Serbestt gazetesinin başyazarı Hasan Fehmi Bey'in 6 Nisan 1909'da Galata Köprüsü üzerinde kurşunlanıp öldürülmesi bardağı taşıran damla oldu. Ertesi gün Darülfünun öğrencileri Ayasofya'da meclis önünde bir protesto mitingi yaptılar. 5er-bestî'de ise "Vatan, hainlerin pençesinden kurtarılmalıdır" manşetiyle kışkırtıcı haber ve yorumlara yer verildi. Hasan Fehmi'nin 8 Nisan günü yapılan cenaze töreni tarafların gövde gösterisine dönüştü, istanbul'da heyecan ve ihtilal beklentisi büsbütün arttı. Kimi subaylar, açıkça Harbiye Nazırı Nâzım Paşa'ya meydan okumaktan çekinmemekteydiler.
31 Mart Olayı'nın patlak verdiği 13 Nisan 1909 gününün gecesinde Taşkışla'daki 4. Avcı Taburu ayaklandı. Subaylarını ağaçlara bağlayıp silahlı olarak kışladan çıktılar. Sabaha doğru "Ey kahramanlar şeriat elden gidiyor, ne duruyorsunuz?" diyerek önlerinde yeşil bayraklar açan sarıklı hocalarla birlikte Sultanahmet'e doğru yürüyüşe geçtiler. Bu eylemin gerisinde Ittihad-ı Muhemmedî Cemiyeti'nin olduğu kuşkusuzdu. Meclis-i Mebusan'ı kuşatmaya alan 4. Avcı Taburu er ve erbaşları ile sarıklılar, Kılıç Ali Paşa, Numune, Yıldız kışlalarına da heyetler gönderip buralardaki askerleri kendilerine katılmaya çağırdılar. Kısa zamanda Ayasofya, Babıâli, Sultanahmet civarında 5-6.000 asker, sivil toplandı. Kolağası Aziz Bey'in komutanı olduğu 3. Avcı Taburu ise ayaklanmaya katılmadı. Eylemi yönlendirenler, tıpkı eski ayaklanmalardaki gibi, asker arasından sivrilen birkaç kişiydi. Bunlardan en çok sözü geçenler Arnavut Hamdi Çavuş, bölük emini Mehmed, kamacı ustası Arifti. O
gece Derviş Vahdetî de ayaklanmacıların arasına karışmıştı. Ayrıca, kadro dışı bırakılarak mağdur edilmiş, er giyimli subaylar da vardı, istanbul'da gün doğarken "şeriat isteriz!" avâzeleri her taraftan duyulmakta, askerler havaya kurşun sıkmaktaydılar. Silah sesleri, naralar ve sloganlar, halkı da kısa zamanda Sultanahmet'e çekti. Hükümet ise erkenden toplanarak ordu komutanı Mahmud Muhtar Paşa'dan önlem almasını istedi. Davutpaşa Kışlası'ndan(~») sevk edilen süvari birlikleri Beyazıt Mey-dam'nda mevzilendiği gibi Harbiye Nezareti binası(->) önüne de dağ topları yerleştirildi, ilk çatışma süvarilerle avcı askerleri arasında Gedikpaşa'da oldu. Halk dağıtıldı. O gün öğleye doğru medrese talebeleri, ilmiye sınıfından kişiler, birkaç saat sonra da önlerinde bandoları olduğu halde 1.000 kadar bahriye askeri ayaklanmacılara katıldılar. Babıâli'de toplanan sadrazam ve nazırlar, II. Abdülhamid'in de isteği doğrultusunda askeri yatıştırıcı nasi-hatname yazılıp kendilerine okunmasını uygun gördüler. Mabeyin Başkâtibi Ali Ce-vad Bey de Meclis-i Mebusan'a geldi., Yollar askerlerle ve ahaliyle doluydu. Ayasofya Meydanı'nda tüfeklerine süngü takılmış, fişeklikleri boyunlarına asılmış binlerce asker kaynıyordu. Meclis binasının merdivenleri, salonları da silahlı askerlerden geçilemez haldeydi. Şeyhülislamla Ali Cevad Bey'in genel kurul salonunda okudukları nasihatname üzerine ayaklanmacılar hep bir ağızdan Harbiye Nazırı Ali Rıza Paşa'yı istemediklerini, başka bir nazır atanmasını, şeriat istediklerini haykırdılar.
Ordu komutanı Mahmud Muhtar Paşa ise Harbiye Nezareti'ne askeri yığınak yapmakta, Galata Köprüsü'nün iki başına makineli tüfek birlikleri yerleştirerek ayaklanmacılara katılımın önünü kestirmeye çalışmaktaydı. Kendilerine karşı ciddi bir hareketin bulunmadığım gören ayaklanmacılar ise Harbiye Nezareti'ne girmeye kalkıştılar. Yeni katılımlarla başıbozuk bir biçimde sayıları da giderek artmaktaydı. Bunlara karşı çarpışmayı öngören Mahmud Muhtar Paşa'mn teklifi reddedilerek Hassa Ordusu askerleri ile ayaklanmacıların ku-caklaştmlıp barıştırılması istenince Mahmud Muhtar Paşa komutanlıktan istifa edip Beyazıt'tan ayrıldı. Aynı saatlerde hükümet istifa kararı aldığı gibi, Meclis-i Mebusan Reisi Ahmed Rıza Bey de istifa etti. Ahrar yanlıları, Kâmil Paşa'mn sadrazam, Nâzım Paşa'mn harbiye nazırı olmasına çalışmaktaydılar. Giderek şımaran asi askerler ise II. Abdülhamid'i, Sultanahmet Meydanı'na getirelim demekteydiler. Öğleden sonra, bilinçsiz kalabalıkların arasından geçip Meclis-i Mebusan'a girmeye çalışan Lazkiye Mebusu Emir Arslan Bey, Hüseyin Cahit'e (Yalçın) benzetilerek öldürüldü. Kentin birçok semtinde de avcı askerlerinin mektepli subayları öldürdükleri haberleri gelmekteydi. Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa, ilk gün, asilere karşı silahlı bir çatışmaya girişilmesi durumunda bütün istanbul'un muharebe alanına döneceğinden, bunun bir sonucu olarak da ya-
bancıları ve azınlıkları korumak bahanesiyle büyük devletlerin müdahaleye kalkışacaklarından korktuğu için bu yöndeki önerileri geri çevirdi.
ikinci kez, meydanda bir iskemleye çıkarak askerlere hitap eden Ali Cevad Bey, Gazi Edhem Paşa'nın harbiye nazırı, Yaver Paşa'mn da ordu komutam olduğunu açıklayınca alkışlandı. Akşamın geç saatlerinde ise Edhem Paşa meydana gelip askere gözüktü. Ayaklanmacılar büyük bir başarı kazanmış gibi, havaya on binlerce mermi sıktılar ve kent silah seslerine boğuldu. Halk bunun ne olduğunu bilmediğinden herkeste bir savaş başladığı kaygısı uyandı.
31 Mart günü öldürüldükleri saptananlar arasında Adliye Nazırı Nâzım Paşa, Şerif Sadık Paşa ve kâtibi Esad Bey, Divanyo-lu'na doğru birliğiyle ilerleyen Yüzbaşı Ro-mülüs Ipatari, Mülazım (teğmen) Selahad-din, Yusuf ve Nureddin efendiler, Lazkiye Mebusu Emir Arslan Bey de vardı. Köprü üstünde öldürülen llyas adlı mektepli subayın cesedi, korkudan kaldırılmadı ve 24 saat ortada kaldı. Şûra-yı Ümmetve Ta-nin gazetelerinin matbaaları asilerce tahrip edildi ve yağmalandı. O gün akşam saatlerinde 1. Ordu birlikleri de asilere katıldı. Ayaklanmanın Ittihad ve Terakki'ye karşı olduğu ilk günden belli olduğu için bu cemiyetin istanbul'daki liderleri ortadan kayboldular. Bazıları yurtdışına kaçtı.
Ayaklanmanın ikinci günü olan 14 Nisan 1909'da Ahmed Tevfik Paşa sadrazamlığa atandı ve kabinede geniş çapta değişiklik oldu. II. Abdülhamid ise Meclis-i Mebusan temsilcilerine Meşrutiyet yönetiminden ve Kanun-ı Esasi'nin uygulanmasından asla dönüş olmayacağı güvencesini verdi. Ayaklanmacıların kışlalarına dönmeleri konusundaki girişimler bugün de devam etti. Güvenlikli semtlerde toplanan ittihatçılar kentte yaşanan zorbalığı protesto ettiler. Meclis-i Mebusan ise çoğunluk sağlanamadığı için toplanamadı. Hareketlerinin etkili olmasından, hükümetin değişmesinden cesaret alan ayaklanmacılar gün boyunca istanbul'un muhtelif semtlerinde silahlarını ateşleyerek gövde gösterisi yaptılar. Halk evlerinden çıkmazken dükkânlar da açılmadı. "Mektepli zabit ve harbiye-li" avı devam ederken asılsız katliam haberleri de yayılmaktaydı. Bir kısım sarıklı ve asker, Zaptiye Nezareti'nin karşısındaki Ittihad ve Terakki Kadınlar Kulübü'nü basıp müzik aletlerini, mobilyaları tahrip ettiler. Kalabalık bir başka grup Yıldız Sa-rayı'nın önünde toplanarak II. Abdülhamid lehinde gösterilerde bulundular. Padişah bunları, büyük mabeynin penceresinden selamladı.
Mahmud Şevket Paşa'mn Selanik'ten çektiği telgrafta, istanbul'daki katliamı durdurmak üzere harekete geçmeye kararlı oldukları bildirildiğinden Harbiye Nazırı Edhem Paşa, bir katliamın söz konusu olmadığı, kentte sükûnetin ve asayişin sağlanmakta olduğu cevabını gönderdi. Oysa o gün Selanik'te yapılan mitingde "Silah başına, arş istanbul'a!" denmekteydi. Ohri Milli Taburu, Resneli Niyazi Bey'in komutasında harekete hazırdı. Mahmud Şevket
Hareket Ordusu kumandanı Şevket Turgut Paşa Beyoğlu'ndan geçerek Taksim'e çıkarken.
Ara Güler fotoğraf arşivi
Paşa'mn istanbul'a yürümek işini üstlendiği yayılınca Derviş Vahdetî, Volkan 'da daha ihtiyatlı bir üslupla Meşrutiyet'in mutlaka korunacağını ve ölen subaylar için ü-züntü duyduğunu yazdı. Mizan'da ve 5er-bestî'de ise ayaklanmacıları tahrik edici haberler yer alıyordu. Said-i Kürdî (Nursî) ise "pislikten simsiyah, uzun tırnaklı elleriyle tuhaf hareketler yaparak" Babıâli çevresinde askerlerin arasmda^dolaşıyordu.
15 Nisan'da İkdam'da, ilk 2 günün o-layları değişik yorumlarla verildi ve Nâzım Paşa'mn yanlışlıkla öldürüldüğü, Şûra-yı Ümmetve Tanin matbalanmn ise asker tarafından değil, galeyana gelen sivil halkça tahrip edildiği ileri sürüldü. Volkan'm yorumuna göre ise "devrim", fazla kan dökülmeden başarılmak zorundaydı. Ayaklanmacı askerlere seslenilerek aralarından ölenlerin "cihad şehidi" sayılacakları müjdeleniyor, softaların, Talebe-i Ulûm Cemiyeti reisinin mektupları yayımlanıyordu. Hükümet ise bir bildiri ile askerlerin büyük bir kısmının kışlalarına çekildiğini, kent içinde dolaşıp sağa sola kurşun sıkanlarla sivil halktan ölüm ve yaralanmalara sebebiyet verenlerin cezalandırılacağını açıkladı. Cemiyet-i ilmiye de Beyanü'l-Hak'ta bir beyanname yayımlayarak Meşrutiyet ile şeriatın uygunluğunu, oysa "istibdat devrinde" külhanlarda kitap yakıldığını vurguladı, isyanın bu üçüncü gününde çabalara karşın 3. Avcı Taburu'nun ayaklanmacılara katılması sağlanamadı. Bugün toplanabilen mecliste yeni başkan seçilme-mekle birlikte, asilere seslenen bir beyanname kabul edildi.
Alaylı zabitler adına verilen dilekçeler ile Arnavutluk'tan çekilen telgraflar okundu. Babıâli'de toplanan Heyet-i Vükela'da da (Bakanlar Kurulu) Volkan gazetesinin ve Ittihad-ı Muhammedî Cemiyeti'nin yayımlarının, Meşrutiyet'in ilgasını teşvik edici olduğu kararı alındı. Ayrıca müdahgle için istanbul'a gelecek birliklerin kente so-
Dostları ilə paylaş: |