GöNÜlden esiNTİler bir hiKÂye biRÇok yorum (5) doğdular, yaşadilar, ÖLDÜRDÜler


(o zât ki, mevt/ölümü ve hayatı halketti ki, Hanginizin daha güzel amel edeceğini sınamak/belirlemek içindir ve O, aziyzü’l gafur (güçlü/galip, istiğfar/yargılıyandır)



Yüklə 1,01 Mb.
səhifə11/16
tarix28.10.2017
ölçüsü1,01 Mb.
#17893
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   16
(o zât ki, mevt/ölümü ve hayatı halketti ki, Hanginizin daha güzel amel edeceğini sınamak/belirlemek içindir ve O, aziyzü’l gafur (güçlü/galip, istiğfar/yargılıyandır)

Bu âyetlerde beyân edilen, Allah önce mevt/ölümü sonra hayatı halk ettiğidir.

Yine “kale fiyha tahyevne ve fiy­ha temutune ve minha tuhrecune” (Ar’âf 7/25)



(Buyurdu ki Orada hayy/yaşayacaksınız, orada mevt/öleceksiniz ve minha/oradan, ondan ihrec/çıkarılacaksınızdır.)

Bu âyette de esfele indirilme ile der ki, orada yaşayacak, orada ölecek ve ordan ihrâc edileceksiniz. Kur’ân’ın bu âyetleri ilk bakışta konu başlığına ters düşer görünmektedir. Bu durumda konuyu daha derine giderek incelemek gerekir.

Yukarıda ifade edildiği gibi,

Kelime-i Tevhîd, “Lâ ilâhe illâllah

Kelime-i Risâlet, “HÜVE Muhammed Resûlallah”.

Bu mevzûda Terzi Baba’nın Kelime-i Tevhîd adlı eserinde uzun uzun bilgi verilmiştir.

Bu bilgilerin ışığı altında,

lâmelif” ile yazılan () da ve elif vardır.

() bir anlamı ile, (ehadiyet) in felekler hâlindeki tenezzülüdür. Nitekim dan sonraki elif felekler hâlindeki tenezzülatın elif yani (ehadiyet) olduğunu göstermiştir.

*****

Elif görünmez bilinmez, tanınmazlık yani (lâ taayyün) yani “Ehadiyet”, “Âdemiyet”, “Ünsiyet”, “Ülfiyet” hepsi kendi makamında remiz hâlindeki ifadedir.

Âdemiyet makamında a’dem/yokluk - Âdem/varlık yani adama işarettir. Şu halde “lâmelif” ile yokluk Mülk 67/2 Sûresi’ndeki “haleka’l mevte” (önce) mevt/ölümü halk ettiğinin bir görünmesidir.

*****

lâmelif de, alt tarafta yani esfel noktasında, kullukta üç (3) makam gözükür.

(he) ( ) Cismânî ve manevî mertebelerce ölmeler (illa hu)

(vav) () Doğmalar ifnâ olan manevî mertebelerin kemâli üzere olur.

(mim) ( ) Murat irfân olunma muhabbeti, müşâhede ehli olmaktır.

*************

Böylece (ehadiyet)’in görünmezlik, bilinmezlik Âdemiyetteki a’demin yokluk hâliyle başlayan sistem Âdemdeki gizlenmiş adamı aynı şekilde “lâmelif” de esfeldeki hüviyetin “lâmelif” terkibindeki (elif – lâm - he) ile ilâh-ı yani hay/yaşamı, (esmâ-i, sıfat-i, fiil-i, zât-i) olarak görünür hale getirmiştir. Neticede, ilâh irfân olunma muhabbetinde bir tanım kazanırken sanki ayrı bir hüviyet arz etmektedir. O zaman ilâh görüntüsünde birçok hüviyet ortaya çıkması demektir. Bu ise; “yevme hüm barizune la yahfa ‘alellahi minhüm şeyün limeni’l ­mülkü’l yevme lillahi’l vâhidi’l kahhari” (Mü’min 40/16)



(o gün ki, (kabirlerinden) dışarı çıkarlar, onlardan hiçbir şey Allah'a karşı gizli kalmaz. Bu gün limen’l mülkü/hükümranlık kimin içindir? lillâhi’l vâhidi’l kahhari/Bir, kahhar olan Allah içindir)

Bu ise; “yevme hüm barizune la yahfa ‘alellahi minhüm şeyün limeni’l ­mülkü’l yevme lillahi’l vahıdi’l kahhari” (Mü’min 40/16)



(o gün ki, (kabirlerinden) dışarı çıkarlar, onlardan hiçbir şey Allah'a karşı gizli kalmaz. Bu gün limen’l mülkü/hükümranlık kimin içindir? lillâhi’l vâhidi’l kahhari/Bir, kahhar olan Allah içindir) âyetindeki “limenil mülkül yevm lillâhil vâhidil kahhar ehad denen tekliğin sayısal görünmesinin vâhid/bir’ler hâlinde ve bunların yine bir (1) olan cem’i vahdâniyyetin hakîkatine uygun düşmez. Nitekim İhlâs Sûresinde bu anlatılmıştır ayrıca da “Samedaniyet” i anlatırken Vahdâniyyet” hâlindeki (Ehad) ın her bir görünmedeki Vâhid-ül Ehad hâlinin zuhûr hâline gelmesinden başka bir şey değildir.

*************

Özetlersek,

Mülk Sûresi’nde halkîyetin önce ölüm ve sonra hayat şeklinde olması konu başlığına bir an için ters gibi gelse de Kelime-i Tevhîd’de () yokluktur. Aynı zamanda irfân olunmanın fiil itibâriyle de başlangıcıdır. İlâh ” dan zuhûr etmiştir. “lâ ilâh” tatbîkatıyla da (illâ Allah) ki, yani halkîyet itibâriyle, 3 adet makamın zuhûruna remizdir diyebiliriz.

Nitekim ana karnında da erkekten (spermin/nutfe) alınması ile (alaka - mudga- kemik ve kemiğe bürünmüş et) sistemi üzerine yani erkekte bir (1) kadında üç (3) husûsiyet le veludiyet zuhûra gelmiştir.

Makamlarına göre

istenirse mânâ itibâriyle “veled-i hakikî

istenirse nefsi itibâriyle “veled-i nefsî

istenirse beşerî itibâriyle “veled-i beşer” densin.

Sistem Mülk Sûresi’nde beyan edildiği gibidir. Demek ki, “” dan zuhûr eden ilâhı, “lâ ilâh” diyerek öldürüp ism-i târif kazanan illâ (ellâ) sıfâtîyetinde ölüp de, aslı olarak bekâ varlığı hâline dönüşüp müşâhede edilen Ellah/Allah tüm Allah ismi ile celâl ve cemâl in tevhîdi olan kemâle dönüşmesidir.

Böylece,



1. Ehadiyetiyle yokluğun ifâdesiyle görünmesi, görünmezin görünür hâle gelmesine işarettir. (DOĞDULAR).

2. Bu görünmenin hüviyetinin de ilâh olduğunu yani DOĞDULAR ama ilâh hâlinde yaşam buldular. (YAŞADILAR).

3. Ancak bu yaşamı sürdürürlerse vahdâniyyeti bozacaklarından “lâ ilâh” zikri tatbîkatında irâdî olarak öldürdüler. (ÖLDÜRDÜLER).

4. Neticede, ism-i târif husûsiyeti olan illâ (ellâ) denen sıfâtî tecellîye, sıfatıyette irâdî ölme ile de müşâhedeyi mümkün kılan ism-i ta’rîf kazanmış olarak zâtîyetin Ellah/Allah zâtî olarak marifiyeti tasdik görmüştür. Böylece Allah ile beraber dirildirler. (ÖLDÜLER).

Bu hakîkat ehli için a’yandır, muhteremdir, haremdir, mahremdir. Ehli olmayan için sırdır, mahrumdur, haram kılınmıştır.



*************

Yukarıda, gerek Kur’ân’daki ve hadîsteki yerine göre îzâh edildiği gibi, Allah hüviyetinin ne olduğu

- “lâmelif” in esfel itibâriyle gözüken Hu/hüviyet ki (ilâh) da ortaya çıkmıştır.

- yine oradaki Ve (Velâyet/velilik/Allah dostluğu) Hüve olarak

- yine oradaki Mim övülmeye lâyık olma hakîkatinin ismi felekler,

- Âdem ismi ile de âlemler hâlinde Muhammed tebşir edilmiş, beyân edilmiştir. Risâleti taşıması itibâriyle gönderilen değil de feleklerde, âlemlerde Allah zâtîyetini zâtî olarak müşâhede ve tasdiğini yapan olduğu yani (ilâh lâ/yoktur illâ Allah) ki hüviyet Allah, âlemler görünmesinde Muhammed’dir.

Allah feleklerde ve âlemlerde Allah risâleti olarak ehadiyetini dâim tasdikdedir. Bunun için de (abdehu ve resûlühu) makamları aynı seviyede, eş makamlardır.

Nasıl ki, Asr Sûresi’nde de

(1) ve’l ‘asri (2) inne’l insane lefiy husrin (3) illelleziyne amenu ve ‘amilu’s salihati ve tevasav bi’l hakkı ve tevasav bi’s sabrı”

1. ve (andolsun) asr (devre, çağ) 2. kesin ki, el insan, elbette bir ziyandadır 3. Ancak o zâtlar ki: İman ettiler, ve sâlih amellerde bulundular ve birbirlerine hakkı (hakk ile) tavsiyede ve sabrı (sabr ile) tavsiyede bulundular, onlar müstesnadır. Olduğu gibidir.

Burada da 4 mertebe, 4 makam görünmesi vardır.



1. amenu/îmân etme (ki önce sellimu teslima gereklidir)

2. ‘amilu’s salihati/sâlih amel (yani bâtını ile Hakk, zâhiri ile Halk. Yani Hakk'tan alınanı halkta tatbik etmektir.)

3. tevasav bi’l hakkı

4. tevasav bi’s sabrı

Aralarındaki (ve) ile birbirlerine ve birbirleriyle olan münasebeti sergilerler. Bütünlük içinde birbirlerine eştirler. Biri olmazsa diğeri kemâliyette kifâyetsiz kalır.

Esmâ-ül Hüsnâ’daki yerleri itibâriyle,

47. el VEDÛD Mahlukatı çok seven, sevilmeyen layık

48. el MECÎD Şanı şerefi çok üstün, yüce olan

49. el BÂİS Ölüyü diriltip, kabirden çıkaran

50. eş ŞEHÎD Tüm zaman ve yerde hazır, nazır olan

51. el HAKK Varlığı hiç değişmeden var, layık olan

52. el VEKÎL Tevekkül edilen ve neticeye çıkaran

53. el KAVİYY Pek güçlü, kuvvetli olan

54. el METÎN Çok güçlü, sağlam olan

55. el VELiYY Veli/dost olan

56. el HAMÎD Kendine hamdedilen

45. el VEDÛD

46. el MECÎD

47. el BÂİS

48. eş ŞEHÎD

49. el HAKK

50. el VEKÎL

51. el KAVİYY

52. el METÎN

53. el VELiYY

54. el HAMÎD

HAKK ismi, VEDÛD isminin başlaması ve HAMÎD ismine devam etmesi arasında 51. ve/veya 49. sırada görünür. SABR ismi ise, en sonda 99. sırada görünür.

Konumuz bu olmadığı için şimdilik bu kadar ile kifayet edelim.



Burada dikkat edeceğimiz bir konu;

lâ ilâhe illâ Allah” 4 makamdır. Sondaki (he) hüviyeti gizlenmiştir.

Ayrıca Allah (el İlâh) ifadesiyle görüldüğü gibi “ilâh” ın ismi tarif kazanmış kemalli tanımlanmasıdır. “el” görünmese de müşahadeyi mümkün kılması bakımından 5. makamdır. Bu aynı zamanda “Hazarat-ı Hamse”ye işarettir.

1. lâ (FİİL)

2. İlâh (ESMA)

3. illâ (SIFAT)

4. Allah (ZAT)

5. el (ŞUHUD/MÜŞAHADE) İnsanı Kâmil kılma

lâmelif” in altındaki



1. He/hüviyet

2. Ve (velâyet-dostluk-Allah dostluğu)

3. Mim (Muhammediyet/övülmeye lâyık) ile 8’e Yani Allah’ın 8 cenneti, zati cennetine işarettir.

A. - Harfleri itibariyle

09. (Elif)

10. (Lâm) (lâmelif’teki)

11. Âlemlerdeki her bir görünmesi olan (Vahidül Ehad)

12. müşahadeye gelmesiyle İnsân-ı Kâmil’liği ifade eder diyebiliriz.

Hakikati Muhammed üzere İnsân-ı Kâmil Müşahadesi ile (13)

Yine


09. (Elif) (Tevhid-i Esma)

10. (Lâm) (Tevhid-i Sıfat)

11. (Vahidül Ehad) (Tevhid-i Zat)

12. İnsân-ı Kâmil (Müşahade eden/edilen)

Hakikati Muhammed üzere İnsanı Kamil Müşahadesi ile (13)

B. - Risâlet itibariyle

09. Muhammed (Tevhid-i Esma/Nur-u Muhammed)

10. Resûl (Tevhid-i Sıfat) (ve mâ erselnâke sırrı)

11. Allah (Tevhid-i Zat)

12. İnsân-ı Kâmil (Müşahade eden/edilen)

Hakikati Muhammed üzere İnsânı Kâmil Müşahadesi ile (13)

Yine


lâ ilâhe illâ Allahu HÜVE Muhammedun Rasûl Allah

Kelime-i Tevhid : (lâ ilâhe illâ Allahu) 4

Kelime-i Risalet : (Muhammedun Rasûl Allah) 3

HÜ_VE : 2

lâmelif” in altındaki



He/hüviyet

Ve (velâyet-dostluk-Allah dostluğu)

Mim/Muhammediyet : 3 = 12

Hakikati Muhammed üzere İnsânı Kâmil Müşahadesi ile (13)

*************

Oluşum,

Küntü/idim, Kenzi Mahfi/Gizli Hazine, Ahbebtu/hûb ettim liurife/irfân olunmayı

3 müessese olarak bildirilmiş:



1. Gizli hazine (Zulmeti ilâhî)

2. Muhabbet etmek (Hubbiyet, Müştaklık) (Enfes/Nefsi İlâh-î) (Nefs-i Kül ) (Nûr-u İlâhî)

3. İrfan olunmayı (ilim) (Akl-ı Kül) (Rûh-u İlâhi Rûhu Azam)

Benlik üzere oluşmuş

*************

Fezanın doku malzemesi,

1. Önceki malzemesi MUHABBET

2. sonraki malzemesi İLİM

3. sonraki malzemesi RÛH_RÛH-U AZAM

4. sonraki malzemesi NUR_NÛR-U İLAHİ

Bunlar latif tarafını oluşturuyor.

Ondan sonra NÛR ile RÛH’UN izdivacından meydana gelen ATOM



Bunlar da madde tarafını oluşturmaktadır.

*************

Her ne kadar lâtif olarak dört (4) ve madde olarak bir (1) ile 5 olarak görünseler de bunların hepsi TEKBÎR’den tenezzül etmiştir.



1. Zulmeti İlâh-î (Malum – Rûh – Rûh-u İlâh-î – Rûh-u Azam - Aklı Küll)

2. Ahbeb/Hubb (İrfaniyet iştiyakı –Nûr – Nûr-u İlâhî – Nûr-u Muhammed – Nefs-i Kül)

İkisinin birleşiminden (Atom) (Veledûyet) (Veled-i İlâhî – Veled-i Hakikî – Veled-i Nefsî – Veled-i Beşerî)



*************

Tekrarlarsak,



Zulmeti İlâh-î, Malûm – Rûh – Rûh-u İlahî – Rûh-u Azam - Aklı Külldür.

Muhabbet/gönül, İrfaniyet iştiyakı, Nûr-u İlâhî, Nûr-u Muhammed’dir, Nefs-i Kül’dür.

Yani, Zulmet-i İlâh-î (Malûm, Akıl, Rûh) İrfân olunma muhab-betine müştaktır. Yani, İrfân olunma muhabbeti (Nefis, Nûr) Zulmet-i İlâh-î (Malûm, Akıl, Rûh) içindir.

Görüldüğü gibi, aslında ayrı değil, çünkü nûr, rûhun nûrlanmasıdır ki, Aklın, nefsî kemâlâtını ikmâl etmesidir. Bu yüzden de birbirlerine örtüdürler ve Müştaklık sırrı ile sırlan-mışlardır. Rûh irfân olunması için nefsin mertebelerce tanımlanması, yani nûrlanması gerekir. Zulmet-i İlâhide, irfân olunma muhabbeti Muhabbet aklın kullanılması ile irfân olunma nûrudur. Böylece (Akl-ı Kül ve Nefs-i Kül) yine (Rûh-u İlâhî ve Nûr-u İlâhî)’nin aşk ile birleşmesinde kevnîyetin şimdilik ATOM denen maddeyi zuhûra çıkarmıştır.

Nitekim, kendini ispat için AŞK isminde gizlenmiştir. Aşk, ikilik (ezvâc/zevciyet) hâlinde aşık olan ve aşık olunan şeklinde vücûd etmiştir. Yani

- hubbiyet, yokluğa, (DOĞDULAR)

- aşk, doğmaya ve yaşamaya (YAŞADILAR)

- aşık olanla olunan, aşkta kendilerini öldürmeye, (ÖLDÜRDÜLER)

- kemâl-i aşk ise hubbiyetin dönüşü itibâriyle aşk dahi perde olmasını anlama ile ölmeye remizdir. (ÖLDÜLER)

Böylece Âdem sisteminde, mülk âleminde melekler mertebesinde bu noktanın kan dökücü özelliği bahsedilmiştir. Yani kemâle gelmek için Âdem ismi ile yaşam ortaya çıktığında öldürme ve ölme ile irfân olunma celâl ve cemâl tatbîkatında kemâle ulaşır.

*************

YUNUS EMRE’DEN Esinlenme

1. Ahilere ahret tarîk yolu ile doğma (dünya itibâriyle ölme) (DOĞDULAR)

2. Sofilere sohbet manevî gıdalanma yaşamı (YAŞADILAR)

3 ve 4. Mecnun’a Leylâ zâhir ismi yerini Mecnun’a bırakır (zâhir ölüm/öldürme)

Leylâ’da ölmesi Leylâ’nın ölmesi/Mecnuniyeti öldürmesiyle

öldüler (ÖLDÜRDÜLER)

5. Bana seni gerek (Asla rücû ettiler) (ÖLDÜLER)



*************

Başta belirttiğimiz gibi, hikâyeyi bizlere lutfeden Terzi Baba emrin tevdi edilmesi Necdet Ardıç Beyefendi görünmüştür. Ancak, mânâda “Efendi Baba”, tatbîkatta “Terzi Baba” ismiyle “Mânâ-yı Makam-ı Pîriyet” olarak Hz. Şehâdet’e tenezzülen arzuyu İlâhîyi beyan edip, ikramda bulunmuştur.

Böylece makamın “Kâmil İnsân” hakîkatı olarak, kendi kemâlliği içinde de (DOĞDULAR YAŞADILAR ÖLDÜRDÜLER ÖLDÜLER) tatbîkatında kemâlâttan kemâlâta kâmillik zevkinde dâim olduğu zevkindeyiz.

Subhanallahi bihamdihi” “Kendinden kendine kendi”. Allahu Âlem.



*************

4. MÜRŞİD - MÜRİD İLİŞKİ ve OLUŞMA MERTEBELERi İTİBARİYLE, (ÖLDÜLER)

Mürşid makamında mürşid ismi ve sıfatıyla, lütfedilen icâzetle mürşidlik kulluğu tatbîkatına başlaması oradaki doğmasıdır. (DOĞDULAR)

İhvan ile yani potansiyel evlâdlar ile mülâki olup Rabbani mürşid makamının vücûdiyetinin inşasını yaşarlar. (YAŞADILAR)

Başlangıçta mürşid-mürid isminde seven-sevilen şeklindeki ikiliği önce var edip, yaşatıp, sonra seven-sevilende, aşık olan-olunanda sevgi ve aşk ismi ortaya çıkarmak üzere ikisi birbirinin elini öperek, “ne sen ne ben, sadece Hakk,” ismiyle mürşid ve mürid isimlerini öldürür. (ÖLDÜRDÜLER)

Neticede, reşed isminin sıfatı olan Er-Raşid (c.c.) ismi ile bâkî olur. (ÖLDÜLER)

*************

NOT: Yukarıda ikinci sahifede,

Gelişmeyi, her konuyu kendi içindeki kemâlâtı bakımından



dört konu başlığı olarak incelemek istedik.” ifadesini kullanmıştık.

Bununla kastettiğimiz şudur ki, her konu başlığı kendi içinde (DOĞDULAR) - (YAŞADILAR) - (ÖLDÜRDÜLER) - (ÖLDÜLER) hakîkatlerinde nasıl kemâlât buluyorlarsa, aynı şekilde birbirlerini takip eden konu başlıkları itibâriyle de safhalar olarak (DOĞDULAR) - (YAŞADILAR) - (ÖLDÜRDÜLER) - (ÖLDÜLER) hakîkatlerinde kemâlât bulurlar.



*************

Bu arada (BİR HİKÂYE BİRÇOK YORUM) adlı lutufta aşağıdaki paragraf alınan beyan üzere not geçilmiştir. Allah râzı olsun. Âmîn.



*****

Bu seneki hikâyenin birinin kişilerin kendi hayat hikâyelerinden bir bölüm,” olması istenmektedir. Bu husûsta kim nasıl bir yazı yazarsa yazabilir. Yani, bugüne kadar yaşadığınız hayatın küçük bir bölümünü bir hatıra olarak yazabilirsiniz. Veya dikkatinizi çeken bir söz de . Ayrıca kimse için bir mecburiyet yoktur; isteyen soruların birisini cevaplar, isteyen ikisini , isteyen de hiçbirini cevaplamaz, kendi bileceği iştir. Diğer tefekkür çalışmalarında olduğu gibi yine kişiler gizli kalacaktır.



*************

İbn Ataullah el İskenderî, “Allah’a yemin ederim ki, senin asıl ömrün, doğduğun günden beri olan süre değil; bilâkis Allah’ı tanıyıp bildiğin günden beri geçen süredir,” buyuruyor.

Kişilerin kendi hayat hikâyeleri” ifâdesi, manevî yolda “himmet şeyhim” deyip de, şeyhin “hizmet evlat” demesi üzerine derviş olarak seyrullahta, kemâlât merhalelerindendir.

Beşerîyetle alakalı olup, tevbe ile manevîyata vesile olmuştur.

Varmış olduğu yer ise, (DOĞDULAR, YAŞADILAR, ÖLDÜR-DÜLER, ÖLDÜLER) yazısı vesilesi ile (Kelime-i Tevhîd ve Kelime-i Risâlet) zevkine varmaktır ki, Allah’ın kendinden kendine, kendi olduğu müşâhedesidir.

Böylece kişi, beşerî benlik idrâkı ile (nefsî - izâfî – İlâhî) benlik irfân olunmasının müşâhedesinde ifnâ olduğundan anlatılacak her şey aslında Vücûd-u Muhammedî zikridir. Ancak onun kendi irfân olunma arzusunun müşâhedesinden başka bir şey değildir.

Burada hâlâ “benim hayatım” demek, (Kelime-i Tevhîd ve Kelime-i Risâlet) tesbihatına, zikriyatına, tefekkürünü edip de yaşama geçirme hâline uygun düşmez.

Edeben denebilir ki,

1. Mürşid-i Kâmil’in manevî Ezan-ı Muhammedî’sini duyup, uymak ile beşerî benlikten geçerek (DOĞDULAR);

2. Mürşid-i Kâmil’in “hizmet evlât” emri ile himmet görüp, (YAŞADILAR);

3. Mürşid-i Kâmil’in açtığı esmâ tatbîkatlarını “gör geç, belle geç” düsturu ile nefsi benliği () edip (ÖLDÜRDÜLER);

4. Rüşde erme kemâlâtı olarak (biiznillâh) deyip izâfî benlik de (illâ) deyip (ÖLDÜLER);

5. Muhammedî gönül kemâlâtında, İlâh-î benlik zevkinde Allah (c.c.) zikri ve tatbîkatında, İnsân-ı Kâmil’den Kâmil İnsân olarak, “ma'allah” (Allah ile birlikte) halka dönme zevk edildi.

Allah-u Â’lem.



KARDEŞLER TOPLUCA

*************

(44) Ad.. Me..

Ve aleyküm selâm Terzi Babam,



Bismillâhirrahmânirrahîm.

Doğdular; Mürşidimizle ilk tanışmamız biat etmemizdir.

Yüklə 1,01 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   16




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin