Hldlniava V l h o n I n, I,1 V a hjhvi 3a I o I l n V 31 V h fi 11 fi


Üslup Dönemleri ve Yapı Tipolojileri



Yüklə 8,43 Mb.
səhifə285/980
tarix09.01.2022
ölçüsü8,43 Mb.
#92016
1   ...   281   282   283   284   285   286   287   288   ...   980
Üslup Dönemleri ve Yapı Tipolojileri

Osmanlı dönemi mimarisini, üslup aşamalarına göre sınıflandırmak âdet olmuştur. Böylece İstanbul'a Sinan'ın başmimar olduğu döneme kadar fetih öncesiyle bütünleşen bir erken dönem, Sinan'la başlayan bir klasik dönem, klasik dönemi bir ölçüde sürdüren bir Lale Devri, bezemede köklü bir dönüşümle belirlenen barok ve rokoko üslûbu, Avrupalı modellerin doğrudan taklit edildiği bir neoklasik-ampir dönemi, Abdülaziz'in (hd 1861-1876) saltanatında başlayıp II. Abdülhamid (hd 1876-1909) ile güçlenen, Avrupa paralelinde bir seçmecilik olarak genel, kronolojik bir sıralama getirilmiştir. Genel çizgileriyle böyle bir sıralama, daha çok camilerde izlenen gelişme için doğrudur. Fakat yapı tipolo-jilerinin değişmesine, yeni yapı tipolojile-rinin yaratılmasına, çeşitli dönemlerde aynı kalan özelliklere, bazı dönemlerin kendine özgü eğilimlerine, özellikle konut mi-

Bartlett'in çizgisiyle Sultan Ahmed Camii. Pardoe, Bosphorus /Eser Tutel arşivi

marisinin özgün aşamalarına ilişkin, toplumsal değişmeleri daha az soyutlayan ayrıntılara inildiğinde daha karmaşık bir tablo ile karşılaşılır. Mimari sahneyi oluşturan yapı tipolojileri şunlardır:



Camiler: İslam toplumunu gerek yapı etkinliğinde, gerek sosyal dokuda tanımlayan camiler toplum yatırımlarının en büyük bölümünü oluşturur. İslam geleneğinde kuş yuvası kadar küçük bir cami yapmanın cennet yolunu açtığı düşünülmüştür. Mahalle mescitleri sosyal dayanışma, örgütlenme ve ilkeğitim merkezleridir. Daha geniş amaçlı oldukları zaman, cami ile birlikte, sıbyan mektebi, medrese, hamam vb tesisler de cami çevresinde toplanarak külliyeler oluşur. Sultan külliyeleri İstanbul'un yüzlerce çalışanı olan ve on binlerce insana hizmet veren en büyük sosyal tesisleridir. Ortak yaşamın bütün gereksinimlerini karşılarlar (bak. Fatih Külliyesi; Süleymaniye Külliyesi; Sultan Ahmed Külliyesi; Nuruosmaniye Külliyesi). "Külliye" sözcüğü Osmanlı yazarlarının kullandığı bir sözcük değildir. Temel yapı camidir. Diğerleri camide temsil olunan dini içerikli sosyal düzenin gereklerini yerine getirmek için, ona yapılan eklerdir. Hüseyin Ayvansarayî(-0, Süleymaniye Cami-i Şeri-fi'nden söz eder. Fakat külliyenin yapılarını bile saymaz. Bu tavır bir hiyerarşi belirlemez. Bütün yapılaşma olayını cami çevresinde bütünleşen ve camide odaklasan bir temel eylem olarak görmekten kaynaklanan bir değerlendirmedir. Başka bir deyişle, çeşitli işlevler bağımsız yapılara yerleşseler bile, bütün bu etkinlikleri simgeleyen sadece camidir. İstanbul'un Osmanlı dönemi mimari tarihini yönlendiren olgular camiler çevresinde oluşur. Sultanların yaptırdıkları büyük camiler ve onların külliyelerinin hem sosyal hem görsel hiyerarşik statüsü, hanım sultanların,

sadrazamların, vezirlerin bir alt kategori oluşturan daha küçük cami ve külliyeleri, giderek kubbeli ya da ahşap çatılı (eski deyimiyle sakıflı) küçük cami ve mescitler, sayıları önemleriyle ters orantılı olarak, kent dokusunun odaklarını oluştururlar. İşlevleriyle kentsel dokudaki yerleri birbirine tekabül eder.

Mimarlık tarihimizde cami tipolojisi büyük camiler üzerine kurulduğu için bu tür yapıların çoğunluğunu oluşturan mahallelerin mescit ya da camilerinin çeşitliliği genellikle vurgulanmaz. Kagir ya da ahşap taşıyıcı duvarlı ve ahşap çatılı mescitlerin ahşap revaklı bir son cemaat mahalleri, bazen de sadece bir kapıları olur. Ahşap olanların erken örnekleri kalmamıştır. Sürekli yangınlar ve büyük depremler nedeniyle İstanbul'un hayatta kalan hiçbir 15. yy küçük mescidi yoktur. Bunların bir bölümü, özellikle 18. yy'daki yangınlardan sonra, genellikle biçim değiştirerek ihya edilmiş, bunlar da, bakımsız hale geldikçe çoğunlukla II. Abdülhamid döneminde, yeni üsluplarda yenilenmiş, Cumhuriyet döneminde ise, bir bölümü 1950-1970 arasında, fakat özellikle 1970'ten bu yana, özel dernekler tarafından, herhangi bir koruma bilinci olmadan, malzeme ve biçim-leriyle yenilenmiş ve büyütülmüşlerdir. Bugün büyük bir çoğunluğu Osmanlı döneminin hiçbir özgün özelliğini taşımaz. Fakat 19. yy'ın ikinci yarısında yapılanların bazıları kimliklerini koruyabilmişlerdir.

Mescitlerin sakıflı (ahşap tavan ve çatılı) olanlarını tasarım olarak iki tipe ayırmak olasıdır. Bunlar fevkani (yani mescidi birinci katta olanlar) ve katlı olanlardır. İkinci katta yapılan namaz bölümlerinin altında, genelde dükkânlar vardır. Bu tür yapıların çoğu çarşı bölgelerinde yapılmışlardır. Gerçi Rüstem Paşa Camii de (1560) bir fevkani camidir. Fakat dükkân




Yüklə 8,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   281   282   283   284   285   286   287   288   ...   980




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin