(Kâlem sûresi de denir. Her iki ad da sûrenin ilk âyetinden alınmadır. Hasen, İkrime ve Atâ'ya göre Mekkîdir. İbn-i Abbas'a ve Katâde'ye göre 16. âyete kadar Mekkîdir, sonuna kadar Medenîdir elli iki âyettir.)
Rahman ve Rahîm Allah Adıyla
1- Nûn, andolsun kâleme ve yazdıklarına. 340[1]
[1] Nûn, Tanrı adlarından bir addır, sûrenin adıdır, rahman kelimesinin harflerinden bir harftir, hokkadır, levihtir, cennette bir nehirdir, balıktır diyenler olmuştur. Balıktır diyenler, 21. sûrenin 27. ayetinde. Yunus Peygambere "Zün-nun Balık sahibi" dendiğini delil tutmuşlardır. Kalemden maksat da doğrudan doğruya kalem, yahut levha, olacakları yazan keyfiyetini bilmediğimiz ilahi kalemdir demişlerdir (al-Müfredat, s. 422-423, 531). Hukema mesleğini benimseyenlerle Sufiler, kalem'e tafsil bilgisi de demişlerdir. Onlarca harfler, etraflıca anlatışın mazharlarıdır, hepsi de mücmel bir sûrette mürekkep hokkasındadır. Fakat hokkada kaldıkça tafsil aleminde zahir olamazlar. Fakat hokkadan, kalemle mürekkep alındı da yazılmaya başlandı mı kağıtta zuhur ederler ve kalem, onları, gayeye kadar yazar. Nitekim insanın maddesi olan nutfe de insanın bütün sûretlerini mücmel olarak toplamış olduğu halde insanın kalemiyle rahim levhine intikal etmedikçe tafsil aleminde zuhur etmez; fakat rahim levhine yazıldı mı insan sûreti, tafsil aleminde zahir olur (Ta'rifat, al-Kalem maddesi, s. 75).
17- Ve biz, onları açlıkla, kıtlıkla sınarız, nitekim o bahçe sâhiplerini de sınamıştık; hani, sabahleyin erkenden, bahçelerindeki mahsûlü kesmeye ant içmişlerdi.
18- Ve Tanrı dilerse de dememişlerdi.
19- Halbuki bahçenin üstünde, Rab-binden gelen bir felâket dolaşmadaydı ki onlar uyuyorlardı.
20- Derken bahçe, bütün mahsûlü kesilip biçilmiş, kupkuru çorak bir yere, bir çöle dönmüştü.
23- Derken yola düştüler ve birbirlerine de gizlice diyorlardı ki.
24- Bugün hiçbir yoksula yol vermeyin, yanınıza gelmesin sakın.
25- Ve kendilerini, yoksulları men etmeye güçleri yeter sanarak erkenden gittiler.
26- Bahçeyi görünce gerçekten de dediler, elbette yolumuzu şaşırdık.
27- Hayır dediler, biz mahrûm olup gitmişiz.
28- İçlerinden en iyileri, ben demedim miydi size dedi, mâbûdunuzu tenzîh etseniz ne olurdu.
29- Dediler ki: Şanı yücedir Rabbimizin, gerçekten de zâlimlerden olduk biz.
30- Bir birlerine dönerek birbirlerini kınamaya başladılar.
31- Yazıklar olsun bize dediler, gerçekten de azmışız biz.
32- Umulur ki Rabbimiz, onun yerine bize daha da hayırlısını verir, gerçekten de biz, Rabbimizi dilemede, ondan istemedeyiz.
33- İşte bunun gibidir azap ve elbette âhiret azâbı, daha da büyüktür bilirseniz.342[3]
[3] Bu bahçenin, Yemen'de Şan'a'ya on iki millik bir yer olan Sarvan'da olduğu rivayet edilmiştir. İhtiyar bir adamınmış, kendisine ve çoluğuna çocuğuna ne kadar lazımsa o kadar mahsul alır, öte yanını yoksullara dağıtırmış, Oğulları, babaları ölünce onun gibi hareket etmemişler, bahçe de mahvolmuştur.
34- Şüphe yok ki çekinenlere, Rableri katında Naîm cennetleri var.
35- Artık Müslümanları da suçlularla bir mi tutacağız?
36- Ne oldu size ki? Nasıl hükmediyorsunuz?
37- Yoksa size mahsus bir kitap var da oradan mı okuyorsunuz.
38- Orada, neyi beğenir, isterseniz sizindir diye mi yazılı?
39- Yoksa hükmü kıyâmetedek sürecek antlar mı ettik size, şüphe yok ki ne buyurursanız o olacak sizin için diye?
40- Onlara sor, bunlara kefîl olan kimmiş içlerinden?
41- Yoksa ortakları mı var? Doğru söylüyorlarsa gelsinler bakalım ortaklarıyla.
42- O gün, işler güçleşir ve secdeye dâvet edilirler, derken güçleri yetmez.
43-Gözleri yere dikilir, üstlerine aşağılık çöker ve gerçekten de sağ esenken de secdeye dâvet edilmişlerdir de secde etmemişlerdi.
44- Artık sen, bu sözü yalanlayanı bırak bana, biz onları yavaş-yavaş, hiç bilmedikleri yerden cehenneme çeker-dururuz.
45- Ve onlara mühlet vermedeyim, fakat şüphe yok ki azâbım, pek kuvvetlidir.
46- Yoksa onlardan ücret istiyorsun da derken onlar da ağır bir borç altında mı kaldılar?
47- Yoksa gizli âlem, onların yanında da onu mu yazıyorlar?
48- Artık sabret Rabbinin hükmüne ve balıkla arkadaş olana benzeme; hani o, dertten boğulmuş bir halde Rabbine nidâ etmişti. 343[4]
[4] Balıkla arkadaş olan, Hz. Yunus'tur.
49- Rabbinden bir nîmet erişmeseydi ona elbette bir yere, fenâ bir halde bırakılır giderdi.
50-Derken Rabbi, onu seçti de temiz kişilerden kıldı.
51- Ve az kalmıştı ki kâfirler, Kur'ân'ı duydukları zaman seni gözleriyle yiyip helâk etsinler ve derlerdi ki: Şüphe yok, bu, bir deli elbette.