İki Noktanın Hatırlatılması
a) Her ne kadar önceki sayfalarda ayetlerin iniş atmosferinin bir karine olduğu ispatlanmış olsa da şöyle bir gerçek daha vardır. Tefsir kitaplarında ayetlerin altında sebeb-i nüzul veya şa’n-ı nüzul başlığı altında zikredilmiş olan veyahut “Esbab-ı Nüzul” kitaplarında toplanmış olan sözlerin tümüne itimat edilemez. Dolayısıyla ayetlerin mefhumunu anlamada onların tümünden istifade edilmez. Çünkü onların birçoğu sağlam ve muteber senetten yoksun hatta bazılarının uydurulmuş olduğundan en ufak bir şüphe yoktur. Her ayet için özellikle zikredilmiş olan sebeb-i nüzul ve şa’n-ı nüzul şudur; metin, delalet ve muarızı olmaması yönünden dikkatle incelenmeli, ancak doğru oldukları ispatlandıktan sonra ayetlerin tefsirinde onlardan faydalanılmalıdır. Elbette bunların doğruluğunun ispatı, yalnızca rivayetlerin senedindeki ricalin sağlam kişiler olmasını ortaya çıkarmaz; tarihi tevatür ve kesin karinelerle birlikte oluşu; mesela ayetlerin mefhumu ile tenasübü gibi diğer yollara da başvurmak gerekir.
Esbab-ı nüzul ismiyle zikredilmiş olan konuların hepsinin güvenilir olmadığı ve gerçekliğinin araştırılması gerektiği hususu diğerlerinin de az çok dikkate alındığı açık bir meseledir.480 Fakat dikkat edilmesi gereken ancak göz ardı edilmiş olan asıl mesele şudur: Eğer bir ayet veya birkaç ayet için sebeb-i nüzul, şa’n-ı nüzul ya da iniş atmosferini oluşturan unsurlardan biri nakledilirse ancak bunların gerçek dışı olduğunun kesinleşmesi veya muteber bir delille aşikâr olması durumunda dikkate alınmamalıdır. Ama eğer bunların sahih olması ihtimali varsa ayetlerin mefhumunu onları göz ardı ederek anlayıp, Allah’a isnat etmek doğru olmaz. Çünkü sahih olma ihtimalini verdiğimiz ölçüde ayetlerin gerçek mefhumu olma ihtimali söz konusudur. Yani ayetler sözü geçmiş atmosferde inmiş olabilirler. Sonuçta da bu atmosferin göz ardı edilmesiyle anlaşılacak mananın ayetlerin gerçek manası ve yüce Allah’ın muradı olması kesin değildir. Dolayısıyla bu tür durumlarda, müfessir ayetlerin muhtemel iniş koşullarını dikkate alarak tefsir yapabileceği gibi onları dikkate almadan da yapabilir. Ancak bu tefsirlerden her birisini Yüce Allah’a isnat etmekten kaçınmalı ve iki mana arasındaki ortak anlamı ayetin kesin mefhumu olarak ifade etmelidir.481
Binaenaleyh tefsir ve Kuran ilimleri kitaplarında sebeb-i nüzul, şa’n-ı nüzul, nüzul zamanı, nüzul yeri ve kültürü başlıkları altında anlatılan konuları üç gruba ayırmak mümkündür:
1- Doğruluğu ve itibarı kesin veya muteber bir delille ispatlanmış olan hususlar
2- Yanlışlığı ve muteber olmayışı kesin olan hususlar
3- Doğruluğu ve yanlışlığına dair herhangi bir delil olmayan hususlar
Ayetlerin tefsiri yapılırken birinci gruptaki konular mutlaka dikkate alınmalı ve ikinci gruptakiler de göz ardı edilmelidir. Üçüncü grup konusundaki çözüm yolu ise daha önce zikredilmişti.
b) Bilinen kesin bir konu vardır ve o da şudur: Sebeb-i nüzul ve şa’n-ı nüzul, ayetlerin lafzındaki umumu tahsis etmediği gibi ıtlağı da takyit etmez. Çünkü ayetin inişine sebep teşkil eden veya ona şa’n-ı nüzul olan bir olayın özelliği ayetlerde kullanılmış olan sözcük ve ibarelerin umumiyeti ile çelişmediği için ondan vazgeçilemez. Ayetin şa’n-ı nüzul veya iniş sebebi genel bir hükmün bir mısdakı olması veya ondan bir hadise olması, bu hükmün iniş sebebinin ise genel olmasında nasıl bir sakınca olabilir? Başka bir ifadeyle ayetin umumiyeti külli bir büyük önerme, bir kübradır ve küçük önermenin yani suğralarından birinin vuku bulması onun inişine sebep teşkil etmiştir.
Sözü geçen nokta tefsirciler ve Kuran ilimleri uzmanlarının tümüne yakınının üzerinde ittifak ettiği bir konu olduğundan bunun üzerinde fazla durmaya gerek yoktur.482 Ama dikkat edilmesi gereken bir husus vardır ve o da şudur: Bazı ayetlerde mevcut olan bir takım karineler açık ve net olarak umumi bir lafızdan hususi bir mananın ifade edildiğini ispatlamaktadır. Bir başka değişle ayette sözü edilen konu somut bir vakadır ve umumi lafız ayetin nazil olduğu zamandaki özel bir mısdaka işaret etme unvanı taşımaktadır. Bu tür yerlerde sebeb-i nüzulün tahsis edici olmaması kuralı işlemediğinden ona dayanarak ayeti özel manasının dışına taşıyıp genelleştirmek doğru olmaz. Bu tür yerlerde aslında umumi bir mefhum yoktur ve hal böyle olunca da bu kurala dayanarak sebeb-i nüzulün onu tahsis etmediğinden söz ederek tüm fertleri kuşatacak şekilde genelleştirelim. Örnek olarak aşağıdaki iki misale dikkat edelim:
1- “İnsanlar onlara: İnsanlar size karşı (ordu) topladı onlardan korkun” dediklerinde bu onların imanını arttırdı ve şöyle dediler: “Allah bize yeter! O ne güzel vekildir.”483
Ayetin zahirinden de çok net bir şekilde anlaşıldığı gibi ayette geçen insanlar tüm insanları kapsamamaktadır. Bu ayet için zikredilmiş olan iniş sebeplerine müracaat ettiğimizde anlaşılan şey “insanlar” ifadesinden Neim b. Mesud’un veya Ebu Süfyan’ın tavsiyesi üzere Medine’ye gelip, Müslümanlara Ebu Süfyan’ın bir ordu hazırladığını haber vererek onları korkutan Abdu Kays kabilesinden bir kafilenin olduğudur.484 Dolayısıyla ayetin mefhumunun somut bir vaka olması hasebiyle onu tahsis edici değil diye diğer alanlara yaymak doğru değildir.
Dostları ilə paylaş: |