Hukuk devleti ve Hukuki güvenlik ilkesi ihlal edilmiştir.
Anayasanın 2 maddesine göre “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” Bir hukuk devletinde olmaz ise olmaz kuralların başında hukuki güvenlik ilkesi gelmektedir. Hukukî güvenlik ilkesi ise, herkesin tabi olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutumunu ve davranışlarını buna göre güvenle düzene koyabilmesi anlamına gelir. Hukukî güvenlik ilkesinin gerçekleşebilmesinin ön şartı, devletin kendi koyduğu hukuk kurallarına kendisinin de uymasıdır.
Bilindigi uzere Kanun koyucu, VUK 367. md.deki yaptığı düzenleme ile, vergi suçlarının yargılamasını genel usulden ayırmıştır. Bu şekilde ayrı bir usul getirilmesinin nedeni, ilk defa VUK’nuna ekleyen 5815 sayılı Kanunun gerekçesinde şöyle açıklanmaktadır: “Hileli vergi suçları kamu davasına tahrik salahiyeti vatandaşın mali emniyet mülahazası ile bazı kayıtlara bağlanmıştır. Maliye Müfettişleri, Hesap Uzmanları ve muavinleri ile Defterdarlar haricinde kalan inceleme yetkisine haiz memurların tetkik neticelerine bağlı bulundukları Defterdarın mütalaası ile birlikte savcılığa bildirmeleri ve savcının muttali olacağı belli hileli vergi suçları için, alakalı Defterdarlıktan inceleme istemesi bu sebep ve mülahaza ile yerinde görülmüştür. Diğer taraftan adalet cihazının tetkikine ve yetkisine tevdi olunan hileli vergi suçları için mali cezaların tatbiki gerekli olduğu da bir fıkra halinde belirtilmiştir.”
Görüldüğü gibi genel usullerden ayrılma nedenini, kanun koyucu “vatandaşın mali emniyet mülahazası” yani mali güvenlik düşüncesine bağlamıştır. Dolayısyla söz konusu düzenleme ile vatandaşın hukuki güvenliğinin korunması amaçlanmıştır. Ancak somut olayda, Müvekkillerimizin iş ve adreslerine baskın yapılarak, arama yapılmış şirketlerde bulunan tüm defterler, faturalar, makbuzlar ile mali kayıtlara el konulmuş, öncesinde üzerinde savcılıkla bilirkişi incelemeleri yaptırılmış, raporlar alınmış; ancak sonrasında vergi kaçakçılığı ile alakalı suçlama yapılabilmesi ve dava açılabilmesi için vergi suçu raporlarının alınması gerektiği anlaşışılıncada bu muhakeme şartının gerçekleştirilebilmesi için iddianamede itiraf edildiği üzere Cumhuriyet savcılığınca 01/09/2015 tarihinde Koza İpek Holding bünyesinde bulunan şirketlerde yapılan aramalarda el konulan tüm defterler, faturalar , makbuzlar ile mali kayıtlar üzerinde bilirkişi heyetince yapılan inceleme neticesinde düzenlenen rapor ile ilgili tüm defterler ve faturalar Vergi Denetim Kurulu Başkanlığına gönderilmiştir. Yani mevcut soruşturma da Cumhuriyet savcılığı vergi dairelerinin yetkili ve görevli olduğu bir hususu öncelikle bu kurumlara göndermesi gerekirken, söz konusu defterler üzerinde gerek polis araçlığıyla gerek, bilirkişiler marifetiyle inceleme ve araştırmalar yaptırmış, raporlar aldırmış, kendilerince vergi dairelerinin bağlayacak deilller toplanmış akabinde vergi dairesine usulen zorunlu raporların aldırılması için gönderilmiştir. Dolayısyla vergi kaçakçılığı suçları açısından kanunnen araştırma ve inceleme yapma delil toplama hususunda yetkili ve görevli vergi dairelerinin yetkileri gasp edilmiştir. Bu raporarla baskı altına alınmıştır. Bu şekilde vergi kaçaçılığına dayanak yapılan dediller usul ve yasaya aykırı bir şekilde toplanmış ve dolayısyla hukuki ve mali güvenlik güvenlik ilkeleri ihlal edilmiştir.
Dostları ilə paylaş: |