Müslümanlar Şehadetin Manasını Bilmiyorlar Bunun İçin De İslam'a Girmiş Olamazlar!
Bu bir problemdir veya büyük bir iddiadır. Bir kafire şehadet kelimesi lemkin edildiği vakil. onu diliyle söylese, onun müslümanlığına hükmedilir. Anlayıp anlamadığı kontrol edilmez. Ne var ki bunu Rcsulullah beyan elli. Çünkü o görevinde samimidir. Aksine hadislerinde onun,islamı birçoklarına sunduğunu,şehadet gelirinec dc,,an1ayıp anlamadıklarını araştırmadan onların müsülüman olduklarını kabul etliğini görüyoruz. Encs (r.a) den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Biryahudi çocuğu vardı. Hz. Pcygamber'c hiz-mcl ederdi.Bir ara çocuk hastalandı. Hz Peygamber (SAV) çocuğun ziyaretine geldi ve başucunda olurdu. Ve çocuğa: "Müslüman ol "buyurdu. Çocuk yanında bululan babasına baktı. Babası da oğluna" Ebu'l - Kasım'in emrine uy, dedi. Bunun üzerine çocuk hcmcn.,şehadci getirip müslüman oldu. Hz. Peygamber (SAV) hastanın yanından çıkarken: "Şu çocuğu cehennem ateşinden kurtaran Allah'a hamdii senalar olsun" diyordu. 150 Buhari'nin lahric etliği bu hadis sahihtir. Bazı rivayetlerde de, çocuğun hemen vcfatclliği gelmiştir. Bunun üzerine H/.. Peygamber (S A V)müslümanlara :"Kardcşinize sevininiz" buyurdu.
Burada çocuğun anlayıp anlamadığını kontrol etmeye vakit yoktu. Bununla beraber Rcsülullah, bu hizmetçi genci cehennem ateşinden kurtaran Rabbinc hamdü senada butundu.
Önce ki konularda, kölelerinden müslümanlığı kabul eden herkesi a/ad etlen sahabi'nin haberi geçmişti. Saha-bi'nin bir cariyesi vardı. Fakat din hakkında bir şey bilmiyordu. Rcsulullah cariyeyi çağırdı ve ona: "Allah nerede?" diye sordu. Cariyc;göklcri işaret elli. Rasulullh lekrar sordu"Bcn kimim?" Caariyc: :1 Allah'ın Resulüsün71 dedi. Bunun ü/crinc Hz. Peygamber (SAV): "O mü'mindir" Bcl-kidc kadının îslamdan bildiği şeylerin lümü bu kadardı.
Nûbyalı kadına gelince; Hani o zina etmiş ve bunu itiraf etmişti. Onun hakkında Halil'e Hz. Ömer (rjj) den sorulunca, araştırdı ki kadın zinanın haram olduğunu bİTmi-yor.... Said bin el Müscyycb de şöyle diyor:
Şam'da zina edildiği anlatıldı, bir adam: "Dün gece zina ellim" dedi. Orada bulunanlar: Sen ne söylüyorsun?''dediler. Bir başka rivayette: Helak oldum. " Şeklindedir. Adam: Allah'ın zinayı haram kıldığını "bilmiyordunV'dcdi. 151
Adamın zina ile ilgili bilgisi bu kadar. Şchadcii anlaması ne kadardır acaba? ?Buhan'nin Ebu Vakıd el- Leysi 'den rivayeti şöyle: Rcsulullah ile birlikte Hayber'e doğru çıktık. O sırada bizler İslam'a yeni girmiş bulunuyorduk. Müşriklerin rüku'a eğildikleri ve silahlanın astıkları ve: Zâl-u Envai" dedikleri sedir ağacından bazı parçalar vardı. Biz de:" Ey Allah'ın Resulü, onların böyle bir silah asacak yerleri olduğu gibi, bizede böyle bir şey yap dedik. Buseler Hz, peygamber (SAV) bize şöyle dedi:" AUahuckher! İsrail oğullarının dedikleri gibi .söylüyorsunuz. Onlar da :" Onların tanrıları oduğu gibi sen de bize bay e bir tanrı yap" demişlerdi. Yeminle söylüyorum ki, sizler de sizden öncekilerin gittikleri yolu karış kar iş, ad un ad im izleyeceksiniz. Öyle ki onlar bir kertenkele deliğine girecek olsalar, onların peşine takılacaksınız." bu sözler üzerine bizler : "Ey Allah'ın Resulü, Yahudi ve Hirisliyanlan mı kasdediyorsun?" diye sorunca, o da bize -."Başka kim olabilir! diyecevdp verdi.Bu açık cahalctlcrinc rağmen, Rcsulullah (SAV) onları tekfir etmedi. Onlann şchadcii reddedilmedi. Çölden gelen hazi Araplann, Rcsülullah'ın huzuruna girip, ona soru sordukları ve müslüman olupgcri döndükleri bilinmektedir. Bu ve benzeri kişilerin müslümanlıklan hakkında hiç kimse cllcş-tiridc bulunmadı. Rcsuluİlah'aibadellcrkonusundasoru soran şu a'rabi hadisi'de önemli. O konuda kendisine Rcsulul-îalı tarafından gerekli açıklama yapılınca şöyle söyleyerek gi!li:"Val!ahi, bunlara daha birşey ilave etmem." Onun bu sözünün peşine Rcsulullah: "eğer dediğini yaparsa, kurtuldu." buyurdu.
Bunlar ve benzeri olaylar, şehadeli söylemenin kişinin müslüman olduğuna hükmedümesi için yeterli olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Biz bu hususta şeriat koyucusunun islemediği şartlan koymaya malik değiliz.
Burada zikredilmesi gereken bir durum daha var. O da Scyyid Kulüp ve Mcvdudi (Allah her ikisine de rahmet etsin) nin gençlere bazı sonuçlar çıkarmayı ilham eden yazı-landır. Mcvdudi "Kur'an'da Dön Terim'inde şöyle yazıyor:'.....Kur'an-ı Kerim Arablar arasında nazil olup. Arapça konuşanlara sunulunca ,onlann her birisi "ilah" kelimesinin anlamını biliyor, "Rab" kelimeleri eskiden beri onlann konuşmalannda kullanıla gelen kelimelerdi, onlar aynı zurnanda bu iki kelimenin kapsadığı bütün anlamlan da hili-yorlardı. Dolayısıyla onlara Allah'tan başka ilah >oklur ve o'nun dışında Rab yoktur, uluhiyyelinde ve rububiyetinde O'nun ortağı yoktur." denildiğinde neye davet edildiklerini tümüyle idrak ediyorlar ve hiç bir karışıklık, kapalılık söz konusu olmaksızın , bu sözleri söyleyen kişinin Allah'tan başkasına ne gibi sıfallann yakışım İmanı ası gerektiğini ve ne gibi sıfatlan yalnız ve yalnız yüce Allah'a tahsis eltisini biliyorlardı. Böylece küfre sapanlar apaçık bir delil ve bilgi ye rağmen küfre sapı yor ve küfrünün neyle ortadan kalkacağını, Allah'tan başkasının uluhiycı ve nıbubiyetini ne şekilde inkar edeceğini bilerek küfre giriyordu.
......, Fakat bu pariak dönemden sonra gelen çağlarda bu kelimelerin Kur'an'm nazil olduğu dönemdeki yaygın ve doğru asli manalan değişmeye başladı. Bu dört kelimenin her birisinin anlamı daha önceki geniş çerçeve sinden gittik-çc kaybederek daraldı ve sonunda dar ve sınırlı anlamlar ifade etmeye, kapah ve karışık mânâlara gelmeye başladı. Bununda iki sebebi vardı.
Birinci sebep: Sonraki dönemlerde saf arapça kaynağının kuruması ve selim Arap dil şevkinin azalması.
İkinci sebep : tslam toplumunda doğup, yetişenlere "ilah", "ibadet", "rab" ve'din" kclimclcrininanlamlanndan. Kur'an'ın nazil olduğu dönemlerdeki Cahili toplumda yaygın olan anlamların tümünün kalmamış olması...152 Bu sözler, muhatapların hepsinin halis arapolmalarını ve belirli bir anlayış düzeyinde bulunmalarını gerektiriyor.
Fakat islam sadece araplara ail değildir. Bizatihi arap toplumunun içinde arap olmayan büyük bir kitle vardı. Bu insanlar,islam'ın yarımadanın dışında hemen yayılması için büyük katkıda bulundular. Bu insanların anlayışı nasıldı?
Bazı gençler Scyyid kulub'un sözlerini maksadının dışında anlamışlardır. Bunun için ben onun tam ofarak bir yorumunu nakledeceğim. O, Fi Zılal'ında söyle diyor:".... Mekke'de kelime-i şchadcl getiren her şahıs, göniünü ailesinden, aşiretinden kabilesinden ve Kureyş'in şahsında gö-riilcn cahifiyyet kumandasından çekip kurtarmış, Allah'ın Resulü Hz.Muhammcd'c bağlanmış ve iradesini Rcsulıil-lah'ın önderliğinde meydana gelen o küçük cemiyete teslim etmişolur. O zaman şarılaroricrccczordurki; bütünüyle ca-hiliyyci toplumu bu yeni dof;an cemiyetin tehlikesini bünyesinden almak, daha vücut bulmadan onu yıkmak ve mahvetmek için çalışıyordu.
İşle o zaman Resulullah, bu yeni cemiyeti meydana gctiren fertleri birbirine kardeş yaptı. Yani O, yukanda işaret edilen cahiliyyel koplumunun parçalanmış fertlerini; kan ve nesep bağ yerine inanç bağı ile birbirine bağlanıp cahi-Iiyyclhayalınınöndcrlîği yerine yeni cemiyetin önderliğine sarılan ve geçmişteki dostluklar yerine bu yeni varlığın dosluğuna göniünü bağlayan yekpare bir "kitle" vücuda gelirdi. Ancak daha önce; İslamiyetin rehberliğine mullak suretle bağlı kalacaklarına, kederde ve sevinçte dinleyip itaat edeceklerine ve Rcsulullah'ı kendi mallarını, çocuklarını ve hanımlarını koruyacaklanna dair Medinc'Iilcrden biat alınmıştı...Medine'nin hicret yurdu haline gelmesiyle, orada Rcsuluilah'ın Önderliğinde bir islam devleti kuruldu. O zaman Allah'ın Resulü: Muhacirlerle ensar arasında yukanda zikri geçen kardeşliği tesis etti. Bütün icaplarıyla kan ve nesap bağının yerine geçen bir kardeşlik vücuda getirdi. O kadarki; gerek ailede gerek kabilede kan bağının dayandığı veraset.diyet ve borçların hepsi bu kardeşlikte mevcuttu. İşle Allah'ın hükmü:"İman edip hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve muhacirleri barındırıp, onlara yardım edenler, işte bunlar birbirlerinin dostudur." (Enfal sırrcsi:72)
Yardım da dostluk.....Verasette dostluk.....Diyetlerde dostluk......Borçlarda dostluk.... Hülasa kan ve nesep bağının gerektirdiği her şeyde dostluk....
Sonra bazı insanlar da akide olarak bu dini kabul etliler, fakat Hilen islam cemiyetine iltihak etmediler. Allah'ın şerialinin hakim olduğu, herşeyin islam prensipleri dahilinde yürütüldüğü islam yurdu Medine'ye hicret etmediler. İslam, Allah'ın şeriatını yürütecek bir vatana sahip olduğu halde, Mekke'deki yüzeysel kuruluşunu Medine 'de tamamlamak imkanına erdiği halde, burada cahiliyyel cemiyetinden uzak, enerjik islam toplumunu meydana getirmesine rağmen bu topluma katılmadılar. Gerek Mekke'de ve gerek Medine'nin etrafında öyle insanlar vardı ki, bu akideyi kahu I ediyorlar, fakal bu akideye dayanan topluma iltihak etmiyorlar ve onun önderliğini fiilen benimsemiyorlardı......
Bu insanlar; islam cemiyetinin şerefli bir üyesi olmaya iltifat etmediler. Allah'da onların bu cemiyetle olan dostluklarının hem de dostluğun hcrçcşidiylc-yasakladı. Çünkü onlar, fiilen islam cemiyetine mensup değildiler. İşte bu insanlar hakkında şu hüküm nazil oldu:".... İman edip hicret etmeyenlerle, hicret edinceye kadar,sizin dostluğunuz yoktur. Fakat din uğrunda yardım isterlerse yardm etmek üstünüze borçtur. Şu kadarki sizinle aralarında anlaşma bulunan bir kavim aleyhinde değil.... Allah işlediklerinizi hakkıyle görücüdür." (enlal surcsi:72)
Bu hüküm gayel mantıkidir ve bu dine, onun hareketli ve gerçekçi sistemine gayet uygun düşmekledir. Evci onlar islam cemiyetinin üyesi değildirler; ama beri larafia bir akide beraberlikleri var... Evci, ama sadece bu beraberlik, onları islam cemiyeilerinin üyeleri haline getirmeye kail gelmez. Ancak kendilerine din yönünden tecavüz edilir ve meselâ akideleri tehlikeye maruz kalırda islam yurdundaki müslümaniardan bu hususta yardım isteyecek olurlarsa, o zaman sadece bu hususla onlara yardım elmek müslüman-lann borcudur. Ancak bu harekel müslümanlann diğer bir devlcllcolan anlaşmasını bozmamalıdır. Vclcvki bu devlet din ve akidelerinde o insanlara iccavüz etse dahi !.153
Merhum Scyyid Kutub'un söycdiklcri bunlar. Onların arasında hicret etmeyenlerin, İslama gönül verdiklerine ve bundan dolayı da yardıma hak kazandıklarına açıkça bir ifade bulunmaktadır.
Fakat ben Scyyid Kulub'un şu sözüne katılmıyorum:"....Ama onlar (hicret etmeyenleri kasdediyor) bu akide üzerine kurulan topluma katılmıyorlar ve komutaya fiilen uymuyorlar.....
Bu gibi sözler gençlere, orüannmüslüman olmadıklarını fısıldar Bununla beraber bazı müslümaniar Rcsü-lullah'a hicretin (arz oluşunu- ileride gelecek - sordular. Farz olmayıp ruhsat vereldiğini ifade buyurdu. Nitekim bazı müslümanlara hicret veya yardım etme teklifinde bulundu, onlar da hicreti seçtiler.
Bazı lan dahicretin caizolduğunu anladılarvc planladıkları sebeplerden dolayı kalmayı tercih elliler. Hicretin vacip olduğu görüşünü benimsemiş olsalardı, elbette hicret ederlerdi. Hicretten söz ederken gelecek bazı hadislerle, biraz Önce zikri geçen hadisler bunlardır.
Hicret etmeyenler, komutaya boyun eğmeyen kişilerden değildir. Bu komuta, fertlerin boyun eğmemeyi caiz. gördüğü birpolilika değildir. Fakat o nübüvvettir. Ona bağlanmayan küfre girer.
Bazı haberlerde şöyle bir olay nakledilmiştir: Müslüman bir adamın başkasıyla birdavasi vardı. Konuyu Rcsu-lullah(SAV) aarzctli. Adam verilen karan beğenmedi. Bu sefer konuyu Hz. Ebu Bckir(r.a)c daha sonra da Hz. Ömer (r.a) e götürdü. Olup bitenleri Hz. Ömer'e anlam. Bunun üzerine Hz. Ömer kılıcını çekip adamı öldürdü.Bu haber Rcsulullah'a ulaşınca : "Ömer bir müslümanı öldürmez. " buyurdu. Rcsulullah bu sözüyle adamdan islam şifalını kaldırdı.
Bu hicret etmeyen kişilerin bir kısmı Mekke'de diğerleri de Medine dışındaydı. RcsululIIah onların hicret etmesini gerekli görseydi, elbette ki onlarhicret ederdi. Hatta ba-zıîanRcsulullah'tan hicret işini açıklığa kavuşturmasını istediler. Nitekim "Dcvs" hey'eti böyle yapmıştı. Rcsulullah (SAV) onlara hicret etmeyip yerlerinde kalmalanna izin verdi. 154
Dostları ilə paylaş: |