Fıkıh Usulü



Yüklə 1,57 Mb.
səhifə17/44
tarix20.11.2017
ölçüsü1,57 Mb.
#32404
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   44

MÜSTEHAP

Müstehab sözlükte, sevilen, hoşa giden demektir.

Fıkıh ilminde ise; şeriatın yapılmasını hoş gördüğü, tavsiye ettiği ama yapılması zorunlu olmayan amellerdir.

Peygamberimiz bazı amelleri (ibadetleri) bazen yapar bazen terkederdi. O’nun izinden giden İslâmın ilk dönemindeki müslümanlar bu gibi amelleri yapmaya devam ederlerdi. Müstehab sayılan ameller, müslümanların rağbet ettikleri, sevdikleri ve yapmaktan hoşlandıkları ibadetlerdir. Bunları yapmak zorunlu değildir. Ama yapıldığı zaman sevap kazanılır.

Fıkıh dilinde ‘müstehab’ mendup ile aynı anlama gelmektedir. Mendup, yapılması mecburi olmayıp, yerine getirilmesi terkedilmesinden daha faziletli olan amellerin adıdır.

Fıkıhta menduba, müstehab, nafile, tatavvu’, fazilet ve edeb gibi isimler de verilmektedir.

Kuşluk namazı, teheccüd namazı, tehıyyetü'l-mescid ve evvâbîn namazları ile, nafile oruçlar ve nafile sadakalar müstehap amellerdendir. Müstehap, genellikle (devamlı işlenmeyen) gayr-i müekked sünnetle eş anlamlı olarak da kullanılır.

Müstehab amellerin işlenmesi sevaptır, terkedilmesi ise günah değildir.

Ancak menduplar ve müstehaplar farz ve vacip ibadetlere bir nevi hazırlık ve alıştırma olduğu için, terkedilmemeleri daha uygundur. Bunları yapan, farz ibadetleri daha kolay yerine getirir. Müstehablar, vacibi, yani dinin kesin emirlerini hatırlatan şeylerdir.

Müstehab, aynı mendup gibi kişi açısından yapılması zorunlu olmasa bile, müslüman topluluk açısından yapılması mecburidir. Müslüman toplumun hepsi de müstehab amelleri terkederlerse, kınanır. Böyle bir hareket İslâmí hayatta bir zayıflık ve çözülmedir. Örneğin, bir kişinin cemaatla namaz kılması onun sevabını artırır. Cemaata gitmese kınanmaz. Ancak bir toplumdaki bütün müslümanlar cemaatla namazı terketmemelidir.

Sünnet, mendup, müstehab veya tatavvu’ nitelendirilen ibadetlerin genel adı ‘nafile’dir. Nafile ibadetlerden sünnet diye anılanları yerine getirmek gerekir. Çünkü Sünnete uymak bizzat Kur’an’ın emridir. Bu Mü’minin derecesini artırır, Allah’ın rızasını kazandırır. Mendup ve müstehab olanları yapmak ise, mü’minin takvasını ve ihlasını artırır, onu vacip ve farz ibadetlere hazırlar. Onu İslâmí hayat konusunda duyarlı hale getirir.338

Rasûlüllah (s.a.s)'ın farz ibadetlerin dışındaki ameller için "tatavvu" terimini kullandıkları olmuştur. Talha b. Ubeydillah (r.a)'den şöyle dediği nakledilmiştir.

"Saçı darmadağın fakir olduğu belli olan Necidli bir kimse Hz. Peygamber (s.a.s)'in huzuruna geldi. Uzaktan sesini zorla işitebiliyorduk. Hattâ ne söylediği anlaşılmıyordu. Meğer İslâm'ın ne olduğunu soruyormuş. Adamın sorusuna karşılık veren Rasûlüllah (s.a.s)

"Bir gün bir gece içinde beş vakit namaz" buyurdu. Adamcağız:

"Üzerimde bu namazlardan başkası olacak mı?" diye sordu. Hz. Peygamber:



"Hayır, ama tatavvuda bulunursan o ayrı" dedi, sonra Rasulullah (s.a.s):

"Bir de Ramazan orucu" buyurdu. Adamcağız:

"Bundan başka yapacağım bir şey var mı?" diye sordu. O da:



"Hayır, ama tatavvuda bulunursan ayrı" cevabını verdi.

Hadisin ravisi Hz. Talha (r.a) der ki: Rasûlüllah (s.a.s), o adama zekâtı da anlattı. Adam bunun dışında ödemesi gereken bir şeyin olup olmadığını sordu. Rasulûllah (s.a.s):



"Hayır, ama tatavvu'da bulunursan o senin bileceğin şeydir" dedi. Bunun üzerine Necidli adam

"Yemin ederim ki bundan ne fazla ne de eksik birşey yapmam" diyerek ayrılıp gitti. Onun bu sözü üzerine Rasûlüllah (s.a.s):



"Eğer doğru söylüyorsa kurtuluşa erdi" buyurdu.339

İslâm'da nâfile ibadetlerin yapılması zorunlu değilse de, sünnet türünden olanların yerine getirilmesi Allah Teâlâ'nın rızasını kazanmaya ve üstün derecelere yükselmeye vesile olur. Mendup ve tatavvuların ifası da kişinin ihlâs ve takvasını artırır. İhlâsla yapılan ve çoğaltılan ibadetin ecri de artar. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:



"Bir zaman Rabbiniz size şunu bildirmişti: Yemin olsun ki, şükrederseniz, size olan nimetlerimi mutlaka artırırım. Şayet nankörlük ederseniz, şüphesiz ki azabım çok çetindir" (İbrahim, 14/7)340

NAFİLE




Nafile Nedir?


‘Nafile’nin aslı ‘nefl’dir ki bu da gerekli olanın (farz olanın) üzerine yapılan bir fazlalıktır.

Aynı kelime, ganimet malı, yani savaştan sonra ele geçen mal hakkında da kullanılır. Bunun çoğulu ‘enfal’dir ki, Kur’an-ı Kerim’de bu adı taşıyan bir sûre bulunmaktadır.341

Mecburi olmaksızın yapılan fazla işe, ‘nafile’ demek daha yaygın bir söyleyiştir. Nafile, aynı zamanda, bağış, hibe anlamlarına da gelmektedir.342

Fıkıh ilminde ‘nafile’; Farz ve vacip dışında, sevap amacıyla yapılan, Peygamberimizin de kıldığı bilinen namazların tümüne ve diğer ibadetlere verilen bir isimdir.

Nafile namazlara, tatavvu, müstehab, mendup gibi isimler de verilmiştir. 343



Nafilenin Önemi:


Farz ve vacip diye nitelenen emirleri yerine getirmek müslümanların görevidir. Bu görev iman etmenin, imanın tadını almanın, İslâmı yaşanır kılmanın ve İslâmla ulaşılması mümkün olan iki dünya mutluluğuna kavuşabilmenin yoludur. İman, bilindiği gibi soyut bir şekilde ‘inanıyorum’ demek değildir. İman, aynı zamanda bir din, bir hayat şekli seçmenin adıdır. İslâmí hayatı seçen mü’minler, inandıkları dinin bütün emir ve yasaklarına uyarlar. Özellikle farz, vacip, haram diye isim verilen emir ve yasaklar konusunda titizdirler.

Bunların dışında imanı olgunlaştıracak bir takım mendup, yani güzel görünen, teşvik edilen ibadetler de vardır. Mü’min, bu ibadetleri farzlara ve vaciplere bir hazırlık yapmak, onları tamamlamak için yerine getirir. Bu gibi ibadetler Allah’a hakkıyla şükretmenin yollarını açar. İmanı sağlamlaştırır, farzlar konusundaki bilinci artırır.

Nafile ibadetler, kullukta yapılan eksikliklere, işlenilen günahlara bir karşılıktır. Şüphesiz mü’min ne kadar gayret ederse etsin Allah’a, O’nun istediği gibi ibadet edemez. Ama bunun için çaba gösterir. Mü’min kulluk noktasındaki eksiğini nafile ibadetlerle tamamlar.

Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

Allah (cc) şöyle buyuruyor:



Kim benim veli (dost) kuluma düşmanlık ederse, ben de ona savaş ilan ederim. Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım şeyi yerine getirmesidir. Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşır, sonunda sevgime ulaşır…”344

Peygamberimize ait nafileler ‘Revâtib’ ve ‘Regâib’ olmak üzere iki kısma ayrılır. Bunlara Resûlüllah’ın sünnetleri de denir. Revâtib sünnet; Peygamberimizin, tertipli bir şekilde, belli zamanlarda, bazen de farz ibadetlere bağlı olarak yaptığı nafile ibadetlerdir. Regâib sünnet ise; belli bir zamana ve farz ibadete bağlı olmaksızın arada sırada yaptığı nafile kulluklardır. Revâtib sünnete örnek: Sabah namazının sünneti, öğlenin ilk ve son sünneti, akşamın sünneti, yatsının son sünneti, teheccüd namazı, belli günlerde tuttuğu oruçlar gibi. Peygamberimiz bunları pek az terkeder, çoğunlukla yapardı.

Mendub, ya da Regâib olanlara örnek: Kuşluk, abdest, mescid, yolculuk, güneş ve ay tutulması, yağmur, tesbih namazları, bazen tuttuğu nafile oruçlar gibi. 345


Yüklə 1,57 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   44




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin