KADININ İNSAN HAKLARI
Kadına yönelik şiddet, kadınların insan olmaktan kaynaklanan temel hak ve özgürlüklerini kullanmalarını engellemektedir. Şiddete uğrayan kadın kişilik özelliklerini hatta insan olma bilincini yitirmektedir. Üstelik şiddet sadece aile içi değil aynı zamanda toplumsal ve uluslararası alanda da devam etmektedir.
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nde de düzenlendiği gibi; kadınlara karşı ayrımcılık, hak eşitliği ve insan şeref ve haysiyetine saygı ilkelerini ihlal ettiği, kadınların erkeklerle eşit olarak ülkelerinin siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel hayatlarına katılmalarını engellediği, toplumun ve ailenin refahının artmasına engel teşkil ettiği ve kadınların ülkeleri ve insanlık hizmetinde kullanabilecekleri olanaklarını geliştirmelerini zorlaştırmaktadır.
Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’ne baktığımızda “eşitlik” kavramının en geniş şekilde tanımlandığını görmekteyiz. Yine “Kadına Karşı Şiddetin Kökünün Kazınması Bildirgesi”’ne baktığımızda “şiddet” tanımının en geniş şekilde ifade edildiğini görüyoruz. Bu bildirgede ayrıca “savunmasız kadınlar” diye bir tanıma yer verilmiş ve devlete bu kategorideki kadınları korumada ve şiddeti önlemede özel ve ek önlemler almaya yükümlü kılmıştır. Azınlıktan olan kadınlar, kurumlarda kalan kadınlar, yaşlı kadınlar, hayat kadınları, kız çocukları bu kategorideki kadınlara örnektir.
Uluslararası alanda da, savaşlarda en çok kadınlar ve çocuklar mağdur edilmekte, kadınlar cinsel istek ve öç alma amacı ile aşağılanmakta, cinsel köleliğe zorlanmakta, hatta öldürülmektedirler. Bugün global politikalar sonucu, kadın ve çocuklar açlığa, kötü sağlık koşullarına, fuhuşa ve cinsel köleliğe mahkum edilmektedirler.13
Dünyada her üç kadından birisi genellikle tanıdıkları bir kimse tarafından dövülmekte, cinsel ilişkiye zorlanmakta ya da taciz edilmektedir.14 Her dört kadından birisi gebelikleri sırasında tacize uğramaktadır. Kadına karşı uygulanan belirli bir miktardaki şiddete birçok kültürde göz yumulmakta, dünyanın bazı bölgelerinde uygun görülen durumlarda disiplin amacıyla erkeklere eşlerine şiddet uygulama hakkı tanınabilmektedir.Belli koşullarda fiziksel şiddet kadınlar tarafından bile haklı görülebilmektedir.15
Kadınlara ve kız çocuklarına karşı şiddet ister kamusal alanda ister özel alanda gerçekleşsin kadının insan hakları ihlali olarak kabul görmektedir. Kadınlara ve kız çocuklarına karşı şiddetin devlet tarafından veya herhangi bir resmi kurum ve kuruluşu tarafından uygulanması durumu da kadınların ve kız çocuklarının insan hakları ihlali olarak kabul görmektedir. Dolayısıyla, şiddet ister özel alanda ister kamusal alanda gerçekleşsin bunu ortadan kaldırmaya yönelik pek çok yasal ve idari önlem alınmaktadır. Bu sorunu çözmek üzere, bazı ülkeler koruyucu yasal düzenlemeler geliştirmişlerdir. Şiddeti ortadan kaldırmak üzere çok disiplinli, kapsamlı programlar da geliştirilmiş bulunmaktadır. Tüm bunlara rağmen, kadın ve kız çocukları şiddete kurbanı olmaya devam etmektedirler. Şiddet uygulayanlara yönelik rehabilite programlarının eksikliği ve şiddet konusunda veri eksikliği, sosyo-kültürel değerler nedeniyle aile içindeki her tür şiddetin görünmez halde kalmaya devam etmesi, kadının fiziksel, psikolojik, cinsel şiddete maruz bırakmaktadır.16 Evlilik içi tecavüz, kız çocuklarının cinsel istismarı, başlık parasına bağlı ölümler, kız çocuklarının sünneti bu şiddet türü içinde sayılabilir. Ayrıca, küreselleşme ve yeni teknolojiler kadın ve kız çocuğu ticaretini artırmıştır. 17
Dünya Bankası verilerine göre, her 5 kadından birinin fiziksel şiddet ya da cinsel saldırı kurbanı olduğunu ve bu oranın Mısır’da yüzde 35, Hindistan’da yüzde 40’a kadar çıktığı belirtiliyor.18
Evde kadınların yaşama ve şiddete uğramama hakkı her gün tehdit altında. Kadınların fiziksel, zihinsel ve cinsel bütünlükleri tanınmıyor.
Her 40 dakikada, bir kadın aile içi şiddet sonucu ölüyor.
Rusya Federasyonu'nda her gün 36 bin kadın kocaları veya eşleri tarafından dövülüyor.Rusya’da her yıl kocaları veya eşleri tarafından öldürülen kadınların sayısı kabaca, Rusya’nın Afganistan’da 10 yıl süren savaşta kaybettiği askerlerin sayısına eşit19.
Güney Afrika'da her 6 kadından biri, ''eşi tarafından düzenli olarak tecavüze uğramaktadır'' Bu olayların yüzde 46'sında erkek, çocuğuna da tacizde bulunmaktadır.20
Pakistan’da ev kadınlarının %99’u, çalışan kadınların %77’si kocalarından dayak yerken, Fransa’da şiddete maruz kalan kadınların oranı ise %95.
ABD'de her yıl 4 bin kadın dövülerek yaşamını yitiriyor, yılda 4 milyon kadın da eşinden dayak yiyor. Aynı ülkede her 15 dakikada 1 kadına tecavüz ediliyor. 21
Dünyada bir çok yerde kadına yönelik şiddetin engellenmesi için kadınlarla ilgili sivil toplum kuruluşları çeşitli çalışmalar gerçekleştirmektedirler.
Örneğin; Avrupa Konseyi Avrupa Gençlik Merkezi'nce Budapeşte'de, Azınlık Genç Kadınlar, Avrupa Gençlik Forumu, NaNe Kadın Hakları Derneği, Latviya Toplumsal Cinsiyet Sorunu Merkezi işbirliği ile düzenlenen seminerde22 genç kadınlar, kendilerine yönelik şiddete karşı toplumsal ve eğitim stratejilerini belirlemişlerdir.
Türkiye'nin de aralarında bulunduğu Avrupa, Asya ve Afrika'da ki 40 ülkeden 60'ın üzerinde gençlik, kadın ve insan hakları örgütü üyesi çok sayıda genç kadın katılımcıyla gerçekleştirilen seminerde belirlenen görüş ve çözüm önerileri bir deklarasyonla kamuoyuna açıklanmıştır. ve genç kadınlara yönelik şiddeti engellemede tüm dünyada insan hakları eğitimine çok daha fazla önem verilmesi gerektiğine işaret edilmiştir.
Tüm toplumlarda yaygın olan kadınlara yönelik şiddetin, milyonlarca genç kadının üzerinde derin ve doğrudan etkiler yarattığı, kadınla erkek arasında eşitliğin sağlanması ve barış içinde ve tüm bireylerinin insan haklarına saygılı bir toplum gerçekleştirme idealinin önünde bir engel oluşturduğuna dikkat çekilen deklarasyonda özetle şöyle denilmiştir:
“- Şiddetin hiç bir mazereti yoktur ve kültür, gelenekler, din, ekonomik gelişmişlik veya toplumsal koşullarla açıklanamaz. Kadınlara yöneltilmiş şiddet, daha üst düzeyde bir şiddetin yansımasıdır ve ona katkıda bulunmaktadır.
- Özellikle ev içi şiddet ve cinsel şiddet gibi sıradan (günlük) şiddet ve ayrımcılık konusundaki umursamazlık endişe vericidir.
- Ayrıca, azınlık ve göçmen kadınlar da ırkçılık ve ayrımcılığın her türünü içerecek biçimde ve artan oranlarda şiddete maruz kalmaktadırlar. Sınırlayıcı göç politikaları yüzünden, kayıtlı olmayan kadınların konumu daha da fazla endişe vericidir.
-Özellikle genç kadınların içinde yeraldığı cinsel istismar ve kölevari iş koşullarını içeren genç insan pazarlarının boyutu herkesi, sorunun çözümü konusunda hemen harekete geçmeye zorlamaktadır.
- Gelişmekte olan ülkelerde kadınlara yönelik şiddetin artmasındaki rollerinden dolayı (ekonomilerinin bozulması, silahlı çatışmalara silah sağlama ve cinsel istismar ve insan pazarları konusunda pazar sağlama gibi konularla) Avrupa ülkeleri ve diğer ülkeler eşit şekilde suçludur.
- Bazı kitle iletişim araçlarının, cinsel şiddeti önemsiz hale getiren tutumları yaygınlaştırma ve genel olarak genç insanları şiddetin sonuçlarına karşı duyarsızlaştırma yoluyla, onlar üzerindeki negatif etki yaratmasından endişe duymaktayız.
-Çoğu eğitim sistemi ve programı hala kadın hakları ve toplumsal cinsiyet konularına entegre olmaktan veya konuyla ilgili etkili önleyici ve bilinç yükseltici olmaktan veya şiddet mağdurlarının yükünü hafifletmekten çok uzak görünmektedir.
-Şiddet her toplumda çeşitli biçimde ortaya çıkmaktadır. Ancak, pek çok ailenin ve genç insanın yaşadığı yoksulluk ve toplumsal dışlanmışlık, onların kendilerini savunma konusunda yardımcı olabilecek kaynaklara ulaşmalarını engellemektedir."
Şiddeti önlemeye yönelik hükümlerin çoğunun politik kararlar gibi uygulanmamasından duyulan endişelerin dile getirildiği deklarasyonda, şu görüşlere de yer verilmiştir:
"Sivil toplum kuruluşlarının çabaları yeterince değerlendirilmemekte ve yetkililerce desteklenmemektedir. STK'ların üzerine çok yük bindirilmektedir, Sivil toplum kuruluşları ve gönüllülerin çalışmaları devletin sorumluluklarını unutturamaz ve yerine geçemez. Şiddet mağdurlarına yeterli destek mekanizmalarının sağlanmaması sorunun ağırlığının bilfiil (de facto) minimizasyonu anlamına gelmektedir.Cinsiyet temelli şiddet pek çok genç insanı etkilese de gençlik programları ve gençlik politikaları konuyu marjinal olarak ele almakta ve bu da gençlik politikalarının diğer hedefleri üzerinde negatif sonuçlar doğurmaktadır. Gençlik örgütleri, genç kadınlara yönelik şiddeti hedefleyen politikalar ve önlemlerin tanımı ve uygulanması konusunda nadiren bilgilendirilmekte ve nadiren bu çalışmaların içinde yer almaktadırlar.23
Dostları ilə paylaş: |