ÖRİK, NAHİT SIRRI
(22 Mayıs 1895, İstanbul - 18 Ocak 1960, istanbul) Yazar.
Geniş çevrelere bugüne kadar ulaşamamış, ancak has edebiyatseverlerin hayranlıkla okuduğu romanlar, hikâyeler, anılar yazmış Örik, II. Abdülhamid'in mabeyin mütercimlerinden, Shakespeare'in iki oyununu aslından Türkçeye çevirmiş Hasan
ÖRME SÜTUN
196
197
ÖZ, TAHSİN
Sırrı Bey'in oğludur. İlköğrenimine evde "bir Türkçe hocası ve bir Frenk madama-sı"yla başladı. Beşiktaş'ta Afitâb-ı Maarif Rüştiyesi'ni bitirdi, ingiliz, Fransız mekteplerine, Galatasaray Lisesi'ne devam etti, hiçbirini bitirmedi. 1915-1923 arası Berlin, Paris, Viyana, Roma gibi bellibaşlı Avrupa şehirlerinde yaşadı. Yurda dönüşte, Ankara'da Maarif Vekâleti'nde çevirmenlik yaptı, istanbul'a tekrar yerleşince, gazete ve dergilerde bağımsız yazar olarak çalıştı. Hiç evlenmedi.
Türkiye'nin birçok yöresine ilişkin gezi yazılarını Anadolu'da. (1939), Bir Edirne Seyahatnamesi (1941), Kayseri-Kırşe-hir-Kastamonu (1955) kitaplarında derleyen Nahit Sırrı'nın tiyatro oyunları Sönmeyen Ateş (1933), Mubarrir(.1954\ "Alın-yazısı" (basılmamış, 1952), "Para Uğrundadır (basılmamış, 1952). Sönmeyen Ateş'te saray çevrelerindeki iktidar başarısını Ankara'yla da sürdürmeye çalışan, muhteris ve eski devlet adamlarını canlandıran yazar, "Para Uğrunda"da ise, istanbul'un 1940'lar çerçevesindeki zengin, yaşı geçmiş, alaalahey yaşayan, genç erkeklere düşkün bir kadınlar sosyetesini betimlemiştir. Kırmızı ve Siyah (1929), Sanatkârlar (1932), Eski Resimler (1933) hikâye kitapları, Eve Düşen Yıldırım (1934), Kıskanmak(1946) ve Sultan Ha-mid Düşerken (1957) kitap olarak basılmış romanlarıdır. Yazarın birçok hikâyesi dergilerde, sayısı 10'a yakın romanı da gazetelerde tefrika halinde kalmıştır. Sağlığında yayımlanmış Eski Zaman Kadınları Arasında (1958) anı kitabına, ölümünden sonra yayımlanmış Abdülhamid'in Haremi (1989) eklenmiş olmakla birlikte, pek çok tarihi anı yazısı da yine dergilerde, gazetelerde unutuluşa terk edilmiş bulunmaktadır. Özellikle bu yazılarında Örik, yakın tarihin Osmanlı padişahlarını, hanedan ailesini, kadın efendileri, damatları çok renkli bir ifadeyle kaleme getirir.
Tarihe olan tutkusu, Sanatkârlar'da. yer almış "Şair Necmi Efendi'nin Bahar Kasidesi" hikâyesinde olduğunca, bazen epey eski tarihlere uzanmakta, bazen de Eski Re-simler'in uzun öyküsü "Kanlıca'nrn Bir Yalısında" olduğunca, Osmanlı împaratorlu-ğu'nun son döneminden derin izler yansıtmaktadır. 19. yy'ın sonunun çağı dolmuş, 20. yy'a birer kılıç artığı kimliğiyle, uyurgezer gibi katılmış insanları, onun toplu eserinde, serinkanlı, nesnel, zaman zaman çok acımasız bir alaycılığın gözlemleriyle belirir. Çöken imparatorluğun reddedilmiş kültür mirasına, gününün moda değerlerini ısrarla görmezden gelerek yaklaşmış yazar, bu mirasın yarı alaturka, yarı alafranga verilerini, döneminin öteki edebiyatçılarından hayli farklı bir tutumla metne geçirmiştir. Bir yandan da, bu, siyasal reddedişle birlikte nelerin ne pahasına gözden çıkarılmış, yitirilmiş olduğunu, âdeta günün gelgeç değerlerinden, yeni zamandan öç alır bir anlatımla saptamıştır.
Ruh çözümlemeleriyle yüklü Kıskanmak'ta İstanbul'u geri dönüşlerle anan Örik Erenköy'deki bir köşkü; Şişli'nin henüz kırlık ve dutluk olduğu günlerindeki
Dostları ilə paylaş: |