Tekfirin Gerekçeleri Ve Cevaz Veren Sebepleri:
Bazı gençler, müslüman yöneticilerin Allah'ın indir-diğiylc hükmetmedikleri için küfre girdikleri kanaatine salı i pürler.
Ben daha önce "Cahiliyet İdaresi" başlığı alımda Ta-beri'den, Fahri Razi'dcn, ibn Kcsir'dcn ve İbn Tcymiyyc 'den yapılan nakillere, tekrarlamaktan çekindiğim için yeniden dönmek istemiyorum. Fakat ben diyorum ki, müs-lüman idarecileri tek bir nitelik etrafında toplamak mümkün değil. Onlardan biri müsJümanlann arasında sabah akşam İslam'dan başka inancı olmadığını bağırıyor, ikincisi, İslam ve onun dışındaki dinlerden hiçbirini islemediğini açıklıyor. Zira kendisi ilerici, dinler ise gcriciliknıişL. Üçüncüsü, resmen laikliği ilan ediyor. Döndüncüsü ilan etmeksizin fiilen laikliği deniyor. Beşincisi, ülkesinde mason localarını başlacı ediyor ve gece gündü/ yahudilerlc düşüp kalkıyor.Altıncısı inanmadığını söylüyor ve söylediğinin dışındakini yapıyor, açıklayamadığım yapıyor... bu idarecilerin tümüne hangi hükmü vermek doğru olur?
Kendisini önce müslümanolarak vasıflandırıp sonra da Allah'ın şeriatını reddeden vç onun dışındaki sistemle-rin dahaüstün ve tatbike dahalayık olduğuna inanan idareci nama/kılsa da oruç tutsa da ve müslüman olduğunu iddia else de o kafirdir. Çünkü Ccnab,ı Hak şöyle buyuruyor: "Hayır! Rahibine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp, sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) lam manasıyla kabullenmedikçe iman eimiş olmazlar." 144 Fakat o idareci, şeriatın gerekliliğini kabullenmekle beraber, Allah'ın şeriatını tatbik etmiyorsa, o bu amelinden dolayı asi ve/alim olur, ickfircdilcmcz. Çünkü büyük günahları işleyen kişi, ehli sünnet nazarında tekfir edilemez.
Eğcridarcci Allah'ın şeriatım uygulamaz, fakat bunu temenni ederse -bazı Osmanlı sultanlarının durumu böyledir, onu fasıklıkla nitelendirmek mümkündür.Burada iyi anlaşılması gereken bir durum var. O da şu: Allah'ın indirdiğinden başkasıyla hükmetmek bazen insanı dinden çıkaran bir küfür olur. Bazan da büyük veya küçük günah olur.
Küfür az önce zikredilen iki görüşe göre ya mecazi olur veya küçük küfür olur. Bu da idarecinin durumuna göredir. Eğer idareci Allah'ın indirdiği ile hükmetmenin farz olmadığına ve hu konuda kendisinin hükmedip, hükmetmeme hususunda serbest olduğuna inanır veya AUa'ın hükmü olduğunu bilmekle beraber, onu küçümserse, bu büyük küfür olur. İdareci Allah'ın indirdiğiyle hükmetmenin farziyclinc inansa ve o hükmün bu olay hakkında olduğunu da bilse, uygulamadığı takdirde eczaya müslehak oî-duğunu kabullenmekle birlikte uygulamaktan vazgeçse bu kişi günahkardır ve o mecazi birküfürle veya küçük küfürle kafir olarak isimlendirilir. Hükmü öğrenme konusunda bütün gücünü sarfedip, gayret göstermekle beraber o olay hakkında Allah'ın hükmünü bilmese ve uygulamada hata else, bu hata eden kişiye içtihadından ötürü bir sevap vardır, halası da bağışlanmıştır. 145
Müslüman Halkin Küfrü Hakkında
Gençler idarecilerin tekfiri ile işe başladılar. Fakat onlar kısa bir süre sonra idare edilenlerin tekfirine geçtiler. Bunu şer'i delillere dayandırmakları çok, akli dayanaklar üzerine kurdular.
Söyledikleri de şu: Müslümanlar kafkoldular. Çünkü şehadet kelimesini dilleriyle söyleyip manasını bilmiyorlar ve gereğiyle amel etmiyorlar. Onlar, namaz kılsalar da oruç tutsalar da ve haccctsclcr de kafirdirler. Onlar bu konuda üzerine "şeker" yazılmış tuz kutusuna benzerler. Çünkü yazı gerçeği değiştirmez.
Dahadailcrigidipdcdilcrki: İdareciler İslam'la idare etmeyince, toplumun bütünişlcri İslam dışı olunca, ve feriler de buna razı olunca, bundan dolayı toplum lüm fertleriyle birlikle kafir olmuştur. Ta ki aksi sabit olunca...
Ben burada birinci meseleyi değil de ikinci meseleyi tartışmak isliyorum. İkinci mesele de şu: İdare edilenler, idarecilerin yaptıklarına razı ve tabi olmaları sebebiyle küfre girmeleri...
Herkesin bildiği gibi müslümanlann idarecilerinin hepsi aynı yolla işbaşına gelmiş değillerdir. Onlardan kraİm varisi olanlar vardır, bir bakarsınızki geceleyin gizli cl-leronu taşıyıp götürmüş... Bunun dışında seçimle gelen de var. Onların arasında müslüman olduğunu ilan eden olduğu gibi reddedende var. Haltamünahklık yapıp içinde gizlediğini sonra ilan eden de var.
Bu halkın yöneticilerden razı olduğunu ve Allah'ın ni/amını uzaklaştırıp onun yerine beşeri sistemi koymalarına razı olduklarını söylemek delile muhtaç bir sözdür. Yönetilenlerden idarecinin yaptığı şeylere nza gösteren kişinin bu konuda ona ortak olduğunu söylemek mümkündür. Fakat görüşü alınmayan aksine hiç kimse tarafından ciddiye alınmayan suskun ve c/.ilmiş kişilerin günahı nedir?
Müslim'in sahih'indcÜnımü Seleme (r.anha) den Ra-sulullah'tn şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir "şu muhakkak ki, sizin üzerinize birtakım amirler tayin olunacak da, sizler onların işlerinden bazısını ma'rufvc güzel göreceksiniz, bir kısmını da çirkin görüp inkar edeceksiniz. Çirkin işi, çirkin gören, onun günahından beri olur, İnkar ve reddeden de günaha iştirakten salim olur. Fakat çirkin işe nza gösteren ve o işle faillerine labi olan ise günahtan beri olmaz, eczadan salim kalamaz." sahahiler: "ya Rasulaltah! Böyle münker iş yapan amirlerle savaşalım mı?" diye sordular. Peygamberimiz (sav): "Namaz kıldıkları sürece 'Hayır'" cevabını verdi." 146
Öyleyse idarecinin Allah'ın şeriatına muhalefet etmesinden dolayı meydana gelen kötülüğü hoş karşılamayan kişi. sorumluluğundan kurtulmuştur. Bunu hoş görmeyen ve kabul etmeyen kişi kurtuluşa ermiştir.
Ardından gittiği idarecinin küfrüne nza gösteren kişi, kendisi girmese de onun günahına ve küfrüne ortaktır.
Bu gençler, sabah akşam idarecilerin zulmünü tadan hatta onların elinden ölüm şerbetini içen bu ezilmiş halk tabakalarının yönetime nza gösterdiklerini nereden biliyorlar?
Fukahamızdiyor ki, sukut eden kişiye söz isnad edilemez. Suskun arapcehpesi gibi birtürsuskunluğu seçenhai-kımızın razı olduklarını bu gençler nasıl ve nereden biliyorlar?
Ebu Davud'un tahric ettiği bir başka hadis de şudur:
Hz. peygamber (sav) şöyle buyurdu "Benden sonra bir kısım amirler olacak. Onlar. Allah'a itaatin dışındaki şeylerle amel ederler. Onlara işlerinde ortak olan veonların zulmüne yardım eden benden değil, ben de ondan değilim. Kim de onların işlerinde onlara ortak olmaz ve zulümlerine yardım cünez ise. o bendendir, ben de ondanım."
Allah'ın razı olmadığı işi işleyen bir idareciye iştirak eden veya zulmünde ona yardım eden kişiye gelince, zulmün ve amelin karakterine göre bu durumu onu bazan küfre götürür. Bir idareciyi olumsuz bir durumdan vazgeçilmeye çalışan ve ona ortak olmayan ve yardım etmeyen insan ise, bundan kurtulmuştur.
Bazan biri çıkıp şöyledcr: Emr-i bil ma'rufvc nehy-i anil münker = iyiliği emredip kölülüklen alıkoyma nerede kaldı? Biz ona deriz ki: "Emr-ibil ma'rufvc nehy-i anil mün-ker'in dereceleri var. Onun en üstünü el ile değişti rmeye uğraşmak, en basili de kalb ile buğ/.ctmcktir. bu ikisinin arasında dil ile kabullenmemek vardır. Kim kalbiyle buğzc-derse ve idarecinin yaptiklanna razı olmazsa "emr-i bil ma'ruf venehy-i anil münker" yapmış olur. Fakalbu da imanın en zayıf derecesidir.
Her halükarda o kişi, ona tabi olmamış, ona katılmamış ve nza göstermemiş olur
Son olarak şunu söylemeliyim. Biz eğer yöneticisini hürriyet içinde ve hile yapmadan seçimle başkan seçen bir ülkede isek ve idareci de orada "ömürboyu cumhurbaşkanı" değilse, idarecinin şeriatı terk etmesinden dolayı halkın sorumlu olduğunu söyleyebiliri/. Biz Hulcla-i Raşidin'dcn sonra bu idarecilerin emri altında yaşadık. Onların ilki Mu-aviye b. Ebi Süfyan'dı. Bakını/, o ne diyor: "Ben biliyorum, si/ benden razı değilsiniz. Ama ben bu işi kılıç zoru ile aldım. Eğer size tüm hukukunuzu vermezsem, bir kısmını aldığınızdan ölürü benden razı olunuz." 147
Tabiin'in en mutedili olan Hasan cl-Basri, Muaviyc hakkında şöyle diyor: "Muaviyc'dc dört haslet var: Hiçbiri olmasaydı sadece biri helakine yeterdi. O da: Bu ümmetin başına kılıç zoruyla geçmesi. Hatla yönetimi meşveretsiz cldcelli. Halbukisahabc-ikiramdanmcşvcrcicdilccck fa/i-lelli insanlar vardı. Birdiğcrözclliği de: Kendisinden sonr > oğlunu halife tayin etmesi..." Mcrvanb. Hakem'c gelince, o bütün tevazusuyla şöyle diyor: "Ben bu ümmetin hası alıklarını kılıçsız ledavi edemiyeceğim. Vallahi bu makamımdan sonra bana hiç kimse "Allah'tan kork" demesin. Aksi hakfö boynunu uçururum." Bunlar bir larafla, yüce Allah'ın Peygamberine: Allah'tan kork! hitabı bir tarafla!
Bugünün idarecilerine gelince onların en ulusu geceleyin gizli ellerle taşınarak geldi. Devlet merdivenine tırmanırken sakin davrandı, hatla çok temkinli davrandı, son-radaFiravun edasıyla bağırdı: "Ben size kendi görüşümden başkasını işaret çimiyorum. Ben size ancak doğru yolu gösteriyorum. 148
Bu cesur (!) kişilerden halk razı mı olur? Olduysa ne zaman? 149
Dostları ilə paylaş: |