dünya kadınlarının eşit haklar ve eşit olanaklar elde etme mücadelesinin tarihçesi
Kadınlar “insan ve yurttaşlık hakları” deyiminin en başından beri kendilerini kapsamadığının farkındaydılar. Olympe de Gouges bu yüzden 1791’de “Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesini” ilan etmiştir ve o nedenle, “kadın cinsine yakışmayacak biçimde politika yapmaya kalkıştığı için” devrimci mahkeme tarafından giyotine gönderilmiştir. Ondan çok önce İngiltere’de bazı kadın yazarlar, “insanların, koşulsuz varolduğu öne sürülen doğal hakları”ndan niçin kadınların yararlandırılmadığını sormaya başlamışlardır. 1700 yılında yazar Mary Astell, “eğer bütün insanlar doğuştan özgürse, nasıl oluyor da bütün kadınlar köle doğuyor? Kadınlar, erkeklerin tutarsız, belirsiz, bilinmeyen, keyfi iradelerine tabi olduklarına göre, bu kölelik durumu değil de nedir?” diye isyan etmiştir.
19. ve 20. yüzyıldaki mücadeleleriyle kadınlar için eşit haklar elde edilmesinde önemli rol oynayan liberal feministler liberalizmin, bütün bireylerin toplumda aynı derecede eşit olduğunu savunan dolayısıyla somut toplumsal-ekonomik-cinsel eşitsizliklerin üzerinin örtülmesine hizmet eden “eşitsizlikçi” karakterini açığa çıkarmaya çalışmışlardır. Feministlerin asıl hedefi, kadınların “kamusal” alana girmesini önleyen ve onları eve hapseden yasaları ve uygulamaları ortadan kaldırmak olmuştur2.
İlk belgelenen kadın hareketi, 1909 Kasım’ında başlayıp 1910 Şubat ortalarında sona eren New-York tekstil isçilerinin genel greviyle başlamıştır. Kısa sürede hareket 20 bin kadın isçinin aktif katılımıyla bir kadın hakları savaşına dönüşmüştür.Bu hareketlerde 700’den fazla kadın tutuklanmış, binlercesi dövülüp, hakarete uğramıştır.3
1909’da Amerikan Sosyalist Partisi, Şubat’ın son Pazar gününü Ulusal Kadınlar Günü olarak ilan edilmiştir.
1910’da, Kopenhag’daki kadınlar 2. Enternasyonal Konferansında, uluslararası bir kadınlar günü olmasının gereğini vurgulamış ve bunu kabul ettirmişlerdir.
1911 yılı 19 Mart’ında, Avrupalı kadınlar, ilk kez bir uluslararası kadınlar gününü kutlamışlardır.
Aynı yıl İsviçre, Avusturya, Danimarka ve Almanya’da bir milyondan fazla kadın eşit haklar istemlerini dile getirmişlerdir.
Rus kadınları, 1913’den itibaren Amerikalılar gibi her Şubat ayının son pazarını bu kutlamaya ayırmışlardır. 23 Şubat 1917’de Petrograd’da yapılan bir kadın hakları protestosu savaş aleyhtarı bir ayaklanmaya dönüşmüştür, kadınlar “ekmek ve barış” sloganlarıyla polisle çatışmışlardır. Eski Rus takvimindeki 23 Şubat günü, Sovyet Devrimi’nden sonra kabul edilen Bati takvimlerindeki 8 Mart’a rastladığından, 1918’den itibaren Kadınlar Günü, Rusya’da 8 Mart’ta kutlanmaya başlanmıştır.
2. Dünya Savaşı ve ardından başlayan Soğuk Savaş yıllarının büyük bir bölümünde ise kadın hareketi çok fazla ilgi çekmemiştir.Ancak 1960larin sonunda hareket tekrar hız kazanmıştır. Ve tüm bunların sonucu olarak 8 Mart’ı UNESCO 1977’de Dünya Kadınlar Günü olarak açıklamıştır.
Bugün dünyanın pek çok ülkesinde kadınların oy hakkı vardır ve kadınlar eşit haklar elde etme mücadelesinde pek çok ileri adim atmışlardır. Yüzyılın başına oranla, özellikle gelişmiş ülkelerde somut başarılar elde edilmekle birlikte dünya geneline baktığımızda karşımıza çıkan veriler, henüz sorunların çözümlenmekten çok uzak olduğunu gösteriyor.
KADIN HAKLARININ KORUNMASI YOLUNDA GERÇEKLEŞTİRİLEN ULUSLARARASI ÇALIŞMALAR
Uluslararası düzeyde kadın haklarının korunmasına ilişkin en önemli adım Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'nin kabulü ile atılmıştır.
Birleşmiş Milletlerce ilkin 1975 yılında Mexico City'de, sonra 1980 de Kopenhag'da, 1985 de Nairobi'de ve 1995 de Pekin'de toplanan Dünya Kadın Konferansları'nda "Eşitlik, Kalkınma ve Barış" konularında uluslararası düzeyde kararlar alınmış, önemli saptamalar yapılarak, stratejiler, hedefler belirlenmiş ve üye ülkelere ulusal alanda bu çalışmaları yaygınlaştırmaları önerilmiştir. Birleşmiş Milletlerin kuruluşunu takiben ana organlarından biri olan Ekonomik ve Sosyal Konseye bağlı olarak 1946 yılında kurulan Kadının Statüsü Komisyonu kadın erkek eşitliğinin sağlanması yolunda kararlı çalışmalar yapmış ve kadınların toplumdaki statüsünün yükseltilmesinde önemli aşamalar kaydedilmesine katkıda bulunmuştur.
Kadınların yaşamın her alanında kalkınmaya katılımını ve kalkınmadan eşit pay almasını sağlamak üzere raporlar hazırlamak ve üye devletlere bu yolda önerilerde bulunmak, kadın hakları açısından acil çözüm bekleyen sorunlar konusunda tavsiye kararları çıkarmak Kadının Statüsü Komisyonu'nun başlıca görevleridir. Komisyonun Birleşmiş Milletler tarafından 1948 yılında üye ülkelerin onayına sunulan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin cinsiyet ayrımı yapılmaksızın kaleme alınmasında önemli rolü olmuştur.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, kadınların yüzyıllar boyu uğradıkları haksızlıklar göz önünde tutularak, cinsiyete dayalı eşitsizliğe karşı bilincin oluşumunda önemli bir yer tutmuş ve kadın haklarına yönelik çalışmaların hareket noktasını oluşturmuştur. Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonu'nun 1970'li yılların başında kadınların sorunlarına evrensel çözümler getirmek amacıyla kadının statüsü ve sorunlarını tespit etmek üzere yaptığı çalışmalarda, tüm üye ülkelerde kadınlara karşı ayrımcılığın farklı boyut ve görünümlerde devam ettiği sonucu ortaya çıkmıştır. Ayrımcılığın giderilmesi ve böylece kadın ile erkek arasında eşit haklara sahip olma ilkesinin yaşama geçirilmesi amacıyla dünya kadınlarının elele vererek etkin çalışmalar yapmasını sağlamak üzere 1972 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 3010 sayılı kararıyla "1975 Yılı Uluslararası Kadınlar Yılı" olarak kabul edilmiştir. Birleşmiş Milletler tarafından 1975 yılının Kadın Yılı olarak ilân edilmesi, kadın konusunun tüm dünya ülkelerinde odak noktası haline gelmesine yol açmıştır.41993 yılında toplanan BM İnsan Hakları Konferansında kabul edilen Viyana Deklarasyonu ve Eylem Programında "kalkınma dahil, medeni, kültürel, ekonomik, siyasal ve sosyal bütün insan haklarının evrensel, bölünemez, birbirine bağlı ve birbirleriyle ilgili olduğu; kadınların ve kız çocukların haklarının evrensel insan haklarının vazgeçilmez, bütünleşmiş ve bölünemez bir parçası olduğu" önemle teyit edilmiştir. 1995 tarihinde toplanan 4. Dünya Kadın Konferansında 185 ülkenin kabul ettiği ve ülkemizin de çekincesiz olarak imzaladığı Pekin Deklarasyonu'nun 14. maddesinde "kadın hakları, insan haklarıdır" hükmüne yer verilmiştir.5
Dostları ilə paylaş: |