DevriMİn toplumsal-ekonomiK İLİŞKİleriNİn hukuki kuruluşu ve yönetsel omurgasi


TERCÜME MEVZUAT VE TEŞKİLATIN YENİDEN DÜZENLENMESİ: ‘YUKARDAN’ DEVRİMİN TEŞKİLATLANMASI



Yüklə 405,16 Kb.
səhifə2/19
tarix29.07.2018
ölçüsü405,16 Kb.
#62100
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   19

TERCÜME MEVZUAT VE TEŞKİLATIN YENİDEN DÜZENLENMESİ: ‘YUKARDAN’ DEVRİMİN TEŞKİLATLANMASI


1926 yılının ilk çeyreğinde, tüm toplumsal ve ekonomik ilişkileri kapsayacak genişlikte ve ilişkileri kökten değiştirecek kadar derin bir dönüşümün yol haritasını hazırlamıştır. Bu harita, dört çerçeve Kanun ile gelmiştir. Hemen hepsi, Avrupa devletlerinin kanunlarından doğrudan tercüme edilen kanunlar, yılın ilk yarısında kabul edilmiştir: Medeni Kanun, Ceza Kanunu, Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu. Söz konusu mevzuat ve kabul edilme biçimi Türk Devrimine de karakterini vermektedir: Gelişmiş Avrupa ülkelerine benzemek, bunun için Avrupa’nın amaç ve araçlarına sahip çıkmak.

Çağdaş kanunlar, “Cumhuriyetin ilanı sonrasında hızlı ve bütünsel bir süreçle kapitalist üretim biçiminin hukuksal çerçevesi[nin] oluşturul”masını19 sağlamayı amaçlasa da önemli bir soru(n) barındırmaktadır: Varolan toplumsal ve ekonomik yapı, söz konusu üstyapısal düzenlemelere nasıl uyum sağlayacaktır?

Söz konusu alanlarda getirilen düzenlemelerin uygulanabilirliği, söz konusu düzenlemeyi hayata geçirebilecek kurumların tesisine ve yürütecek personele bağlıdır. Bu doğrultuda, bu bölümde değinilen çerçeve düzenlemelerin hangi kurumsal yapıları hayata geçirdiği ve hangi personel üzerinden ilerlediğine dair inceleme bir sonraki bölümde yapılacaktır.

Medeni Kanun ve Kapitalist Mülkiyet İlişkilerinin Kurulması


17 Şubat 1926 tarihinde Meclis Genel Kurulu’nda görüşülen 743 sayılı “Türk Kanunu Medeni”si, bütün olarak oylanmış, hemen hemen hiçbir tartışmaya konu olmadan kabul edilmiştir.20

Medeni Kanun’un hazırlanmasına bir önceki yıl başlanmış, özel bir komisyon tarafından hazırlanmıştır: Medeni Kanun Komisyonu. Komisyon, hukukçu ve hukuk alanında uzman üniversite hocalarından oluşmaktadır.21 Komisyon, Murakabe ve Tali adlı iki alt komisyona ayrılmıştır. Tali Komisyon, İsviçre Medeni Kanunu'nu tercüme ederek Murakabe Heyeti'ne verecek, Murakabe Heyeti de kanuna son şeklini verecektir.22 Komisyon, İsviçre Medeni Kanunu‘nu aynen tercüme edecektir. Çünkü "İşi yarım bırakmak istemeyen Adalet Bakanı Mahmut Esat Avrupa'da kullanılmakta olan bir kanunu uygulamanın en doğru yol olduğuna inanmıştır.”23. Medeni Kanun, bizzat Adalet Bakanı Mahmut Esat’ın (Bozkurt) himayesinde tercüme edilmiştir, bu nedenle Mahmut Esat tercüme eserin mimarı olarak anılmaktadır.

Medeni Kanunun bir tercüme eser olması eleştirilere maruz kalmaktadır. Eleştiriler, İsviçre Medeni Kanunu’nun harfiyen tercüme edilmesinin yerine Cumhuriyet’in kendi Medeni Kanununu kendi hukukçuları ile yaratması gerektiği üzerinden ilerlemektedir. Bu tartışmaya, Mahmut Esat, Kanun Gerekçesinde yanıt vermektedir: Kanunların geçmişe değil, geleceğe göre yapılması gereklidir ve Türkiye Cumhuriyeti en ileri devletlerin kanunlarını benimseyerek ilerleyecektir. Ayrıca, yeni kanun yapmak için gereken zaman yoktur. Bu nedenle, ileri devletlerin kanunlarını tercüme ederek almak en doğru ve kısa yoldur.24

Türk Medeni Kanunu, 1876 yılında yürürlüğe giren Mecelle'nin yerini alacaktır. Bilindiği gibi Mecelle, İslami kuralların kodifikasyonudur. Bu doğrultuda, İsviçre Medeni Kanununun harfiyen tercüme edilmiş hali olan Türk Medeni Kanunu, öncelikle toplumsal hayatın düzenlenmesinde İslami referansların kaldırılmasını simgeler. Kanun’un laik karakteri, toplumsal alanın dinden arındırılması gibi dinin kişisel alana çekilmesini de getirecektir.

Toplumsal hayat artık İslami referanslarla değil, maddi hukuk kuralları ile düzenlenecektir. Kanun’da temel amaç da hukukun laikleştirilmesidir: “Bu bakımdan dinlerin sadece bir vicdan işi olarak kalması günümüz uygarlığının esaslarından ve eski uygarlıkla yeni uygarlığın en önemli ayırt edici özelliklerinden birisidir.”25 Bu nedenle, Medeni Kanun, Cumhuriyet’in laik karakterinin temelidir.

Mahmut Esat, Medeni Kanunu devrimin çok önemli bir aşaması olarak görmektedir: “…İnkılâbın mana ve mefhumunu tespit edecek olan bu eserler Büyük Millet Meclisinin silsilei muvaffakıyatı meyanına bir silsilei zafer daha ilâve edecek kadar ehemmiyeti haiz olduğu fikrindeyim.”26 Bu önemli adım, toplumsal hayattan irticanın silinmesi demektir. Şükrü Kaya Bey’e göre, devrim, irticai düzenlemeleri içeren hukuk ile yaşayamaz: “Memleketin selâmetini müekkel olan Cumhuriyeti tahkim ve takviye etmek istiyorsanız, Cumhuriyete lâyık kanunlar yapınız ve irticaı besleyen kaideleri ilga ediniz.”27 Aynı vurgu, diğer konuşmalarda da göze çarpmaktadır:28

“Tarihte açılan yeni bir inkılâp devresi, mali ve adlî siyasetini tespit etmedikçe o, sabun köpüğü gibi uçmuş gitmiştir. Cumhuriyet iktisat vadisindeki siyasetini geçen sene aşarı ilga etmekle tespit etmiştir. Hukuk ve adliye sahasında da son sözünü söylemesi bekleniyordu. Şu asrî ve Medeni Kanunla da son sözünü söylüyor. Şüphesizdir ki, Cumhuriyet, Saltanat ve Hilâfet artığı olan kanunlarla idare edilmezdi.”

Medeni Kanun ile toplumsal hayatın en büyük düzlemi olan aile konusu da ilk kez düzenlenmektedir. Mecelle’de evlatlık, babalık, karılık, kocalık gibi ilişkiler düzenlenmemiştir. Bu nedenle, geçmişte birçok sorun yaşanmıştır: “Mahkemelerimizin sicilleri öz babasını ispat edemeyen çocukların, kocasının haberi olmadan bilmem ne sebepten boş düşmüş olan kadınların, henüz daha beşikte iken masumları kendisine veyahut başkasına tezviç eden vasilerin ve bunlara tâaluk eden davaların pür heyecan ve pür elem sürgüzeştlerle malâmaldir (doludur).”29

Medeni Kanun’un kabul edilmesinden sonra ilk medeni nikah Kasım ayında kıyılmıştır. Ankara’da eski Şehremaneti binası evlenme salonu olarak hazırlanmış ve sipariş olunan kürsü yerleştirilmiştir. İlk resmi nikah, Ankara Şehremaneti Merkez Müdürü Kemal Bey'in baldızı Leman Hanım ile Şehremaneti elektrik memuru Hayri Bey'in nikahıdır. İkinci nikah da ressam Aziz Bey ile Sultan Hanım'ın nikahı olacaktır.30

Medeni Kanun ile yapılan düzenlemelerden yönetsel alanı şekillendiren en önemli başlıklar şunlardır:



  • Kişilik

  • Tüzel kişilik

  • Cemiyet

  • Evlenme – Boşanma

  • Miras

  • Mülkiyet

  • Tapu Sicili ve Zilyedlik

Örneğin, Medeni Kanun ile mülkiyet ilişkileri düzenlenmekte ve gayrimenkuller için tapu sicili ve sicile tescil zorunluluğu getirilmektedir. “Arazi, gayrimenkul üzerinde müstakil ve daimi olmak üzere müesses haklar ve madenler” tapu siciline gayrimenkul olarak kaydedilecektir (md. 911). Tapu sicilleri herkese açık olacaktır (md. 928).

Bu doğrultuda, 1926 yılında gayrimenkullerin tayin ve tespiti için tapu ve kadastro çalışmalarının hızlanması ve teşkilatın kurulması ya da geliştirilmesine önem verilmesi kaçınılmaz hale gelmektedir. 7 Nisan 1926’da Tapu ve Kadastro Teşkilatı bir genel müdürlük altında toplanmış, yıl boyunca tapu sicillerinin iyileştirilmesine ve kadastro çalışmalarının hızlandırılmasına yönelik düzenlemeler yapılmıştır. Diğer taraftan, Medeni Kanun’un temelini oluşturan toplumsal yapının ve ilişkilerin tespit edilebilmesi için nüfusun sayımı ve kayıt altına alınması ile ilgili çalışmalar ve teşkilata vurgu yapılması gereklidir. Gerçekten, 25 Nisan 1926’da Merkezi İstatistik Dairesi kurulmuş, 2 Haziran 1926’da 893 sayılı Kanun ile 1927 yılında Genel Nüfus sayımı yapılması kabul edilmiştir.

Bunun yanında, yeni kabul edilen Medeni Kanunu uygulayacak olan adli personele de gereksinim duyulacaktır. Ki, 1926 yılında hem hakimlik hem avukatlık mesleği çerçeve kanunlarına kavuşmuşlardır. Sözünü ettiğimiz düzenlemelere, teşkilat ve personel başlıkları altında değinilecektir.


Yüklə 405,16 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   19




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin