C) Kadiyânîlik'le İlgili Eserlerle Genel Nitelikli Çalışmalardan Hatm-İ Nübüvvet Konusuna Yer Verenler ve Aynı Konuya Özet Önem Atfeden Tefsirler. 1. Ebü'l-A'lâ
el-Mevdûdî, Towards Understanding islâm (trc. Khurshid Ahmad, Lahore 1960, s. 31-84). 2. a.mlf., Kâdiyânî Mesele aör Us key Mezhebi, Siyâsî aör Mufâ-şeretîPehlû (Lahore 1963, 1989, 1992). Önemli bilgi ve belgeleri bir araya getiren bu Urduca hacimli kitapta hatm-i nübüvvet konusuna da geniş yer verilmiştir. Eser daha sonra Mâ hiye'l-Kâdiyâniyye adıyla Arapça'ya (trc. Halîl Ahmed el-Hâ-midî, Kuveyt 1969), The Oadiani Problem adıyla İngilizce'ye (Lahore, ts.) ve Kadiyanilik Nedir? adıyla Türkçe'ye (trc. Ahsen Batur, İstanbul 1975) çeviril-miştir. 3. Abdullah Mi'mâr, Muhamme-diye Pokit Book (Lahor 1971). Kâdiyâ-nîlik'le ilgili pek çok konuyu ihtiva eden Urduca bir ansiklopedidir. 4. İhsan İlâhî Zahîr, Qadiyaniyat-An Analytical Sur-vey (Lahore 1972. 1973, 1975). Hatm-i nübüvvet konusu, eserin "The Fınality of Prophethood..." adını taşıyan onuncu bölümünde ele alınmıştır. Eser el-Ködiyâ-niyye adıyla Arapça'ya (baskı yeri yok, 1967; Haleb 1387; Lahor 1975, 1983), Mirzâ*iyyet aör İslâm adıyla Urduca'ya (Lahor 1984) ve İslâm Dünyasında İngiliz Emperyalizmi: Kadiyanilik adıyla Türkçe'ye (trc. Arif Aytekin. İstanbul 1985) tercüme edilmiştir. S. Hâlid Şebbir Ahmed, Târîh-i Muhâsebe-i Ködiyâni-yet (Mültan 1987). 6. Muhammed Yûsuf Bennûrî v.dğr., Mevkıfü'1-ümmeti'l-İs-îâmiyye mîne'l-Kâdiyâniyye (Beyrut 1991). 7. Gulâm Ahmed Pervîz, Mfrâc-ı İnsaniyet (Lahor 1993. s. 439-455). 8. Muhammed İlyâs Bernî, Kâdiyânî Mez-heb ka 'İlmîMuhasebe (Lahor. ts.). Kitapta, müellifin 1920'li yıllarda başlayan Kâdiyânîlik aleyhtarı mücadelesi Özetlendiği gibi fazla bilinmeyen Kâdiyânî neşriyatı da tanıtılmaktadır. Nübüvvet ve hatm-i nübüvvet konusu iki cilt olan eserin I. cildinde ele alınmıştır.
Bölgede hatm-i nübüvvete özel yer veren başlıca tefsirler de şunlardır: Pîr Kerem Şah Ezherî, Ziyâiü'l-Kuriân (Lahor 1414/1984. IV, 66-77); Ebü'İ-A'lâ el-Mevdûdî. Tefhîmü'l-Kur'ân (Urduca. Lahor 1991, IV, 138-169); Muhammed Ahmed, Ders-i Kur'ân (Urduca. Karaçi 1991); Muhammed Şer?, Mrfârilü'1-Kur->ân (Urduca, Karaçi 1992-1993, VII. 158-170); a.mlf., Ahkâmü'l'Kur'ân (Karaçi 1413); Emîn Ahsen Islâhî, Tedebbür-i Kurbân (Urduca, Lahor 1993. VI, 243-248); Abdülhamîd Suvatı, Me'âlimü'I-cİrfân fîDürûsi'l-Kur'ân (Urduca, Guc-rânvâlâ 1993, XIV, 281-286); Muhammed Ahmed Kadiri, Tefsîrü'l-Hasenât (Urduca. Lahor 1992-1994).
D) Hatm-i Nübüvveti Hz. isa'nın Nüzulü Bağlamında Ele Alan Eserler. 1. Enver Şah Keşmîrî, et-Taşrîh bimâ tevâtere ü nüzâli'l-mesîh (nşr. Abdülfettâh Ebû Gudde, Haleb 1965). Eser Mirza Gulâm Ahmed'in kendisini önce mesîh, ardından nebî ilân etmesi üzerine geleceği haber verilen mesîhin vasıflarını ortaya koymak, böylece iddiaları geçersiz hale getirmek için yazılmış olup bu konudaki en ciddi eserlerden biridir. 2. Muhammed İdrîs Kandehlevî, Hayât-ı 'îsâ (Lahor 1977). 3. Kamer Ahmed Osmânî, fAki-de-i Hatm-i Nübüvvet aör Mesîh 'Aley-hisselâm (Urduca, baskı yeri yok, 1994 [Matbûât-ı İlmîl) *• Abdürreşîd.Hatm-i Nübüvvet aör Nüzûl-i c/sâ 'Aleyhisse-lâm (Urduca, Lahor, ts.).
E) Mahkeme Zabıtları. 1. Report of the Court of Inquiry (haz. Government of the Punjab, Lahore 1954). 2. Kâdiyâni-yön key Barey meyn Vifâki Şer'î
F) Dergilerin Özel Sayıları. 1. Işâ'a-
tü's-sünne (XV/1-12, Lahor 1309). Hindistan ehl-i hadîs ekolünün on beş günde bir çıkan en eski dergisinin Kâdiyânî-lik ve hatm-i nübüvvete dair özel sayısıdır. 2. Belâğ (Şubat 1926). Amritsar'da
yayımlanan aylık derginin "Hatm-İ Nübüvvet" adlı özel sayısıdır. 3. Rıdvan (İV/ 29-32, Ağustos 1952). Lahor'da haftalık olarak yayımlanan derginin "Hatm-i Nübüvvet" özel sayısıdır. 4. Tercümânü's-sünne (11/2-3, Ağustos-Eylü! 1972). Kara-çi'de çıkan aylık derginin "Hatm-i Nübüvvet" özel sayısıdır. S.Â'în (XI/26 11973|). Lahor'da yayımlanan derginin "Kâdiyâni-yet aör Pakistan" adlı özel sayısıdır. 6. Dâ-rü'l-'ulûm (LXXI/3-5, Haziran-Ağustos 1987). Hint alt kıtasının en köklü kurumlarından biri olan Dârülulûm-i Diyûbend tarafından çıkarılan derginin "Hatm-i Nübüvvet" adlı özel sayısı, esas olarak29-31 Ekim 1986 tarihinde Diyûbend'de tertip edilen Milletlerarası Hatm-i Nübüvvet Konferansı'nda sunulan tebliğlerden oluşmaktadır. Bu özel sayı, Serfırâz Han Safder tarafından bazı ilâvelerle birlikte yeniden düzenlenip kitap halinde de yayımlanmıştır (Lahor 1993). 7. el-Hiîâl (VII/8-9, Ağustos-Eylül 1988). İngiltere'nin Manchester şehrinde Urduca olarak yayımlanan dergi, "Şân-ı Hatm-i Nübüvvet" adıyla özel bir sayı neşredip Kâdiyâ-nîler'in dördüncü halifesi Mirza Tâhir Ahmed'in *İrfân-ı Hatm-i Nübüvvet adlı eserine cevap vermiştir.
G) Makaleler. Hatm-i nübüvvet Hint alt kıtasında neşredilen dergilerde sürekli tartışılan konulardan biridir. Bölgede çıkan dergilerdeki ilgili makalelerin bazıları şunlardır: 1. Gulâm Ahmed Pervîz, "Hatm-i Nübüvvet" {Mecelle-i Tulûc-i İslâm, İH/8 (Ağustos 1940], s. 9-32; XXIIl/5 IMayıs 1970], s. 65-72; XXVII/7 |Temmuz 1974], s. 10-13). 2. Shaheer Niazi, "The Finalty of Prophethood" [Islamic Literatüre, XVl/l 1 11970|, s. 37-47). 3. Muhammed Yûsuf Ludhyânevî, "Kâdiyâniyet-Tahrîf-i Kurbân" {Beyyinât, XX1V/1 11974|, s. 23-34; XXlV/2 i 1974], s. 23-34; XXlV/3 [1974], s. 19-31; XXIV/4 (1974], s. 49-61; XXIV/5 |1974], s. 31-42; XXV/5 [1974|. S. 42-50; XXV/6 11974|, s. 36-42). 4. "Hayât-1 Mesîh aör Kâdiyânî" (a.e.,XXXIl/611978], s. 38-44). 5. Saîd Şâir, "İslâm key Hilaf Ek aör Tahrik" (a.e, XLVIII/711986|, s. 45-52). Bunların dışında bölgedeki dergilerde yayımlanan diğer birtakım makaleler de vardır (bunun için bk. Işâriye Tercümâ-nü'l-Kur'ân, s. 262, 332-335; /sâriye Me-celle-i Tulû'-i İslâm 1938-1990, s. 355-356,371, 391,437,466,482); Ebü'l Hasan Ali NedvTnin "Advent of the Last Prop-het" adıyla Journal Rabetat al-Alam al-IslamMe (11/11 |1975], s. 26-50) yayımlanan makalesi bu grubun başka bir örneğidir).
HATM-İ NÜBÜVVET
XX. yüzyılda hatm-i nübüvvet konusunda İslâm dünyasının Hint alt kıtası dışında kalan bölgelerinde de çalışmalar yapılmış, çeşitli kitap ve makaleler neşredilmiştir. Ayrıca konu üzerinde bazı akademik çalışmalar da meydana getirilmiştir. Osman Abdülmün'im Ayş, 'Akidetü hat-mi'n-nübüvve bi'n-nübüvveti'1-Mu-hammediyye (Kahire 1972) adlı eserinde hatm-i nübüvvet konusunu ve sahte peygamberlik müessesesini XX. yüzyıldaki gelişme ve tartışmalardan bağımsız olarak ele almıştır. Ahmed b. Sa'd b. Hamdan el-Gâmidî'nin 'Akidetü hat-mi'n-nübüvve fi'1-İslâm (1398/1978) ve Ahmed Mer*î Abdülhâdî el-Ömerî"nin Haşâ'işü risâleti'l-Muhammediyye (1399/1979) adlarıyla Mekke Ümmülku-râ Üniversitesİ'nde {Kül I tyyetü 'ş-şerîa ve'd-di râsâti' I-İslâ miyye), Ali b. Süleyman es-Sâ-lihfnin Akidetü hatmi'n-nübüvve ve eşerühâ fi'1-ümmeti'l-İslâmiyye (1404/ 1984) adıyla Riyad Câmiatü'1-İmâm Muhammed b. Suûd el-İslâmiyye'de (Usû-lüddîn kısmü'l-aklde ve'l-mezâhibi'l-muâsıra) hazırladıkları yüksek lisans tezlerinde hatm-i nübüvvet meselesi işlenmiştir. Konuyu önce "Finality of Prophethood in Sünnî islâm" adlı makalesinde {Je-rusalem Studies in Arabic and İslam, sy. vıı 11986|, s. 177-215) klasik kaynaklar bağlamında ele alan Yohanan Fried-mann, daha sonra Prophecy Continu-ous: Aspects of Ahmedî Reîigious Thought and Its Medievaî Backgro-und (Birkeland 1988, 1989) adlı eserinde aynı konuyu XX. yüzyıldaki tartışmaları değerlendirerek işlemiştir (s. 49-82, 147-162). Hatm-i nübüvvet meselesini Kâ-diyânîlik bağlamında ele alan çalışmalardan bazıları da şunlardır: Mahmûd el-Müftî, el-Mütenebbr'ü'1-IÇâdiyânî (İstanbul 1975, 1986); Hasan îsâ Abdüzzâ-hir, el-Kâdiyâniyye-neş'etühâ ve te-tavvuTuhâ (Kuveyt 1980); Muhammed el-Hâfız et-Tîcânî, Reddü evhami'1-Kâ-diyâniyye fî kavlini tecâlâ 've hâte-mü'n-nebiyyîn' (Kahire 1988); Temmâm Hassan. "Hatâ'ü'l-Ahmediyye fî tefsîri kavlihîtecâlâ'vehâtemü'n-nebiyyîn'"(trc. İbrahim Muhammed el-Asîl, ME, XXVII/ 9-10 [19631, s. 1146-1151); A. M. Mohi-
addin Alwaye, "Perfection of Religion and Completion of Prophethood" (a.e., XLVI/3 11974], s. 7-8); Abdülazîz Seyf en-Nasr, "Dahdu ebâtîli'l-Kâdiyâniyye fı'n-nübüvve ve'1-vahy" {Hauüyyetü Külliyeli üşûliddîn bi'l-Kâhire, sy. 7 {1410/19901, s. 147-184).
Türkiye'de yapılan çalışmalarda hatm-i nübüvvet konusu doğrudan ele alınma-
483
HATM-İ NÜBÜVVET
yıp ya kelâm ilmindeki nübüvvetle ya da Kâdiyânîlik'le ilişkilendirilerek değerlendirilmiştir. Ethem Ruhi Fığlalı Kâdiyânî-lik- Ahmediyye Mezhebi adlı doçentlik çalışmasında (İzmir 1986, s.142-167). Mustafa Sinanoğlu Kitâb-ı Mukaddes ve Kur'ân-ı Kerim'de Nübüvvet (1995, s. 382-383), Salih Sabri Yavuz İslâm Düşüncesinde Nübüvvet (1995, s. 28-30) ve Mustafa Can Mataridi'ye Kadar Nübüvvete Karşı Çıkanlar ve Maturidi'-de Nübüvvet Anlayışı (1997, s. 122-124) adlarıyla Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde yaptıkları doktora tezlerinde hatm-i nübüvvet konusuna da yer vermişlerdir.
Hatm-i nübüvvet literatürünü bir araya getiren kitap ve makaleler neşredilmiştir. Allah Vesâyâ'nın, Meclis-i Tahaf-fuz-i Hatm-i Nübüvvet tarafından yayımlanan Ködiyaniyet key Hilaf Kalemi Cihâd ki Sergüzeşt adlı kitabıyla, Ludh-yânevfnin er-Reşîd dergisinde yayımlanan "Dârüfulûm aor Tahaffuz-i Hatm-i Nübüvvet" adlı makalesi bu hususta iki önemli çalışmadır (bk. bibi.). M. A. Anees ve A. N. Athar, Guide to Sira and Ha-dith Literatüre in Western Langua-ges adlı eserlerinde Batı dillerinde bu konuda oluşan literatürü ayrı bir başlık altında sunmuşlardır (bk. bibi).
BİBLİYOGRAFYA :
İbn SaU et-Jabakât. 1, 104, 424; Hâkim, el-Müstedrek, II, 604; İbn Kesîr. Tefsîrü'l-Kur'ân, VI, 422-426; Şâmî, Sübülü'1-hüdâ, I, 494-498, 558-559; Nûr Muhammed Gİrcâkî. Hatm-i Hü-büüuet ez Rû'ey Âyât-t Kur'ânî, Şeyhopûra 1932, s. 1-27; Ahmed Rızâ Han. Cezâ'ullâhi 'adüuue bi-ibâ'İhî hatmi'n-nübüuve. Lahor 1974, s. 23-42; Nevşehrevî, Hindustân meyn Ehl-i Hadîs ki 'İlmî Hidmât, Sahival 1391, s. 87; /sâriye Tercümânü'l-fSur'an (haz. Hakîm Naîmüddin Zübeyrî), Karaçi 1985, s. 262, 332-335; Munawar Ahmad Anees - Alia N. Athar. Guide to Sira and Hadİth Literatüre in Western Languages, London-New York 1986, s. 320-337; İkbâl Ahmed FârÛkJ, Tezkİre-i 'Ulemâ-i Ehl-i Sünnet oe Cemâ'at-i Lahor, Lahor 1987, s. 315-335; Abdülmübîn Nedvî. Şenâ'ullâh Am-ritsarf,Gucrânvâlâ 1988, s. 58-60; a.mlf., "$e-nâ'ullah el-Arnritsarî", el-Ba'şü'l-lslâmî,XXXl/ 4, Leknev 1406, s. 78-82; Allah Vesâyâ, KSdİ-yâniyet key Hilaf Kalemi Cihâd ki Sergüzeşt, Mültan 1990; Işâriye Mecelte-i Julü'-i İslâm 1938-i990(haz. Hadim Ali Câvid), Lahor 1991, s. 355-356, 371, 391, 437, 466, 482; Muhammed Şefi", Hatm-i Nübûuuet, Karaçi 1991,s. 34-296; Mevdûdî, Hatm-i Nübüouet, Lahor 1991, s. 14-23; a.mlf., KâdiyânîMes'e/e, Lahor 1992, s. 338-345; Muhammed Hanîf Yezdânî, Mİrzâ-ey Kâdiyân aor cÜlemâ-i Ehl-i Hadîs, Sahival, ts. (Mektebe-i Nezîriyye); Muhammed Yûsuf Ludhyânevî. "DârüFulûm aör Tahaffiız~i yatm-İ Nübüvvet", er-Reşîd, 1V/2-3, Lahor 1976, s. 665-717. i—i
İSİ Khalıd Zafarullah Daudı
484
F HATM-i VELAYET ""
(bk. VELAYET).
r HATMAN n
Eski Türk topluluklan
ve bilhassa Lehistan ile Ukrayna
Kazakları tarafından kullanılan
bir unvan.
Kelimeye ilk defa yazılı olarak Orhun âbidelerinde rastlanır. Bilge Kağan kitabesinde, cülus törenine katılmak üzere kuzeyden gelen heyetin başı olarak zikredilen laman Tarkan bazı tarihçilere göre (Giraud, s. 77) kişi adı değil iki unvandan oluşan bir terkiptir. Bunlardan birincisi "taman" veya "ataman" unvanı olup Türkçe "ata" sözüne mübalağa eki olan "man"ın ilâvesiyle yapılmıştır. Daha sonra Moğolca'ya da geçen kelime "başbuğ" anlamında kullanılmış, Slavca'da "hat-man" (hetman), Çekçe'de "hejtman" şeklini almıştır. Eski zamanlardan beri Slav milletleri arasında Türkçe kelimelerin kullanıldığı bilinmektedir. Hatman da Hazar ve Bulgar menşeli eski Türkçe'den Slav dillerine geçmiş yüzlerce kelimeden biridir. Ayrıca bu yolla Almanca'ya "ga-uptman" şeklinde girmiştir. Lehistan ve Litvanya'da XV. yüzyıldan 1792'ye kadar krallar tarafından tayin edilen başkumandanın unvanı olan hatman, 1648-1764 yılları arasında Dinyepr Kazakları'nda seçimle başa gelen kumandanın da unvanı idi. XVI. yüzyıldan itibaren büyük hatma-nın savaşlardaki temsilcilerine "sahra hatmanı" denilmiştir.
Osmanlı kaynaklarında da geçen hatman unvanı, Ukrayna Kazaklarfnın ordusunda kullanılmış en yüksek askerî rütbe olmuştur. İlk Ukrayna hatmanı Dmit-ro Vışnevetski'dir (1550-1563). Dmitro, 1550-1552 yıllarında Özi (Dinyepr) nehrin-
de Mala Hortitsa adıyla anılan adada kale ve şaykalar (bir çeşit büyük kayık) yaptırmış, Ukrayna Kazaklan'nı teşkilâtlandırarak Zaporog Kazaklan'nı ortaya çıkarmıştır. 0 sırada Lehistan - Litvanya hükümetiyle anlaşamadığından İstanbul'a gitmiş ve Osmanlı Devleti'nin himayesini istemiştir.
Ünlü Ukrayna hatmanlarından ikincisi olan Petro Konaşeviç-Sagaydaçni (1616-1622) yaptığı deniz seferleriyle Kefe Ka-lesi'ni zaptederek şöhret kazanmış ve Zaporog Kazakları tarafından da hatman seçilmiştir. İdaresi altındaki Kazaklar'dan 40.000 kişilik disiplinli bir ordu kuran Petro. 1618 yılında Moskova'ya bir akın yaparak Lehistan'ı desteklemiştir. Daha sonra hücumlarını Tatarlar'a. Türkler'e ve genellikle müslümanlara yöneltmiş. 1621'-de Osmanlılar'la yapılan savaşta Lehistan'ı desteklemiş ve Hotin Kalesi'ni savunmuş, ertesi yıl da ölmüştür.
Ukrayna tarihinin en ünlü hatmanı Boğ-dan Hmelnitski'dir (1648-1657). Aynı zamanda millî bir kahraman olan Hmelnit-ski, 1648'de Zaporog Kazakları tarafından hatman seçildikten sonra bütün Uk-raynalılar'ı Ruslar'a ve Lehler'e karşı millî mücadeleye sevketmiş, 1650'de Osmanlı Devleti'nin himayesine girmiştir. Ukrayna-Kazak Devleti'ni kuran Hmel-nitski 1657 yılında ölmüştür.
Hatman Brokovskİ'nin (1663-1668) ölümünden sonra bütün Zaporog Kazakları, Ukrayna'nın Osmanlı Devleti'yle münasebet kurmasında önemli faaliyetlerde bulunan Hatman Petro Doroşenko'nun (1665-1676) önderliği altında birleştiler. 1669 Haziranında IV. Mehmed. Lehler'e karşı askerî yardımda bulunacağına dair bir mektup göndererek (BA, İbnülemin-Hariciye, nr. 52) Doroşenko'yu destekledi; aynı zamanda ona 6000 yeniçeriyle birlikte berat, sancak, tuğ ve tabi gibi beylik alâmetleri gönderdi. Osmanlı pa-
dişahı ayrıca Lehistan kralına da mektup yollayarak (Silâhdar, I. 565-566) hatmanı rahatsız etmemesini. Ukrayna ile barış içinde bulunmasını tavsiye etti. Fakat Kırım Hanı Âdil Giray, Potkalı Kazakiarı'n-dan Hanenko'yu Ukrayna hatmanı ilân edince iki hatman arasında mücadele başladı. Bundan faydalanmak isteyen Leh kralının müdahalesi üzerine de Osmanlı padişahının Lehistan seferine çıkması gündeme geldi. Ordu Edirne'de toplandığı sırada Âdil Giray hanlıktan alındı; Do-roşenko da Osmanlı ordugâhına gelerek sadrazam ve padişah tarafından kabul edildi; kendisine hü'at giydirilerek altın bir topuz ve at hediyesiyle onurlandırıldıktan sonra {a.g.e., I, 588 vd.) Lwow (İl-bov) Kalesi'nin fethiyle görevlendirildi (1672). Leh kralının eman dilemesiyle savaş sona erdi, böylece Doroşenko bir süre Leh saldırılarından kurtuldu (Defterdar San Mehmed Paşa, s. 26 vd.) Bir müddet sonra Doroşenko'nun karargâhı olan Çehrin'e Rus saldırıları başlayınca Osmanlı hükümeti hemen Kırım hanını ona yardıma gönderdi. Osmanlı yardımından haberdar olan Ruslar'ın Çehrin'-den çekilmesinden sonra bir defa daha Osmanlı padişahının huzuruna çıkan Doroşenko yine samur kürk, değerli bir okluk {tirkeş) ve at ile taltif edildi (a.g.e., s. 56). Fakat daha sonra Ruslar'ın Cehrin Kalesİ'ni kuşatmaları, Doroşenko'nun da Osmanlı Devleti'nden yüz çevirerek Çeh-rin'i Ruslar'a teslim etmesi üzerine Osmanlı hükümeti onu hatmanlıktan alarak yerine o sırada İstanbul'da Yedikule'-de mahpus bulunan Yorgi İhmilikçi'yi (Ge-orges Chmielnicki) getirdi; ayrıca Özi Beylerbeyi Şeytan (Uzun) İbrahim Paşa kumandasındaki Osmanlı ordusu 1677'de Cehrin Seferi'ne çıktı (DM, VIII. 249-250). Dimitri Kantemir'e göre. hatmantn isyan sebebi Lehistan seferinde Osmanlı padişahının Doroşenko'nun yardım teklifini reddederek ülkesine dönmesini emretmesi, onun da bunu gururuna yedire-memesidir {Osmanlı imparatorluğu.'nun Yükseliş ue Çöküş Tarihi, ili, 9-10, 17). Ancak bu ilk seferden olumlu sonuç alınamayınca Veziriazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa kumandasındaki ikinci seferde Cehrin Rus işgalinden kurtarılmış ve 1678'de yeni hatman Ukrayna tahtına oturtulmuştur (Defterdar Sarı Mehmed Paşa. s. 103).
İvan Mazepa (1687-1709) ve Pilip Orlik de(17!0( ünlü Ukrayna hatmanlarından-dır. Mazepa, Ukrayna'nın bağımsızlığı için
Rus Çarlığı'na karşı savaşlarda genellikle yenik düşmüş, Poltava Savaşı'ndan sonra XII. Şarl ile birlikte İstanbul'a gelerek Osmanlı Devleti'nin desteğini almaya çalışmıştır. Orlik ise Ukrayna'nın anayasasını hazırlamış, yeni kanunlar tertip etmiş, ülkesinin Kırım Hanlığı ile her zaman dostluk içinde bulunması taraftan olmuştur.
1918 yılında kurulan Ukrayna millî devletinin başkanı Skoropadski son Ukrayna hatmanıdır. Skoropadski, 12 Ekim 1918 tarihinde Osmanlı elçisi Ahmed Murad Bey'i gösterişli bir törenle kabul etmiştir. Ukrayna'nın 1919 yılından itibaren Bolşevikler tarafından işgali üzerine hat-manlık kaldırılmış, fakat toplumdaki millî uyanış devam etmiştir. Sovyetler Birli-ği'nin dağılmasından sonra Ukrayna'nın bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkmasını hazırlayan en önemli unsurlardan biri hatmanlıktır.
BİBLİYOGRAFYA :
BA, İbnülemin- Hariciye, nr. 52; Evliya Çelebi. Seyahatname, VII, 526-527; Defterdar San Mehmed Paşa. Zübde-i Vekâyiât (nşr. Abdülka-dirözcan). Ankara 1995, s. 19, 25 vd., 51, 56, 81, 103; Dimitrî Kantemir. Osmanlı Imparator-luğu'nun Yükseliş ue Çöküş Tarihi (trc. Öz-demir Çobanoğlu). Ankara 1980, III, 2,9-10, 17-25, 31-32, 357, 372-375; Silâhdar. Târih, i, 565 vd., 588-590, 621-624, 642-643, 663; Daniş-mend. Kronoloji, III, 440-444, 446-447; Uzun-çarşıh, Osmanlı Tarihi, 111/1, s. 422, 424, 426, 429-430; M/2, s. 19, 110-113, 160-161, 183-184; M. Gruşevski, İstoriya Ukrayini-Rusi, New York 1953, IX, tür.yer.; V. Dal. Tolkooiy So-uor Jiuogo Velikorusskogo Yazıka, Moskva 1955, I, 349; R. Giraud. L'empire des turcs ce-lestes, Paris 1960, s. 59, 77, 154; Abdülkadir Donuk. Eski Türk Devletlerinde İdari-Askerî Unvan ve Terimler, İstanbul 1988, s. 37; Akdes Nimet Kurat, Türkiye ue Rusya, Ankara 1990, s. 8-9, 385 vd.; I. Kripyakeviç, istoriya Ukrayi-ni, Liviv 1990, tür.yer.; L. Zaporojets, "Karpo-vets", Mazepa, Kiev 1993;G. Holimonenko. Turs-ka Viyskova Leksika moulenni ükraynskogo Kozatstua, Kiev 1993, s. 18; Ferhad Gardaşka-noğiu. "Osmanh-Ukrayna Münasebetleri", Tarih ue Medeniyet, sy. 13, İstanbul 1995, s. 43-45; a.mlf.. "Ukrayna, Osmanlı Himayesinde", a.e., sy. 15 (1995), s. 40-43;"Hetman", TA, XIX, 195; Abdülkadir özcan, "Cehrin Seferi", DİA, VIII, 249-251. ı—ı
İRİ Ferhad Nagıyev
r HATMİYYE "
(bk. DETERMİNİZM).
F HATMtYYE "
(bk. MÎRGANİYYE).
HATT-I HÜMÂYUN
r hatmü'i-evlJyâ* n
Hakim et-Tirmizî'nin
(ö. 320/932)
tasavvuf tarihinde
peygamberlik ve velilik konusunu
ilk defa geniş olarak ele alıp
incelediği eseri (bk. HAKİM el-TİRMİZİ).
HATT
(bk. HAT).
HATT-ı HÜMÂYUN
Osmanlı diplomatiğinde
padişahın kendi el yazısı ile yazılmış
emirleri için kullanılan bir tabir.
Bazı istisnaî haller dışında padişahın bizzat kaleme aldığı hatt-ı hümâyunlar, unvanına, beyaz üzerine ve telhis veya takrir üzerine yazılanlar olmak üzere üç grupta toplanabilir.
Unvanına Hatt-ı Hümâyunlar. Ferman ve beratların önemli olanlarında tuğranın üst. sağ veya sol tarafında padişahın hattıyla, "Mûcebince amel oluna" ve "Mû-cebince amel ve hilafından hazer oluna" gibi, ferman veya beratta yer alan hususların kusursuz yerine getirilmesini bildiren emre denir. Bunlardan başka geliştirilmiş, "Mûcebince amel ve hareket olunup hilafından hazer ve mücânebet oluna" (TİEM, nr. 2319); "Emr-i şerifim mûcebince amel olunup hilâf-ı inhadan hazer eyleyesin" vb. kalıplara, hatta bazan. "Mûcebiyle amel olunup tebdil ve tağyirine sebep olanlar, 'fe-men beddelehû ba'demâ semiahû fe-innemâ ismuhû ale'llezîne yübeddilûnehû inne'llâhe se-mîun alîm' nass-ı kerîmine mâ-sadak olup hüsran edeler, mücâzât oluna" gibi dua cümleciği bulunan şekillerine rastlanır. Unvanına hatt-ı hümâyunlarda, emrin yerine getirilmesini bildiren kısımdan önce fermanın gönderildiği grup hakkında taltif edici sözlerin yazıldığı da vâkidir (BA, Müzehheb Fermanlar, nr. 68/1).
Nâdir olmakla beraber unvanına hatt-ı hümâyunlarda "Başın gerek ise mûcebiyle amel oluna" (aslı istanbul Deniz Miizesi'nde bulunan bu ferman için bk. Schwarz, LXXVII11987|, s. 81) veya, "Mukaddem ettiğin gibi bir türlü taksiratın zuhur eder ise sağ kurtulman muhaldir, gözün açıp refakatinde bulunan guzât-ı
485
muvahhidîn kullanma hizmet-i muhafazada kıyam edesin" (Hatt-t Hümâyun Suretleri, vr. 7a) vb. tehdit unsuruna da rastlanmaktadır. Tuğranın değişik yerlerine yerleştirilen bu hatt-ı hümâyunlar bir çerçeve içine alınarak etrafı tezhip yapılabildiği gibi tuğranın tezhipli kısmı içinde de bulunabilir. Tezhibi bulunmayan tuğralarda ise hatt-ı hümâyunun sade bir şekilde kenara yazıldığı görülmektedir.
Bir ferman veya berat, unvanına hatt-ı hümâyun keşide olunmak İçin sadrazamın bir telhisiyle padişaha gönderilir ve ne sebepten hatt-ı hümâyun istendiği de izah edilirdi (BA, HH, nr. 16287). Sadrazam, bazan nasıl bir hatt-ı hümâyun yazılmasının uygun olacağına da telhisinde işaret ederdi (BA, HH, nr. 53187). Bütün hatt-ı hümâyunlar belli kalıplara göre yazılır ve öğretici mahiyetteki münşeat mecmualarında bu nevi telhislerin nasıl yazılacağını gösteren örnekler bulunurdu {Münşeat Mecmuası, vr. i 36b). Bu gibi
486
fermanların mühimme defterlerindeki suretleri üzerinde de unvanına hatt-ı hümâyun bulunduğu hakkında kayıt düşülür, hatta bazan hatt-ı hümâyun aynen buraya geçirilirdi (BA, MD, nr 153, s. 241).
Beyaz Üzerine Hatt-ı Hümâyunlar. Padişahın bir arz veya telhis olmaksızın herhangi bir konuda re'sen verdiği emirlere denir. Bunlar devletin iç işleriyle ilgili olabileceği gibi yabancı bir devlet mensubuna yazılacak bir nâme hakkında (BA, HH, nr. 51113). halkın iaşesi (III. Selim'in bu konuyla İlgili pek çok hatt-ı hümâyunundan biri için bk. BA, HH, nr. 9372),
bir şehzade veya sultanın doğumu dolayısıyla şenlikler yapılmasını (BA, HH, nr. 51095, 51132), birinin nefyini (BA, HH, nr. 51115) veya idamını |BA, HH, nr. 51139, 51166) bildirmek, sarayın tamir edilmesini emretmek (BA, HH, nr. 51117} için sadrazam ve sadâret kaymakamına yazılanlar dışında, hazineden para çekmek (TSMA, nr. E 7041/1), yahut Dârüs-saâde ağasına veya haremde kâhya kadına direktif vermek (TSMA. nr. E 7031/ 5) gibi hususlarda da olabilirdi.
Sadrazama yazılan hatt-ı hümâyunlarda çok defa kullanılan elkâb "benim vezirim" şeklinde basit ve kısa idi. "Benim vezîr-i gayret-semîrim" (TSMA, nr. E 8393/46) gibi biraz daha uzunları da kullanılırdı. Sadâret tevcihini bildiren beyaz üzerine yazılmış hatt-ı hümâyunlardaki
Dostları ilə paylaş: |