Sözün Makamı
“Makam” lügatte kıyam edilen yer ve mekân, rütbe ve konum anlamına gelmektedir.515 Burada sözün makamından maksat, konuşmacının gerçekleştirmek istediği genel ve külli hedefidir. Mesela bir konuşmacı bir şahsı methetmek için bir söz söylediğinde, methiye makamında konuşmuştur denilir. Eğer birisini tahkir edip, yermek isteyerek konuşursa, tahkir ve yergi makamında söz söylemiştir denilir. Bir konuyu ispata çalışmak ve delil ikame etmek için konuşursa istidlal makamındadır denilir. Eğer rakibini ikna etmek ve bir konuyu ona ispatlamak için onun da kabul ettiği konuları ileri sürüyorsa cedel ve münazara makamındadır denilir.
Örfi söyleşilerde sözün makamı kelimelerin delaletinde etkili olmakta ve sözün manasını belirlemektedir. Yani eğer bir konuşma birisini övme makamında dilden dökülmüşse kelime ve cümlelerin manaları övgüye uygun anlamda belirginlik kazanır. Eğer birisini yermek makamında ağızdan çıkmışsa sözcük ve onların oluşturduğu terkipler hiciv ve yergi anlamına uygun manada zuhur eder. Bu esasa göre ayetlerin tefsirinde sözün makamı dikkate alınarak kelimeler ve cümlelerin anlamı elde edilmelidir. Zira defalarca ifade ettiğimiz gibi Kurân-ı Kerim ayetlerinin zahiri manası, örfi konuşmalarda yaygın olan yönteme mutabık şekilde elde edilmelidir. Bu yüzden müfessirler bazı yerlerde ayetleri tefsir etmek için sözün makamından faydalanmışlar ve getirdikleri manada ona istinat etmişlerdir. Örnek olarak Alusi, “Birbirlerine neyi soruyorlar”516 ayetinin tefsirinde şöyle demiştir: “…soruyorlar” sözcüğündeki zamir Mekke halkına dönmektedir. Gerçi öncesinde Mekke halkından söz edilmemiştir. Çünkü onların hissedilen hazır bulunuşları buna gerek bırakmamıştır. Buna ilave olarak onlardan direkt söz edilmemiş olmasının, aslında onları tahkir etmek ve küçümsemek anlamında bir nükte taşıdığını söylemişlerdir. Zira Hekim olan Kurân-ı Kerim’in makamı onlar hakkında söz etmekten yücedir. Bunun tersi düşünülemez; çünkü makam buna engeldir.”517 Her ne kadar bazı yerlerde zikredilmeme durumu, ta’zim ve yüceltme manasına gelse de, burada sözün makamı (ki ahireti inkâr edenleri tehdit etmek ve onları bu inkârdan vazgeçirmektir) bu tevehhüm ve kuruntuya bir engeldir. Makam karinesi, onların zikredilmemesini tahkir ve küçümsemede belirgin kılmıştır.
Allame Tabatabai kendi tefsirinde “Kitab’un Merkum”518 ayetinin açıklamasında “merkum” kelimesinin manasının beyanında önce Rağıb İsfehani’den “Rakm” kelimesinin kalın çizgi anlamına geldiğini, bazıları da onun bir yazıya nokta koymak anlamına geldiğini; Yüce Allah’ın “Kitab’un merkum” sözünde her iki şeklin de geçerli olabileceğini naklettikten sonra şöyle yazmıştır: “İkinci mana makam519 ile münasiptir. O halde bu kelime onlar için mukadder kılınmış şeyin aşikâr olduğuna ve hiçbir belirsizliğin bulunmadığına işarettir. Yani mukadder kılınmış bu kaza asla değişmez.”520
Binaenaleyh sözün makamının karine oluşu akıl erbabı arasında değişmeksizin süregelen konuşma kurallarına uygun bir yöntem olmakla birlikte Sünni ve Şia müfessirlerinin de istinat ettikleri bir konudur.
Dostları ilə paylaş: |