Ayrıca küçük-burjuva devrimci grupların o bilinen rekabetçi, dar ve sığ yaklaşımı, liseli öğrenci gençlik hareketi içinde şimdiden belli bir bölünme de yaratmış durumda. Yüksek öğrenim gençliği içinde hem kendileri tarafından yaratılan ve hem de en fazla kendilerince yakınma ve eleştiri konusu yapılan “gençlik örgütleri”ni inisiyatif sağlama araçlarına dönüştürme çabası liseli öğrenci hareketi içinde de olduğu gibi tekrarlanarak fiili bir bölünme yaratılmış durumda. Bir ilk girişim ve adım olarak dikkate değer olan, güçlü bir kitleselleşme ve öğrencilerin nezdinde meşrulaşma potansiyeli taşıyan Öğrenci Birlikleri daha oluşumlarının ilk aylarında ve işin başında hızla parçalandılar. Bu bölünmeyi bizzat yaratanlar ise, alışılageldiği üzere “parçalanmışlık ve güçlerin dağınıklığına son vermek” tartışmalarına dalmış bulunuyorlar. Bu tartışmanın kendisi ise muhtemel yeni bir parçalanma ve dergilerin sayfalarında sürecek yeni “platform önerileri”ne konu olacak gibi görünüyor.
***
Bizim, Ekimci Genç Komünistlerin, devrimci küçük-burjuva hareketlerin bu geleneksel dağıtıcı ve öğrenci gençlik hareketini güçten düşürücü rolü karşısındaki tavrı oldukça açık ve kesindir. Sol gruplar tarafından “gündem tartışması” biçiminde veya başka adlar altında öğrenci gençliğe, devrimci Öğrencilere dayatılan gündem saptırıcı platformlara ve tartışmalara kesin bir şekilde karşı durmak gerekiyor. Zira öğrenci gençlik hareketindeki tıkanma ve durgunluğun çözümü, hiç olmazsa şimdilik, “merkezileşme” ve “dernekleşme” sorununda yatmıyor. Sol gruplarca yüksek öğrenim gençliğinin bugünkü durumunun nedeni olarak örgüt sorununun öne çıkarılması problemin anlaşılamadığını gösteriyor. Var olduğu iddia edilen ve devrimci çevrelerin “kendi örgütleri” olan girişimler bir yana bırakılırsa, örgüt sorunundaki tıkanmayı, daha doğrusu öğrenci kitlesinin örgütsüzlüğünü çok daha temelli nedenlerde aramak gerekiyor. Açıktır ki, devrimci grupların bugüne kadarki örgüt ve politik faaliyet pratiğinin de gösterdiği gibi,(227)kitleselleşmek ve geniş gençlik kitlelerini örgütlemek -devrimci grupların tarftarlarını bir araya getirmek değil- yığınların dışında sözde gençlik örgütleri kurmakla veya örgüt sorunundan işe başlamakla gerçekleşmeyecektir.
Bugüne kadar bu zemin üzerinde yürüyen tartışmaları aşmak gerekiyor. Bu, aynı zamanda, devrimci hareketin gençlik hareketine zarar veren platformunun aşılması ve kendi gündemimizin, devrimci öğrenciler de dahil olmak üzere, en geniş öğrenci kitlesine militan bir tarzda taşınması anlamına da gelir. Şüphe yok ki bu, hareketimizin ideolojik çizgisi üzerinde yürüyen güçlü ve etkili bir ideolojik mücadele ekseni üzerinde gerçekleşecek militan bir örgütlenme çalışması, bir gençlik faaliyeti demektir.
Bugün bize gerekli olan “merkezileşme" ve sözde “politik örgütler” değil, sabırlı, ısrarlı ve derinlemesine gelişerek yayılan militan devrimci bir siyasal çalışmadır. Zira sorun az-çok politikleşmiş küçük bir azınlığı örgütlemek değil, yüz binlerle ifade edilen, geniş bir öğrenci kitlesini politikleştirmek ve örgütlemektir. Öğrenci gençlik örgütleri ancak bu çalışmanın yarattığı temel üzerinde oluşabilirler. Çünkü, "sorun adı ne olursa olsun, öğrenci gençliğin doğrudan ve dolaysız katılımının sağlandığı, bizzat okulların içerisinde meşru örgütlülüklerin yaratılmasıdır. Doğal olarak bunlar burjuva yasallığın dışında olacaklardır. Unutulmaması gereken ise örgütlerin hedefe varmada birer araç olacaklarıdır. Hedefin doğru ve tutarlı bir biçimde saptanması bundan çok daha önemlidir. En ideal örgütlenmeler bile öğrencilerin perspektiflerini genişletmeyi, onları siyasi mücadele ve iktidar sorunu ile karşı karşıya getirmeyi amaçlamadığı sürece, içi boş birer reçete olarak kalmaya mahkumdur." (Ekim, sayı: 87, s. 11)
Bizleri, Ekimci Genç Komünistler’i bekleyen en temel görevlerden biridir bu. Gündemimizi savaşarak dayatmalı ve kazanmalıyız.
Son yıllarda liseler üniversitelerden farklı olarak belirgin bir hareketliliğe sahne oldu. Liseli öğrenciler başta paralı eğitim sistemi, gerici-faşist müfredat, dayak ve baskıya karşı olmak üzere, çeşitli talepler uğruna eylemlilikler düzenlediler, öğrenci birlikleri etrafında hızla örgütlendiler.
Liseli gençlik mücadelesinin itici gücü, gelinen aşamada, liseli gençliğin geleceğe ilişkin her türlü umudunu yok eden kapitalist sistemin içinde bulunduğu kriz olmuştur. Normal liselerde okuyan öğrenciler için üniversite ve buna bağlantılı olarak geleceğini garanti altına alma hayali, giderek derinleşen fırsat eşitsizliği gerçeği karşısında tuz-buz olmuştur. “Altın bilezik” sahibi olma umuduyla meslek liselerine doluşanlar ise zorunlu staj sayesinde en ağır sömürü koşulları ile yüz yüze gelerek, kısa sürede fabrika ve vasıflı işçi olma gerçeğiyle tanışmışlardır. Kısacası liseli gençlik daha okul sıralarında ücretli kölelik ve işsizlik kabusuyla karşı(229)karşıya gelmiştir. Normal liselerde ve meslek liselerinde okuyan öğrenciler, zengin burjuva çocuklarının okuduğu özel liselerin aksine çoğunlukla zaten işçi ve emekçi kökenlidirler. Buralarda biriken mücadele dinamikleri yalnızca gelecek korkusuyla beslenmekle kalmamakta, ayrıca emekçi ailelerin bugün içinde bulundukları ekonomik ve sosyal durumdan da güç almaktadır. Liseli gençliğin bu yapısı onu daha bugünden işçi hareketine yakınlaştırmakta, proletarya önderliğinde gelişen bir gençlik hareketinin yaratılması için zengin olanaklar sunmaktadır.
İçinde bulunduğumuz toplumsal süreç, üniversite gençliğinin de yeniden canlanma yaşadığı bir evreye girmektedir. Öğretim elemanlarının özlük hakları ve özerk-demokratik üniversite talebi uğruna başlattıkları eylemlilikler, son yıllarda giderek kısırlaşan ve marjinalleşen yüksek öğrenim gençliğinin mücadelesine yeni bir itki olmuştur. Her ne kadar öğretim elemanlarını harekete geçiren ekonomik istemler ve mücadele perspektifleri son derece sığ ve dar da olsa, çıkışın kendisi üniversite gençlik hareketini geniş öğrenci kitlelerine taşımak, öğrenci gençliği politikleştirmek açısından bir kaldıraç işlevini görebilir. Doğan fırsat iyi değerlendirilebilir, düne kadar marjinal sınırlar içerisinde sıkışmış akademik-demokratik platform (tam da bu taleplerin öğretim görevlilerin eylemlilikleriyle oluşan kamuoyu sayesinde geniş öğrenci kitleleri nezdinde “meşru” görülmesinden yararlanılarak) düzen karşıtı, politik bir mücadelenin kaldıracına dönüştürülebilirse üniversitelerde yeni ve güçlü bir hareketliliğin yolu da açılmış olacaktır. Bugün bundan öte, düzene cepheden yönelen bir yüksek öğrenim gençlik hareketinin nesnel zemini de hızla olgunlaşmaktadır. Zira düzenin her geçen gün derinleşen yapısal krizi yalnızca emekçi sınıfları değil, gelinen aşamada küçük burjuva katmanları da derinleşen bir hoşnutsuzluğa itmektedir. Düne kadar üniversiteler, küçük-burjuva kökenli geniş öğrenci kitleleri açısından sınıf atlama hayalinin canlı olduğu ortamlardan biriydi. Dört-beş sene diş sıkıp hem toplumsal itibarı, hem ekonomik cazibesi yüksek bir meslek sahibi olma umudu henüz diriydi. Ne var ki, küçük-burjuva katmanları da zorlamaya başlayan paralı eğitim koşulları(230)ve derinleşen kriz ortamıyla birlikte geleceğe ilişkin hayallerin bir bir sönmesi bu gerçeği büyük ölçüde değiştirmiştir. Bugün üniversite gençliği objektif olarak hem akademik-demokratik mücadeleye daha açık ve hem de politikleşmeye daha yatkındır.