Menzil i kasaba i Gekbiziyye: Bu dahi bâlâda mevsûfdur.
Andan ( ) sâ‘atde Kemikli Alî Baba Sultânı ziyâret edüp yine garba karye i Pendik'i ve karye i Kartal'ı ve cisr i Bostâncıbaşı'yı ubûr edüp karye i Kadıköy'ü geçüp hamd i Hudâ sıhhat u selâmet ile sene 1058 mâh ı Cemâziy-i âhirin âhirinde şehr i azîm ve belde i kadîm Üsküdar ı dâr ı edîm; hakkâ ki edîm i arzda misli yok bâğ ı İrem-misâl âb [u] hevâsı ve binâsı latîf arz ı mukaddese hudûdunda şehr i azîm idüğü cild i evvelimizde Belde i Tayyibe ya‘nî şehr i Kostantıniyye evsâfında mevsûf bir şehr i ma‘rûfdur.
Andan Bismillah ile cümle atları ve katar ve bârhanemiz keştîlere tahmîl edüp mütevekkilen-i ala'llah Halîc i İslâmbol üzre cereyân edüp
Menzil i evsâf ı şehr i bî-misâl, kal‘a i Kostantıniyye i nazargâh ı Zü'l-celâl ya‘nî İslâmbol ı dârü'l-ikbâl
( ) ( ) ( ) ( ) ( )
Hamd i Hudâ hânemize cümle dâbbeler ve huddâmlarımızla vâsıl olup ibtidâ vâlide i müşfikamızın dest i şerîflerin bûs edüp ve hemşîrelerimin çeşm i pür-nûrların bûs edüp andan yine atıma süvâr olup ahde vefâ içün ibtidâ Ebâ Eyyûb ı Ensârî hazretlerin ziyâret edüp anda bir kurbân nezrimizi rızâullah zebh edüp erbâb ı müstahıkka bezl edüp rûh ı şerîfleriyçün bir hatm i şerîfe bed‘ edüp yine hânemize gelüp ol gice hâb ı râhatda yatup merhûm ve mağfûrun leh pederim vâkı‘da görürüm "Seyâhat, ticâret [ve] ziyâretin mübârek olup şefâ‘at ı Resûlullah dahi müyesser ola. Safâ geldin, hoş geldin, hamd i Hudâ boş gelmedin. Er Sultân tarîkında er köçeği olmuşsun. Bizi hayr du‘âdan unutma" deyü hakîre Bismillah ile sûre i Elhâkümü't-tekâsür'ü üç kerre okudup hâbden bîdâr olup ale's-sabâh akrabâlarımızla Unkapanı'ndan bir kayığa süvâr olup Tershâne ardında mezâristânımıza varup ibtidâ peder i azîzim ziyâret edüp üç kerre sûre i Elhâkümü't-tekâsür'ü tilâvet edüp ve bir hatm i şerîfe şürû‘ edüp tâ Ebü'l-feth asrından berü medfûn olan ecdâdlarımız ziyâret edüp bükâ yı nâliş ederek yine hânemize gelüp merhûm ve mağfûrun leh pederimizden intikâl eden mâlımız alup cümle kabz edüp helâl mâl ı zülâlimizden iki bin altun Hacc ı şerîf râhına nezr edüp İslâmbol içre cümle ehibbâ ve dûstânlar ile mülâkât ve müşerref olup cân sohbetleri ederken hikmet i Hudâ bin elli sekiz Receb'inin on sekizinci gün yevmü's-sebtde vakt i sabâh İslâmbol içre bir gulgule ve velvele i Rûm olup cemî‘î askerî tâ’ifesi ve gayrı dâğ ı derûnu olan dilgîr ibâdullah ve gayrılar guluvv i âm edüp pür-silâh Atmeydânı'nda ve Etmeydânı'nda ve İslâmbol içre meşhûr on iki meydânda âdem deryâsı cem‘ olup Atmeydânı'na alem i Resûlullah ile bu kadar mahluk ı Hudâ cem‘ olup sadâ yı Allah Allah'a rehâ buldurdular.
Der-beyân ı hal‘ i Sultân İbrâhîm ve katl-şoden Vezîr Hezârpâre Ahmed Paşa ve Cinci Hoca ve Mülakkab Molla yı İslâmbol ve kâr ı âkıbet i sa‘îd u şehîd Sultân İbrâhîm Hân b. Sultân Ahmed Hân, ahi's-sultân Murâd Hân
tâbe serâhümâ rahmetullahi aleyhim ecma‘în.
Sene ( ) târîhinde pâdişâh ı mağfûr İbrâhîm Hân cülûs etdükde Sultân Murâd ı Râbi' vezîri Kara Mustafâ Paşa sadrıa‘zam bulunup hayr-hâh ı devlet bir vezîr i dilîr idi. Anı katl edüp cümle musâhibîn ve cüceler ve bî-zebânlar ve tavâşî Arablar ve haseki ve nisvân ve sâhib i ısyân musâhibeler ve gayrılardan Musâhib Cinci Hoca ve Mülakkab İslâmbol Mollası ve Sadrıa‘zam Tezkireci Ahmed Paşa ve gayrı musâhibler Kara Mustafâ Paşa'dan sonra cümle taraf taraf fürceler bulup ol pâdişâh ı sâde-dili niçe bin tatlı dil ile urûkuna girüp gûnâ-gûn hevâ [vü] hevese düşürüp ve vüzerâ ve vükelâ ve a‘yân ı ulemâ ve sulehâlardan celb i mâl içün irtişâya dadandırdılar ve pâdişâhı zinâ sohbetine meyl etdirdiler. Ve Mısr'dan gelen hazîneyi cümle Melekî Bola'ya ve Şekerpâre Bola'ya ve Telli Haseki ve Saçbağı Haseki'lere birer Mısr [370a] hazînesi ihsân etdirdiler. Ve bir hazîne i Mısr dahi Cinci Hoca'ya ve sûr ı hümâyûnlara ve Ahmed Kolu Çingâne sâzendelerine ve harâb olmuş sarâyların tamîr [ü] termîmine ve semmûr kürk döşeli niçe sarâylar tertîbine ve niçe bî-ma‘nâ yire hazîneler itlâf etdirüp bin elli dörd târîhinde iken cemî‘î hâs harâcları elli sekiz târîhiyle füruht etmeğe başlayup tedâhül olup îrâd yok masrûf ı bî-ma‘nâ çok olup kula mevâcib çıkmaz olup Cezîre i Girid'e imdâd ve hazîne gitmez oldu. Bir kerre kul gulüvv edüp hayli fetret olup bu harekât ı gulüvden Vezîr ve Cinci ve Kıncı Hocalar ve sâ’ir musâhib ve musâhibeler mücâb olmayup Cezîre i Girid'de Serdâr Deli Hüseyin Paşa asâkir i İslâm büryân u giryân u nâlân olup, bre bize imdâd el-amân deyü feryâd etmede. Beri tarafda Cinci Hoca'lar hünkârdan bir ân münfekk olmayup pâdişâh yanında Hoca'dan gayrı mukarreb bir merd i ferd yok idi. Sadrıa‘zam ve vâlideden tekarrübü ziyâde idi. Padişah hantava ve koçuya ve altı katırlı taht ı revâna binse, bile süvâr olurdu. Ve her giz nasîhat edenlere Cinci Hoca rîş hand edüp yüzlerine gülerdi. Ve her sâ‘at ol pâdişâh ı mazlûmu hoş-âmed kelimâtlar ile mağrûr edüp sû’ i tedbîrler ederdi. Zîrâ umûr ı devletde bir iş görmüş değil idi. Za‘afrânborlu nâm şehirde Şeyh-zâde nâm bir suhte idi. Âsitâne'ye gelüp Unkapanı'nın iç yüzünde Fil Yokuşu'nda Hâmid Efendi Medresesi'nde Hakîr; Ahfeş Efendi'den Molla Câmî tilâvet edüp Kitâb ı İbn Hâcib Kâfiye'yi i‘râb ederken bu mezkûr Cinci Hoca, Ahfeş Efendi üstâdımızdan Kitâb ı Izzî okurken hikmet i azîz ismine mazhar düşüp bir günde izzet bulup sa‘âdetlü pâdişâha Surh-bâd ve Gencü'l-arş ed‘ıyyelerin tilâvet edüp bi-emrillah İbrâhîm Hân hoş-hâl olup Şeyh-zâde'nin ismi Cinci Hoca olup iştihâr buldu. Ammâ Hudâ âlimdir, şerîkimiz olması cihetiyle keyfiyyet i hâli ma‘lûmumuzdur. İlm i da‘vetden bir hurûf bilmezdi. Ancak baht [u] tâli‘i bu zamân müsâ‘ade edüp ol dahi fülk i atlas ı bukalemûnda pây-bâflık edüp sağa ve sola gûnâ-gûn mekikler atdı. Hattâ hakîr bu seyâhatimizde Erzurûm'dan gelüp gördüm, Civân Kapucıbaşı sarâyına havâle bir sarây ı azîm binâ etmiş kim evc i âsumâna ser çekmiş. Hakîr bu sarây ı balayı temâşâ ederken bir bevvâb gelüp "Buyurun, sizi efendi hazretleri ister" dedi. "Efendiniz kimdir" dedim. "Hünkâr hocası bu sarây sâhibi ister" dedi. Hakîr nerdübândan urûc edüp dîvânhâne i âlîsine çıkup gördüm. Yetmiş seksen semmûr kürklü huddâmân ı mümtâz civân miyân-beste olup dururlar. Hakîr gördüm, sadr ı âlîde bir küçük destâr ı ulemâ ile ber-karâr siyâh sakallı bir çelebi kimesne oturur. Ammâ sâhib i hâne kankısı idüğü ma‘lûmım değil. Hemân levendâne cümle huzzâra hıtâben "Es-selâmü aleyküm ey âşıkân" dedim. Hemân sadrdan "Ve aleyküm selâm! Hâmid Efendi Medresesi'nde Şeyh-zâde hakîrin şerîki karındaşım, cânım" deyüp ayâğ üzre kalkup hakîrin elin eline alup öpüşüp kucaştık. Ammâ alimallah bilemedim. "A benim cânım! Dağ âdemi olup levend olmuşsun. Ne bu bizimle bîgâne âşinâlık?" dedikde ol mahalde bile düşüp "Sultânım, yâr ı kadîmim, ömrüm, cânım, şerîkim ve çelebim Şeyhzâde azîzimsin" dedim. "Safâ geldin, hoş geldin! Kahve içmez, şerbet getirin" dedi. "Nedir bu sarây, ne temâşâ ederdin sultânım?" "Defterdârzâde Mehemmed Paşa ile bu şehirden gideli iki buçuk sene oldu. Bu imâristânı görmemişdim. Hamd i Hudâ güzel imâr olmuş. Hudâ mübârek eyleye" dedikde {Târîh i Sarây ı Cinci Hoca:
Mu‘allâ devlet-âbâd oldu bu menzil mübârek-bâd1
Diğer târîh:
Yümn i devletle ( ) ola da’îm bu makâm} 2
"Evliyâ Çelebi! Medrese köşesinde sizinle ilme meşgûl olduğumuz sebebiyle Cenâb ı İzzet ilm [u] berekâtıyla bu sarây ve Üsküdar'da ve vilâyetimizde ve niçe yerde çiftlikler ve niçe gûne ihsân [u] in‘âmlar etdi" deyü bî-had hamd [u] senâ etdi. Hakîr eyitdim "İnşâallah sultânım! İlm tilâvet etmede şerîk idim. İnşâallah devletinizde dahi dünyâlığile şerîk oluruz" dedikde "Vallahi bî-tekellüf olduğundan hazz etdim. Bre hazînedâr gel" deyü hazînedârın kulağına bir güft [ü] gû edüp bir ândan sonra bir kîse guruş ve bir yeşil çukaya kaplu kunduz siyâhı bir semmûr kürk ve bir lokmalı bol kadı haftânı el-hâsıl başdan başa bir kat esvâb ihsân edüp ta‘âm tenâvül edüp destûr deyüp giderken aşağı inüp gördüm, binek taşında bizim at yerine bir fil i Mahmudîye [370b] benzer bir küheylân at, Şâm didiği ve sîm eğerli ve vüzera rahtlı bir küheylan at, "Efendi size ihsân etdi" deyince yine efendi huzûruna çıkup "Sultânım! Bizi hâkden ref‘ eyleyüp piyâde iken atlandırdınız. Hudâ sizden râzî ola" deyüp temennâ edüp yine ata binüp hâneme gelüp sehl istirâhat etdikde ba‘de'l-asr ânî gördüm, bir hây hû ile elli aded hammâl yükü kahve şeker ve şem‘ i asel ve revgan ve asel ve'l-hâsıl gûnâ-gûn me’kûlât [ü] meşrûbât ile hâne i tehim mâl-â-mâl ni‘met i Rabb i Rahîm olup cihân cihân hazz edüp gelen âdemine bir şerbetî yağlık verüp gitdi.
Hikmet iki kerre varmak müyesser olup âhir[i] mezkûr fetret mahallinde cezîre i Girid'den feryâdcılık ile kul kethüdâsı Kara Murâd Ağa geldikde Murâd Ağa'dan bin kîse ve bu kadar şemmâme amber ve yetmiş tahta semmûr ı bî-nûr kürk ve iki haseki câriye i duhter i pâkize-ahter taleb etdiler. Hemân Murâd Ağa cümle yeniçeri odalarına ve sipâh ağalarına haber edüp cümle sipâh Atmeydânı'na ve cümle yeniçeri Etmeydânı'na cem‘ olup guluvv ı âm ile Allah Allah diyerek cümle asâkir i İslâm yek-dil [ü] yek-cihet olup Sultân İbrâhîm Hân ı mazlûmu sırça sarâyda haps edüp yerine ciğer-kûşesi Mehemmed Hân'ı pâdişâh edüp cümle vüzerâ ve vükelâ ve ulemâ ve sulehâ bî‘at edüp Mehemmed Hân müstakil pâdişâh olup Mevlevî Koca Dervîş Mehemmed Paşa vezîria‘zam olup Kara Murâd Paşa yeniçeri ağası olup Tezkireci Vezîria‘zam Ahmed Paşa ihtifâ etdi. Ertesi ale's-sabâh Ahmed Paşa'yı ( ) ( ) hânesinde muhtefî bulup Koca Vezîr, Şehzâdebaşı'ndaki hânesinde ma‘nûken katl edüp ale's-seher leşini at hamalları Atmeydânı'na bırağup ol guluvv i âmda Mülakkab oğlan püzevengi; İslâmbol mollasın Yeni Câmi‘de ulemâ mâbeynine komayup "Vurun mel‘ûnu" dediklerinde Yeni Câmi‘ nerdübanları üzre askerî tâ’ifesi kılıç üşürüp pâre pâre ederek leşini Ahmed Paşa na‘şesinin yanına bırakdıklarında cümle asker dahi Ahmed Paşa'nın leşine kılıç üşürüp niçe bin pâre etdiklerinde "Hezârpâre Ahmed Paşa" derler. Cümle yağın dâ’ i devâdır deyü sızı içün semin ve semenin yağmâ edüp ân ı sâ‘atde üstühânları kaldı. Ba‘dehû Cinci Hoca'yı katl edüp üç bin kîse mâlı kalup bu kadar mâl [u] emlâkin mîrîye zabt etdiler. Hattâ hakîre verdiği atı emîr i ahûr tarafından su’âl etdiler. Hakîr aslâ vücûd vermeyüp ata binüp İslâmbol içre reftâr ederdim. Ba‘dehû cümle musâhib i bed-hâhların kimin katl ve kimin nefy i beled ve kimin azl i ebed etdiler. Hattâ musâhibe avretlerden Şekerpâre Bola vâlidemiz şekilliyi Mısır'da İbrim'e nefy etdiler. Ve Melekî Bola'yı nefy edüp sâ’ir nisvânları ve sâhib-isyân-ı bed-hâhları Eski Sarây'a nefy edüp her bir hasekiyi birer vüzerâ ve a‘yân [u] eşrâfa verdiler. Ertesi ale's-sabâh alay ı azîm ile Sultân Mehemmed Hân'ı Ebâ Eyyûb ı Ensârî hazretleri ziyâretine götürüp anda kılıç kuşadup alay ile Mehemmed Hân'ı Edirnekapusu'ndan berü getürüp ecdâd ı ızâmı Ebü'l-feth'i ve Sultân Bâyezîd i Velî'yi, dedesi Sultân Ahmed Hân'ı ziyâret edüp sarây ı âlîsinde hâs odada karâr etdi. Ertesi gün İslâmbol içre bir azîm velvele kopup "Bre Sultân İbrâhîm sırça sarây;dan boşanmış, Bostâncı Ocağına varup dahl düşmüş. Cümle sarây halkı pâdişâhımızın uğurunda kırılup yine İbrâhîm Hân'ı pâdişâh ederiz" deyüp cümle ibâdullah silâhlanup Atmeydânı'nda niçe yüz bin âdem cem‘ olunca Abdürrahîm Efendi şeyhülislâm idi, andan fetvâlar alup Koca Mevlevî Vezîr ve Kara Murâd Ağa ve Emîr Paşa ve niçe iş erleri sırça sarâya varup Koca Vezîr Cellâd Kara Alî'yi hezârân deyenek ile ura ura sırça saraya koyup Cellâd Kara Alî Bismillah ile içeri sırça sarâya girince mazlûm İbrâhîm Hân "Cânım usta Alî, niye geldin" der. "Hünkârım! Cenâze namâzın kılmağa geldim" der. Hünkâr "Vallahi ben de kılarım. Yûsuf Paşa lalam Hanya'yı feth edüp geldikde sana öldürtdüm, namâzın kılmadım. İşte şimdi kılalım" dedikde hemân Cellâd Kara Alî, İbrâhîm Hân'a kelb i akûr gibi sarılır. İbrâhîm Hân gürbüz tüvânâ er server i hünerver olmağıla Kara Alî'yi alt edüp birbiriyle küşte-gîrlik ederken Kara Alî'nin bir şâkirdi mel‘ûn yetişüp İbrâhîm Hân'ın cân evine bir diz bendi urup İbrâhîm Hân cân havlinde iken Kara Alî kemend-bâzlığ [u] tîz-kârlık edüp yine şâkirdi hayâsına [371a] sarılup ol ân sene 1058 târîhinin şehr i Recebü'l-müreccebinin on tokuzuncu gün yevm i ahadde mazlûm İbrâhîm Hân'ı ma‘nûkan şehîd edüp Kara Alî hacca firâr edüp na‘ş ı İbrâhîm Hân'ın techîz u tekfînin edüp ammîsi Sultân Mustafâ merhûmun türbe i pür-envârında yan yana defn edüp Mehemmed Hân-ı Râbî‘ Rûm'a müstakil pâdişâh ı cem-cenâb olup cihân âsûde-hâl oldu.
Der-fasl ı cülûs ı icmâl-i saltanat ı Sultân Mehemmed Hân ı Râbi‘ kerîmü'ş-şân ibn Sultân İbrâhîm Hân
Halledallahu hılâfetehu ve ebbede saltanatehu
ilâ inkırâzı'd-devrân, âmîn yâ Müste‘ân.
Cülûs ı şerîflerine niçe musanna‘ târîhler vardır. Ammâ ma‘lûmumuz olan bunlardır: Târîh-i cülûs:
Hân-ı Mehemmed eyledi [(---)] âsûde dünyâyı1
Diğer târîh:
Oldu Sultân Mehemmed i Gâzî
Cümle hâkandan a‘del u ekrem2
Mâh ı Receb'in yigirmi üçüncü gün Mevlevî Vezîr Hâsodada hünkâra bir kîse Mehemmed Hân akçesi getirdi. Recebin yigirmi beşinci gün İbrâhîm Paşa sarâyı iç ağaları guluvv edüp ağaların azl edüp gayrı ağa gönderildi. Recebin yigirmi altıncı günü Hünkâr Eyyûb'da kılıç kuşanup alay ı azîm ile sarâya gelüp taht-nişîn oldu. Ammâ yevm i cülûsları bin elli sekiz Recebü'l-müreccebinin on sekizinci günü yevm i sebt idi. Vakt i asrda sa‘âdetle mesned-nişîn pâdişâh oldu. Sinn ü sâlleri henüz yedi yaşına bâliğ iken nâ-resîde cülûs etdi. Ammâ mevlûdu târîhleri mu‘cez mertebesinde bir târîhdir. Güfte i Sânî i Vanî
"Nûrdur geldi Mehemmed sulb i İbrâhîm'den".
[1051] ( ) ( ) Diğer târîh:
Du‘â yı hayr ile Cevrî dedi Şehzâdeye târîh
Ola Sultân Mehemmed âfitâb ı matla‘ ı ikbâl,
sene [1051].
Hîn i cülûsda hazînede bir fülûs i ahmer kalmayup pederleri itlâf ı hazîne eylemiş idi. Merhûm Murâd Hân'ın dîn uğuruna der-hazîne eyledüği yedi aded hazîneden dahi bir habbe fülûs kalmamış idi. "İmdi kula dahi cülüs in‘âmı lâzımdır" deyü vezîr i müdebbiri, İbrâhîm Hân asrında hazine i evkâfullahı itlâf edenlerin girîbânların değşirüp Cinci mâlından üç bin kîse ve Hezârpâre Ahmed Paşa mâlından bin kîse ve Şekerpâre Bola'dan bin kîse ve'l-hâsıl niçe yüz bî-ma‘nâ yire telef olmuş hazîneleri tahsîl edüp üç bin yedi yüz kîse cümle kula cülûs in‘âmı verilüp dahi akîbince yedi bin kîse ulûfe i mevâcib ihsân olunup Devlet i Âl i Osmân olalı bu İbrâhîm Hân asrında olan üç aylık mesârif bir pâdişâh devrinde olmamışdır. Yine böyle iken sa‘âdetlü pâdişâh ı âlem-penâha harem i hâsda olan gılmân ı hâssa âdet i kadîmeleri üzre tahta kakup cülûs ı hümâyûn çıkması istediler. {Çûn sene 1058 gurre i garrâ yı hilâl i şevvâl nümâyân olup ıyd ı şerîf ile halk ı cihân şeref-yâb [u] şâdmân olup ıydın dördüncü günkü yevmü'l-erba‘a idi. Büyük çıkma başlığı ile merhûm İbrâhîm} Hân'ın silâhdârı Murtazâ Paşa'ya Şâm eyâleti vezâretle ihsân olunup harem i hâsdan kilâr ve hazîne ve hâsoda ve büyükoda ve küçükoda ve seferliden ve zülüfli baltacı ve helvahâne ve aşcı ve bostâncı ve hâsahûr ve Galatasarâyı'ndan ve İbrâhîm Paşa sarâyından ve'l-hâsıl yigirmi iki ocakdan üç bin gılmân ı hâssa kânûnları üzre sipâh olup Girid imdâdına gitmek şartıyla kâküllerin kat‘ edüp çerâğ ı efrûhte olup bu cümleye Murtazâ Paşa çıkmabaşı oldu.
Sene [1058] târîhinde sipâh ve yeniçerinin Atmeydânı'ndaki ceng i azîmin beyân eder
Evvelâ bâ‘is i fitne ve fesâd oldur kim; ibtida Galatasarâyı'ndan çıkan gılmânlardan mâ‘adâ bî-destûr bu kadar Galatasarâyî eşkıyâları sarâydan kemendler ile harem i hâsdan taşra çıkup hâh-nâ-hâh Koca Vezîr bunları kânûnları üzre sipâh edüp Girid'e me’mûr edüp kânûnları üzre tîrkeş bahâların alup bu kerre sefere gitmemek içün niçe gûne özr [ü] bahâneler etdiler. İbtidâ özrleri bu oldu kim "Bizim İbrâhîm Hân'ımız halîm ve selîm ve sâhib i kerem pâdişâh ı cem-cenâb idi. Zânî pâdişâhın imâmeti câ’iz değildir deyü üzerine küfr isbât edüp şer‘ ile hal‘ edüp ba‘dehû katl edüp namâzın kıldınız, niçün böyle nâ-şer‘î etdiniz didiğimiz içün bizi içerden birer bahâne ile bizi çıkarup nâ-murâd gözü bağlı azeblerimiz sefere gitmeyüp İbrâhîm Hân'ın kâtillerin isteriz" deyü yedi sekiz bin hevâ yı nefsine tâbi‘ haşerâtlar Atmeydânına cem‘ olup niçe kerre bunlara ocaklarından gayrı a‘yân [u] eşrâfdan "İtmen oğullar! Cem‘iyyet memnû‘dur. Pâdişâhâ âsî olursuz. Murâd [u] maksûdunuz üzre ne dilerseniz verelim" deyü mâbeynlerin ıslâha varan âdemleri döğüp kovup kimin mecrûh ve kimin katl edüp Atmeydânı'ndan gitdikçe iştihâr bulup cem‘iyyet i kübrâ olup on bin mikdârı haşerât oldu dediler.
{Tetimme i vekâyi‘ât ı Atmeydânı: Çün sene 1058 mâh ı Şevvâl'inin 15 yevmü'l-hamîs oldu. Paşa sarâylı ve Galatasarâyı'nın zorba iç ağaları ve gayrı ( ) sarâyı ocakları helvacı ve aşcı ve ekmekcileri cumhûr ile zorba zorba sarâylarından çıkup İslâmbol'da Elçi Hânı'nda zorba Bıyıklı Mahmûd Ağa'nın yanına cem‘ oldular. Ve şâdırvân ahûrlu ve teberdârân ı hâssalı dahi geldiler. Mâh ı mezbûrun altıncı günü yevmü'l-cum‘a idi. Pâdişâh tarafından Silâhdâr Ağa Atmeydânı'na varup cümle içağalarına "Oğullar bir çıkma dahi olacakdır, kapu ağası çıkacakdır ve kânûn üzre el urulacakdır, ısyân etmen. Harem i Hâssa gelin" deyü Galatalıyı ve Paşa sarâylıyı içeri götürüp Kapu ağası pâdişâha i‘lâm edüp çıkmabaşı doğancıbaşı ( ) Ağa olup Silistre eyâleti ihsân olundu ve Hâsodada Cündîbaşı Mustafâ Ağa ve yine Hâne i hâssadan altı kişi dahi çerâğ olup cümle bin yedi yüz gulâm sipâhîlik ile Zadra seferine me’mûr oldular. Mukaddema Zadra ve Girid seferine gidenlere bu yeni çıkan sipâhîler haber gönderdiler kim "Sizlerin esâmelerin tashîh edüp nişânlı olmuşsuzdur. Sizleri cümle kırsa gerekdir" deyü haber vardıkda üç bin yiğit bu haberi istimâ‘ edince Silivri'den gemilerle ve atlar ile İslâmbol'a gelüp sepişdiler ve Atmeydânı'nda Şâdırvân ahûru eşkıyâları ile cem‘iyyet i kübrâ etdiler}. Âhir bir dahi Koca Ken‘an Paşa'yı sulha gönderdiklerinde [371b] başın bir kaç yerden yarup katl edecekleri mahalde Ken‘an Paşa ol pîr i fânî ve bir vezîr i Âl i Osmânî'yi mecrûh etdiler. Andan niçe meşâyih i izâmları gönderdiler. Anlara şütûm ı galîzalar edüp bir kânûn üzre veledeşlerimiz ve gulâmiyyelerimiz ve cülûs-bahâ tîrkeş akçelerimiz isteriz ve üç yıldan sonra sefere gideriz" deyü niçe nâ-hemvâr tekâlîf i hâmlar edüp bu meşâyih i ızâmları dahi "Vur a gidileri!" deyüp anlar dahi cân [u] başların kurtarup cem‘iyyet i kübrâ olan Sultân Bâyezîd i Velî Câmi‘ine gelüp cemî‘î ulemâ ve sulehâya ve Şeyhülislâm Abdürrahîm Efendi'ye ahvâl i pür-melâli takrîr edüp Şeyhülislâm ol ân cümlesinin hakkına Besmeleyle fetvâ yı şerîf verüp fetvâsı mûcebince sa‘âdetlü pâdişâhdan ibtidâ cülûsu günü bu kadar ibâdullahın katline hatt ı şerîf verildi.
{Sûret i fetvâ yı katl i eşkıyâ yı sipâhiyân;: Eimme i Hanefi'den cevâb ne vechiledir kim eşkıyâdan bir kaç kimesne bir mahalde tahayyür edüp katlleri îcâb etmeyen kimesneleri katl ederiz deyü âlet i harb ile üzerlerine guluvv etseler ve emr i pâdişâhîye itâ‘at etmeseler şer‘an ne lâzım olur. El-cevâb nass ı kâtı‘la sûre i ( )
1
diğer âyet i şerîf
2
gümân-ı delîl [ü] bürhân sûre i ( )
3
bu nass ı kâtı‘lar üzre va‘z [u] nasîhat oluna, âhir kabûl etmezlerse âyet i şerîf sûre i ( )
4.
Bu nass ı kâtı‘lar fehvâsı üzre def‘ i bi's-seyf olmak müte‘ayyen olsa ta‘ife i mezbûr ile mukabele olunup müdâfa‘a bi's-sÍyf olunmak şer‘an câ’iz midir beyân buyurulup müsâb oluna.
El-cevâb: Ülü'l-emre itâ’at etmeyüp katl i nefs etmeğe guluvv edenleri guluvv i âm ile katl etmek câ’izdir. Ketebehu'l-fakîr Abdürrahîm.
Ve'l-hâsıl yigirmi beş aded sâhib i fetvâ imzâsıyla sadrıa‘zam telhîsiyle ( ) ( ) [katline hatt-ı şerîf sâdır olup]1 yeniçeri ve cebeci ocakları mâh ı şevvâlin onuncu gün yevm i selâse idi, orta Câmi‘;de tekrâr meşveret edüp Atmeydânı'na bir mütekellim âdem gönderüp çorbacı ı mezbûru katl edince cümle} yeniçeri ve cebeci ocağı ve gayrı askerî tâ’ifesi Hazret i Risâlet-penâhın sancağ ı şerîfi dibinde cem‘ olup cümle meşâyihân fukarâlarıyla tevhîd ü tezkîr ederek sadrıa‘zam ve yeniçeri ocağı ve cümle asker tâ’ifesi Atmeydân'ın ve Yeni Câmi‘in yedi tarafdan kapuların asker ihâta edüp Atmeydânı'nın iki başından yeniçerileri Atmeydânı'na dolup sadâ yı Allah Allah ile tarafeynden gülbâng ı Muhammedî sadâsı cihânı dutdu. Hemân Atmeydânı'nda olan pür-silâh sipâh yiğitleri yeniçeri üzre küheylân atların Atmeydânı'nda at bırağup bir hücûm etdiler kim hakkâ bârekallah ancak olur. Niçe âdemi dendân ı tîğdan ve rîh ı bî-emân ı sinândan geçirüp bî-bâk ü bî-pervâ merkezlerinde karâr edüp yine yeniçeri cânibinden varan atlılar yine birbirlerine hücûm edüp bir epeyce elbeşti dahi etdiler. Ammâ bu hücûmda niçe sipâh hâk i mezellete düşüp Yeni Câmi‘ hareminden kafadârları gelüp şehîdlerin aldılar. Hemân yeniçeri çavuşları ve çorbacıları yeniçeriye "Koma kurdlarım" deyüp tâ vasat ı meydâna köpek cengi ederek geldiklerinde sipâh Atmeydânı'nda kalmayup cümle Yeni Câmi‘ haremine mâl-â-mâl olup cümle demir kapuları seddidüp demir pencereleri sedd [ü] siper edüp içerden taşra yeniçeriye kurşum ve oku bârân ı la‘net gibi yağdırup ân ı vâhidde yüz yetmiş yeniçeriyi şehîd ve niçe yüz âdem mecrûh olup sipâh siper ardında yeniçeri Atmeydânı'nda kaldı ve sipâh minârenin altısına dahi çıkup pür-nakıl olup minâreler ve harem kubbeleri üstünden Atmeydânı'nda yeniçerilere eyle kurğuşum urdular kim yeniçeri bî-emân kaldı. Âhir yeniçeriler Ahmed Hân Türbesi tarafındaki Kurrâ kubbeleri ve medrese kubbeleri ve niçe hânelerin dâm [u] bâmları üzre çıkup Yeni Câmi‘ haremi içre olan sipâha kurşumu eyle yağdırdılar kim bu kerre sipâhın atları kurşum zahmından sipâhları târmâr edüp niçe yüzü de kurşumdan helâk olup hemân yeniçeriler Atmeydânı'ndan "Allah" ile demir pencerelerden ankebût-vâr urûc edüp taşra harem kapuların kırup hücûm edince cümle sipâh Yeni Câmi‘in iç haremine mâl-â-mâl olup derûn ı câmi‘e dahi girüp mahsûr olup harem pencerelerinden taşra haremde olan askere oku kurşumu urup taşrada olan asker cân ve baş kaydına düşdüler. Hikmet i Hudâ Yeni Câmi‘in altı minâresinin kapuları taşra hareme vâkı‘ olmuşdur. Hemân yeniçeriler minârelerin kapuların kırup dal-kılıç minâreden yukaru çıkdıklarında celeb sipâhlar kuşluk vaktinde öyle ezânı okumağa başlayup niçesin minârede katl ve niçesin kayd-bend ile "vakitsiz ezân okuyan yalancı mü’ezzinin hâli budur" deyü aşağı indirüp kelle paça ederlerdi. Ba‘dehû yeniçeriler altı aded minârelerden iç harem içre olan sipâha havaliden eyle kurşumlar urdular kim beyâz mermer i hâm üzre pembe-misâl cesed i insândan cereyân eden hûn ı ahmer-gûndan cümle mermerler la‘l-gûn oldu. Bu hâli sipâh görüp haremin üç kapusun açup yeniçeriler üzre üç yerden dal-satûr ı sipâh olup fakîrlerden câmi‘e avdet eder kalmayup cümlesi yeniçeri destinde şehîd oldular. Niçe yüzü câmi‘ i şerîf içre girüp kapandılar. Yine pencerelerden câmi‘ içre kurşumlar urup câmi‘ kapuların kal‘ edüp dal-sâtûr ı Bektâşî urarak câmi‘ içinde ibrişim haliçeler üzre sipâh kırarak kimi namâz kılarak kırılırdı, kimi Kur’ân ı azîm okuyarak Hazret i Osmân gibi şehîd olarak kırılırdı. Câmi‘in cemî‘î der-i dîvârında ve câmlarında ve kıbâblar üzre mestûr olan kurşumlarda kurşum darbından bir rahnedâr olmadık yer kalmamışdı ve derûn ı câmi‘de Kelâm ı İzzet'i gerdeninde iken gerdeninden kılıç geçen ibâdullahın hadd [u] pâyânı yok idi. Hulâsa i kelâm, kâmil yedi buçuk sâ‘at {kâr-zâr eylediler kim eğer Kahramân ı bî-emân ol kâr-zârda olsa Nerîmân ı nerm-râm olurdu. Veyâhud perhâş ı bî-kârda ceng-cûyân olan dilâverân ı mübârizânın merdâneliklerin Rüstem i zamân ve Zâl ı bî-amân istimâ‘ etse meddâhân ı sipâhiyân ol[urdu]. El-kıssa yeniçeri; bî-hisâb sipâhiyân bî-tâb olmağıla cenge iktidârları olmayup "El-firâru mimmâ lâ yutak, min süneni'l-mürselîn"2 mâ-sadakınca sipâhın karârı firâra mübeddel olup her biri bir cânibe perîşân oldular. Sipâhdan bî-aded ve yeniçeriden mürd az oldu.
Lâ maradde li-kazâihî
Ve lâ mâni‘a li-hükmihî3
bu ma‘reke mâbeyninde fesâda bâ‘is [ve] bâdî olan Bıyıklı Mahmûd nâm şakî Ahûrkapu'dan bir kayığa binüp Üsküdar'dan Bursa'ya firâr etdi. Mâh ı mezbûrun on yedinci gün yevm i selâse idi. Edirne Sarâyı gılmânları gelüp mertebelerince sarây ı hâssa alınup dâmen i şehriyârî ile müşerref olup niçeleri taşra çıkdılar. Ba‘dehû Bıyıklı Mahmûd eşkıyânın kellesi Bursa beğinden gelüp Bâb ı Hümâyûn önüne konup niçe gün İslâmbol içre} bu ceng i musîbet i pür-melâl olup tav tavlanup sav savlanup herkes mansûr [u] muzaffer olduk deyü hânelerine gidüp cümle ser i kârda olanlar sadrıa‘zamdan hil‘at i fâhireler giyüp niçeler manâsıb ı âlîye nâil oldular. Beri tarafda Atmeydânı'nda [372a] küme küme yığın uryân mahlûk ı Hudâyı asesbaşı ve subaşı arabalara ve at hamâllarına ve Kumkapu meyhâneci keferelerine ve bozacı çören Arnabud keferelerine yükledüp cümle na‘şe i Muhammed ümmetin Ahûrkapu'dan deryâya ilkâ edince süd gibi deryâ hikmet i Hudâ el-azametullah cûş [u] hurûşa gelüp lodos rüzgârı telattumu cümle ibâdullahın vücûdların Üsküdar'a ve Kadıköyü'ne ve Kâsımpaşa'ya ve Ebâ Eyyûb ı Ensârî'ye götürüp her birin birer köşede sâhibü'l-hayrâtlar defn etdiler.
Dostları ilə paylaş: |