Nahiv İlminin Tefsirdeki Kullanım Yerleri
Nahiv ilminin tefsirde kullanıldığı yerleri genel olarak üç alanda özetlemek mümkündür:
Birincisi; muteber olan kıraati dikkate almak suretiyle nahiv kaidelerinin ışığında ayetlerin manasını anlamak. Örneğin;
“إِنَّمَا يَخْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاءُ”1039 ayetinde yaygın olan kıraate göre “Allah” kelimesi mensub ve “el-ulema” kelimesi ise merfu olarak okunmuştur; bunun aksi şeklindeki kıraat ise şazdır. Dolayısıyla ayeti şöyle anlıyoruz: “Allah’tan kulları içinden ancak âlim olanlar korkar.” Şaz kıraatin manası yanlıştır. Çünkü bu kıraat muteber olmamakla birlikte eğer onu nahiv kurallarına göre mana edecek olursak zahirde yanlış ve batıl bir anlam ortaya çıkar ki bu, dini ve akli açıdan müsellem olan ilkelerle bağdaşmaz.
İkincisi; Kurân, olağanüstü bir fesahat ve belagate sahiptir. Sözün fesahat ve belagat kriterlerinden biri onun müsellem ve bilinen nahiv kaidelerine uygun olmasıdır. Dolayısıyla Kurân ayetlerini, müsellem nahiv kurallarına muhalif bir kıraati kabul etmek zorunda kalacağımız ve ayetin ondan başka tefsiri kaldıramayacağı şekilde tefsir edemeyiz. İşte bu tür yerlerde müfessirlerin tefsirdeki görüşünü kabul veya reddetmede nahiv ilminin rolü kendisini gösterir ve belli bir görüşün kabulü veya reddinde elimize bir ölçü verir. Şaz kıraatlerin beyanında bu tür durumlar görülmektedir. Bazı müfessirler bu kıraatlerin doğru olmadığına, nahiv kaidelerine aykırı oluşuyla istidlal etmişlerdir.
Üçüncüsü: Bazen bir ayetin bir bölümünde tek bir kıraat vardır ve bu kıraat da muteberdir. Fakat bununla birlikte bazı nahiv kaideleri gereği iki muhtelif mana elde edilmektedir ve bu da ayetin manasının bu hadde müphem ve mücmel kalmasına yol açmaktadır. Fakat diğer kaidelerin de dikkate alınmasıyla bir mananın sıhhati veya en azından tercihi ispatlanmış olur ve ayetin anlamı ortaya çıkar. Buna Abdest ayeti olarak bilinen
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا قُمْتُمْ إِلَى الصَّلَاةِ فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ إِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُوا بِرُءُوسِكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَيْنِ 1040
ayeti örnek verilebilir. Şii ve Sünni müfessirler arasında bu ayetin
“وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَيْنِ” bölümü üzerinde görüş farkı vardır.
Bu ayetin manası üzerinde görüş farklılıkları var1041 ama bizim maksadımız bu ayette geçen “وَأَرْجُلَكُمْ” kelimesinin irabını incelemek ve onun atfedildiği yeri bulmaktır. Şia müfessirleri onu “بِرُءُوسِكُمْ” ifadesine atfetmişlerdir.1042 Bunun neticesi olarak ayakların da baş gibi meshedilmesi gerektiğini söylemişlerdir. Fakat Ehl-i Sünnet onu mensup olduğu gerekçesiyle “وُجُوهَكُمْ” kelimesine atfetmiş ve ayakların da (meshedilmesi değil) yıkanması gerektiğini söylemiştir.
Yukarıdaki konuda Şii ve Sünni müfessirlerin arasında görülen bu ihtilafın giderilmesi ve ayetin sahih manasının bulunması, birtakım karinelere bağlıdır ve bunlardan biri nahiv kaidelerini bilmek ve onun sahih vechini bulmaktır.1043
Dostları ilə paylaş: |