Gençlerle konuşmamız sırasında şunu keşfettim :1948' den beri eviyle zindanlar arasında gidip gelen ve bir file yapılsa mutlak öleeçek kadar işkence zillet ve zulümlere tahammül eden şu zavallı gurubu tekfir edenler var. Bu ne ilginç fıkıhtır1? 166
Zorlama (İkrah) Meselesi
İslami toplulukların küfrünü caiz görme sebeplerinin biri de şudur: Gençlerden bir gurup,"kafır idarcci"yi zorlama ile de olsa destekleyen kişi küfre girmiştir, görüşünü benimsediler.
Çünkü îslamda zorlama yoktur. Onların delili şu ayet-i kerimedir:"... Artık haktan (ayrıldıktan sonra sapıklıktan başka ne kalır? O halde nasıl (haktan sapıklığa) döndürülüyorsunuz?" (Yunus Surcsi:32) Onlara göre idareciyi diliyle veya canını ve namusunu korumak için müdafa etmekle her kim desteklerse küfre girmiştir.
Şahsen ben , ilim sahiplerinden hiç birinin "ikrah" (zorlama) nın islamın getirdiği ruhsatlardan biri olduğunu bilmediğini zannetmiyorum. Bu konuda Rcsülullah (SAV)danbirçokrivaycücryapılmıştır.Onlardanbiridcşu hadisin.:"Ümmetimden hata, unutma ve zorlanılarak yapı-lan şeyler kaldırılmıştır." Yüce Allah, Nahil suresinde şöyle buyurmuştur:" Kalbi iman ile mutmain olduğu halde (dinden dönmeye) zorlanan hariç, kim iman ettikten sonra Allah'ı inkar ederse, (Ona Allah'ın gazabı vadtr) .Ama kim kafirliğe göğiis açarsa, onların üzerine Allah'tan bir gazap ve onlar için büyük bir azap vardır." (Nahil Suresi : i06
Ama bu gençlerin garib bir mantıkları var. Onlar ayette bu iddianın cevabı olduğunu söylüyorlar ve bu ayetin peşine gelen ayeti okuyorlar: Ayet Şöyle: "Budaonlar in dünya hayalım ahirete tercih etmelerinden ve Allah'ın kafirler topluluğunu hidayete erdirme/nesinden ötürüdür." (Nahil Suresi:107) Ben bildiğim kadarıyla" bu fıkhın yeni olduğuna şahidim. Ayetin sonu, başında gelen hükmü ncshcl-meye başlıyor.Bizbu fıkhı kabul elliğimiz takdirde ahkamın onda dokuzu gidecek. Bundan dahada beleri Kur'an'dan hükümleri almak veya Kur'an'ı hakem kabul cl-mek değişecek. Çünkü her kisiım kendi dışındakini nakzeder. Her ayel bir başka ayetin getirdiği hükmü nesheder, Ben gençlerin dikkatini İbn-i Tcyymiyye'yc yöneltmek istiyorum. O, şöyle diyor:"..."Eğer, Ccnab-i Hak şöyle buyurdu: Ama kim küler göğüs açarsa" denilirse, bu ayetin baş ta-raCınaaitiir, denilir. Çünkü kim zorlanmadan kafirliği kabul ederse, o küfre göğüs açmış olur." Aksi takdirde ayetin başı sonunu nakzeder. Kalîrolandan maksad göğsünü aç an kişi olsada... Bu da zorlanmadan olur. Sadece zorlanan üstüne ' edilmedi, aksine zorlanan ve onun dışındaki de istisna edilmeliydi. Kişi göğsünü açmaz ve isleyerek küfür kelimesini söylerse, o göğsünü küfür kelimesini söylemekle açmış olur. Küfür sözünü isleyerek söylemek de küfürdür..,"
Hakikaten ikrah (zorlama) aycii gayel açıktır, imandan sonra her kim inkar ederse, o kafirdir ve dinden çıkmıştır, ayet: "...kalbi imanile mutmain olduğu halde (dinden dönmeye) zorlanan hariç..." kısmını istisna etmiştir. Kime zorlama vaki olursa, o küfre teşvik edilir, ama onun kalbi dipdiri ve iman ile dopdoludur. Bu zor durumda olan rnüslümana kalbiyle değil de diliyle küfür kelimesini söylemesine izin verilmiştir. Eğer kalbi dilini onaylıyorsa, o kişi kafir ve mürlcd olur. Çünkü ikrah (zorlama) kalbe değil dile dayanır. Kalbi küfre razı olursa ve gönlü de küfre açılırsa kafir olmuş olur.
Fakat gençler meseleyi "plan" bakımından büyütüyorlar ve şöyle diyorlar: Dünya hayatını ahirete tercih eden herkes kafirdir. Ondan "zorlanma" iddiası kabul edilmez. Biz onlara deriz ki: Kim önce diliyle küfrü söylerse, ikinci olarak kalbi bunu kabul ederse ve üçüncü olarak gönlü buna açılırsa, o fiilen kafir olmuş olur ve Allah'ın gazabı ile azabını.hak etmiş olur. O ancak bunu yapar. Zira o dünya hayalını ve dünyanın nimetini ahirclc tercih etmiştir. Bu küfrü lisanıyla söyleyen, kalbi buna razı olmayan ve gönlü küfre açık olmayan kişinin hilafınadır. Aksi takdirde bir manası olmadığı için istisnayı ilga etmek gerekir.
Ne var ki, gençler şunu ileri sürüyorlar: Kur'an'm kendisini, şcrhcdccck veya tevil edecek ulemaya ihtiyacı yoktur.
Bizde bu gençlere diyoruz ki: Kur'anarapdili ile inmiştir. Onu anlamak ve ondan hükümler çıkarmak bu dilin delaletlerinin hududu dahilinde, arapçanın kuralları ile kayıt-, hdır. Aksi halde yalnızca arap dilini bilip onu konuştuğu için hiçbir şart ve kayıl olmadan Kur'an'dan istediği hükümleri çıkarma ve onu tefsir etme, her kişinin hakkı olurdu. Hem sirel hem de hadis kitapları şöyle bir olaydan bahsederler: Ammar b. Yasir ağlayarak Rasulullah'a geldi ve Ku-reyş'in kendisini küfrü söylemeye zorladıklarını haber verdi. Bunun üzerine rasulullah (sav): "Kalbini nasıl bulu yorsun?" diye sordu, "hala iman üzere olduğunu" haber verince, Rasulullah ona: "Eğer onlar aynı şeyi yaparlarsa sen de yap veya onlar her ne vakit aynı şeyi yaparlarsa sen de yap..." buyurdu...
Aziz sahabi Ibn mesud'a gelince o şunu açıkça söylüyor: "zanna dayanan kötü bir söz ancak zorlama ile telaffuz edilir, ne Rasulullah ve ne de sahabe-i kiramdan biri zorlanan kişiyi tekfir etmedi.
İnsanın işkenceye dayanmasının da sınırlı bir gücü vardır, zalim o sınırı aşınca mazlum ne yapar?
Mesele sadece öldürme olsaydı buna sabredilirdi, ama sözkonusu olan insana ölümü temenni ettirecek bir işkencedir. İnsan işkencenin devamıyla küfür arasında serbest bırakılmıştır. Gücü yettiğince buna sabredecek sonunda da ya ölecek veya inkar edecek, işkence eskiden ilkel olduğu zamanlarda sopa ile vur-. mak veya ateş ile dağlamakşeklinde olurdu. Ama bugün Rusya'da, Doğu Almanya'da, Amerika ve diğer ülkelerde işkencenin uzmanları ve aletleri var. Bunun için alemlerin rabbi şöyle buyuruyor: "...Fitne (dinden döndürmeye uğraşma) öldürmekten daha kötüdür." (el-Ba-kara, 2/191) Biz meselenin kökenine dönelim. Kim idarecilerin küfrüne rıza gösterirse onlardan olur. kim de kalbini açmadan bir şeye zorlanırsa o kişi iman üzerinedir.
Ben bu konuyu bir kısım nakillerle noktalamak istiyorum. Şevkani "İsarü'lHak" adlı kitabında şöyle der: "Avam müslümanların (halkın) tekfiri konusuna gelince onîar kesin delillerle Allah'ı tanımadıkları için kelamcıların şartlarına göre onlan tekfir edenlerin küfrü daha da artar. Çünkü halkın müslüman olduğuna hükmetmek, dinden bir zaruret olarak bilinmektedir. Onları tekfir etmek ise bunu inkar etmektir. Kur'an-ı kerim onların müslümanlıklannm sıhhatine işaret etmiştir. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: "Bedeviler, 'inandık'dediler. De ki: Siz iman etmediniz, ama 'islam olduk' deyin, henüz iman kalplerinize yerleşmedi..." (Hu-curat, 14)
İmam Gazzali şöyle diyor: "İnsan buna yol bulduğu sürece tekfirden sakınmak gerekir. Kıbleye y Önelip namaz kılanların ve açık açık 'Allah'tan başka ilah yoktur, Muhammed Allah'ın Rasulüdür" diyenlerin mallarını ve kanlarını mubah saymak hatadır. Bin tane kafiri hayatta bırakma konusunda yapılan hata,bir müslümanm kanından bir şişe akıtmadaki hatadan daha hafiftir.167
Enes (ra)den rivayet edilmiştir: Eııes (ra), Rasulul-lah (sav)in şöyle buyurduğunu söyledi: Üç şey imanın aslındandır: la ilahe illallah diyeni (öldürmekten) vazgeçeriz... Biz bir günah sebebiyle onu tekfir etmeyiz. Bir amel sebebiyle de onu islam'dan çıkarmayız." 168 Bu hadisi Ebu davud, "sünen"inde Kitabü'l Cihad bahsinde rivayet etmiştir. Başka bir tarikten de Ebu yala rivayet etmiştir, hadisin senedinde Yezid (er-Rakkaşi)den başka zayıf kişi yoktur. O da salih bir adamdır. Hıfzından dolayı zayıf sayılmıştır. Hafız İbn Adiyy onu övmüş ve güvenilir olduğunu söylemiş ve onun Enes'ten sahih hadisler rivayet ettiğini ifade etmiştir, umarım ki ondan rivayette bulunmada bir beis yoktur.
İbnÖmer'denRasulullah(sav)inşöyiebuyurduğu rivayet edilmiştir: La ilahe illallah diyenlerden vazgeçin, onları bir günah sebebiyle tekfir etmeyin, kim 'la ilahe illallah'diyeni tekfir ederse, o küfre daha yakın olur."bu haöisi Taberani el-Kebir'inde Dahhak b. Hamza'dan o da Ali b. Yezid'den rivayet etmiştir. el-Heysemi demiştir ki: "Her ikisiyle de ihticaeta ihtilaf edilmiştir, ben derim ki: Fakat ikisinin hadisi de şevahid hakkında doğru olur, öncekilerini de takviye eder. 169
Bu bab da AH B. ebi talib, Ebu'd Derda, Ebu Ema-me, Vasile, Cabir b. abdillah, ebu Said el-Hudri ve Hz. Aişe ve bunların yedisi de Rasulullah'tan bunun benzerini rivayet edilmişlerdir. Fakat isnadîannda cerh edilmiş olanlar vardır. Ama tümü yukarıda geçenlerle birlikte kuvvetlidir. Hülasa müslümanları tekfir etmede -bilgi noksanlığı iddiasıyla veya amel ya da zorlanma sebebiyle hepsi aynıdır- Bütün bunlar bu konuda acele etmemeyi ve temkinli davranmayı gerektirir.
Kurtubi Tefsir'inde şöyle bir olay yer almaktadır: Rasulullah'm ashabından iki kişiyi Müseyleme'nin gözcüleri yakalayıp Müseyleme'ye götürdüler. Mü-seyleme yakalananlardan birine: "muhammed'in Allah'ın rasulü olduğuna tanıklık ediyor musun?" dedi. Oda; "Evet" dedi. bu sefer: "benim Allah'ın rasuîü olduğuma tanıklık eder misin, diye sordu. O da: "Evet" dedi. bunun üzerine onu salıverdiler, bu sefer de Mü-seyleme, diğerine: "Muhammed'in Allah'ın rasulü olduğuna tanıklık eder misin" diye sordu. O da: "Evet" dedi. Müseyleme: "benim Allah'ın rasulü olduğuma tanıklık eder misin?" diye sorunca o da: "Ben sağırım, duymuyorum" diyerek cevap verdi, bunun üzerine müseylime onu öne sürerek boynunu vurdu. Önceki adam doğru Rasuluîlah (sav)in yanına geldi ve: "helak oldum" dedi. Rasuluilah : "seni helak eden nedir?" diye sorunca,adamolayıanlattı.Hz. peygamber (sav): "Arkadaşına gelince o güveni seçti." buyu rdu. Başka bir rivayette: "Arkadaşına gelince o iman üzerine yürüdü, ama şu anda sen üzerinde bulunduğun hal üzere ruhsatı seçtin." şeklinde Duyurulmuştur. Adam: "Senin Allah'ın rasulü olduğuna şahitlik ediyorum." dedi. Hz. peygamber de: "sen bulunduğun hal üzerindesin." buyurdu. 170 İbn kesir'in Muhtasar'mda şöyle bir rivayet bulunmaktadır: Abdullah b. Huzafe.es-Sehmi -Sahabe-i kiramdan biri- Rumlar tarafından esir alınmıştı, nihayet onu krallarının yanma getirdiler. Ona Hristiyanhğı kabul etmesi teklif edildi. O da reddetti. Sonra kralı Öldürmeye uğraştı, sonunda ona kralın başını öpmesi teklif edildi. O da: Benimle birlikte tüm müslaman esirleri serbest bırakmanız şartıyîa-olurdedi. Dönüpülkesine gelince, Hz. Ömerb. el-Hat-tab: "Her müslümanın îbn Huzafe'nin başını Öpmesi bir ödevdir. Ben başlıyorum" dedi hemen kalkıp onun başını öptü. İkrah (zorlama)yı nazan itabara alma konusunda rivayetler çoktur, ancak kalbi değişiklik olmamak şartıyla... Çünkü ikrah zahire dayanır. Bu hususta kalbe egemen olmaya imkan yoktur, kalb açılınca, zahir batma mutabık olur. bunun için de müslüman küfre girer. 171
İkrah (zorlama) başkalarını öldürme hakkını kapsamadığına göre kim başkasını öldürmeye zorlanırsa, ,bımu yapma hakkına sahip değildir ve buna izin de verilemez. Çünkü o haddi aşmaksızm bir cana kıymakla kendini savunuyor. Buna asla izin verilemez. 172
Dostları ilə paylaş: |