Sözü Söyleyenin Özellikleri
Örfün güncel konuşmalarında muttasıl karine sayılan ve akıl erbabının konuşmalarında kendileri için kaynak saydıkları hususlardan birisi de sözü söyleyen kişinin özellikleridir. Yani konuşmacı, kendisinin hususiyet ve özelliklerini bilen muhataplara hitaben yaptığı konuşmada dinleyiciler, onun sahip olduğu özellikleri dikkate alarak onun ağzından dökülen kelime ve ibarelerden maksadını tespit ederler. Konuşmacı, maksadını ifade etmede kendi özelliklerini dikkate alarak kullandığı kelime ve ibarelerle yetinir. Örneğin; Eğer görme yeteneğini yitirmiş bir konuşmacı muhatabına “Sizi çok mutlu görüyorum” derse onun kör olma durumu dikkate alındığında burada kullandığı “görüyorum” ifadesiyle zahiri gözle görmediği, aksine başka yollarla muhatabının mutluluğunu algıladığı anlaşılır. Fakat konuşmacı görebilme yetisine sahipse “görüyorum” sözcüğünden zahiri gözle gördüğünü kastettiği anlaşılır. Yani bu karineye (konuşmacının özellikleri) dayanarak şairlerin, büyük şahsiyetlerin ve ariflerin ifadelerinde geçen “bade”, “mey” vb. sözcükler lügatteki gerçek anlamlarını kaybederek uygun değişmeceli anlamlar taşırlar.487 Kuran-ı Kerim kendi zahiri manasını ifade ederken insanların diliyle, örfte yaygın olan konuşma yöntemi ve akıl erbabı nezdinde kabul görmüş konuşma ilkeleriyle sohbet etmiştir. Kuran-ı Kerim’in tefsiri ve ayetlerin zahiri mefhumlarının maksadını anlamak da Yüce Allah’ın sıfatlarını dikkate alarak gerçekleşmelidir. Kelime ve cümleleri, onları her şeyden haberdar olan, her türlü hatalı konuşma ve aldatmadan münezzeh olan Yüce Allah’ın söylediği dikkate alınarak anlamak gerekir. Bu kaidelerin ayetlerin tefsiri ve zahirini anlamada birçok kullanım alanları vardır. Onlardan birisine örnek verilecek olursa Al-i İmran suresinin 97. ayet-i kerimesi buna uygundur. Ayette geçen “Her kim oraya girecek olursa güvende olur” cümlesini söyleyenin Allah Teâlâ olduğu göz ardı edildiğinde zahiren şu mana ortaya çıkar: Bu beyan, bir konudan haber veren bir cümledir ve o da şudur: Her kim Kâbe’ye girecek olursa her kötülükten güven ve âmânda olur. Görünüşte buna aykırı bir durumun gözlemlenmesi bu zahiri anlamdan vazgeçmek için kâfi değildir. Çünkü gerçeğe aykırı haber bolca bulunmaktadır. Ancak bu sözü söyleyenin Yüce Allah olduğu dikkate alındığında O’ndan gerçeğe aykırı bir sözün sadır olması düşünülemez. Bu yüzden söz konusu zahiri mana ortadan kalkmış veya en azından bu zahiri anlamın kastedilmediğine dair yakin hâsıl olmuştur. Veyahut da haber inşa makamındadır. Yani her kim oraya girerse dini konulara göre güvende olmalıdır.488 Veya özel bir takyit ile güvende olmak maksattır.489
Sözü söyleyenin özelliklerinin karine oluşu rivayetler tarafından da desteklenmiştir. Rivayete göre İmam Cafer-i Sadık (a.s) Ebu Hanife’ye şöyle buyurdu:
- Sen kimsin?
- Ebu Hanife.
- Irak halkının müftüsü sen misin?
- Evet.
- Onlara ne ile fetva veriyorsun?
- Allah’ın kitabıyla.
- Acaba sen Allah’ın kitabını; onun nasih ve mensuhunu, muhkem ve müteşabihini biliyor musun?
- Evet. Bunun üzerine İmam (a.s) şöyle buyurdu:
- Yüce Allah’ın “Oralarda gidip gelmeyi kolay bir hale getirmiştik; demiştik ki: Geceleri, gündüzleri emniyet içinde gezin, dolaşın oralarda”490 sözü hakkında bana söyle (o zaman) orası (dolaşılan yerler) neresidir? Ebu Hanife şöyle dedi:
- Mekke ve Medine arasıdır. İmam Cafer-i Sadık (a.s) yanında oturanlara dönüp şöyle buyurdu:
- Allah şahittir size yemin ediyorum; acaba Mekke ile Medine arasında yolculuk ettiğinizde canlarınıza kıyılıp, mallarınızın çalınmasından güvende olmadığınız bir gerçek değil midir? Dediler ki:
- Allah’a andolsun ki evet öyledir! Bunun üzerine İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurdu:
- Yazıklar olsun sana ey Ebu Hanife! Hiç şüphesiz Allah, gerçeğin dışında bir söz söylemez! Bana söyle o zaman Yüce Allah’ın “Her kim oraya girecek olursa güvende olur”491 sözünde bahsi geçen yer neresidir?
- Beytullah’ul Haram’dır. Hazret (a.s) etrafında oturanlara dönerek şöyle buyurdu:
- Allah şahittir size yemin ediyorum; acaba Abdullah b. Zübeyr ve Said b. Cübeyr oraya girdikleri halde öldürülmekten kurtulamadılar, öyle değil mi? Dediler ki:
- Evet, Allah’a yemin olsun ki öyle oldu. İmam Sadık (a.s) buyurdu:
- Yazıklar olsun sana ey Ebu Hanife! Allah, gerçek dışında bir şey söylemez! Bunun üzerine Ebu Hanife dedi ki:
- Ben Allah’ın kitabını bilmiyorum, ben sadece kıyas sahibiyim.492
Dikkat edilirse İmam Cafer-i Sadık (a.s) bu rivayete göre Ebu Hanife’nin yaptığı tefsiri batıl kılmak için Yüce Allah’ın gerçek dışı bir şey söylemeyeceği özelliğine istinat etmiştir.
Binaenaleyh Yüce Allah’ın sıfatlarının karine oluşu ve ayetlerin tefsirinde onlardan faydalanmak rivayetler tarafından da desteklenmiştir.493
Dostları ilə paylaş: |