G- SİYASET VE ETİK:
Siyaset ve etik denildiği zaman, akla bir soru gelir? Hangi siyaset ve hangi etik? Kimin için siyaset ve kimin etiği ile siyaset?
Masamın üstünde, iki Türk yazarın siyaset ve etikle ilgili kitapları da ötekilerin yanında duruyor. İkisi de akademisyen! Ankara SBF’den geçtikten sonra şimdi de İletişim Fakültesi hocalarından olan Türker Alkan’ın kitabında, Prof.Alaeddin Şenel, ( o da SBF hocalarından) daha geleneksel bir siyasi ahlâk tanımı yapıyor. Şenel’e göre, “ Toplum içi ilişkilerde…, sınıfsal, yerel, bölgesel, cinsel çıkarların kalkanı olarak kullanılan ahlâk anlayışlarıyla karşılaşılmaktadır… Tüm insanlığı kapsayan bir ‘insanlık etiği’ yaratılmadığı sürece, ne genel ahlâk ve ne de siyasi ahlâk sorunlarının çözüöünde önemli bir yol oynayacağımız, söylenemez.”153 İstanbul Hukuk Fakültesi hocalarından olan Dr. Oktay Uygun’un bir çalışması olan önümdeki bir diğer kitapta ise “ Bireyin ahlâki özerkliğini zedeleyecek her kısıtlamanın, siyasi etiğe aykırı olduğu; bireyin her şeyden önce kendi kaderini kendisinin özgürce belirleme hakkının bulunduğu ve bunu engellemeye kalkmanın siyasi ahlâkı ortadan kaldıracağı ve bireyler arasında doğal eşitliği engelleyecek her türlü davranışın da siyasi ahlâka aykırı olduğu”154 yazıyor!
Buyurun! Ayni kurumun (YÖK) iki farklı ama ikisi de ünlü fakültesinde çalışan, iki farklı akademisyenin, iki farklı siyasi ahlâk yorumu! Belli ki biri toplumcu, öteki liberal! Demek ki insanların ahlâk “telakki”lerini, zaman kavramının ötesinde, genelde savundukları çıkarlar ve düşünce sistemleri belirliyor. Bu bakımdan genel olarak “ahlâk” ve özelde de “siyasi ahlâk” derken, kimin adına siyaset ve kimin ahlâkı soruları, “entelektüel ahlâk”tan çok daha önce sorulması gereken sorulardır. Zira, yukarıda da aktardığımız gibi, özellikle Antonio Gramsci, “intelect kullanan” anlamında, her sınıfın ve hatta feodalitenin bile kendi “entelektüelleri” olduğunu ortaya koymuştur. Öyle sanıldığı gibi ayrı, özgün, otonom ve bağımsız bir “entelektüel sınıf” yok; kendini öyle sananlar var, yine, yalnız onunla ayni düşünce kökeninden değil; her türlü düşünceden gelenlerin de “entelektüelizm” konusundaki en ciddi düşünür kabul ettikleri, Gramsci’ye göre…
Felsefenin nerede ise en eski konularından bir olan ahlâk konusunu, ilgilenme ihtiyacı duyan herkesin gözüne sokacak kadar, açıktır. Sokrates’e göre, “erdem bilgidir” Bilgi sahibi insan, bile bile hata yapmaz, ahlâka aykırı davranmaz! Aristo, mutlu insanın ahlâklı da olabileceğini savunur. Ve işini en iyi yapabilen, mutludur ona göre.155
Platon, “ethik, matematiğin de üstünde değer taşıyan bir bilgi türüdür.” İyi ahlâk, adalet sahibi olmakla sağlanır ve herkes doğuştan belirli yeteneklerle dünyaya gelir. Ve elbette ki iyi ahlâk sahibi olanlar, “filozof-yöneticilerdir”!
Popper de der ki: “ … Platon’da olduğu gibi… bu asla adalet ve eşit haklar için savaşanların ahlâkı olamaz…”156 Karl Popper, demokrasinin ahlâkının, belirleyici olarak, “hükümetin kan dökülmeden değiştirilmesi”ne bağlı olduğu görüşündedir.157 O, gerek Dar Bölge Sistemi’ne bağlı, adayı doğrudan doğruya halkın seçtiği İngiltere’de; gerekse de adayı partinin seçtiği Kıt’a Avrupası’nda, kendi ilkeleri ile partinin ilkelerinin uyuşmadığı ve durumu “vicdanına” sığdıramadığı koşullarda, istifa etmesinin “ahlâki bir görev” olduğunu savunur. Örnek olarak da iki defa parti değiştirmiş olan, Churchill’i gösterir.158 Avrupa’daki temsili sistemi, Popper “ahlâksal olarak hatalı” bulur!159 O, demokrasinin “ahlâksal tanıt”ının, hükümetin seçmen önünde mahkemeye çıkması olduğunu ileri sürer.160 “ Her diktatörlük, ahlâk dışıdır.”161der.
Bu satırların yazarının argümanı, elbette ki Marxist (ve bunun yanında tabii ki Neo-Marxist) geleneğin, ahlâk ve özelde de “siyasi ahlâk”a bakış açısıdır.
“Ahlâk bakımından birbirine eşit iki kişi, yoktur.”162
“ Ve şimdi bu türlü bir ideolog, ahlâk ve hukuku, insanların, onları çeviren gerçek toplumsal ilişkilerinden çıkaracak yerde, kavram ya da ‘toplumun’ en basit denilen unsurlarından hareketle kurduğu zaman, elinde bu iş için hangi gerçekler bulunur?...önce temel olarak alınan soyutlamalarda halâ bulunabilen yoksul gerçek içerik kalıntısı; ikinci olarak, ideologumuzun kendi öz bilincinden çıkararak, oraya soktuğu içerik! Ve ideologumuz, (kendi NB) bilincinde ne bulur? En büyük kısmı itibarıyla, içinde yaşadığı toplumsal ve siyasal koşulların…az çok uygun birer ifadesi olan ahlâki ya da hukuki sezgiler…
… Bütün dünyalar ile bütün zamanlar için ahlâki ve hukuki bir doktrin yaptığına inanarak, gerçekte, kendi zamanının tutucu veya devrimci ama gerçek tabanından koptuğu için bozulmuş, içbükey bir aynadaki gibi baş aşağı olmuş bir imgesinden başka bir şey imal etmez!”163
Demek ki öncelikle, ahlâk kişiselmiş ve sonra zamana ve içinde yaşanılan toplumsal koşullara göre değişirmiş!
Genel olarak ahlâk’tan beklenen, her eylem ve düşüncenin altında beklenen bir “iyi” varsayımına dayanmak gibi bir erdemin bulunmasıdır. Nitekim Walter Benjamin, Kant’tan aktararak, “Ahlâkça iyi olanın, ahlâk yasasına uyması yetmez, ahlâk yasası uğruna da yapılmış olması gerekir” der. “ Ahlâk yasası, eylemin normudur, içeriğin değil!”164 Yâni istediğiniz kadar norm koyup, denetlemeye kalkın, sonuçta kişinin eyleminin bu normlara uygun olup olmadığını inceleyebilirsiniz; niyetinin değil! Ve aslolan da niyettir, sonucu itibarı ile…
Ne var ki ahlâkın genel bir tanımını yapmadan, konuyu tartışmak da her halde eksik kalır. Siyasal ahlâk konusunda bir kitap yazacak kadar çalışan Türker Alkan, sözkonusu kitabında, der ki:
“ Ahlâk, toplumsal yaşamın olanaklı, uyumlu,olumlu, verimli olabilmesi için, toplum üyelerinden beklenen davranış biçimleriyle ilgili, kurallardır.”165 Devamla, “siyasi ahlâk, siyasal farklılaşmayla ilgili yapıların, kurumların, rollerin, düşüncelerin ve eylemlerin; toplumsal yaşamın olanaklı, uyumlu, olumlu, verimli sürmesini sağlayacağı düşünülen normlardır.”166
Yukarıda, Engels’ten aktardığımız metnin ışığında, tarif edilenin, status quo ’yu korumak olmadığını iddia edecek bir okurun çıkıp çıkamayacağını, çok merak ediyorum doğrusu.
Buna, Althusser’in Devletin İdeolojik Aygıtları ve Gramsci’nin Sivil Hegomonya kuramlarını giydirince ortaya çıkacak olan da nedir? Egemen ahlâk’ın, egemen olanın ahlâkı olduğu gerçeği! Son yüzeli yıldır hakim olan ahlâk anlayışının Kant’ın ahlâk kuramı olduğu, bilinen bir şeydir.167 Ama bunun ötesinde, o kadar bilinmesine karşın çok hatırlanmayan bir başka gerçek de Aydınlanma’nın, aristokrasiyi temsil eden Katolik Ahlâk’ın yerine konan; burjuvaziyi temsil eden, Protestan Ahlâkı olduğudur.168
“ Düşün tarihi, entelektüel üretimin maddi üretimle birlikte biçim değiştirmesinden başka neyi kanıtlar ki? Her çağın egemen düşünleri, her zaman egemen sınıfın düşünleri olmuştur.”169 “ Komünist devrimi, geleneksel mülkiyet ilişkileriyle en kökten bir bağ koparıştır. Onun için, gelişmesi süresinde geleneksel düşünlerle de bağlantılarını tam olarak koparmasına şaşmamak gerekir.”170 Yâni yeni bir sistemin, farklı bir ideolojinin, eski düşünler, eski hukuk, eski ahlâk üzerine bina edilmesi, düşünülemez; her ideolojinin kendi farklı ve özgün ahlâk anlayışı vardır.
Lenin’in “eski düzenin ahlâkı”na bakışı ise, tam bir kopuştur:
“ İnsanlar, her zaman siyasetin aptalca kanmış kurbanları olmuşlardır. Ahlâki, dinsel, siyasal ve toplumsal lâfların ya da bildirilerin ve söz vermelerin ardında şu ya da bu sınıfın çıkarlarının yattığını görmedikleri sürece bu böyle sürüp gidecektir. Her eski kurumun bir takım yönetici sınıfların güçleriyle yaşamını sürdürdüğünü görmedikleri sürece, reform ve yenilik isteyenler, eski düzeni koruyanlar tarafından, aldatılacaktır.”171
“İnsan toplumunun dışında kalmış ahlâk, bizim ahlâkımız olamaz…”172
“ İnsanlar ahlâktan dem vurdukları zaman şöyle deriz: Bir sosyalist için ahlâk… birleşik disiplin ve sömürücülere karşı verilen bu bilinçli kitle kavgasıdır. Ebedi ahlâka inanmayız biz ve ahlâk hakkında ileri sürülen hikâyelerin yapmacıklığını da açığa çıkarırız.”173
Daha yukarıda da anlatıldığı gibi, gerek Marx’ın alt yapı/üst yapı ikileminde, gerekse Lenin’de aslolan alt yapı olduğu ve alt yapının değişmesinin üst yapı kurumlarını zaten değiştireceğine inanıldığı için, bir üst yapı kurumu olan ve esas olarak düzeni koruma enstrümanlarından biri olan ahlâkı da kurulacak yeni düzenin belirleyeceği düşünülüyor. Bu inanç dolayısıyla da ahlâk konusunun, ekonomik ve politik mücadeleye bağımlı olacağı varsayılıyor ve dolayısıyla ardışık bir mücadele süreci öneriliyor. Oysa gerek Gramsci ve gerekse ondan sonraki Althusser’de, Sivil Toplum/Hegomonya ve İdeolojik Aygıtlar kavramları, birbirini dialektik olarak etkileyen bir alt yapı/üst yapı ilişkisi önerilir. Gramsci’de Siyasi Toplum/ Sivil Toplum; Althusser’de ise Devletin Politik Aygıtları/ İdeolojik Aygıtları biçiminde verilen bu konsept; özellikle Batı Avrupa için, politik ve ekonomik mücadele ile birlikte ve ayni zamanda ideolojik mücadelenin ötesinde, bir de kültürel mücadele verilmesini ve eski düzenin, yöneten sınıfların çıkarlarına yönelik, üretilmiş bulunan hiçbir değerinin veri olarak kabul edilmemesini öngörür. Gramsci’nin Kontra Hegomonya; Althusser’in ise “ideoloji üreten, toplumu yönetir” derken kastettikleri şey, budur.
“… Diyebiliriz ki Lenin’de siyasal liderlik anlamı geçerli iken, Gramsci’de ise kültürel liderlik geçerlidir… Gramsci için hegomonya’nın ele geçirilişi, erk’in ele geçirilişinden önce gelmekte iken, Lenin’de birincisi ikincisine eşlik etmekte, en azından takip etmektedir…
Hapisane Defterleri, … anlamı içerir ve bütünleştirir. ‘Modern Prens’ adına sunulan sayfalarda,… Gramsci, modern partinin incelenmesinde iki temel tema önerir: biri, ‘ortak irade’nin oluşması üzerine (siyasi liderlik temasıdır), diğeri de ‘ ahlâki ve düşünsel reform’ un oluşması üzerine (kültürel liderlik temasıdır). Bu iki farklı hegomonya anlamı üzerine, ısrar ediyoruz…”174
Görüldüğü gibi Gramsci, toplumun genel olarak dönüşmesi için, iki temel alanda dönüşmeyi (transformasyon) öngörüyor: Politik alanda ve Ahlâki- Düşünsel Alan’da! Bunlardan, biri ötekinin önünde değil… İkisi birlikte, bir arada! Ona göre geniş kitle hareketlerinin bu dönüşüme katılmasının, başka yolu yok! Ve ahlâki- düşünsel alanda; yâni Sivil Toplum alanında değişimi sağlayıp, Sivil Hegomonya’yı kuracak olan da Organik Entelektüeller… Bir “yâni” daha: Gramsci’ye göre toplumu yöneten egemen sınıfların, egemen kültürünün bir ürünü olan ve onların çıkarlarını koruyan egemen ahlâk; entelektüellerin mücadele edip, yerine kendi geliştirecekleri yeni normlarla, yeni bir ahlâk anlayışı koymaları gereken, karşı çıkmaları gereken bir değerdir. O bakımdan, egemen ahlâk’a sahip çıkan entelektüel, bulunur bulunmasına ama bu gene Popper’in ağzıyla ya durduğu yerde kendi kendine peygamberlik görevi biçen, Gramsci’nin Geleneksel Entelektüel’idir; Veya onun, alt sınıflandırmasına dahil, Kentsel- Kırsal Entelektüel kavramlarının birine dahil bir bilgi dağarcığı da olabilir! Ya da egemen sınıfın sözcüsü bir “malûmatfuruş”! Onlar için de Popper’in yargıları gündemdedir: “ Entelektüeller hiçbir şey bilmiyor. Mütevazı olmamaları, küstahlıkları, herhalde dünya üzerinde barışın en büyük engelidir. En büyük umut, ukalâ olmakla beraber, bunu göremeyecek kadar aptal olmamalarıdır.”175
Ama Organik Entelektüel, yaşadığı toplumsal ilişkiler içinde kendi görevinin, yalnız yeni bir üretim biçimi değil; yeni bir düşünce biçimi ve “etik” de yaratmak için çalışmak olduğunu, bilir! Toplumun egemen ahlâk anlayışının esiri olursa, ne hale geleceğini de… Zira “ Gerçekte – entelektüel ve göreneksel eğitimimiz, çürümüştür.”176
KAYNAKLAR
BASILI KAYNAKLAR:
Alkan,Türker. Siyasal Ahlâk ve Siyasal Ahlâksızlık. Bilgi Yayınevi. Ankara:1993
Althusser, Louis. Gelecek Uzun Sürer. Can Yayınları. İstanbul:1996.
Althuser, Louis. Marx İçin. İthaki Yayınları. İstanbul:2002
Althusser, Louis . İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları. İletişim Yayınları. İstanbul:1978
Benjamin, Walter. Çocuklar, Gençlik ve Eğitim Üzerine. Dost Yayınları. Ankara:2001
Berkes, Niyazi. Felsefe ve Toplumbilim Yazıları. Adam Yayınları. İstanbul:1985
Bobbio, Norberto. Gramsci ve Sivil Toplum. Çev: Arda İpek- Kenan Somer. Savaş Yayınları. Ankara:1982
Eğribel, Ertan – Genç, Elif Süreyya. Sosyoloji Yıllığı. İst. Univ. Ed. Fak. Yayını: İstanbul2001
Engels, F. K.Marx-F.Engels Seçme Yazışmalar çev.:Yurdakul Fincancı. Sol Yayınları. Ankara:1996
Febvre, Lucien. Uygarlık Kapitalizm ve Kapitalistler. çev. M.A.Kılıçbay. İmge Yayınları. Ankara:1995
Kakınç,Halit. Sultan Galiev ve Milli Komünizm . Bulut Yayınları. İstanbul:2003
Lenin, V.İ. Kültür ve Kültür İhtilali Üzerine. Çev: Ali Özer. Ser Yayınları. Ankara:1969
Lenin, V.I. Ne Yapmalı. çev. Muzaffer Ardos. Sol Yayınları . Ankara:1977
Marx, K. – Engels, F.. Komünist Manifesto. çev.: Süleyman Arslan. Bilim ve Sosyalizm Yayınları. Ankara: 1976
Marx, Karl. – Engels, F. Alman İdeolojisi. Çev: Sevim Belli. Sol Yayınları. Ankara:1976
Moltke, Helmuth von. Türkiye Mektupları . Remzi Kitabevi : İstanbul,1995
Ortaylı,İlber. İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı. İletişim yayınları, İstanbul: 2000
Popper, Karl R. Hayat Problem Çözmektir. Çev: Ali Nalbant. Yapı Kredi Yayınları. İstanbul:2005
Said, Edward.Hümanizm ve Demokratik Eleştiri. çev.: Osman Akınhay. Agora Kitaplığı Yayını . İstanbul:2005
Said, Edward. Kış Ruhu. çev. Tuncay Birkan. Metis Seçkileri. İstanbul:2000
Uygun, Oktay. Demokrasinin Tarihsel, Felsefi ve Ahlâki Boyutları. İnkilâp Yayınevi. İstanbul:2003
Web siteleri:
Antonio Gramsci and informal education http://www.infed.org/thinkers/et-gram.htm
Antonio Gramsci. The Intellectuals", in Selections from the Prison Notebooks. Translated and Edited by Q. Hoare and G. N. Smith. New York: International Publishers, page 3-23; ...
marxists.org/archive/gramsci/editions/spn/problems/intellectuals.htm
-
Belgeler:
MAGNA CARTA UNIVERSITATUM
ÖNSÖZ
Avrupa’nın en eski Üniversitesi olma özelliğini taşıyan Bologna Üniversitesi’nin dokuz yüzüncü kutlama törenine katılan Avrupa Üniversiteleri Rektörleri, Avrupa ülkeleri arasındaki sınırların tümden kaldırılmasına dört senelik bir süre kaldığı ve tüm Avrupa toplulukları arasındaki karşılıklı işbirliğinin daha da geliştirilmesinin öngörüldüğü bu günlerde devletler ve halkların, değişim içerisinde olan ve uluslararası boyutlara doğru açılan bir toplumda, üniversitelerin oynayacağı rolün öneminin bilincinde olmalarını dile getirmişler ve bu konuya ilişkin inançlarını şöyle sıralamışlardır:
1. Bin yıllık bir devrenin kapanmakta olduğu bu dönemde insanlığın geleceği büyük bir ölçüde gerçek anlamdaki üniversiteler nezdinde kültür, bilgi ve araştırma merkezlerinde yapılan çalışma sonuçlarının oluşturacağı kültürel, bilimsel ve teknik gelişmeye bağlı olacaktır.
2. Üniversitelerin genç kuşaklara bilgi yayma görevi bugün için tüm topluma yönelik olmayı gerektirmektedir. Bir toplumun kültürel, sosyal ve ekonomik geleceği sürekli eğitim konusunda yapılacak özel ve hatırı sayılır yatırımlara bağlıdır.
3. Üniversiteler gelecek kuşaklara öğretim ve eğitim konularında doğal çevre ve içindeki yaşam öğelerine saygılı bir sistemi garanti etmelidir.
Avrupa Üniversiteleri Rektörleri tüm devletlerin ve ulusların vicdanı nezdinde aşağıdaki temel ilkelerin şimdi ve her zaman için üniversite kurumu anlayışına destek ve yön vereceğini bildirir.
TEMEL İLKELER
1. Üniversiteler bulundukları ülkelerin coğrafi ve tarihi koşullarına göre değişik şekillerde düzenlenmiş özerk kurumlar olup araştırma ve öğretim öğeleri aracılığıyla kültür üretimi ve iletişiminde bulunur. Üniversitelerin, içinde var oldukları dünyanın gereksinimlerine hazır olabilmeleri, araştırma ve öğretim çalışmalarının tüm diğer ekonomik ve siyasi güçlerden manevi entelektüel yönlerden bağımsız olmasıyla mümkündür.
2. Öğretim, gerek toplumun gerekse bilimin ihtiyacı ve gereksinimlerini izleyecek bir yapı arz ediyorsa, o zaman eğitim ile araştırma çalışmaları birbirinden ayrılmaz bir bütün oluşturur.
3. Üniversite yaşamının temel ilkeleri öğretim, araştırma ve olgunlaştırma öğelerinde özgürlük olduğundan gerek hükümetlerin gerekse üniversitelerin her biri kendi sorumluluk alanında olmak üzere, bu ilkeleri korumaları gerekir. Hoşgörülü ve her zaman diyaloga açık olunması üniversite ortamını ideal hale getireceğinden öğretim görevlilerinin bilgi aktarımını en iyi şekilde yapabilmelerine, araştırma ve yenilik aracılığıyla bilginin geliştirilmesini sağlamalarına zemin hazırlayacağı gibi öğrencilerin yetenekli ve gönüllü olarak bu bilgilerle kendilerini zenginleştirmelerine de olanak sağlayacaktır.
4. Üniversite Avrupa hümanist geleneklerinin bir vekili olup, evrensel bilgiye ulaşmayı amaçlar. İşlevliğini daha da artırabilmek için tüm coğrafi ve siyasi sınırları reddeder ve değişik kültürlerin birbirini tanımasını ve birbirine nüfuzunu destekler.
UYGULAMA ŞEKLİ
Temel ilkeler halinde belirtilen bu amaçların gerçekleştirilmesinde, içinde bulunulan duruma uygun nitelikteki etkin araçlar kullanılmalıdır.
1. Araştırma çalışmalarında ve öğretimde özgürlüğün korunmasını sağlayacak uygun imkanlar tüm üniversite topluluğunun elinde hazır bir tarzda bulunmalıdır.
2. Öğretim üyelerinin görevlendirilmesi ve unvanlarının düzenlenmesinde araştırma ve öğretimin birbirinden ayrılmaz bir bütün teşkil ettiği ilkesine bağlı kalınmalıdır.
3. Her bir üniversite, içinde bulunduğu özel şartlara uygun tarzda, öğrencilerinin özgürlüklerini koruyup kültürel ve eğitim hedeflerine ulaşabilmeleri için gerekli şartları garanti altına almalıdır.
4 Üniversiteler, özellikle Avrupa’dakiler, bilginin sürekli olarak ilerlemesi için enformasyon ve dokümantasyonun karşılıklı değişimini ve ortak proje uygulamalarını vazgeçilmez unsurlar olarak görür.
Bu amaçla, tarihin erken devirlerinde olduğu gibi, bugün de öğretim görevlileri ve öğrenciler arasında değiş-tokuşun teşvik edilmesi, ayrıca statü, unvan ve sınav değerlerinin (ulusal diplomanın geçerliliği korumakla beraber) eşdeğer kabul edilmesi ve burs dağıtımı genel politikasının hizmetin devamını garanti etmesi açısından vazgeçilmez olduğu kanaatinde hemfikir olunmaktadır.
Bildirgeyi imzalayan tüm Rektörler, kendi üniversiteleri adına yetkileri dahilinde tüm ulusları ve uluslararası kuruluşları, üniversitelerce oybirliğiyle saptanmış ilkeleri içeren bu ‘Magna Carta’dan esinlenmeleri için teşvik görevini üstlenirler.
GLASGOW DEKLARASYONU
GÜÇLÜ BİR AVRUPA İÇİN GÜÇLÜ ÜNİVERSİTELER
I. GİRİŞ
1. Glasgow Deklarasyonu üniversiteler – en geniş anlamda – ve kamu makamları için sürekli bir yüksek düzey politika diyalogu tabanı sağlar ki bu konuda Komisyon Başkanı José Manuel Barroso Avrupa’nın en üst önceliklerinden biri olarak Avrupa üniversitelerinin geleceğini garanti altına almak için Glasgow’da çağrıda bulunmuştu.
2. Glasgow Deklarasyonu üniversitelerin Avrupa’nın küresel ortamda bir büyük oyuncu olarak inşasında tamamen katkıda bulunmalarını sağlayacak eylemleri belirler. Bu Eylem Gündemi Salamanca (2001) ve Graz’da (2003) EUA tarafından başlatılan çalışmayı takip eder.
3. Yaygın katılım ve ömür boyu öğrenim konusundaki kararlılıkları ve öğretim, öğrenim, araştırma ve yenilik faaliyetlerinde kalite ve mükemmelliğin teşvik etmeleri ile Avrupa bilgi toplumunun şekillendirilmesinde önemli aktörler olarak güçlü ve yaratıcı üniversitelere Avrupa’nın ihtiyacı vardır.
4. Bu kendi gelişmelerini belirleme ve bölgesel, ulusal, Avrupa ve global düzeyde sosyal, kültürel ve ekonomik refaha katkıda bulunma kabiliyetine sahip öz güvenli kurumlar tarafından başarılacaktır.
5. Üniversiteler, verimliliklerini ve yenilikçi kapasitelerini artıracak ve birçok misyonlarını başaracak şekilde kendi yönetim yapılarını ve liderlik becerilerini iyileştirmeye kararlıdırlar.
II. GÜÇLÜ KURUMLAR İÇİN MİSYON VE DEĞERLER
6. Üniversitelerin birden çok misyonu bilginin oluşturulması, korunması, değerlendirilmesi, yayımı ve işletimini kapsar. Güçlü üniversiteler topluma katkılarının temelini oluşturan güçlü akademik ve sosyal değerler gerektir. Üniversiteler ekonomik büyümenin sosyal temelinin oluşturulması ve yüksek öğretim ve araştırmanın etik boyutları konusunda kararlılığa sahiptirler.
7. Üniversiteler, erişim ve sosyal uyum konusundaki kararlılıklarını korurken küresel rekabetin problemlerine hitap etmek için farklı misyonlar ve profiller geliştiriyorlar. Farklılık ve daha büyük rekabet, kalite konusunda paylaşılan bir kararlılığa dayalı olan kurumlar arası işbirliği ile dengelenir.
8. Kurumlar arası işbirliği Avrupa üniversitelerinin ayar damgası olmuştur ve küreselleşmiş ve rekabetçi ortamda giderek önemli hale gelmektedir. Üniversiteler, Avrupa entegrasyonunun bir çıkar topluluğuna dayalı güçlendirilmiş uluslararası işbirliği ile birlikte olması gerektiğini kabul ederler.
9. Üniversiteler toplumla çalışmaya açıktırlar. Kurumsal özerklik ve misyon çeşitliliği gerekli angajmanın sağlanması için önemli ön şartlardır.
III. POLİTİKA ÇERÇEVESİ – YÜKSEK ÖĞRETİM VE ARAŞTIRMA YOLUYLA BİLGİ TOPLUMU
10. Üniversiteler Bologna reformlarının uygulanması ve Lizbon Gündeminin araştırma ve yenilik hedeflerinin karşılanması arasındaki ayrılmaz bağlantıyı göstermişlerdir. Bu iki politika gündeminin uzun vadede başarılı olabilmeleri için acilen birlikten izlenmesi gerekir.
11. Bu ortak araştırma ve yüksek öğretim gündeminin tanınması hükümetlerin üniversitelerle bağlantılı rollerinin yeniden düşünülmesini gerektirir. Hükümetler güven ve yetkilendirmeye vurgu yapmalı, yüksek öğretim sektörünü desteklemek ve yönetmek için teşvikler sağlamalı ve düzenleyici olmaktan çok denetleyici bir role konsantre olmalıdırlar.
12. Lizbon hedeflerinin karşılanmasında eğitim, yenilik ve araştırmaya yatırım yapmanın önemi ve üniversitelerin merkezi rolü, üniversiteler ve ulusal makamlar arasındaki politika tartışmalarının bireysel bakanlık düzeyinde olmakla beraber bir bütün olarak hükümetlerle birlikte gerçekleşmesinin gerektiği anlamına gelir.
IV. 2010’A KADAR YOLUN ORTASINDA BOLOGNA SÜRECİNE YENİDEN ODAKLANMA
13. Bologna reformları yüksek öğretim kurumlarında yeniden odaklanmaktadır zira yasal çerçeve büyük ölçüde oluşmuştur. Üniversiteler önümüzdeki beş yılda uygulamayı ilerletmek ve uzun süre sürdürülebilirliği sağlamak için sürecin zaman, finans ve insan kaynakları gerektirdiğini kabul etmeleri için hükümetleri zorlamak konusundaki sorumluluklarını isteyerek kabul ederler.
14. Üniversiteler, yenilikçi öğretim metotları sunma; işverenlerle diyalog içinde müfredatı yeniden yönlendirme; ve akademik ve profesyonel eğitimin, ömür boyu öğrenimin ve önceki öğrenimin tanınması problemleri ile mücadele etme konusundaki çabalarını iki misline çıkarmaya kararlıdırlar. Hükümetlerden üniversitelere kararlaştırılan reformları başlatmak için ihtiyaç duydukları özerkliği vermeleri istenir.
15. Birinci devre niteliklerinin kabulünü geliştirmek amacıyla, hükümetler kamu sektörü kariyer yollarının uygun şekilde yeniden yapılandırarak önderlik etmelidirler.
16. Üniversiteler öğrenci merkezli öğrenim çabalarını teşvik etmek, müfredat tasarımında öğrenim çıktılarını başlatmak(introduce?), ECTS’yi uygulamak ve esnek uyumlaştırma ve modülerleştirmeyi sağlamak için çabalarını artırmaya kararlıdırlar. Hükümetler ulusal ve uluslararası kalifikasyon çerçeveleri geliştirmek üzere devam eden çabalara üniversiteleri dahil etmelidirler. Bunlar kurumsal yeniliği teşvik etmek için yeterince geniş ve saydam olmalı ve uygun şekilde gelişmeleri ve ortak bir terminolojide hemfikir olunabilmesi için zaman verilmelidir.
17. Bologna sürecine yeniden odaklanırken üniversiteler ana bir kararlılık olarak sosyal boyuta daha yüksek bir öncelik vermeyi, az temsil edilen gruplara erişim ve destek için fırsatları artırmak ve genişletmek amacıyla politikalar geliştirmeyi, ve yüksek öğretim sistemlerindeki eşitsizliği ele almak için politika ve hedef eylemleri hakkında bilgi vermek üzere araştırmayı teşvik etmeyi taahhüt ederler. Hükümetlere bu politikaların uygulanmasındaki yasal engelleri kaldırma çağrısı yapılır.
18. Tüm devrelerde öğrencilerin, ve aynı zamanda akademik ve idari personelin hareketliliği için teşviklerin sağlanması önemlidir. EUA, en fazla finansal ihtiyacı bulunan öğrencileri hedefleyen Avrupa finansman programlarını savunur. Üniversiteler mevcut ağlar ve işbirliği programları tarafından sunulan fırsatları kullanmalıdırlar. Hükümetlerden, öğrenci ve personel değişimine darbe vuran, sosyal güvenlik ve özellikle emeklilik düzenlemeleri dahil olmak üzere, örneğin kısıtlayıcı vize, stajyerlik ve iş piyasası yönetmelikleri gibi konuları çözmeleri istenir. Akademik takvimlerin eş zamanlılığı problemi ele alınmalıdır.
19. Bu taahhütleri karşılamak amacıyla üniversiteler öğrencilerin süreçte tam ortaklar olarak katılımın öneminin altını çizerler ve gelecekte bu ortaklığı desteklemeye çalışacaklardır.
20. Üniversiteler Avrupa boyutunu pek çok şekilde destekleyeceklerdir, örneğin müfredatın ölçeklendirilmesi, Avrupa araçları kullanılarak ortak diplomalar geliştirilmesi, kültürler arası ve çok dilli becerilerin geliştirilmesi gibi. Üniversiteler ortak diplomaların geliştirilmesinde kalan engellerin kaldırılması ve okul düzeyinden başlayarak uygun dil politikalarının yerleştirilmesini sağlamak için hükümetlere çağrıda bulunurlar.
Dostları ilə paylaş: |