Evl‹YÂ Çeleb‹ seyahatnâmes‹



Yüklə 7,57 Mb.
səhifə12/74
tarix14.02.2018
ölçüsü7,57 Mb.
#42780
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   74

Şerefeddîn câmi‘i'dir: Kim nesl i Âl i Abbâsiyân'dandır. Bu câmi‘ i pür-nûr kal‘a ardında cereyân eder ayn ı İskender kenârında bir göz cisrin başında vâki‘ olmuş gâyet musanna‘ câmi‘ i mah­bûbdur kim cümle kıbâbları ve tâkleri metânet üzre mebnîdir ve bir minâre i mevzûnu var kim şehr i Bitlîs'de değil Kürdistân'da dahi misli yokdur. Andan yukaru kal‘ada,

Câmi‘ i Bedlîs: Kal‘ayı binâ eden İskender i Kübrâ'nın hazînedârı Bedlîs binâsıdır, ammâ ol za­mân deyr imiş. Ba‘dehû Sultân Evhadullah câmi‘ etmiş, bir minâreli haremsiz tarz ı kadîm câmi‘dir. Ve,

Sarrâchâne câmi‘i: Bu câmi‘ aşağı varoş ı kal‘ada vâki‘ olmağile cemâ‘at i kesîreye mâlikdir. Bu dahi minâreli ve haremsiz câmi‘ i kebîrdir. Bânîsi (   ) (   ) Andan,

Debbâğlar câmi‘i: Bu dahi kebîrdir ve cemâ‘ati kesîrdir ve kân ı ulemâ-yı müfessirîndir. Ve diğer,

Şeref Hân câmi‘i: Çevgân meydânında nev-binâ bir câmi‘ i zîbâdır kim eğer ta‘bîr ve tavsîf et­sek bir kerrâs ı mecmu‘a i mesâcid olur. Gâyet mu­sanna‘ u müferrih ü dilküşâ ma‘bedgâh ı ra‘nâdır. Minâre i bâlâsı gûyâ bir serv i serâmeddir.

....................(1.5 satır boş)....................

Memdûh ı meşhûr olan cevâmi‘ler bunlardır. Garâbet bunda kim bu câmi‘lerin cümlesi Acem haliçeleriyle ve Isfahân keçeleriyle döşenüp câmi‘in bir tarafında bir azîm sobası vardır. Cânib i vakfdan mütevellîleri sobalara âteş edüp câmi‘ kapuların ve revzenlerin keçeleyüp cümle câmi‘ler vakt i şitâda hammâm gibi olup cemî‘i cemâ‘at mübâhase i ilm edüp tekmîl i fünûn ederler ve âbdestleri kârcığan taşra çıkup âb ı hayâtdan nişân verir ıssı suları var. Bunları dahi mütevellîsi ıssı eder. Râhat üzre andan âbdest alup yine câmi‘e girerler. Niçeleri ders kırâ’at etmeden fâriğ olup câmi‘in bir köşesinde has­mıyla sad-renc i şatranç oynarlar. Mezheb i Şâfi‘îde mübâhdır ve dahi akliyyâtdır deyü sad-rencbâzlık ve birbirlerine dilnüvâzlık ederler. Şat­ranc­dan fâriğ olup yine derse meşgûl olurlar. Ammâ bir kerre câmi‘ içinde sadrenc oynaşırlarken Ekrâd kavminin kabı dar olmağile birbirleriyle "kışo mışo" derken giryân giryân olup birbirlerini hançer ile câmi‘de pâre pâre edüp merhûm oldukları meşhûrdur. Ol zamân men‘ etmişler ammâ yine ba‘zıları câmi‘de şatranç ı Leclâc oynarlar. Hâlâ cemî‘i ulemâ-yı Ekrâd ve şeyhülislâmları dahi elbette hançer ile gezerler. Zîrâ sağîr ü kebîri fetâsı ve pîri şecî‘ ü bahâdırlardır ve gâyet musallîlerdir kim niçe bin âdemleri aslâ câmi‘den çıkmazlar. (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   )

Der-fasl ı mesâcid i muvahhidân

Cümle yigirmi altı aded ma‘bedgâh ı müs­limîn­dir. Evvelâ Kureyş mescidi ve Alemdâr mescidi ve Memî Dede mescidi ve Şeyhü'l-arab mescidi ve Şeyh İbrâhîm mescidi ve Aynu'l-berût mescidi ve Ef­seloğlu mescidi, Husul nehri kenârın­dadır ve Şeyh Hasan mescidi ve Ömer Kethudâ mescidi ve Hüs­rev Paşa Çârsûsu mescidi ve Mağara mescidi ve Zeydan mescidi ve Monlâ Kâsım mescidi ve ma‘lûmumuz olan mesâcid i azîmler bunlardır kim her biri bir câmi‘ i selâtîne mânend mesâci­dlerdir. Bunlar dahi hammâm gibi sobalı ve ıssı sulu mescidlerdir. (   ) (   ) (   ) (   )

Evsâf ı dârü't-tedrîs i âlimân ı müfessirîn [ü] muhaddisân

Cümle (   ) aded mekân ı dârü'l-ulûmdur. Evvelâ cümleden medrese i Sultân Şeref ve med­re­se i Gökmeydân ve medrese i Versengi, ziyâret­gâh­dır ve medrese i Hacı Beğ ve medrese i Hatîbiyye ve bu dârü't-tedrîsler hayrât ı selâtîn i se­leflerdir kim binâ-yı azîmlerdir ve evkâf ı kavîlerdir.

Ammâ bunlardan mâ‘adâ bâlâda tahrîr olunan ne kadar cevâmi‘ ve mesâcidler var ise her birinde birer medrese elbette mukarrerdir ve birer ve ikişer hasbî ders i âmlar var kim talebeler ile her ma‘bed­hâne memlû olup cemî‘i ulûm görülür, ammâ cümlesi her ulûmu ezber ederler. Anınçün ulemâ-yı Ekrâd ı Sûrân ı Ardalân ı Bitlîs meşhûr­dur. Zîrâ halkı gâyetü'l-gâye zekiyyü't-tab‘ kimes­nelerdir. Bu kadar medreselerden mâ‘adâ niçe bin aded külbe i ahzânlarda niçe bin talebe i ilm [224b] niçe bin ulûm u fünûn ı garîbe vü acîbeye mukayyedlerdir. (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   )



Sitâyiş i dârü'l-kurrâ-yı Hazret i Kur'ân: Her câmi‘de ve her mesâcidlerde dârü'l-kurrâlar vardır, ammâ bilâd ı Rûm gibi mahsûs kıbâblı dârü'l-kur­râlar yokdur ammâ salyânı çokdur. Lâkin ilm i hıfzdan gayrı kırâ’at i İbn Kesîr ve seb‘a okur yok­dur.

Evsâf ı dârü'l-hadîs i Peygamberân: Bu dahi Ara­bistân ve İslâmbol ve Bursa ve Edirne gibi kub­be i âlîler ile mebnî dârü'l-hadîsler yokdur ammâ medreselerde ve her câmi‘de âlimân ı muhaddisân, Müslim ve Buhârî hadîslerin rivâyet­leriyle tâlibler ta‘lîm eder.

Der-vasf ı dârü't-ta‘lîm i mekteb i sıbyân: Cümle yetmiş aded mekteb i tıflân ı püserân ı ebcedhânlardır. Cümleden mükellef Şeref Hân mektebi ve Hüsrev Paşa mektebi ve Hâtûniyye mektebi ve Çârsû mektebi ve Beşâret Ağa mektebi (   ) (   ) (   ) (   )

Der-fasl ı çeşme i âb ı revân: Cümle yetmiş aded çeşme-sâr ı âb ı hayvânlardır. Gerçi bu şehrin suya muzâyakası yokdur ammâ sâhib i hayrâtın vefretinden yetmiş aded âb ı hayât çeşmeler yap­mışlardır kim her biri âb ı Kevserden nişân verir zülâllerdir.

Der-sebîlhâne i cânsitân: Bu şehir içre cümle kırk bir aded sebîlhânelerdir ammâ Rûm gibi binâ-yı mükellef sebîlhâneler değildir ammâ cümlesi çârsû-yı bâzâr içinde mahallinde binâ olunmuşdur. Cümleden Hüsrev Paşa sebîli ve Saraçhâne sebîli ve bezzâzistân sebîli.

Der-beyân ı tekye i dervîşân ı zîşân: Cümle yigirmi aded tekye i fukarâ-yı bâ billahlardır. Ekseriyyâ halkı Şâfi‘îyyü'l-mezheb olmağile tek­ye­gâhları tarîk ı Nakşıbendiyye'dir ve tekye i Gülşenî ve tekye i Bektaşîleri vardır. (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   )

Der-ayân ı esmâ i mahalle i büldân: Cümle on yedi aded mahalle i müslimîndir kim zikr olunur: Evvelâ mahalle i Hüsrev Paşa ve mahalle i Şâm ve mahalle i Zindân ve mahalle i Çorum ve ma­halle i Çinedâr ve mahalle i Kızılmescid ve ma­hal­le i Şeyh Hasan ve mahalle i Çeyrek ve mahal­le i Kücür ve mahalle i Gökmeydân ve mahal­le i Kümuz ve mahalle i Takleban ve bu mahalle Hân bâğı ardında bir göl binâ etdi, ol mahaldedir ve ma­halle i Nakşot ve mahalle i Arab Köprüsü ve Mis­kin­ler tarafındadır ve Avul Meydânı mahallesi ve Kara­dere mahallesi ve Âvîh mahallesi ve Küçür ma­hal­lesi ve Değirmân mahallesi ve Hân bâğı mahal­lesi, hân ı âlîşâna mahsûs bir vâsi‘ sütûh üzre temâ­şâgâh bâğ ı İrem bir semtdir ve bu tahrîr olunan ma­hallâtlar cümle müslimîndir ammâ Arabî ve Ya‘kubî Ermenî mahalleleri cümle on bir mahalle i ke­ferelerdir, ammâ esmâları ma‘lûmum değildir. Ve bu şehirde aslâ Yahûdî ve Fireng ve Urum yokdur, cümle Ermenîlerdir ve cümle ankâ bâzergânlardır. (   )

Der-medh i sarây ı kibâr ı a‘yân: Cümle (   ) aded sarây ı ma‘mûrlardır. Evvelâ derûn ı kal‘ada Hân sarâyı ve Beşâret Ağa sarâyı ve Lâlâ Mustafâ Ağa sarâyı ve Kara Mehemmed Ağa sarâyı Alây­beği sarâyı ve Haydar kethudâ sarâyı ve Çâker Ağa sarâyı ve Arab Halîl Ağa sarâyı (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   )

Der-ayân ı sarây ı kârbân ı revân: Cümlesi dokuz aded mihmângâh ı âyende vü revendegândır. Evvelâ Mutaflar hânı ve Paşa hânı ve Hâtûniyye hânı ve Hüsrev Paşa hânı ve Şeref Hân hânı ve köprü başında Büyük hânda Van harâcları konar kal‘a-misâl hânlardır. (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   )

Manzara i hân ı hâcegân:

....................(2 satır boş)....................



Alâmet i hân ı gurebâ-yı mücerredân:

....................(2 satır boş)....................



Der-beyân ı çârsû-yı bâzâr ı bezzâzistân: Cümle bin iki yüz dükkândır. Cümleden mükellef ve mükemmel aşağı varoş ı kal‘ada Hüsrev Paşa çârsûsu, iki başı demir kapulu serâpâ kârgîr kemer binâlar ile mebnî çârsû-yı ma‘mûrdur kim gûyâ Bursa'nın Gelincik bâzârıdır ve yine bir a‘lâ kârgîr binâ bezzâzistânı vardır ve iki yerde debbâğhâne çâr­sûsu vardır kim bu Bitlîs'de işlenen elvân sahti­yân ve gûnâ-gûn danedâr sağrı rub‘ ı meskûnda yokdur ve boyahânesi kezâlik üstâd ı sabbâğlardır kim İspir'in neftî boyası bir diyâra mahsûs değildir. Cümle boyahâneleri hânlıkdır, bir merd ü zen müdâhale edemezler. [225a]

Der-beyân ı bâzâr ı kappân: Mîrî kappân bir yerdedir. Cemî‘i harîr ü akmişe i fâhire ve gayrı me’kûlât [u] meşrûbât [u] müsmirrâtlar bu kappâna gelüp kantardan geçüp öşr i sultânîsi alınup andan bey‘-i mer yürîd olunur kim narh ı Evhadullah'dan ziyâdeye fürûht olunmaz.

Der-fasl ı cüsûr ı âyende vü revendegân: Şehr i Bitlîs içre cümle on yedi dereler üzre on bir aded kârgîr binâ cüsûr ı ra‘nâlardır. Cümleden kal‘a dibinde Hâtûniyye cisridir kim altından ubûr eden nehr i zülâleyn Ayn ı İskender ve Ayn ı Âvîh dereleridir. Ve Husul nehri cisri ve Aynu'l-berut cisri ve Hân bâğı cisri ve Miskinler kurbünde Arab köprüsü, musanna‘ cisr i ma‘mûrdur. Ve Karadere Mahallesi cisri ve Âvîh derede dahi cisirler var, ma‘lûmum değildir ve Kücür mahallesi cisri ve Değirmân mahallesi cisri. Bu ma‘lûmumuz olan derelerin yemîn ü yesârında bâğlı u bâğçeli kat-en­der-kat sarây ı âlîlerdir kim cümle kârgîr binâlardır. (   ) (   )

Der-fasl ı aded i imâret i hânedân: Yukarı iç kal‘ada ve aşağı varoş ı kal‘ası içre on yedi mahalle ve tahrîr olunan on yedi dereler kenârında depeler üzre şehr i Bitlîs'de cümle beş bin aded hâne i zîbâlardır ve cümle hâk i anber i pâk ile mestûr büyût ı ma‘mûrlardır. Ammâ niçesi birbirine havâle evlerdir. Zîrâ ekser mürtefi‘ hevâdâr zemîn i âlîye vâki‘ olmuş hevâdâr sarây ı ra‘nâlardır ammâ bu aşağı varoş hânelerini aşağı kal‘a ihâta etmemişdir. Aşağı kal‘ada ancak çârsû-yı bâzâr ı bezzâzistân ve niçe yüz hânedân vardır. Mâ‘adâ büyûtlar bâğ u bâğçesiyle cümle dere ve depeler üzre nümâyişli bir şehr i ma‘mûrdur kim bu şehr i Bitlîs Kürdistân diyârının âb ı rûyı ve bâğ ı İremidir ve aşağı kal‘a ol kadar metânet üzre mebnî değildir, Allahu a‘lem Âl i Abbâsiyân binâsıdır kim der i dîvârı yalın-kat­dır. Cânib i cenûbu tarafı dîvârını nehr i (   ) döğer. Gûyâ ol dere kal‘aya handak olmuşdur. Cümle (   ) aded kapusu var, biri şark cânibine nâzır biri garb tarafına mekşûfdur. (   )

Sitâyiş i reng i rûy ı pîr u cüvân: Bu şehrin ricâl makûlesi kemâl mertebe müsinn ü mu‘ammer ve zâl ı zamân olur kim nutka mecâli kalmamış zann olunur. Yine böyle iken at binüp kılıç kuşanup sayd [u] şikâra ve gûnâ-gûn ticârete giderler ve tabî‘îleri altmışa ve yetmişe yetmiş olup ömr i girân-mâye i dırâzları yüz seneye bâliğ olup reng i rûyları dâ’imâ humret üzre ten-dürüst âdemlerdir.

Der-vasf ı mahbûb [u] mahbûbân: Kürd kavmi pür-mûy olmağile nâ-resîde ciğer-kûşeleri on seneye ve on yedisine bâliğ iken sakalın cen­binden çıkarup çâr-ebrû yiğit olur, ammâ nisâ tâ’ifesini çârsû-yı bâzârda görmediğimizden ma‘lû­mu­muz değildir. Ancak Râbi‘a i Adeviyye merte­be­sinde ehl i perde zâhide sâhib i cemâle havâtîn­le­rin kendüleri medh ederler. Hakkâ ki mestûrelerdir.

Der-beyân ı ulemâ-yı kibâr [u] a‘yân: Niçe bin ferîdü'l-asr ulemâları vardır ammâ ma‘lûmumuz olan kibâr ı kübbâr bunlardır: Evvelâ Yek-çeşm Monlâ Hasan Efendi ve Monlâ Zeynüddîn ve Monlâzâde Monlâ Ebûbekir ve Şerefiyye imâmı ve Monlâ Mihrâbzâde Alî Efendi ve Monlâ Cebrâ’il ve Monlâ Mûsâ-yı Hakkarî ve Monlâ İsrâfîl ve Monlâ Bühtânî ve (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   )

Der-vasf ı ulemâ-yı tabîbân ı hâzıkân: Gerçi bu şehr i Bitlîs'de hân-ı âlîşân gibi hâkim i hâzık bu kevne gelmemişdir, meğer hukemâ-yı kudemâdan Eflatun ve Bukrat ve Sokrat gelmişdir ve Selîm Hân asrında Hâkim Kaysûnî gelmişdir, ammâ hân anlar­dan yegrek gelmişdir. Lâkin yine şehr i Bitlîs belde i atîk olmağile Monlâ Müyesser ve Monlâ Ramazân ve Kara Sücah ve Kenho Alî ve Sarılızâde, bunlar bî-bedel hâkimlerdir.

Der-ayân ı cerrâhân ı fassâlân: Cümle kırk elli aded cerrâhlar vardır, ammâ cümleden müsellem yine hândır kim ol şehrin mecrûh mürdelerine cândır. Bu Kürdistân şehri olmağile harra vara runiti diyerek birbiriyle şeb [u] rûz ceng [ü] cidâl mukar­rer olduğundan herkes cerrâhdır, ammâ Menteş Bölükbaşı ve Usta Haydar ve Beşâret oğlu ve Safîkulu ve Seyf Alî, bunlar cihân-ârâ üstâdlardır.

Der-medh i sulehâ-yı meşâyihân: İki binden mütecâviz halkdan münzevî sâhib i vera‘ ve ehl i tevhîd ü sâhib i riyâzet ve sulehâ-yı ümmetden kimesneler vardır kim müddet i ömürlerinde ehl i dünyâ ile ihtilât edüp avân kapusuna varmamışdır ve harâm saz [u] söz sadâsı istimâ‘ etmemişdir. Evvelâ Şeyh Hasbîzâde (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   )

Der-zikr i musannifîn i şâ‘irân: Hakîr bu şe­hirde iken yedi kimesne dîvân sâhibi idi. Evvelâ hânın dîvân efendisi Kâtibî Çelebi ve Monlâ Ramazân Çelebi ve Cennetî Çelebi ve Gencî Çelebi, niçe şâ‘irler vardır ammâ cümleden Hân a‘lemdir. Hatta bu ebyâtlar anlarındır. Gazel:

Dil derdine em çekdi tabib-i sîne-sârı

Hıkd u hased eyletdi rakîb-i sîne-sârı

Hamse i Nizâmî kadar dîvânı vardır.



....................(1 satır boş).................... [225b]

Müşerref olduğumuz ihvân u yârân: Evvelâ Arab Halîl Ağa ve Çâker Ağa ve Şeref Hân hatîbi ve Maktûl Haydar Kethudâ birâderi ve İslâm Ağa ve Selmân Ağa ve Menteş Ağa (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   )

Der-vasf ı mazanne i kerâme i mecâzibân: Evvelâ niçe kerre keşf u kerâmeti zâhir ü bâhir ol­muş Hüsrev Paşa bâzârında Dîvâne Beşo ve Külhanî Memo ve Monlâ Arûz ; (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   )

Der-beyân ı kaba-yı râcilân: Gerçi Kür­dis­tân'dır ammâ semmûr kürklü hân nökeri a‘yân çok­dur. Vasatu'l-hâlli olanlar Şirvân kur­bünde Ma‘den kasabası şapiği giyerler ve elvân çuka serhaddî ve kontuş giyerler. Fakîrleri boğası giyerler.

Der-ayân ı kaba-yı nisvân: Ba‘zı birâder i cân-berâberimiz olanlardan istimâ‘ etdiğimiz üzre cümle zenâneleri beyâz çar bürünüp yüzlerinde burka‘ ve serlerinde altun ve gümüş takye ve libâs­ları cümle harîr ile mülebbes havâtînleri var.

Der-şi‘r i esmâ-yı râcilân: Merd i meydân­ların esmâları Haydar Ağa ve Beşâret Ağa ve Cündevân ve Salmân u Buhtî Ağa ve Racoy Ağa ve Seyfi Ağa ve Şeref Beğ ve Ziyâeddîn Beğ [ve] Bedir Beğ ve Şemseddîn Beğ ve Âlemşâh Beğ ve Kerrârkulu Beğ ve Yaşar Beğ.

Der-vasf ı nâmhâ-yı nisvân: Çokluk su’âl et­meğe kâdir olamadım ammâ hânın ehli Süleymân Hân vezîri Zâl Paşa'nın kerîmesi Duhteri (   ) Hanım sultândır kim yüz câriyeye mâlike hanımdır.(   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   )

Der-medh i esmâ-yı çâkerân: Köleleri ek­seriyyâ Gürcî'dir. Zîrâ taraf ı şimâlîsinde Gürcîstân altı konakdır. Evvelâ Siyâvuş, Rüstem, Kâzım, Çâker, Handân, Kaynan, Olanapardı ve Selmân ve Devlet ve Zülyezen ve Hanverdi ve Sührâb ve Şehsüvâr ve Eble ve Kozak.

Der-i‘lâm ı esmâ i cevâriyân: Aceb hikmetdir kim câriyeleri bile bâzâra çıkmaz ammâ esmâları ma‘lûmdur: Vildân ve Tâbende ve Ruka ve Mehrû ve Eğlence ve Çeşmi-i siyâh ve Gevher ve Şem­mâ­sa ve Dilârâm ve Süreyyâ ve Güllü ve Kev­ke­bân ve Nûrbânû ve Bâğ ı cinân ve gayrı ma‘lû­mum değil.

Der-vasf ı hevâ-yı hûb ı câvidân: Gerçi bu şehr i Bitlîs dereli ve depeli sâfî sengistân yere vâki‘ olmağile bed-hevâ olmak görünür ammâ ol kadar hevâsı latîfdir kim seher vaktinde sabâsı mukar­rerdir. Şitâsında i‘tidâl üzre olduğundan halkı ten-dürüstdür.

Der-beyân ı iklîm i arz ı büldân: On sekizinci iklîm i örfîdendir, ammâ bi-kavli hân üçüncü ik­lîm i hakîkînin vasatından cânib i garba mâ’ildir. Arz ı beledi (   ) (   ) ve atvel i nehârı (   ) sâ‘at ve derecedir ve şeb i yeldâsı kezâlik eylecedir.

Sitâyiş i tâli‘ i imâret-sitân: Bi-kavli Şeref Hân ve bihi hükm i hân-ı âlîşân bu şehr i Bitlîs'in tâli‘ i imâreti burc i akrebde binâ olunmuşdur kim beyt i Mirrîhe mâ’ildir kim dâ’imâ bu şehr içre Mirrîh-i cellâd eksik değildir ve dâ’imâ bu şehre bâğî gelüp halkı akreb gibi sokarlar.

Nâ-vasf ı kenîse i râhibân: Cümle (   ) aded Yarmenî deyridir. Bu şehirde kenîselere venk der­ler. Evvelâ,

....................(1 satır boş)....................



Ta‘rîf i hammâm ı gâsilân: Cümle beş ham­mâmdır. Evvelâ kal‘a içinde Hân sarâyı hammâmı ve Budak Beğ hammâmı ve Şeref Hân hammâmı ve Debbâğlar kurbünde Nerdübanlı hammâmı ve aşağı kal‘ada Hüsrev Paşa hammâmı, çifte hammâmdır ve âb u hevâsı ve binâsı ve havzları gâyet latîfdir.

Der-medh i hammâm ı mahsûs ı a‘yân: Beşâ­ret Ağa karındaşımızın tahrîri üzre cümle altı yüz ev ham­mâmları vardır. Zîrâ bu şehrin halkı hurme hâtûn­ların aslâ kapudan taşra çıkarmayup ev ham­mâm­larında gasl ederler. Bir avreti çârsûda görseler katl ederler.

Der-beyân ı ibret-nümâ-yı âbâdân



Evvelâ kal‘anın hâ’ilinde Dehdîvân nâmıyla meşhûr bir kûh ı bülend vardır, ol cebel i âlî üzre İskender i Zülkarneyn kal‘a i Bitlîs'i hazînedârı olan Bedlîs elinden kal‘ayı feth etmek içün bu dağda on gün müşâvere ve dîvân etdiğinden Dehdîvân dahi derler. Hâlâ ol cây ı mürtefi‘de bir mastaba esâsı vardır. Ehl i beled andan gâfildir kim o cebelden cümle Van deryâsı ve Van kal‘ası ve Rahova sahrâsı ve Muş ovası ve Deliklikaya deresi el-hâsıl ol kadar eflâke ser çekmiş kûh ı bî-hemtâ değil iken ana hâ’il olan kûh ı bülend i azîmin mâverâsında olan sahrâlar ve kurâ vü kasabâtlar cümle nümâyândır. Bu kûh ı bülend üzre medfûn olan mutalsamâtların ilâ hâze'l-ân te’sîri ile her taraf böyle nümâyândır, ammâ halk bundan bî-haberdir.

İbret-nümâ-yı sânî: Abdâl Hân Taklaban mahallesi tarafında Haremî bâğı ardında bir dağdan bir dağa sedd i Şeddâd-misâl bir rasîf çeküp deryâ etmişdir. İbret-nümâdır kim mahallinde tavsîf olunur. [226a]

Vâcibü's-seyr i sâlis: Şehir içinde, kal‘a dibinde Hâtûniyye cisri başındaki hân ı azîmin için­deki bir yalçın kayada bir gâr ı ibrenümâ vardır. Ol kehfin kapusu üç âdem kaddi âlîdir. İçinde bir gürüldü istimâ‘ olunur, ammâ kimesne ana dahi muttali‘ olamamışdır. Ol gâr ise Târîh i Mıkdısî tahrîr etdiği üzre mukaddemâ tahrîr olunan İsken­der bu kal‘a i Bitlîs'i muhâsara etdükde bu gârdan arı askeri çıkup İskender'i bozan zenbûr mağa­ra­sıdır. İlâ hâze'l-ân küşâde bâblı bir gâr ı yetîmândır. Bu gâra bir merd girmeğe kâdir değillerdir. Hattâ Mihmân Kulı ve Seyf Alî nâm yârânlarımız ve huddâmlarımız ile bu gârı temâşâ ederken hân içre bir tula çapar lâşesi var idi. Ya‘nî bir zağar kelb leşi idi. Seyf Alî refîkimizin bir sefîh gulâmı bu gâr bir mu‘attal kehfdir, deyü kelbin leşin alup gârın kapusundan içeri niçe atdı ise ol ân tarfetü'l-ayn içre lâşe i kelb i bî-cânı taşra pâre pâre ve dilim dilim ve şilim şilim ve çilim çilim taşra atıldı. Hemân hakîrin aklı başından gidüp hândan taşra firâr etdim, ammâ zehrem çâk oldu. Andan,

Binâ-yı ibret-nümâ-yı râbi‘: Bu hân ı azîmi ve önündeki cisr i kadîmi binâ eden Hümâ Hâtûn Sultân'dır kim Âl-i Abbâsiyân'ın ırk ı tâhirinden Sultân Evhadullah'ın duhter i pâkîze-ahteridir kim şehr i Bitlîs'de niçe yüz hayrât ı mütekâsireleri vardır. Ol hâtûn ı Adeviyye'nin bir hayrât ı ibret-nümâsı dahi oldur kim şehr i Bitlîs'den cânib i cenûba meyyâl dere aşağı giderken Kefindir kal‘ası kurbünde Deliklikaya nâm bir kaya-yı seng i hârâda bir kapu vardır. Cemî‘i tüccârân ü züv­vâ­rân ı seyyâhân ı berr u bihâr bu bâbdan geçme­yin­ce şehr i Bitlîs'e gelemez ve kal‘a i Hazzo'ya varamaz. Ol Deliklikaya mahalli evc i âsumâna ser çekmiş çakmak taşından nişân verir bir seng i ha­dîd­dir. Ol hâtûn ı hümâcân niçe yüz aded hazîne i mâl ı firâvân sarf edüp bu seng i hârâyı üstâd ı kûhkenlere nakb etdirüp memerr i nâs ve tarîk ı âmm [u] hâss ı ünâs etdirmişdir kim görenin aklı perîşân olur. Makdûr ı beşer değildir. Bir kâr ı akâriyetdir kim âdem dem-beste ve hayrân olur. Hattâ bu kapu mahallinde bir âdem hû deyü bir na‘ra etse cemî‘i dağlardan bir sâ‘ika i mehîb is­timâ‘ olunur kim âdem gaşş u mebhût olur. Ve bu Deliklikaya kapusundan aşağı âdem bakmağa cür’et idemez. Gûyâ câh ı gayyâ ve derk i esfeldir. Andan,

Manzara i hâmis:

....................(2.5 satır boş)....................

Şehr i Bitlîs'de cereyân eden enhâr ı firâvânı beyân eder

Evvelâ cümle on yedi aded kayalı dereler ve uzlar içre cereyân eden yigirmi yedi aded uyûn ı câriyelerdir. Bunlardan mâ‘adâ her derede üç yüz altmış aded kaynak ı âb ı hoş-nâb ı berrâk add olu­nur. Ammâ her birinin tulû‘ [u] gurûbuyla beyân eylesek bir mücelled kitâb olur. Ancak kaynak ta‘bîr olunan uyûnlar cümle uyûn ı sağîrelerdir. Lâkin,

Nehir olmağa layık olan yigirmi yedi aded enhâr ı zülâller beyân olunur

Evvelâ zikri bâlâda sebkat eden ayn ı İskender, kal‘anın cânib i şarkîsine sehel karîb bir mesîregâh kayadan tulû‘ eder. Andan ayn ı Âvîh, cebel i Dehdîvân'dan hurûc edüp zeyl i kal‘ada Hâtûniyye cisrinde ayn ı İskender'e rîzân olur ve Aynu'l-bu­rut, ayn ı İskender'e munsabb olur ve nehr i Husul, bir âb ı zülâldir. Bu dahi ayn ı İskender'e katılır ammâ kayalardan gelmek ile şiddet ile cereyân eder ve ayn ı Taklaban, hânın buhayre yapduğu âb ı nâbdır. (   ) ve Nakşot deresi âb ı nâbdır ve nehr i Karadere, sehel şorcadır ammâ gâyet nâfi‘dir ve Değirmân deresi ayn ı Sendefe derler. Beyne'l-hukemâ bir nâfi‘ sudur ammâ halk İskender aynı deyü anı medh ederler. Anın nef‘in İskender müşâ­hade etmiş, nûş edüp gitmiş, ammâ bu ayn ı Sendefe'yi kırk gün nûş edenin derûnunda cemî‘i safrâ ve sevdâ ve balgam ve sâ’ir ahlâtları cümle mahv eder, serî‘u'l-hazm bir âb ı revândır. Andan nehr-i,

....................(1.5 satır boş)....................

Bu uyûn ı câriyelerin her birinde birer hâssa vardır, ammâ ma‘lûmumuz olan bunlardır kim cümle bu merkûm nühûrlar şehr i Bitlîs'in cânib i erba‘asındaki kûh ı bülendlerden tulû‘ edüp şehrin bâğ u bâğçe ve müşebbek bostânların ve cemî‘i hânedânların ve cümle cevâmi‘ ü hân u hammâm­ların saky edüp şehir içinden cereyân ederek Debbâğhâne önünden ubûr ederek cânib-i (   ) [226b] garba cereyân eder.

Bu mezkûr olan âb ı hayâtlardan nûş eden eğer (hayvân) ve eğer hayvân insân eyle ten perver olur kim benî Âdem cüssedâr olup dilâver olur ve zenânesi gâyet hüsündâr olur ve hussânât ı mu‘te­be­râtları lahm [u] şahm sâhibi olup pâdişâha lâyık atlar olur.

El-hâsıl cemî‘i zî-rûh kısmı nûş edüp semîn ü cesîm olur ve bu uyûnlar ile reyy olan besâtînlerin sebzevâtları ter ü tâze olup gâyet latîf nebâtât [u] giyâhâtı olur. Ve bu nühûrlar cümle şehrin cânib i garbında bir olup cereyân ederek ra‘d-vâr kayalar içre gürleyerek Kefindir kal‘asına varmazdan mukaddem cânib i cenûbda bir azîm dere içre sa­pup cereyân ederek iki günde Hasankeyfâ kal‘asın zîrinde nehr i Batmân'a, nehr i Batmân dahi (   ) (   ) (   ) nehr i Şatt'a mahlût olur ve's-selâm.

İnşâallah Papa Monta Hey’eti kitâbı tahrîr et­diğimizde böyle tahrîr oluna. Allahümmü yessir bi'l-hayr ve'l-âfiye. (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   )

Der-beyân ı lehce i mahsûs ı ıstılâhât ı Ekrâd ı kavm i Ruzikiyân

Gerçi bunlar güzîde Ekrâd ı atîklerdir ammâ bu kavmin mâbeynlerinde bir gûne fesâhat ü belâğat üzre nâzikâne tekellüm olunur ındiyyât elfâz ı dürer-bârları vardır, anı gayrı diyâr Ekrâdları fehm idemez ammâ bunlar on iki lisân ı Ekrâd'ı fasîh ü belîğ bilürler. Bitlîs hânı olan velîni‘metimiz Abdâl Hân, şu‘arâ-yı fusehâdan musannif ü mü’el­lif ve her fünûnda Cemşîd i hünerver bir server ol­mağile,

Ruzikî kavminin lehce i mahsûsaları olan niçe elfâz ı dürer-bârların cem‘ edüp bir gûne musanna‘ tahmîs etmişdir kim anı beyân eder

Tahmîs i hân-ı âlîşân, be-lisân ı Kürd i Ruzikân, makâm ı segâhda semâ‘î usûlde okunur.

Gönül şok i rıhlet vejd ile şâr enbâr gelmişdir

Hobân kandîrden gökrûz olup bâzâra gelmişdir

Gamunla ten müşîr olmak dil-i bîmâra gelmişdir

Olup hâsâk bulan beş bây içün Timân'a gelmişdir

Hunâ nârıyla hârun olmadan bîzâra gelmişdir

Bu dil hânini lutfa eyleyüp cânun keremler yap

Eğer ihsân idersen bize hüsn-i harharın ber çap

Aceb mi haccahîr olsam ki zülfün itdi bir kullap

Meni beçkîr idüpdür cân ki hicrân sen çalarsın çap

Aceb batlu diyerse poh olup gülzâre gelmişdir

Başına müdde-i sardı bahruk döndü errâke

Göricek cehresin pâk etmek içün koydu hârâke

Cela gozlık ve çıh turluk ider bak imdi nâ-pâke

Rakib-i dil-vesîd cânâ olup lâkût-ı hem lâke

Anınla hâb iderdi dün bugün inkâra gelmişdir.

Gönîzik eyleyüp bâd ol rakîbe urdı bir şeyhhîk

Acâ’ib pürbetür olup misâl-i dîkdike hattîk

Bakup tıklîzına yüzün çevirdîri idüp pıhhık

Bî-hamdi'lleh çıkarmış sarîk ulu müddeî şıttîk

Celâz olsa aceb mi her belâ ağyâra gelmişdir.

Giyüp eğnine çındırla palâs pohunu ol se­hhâr

Kinâf-ı kûgâ gör göt var gibi gelmiş kim ol deyyâr

Çîz u çızhûş s.kişli hılverik hey’etli ol murdâr

Bu şekkâl ile pâre sürünür horsik gibi ağyâr

Bu eşkâl-i aceblûs yine kim mekkâre gelmişdir.

Gönül tâ pak tene çayhîl bağla deşte-i zülfün

Koma şûr-ı tiyek-veş hângâlde deste-i zülfün

İdüp boynuma beşâret tanba lûzim beste-i zülfün

Bana lenbâk ile cimtız itme deste-i zülfün

Gönül güllâb-eser celmurdaki pâzâra gelmişdir

Nepük idüp yüzine silköven sürdi o bî-ârın

Lülü cürcân ne lâzımdır ola eğlende ol hârın

Başına gühîk,i şinbûri hırgû tolı murdârın

Meğer tığrık idüpdür gövgüsengi var mı ah­bârın

Göçürgân sûretinde ya‘ni kim esrâra gelmişdir

Temme muhammes i benâm.

Ba‘zı lûgatlarının tercümesin beyân eder

Evvelâ


vejd
bir hâlet

şar enbâr
sema etmek

hoban kandîr
bostân bozuntusu fenâ hıyar




bermişiz
(...) olmuş

hasaki polâd peş
mariz olup şişmiş kimsene

haralık
yanmış




hopân
vîrân

çank
bağçe

hüsn-i hır hır
kemâlin bulmuş meyve




bir çap
bir şinik

çiçi hız
pervazlanmış

kullâb
kemend




berçegîr
yolunmuş [227a]

sen çalarsın çap
el ele çarpmak

acep pıtlura pıtra
iki tüğü kalmış tavuk




poh palızın
bî-ma‘nâ sözü sazı

gricek çehre
eğri çehre

hârâk
yanmış




celâ gozlık
ta‘am üzre sabırsızlık

çıhturluk
nâpâklik

lâ-kût-ı hem-tâke
koca kelb sakısı




hapı hap
kaşık değiştirmek

gönîzik
çömelip oturmak

şeyhik
sapsız çakı




pürbetür pür
cân acısından kendüyi yere urmuş

dikdikde hattîk
çömlekde kaynayan bulgur aşı




tıklız
taun

pıhhık
gülmek




sarîk-i bî-zırım
bir şeye lâzım ol­mayan deri parçası

müttâî şıttîk
çıban çıkarmış




celâz
za‘îf

çındırla
eski

pelâs poh
pâre pâre olmuş esbâh




kinâf
hamur

kinâf,ı kûga gör göt vâr
hamur (?) kenarında ufak odun gibi




rûbâz
yüz be yüze

cîz u çızlûş
erkek horoz

hılverik hey’et
kara koncoloz-sıfât




buşekkâle
bu şekil ile

horsik
sabun ufağı

aceblûs
şekl-i acâ’ib




Koma şûr-ı tiyek-veş hânigal ile
İğ üzerine sarılan pembe ve elde dolanan ip­likdir.

cıncıl
salıncak




beşârat
tesbih gibi dizilmiş şey

tanba luzim
küçüceğim, cânım

lenbâk
götürgü




cimtîz
uvalanmış

lâran
çömleğe bağlanan ipdir

celmur
küçük çömlek




silköven
kırmızı boya

lülü cürcân
(   ) (   )

gühîk
gelin duvarı




şinbûrî
sahipsiz şeydir

hırgû tolı
burnu sümüklü

tığrîk
evlâd doğdukda olan düğündür

gövgüsengi
düğüne {gelen} saçıdır

güçürgân
düğün okuyucusu demekdir



Ahâlî i Bitlîs'in bu tahrîr olunan lûgat i mah­sûsalarından gayrı niçe kerre yüz bin elfâzları vardır ammâ bu kadar kifâyet eder.

Der-beyân ı aded i imâret i bâğavât ı İremezât

Evvelâ bâlâda tahrîr olunduğu minvâl üzre şehr i Bitlîs'in cânib i erba‘asında cereyân eden on yedi dere içre yigirmi yedi aded uyûn ı câriyelerdir kim her dere ve enhârların yemîn ü yesârında kat-ender-kat kârgîr binâ bâğ hânedânları ve külbe i ahzânları ve çalaşdan müfîd ü muhtasar imâr olmuş bâğ evleri vardır kim hân ı âlîşânın mîr-âbı tahrîri üzre cümle on iki bin bâğdır ve hânedânlar ve külbe i ahzânlardır. Ahâlî i memleketin a‘yân [u] eşrâfı ve sağîr ü kebîri yay mahallinde bây u gedâsı şehirden bu bâğlara göçüp kâmil sekiz ay bâğ faslı edüp bir hay [u] huy ile şeb [u] rûz Hüseyin-i Baykara fasılları ederler. Her bâğda gûnâ-gûn mu­sanna‘ havz u şadırvânlar ile ârâste ve gûnâ-gûn ebniyye i âlîler ile pîrâste olup bir sevâd ı mu‘az­zam şehirdir, ammâ pârekendedir. Zîrâ bâğları gâyet vâsi‘dir. Kadîm a‘sârdan berü bu bâğlar eyle kuyağ ı hıyâbân ı İremdir kim gûyâ hıyâbân ı Isfahân ı nısf ı cihândır kim bu bâğların vasfında lisân kâsırdır. Ammâ ekseriyyâ gâyetü'l-gâye imâr olan bâğ ı İremezâtlar Ya‘kubî Ermenîleri destinde kim her biri kal‘a-misâl kârgîr dîvârlı ve kepân kulleli bâğlardır. Ba‘zı bâğ iki bin guruş mahsûl verir.

Ammâ Şîrek bâğı ve Bağdo bâğı ve Mîrek bâğı ve Arablı bâğı ve Haydar bâğı ve Kara Murâd bâğı bunlar meşhûr bâğ ı İremlerdir kim ba‘zı za­mân hân kendüsü varup ayş u işret eder. Ve her bâğda bâz evi derler birer gûne hâneleri var kim içine bir âdem girse vâlih olur, gûyâ her biri birer nigâr­hâne i Çîn'dir kim ıtriyyâtdan ve niçe kerre yüz bin elvân ezhârın râyiha i tayyibesinden âdemin dimâğı mu‘attar {olur}.

Bu bâğların cemî‘i dıraht ı müsmirrâtları tertîb üzre şatranç nakşı tarh olup dikilmişdir. Ve hıyâ­bân ı rez dedikleri üzüm asmalarını kamışdan örül­müş kafesler üzre yol yol hıyâbân rez etmişlerdir kim benî Âdem sâye i zıll ı himâyesinde seyerân u deverân etdikçe safâ-yı hâtır bulur. [227b]



Yüklə 7,57 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   74




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin