Fıkıh Usulü



Yüklə 1,57 Mb.
səhifə16/44
tarix20.11.2017
ölçüsü1,57 Mb.
#32404
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   44

MENDÛB


 

Mendûb sözlükte, kendisine davet olunan şey anlamına gelir.312 Sevilen, yapılması uygun olan, işlenmesi teşvik edilen iş demektir. Dinen yapılması iyi sayılmakla birlikte yapılmamasında sakınca olmayan ve Rasulullah (s.a.s)'ın bazan yapıp, bazan terkettiği işler. Buna; sünnet, müstehap, nâfile, tatavvu, fazilet ve ihsan adları da verilir. Farz, vacip ve sünnet-i müekkede dışında kılınan namazlar, tutulan oruçlar ve verilen sadakalar bu niteliktedir. Güzel bir iş sayıldığı için mendubu işleyen sevap alır, terkeden ceza görmez. Bu değerlendirme Hanefi mezhebine göredir. Çoğunluk İslâm hukukçularına göre, mendûb, sünnet ve müstehab terimlerini de içine alan genel bir kavram olup şöyle tarif edilir: Allahu Teâlâ veya Rasûlûnün bağlayıcı olmaksızın yapılmasını istediği ve yapılmamasını kötülemediği fiildir. Mendupta hükmün kesin bağlayıcı olmadığına dair bir karine bulunur. Bu karîne, âyet, hadis veya İslâm hukukunun genel prensiplerinden biri olabilir. Fiili terkedene ceza konulmaması tarzında bir karine olabilir. Meselâ;

Kur'ân-ı Kerîm'de: "Ey iman edenler! Belirli bir süreye kadar birbirinizle bir borç ilişkisi kurduğunuzda onu yazın." (el-Bakara, 2/282) buyurulur. Bu âyette, borcun yazılması ile ilgili emir bağlayıcı olmayıp, fiilin mendub, olduğunu gösterir. Çünkü âyetin devamındaki. “Eğer birbirinize güvenirseniz, kendisine güvenilen taraf, emanetini tastamam yerine getirsin" ifadesi, yazma zorunluluğunu kaldırmaktadır. Kısaca, alacaklı ve borçlu arasında güven varsa yazma yoluna gidilmeyebilir.

Günümüzdeki borçlanmalarda her iki türlü uygulamada görülmektedir. Ancak, alacağın yazılması unutma veya inkâr halinde ispat kolaylığı sağlarken, senet ve çeklerin cirosu yoluyla alacağın başkasına havale edilmesine de imkân hazırlar. Bu yüzden her alacak ve vereceğin, hattâ sözleşmelerde ileri tarihleri ilgilendiren bütün şartların yazılı olarak belirlenmesi insanlar arasındaki anlaşmazlıkları, itham, iftira, töhmet ve kötü zanları ortadan kaldırır. Kişi, belki borç veya alacağı için senet veya çek düzenlememekten dolayı dinen sorumlu olmayabilir. Fakat borcun ödenmesi halinde çıkabilecek anlaşmazlıklar tarafları başka haram veya mekruhları işlemeye zorlar. İşte mendub bir amel olan yazıya riayet etmek, mü'mini bütün bu riziko ve tehlikelerden korumuş olur. 313

Mendûb her ne kadar farz veya cacip gibi değilse de, bazı mendub fiilleri terkeden din diliyle kınanır ve o mendubu terkettiği için zararını kendisi görür. Şu örnekte olduğu gibi:

Peygamberimiz (sav) buyuruyor ki:

Ey gençler topluluğu, içinizden kim evlenmeye güç yetirirse (evliliğin şartlarını yerine getirebilirse) hemen evlensin.”

Peygamberimizden gelen kesin haberlere göre her yükümlünün evlenmesi vacip değildir. Ama evlenmezse zararı kendinedir ve bir mendubu terkettiği için o din diliyle kınanmaktadır.

Mendûb; bir başka deyişle zorunluluk olmaksızın bir şeyi yapmanın yapmamaya tercih edilmesi demektir.

Mendûblar bir bütün olarak dinin kesin emirleri sayılan vaciplere bir hazırlıktır. Mendublara uyan bir mü’min, vacip emirleri yerine getirmede kendisine kolaylık kazanır.

Mendubların müslümanların tek tek yapması vacip olmasa bile, müslüman toplumun onları terketmesi caiz değildir. Mesela, cemaatla namaz kılmak kişi açısından mendub, ama müslüman topluluk açısından mecburidir. Eğer onlar terkedilirse müslüman toplum sarsıntıya uğrar. Kaldı ki din işinde Peygambere itaat etmek, dini O’nun yaşadığı gibi yaşamak Allah’ın emridir.314

Mendubun Çeşitleri:

Mendûb kendi içinde üçe ayrılır.



1) Sünnet-i Müekkede-Sünneti Hüda:

Hz. Peygamber'in devamlı olarak yaptığı ve sırf bağlayıcı olmadığım göstermek üzere nâdir olarak terkettiği farz ve vacib olmayan fiillerdir. Sabah, öğle veya akşam namazlarının sünnetleri, abdest alırken ağıza su verme gibi... Bu çeşit menduplara "Sünnet-i Müekkede" veya "Sünnetül-Hudâ" denir. 315 Bazı müekked sünnetler ezan ve cemaatle namaz kılmak gibi, dini vecîbeleri tamamlayıcı nitelikte de olabilir.

Bu çeşit mendubu yerine getiren sevap kazanır. Terkeden ise cezayı hak etmemekle birlikte kınama ve azarlanmaya müstehak olur. Ezan ve cemaatle namaz kılmak gibi İslamî prensiplerden olan mendupları bir toplum topluca terketse, sünneti hafife almaları yüzünden kendilerine karşı savaş açılması gerekir. 316

Fukahâ'dan bazıları ise sünnet-i müekkede'yi Hz. Peygamber (s.a.s)'in terketmeksizin yaptığı ameller olarak anlamışlardır.317 Sünnet-i müekkedeleri yerine getirme dini hayatı kemale erdirmeyi ifade eder.318 Zira bu tür sünnetler farz ibadetlerde yapılması ihtimal dahilinde olan kusurları telâfi için meşru kılınmışlardır.319 Bu sebeple sünneti müekkedeleri terketmek dinle alay kabul edilmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s) "sünnetimi terkeden şefaatime nail olamaz" buyurmuştur. Buna göre sünnet-i müekkedeleri terketmek harama yakındır ve Hz. Peygamberin şefaatinden mahrum kalma neticesini doğurur. Ancak buradaki terkten maksat özürsüz olarak sünnet olan fiili işlememekte ısrar etmektir. Mesela bir kimsenin abdest azalarını bir defa yıkamakla yetinip bunu âdet haline getirmesi böyledir ve bunu yapan günahkar olur.320 Sünnet-i müekkedeleri yerine getiren kişi ise sevap kazanır.321 Meselâ sabah namazının farzından önce iki rekat, öğle namazının farzından önce dört rekat, sonra iki rekat, akşam namazının farzından sonraki iki rekat ile yatsı namazının farzından sonra kılınan iki rekatlık namazlar sünnet-i müekkede'ye örnektir.322 Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.s) günde belirtilen bu on iki rekat sünneti kılmaya devam eden kişiye Allah Teala'nın cennette bir köşk bina edeceğini haber vermektedir.323 Ayrıca cemaatle namaz kılmakta sünnet-i müekkededir. Özürsüz olarak cemaati terketmeyi Hz. Peygamber'in hoş karşılamadığı nakledilmiştir.324 Bunlardan başka Necaset olduğu zannedilen ellerin yıkanması.325 Abdest alırken misvak kullanmak326; yine abdest alırken ağız ve burnu iyice yıkamak327; Parmakları hilallemek328; Abdest alırken, abdest azalarını üç defa yıkamak329; Ezanı yüksekçe bir yerde okumak330 sünnet-i müekkede'nin örneklerindendir.331



2) Sünnet-i Gayri Müekkede-Nâfile-Müstehab:

Hz. Peygamber (s.a.s)'in bazen yapıp bazen de terkettiği ameller. Bu gruba giren sünnetleri yerine getirmek sevap kazandırır. Terkeden ise ceza, kınama ve azarlamaya müstahak olmaz.332 İkindi ve yatsı namazlarından önce kılınan dörder rekatlık namaz ve yoksullara zaman zaman yapılan tasadduk gibi. Hz. Peygamber (s.a.s)'in giyinişi, oturup kalkması, taranması ve ayakkabı giymesi vb. hareket ve tavırlarını ifade eden sünnet-i zevaidlerde bu gruba girer.333

Bu ameller taat niteliğinde olup, bunlara "Sünnet-i Gayri Müekkede", "Nâfile" veya "Müstehab" adı verilir. 334

3) Sünnet-i Zevaid:

Hz. Peygamber'in bir insan olması itibariyle yaptığı, Allahu Teâlâ'dan bir tebliğ veya Allah'ın dinini açıklama niteliği taşımayan beşeri fiillerdir. Allah Rasûlünün yeme, içme ve giyinmede izlediği alışkanlıklar, beyaz elbise giymesi, kına ile saç ve sakalını boyaması bu çeşide girer. Bu çeşit mendûb din işlerinden veya ibadet cinsinden şeyler değil, Peygamberimize ait adetlerdir.

Bu kısma "Sünnetü'z-Zevâid" denir. Bu, fazilet mendubudur ki edep diye de anılmıştır.

Mü'min, Hz. Peygamber'e sevgi, saygı ve bağlılığından dolayı, O'nun gibi yer, içer ve giyinirse sevabı hakeder. Bu fiilleri terkeden ise kötü bir davranışta bulunmuş olmaz. Kınanma ve azarlanmaya müstehak bulunmaz. 335



Mendubun Fayda ve Hikmetleri:

Şâtibî, el-Muvâfakât isimli eserinde genel olarak sünnet anlamındaki mendûbun işlenişindeki fayda ve hikmetleri şöyle açıklar:

Hz. Peygamber'den sünnet olarak nakledilen, her mendûb, farz ve vacibin ikmali ve korunması için yardımcıdır. İnsan, devamlı olarak yapmakla yükümlü olduğu mendupları yerine getirirse, devamlı olarak yapmakla yükümlü olduğu farz ve vacipleri elbette ihmal edemez. Bir kimse mendubları yerine getirmede gevşeklik gösterirse, farzlarda da gevşeklik gösterebilir. Hadis-i şerifte iftarın acele yapılması ve sahurun geciktirilmesi istenmiştir. Bu sünnete uyulması oruç tutmayı kolaylaştırmakta, mü'minin bu ibadeti sürekli olarak yapmasını sağlamaktadır.

Mendûb tek tek değil, bütün olarak yapılması gereken bir sünnettir. Hz. Peygamber müekked sünnetleri arasıra, gayri müekked sünnetleri ise daha sıkça terketmiştir. Bu yüzden insanın bunları bazı hallerde terketmesi caiz olmakla birlikte toplam terk edemez. Meselâ; bir ülkenin insanları ezanı tamamen terk etmişlerse onlara bunu zorla okutmak gerekir. Bir kimse cemaatı tamamen terk edemez. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:



"Bir kimse üç günden fazla cemaati terk ederse kalbi mühürlenir"336

Yine bazı hallerde kişi evlenmeyebilir. Fakat bütün toplum evliliği terk edemez. Aksi halde, toplumun çekirdeği olan aile yuvası ortadan kalkar ve toplum felâkete sürüklenir. Bu yüzden bazı Şiî fakihler evlenmenin farz-ı kifâye olduğunu söylemişlerdir.337




Yüklə 1,57 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   44




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin