Hidayet önderleri 2 İmam ali (AS) Önsöz 2



Yüklə 0,77 Mb.
səhifə38/54
tarix02.11.2017
ölçüsü0,77 Mb.
#27824
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   54

4. BÖLÜM


● Osman'ın Öldürülmesinden Sonra İmam Ali (a.s)

● Biatini Bozanlara Karşı İmam Ali (a.s)

● Zulme Sapanlara Karşı İmam Ali (a.s)

● Dinden Çıkanlara Karşı İmam Ali (a.s)

● Mihrab Şehidi İmam Ali (a.s)

● İmam Ali'nin (a.s) Mirası


OSMAN'IN ÖLDÜRÜLMESİNDEN SONRA İMAM ALİ (A.S)

Müslümanların İmam Ali'ye (a.s) Biat Etmeleri[310]


Osman'ın öldürülmesinden sonra Medine'ye tam bir kargaşa hâkim olmuştu. Gözler İmam Ali'ye (a.s) çevrilmişti; ümmeti bu sıkıntıdan kurtarması ve bu badireden çıkarması için herkes ona bakıyordu. Önünde dev problemler bulunan halifelik üzerinde hiç kimse hak iddia etme cesaretini gösteremiyordu. Öte yandan şartlar Osman'a, önceki iki arkadaşı gibi kendisinden sonraki halifeyi belirleme şansını da vermemişti. Ömer'in oluşturduğu şûraya katılanlardan geriye kalanların da hilâfet etme yeterlilikleri yoktu. Nasıl olacaktı? İşler iyice karışmış, her şey karman çorman olmuştu. Devletin işleyişi ve varlığı baş aşağı yuvarlanıyordu. Ümmeti, bu çöküşten sonra ayağa kaldıracak bir lidere ihtiyaç vardı. Ümmeti bu krizden çıkaracak, dağılıp gitmesine engel olacak bir önder gerekiyordu. Bu da ümmetin gözeticisi ve lideri Ali'den (a.s) başkası değildi.

Müslüman kitleler ısrarla Ali'ye (a.s) yönelmeye başladılar. Liderliği kabul etmesi için baskı yaptılar. Fakat İmam Ali (a.s) akın akın gelen kitleleri kuşkuyla, tereddütle karşıladı. Çünkü asıl yetki sahibi olduğu halde bu makamdan yoksun bırakılmıştı. Şimdi ise meydan sapıklıklarla dolmuş, ümmet sapıklığa doğru yuvarlanmıştı. Öyle problemler vardı ki bunları çözmek ve sonra da ileri doğru hareket etmek neredeyse imkânsızdı. Halife olması için gelenlere şöyle dedi: "Sizin liderliğinize ihtiyacım yoktur. Kimi seçiyorsanız, seçin, ben ona razı olurum."[311] Ve şöyle dedi: "Yapmayın; çünkü benim vezir olmam, size emir olmamdan daha iyidir."[312]

İmam (a.s) olacakları da onlara açıkladı: "Ey insanlar! Öyle işlerle karşılaşacaksınız, bunların türlü şekilleri vardır. kalpler bunların karşısında tutunamaz, akıllar istikametini koruyamaz..."[313] Kitleler halifeliği kabul etmesinde ısrar edince de onlara şöyle dedi: "Eğer sizin isteğinizi kabul edersem, sizi bildiğim gibi yönetirim... Eğer beni bırakırsanız, ben de sizden biri gibiyim. Şunu bilin, idareyi kime verirseniz, onu en çok dinleyeniniz, ona en çok itaat edeniniz ben olacağım."[314] İmam'ın yanında toplanan kalabalık gittikçe çoğalıyordu. Halifeliği kabul etmesi için kendisine doğru gelişlerini şöyle vasfediyor: "Derken, halkın benim etrafıma, sırtlanların boynundaki kıllar gibi üşüşmesi kadar beni ezen bir şey olmadı; her yandan, birbiri ardınca çevreme üşüştüler; bir derecede ki kalabalıktan Hasan'la Hüseyin, ayaklar altında kalacaktı neredeyse. Koyunların ağıla üşüşmesi gibi çevreme toplandılar; bu hengamede iki tarafımda çizikler ve yaralar oluştu."[315]

İmam iktidara gelmeye istekli değildi. Ama ümmetin kalanını kurtarmak için çabalıyordu. İslâm şeriatının bozulmalardan ve bidatlerden korunması için çırpınıyordu. Halifeliği kabul ettiğini belirtti, resmî kabulü bir gün sonrasına erteledi. Halkın biatinin açıktan ve mescitte olmasını istiyordu. Böylece Sakife yöntemini ve şûra şeklindeki vasiyeti reddeden bir tavır sergiledi. Aynı zamanda ümmete bir fırsat daha vermek istiyordu. Kendisine itaat etme yönündeki duygularını ve düşüncelerini gözden geçirsinler diye. Çünkü önceki yönetimler sırasında Peygamber'in (s.a.a) kendisinin halifeliğiyle ilgili naslarını gözetmemiş ve sapmışlardı. Bundan dolayı İmam Ali (a.s) şöyle demiştir: "Allah'a yemin ederim ki, Benî Ümeyye'den bir iri tekenin ümmetin başına musallat olup Allah'ın kitabıyla oynamasından korktuğum için halifeliği kabul ettim."[316]

Hiç kuşkusuz Ümeyyeoğulları'nın devletin önemli kademelerine nüfuz etmeye, iktidara gelmeye yönelik şiddetli bir ihtirasları vardı ve ümmetin risalet bilinci yok olduğu ortamlarda böyle bir tehlikenin gerçekleşmesi her zaman mümkündü.

Sabah olunca kalabalıklar İmam'ı (a.s) alıp mescide götürdüler. İmam (a.s) minbere çıktı ve halka hitap etti: "Ey insanlar! Sizin bu işinizde, kendinizin emir olarak seçtiğinizden başkasının bir hakkı yoktur. Dün ayrıldığımızda ben sizin bu işinizi istemiyordum. Siz ise mutlaka benim sizin başınızda olmamı istediniz. Haberiniz olsun! Sizden habersiz bir dirhem dahi almayacağım. Eğer isterseniz, sizin için vazgeçerim. Yoksa hiç kimseyi sorumlu tutmayacağım..."

Halk tek bir ağızdan bağırdılar: "Biz dün senin yanından ayrılırken hangi düşüncede idiysek, bu gün de aynı düşüncedeyiz." Dediler ki: "Biz Allah'ın kitabı üzerine sana biat ediyoruz." İmam (a.s): Allah'ım! Üzerlerine şahit ol."[317] dedi.

İnsanlar biat etmek için ard arda gelen dalgalar gibi öne doğru akmaya başladılar. İlk olarak çolak eliyle Talha biat etti. Kısa bir süre sonra sözünü ve misakını unutan Talha... Onun ardından Zübeyir geldi ve biat etti. Sonra başka bölgelerden gelen gruplar, Bedir ehlinden, muhacir ve ensardan olan Müslümanların geneli biat etti.

İmam Ali'ye (a.s) yapılan biat, ilk halk seçimiydi. Önceki halifelerden hiç biri bu şekilde seçilmemişti. Ali'ye (a.s) biat edilmesinden dolayı halk büyük bir sevinç yaşıyordu. Çünkü hak ve adaleti esas alan hükümetin kurulması gecikmişti. Zayıfların yardımcısı, mazlumların destekçisi, halifeliğin gerçek sahibi halife olmuştu. Ümmet, İmam'ın (a.s) halifeliği kabul etmesinden dolayı büyük bir coşku yaşıyordu. Nitekim İmam (a.s) bu durumu şöyle vasf ediyor: "İnsanlar, bana biat edilmesinden dolayı büyük sevinç yaşıyordu. Çocuklar heyecanlı ve yaşlılar özlem içindeydiler. Hastalar bu olaya doğru koşuşuyorlardı. Topuklar buna hasretti."[318]

İmam'a (a.s) Biat Etmekten Kaçınanlar


Yaşayışı bozuk, yakini, inancı zayıf, içinde kin ve kıskançlık barındıran kimselerin hakka karşı durmaları veya tarafsız kalmaları doğaldı. Gerçi Hz. Ali (a.s), Peygamberimizin (s.a.a) hadislerinden ve İslâm tarihinin içerdiği gelişmelerden de anlaşılacağı gibi meşru halifeydi. İslâm tarihi Peygamber efendimizden (s.a.a) sonra, onun yokluğunda ümmeti ve İslâm risaletini en iyi biçimde koruyacak kişinin Ali (a.s) olduğunu ortaya koymuştur. Çünkü Ali (a.s) öyle üstün yeteneklere ve meziyetlere sahipti ki, başka hiçbir Müslümanda yoktu. Ayrıca bütün ümmet, her katmanıyla İmam'a (a.s) koşmuş ve halifeliği kabul etmesini istemişti. Ancak haktan sapmaları ve korkaklıklarıyla bilinen küçük bir grubun Hz. Ali'ye (a.s) biat etmekten kaçındıklarını görüyoruz.

Biat etmekten bu şekilde geri durmaları, ümmetin icmaını, konsensüsünü ihlal etmek ve ona biat etmeye karşı olmak anlamına geliyordu. Böylece fitnenin yeniden alevlenmesi ve iç çekişmelerin sürmesi için yeni bir kapı açmış oldular. Biat etmekten kaçınanlar arasında aşağıdaki isimler vardı: Sa'd b. Ebi Vakkas, Abdullah b. Ömer, Kab b. Malik, Mesleme b. Muhalled, Ebu Said el-Hudrî, Muhammed b. Mesleme, Nu'man b. Beşir, Rafi b. Hadic, Abdullah b. Selam, Kudame b. Maz'un, Üsame b. Zeyd, Muğiyre b. Şu'be, Süheyb b. Sinan ve Muaviye b. Ebu Süfyan.[319]

Ancak bunlardan bazıları İmam'a biat etmeme şeklindeki bu aşırı tavrından pişmanlık duymuştu. İmam'a (a.s) gelince, bunlardan hiçbirine herhangi bir kötülük etmedi, kötü bir davranışta bulunmadı. Onları ümmet içinde kendi hallerine bıraktı. Diğer insanlar hangi haklara sahip ise, onlara da aynı hakları verdi. Diğer insanların sorumlu olduğu şeylerden onları da sorumlu tuttu.


Yüklə 0,77 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   54




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin