10- Son Günlerinde Fatıma (a.s)
Hz. Fatıma (a.s) babasından sonra, ancak birkaç ay hayatta kaldı. Bu süreyi de ağlamakla, matemle, inlemekle geçirdi. Öyle ki sürekli ağlayanlardan kabul edilmiştir, bir kez olsun güldüğü görülmemiştir.[257]
Ağlaması için sebep ve gerekçe çoktu. En önemlisi, Müslümanların dosdoğru yoldan sapmaları, ihtilâf ve ayrılığa yol açan korkunç vadilere girmeleri, dolayısıyla İslâm ümmetinin yavaş yavaş çöküşe doğru sürüklenmesiydi.
Fatıma (a.s) ki, babasının zamanında İslâm'ın yayılma sürecini yaşamış, değerli olan her şeyini bu uğurda feda etmişti, İslâm'ın zaferini ve adalet prensibinin bütün dünyaya hakim olmasını bekleme hakkına sahipti. Ama hilâfetin gasp edilmesi ve onu izleyen olaylar bütün ümitlerini boşa çıkardı. Kalbini büyük bir hüzün kaplamıştı. Tertemiz ruhu sıkılıyordu. Babası Peygamber-i Ekrem'in vefatından dolayı duyduğu ağır hüzne, daha ağır bir hüzün yükü daha eklenmişti.
Bir gün Ümmü Seleme, Fatıma'nın (a.s) yanına gitti ve dedi ki: "Bu geceyi nasıl geçirdin ey Resulullah'ın kızı?" Dedi ki: "Hüzün ve keder içinde sabahladım. Bir yanda Nebi'nin (s.a.a) vefatı, bir yanda Vasi'nin (a.s) uğradığı zulüm… Allah'a yemin ederim ki, Allah'ın kitabında indirdiğine ve Peygamber'in (s.a.a) sünnetinde tevil ettiğine aykırı bir şekilde imameti elinden alınan kimsenin mahremiyeti çiğnenmiş oldu. Ama bunun sebebini biliyorum. Bu, Bedr'in kininin ve Uhud'un kalıntılarının açığa vurmasıdır."[258]
Ali'nin (a.s) şöyle dediği rivayet edilir: "Peygamber'i (s.a.a) yıkadığım zaman üzerinde gömleği vardı. Fatıma, 'Bana gömleği göster.' diyordu. Fatıma gömleği koklayınca bayıldı. Bunu gördüğümde gömleği sakladım."[259]
Rivayet edilir ki: "Peygamber efendimiz (s.a.a) vefat edince Bilal artık ezan okumak istemedi. 'Resulullah'tan (s.a.a) sonra kimseye ezan okumam.' diyordu. Bir gün Fatıma (a.s), 'Babamın müezzini Bilal'in sesini özledim.' dedi. Bilal bunu duyunca ezan okumaya başladı. 'Allahu ekber… Allahu ekber…' deyince, Fatıma (a.s) babasını (s.a.a) hatırladı ve göz yaşlarına hâkim olamadı. Bilal, 'Eşhedu enne Muhammeden Resulullah…' deyince, Fatıma hıçkırıklara boğuldu, yere yığılıp bayıldı. İnsanlar Bilal'e, 'Dur ey Bilal! Resulullah'ın (s.a.a) kızı ruhunu teslim etti.' dediler. Fatıma'nın (a.s) öldüğünü sanmışlardı. Bunun üzerine Bilal ezanı yarıda kesti, tamamlamadı. Fatıma (a.s) ayılınca, ezana devam etmesini istedi; fakat Bilal yapamadı ve şöyle dedi: 'Ey dünya kadınlarının efendisi! Benim ezan okuduğumu duyduğunda başına bir şey gelmesinden korkuyorum.' Bunun üzerine Fatıma (a.s), Bilal'den bir daha ezan okumasını istemedi."[260]
"Fatıma (a.s), gece gündüz ağlamayı, inlemeyi sürdürdü. Göz yaşları durmadan akıyordu. Sonunda komşuları bu acıya dayanamadılar. Medine'nin ileri gelenleri toplanıp Emirü'l-Müminin'e (a.s) gittiler ve dediler ki: Ey Ebu'l-Hasan! Fatıma gece gündüz ağlıyor. Hiçbirimiz gece yatağında rahat uyuyamıyor, gündüz huzur bulup da kendini işine veremiyor. Rızkımızı temin etmek için çalışamıyoruz. Ona söylesen, ya gece ağlasın ya da gündüz ağlasın."
"Bunun üzerine Emirü'l-Müminin (a.s) Fatıma'nın (a.s) yanına geldi ve şöyle dedi: 'Ey Resulullah'ın (s.a.a) kızı, Medine'nin yaşlıları bana gelip sana, ya gece ya da gündüz baban için ağlamanı istememi önerdiler.' Fatıma (a.s) şu karşılığı verdi: 'Ey Ebu'l-Hasan! Onların arasında çok kalmayacağım. Çok geçmeden onlardan ayrılıp gideceğim.' Sonunda Emirü'l-Müminin (a.s) Bakî mezarlığının arkasında Medine'nin dışında bir ev yapmak zorunda kaldı. Bu eve de 'Beytu'l-Ahzan' (Hüzünler Evi) adını verdi. Sabah olunca Fatıma (a.s), Hasan ve Hüseyin'i (a.s) önüne katarak Bakî mezarlığına gidip ağlıyordu. Akşam olunca Emirü'l-Müminin (a.s) yanına gidiyor, evine kadar ona eşlik ediyordu."[261]
Enes'in şöyle dediği rivayet edilir: "Peygamber'i (s.a.a) kabre koyup geri döndükten sonra Fatıma'nın (a.s) yanına geldim. 'Resulullah'ın (s.a.a) yüzüne toprak örtmeye gönlünüz nasıl razı oldu?' dedi ve ağladı."[262]
İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Fatıma (a.s) büyük bir üzüntü çekiyordu. Bunun sonucunda sağlığı bozuldu. Bundan sonra sadece bir kere gülümsedi, o da ölüm döşeğindeki Esma bint-i Umeys'e baktığı sırada oldu. Kadın ölüm giysilerini giyindikten sonra kendisi için ölümünden önce hazırlanan giysiler içindeki naaşına baktı ve 'Üzerimi örtün, Allah sizin günahlarınızı örtsün.' dedi."[263]
HZ. FATIMA'NIN (a.s) HASTALIĞI VE ŞEHİT OLMASI 1- Hasta Yatağında Fatıma (a.s)
Fatıma efendimizin (a.s) hastalandığı haberi bütün Medine'ye yayıldı. Herkes, Fatıma'nın (a.s) hasta olduğunu duydu. Hz. Fatıma (a.s) vücudunun herhangi bir yerindeki ağrıdan şikâyet etmiyordu. Yalnızca evine saldırı düzenlendiği gün, kapı ile duvar arasında sıkışması sonucu kırılan kaburgasından acı duyuyordu ve karnındaki bebeğini düşürmesi sonucu acılar içindeydi. Bir de yüzüne vurulan tokatın acısını içinden hissediyordu.
Bütün bunlar sağlığının bozulmasına, artık günlük işlerini göremez hâle gelmesine neden olmuştu. Şefkatli eşi işlerini görüyordu. Esma bint-i Umeys de ona yardım ediyordu.[264] Medineli kadınlar onu ziyaret etmeye geldiler. Fatıma (a.s) -ileride sunacağımız- konuşmasını yaptı. Kadınlar Fatıma'nın söylediklerini kocalarına aktardılar. Bunun üzerine kocaları gelip ondan özür dilediler. Ama Fatıma (a.s) onların özürlerini kabul etmedi ve onlara şöyle dedi: "Benden uzak durun. Suç işledikten sonra özür dilemenin bir faydası yok. Kusur işlendikten sonra söylenecek söz yoktur."
Hz. Fatıma'nın (a.s) iktidar grubundan tiksindiği; susarak ve tepkisiz kalarak iktidar grubuna destek olanlara, Âl-i Resul hakkında inen bütün nasları unutan, Zehra (a.s), kocası ve çocuklarıyla ilgili olarak Resulullah'ın (s.a.a) dudaklarından döküldüğünü duydukları bütün hadislere sırt çeviren kimselere öfke duyduğu haberi her tarafa yayılmıştı. İnsanlarda sonunda bir duyarlılık meydana geldi. Âl-i Resul'ün meşru liderliğini tanımayan, hakkı önemsemeyen, kaba-kuvvet ve kılıçtan başka mantık tanımayan iktidar grubunu desteklemekle hata ettiklerini anladılar.
Dostları ilə paylaş: |