NEKROPOLLER
Nekropoller sur dışında, genellikle sur kapılarına uzanan yollar çevresinde ve sur duvarlarına yakın yerlerde yoğunluk gösteren mezarlardan oluşurlar. Konstantino-polis doğudan batıya doğru büyüdüğünden nekropollerin gelişimi de bu yönde olmuştur.
Bizans nekropolü antik dönem nekro-polü ile karışmış, şehrin fazla büyümesi nedeniyle antik mezarlık sahası kısa zamanda yeni şehrin dokusu içinde kalmıştır. I. Constantinus döneminde (324-337), eski nekropolün parçaları, özellikle Meşe ve yakın çevresi kısa sürede şehir içinde kalmıştır. Bu devirde mezarlar tamamen ortadan kaldırılmamış, fakat şehrin yeni nekropolü daha batıda, yeni yapılan surlar gerisinde oluşmuştur. Daha sonra İmparator II. Teodosios döneminde (408-450) yapılan ve günümüzde mevcut bulunan şehir surları dışına ölü gömülmüştür, ama suriçindeki küçük yerleşmelerin yakınında, meskûn olmayan bölgelerde küçük mezarlıkların oluştuğu da görülmektedir.
Arkeolojik kazı ve imar faaliyetleri sırasındaki hafriyatlarda eski kentin, çeşitli dönemlerde kullanılan mezarlıkları da ortaya çıkmıştır. Bizas'ın kurduğu küçük kentin antik çağdaki nekropolü .Septimi-us Severus'un (hd 193-211) yaptırdığı surların dışında oluşmuştur. Diğer kısımları denizle çevrili olan bu yerleşmenin nekropolü, bölgenin güney ve güneybatı kısmındaki boş arazide kurulmuş olmalıdır. Adliye Sarayı'nın bulunduğu yer ile Ayasof-ya arasındaki bölge bu dönemin küçük nekropolünü meydana getiriyordu.
Kent antik çağda büyüdükçe nekropol
de gelişme göstermiş, sur dışında yalnız batı yönünde değil, deniz istikametinde de bir mezarlık sahası oluşmuştur. Saraybur-nu-Sirkeci arasındaki bölgede ufak bir nekropolün olduğuna dair izler vardır. Fakat şehir nekropolü asıl gelişimini Sultanahmet'ten batıya doğru, Divanyolu doğrultusunda yapmıştır. O döneme ait mezarlar Çemberlitaş, Beyazıt, Aksaray yönünde ve bu hattın kuzeyinde özellikle Süley-maniye, Şehzadebaşı, Saraçhane arasındaki bölgede yoğunluk göstermektedir.
Septimius Severus Surları'nın Trakya kapısının hemen dışında antik nekropolün doğu ucundaki en önemli mezar tesisi, bugün Ayasofya'nın kuzey kısmına rastlayanı ekseninde geniş bir koridor ve bununla bağlantılı mezar hücrelerinden oluşan bir "columbarium"dur. Bu kompleks 3-4. yy'lara tarihlenmiştir. Daha doğuda Çem-berlitaş'ın yoğun bir şekilde mezarlarla kaplı olduğu anlaşılır. 1928-1934 arasında burada yapılan kanalizasyon kazıları ile 1963'te yapılan inşaat kazısında 2-4. yy'lar arasına tarihlenen bir mezar odası, ostatek (içine ölü külleri konan küçük lahit) ve kiremit mezarlar ortaya çıkarılmıştır. Nekropolün Çarşıkapı'ya doğru aynı yoğunlukta uzandığı belirgindir. Burada yapılan alt geçit, yol ve kanalizasyon kazıları sırasında Kara Mustafa Paşa Türbesi yakınında 4. yy'a ait Attika tipi bir stel (mezar taşı, İstanbul Arkeoloji Müzesi, no. 5248) ile çarşıya doğru, kare planlı, üzeri bir kubbeli tonozla örtülü küçük bir mezar odasına rastlanmıştır. Nekropol bu noktadan sonra İstanbul Üniversitesi merkez binası, Vezneciler, fen-edebiyat fakülteleri ve Süley-maniye Şehzadebaşı yönünde yoğun bir yayılımla batı ve kuzeybatı yönlerinde gelişmektedir. Buradaki buluntuların çoğu MÖ 4-MS 3. yy'lar arasını vermektedir. 1944-1950 arasında burada bol miktarda stel ve lahit bulunmuştur. 19öO'lı yıllarda bu bölgede bulunan çok sayıda stel, Vezneciler ile Bakırcılar Çarşısı'nı bağlayan tünelin kazısı sırasında çıkan küp mezarlar, lahitler ve 4 hipoje (yeraltı mezar odası) ile mezar taşları üçüncü tepenin tamamının mezarlık olduğunu kanıtlamaktadır.
Süleymaniye-Laleli arasındaki geniş sahanın da nekropole dahil olduğu belirgindir. Fen-edebiyat fakültelerinin temelleri kazılırken en geç tarihlisi MS 4. yy'ı veren çok sayıda mezar taşı ve lahte rastlanmıştır. Nekropol buradan Süleymaniye-Unkapanı, Laleli-Aksaray yönlerine uzanmaktadır. Bu bölgelerde bulunan çok sayıdaki lahit ve stelin büyük bir kısmı İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin l numaralı salonunda sergilenmektedir. Mezar buluntuları Aksaray'a doğru seyrekleşmektedir. Bu durum kent nekropolünün nihayetinin burası olduğu izlenimini vermektedir. Bundan sonra şehirden uzak, fakat suriçin-de kalan köylere ait küçük nekropoller vardır.
Erken Hıristiyanlık dönemine ait olan nekropol Constantinus Suru(-») dışında, batıya doğru yayılma gösteriyordu. Ese-kapı'da 4. yy'a ait birkaç mezar taşı ile Ko-camustafapaşa'da aynı yüzyıla ait mezar
"•f «l ^ W
- :. f
n "
yy'a tarihlenmiştir. Hırkaişerif te bulunarak aynı müzeye getirilmiş olan kalkerden yapılma 4769 envanter numaralı bir çocuk lahtinin dört yüzünde de dairesel çerçeve içine alınmış birer haç bulunur. Aynı müzede 5470, 5473 envanter numaralı mezar taşları ve duvarları boyalı bir mezar odası Şehremini'nin mezarlık buluntularını teşkil eder. Sarıgüzel'de bulunan, İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne taşınan 4507 envanter numaralı prens lahti 5. yy'a tarihlenir. Lah-tin uzun yüzlerinde karşılıklı olarak uçan ve ellerinde İsa'nın krisması olan birer çelenk tutan "Nike'ler (zafer tanrıçası), kısa yüzlerinde ise bir haçın iki kenarında yer alan ikişer havari görülür. Bu bölgede Pol-yeuktos (Saraçhane) ve Fatih civarında Spi-ridon mezarlıklarının adı geçer.
Fenarî İsa Camii civarında ortaya çıkarılmış olan mezarlarla oldukça gösterişli bir lahitten başka, Halic'e doğru Gül Camii yakınında bulunan erken Hıristiyanlık dönemine ait mezar taşlan Constantinus Su-ru'nun kuzey ucundaki nekropole aittir.
Kentin batıya doğru genişlemesi üzerine, II. Teodosios dönemi içlerinde daha batıya yapılan surların gerisinde yeni nekropol gelişmiştir. Çeşitli hafriyatlar ve sur onarımı sırasında çok sayıda mezara rastlanmıştır. Bunlar içinde en önemli olanı Silivrikapı yakınında bulunan hipoje-dir. İçinde 5 lahit olan mezarın duvarları fresko süslemelidir. 1992-1993 yıllarında Mevlevihane Kapısı ile Topkapı arasında, burçlardan birine yaslanmış vaziyette, dörtlü bir grup oluşturan tonozlu mezar odaları bulunmuştur. Bir aile mezarı olması muhtemel olan bu hipojenin oda-cıklarından birinin duvarlarında kırmızı boyalı Latin haçları çizilmiş olup, aynı burcun diğer yanında, benzeri boyamalara sahip bir seri mezar ortaya çıkarılmıştır. Mezarlar boyama ve inşaat özellikleri itibariyle İkonoklazma(->) dönemi (726-843) özelliklerini vermektedir. Edirnekapı yakınında da bir başka hipojeye rastlanmıştır.
Bizans toplumu katillere, hırsızlara ve kendilerinden uzak tuttukları diğer kötü insanlara ayrı mezarlıklar tesis etmişti. "Pe-lagiu mezarlıkları" denilen bu mezarlıklar gözden uzak, ıssız yerlerde kurulmuşlardır.
Dostları ilə paylaş: |