde edilmiştir. Bu kitap, 970'te (1562-63) Farsça olarak kaleme aldığı, bugün yalnız bir yazma nüshası bulunan (British Museum P., Add. 7702), fakat ilk sayfası kaybolduğu için adı bilinmeyen bir eserdir ve ilim âleminde Kitâb-ı Ta'lîm-i Âlât-ı Zîc olarak tanınmaktadır. Amilî bu eserde, Safevî Hükümdarı Şah Tah-masb'ın (1524-1576) İsfahan'da sarayının bir salonunda kurdurmak istediği rasathane için hazırladığı planlar ve bu rasathanede kullanılacak âletler hakkında ayrıntılı bilgiler vermiştir. Kitapta bundan başka İskenderiye. Merâga ve Semerkant rasathaneleriyle buralarda kullanılan âletler hakkında da bilgiler bulunmaktadır. Bugün. Âmilfnin hazırladığı planların mükemmel olduğu görülmekte, ancak bu rasathane projesinin gerçekleştirilmediği de bilinmektedir. O, eserinde ayrıca elde mevcut zîc* cetvellerinin, otuz yıl süreceğini hesapladığı gözlemlerden sonra yeniden düzenlenmeleri gerektiği görüşünü de ileri sürmüştür.
BİBLİYOGRAFYA:
H. Suter, Matematiker, Leipzig 1900, s. 192; Aydın Sayılı, The Obseroatory in İslam, Ankara 1960. s. 288-289; Storey. Persian Literatüre, London 1972, II/l, s. 85; D. Pingree. "eAbd» al-Mon 'em 'Âmeli", Elr., ], 130.
İmi Sadettin Okten
ABDÜLUZZA (Benî Abdüluzzâ)
Kureyş kabilesinin bir kolu.
L _J
Adını Hz. Peygamber'in atalarından Kusay b. Kitâb'ın dört oğlundan biri olan Abdüluzzâ'dan alan kabile, onun Esed adlı oğlunun soyundan teşekkül etmiştir. Bu kabileye mensup bazı şahıslar gerek Câhiliye döneminin, gerekse İslâmî devrin önemli simaları arasında yer almışlardır. Bunlardan bazılarının adları şöyledir: Huveylid b. Esed, Varaka b. Nevfel, Hz. Hatice, Zübeyr b. Avvâm, Abdullah b. Zübeyr, Osman b. Huveyris, Hakîm b. Hizam. Abdüluzzâ
kabilesi mensupları IV. (XI.) yüzyıla kadar Hicaz yöresinde varlıklarını sürdürmüşlerdir.
BİBLİYOGRAFYA:
Zübeyrî, Nesebü Kureyş (nşr. E. Levi — Pro-vençal), Kahire 1982, s. 205-250; Jbn Kuteybe. ei-Macârif (nşr. Muhammed İsmail es-Sâvî), Beyrut 1390/1970, s. 32-33; İbn Hazm. Cem-here (nşr. Abdüsselâm M. Hârün), Kahire 1982, s. 117-125; İbn Haldun, et-lber, Bulak 1284 — Beyrut 1391/1971, II, 327-328; Kalkaşendî. Nihâyetü'l-ereb, Beyrut 1405/1984, s. 306-307; Kehhâle. Mu'cemü kabâ'iii'i'Arab, Beyrut 1982, II, 725; Ziriklî. el-A'lâm (nşr. Züheyr Fethullah), Beyrut 1984, N, 11-12.
Ahmet Onkal
abdülvAdiler
Mağrib'de hüküm süren
bir Berber! hanedanı
(1235-1550).
J
Kurucusu Yağmurasan'ın babası Zey-yân'a nisbetle bu hanedana Benî Zey-yân veya Zeyyânîler de denilmektedir. Abdülvâdîler, Zenâte Berberî kabilesine mensup olup komşu ve akrabaları Benî Merîn ve Benî Tûcîn gibi göçebe olarak yaşamışlar ve Avrâs civarına kadar ulaşarak bir süre çok geniş bir bölgeyi işgal etmişlerdi. Ancak Hilâlî Araplan'nın istilâsı ile (XI. yüzyıl) göçebe Zenâteliler doğuya doğru sürülerek kendi yerlerini göçebe Araplar'a bırakmaya ve Cezayir'in Vahran (Oran) bölgesindeki yüksek yaylaya göç etmeye zorlandılar. Bu ülkenin XII. yüzyıl başlarında Muvahhid-ler tarafından istilâ edilmesi Abdülvâ-dîler'in İşine yaradı ve özellikle Murâ-bıtlar'dan Benî Ganiye ile yapılan savaşlarda Muvahhidler'in sadık bir müttefiki olduklarını gösterdiler. Fakat daha sonra Muvahhidler'in zayıflamasıyla mahallî reisler bu devlete itaat etmekten vazgeçmeye başladılar. Nitekim Benî Abdülvâd aşiretinin reisi olan Yağ-murasan (Yağamrasan) b. Zeyyân. 1235 tarihinde Abdülvâdîler Devleti'nİ kurdu ve hükümdarlığı. Muvahhidler'den Ab-dülvâhid er-Reşîd tarafından verilen bir beratla tasdik edildi.
Kısa zamanda başarılı bir idareci olduğunu gösteren Yağmurasan, kendi kabile gruplarını çölden Vahran eyaletinin ovalarına toplayarak kuvvetli bir devletin hükümdarı oldu. Muvahhidler'den Ebû Hasan Ali es-Saîd, atalarının devletini yeniden canlandırmak gayesiyle güçlü bir ordunun başında hare-
kete geçtiyse de Tlemsen'i kuşatmak üzere iken Yağmurasan ile yaptığı bir çarpışmada öldürüldü (1248). Olayların bu şekilde gelişmesine rağmen Yağmurasan, Muvahhidler'in vassali (tâbi) olarak kaldı. Son Muvahhid hükümdarlarını, Fas'ı hâkimiyetleri altına almış olan Merînîler'e karşı destekledi, ancak Muvahhidler'in yıkılmasından sonra Merî-nîler ile karşı karşıya geldi. Abdülvâdîler ile Mermiler arasında tarihi eskiye giden bir çekişme vardı ve bu çekişme her iki kabilenin de hanedan kurması üzerine daha da arttı. Bu sebeple Yağmurasan, Kuzey Afrika'da ve İspanya yarımadasında Merînî harekâtına karşı Gırnata Sultanı Muhammed el-Gâlib ve hıristi-yan Kastilya Kralı X. Alfonso ile üçlü bir anlaşma imzaladı. İleri görüşlü bir devlet adamı olan Yağmurasan. kurucusu olduğu devletin siyaseti ile ilgili fikirlerini oğlu Ebû Saîd Osman'a, Merînîler'e karşı yalnız savunma ve uygun durumlarda Hafsîler aleyhine genişleme şeklinde vasiyet etti. Yağmurasan. kırk sekiz yıl süren hükümdarlığından sonra 1283 yılında öldü.
Yağmurasan'ın ölümünden sonra yerine oğlu I. Osman geçti (1283-1304). Bu dönemde meydana gelen önemli olaylardan biri, Tlemsen'in Merînî Sultanı Ebû Ya'kûb el-Mansûr tarafından kuşa-tılmasıdır. Mermiler sekiz yıl üç ay süren bu muhasaradan hiçbir netice elde edemediler. Abdülvâdîler. I. Mûsâ zamanında (1308-1318) doğuya doğru genişleme fırsatı buldular. Onun halefi I. Abdurrahman devrinde (1318-1337), Merînîler'den Ebü'l-Hasan tekrar Tlem-sen'e hücum ederek iki yıllık bir kuşatmadan sonra 133Tde şehri ele geçirdi. Bu olay Abdülvâdîler Devletinde yaklaşık on yıllık bir kesintiye sebep oldu. Ab-düivâdîler II. Osman (1348-1352) ve kardeşi Ebü Sabit vasıtasıyla Merînîler'in hâkimiyetinden kurtuldular (1348); ancak bu bağımsızlık çok kısa sürdü. Merînîler'den Ebü İnan tarafından 1352'-de Tlemsen'in tekrar zaptedilmesi ile Abdülvâdîler Devleti'nde ikinci bir fetret devri başladı. 1359'da yeniden bağımsızlıklarını kazanan Abdülvâdîler. II. Mûsâ zamanında (1359-1389) nisbî bir hareket serbestliği kazandılar ve Hafsî-ler'in hakimiyetindeki topraklara doğru genişlemeye çalıştılar. Fakat 1366'-da Bİcâye'ye (Bougie) düzenlenen bir sefer bozgun ile neticelendi. Öte yandan Merînîler'in istilâ tehditleri de sü-
276
ABDÜLVÂHİD e!-CÛZCÂNÎ
rüyordu ve gayeleri Tlemsen'i ilhak etmek, sonra da saltanat iddiacılarına yardım ederek Abdülvâdîier'i bağımlı duruma getirmekti.
Abdülvâdîler. XV. yüzyılın başlarından itibaren varlıklarını sürdürmekle beraber bundan sonra iktidara hâkim olamadılar. Hafsîler'den Ebû Fâris (1394-14341 ve Osman (1435-1488), hanedanlarının geleneksel siyasetini takip ederek Tlemsen'e karşı başanlı seferler tertip ettiler ve Abdülvâdîler hanedanının başına kendi seçtikleri hükümdarları getirdiler. Abdülvâdîler'in İktidara sahip olamamaları, iç mücadeleler ve- yabancıların bu devlet üzerindeki bitmeyen istekleri hanedanı çökertti ve son Ab-dülvâdî emirleri Vahran'daki İspanyol-lar'a tâbi olmak zorunda kaldılar. Öte yandan Oruç Reis ile kardeşi Hızır Reis 1516'da Cezayir'i ele geçirdiler. Bir süre sonra hükümdarlığını ilân eden Oruç Reis, hâkimiyeti altındaki toprakları genişletmeye başlayarak 1517'de Tlemsen'i zaptetti. Bu durum karşısında İs-panyollar'a sığınan Abdülvâdî Emfri III. Mûsâ (1517-1527), onlardan sağladığı kuvvetlerle Tlemsen'i geri almak üzere hücuma geçti. Oruç Reis şehri yedi ay müdafaa ettiyse de Cezayir'e gitmek için yaptığı çıkış harekâtı sırasında şe-hid düşünce (1518), Tlemsen Türkler'in elinden çıktı.
İspanyollar1 in Türkler'i Cezayir topraklarından çıkarmak için denizden yaptıkları harekât Hızır Reis (Barbaros Hay-reddin) karşısında başarılı olamadı. Bu sırada İspanyollar'ın müttefiki fil. Mûsâ karadan Cezayir'e yürüdü; ancak o da mağlûp oldu ve kaçmak zorunda kaldı. Hızır Reis, Avrupalı ve yerli düşmanlarına karşı dayanacak gücü olmadığından Osmanlılar'ın vesayeti altına girdi. Hızır Reis'in bu hareketinden rahatsız olan Abdülvâdf ve Hafsî hükümdarları Cezayir halkını isyana teşvik ettiler. Fakat Hızır Reis, Abdülvâdîler'in saltanat çekişmelerinden faydalanarak II. Abdullah'ı (1527-1540) hükümdar yaptı ve böylece Tlemsen'i nüfuzu altına aldı. Ancak II. Abdullah'ın her yıl vermeyi taahhüt ettiği vergiyi ödemekten vazgeçip adına hutbe okutması üzerine, Hızır Reis onu tekrar itaat altına almak ve tam vas-sal hale getirmek zorunda kaldı. Nihayet Türkler, 1550 yılında Tlemsen'i ele geçirerek Abdülvâdî hanedanına son verdiler.
Dostları ilə paylaş: |