H firat (Not 1: Parentez içindeki rakamlar kitabın orjinal sayfa numarasıdır. Sayfa numaraları o sayfanın sonunu işaretler)



Yüklə 0,88 Mb.
səhifə19/55
tarix25.11.2017
ölçüsü0,88 Mb.
#32875
növüYazı
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   55

Tartışmanın bu tarz konuluşu temelden sakattır. Zira devrim programının ve stratejisinin sorunlarını toplumun temel sosyo-ekonomik ve sosyo-politik gerçeklerinden, temel sınıf ilişkilerinden giderek değil de, ara katmanların hassasiyet noktalarından giderek formüle ediyor. Bu elbette küçük-burjuvazinin ya da ne olduğu yeterli açıklıkta ortaya konulamayan ara katmanların talep ve hassasiyetlerinin önem taşımadığı anlamına gelmez. Tam tersine, bu katmanların çıkarlarıyla da yakından bağlantılı tüm demokratik siyasal sorunlar, proletarya için, burjuvaziye karşı yürüttüğü siyasal iktidar mücadelesinde son derece önemli ve vazgeçilmez birer olanak durumundadır. Proletarya demokrasi uğruna tutarlı ve kararlı mücadelesi sayesinde bütün bu katmanların güvenini kazanır, onları arkasından sürükler. Ama geleneksel akımlar sorunu küçük-burjuvazinin ya da ara katmanların kendine has, özel hassasiyet noktalarından giderek ele alıyorlar, ki asıl sakatlık da işte buradadır. Devrim programının ve stratejisinin sorunları hiçbir zaman bu özel hassasiyet noktaları eksen alınarak bir sonuca bağlanmaz. Bunları eksen alan her çaba, son tahlilde, bu ara sınıf konumunun ideolojik-politik yansımasından başka birşey değildir. Bu tartışmayı biz birçok vesileyle tekrar tekrar yaptık. Ama donmuş, tortulaşmış küçük-burjuva önyargılarla dolu kafalar bunu bir türlü anlayamadılar, anlamak istemediler.

Küçük-burjuvazinin kendisi soyut bir toplumsal varlık değil ki. Küçük-burjuvazi, o küçük-burjuva toplumsal varlığı ile,(65)belli bir ülkenin mevcut tarihsel-toplumsal koşulları içerisinde, bunun belirlediği kendine özgü somut ilişkiler içerisinde yerini, anlamını ve elbette siyasal tutumunu bulur. Çarlık Rusya’sında küçük-burjuva katmanlar dediğinizde sözkonusu olan, işin aslında büyük bir bölümüyle köylülüktür. Ama bu yarı-serf ilişkiler içindeki bir köylülüktür. Büyük ölçüde hala kast yapısı içindeki bu köylülük çarlık Rusya’sında feodal ilişkilerden acı çekiyordu. Toprak ve feodal ilişkilerden sosyal ve siyasal kurtuluş, bu çerçevede özgürlük onun temel talebiydi. Bu talebin karşılanması kapitalist mülkiyet ilişkilerine dokunmuyordu, tam tersine, Lenin’in sözleriyle, ona daha geniş bir temel sağlıyordu. Peki, feodal ilişki ve kalıntıların son derece tali bir plana düştüğü, kapitalist ilişkilerin ve sermaye tahakkümünün egemen olduğu bir toplumda, kentsel ya da kırsal küçük-burjuva yığınları ne tür bir sömürü altındadırlar? Onları ezen, sosyal yıkımlarını günden güne büyüten sömürü ilişkilerinin sosyo-ekonomik karakteri nedir? Bu ülkede, Türkiye’de, örneğin küçük üretici köylülüğün daha 1960’larda emperyalist ve yerli tekellere, bankalara, onların hizmetindeki devlete karşı eylemli tepkilere giriştiğini bilmeyen var mı? Tefeci ve tüccarlara karşı mücadelenin onların da arkasında bulunan bu gerçek güçlere karşı mücadeleye bağlandığını, üstelik bunun kendiliğinden böyle geliştiğini bilmeyen var mı? Kaldı ki, küçük-üretici köylülüğü bir bütün olarak kırsal küçük-burjuvazi kategorisine sokmak da temelli bir teorik hatadır ki, şimdilik bunu burada yalnızca hatırlatmakla yetiniyoruz.

Soyut toplumsal varlığı ile küçük-burjuvazinin ne olup olmadığı üzerine Kautsky’den miras gevezelikleri yinelemek bizi bir adım bile ileri götürmez. Soru şudur: Kapitalist ilişkilerin egemen olduğu, emperyalist tahakküm ilişkilerinin de bu temele, kapitalist ilişkiler temeline oturduğu bir ülkede, kent ya da kır küçük-burjuva katmanlarının karşı karşıya bulunduğu sosyal-siyasal sorunların, yaşadığı sosyal yıkımın kaynağı(66)nedir? Bu tabakaların oluşan sosyal-siyasal tepkilerinin yöneldiği hedefler, karşı güçler kimlerdir? Marks’ın daha 18. Brumaire'inde en açık biçimde yanıtladığı bu sorular esas alınmadıkça ve bunlara doğru yanıt verilmedikçe (ki biz buna daha en baştan Platform Taslağı'ndâ yer verdik), küçük-burjuvazi üzerine edilen onca laf küçük-burjuva önyargılara kanıt oluşturmaktan öte bir anlam taşımaz.

Bir çift söz de küçük-burjuvazi siyasal özgürlük sorunundan ötesine yanaşmaz iddiası üzerine. Küçük-burjuvaziyi toplumun temel karşıt sınıfları karşısında bağımsız irade ve tutumun sahibi bir sınıf sayarsanız, bu söyledikleriniz elbette doğru. Kaldı ki bu iradenin ve tutumun bağımsız temsilcileri olarak ortaya çıkan Sosyalist Devrimcilerin ve Menşevikler’in Şubat Devrimi’nin ertesindeki tutumları bu konuda bir tereddüt de bırakmıyor. Fakat burada da gözden kaçırılan iki “küçük ayrıntı” var. Bunlardan ilki, küçük-burjuva ufku kendi içinde idealleştiren akımların tutumu ile küçük burjuva katmanların tutumunun birbirine karıştırılmasıdır. Bu küçük-burjuva siyasal akımlar Şubat Devrimi ertesinde takındıkları tutumla, gerçekte bizzat küçük-burjuva katmanların çıkarlarına ihanet etmişlerdi. Zira, öteki şeyler bir yana, köylülüğün toprak ve barış taleplerine açıkça sırt çevirmişlerdi. Ve bu gerçek bizi ikinci “küçük ayrıntı”ya getiriyor. Sosyalist Devrimciler ve Menşevikler gerçekte hiç de bağımsız bir irade ve tutum göstermiyor, işin aslında Rus burjuvazisinin iradesine boyun eğiyorlardı. Bu olgunun kendisi ise, bizi bir kez daha ara katmanların ana sınıflar karşısında bağımsız iradeden yoksunluğu gerçeğine getiriyor. Ekim Devrimi’nin tüm deneyimi, küçük-burjuva akımlar tutuculaşıp geriye düşerlerken, işçi sınıfının küçük-burjuva katmanları, elbetteki onların istemlerini gözeten bir tavırla, ileriye çektiğini gösteriyor.


Yüklə 0,88 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   55




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin