Eserin özgün adı: روش تفسیر قران Reveş-i Tefsir-i Kur’an Yayın Yönetmeni



Yüklə 3,24 Mb.
səhifə94/249
tarix03.01.2022
ölçüsü3,24 Mb.
#47656
1   ...   90   91   92   93   94   95   96   97   ...   249
Yanlış Bir Tespit

Günümüz yazarlarından birisinin; herkesin dilini anlamanın, onun iç dünyası ve etkisi altında kaldığı dünya görüşüne bağlı olduğu; konuşmacının sözünü anlamada onun deruni dünyası ve dünya görüşünün etkili olduğu konusunda bir sözü vardır.

Başka bir ifadeyle bu sözün içeriğinde konuşmacının özellik ve niteliklerinin karine oluşu vardır. Bu görüş kısmen doğru olsa da içeriğinde hatalı bir konu göze çarpmakta ve ona dayalı olarak yanlış sonuçlar elde edilmektedir. Şimdi bu görüşü inceliyoruz:

Sözü geçen yazar şöyle yazmıştır:

Birisinin hayat tarzı ve dünyasını tanımadığınız müddetçe onun dilini de doğru anlayamazsınız. Herkesin dili, onun dünyasından bir parçadır ve onunla tam bir uyum içerisindedir. Birisini tanımanın şartı, ötekisini bulmaktır. Bu söz, öncelikle bir ibarenin birkaç dünyada, birkaç mana ifade etmesini gerektirir. Bu tıpkı bir mukaddimenin birkaç farklı mukaddimenin yanına geldiğinde birkaç netice vermesi gibidir. Bir sözü iyi anlamanın diğer şartı ise konuşmacının dünyasını iyi bilmektir. Dünyalar birbirine yaklaşmadıkça; anlayışlar ve diller de birbiriyle aşina olamaz. Bunun gerektirdiği üçüncü şeyse şudur: ortaya çıkan ve zuhur eden görecelidir ve zihnin özel bilgilerle ünsiyeti özel bir zuhur ve çıkışın oluşumunda kesin etki gösterir. Birisinin dilinden onun dünyası anlaşılamaz. Ama aksine onun dünyası diline can ve kuvvet verir. Gerçi konuşmacı kendi sohbetinde tecelli etmekte ve ortaya çıkmaktadır ama konuşmacıyı iyi tanıyan kimse bu tecelli ve tezahürü daha iyi anlar… Konuşmacı ve teorisyenin dünyası ve dünya görüşünü iyi bilmekle ona ait metin ve görüşleri daha iyi anlamak mümkün olur. Bu konu hem dini, hem de dini olmayan derinlik ve öğretilerde de geçerlidir. Dini öğretilerde Allah ve Resulünü (s.a.a) tanımak Yüce Allah’ın sözünü anlamanın en büyük şartıdır. Bu manada dini kabul etmek Allah’ın varlığını kabul etmeye bağlı değildir ki dini anlamak da yaratıcının zat ve sıfatlarını tanımaya bağlı olsun.”495

Gerçi herkesin dilini anlamak onun dünyasını tanımaya; yani onun hariçteki dünya hakkındaki algı ve düşüncelerini bilmeye bağlıdır. Konuşmacının dünyası ve dünya görüşünün onun sözündeki etkisi inkâr edilemez. Fakat bu konunun oluşturduğu üçüncü gerekçeye göre zuhurun göreceli oluşu doğru değildir. Çünkü daha önce de ifade edildiği gibi her sözün zahiri anlamını elde etmek için birtakım kurallara uymak gerekir ve onlardan birisi de sözün karinelerini dikkate almaktır. Bu karinelerden birisi, konuşmacının özellikleridir; başka bir değişle konuşmacının dünyası ve dünya görüşüdür. Konuşmacının nitelikleri ve dünya görüşünü de kapsayan sözü geçen kurallara uyulması ve sözün karinelerinin tümünün dikkate alınması ile sözden ortaya çıkan mana ve bu zuhurun konuşmacının maksadı olması herkes için eşit düzeyde anlaşılmaktadır. Buradaki zahiri mananın göreceli olmasının bir anlamı yoktur. Elbette bir ibare, beraberindeki karinelerin farkı hasebiyle farklı şekilde ortaya çıkıp, zuhur edebilir. Bu yüzden farklı konuşmacıların ağzından dökülen bir cümle farklı zahiri anlamlar verir. Aynı zamanda eğer bir söz tüm karinelerle birlikte değerlendirilirse bir manada zuhur ederken karinelerden bazıları göz ardı edilirse başka bir manada ortaya çıkar. Fakat bir sözün tüm karineleri dikkate alındığında ortaya çıkan zahiri manası birden fazla değildir.

Mezkûr yazarın bir diğer sözü de şudur: “Zihnin özel bilgilerle ünsiyeti özel bir anlamın oluşumunda kesin etki gösterir.” Bu söz de tartışılır. Çünkü eğer özel bilgilerden kastettiği şey sözün karineleriyse bu söz doğrudur. Fakat bu zuhurun göreceli olmasına yol açmaz. Yok, eğer özel bilgilerden söze ait karineleri kastetmiyorsa söylediği söz yanlıştır. Zira konuşmacının kendi sözü için karine kılmadığı bir bilgiyi onun sözünü anlamada nasıl etkin kılabiliriz ki? Yine eğer “daha iyi anlamak” ibaresinden maksadı zuhurun göreceli olacağı konusuna bağlıysa söylediklerimizin ışığında bu da yanlıştır.

Bu sözdeki diğer bir sorun da onu genel ve külli saymaktır. Konuşmacının özelliklerinin onun sözünün anlaşılmasında mutlak bir tesiri yoktur. Çünkü konuşmacının ancak sözü irad ettiğinde veya sözün anlamı muhataplar tarafından anlaşıldığı zaman bilinen özellikleri karine olabilir ve onun maksadını anlamada istifade edilebilir.




Yüklə 3,24 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   90   91   92   93   94   95   96   97   ...   249




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin