Hldlniava V l h o n I n, I,1 V a hjhvi 3a I o I l n V 31 V h fi 11 fi



Yüklə 8,43 Mb.
səhifə310/980
tarix09.01.2022
ölçüsü8,43 Mb.
#92016
1   ...   306   307   308   309   310   311   312   313   ...   980
OYA

188

189

OYA

l

kurşunlarına hedef olup şehit düştü (vurulduğu yer, günümüzde Şehit Muhtar Bey Caddesi'dir). Bu kışla da ancak topla tahrip edildikten sonra teslim alınabildi. Hareket Ordusu'nun öncü taburlarına komuta eden diğer subaylar Binbaşı Fethi Bey (Okyar) ile Ali Hikmet Bey'di (Ayerdem). Hafız Hakkı Bey (Paşa), İsmet Bey (İnönü), Kâzım Bey de (Karabekir) birlik ko-mutanlarındandı. Resneli Niyazi Bey'in çetesi ayrı bir kol oluşturuyordu. 25 tabur ile 10 süvari bölüğünden ve 9 top bataryasından oluşan Hareket Ordusu'nun kurmay heyetinde Mustafa Kemal Bey de (Atatürk) vardı.



Yıldız Sarayı'nın teslim alınışında 2. Fırka bir süre savunmada bulundu. Ancak, kuşatma birliklerinin komutam Şevket Turgut Paşa'nm, hükümetin ve II. Abdülha-mid'in çabaları sonucu muhafız birlikleri, bölük bölük Ihlamur Kasrı'na giderek teslim oldular. Balmumcu'daki 2 tabur asker ise korkudan dağılıp firar etti. İki gün süren Yıldız Sarayı kuşatması sonunda içeride asker kalmadığı anlaşılınca harem dairesi hariç saray işgal edildi ve personel tutuklandı.

İstanbul'da bir dizi önlemler alınırken Mekteb-i Harbiye öğrencileri elçiliklerin korunmasıyla görevlendirildi. Rumeli jandarmaları da Beyoğlu'nda devriye görevini üstlendiler. Bunların çoğu, nefer giyimli subaylardı. İşgal erken başladığından öğleye doğru dükkânlar açıldı. Herkes bayraklar asarak işgali onayladığını gösterdi. İstanbul polis müfettiş-i umumisi atanan Miralay Galib Bey bir bildiri ile mürtecilerin toplandığını ve tutuklandığım, herkesin sağduyulu ve sükûnetle davranmasını duyurdu.

25 Nisan 1909 Pazar günü İstanbul'da gazeteler çıkmadı. Postaneler de kısıtlı çalıştı. Mahmud Şevket Paşa yayımladığı bildiri ile İttihad ve Terakki ile Hareket Ordusu arasında işbirliği olduğu iddiasını yalanladı. O geceyi sarayda geçiren Sadrazam Tevfik Paşa ve nazırlara, konaklarına dönmeleri için izin verildi. Hareket Ordusu'nun ilan ettiği sıkıyönetim, Meclis-i Me-busan'da yetki dışına çıkmak olarak değer-

31 Mart


Ayaklanması

sırasında

Meclis-i

Milli'nin

toplandığı

Yeşilköy'deki

kulüp binası.

TETTV Arşivi

lendirildi ve hükümetin de girişimi ile bu oldubittiye yasal bir dayanak buldu.

26 Nisan Pazartesi günü yayımlanan ga zeteler önceki iki günün gelişmelerini ver mekteydi. Mahmud Şevket Paşa'nın yayım lanan bildirisinde ise hainlerin ve canilerin cezalandırılacağı, asker arasındaki ikiliğin ortadan kaldırılacağı açıklanıyordu. İlk harp divanı da o gün Ferik Hurşid Paşa'nın başkanlığında kuruldu ve hemen yargıla malara başladı. Tutuklananlar arasında Prens Sabahaddin, Ser-tüfenkçi Tahir Paşa, Tüfenkçi Küçük Tahir Paşa ile 2. Fırka'nm subayları da vardı. Kaçmadan önce birçok yere başvuran ve Şehzade Vahideddin ile de görüşen Derviş Vahdeti ise Gebze'ye, oradan da İzmir'e kaçtı (bir süre sonra ya kalanmış, yargılanıp idam edilmiştir). Mu haliflerden Ahmed Cevad, Ali Kemal, Rı za Nur, İsmail Kemal, Prens Aziz Paşa, Mevlanzade Rıfat, Ahmed Celaleddin Paşa, Ergiri Mebusu Müfid, Kâmil Paşa'nın oğlu Said Paşa ise yurtdışına kaçmışlardı. Prens Sabahaddin aynı gün, kendisinden özür di lenerek serbest bırakıldı.

İstanbul'daki İngiltere ve Almanya elçilikleri, Hareket Odusu'nun işgalinden ve sıkıyönetim ilanından duydukları kaygıyı hükümete bildirdiler. Fakat bu girişimler gelişmeleri etkilemedi.

İzmit'ten 4.000 kişilik bir gönüllü birliği de İstanbul'a geldi. Sadrazam Ahmed Tevfik Paşa, II. Abdülhamid'in kendisini saraya çağırması üzerine istifasını verdi ise de İttihad ve Terakki liderlerinin ricası üzerine bir süre daha görevde kalmayı kabul etti.

27 Nisan 1909 Salı günü toplanan Mil li Meclis, tartışmalardan sonra ilkin bir fet va hazırlattıktan sonra II. Abdülhamid'in hal' edilmesini ve veliaht Reşad Efendi'nin V. Mehmed(->) adı ile tahta çıkarılmasını kabul etti. Bir heyet yeni padişahı Harbi ye Nezareti'ndeki cülus törenine götür mekle görevlendirilirken bir heyet de du rumu Abdülhamid'e bildirmek için Yıldız Sarayı'na gönderildi. V. Mehmed Harbiye' de "şeriatı, Kanun-ı Esasi'yi, Meşrutiyet usulünü, milletin haklarını koruyacağına" ilişkin yemin ettikten sonra tahta oturdu.

Buradan Topkapı Sarayı'na gidip hırka-i saadet ziyaretinde bulundu ve Dolmabah-çe Sarayı'na gitti. Hal' edildiği bildirilen II. Abdülhamid de Selanik'e gönderildi.

31 Mart Olayı, Osmanlı dönemi ayaklanmalarının çoğunda görüldüğü gibi bir taht değişikliği ile son bulmuş kabul edilir. İzleyen günlerde Binbaşı Muhtar Bey'in cenaze töreni, Yıldız Sarayı'nın yağmalanması, mitingler, tutuklamalar ve yargılamalar gibi olaylar devam etmiştir. Yine, 31 Mart'ın yansımaları olarak ülkenin birçok yerinde, örneğin Erzincan ve Erzurum'da, Adana'da, Selanik ve Manastır'da da olaylar yaşandı.



Bibi. Osman Nuri-Ahmed Refik (Altınay), Ab-dülhamid-i Semi ve Devr-i Saltanatı, III, ist, 1327; Tahsin Paşa, Abdülhamid, ve Yıldız Hatıraları, ist, 1931; Cemaleddin Efendi, Hatı-rat-ı Siyasiye, İst., 1336; Said Paşa, Said Paşa'nın Hatıratı, II, İst., 1328, s. 451 vd; Ahmed Refik, 11 Nisan inkılâbı, İst., 1325; F. R. Unat, ikinci Meşrutiyet'in ilâm ve Otuzbir Mart Hadisesi; II. Abdülhamid'in Son Mabeyin Başkâtibi Ali Cevat Bey'in Fezlekesi, Ankara, 1991, s. 31 vd; E. Güresin, 31 Mart İsyanı, ist, 1969; Ahmed Rıza, Meclis-i Mebusan ve Ayan Reisi Ahmed Rıza Bey'in Anılan, ist, 1988, s. 36 vd; M. Baydar, 31 Mart Vak'ası, İst., 1955; İ. H. Danişmend, 31 Mart Vak'ası, İst., 1961; H. Er-türk, iki Devrin Perde Arkası, İst, 1957; Yunus Nadi, ihtilal ve Inkılâb-ı Osmanî, İst, 1325; M. Turan, Taşkışla'da 31 Mart Faciası, İst, 1965; A. F. Türkgeldi, Görüp işittiklerim, Ankara, 1951; S. Aksin, 31 Mart Olayı, Ankara, 1970. NECDET SAKAOĞLU

OYA


İğne, tığ veya mekikle yapılan ve kenar süsü olarak kullanılan el sanatı ürünü.

İstanbul'un özelliği olan el sanatları ü-rünlerinden biri de oyalarıdır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Rumeli ile Anadolu arasındaki karşılıklı geçişlerle gelişen ve özgün biçimler sergileyen İstanbul oyaları özellikle üç boyutlu örneklerle tekstil sanatları içinde ayrıcalıklı bir yer tutmaktadır.

İğne, tığ, mekik, firkete vb araçlarla, ipek metal, metal bükümlü ipek (sim), pamuklu ipliklerle uygulanan düğümlü bir

I

Dal olarak hazırlanmış oyalar. TİEM, Envanter no. 1449 Örcün Barışta arşivi



ince örgü türü olarak tanımlanan oyaların kordon, pul, boncuk, koza, çikolata kâğıdı vb gibi süsleyici gereçlerle yapılan çeşitlemeleri vardır. Bazı örneklerde kadın saçı, at kılı ile sertleştirilen oyaların metal tel kullanılarak uygulanan türü de bulunmaktadır.

Osmanlı döneminden günümüze ulaşan en erken tarihli oya örnekleri 18. yy'a inmektedir. Bununla birlikte 16. yy'dan kalan Hürrem Sultan'a ait bir baş süsü, daha erken dönemlerde çiçeklerle oluşturulmuş takıların varlığına ve beğeni kazandığına işaret etmektedir. Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nde bulunan, 439 envanter no'lu, ince altın tellerle hasır ve balıksırtı teknikleriyle örülmüş, yer yer küçük has incilerle bezenmiş, iki gonca ve küçük çiçek ile yapraklarla oluşturulmuş bu dal, İstanbul kadınının çiçek sevgisinin ilginç bir göstergesidir. 17. yy'da çarşı fiyatlarını belirleyen 1640 tarihli Ehl-iHirefDefteri'nde, çevresi metal türü ipliklerle oyalanmış bazı örtülere yer verilmektedir.

18. yy'da Lady Montagu Türk evlerinde gördüğü sırma oyalı kadife oda takımlarından ve kadınların saçlarını çiçekten yapılmış çelenklerle (oyalarla) süslediklerinden söz etmektedir. Nitekim Levnî'nin "Feraceli Kadın", "Müzisyenler ve Rakkase", "İplik Eğiren Kadın" isimli minyatürlerinde (İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi, Envanter no. 2164) "U" biçimi yakası ve kolları, kemere kadar iki ön bedeninin kenarları oyalarla bezenmiş üçetekler ya da ceketler giymiş, başları değişik katlanmış oyalı yemenilerle bezenmiş, yer yer saçlarından çiçekler sarkan figürler Monta-gu'nun anlattıklarını doğrulamaktadır. Benzer durum Enderunlu Fazıl'ın İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'ndeki T. 5502 envanter no'lu Hubanname-Zenanname adlı eserindeki bazı tasvirler için söz konusudur. Burada başlarındaki hotozlar değişik oya dallarıyla bezenmiş kadın figürleri vardır.

İstanbul'da, Sevgi Gönül Koleksiyo-nu'ndaki "Paça Günü" konulu, bilinmeyen yabancı bir ressamın yaptığı yağlıboya tabloda görülen, benzerleri bugün Usküp, Kostivar vb Yugoslavya'nın bazı yörelerindeki Türk evlerinde hâlâ yapılan, beyaz oyalı sedir örtüsü ile duvarda asılı, çevresi metal sarı iplikle oyalanmış, Anadolu'da bugün bazı yörelerde hâlâ kullanılan al duvak, 18. yy'da İstanbul'da oyalar açısından beliren Rumeli-Anadolu sentezini belgelemektedir.

Günümüze ulaşan parçalar arasında İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi'ndeki 2/ 5125 envanter no'lu, bir tür metal iplikle örülmüş mühür kesesinin ağzındaki kordonun iki ucunu bezeyen çiçekler, erken tarihli, sonradan saray dışında da yinelenecek modelleriyle ilgi çeker. Yüzyılın sonlarına ait bir başka kese, Türk ajuru ile birbirine birleştirilmiş bantlar üzerine iliştirilmiş sarmaşık gülü ve çiçek demetleriyle bezenmiştir. İstanbul Sadberk Hanım Müzesi'ndeki İ. 1179-11994 envanter no'lu bu örnek pastel renkli yaklaşımıyla ve ince işçiliğiyle fark edilmektedir. Diğer taraftan

İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi'ndeki bazı küçük şehzade giysilerinin yaka, ön beden, kol ve etek çevresini bezeyen, metal iplik türleriyle yapılmış çiçek motiflerinden oluşan bazı bordürler tenteneden oyaya geçişi gösteren tek renkli (monokrom) uygulamalara güzel örnekler oluşturur.

19. yy'dan gelen oya örnekleri oldukça fazladır. Özellikle çevrelerin etrafı; giysilerin yaka, kol vb bordürleri oyalarla çevrilidir.

Oyaların kullanıldığı bir alan da iç giyimdir. Göynek, don vb iç giyim parçaları da oyalarla bezenmiştir.

Giyimin yanısıra kuşamda da oyalarla yapılmış süslemeler bulunmaktadır. Giysilerin çeşitli ünitelerini bezemek için hazırlanmış takı niteliğindeki dal oyaların bazen bir taç gibi tasarlandığı gözlenmektedir.

Erkek kuşamında mühür keseleri çeşitlemelerle süregelmektedir. İstanbul Belediye Müzesi'nde bulunan lacivert ipeğin yanısıra metal bükümlü ipek iplikle yapılmış kesenin ağzını büzmek için geçirilmiş kordonun iki ucundan sarkan çiçekler 18. yy'daki beğeninin 19. yy'da da geçerli olduğunu ortaya koymaktadır.

Giyim kuşam dışında bohçaların da oyalarla süslendiği görülmektedir. Çevresi muska biçiminde üçgenlerle oyalanmış bir örnek Sadberk Hanım Müzesi'nde (Envanter no. İ. 925-1769) sergilenmektedir.

Daha çok örneği bulunan 20. yy'ın ilk çeyreğine ait oyalara ait ilginç bir görsel, II. Abdülhamid'in torunu Âdile Sultan'ın gelinlik fotoğrafıdır. Topkapı Sarayı Müzesi 17/588 envanter no'lu bu görselde sultanın gelinliğinin "V" yakasının ortasından sarkan bir dal oya vardır. Bu fotoğraf İstanbul' da değişen kadın modasının yanısıra dal oyaların mücevher kadar değerli olduğunu belgelemesi açısından da önemlidir.

Bu dönemde tek renkli krepten yapılmış çevresi oyalarla süslenmiş başörtüleri (çevre) zenginlik arz etmektedir. 19. yy'da gelişen natüralist eğilimli motiflerin yanısıra antinatüralist yaklaşımlı stilize edilmiş motiflerle oluşturulmuş bordürlerle bezenmiş parçalarda, polikrom bir sistemle yapılmış renklendirmeler görülür. Natüralist

İstanbul'da

oda duvarlarım

süsleyen


panolarda da

oya


kullanılırdı.

TlEM, Envanter

no. 37437


Yüklə 8,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   306   307   308   309   310   311   312   313   ...   980




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin