Toplum Kafir Olduğu İçin Onu Yıkmak Gerekir
Gençlerin idarecilerin küfründen idare edilenlerin küfrüne vardıkîanndansonraküfürledamgaladıkları topluma karşı tutumlarını belirlemeye geçtiler. Bundan dolayı toplumdan uzaklaşmanın ve toplumu çökertmenin gerekliliği fikrine ulaşmaları artık yadırganmaz. Bu toplumun fertleriyle birlikte namaz kılmak iyiliği emderip kötülükten vazgeçirmek, seçimlere katılmak gerekmez... Bütün bunlar niye?
Bu sorunun cevabı hazır "küfürden daha büyük günah yoktur. Bu sözlerine o şer'i bir dayanak istediğin vakit ilginç ve garib bir dayanak çıkar ortaya. Onlar Cenab-ı Hakkın şu ayet-i kerimesini (şahit) delil getiriyorlar:1' İnkara kitab ehlinin yurtlarında hurma ağaçlarını kesmeniz veya onları kestneyip gö vdeleri üzerinde ayakta bırakmanız Allah'ın izniyledir. Allah yoldan çıkanları böylece rezilliğe uğratır."-(el-Haşr Suresi :5)
Bu sure-i celileyi başından itibaren okuyan kişi, surenin Resülullah'ın Medine'den sürdüğü yahudi-lerden bahsettiğini görür, Sûrede sözü edilen kişiler, Beni Nadir yahudileridir.
İbn-i Kesir'in muhtasarında şöyle denilmekte-dir:"Ehl-i kitaptan inkarcıları çıkaran odur. Yani Beni Nadir Yahudilerini çıkaran odur. Resülullah (SAV) Medine'ye gelince onlarla sulh yaptı ve onlarla savaşmamak ve onlarında Resülullah'la savaşmamak hususunda sözleşme imzaladı. Fakat yahudiler kendileriyle Hz. Peygamber arasında imzalanan anlaşmayı bozdular. Bunun üzerinede Resülullah (SAV) onları sürgün etti ve sağlam kalelerinden dışarı çıkardı. Onlar kalelerinin Allah'ın azabına engel olduğu kanaatini taşıyorlardı. Allah'ın azabından onları hiç bir şey kurtaramadı. Onlara Allah katından hiç akıllarında olmayan şeyler geldi. Resülullah onlan Medine'den sürüp çıkardı. Onlardan bir gurup, Suriye-Ürdün hudutları civarındaki yerlere gittiler. Bir gurubu da "Heyber"e yerleşti.
Ebu Davut, Abdurrahman bin Ka'b bin Malik'den, o da Resuhıllah'm ashabından bir adamdan şöyle bir rivayette bulunuyor: "Kureyş kafirleri ibn-i Übeyye ve beraberinde bulunan Evs ve Hazrec kabilesinden puta tapanlara bir mektup yazdılar. Resulullah, o vakit Medine'de idi ve Bedir savaşı henüz olmamıştı. Mektupda şöyle denilmekteydi: Siz adamımıza kucak açtınız. Allah'a yemin ederizki, siz ya onu öldürürsünüz, yahut yurdunuzdan sürüp çıkarırsınız yada hepimiz sizin üzerinize yürür, sizinle çarpışarak hepinizi öldürür, kadınlarınızı esir alıp cariye ederiz. Bu mektup Abdullah bin Übeyye ve onunla birlikte puta tapanlara erişince, Resulullah ile çarpışmak için toplantı yaptılar. Onların bu hareketleri, Peygamber (SAV)e erişti. Gidip onları gördü vefKureyş'in sizi tehdidi son dereceye vardı, ama onlar sîze .sizin kendinize yapmak istediğiniz kötülüklerden daha faz lasını yapacak değillerdir. Çünkü siz kendi evlat ve kardeşlerinizle çarpışmak istiyorsunuzdur." dedi. Onlar Peygamber Aleyhisse-lam'dan bunu duyunca dağıldılar. Bu haber Kureyş kafirlerine ulaşınca, bu seferde onlar Bedir savaşın-dansonra Yahudilere yazdılar:"Sizler silah ve kalelere sahipsiniz. Ya adamımızı öldürürsünüz, yahut bizsizi şöyle şöyle yaparız. Kadınlarımızla aramıza bacak-lanndaki halhallardan başka bir şey girip engel olamaz. "Nadir oğulları ya midileri Peygamberimizin öldürülmesini içeren mektubu alınca. Peygamberimizi öldürmek için ittifak ve söz birliği ettiler. Peygamberimize haber gönderdiler:"Bize ashabından otuz kişi gönder! Bizden de otuz kişi ortaya çıksın. Münasip bir yerde buluşalım. Senin söyleyeceklerini dinlesinler. Eğer bilginlerimiz seni tasdik ve sana iman ederlerse, biz de sana iman ederiz." dediler. Yarın olunca Hz. Peygamber ordusuyla üzerlerine yürüdü ve onları kuşatma altına aldı. Onlara şöyle dedi: "Vallahi bana göre siz aramızda yaptığımız anlaşmaya riayet etmiyorsunuz. Ancak bana yeniden söz vermeniz gerekiyor... "Onlar da buna yanaşmadılar. O gün Öyle geçti.
Sonra ertesi gün Resulullah Benî Kureyza üzerine yürüdü ve onları kendisiyle antlaşma yapmaya çağırdı. Onlarda antlaşma yaptılar. Bunun üzerine Resulullah onlan bırakıp geri döndü, ve Beni Nadir üzerine yürüdü, sürgünü kabul edinceye kadar onlarla çarpıştı. Böylece Beni Nadir yahudileri yurtlannı terkettiler. Develerine yükleyebilecekleri kadarmal evlerinin kapı ve kerestelerinden bir kısmını yükleyip taşıdılar...
İbn-i Şihab'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Bana Urve bin Zübeyr haber verdi. Dediki: Yahudi taifesinden olan Beni Nadir olayı Bedir savaşından altı ay kadar sonra oldu. Onların evleri Medine'nin yakmla-nndaydı. Resulullah onları kalelerinden ininceye kadar kuşatma altına aldı. Silahlan hariç mal ve diğer eşyalarından bir devenin taşıyacağı kadarını almalarına izin verildi. Resulullah onları Şam bölgesine doğru sürdü. Urve bin Zübeyr: Sürgün onlara Tevrat ayetlerinde yazılmıştı. Resulullah onlan kuşatmadan önce sürgüne uğramayan yegane yahudi kabilesi onlardı.
"Hurma ağaçlarından herhangi bîr şeyi kesmeniz veya kökleri üzerine bırakmanız hep Allah'ın izniyledir. Bu izin yoldan çıkanfasıkları rezil etmek içindir." (F ,şr Suresi:5) Ayette geçen "Liyne" kelimesi kaliteli hurma demektir. Ebu Ubeyde, onun "acve" ve "berni" denilen hurma türünün dışında bir tür olduğunu söyledi. Müfessirle-rin çoğu "Liyne"nin "acva"mn dışında hurma türlerinden olduğunu söylediler. İbn-i Cerir de: hurma çeşitlerinin tümüne."liyne" denildiğini ifade etmiştir. Bu durum, Resulullah (SAV)ın yahudilerin kalblerine korku salmak ve onlann maneviyatlarını kırmak maksadıyla hurmalarının kesilmesini emretmesi üzerine ortaya çıktı. Beni Kureyza yahudileri Resulul-lah'a elçi gönderip şöyle haber saldılar: Sen bozgunculuğu yasaklıyorsun? Sana ne oluyor ki ağaçların kesilmesini emrediyorsun? Bunun üzerine Cenab-ı Hak bu ayet-i kerimeyi indirdi. Bu şu demekti: Hurmalardan kestiğiniz ve ağaçlardan bıraktığınız her şey AIlah'ın izni, Onun dilemesi, kudreti ve nzasıyladır. Bu işte düşmanı yenilgiye uğratma, onlan rezil etme ve burnunu yere sürtme vardır.
İmam Ahmed (r.aleyh) îbn-i Ömer (r.anhüma) den şunu rivayet etmiştir: "Resulullah (SAV) Beni Nadir yahudilerinin hurma ağaçlarını kesti ve yaktı. Bu-hari'nin İbn-i Ömer'den yaptığı rivayetin lafzı da şöyle. İbn-iÖmer dediki: Beni Nadir veBeni Kurayza (Resulullah ile) savaştı. Bunun üzerine Beni Nadir Yahudileri sürgün edildi. Kurayza itaat edip Resulullah'm lutfuna mazharoldu. Sonunda Kurayza'da savaş açtı. Erkekleri Öldürdü ve esiredildi. Kadınları ve mallan müslümanlarm arasında bölüşüldü. Ancak bazısı Re-sülullah'a katıldı ve Resülullahta onlara eman verdi, onlar da müslüman oldular. Böylece Medine yahudilerinin tümü sürgün edildi...178
Haşir suresinin ilk ayetlerinin tefsiriyle ilgili kaydedilenler bunlar. Bu ayetlerin tümü yahudiİer hakkındadır. Ama ne varki gençler bunları, kendi topluluklarına yön görüyorlar.
Resulullah (SAV)m siyretinden ve Hulefa-i Raşi-dinin tavsiyelerinden, kadınları ve yaşlıları, ayrıca kendilerini ibadete vermiş kimseleri öldürmenin caiz olmadığı anlaşılmaktadır. Aynı şekilde ağaçların kesilmesi ve hayvanlann öldürülmesi (yemek için hariç) de caiz değildir. Fakat Beni Kureyza, kalelerine sığınınca ağaç kesme işi asla olmamıştır. Hele Özellikle de bu iyi hurmaları... Zaten ondan sonrada teslim olmuşlardır. Bu, zaten, savaş şartları içinde özel bir durumdur. Bu savaş hakkında bir hayli ileri geri konuşulmuştur. Özelliklede müsteşrikler tarafından epeyce şeyler söylenmiştir. Bundan dolayı buraya Dr. İma-düddin Halil'in söylediklerini kaydediyorum. O şöyle diyor; "Müslümanlarla Yahudiler arasında ilk çıkan çatışma, Bedir savaşının hemen ardından meydana gelen olaydır. Bedir savaşının neticesi-ki bunu hiç beklemiyorlardı-ile sarsılan yahudiİer, müslümanlarm aleyhine bir takım şayialar yaymaya, Resulullah ve dâvetçilerine karşı psikolojik savaş açmaya ve müslümanlarm aleyhine müşrikler adına casusluk yapmaya başladılar. Çünkü müslümanlarm Kureyşe yönelik hareket ve düşünceleriyle ilgili tüm bilgileri onlara taşıdılar. Nitekim Kureyş'ten aldıkları bir mektup, onlan Resuîullah'la savaşmaya tahrik etmişti. Bunun üzerine de Resülallah'a karşı-taberinin rivayetine göre-haset ve taşkınlık göstenneye başladılar ve: Savaşı iyi bilen kişilerle karşılaşmadı. Hele bir bizimle karşılaşsaydı da, hiç kimsenin savaşma benzemeyen bir savaşla yüzyüze gelirdi bizim yanımızda dediler. Böylece de sözleşmeyi bozduklarını açıkladılar. Bütün bu olup bitenlere karşılık Hz. Peygamber (SAV) onları Beni Kaynuka çarşısında topladı ve: Ey Yahudi Topluluğu Kureyşin başına gelen felaket gibi bir felaketin de sizin başınıza gelmesinden dolayı Allah'tan korkun ve müslüman olun. Sizler benim Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğumu biliyorsunuz. Bu konuyu kitabınız (Tevrat) da ve Allah'ın size olan ahdinde buluyorsunuz." dedi.
Onlarda: Ey Muhammedi Sen bizi kendi kavmin gibi mi görüyorsun? Savaş konusunda hiç bir bilgisi olmayan kavminle karşılaşman seni aldatmasın. Sen onlardan bir fırsat yakaladın. Vallahi, sen bizimle savaşacak olursan bizlerin ne gibi insanlar olduğunu öğrenirsin." dediler.
Beni Kaynuka çarşısında meydana gelen bir olayın akabinde gerginlik iyicene arttı. Bir müslüman arap kadını, satmak istediği bir eşyası ile birlikte Benî Kaynuka çarşısına gelmişti. Orada bir kuyumcunun yanma oturdu. O sırada yahudiîerden birkaç kişi ona doğru geldiler. Kadından yüzünü açmasını istediler. Kadın da reddetti. Kuyumcu etrafına toplanan yahu-dileri güldürmek için kadının eteğini arkasına iliştirdi. Kadın kalkınca edep yeri göründü. Yahudiler gülüşmeye başladılar. Kadın f eryad etti. O sırada oralarda bulunan müslümanlardan birisi, kuyumcunun üzerine atılıp, onu öldürdü. Yahudiler de toplanıp müslümanı öldürdüler. Öldürülen müslümanın ailesi de kendi taraftarlarından yardım istedi. Böylece onlarla Benî Kaynuka yahudileri arasında düşmanlık doğdu. Taberi'nin kaydettiği Zühri'ye ait bir rivayette Cebrail (A.S.) Resulullah'a şu ayeti indirdi: "(Anlaşma yaptığın) bir kavmin hainlik yapmasından (ahdini bozmasından) korkarsan, sende hak ve adaletle (onlarla yaptığın ahdi) onların üzerine at. Çünkü Allah, hainleri sevmez." 179 Cebrail (A.S.) ayeti okumayı bitirince Resulullah (SAV): "Beni Kaynuka'dan endişeleniyorum" buyurdu ve onlarla savaşmak üzere sefere çıktı. Durum ne olursa olsun Beni Kaynuka yahudileri açıkça Resuîul-lah'a başkaldırdılar. Sözleriyle, davranışlarıyla ve savaş havası estirmeleriyle bunu ifade ediyorlardı. Hatta Vakidi, Beni Kaynuka Yahudilerinin bir adamın üzerine çullanıp öldürdüklerini ve böylece Resulullah'a verdikleri sözü bozduklarını, savaş ilan edip, kalelerine çekildiklerini kaydeder.
Bundan dolayı, Hicretin ikinci yılı şevval ayında, Medine dahilinde bulunan kalelerini kuşatmak farz oldu. Kuşatma on beş gece sürdü. Resulullah'ın, istedikleri yere gitmek üzere verdiği sürgün karannı kabul etmeleriyle kuşatma sona erdi..."180
îbnü'lKayyım başka bir olay naklederBeni Na-dir'in komplosu ve kendileriyle Resulullah arasında antlaşma bulunmasına rağmen Resulullah'ı Öldürme teşebbüsleri.. İbn ü'1-Kayyım derki: Bu olay Urve'nin söylediğine göre, Bedir savaşından altı ay sonra oldu. Sebebideşuydu: Resulullah (SAV) ashabından bir gu-rubla birlikte onlara gidip, Amr bin Ümey ye ed'Damri tarafından öldürülen iki Kilabi'nin diyetini ödemede kendisine yardım etmelerini istemişti. Onlar da :OIur Ya Ebe'l-Kasım! Sen hele bir otur, bfz istediğin yardımı yaparız, dediler. Sonra bir kısmı bir köşeye çekilip birbirleriyle konuştular. Şeytan onlan sapıklığa teşvik etti ve Resulullah'ı öldürmeyi planladılar ve kendi aralarında :Şimdi hemen şu evin damına çıkarak, onun üzerine bir kaya parçası bırakıp, ondan bizi kurtaracak, rahata kavuşturacak kim var?" dediler. İçlerinde en eşkıyası olan Amr bin Cahhaş:"Ben" dedi Sellâm bin Misken" onlara: Bunu yapmayınız, Vallahi bu kararlaştırdığınız şeyi o, vahiy yoluyla öğrenir. Onunla aramızda bulunan antlaşmayı bozar." dedi. Resulullah'a Rabbin'den hemen vahiy geldi. Bunun üzerine aceleyle yerinden kalktı ve Medine'ye yöneldi. Resulullîah onlara: "Medine'den çıkınız, burada benimle birlikte artık oturamazsınız, size on gün süre tanıdım. " diye haber gönderdi, Yahudiler bir kaç gün içinde yol hazırlığına başladılar. Tam bu sırada münafıkların başı Abdullah bin Übeyy onlara: "Yurtlarınızı terketmeyiniz. Benimle birlikte kalelerinize girip, sizinle savaşacak ve sizin uğrunuzda ölecek bin kadar adamım var. Kurayza yahudileri ile, yeminli dostlarınız Ga ta fan kabilesi de size yardım eder." diye haber gönderdi. Bundan dolayı onlar da kalelerine çekilip ek ve taş atmaya başladılar." 181 Ne olursa olsun yahudiler bu yaptıkları antlaşmayı bozacaktır. Eğer onlar çıkıp gitselerdi, Resulullah (SAV) onların kalelerini kuşatmaya gerek görmez ve hurmalarının kesilmesine emir vermezdi. Artık bundan sonra onların Medine'den çıkarılma zamanı gelmişti. Bununla beraber hurmaları kesme işi savaş durumu ile ilgili bir konudur ve özel bir durumdur. Umumi duruma gelince; ağaçlar kesilmez. Gençlerin delil olarak getirdikleri şey, savaş durumu olsa kabul edilebilir. Fakat onlar bunu umumileştirdiler. Bu ise kabul edilemez.
Tevrat'ta yahudilerin savaşlarda hayvanları öldürdükleri, sakinleri içinde iken şehirleri ateşe verdikleri, ağaçlan kestikleri, kuyuları kapatıkîan, tarlaları yaktıkları ve su kaynaklarını kuruttukları kaydedildiğini belirtmek yerinde olur. Bu sayılanların tümünü Tevrat kaydediyor ve yakılıp yıkilanşehirlerin adlarını belirtiyor. Bu şehirlerin sayısı çoktur:" Urey-ha"onlardan biri... Toplumun küfrüne delil olması bakımından "emr-i bil'maruf ve nahyi amil münker"i terketme konusuna gelince; Maide süresinde geçen şu ilahi kelama bakmak gerekir" İsrail oğullarından inkar edenler, Davut'un ve Meryem oğlu İsa'nın diliyle lanetlenmişlerdi. Bu, bas kaldırmalarından ve aşırı gitme-lerindendi. Birbirlerinin yaptıkları fenalıklara mani olmuyorlardı. Yapmakta oldukları ne kötü idi!" (Maide sure-si:78,79)
Ayet-i kerime, başkaldırma ve düşmanlıkları sebebiyle yahudi kafirlerini lanetleme konusunda pek açıktır. Çünkü onlar birbirlerinin yaptıkları fenalıklara engel olmuyorlardı. Bunun sebebiyle de Cenab-ı Hak onları tutup, Davut (a.s)un ve İsa (a.s)nm diliyle lanetledi. Küfür tek başına yeterli olsaydı durum bunu gerektirmezdi. Halbukiküfürbazançirkin suçlarla beraber oluyor, bazı şeyler bunu gerektirmiyor. Bütün kafirler aynı hal üzerinde değildirler.
Seçimlere katılma konusuna gelince, o konu maslahatlar grubundandır. Bizse seçimi iyi yaparsak faydalı olur, kötü yaparsak zararlı olur.
Seçimin şûra türlerinden biri olduğu inkar edilemez. Halbuki İslam şûra türünü siniriarnamıştır. Tarihi örnekleri çoktur. Raşid halife Hz. Ömer (r.a) ba-zanSahabe-i kiramın ileri gelenleriyle istişare ederdi, bazan da istişare edilen kişilerin dairesini genişletirdi. Hatta onun gençlerle istişare ettiği dahi nakledilmiştir. Bu imkan nisbetin de seçim düzenini kurmak ve olumsuzlukları ortadan kaldırmak anlamına gelir. Oda bir tek idarecinin arzusunun dışında hiç bir kayda bağlı olmadan despot rejimlerden daha iyidir. Bugün ümmetimizin karşılaştığı bir çok olumsuzlukların kaynağı, batılda değil hak konusunda ümmetin görünüşü önemsemiyen ve tahakküm eden alim hükümetlerdir.
İşaret etmem gereken önemli bir durum kaldı. O da, seçimle felsefi olarak demokrasi arasındaki farkı belirtmek, Seçim ile; despot ile tek yöneticinin azgınlığına karşı durmakmümkün oluyor. Ama felsefi anlamda demokrasi, bundan başka bir şeydir ve ondan uzaktır. Seçimi reddeden kişinin onun yerine daha faydalı bir şeyi önermesi gerekir. Yalnızca reddetmek, bozguncu, despot, zalim ve tek başına buyruk olan bir yöneticinin işine yarıyacaktır. 182
Dostları ilə paylaş: |