RUM OKULLARI
timden geçirilmesi, hattâ Konstantinopo-lis'te Rum ateşi imalinin yüzlerce yıl tek bir ailenin tekelinde kalmasından dolayı, mekanizmaları ellerine geçiren Bulgarlar bile Rum ateşinin sırrını çözememişlerdi.
11. yy yazarı Anna Komnena(->) Alek-siadzdlı kitabında babası I. Aleksios'un(->) döneminde (1081-1118) Rum ateşinin 200 yıl önceki prensiplere göre çalıştığını söylerken bir deniz silahı olarak yeterince verimli kullanılamadığından yakınır. An-na'nın anlattığına göre, o dönemde Rum ateşi atan mekanizmaların ağız kısmına aslan ya da başka hayvanların başlan biçiminde kabartmalar takılır ve böylece ateş sanki hayvanın ağzından çıkıyormuş gibi görünerek daha da ürkütücü nitelik kazanırdı. Nitekim Aleksios bu şekliyle silahı 1103'te Pisahlara(->) karşı kullanmış fakat başarısız olmuştu.
1204-1261 arasında Konstantinopo-lis'te Haçlıların kurduğu Latin İmparator-ltığu'ndan(->) sonra Bizans'ta Rum ateşine nadiren değinilirken, Haçlılara karşı savaşan Araplar ve Türkler tarafından (örneğin 1191'de Akra'da) aynı adla kullanıldığı görülür. Dönemin Arap kaynaklarına göre dayanılmaz bir koku ve ürkütücü bir sesle püsküren bu alevi suyla değil, ancak kumla söndürmek ya da üzerine kaynatılmış sirke dökerek kontrol etmek mümkündü. 13. yy'da Araplar tarafından Fransa Kralı IX. Louis'e karşı kullanıldığı sırada bu silahı gözlemlemek olanağını bulan Joinville'li John'a göre Rum ateşi "bir ejderhanın ağzından çıkıyormuş gibi görülen dev alevi ile geceyi gündüz gibi aydınlatabiliyordu". Silahın hedef aldığı kişilerin hayatta kalmalarına bakılırsa silah öldürücü olmaktan çok korkutucu idi. Öte yandan Anna Komnena'ya göre silahın etkili olabilmesi için havanın durgun, gemilerin de birbirine değecek kadar yakın olması gerekiyordu. Fakat 11. yy'da yaşamış isveçli Yngvar'ı konu alan bir sagada (destan) Rum ateşinin bronz bir borudan kükreyerek fışkırdığı ve değdiği yerde sadece iskelet bıraktığı ileri sürülür. Nitekim Rum ateşinin korkunç ünü yüzünden 1139 tarihli İkinci Lateran Konsili'nde, savaş sırasında bu öldürücü silahın kullanılması yasaklanmıştı.
Tarihçi Mihael Dukas(-0 ve Georgios Sfrantzes'in(~») anlattıklarına göre 1453'te
Rum ateşinin muhtemel düzeneğini gösteren çizim.
J. Haldon-M. Byrne, "A Possible Soiution to the Problem of Greek Fire", Byzanliniscbe Zeitschrift, S. 70
Konstantinopolis'in Osmanlılarca kuşatılması sırasında da Rum ateşi denen bir silah kullanılmıştı. 20 Nisan 1453'te, Marmara Denizi'nde Osmanlı gemileri ile karşılaşan buğday yüklü Bizans gemileri bu silah sayesinde ablukadan kurtulnıuşlarsa da, daha sonra Osmanlı gülleleri ile batırılmışlardır.
12. yy'dan itibaren Rum ateşinin etkisini yitirmesinin temel nedenlerinden ilki, bu yüzyılda ateşli silahların Bizans'ın tekelinden çıkmasıdır. İkinci neden 13. yy'dan itibaren patlayıcı olarak güherçilenin kullanıldığı topların icadı, üçüncü neden ise 12. yy'dan itibaren Bizans donanmasının ve ordusunun çöküşü olmalıdır.
Rum ateşinde kullanılan yanıcı maddelerin ne olduğuna ilişkin hiçbir bilgi günümüze gelmemiştir. Bu nedenle bu konudaki tahminler modern tarihçi ve fiziko-kimyacılarm ortaklaşa yaptıkları çalışmaların ürünüdür. Bazı araştırmacılar ana madde olarak sülfür ve zift karışımım, diğerleri sülfür, zift, katran, günlük, doğal gübre ve reçinenin keten kıtığıyla yapılan karışımlarını ya da tek başına neftyağım veya neft ve damıtılmış petrol karışımını önermektedir. Başka tezlere göre bu madde güherçile veya su ile tepkimeye sokulan sönmemiş kireç olabileceği gibi güherçile, sülfür, zift, toz yapıştırıcı ve kuş tüyü karışımı da olabilir. Bazı araştırmacılar kireç ya da kireçtaşının ölü kemikleri ve idrar ile tepkimeye sokulmasından elde edilen kalsiyum fosfit üzerinde dururken bazı araştırmacılar ise anamaddenin, neft, katran ve keten kıtığından oluşan bir karışım olduğunu ileri sürdüler. Bütün bu varsayımlar, gerek 13. yy'dan önce güherçilenin pek bilinmemesi, gerekse kirecin tepkime süresinin çok kısa oluşu veya Bizans'ta yeterince neftin bulunmayışı dolayısıyla açıklayıcı olamamıştır. Son teze göre Rum ateşinin anamaddesini ham ya da damıtılmış petrol teşkil ediyordu ki, bu maddeye o dönemde Karadeniz kıyılarındaki Tmutorakan ve Anadolu'daki Tercan şehirlerinde yaygın biçimde rastlanıyordu.
Öte yandan söz konusu malzemenin belli bir derecede ısıtıldıktan sonra herhangi bir patlamaya neden olmadan boru aracılığı ile dışarıya pürkürtülmesini sağlayan aletin nasıl ve ne boyutta olduğu konusunda da tartışmalar vardır. Rum ate-
şine ilişkin nadir Bizans tasvirleri, Madrid'deki Skilitzes Yazması ve Vatikan'daki 11. yy'a ait bir resimdir. Bazı araştırmacılar MÖ 200'den beri bilinen çift hareketli piston yardımıyla hava pompalanan bir tip sifondan söz ederlerse de A. Komnena'ya göre böyle bir alet eski Yunan'da hiç kullanılmamıştı. Ayrıca Yunancadaki "sifon" sözcüğü aynı zamanda boru ve hortum yerine de kullanılırdı. Teofanes'e göre VII. Konstantinos altlarında ateş yanan dev bronz kazanlar taşıyan kadırgaların hazırlanmasını emretmişti. 9. yy yazmalarından birinde içlerinde neft, katran ve keten kıtığından yapılma bir karışım taşıyan dev bronz kaplardan söz edilirse de yüzyıllar boyunca Bizans'ın en önemli tılsımı kabul edilen Rum ateşinin gerçek sırrı çözülememiştir.
Bibi. M. Berthelot, 'La chimie au Moyen Age, Paris, 1893, s. 100; J. R. Partington, A History of Greek Fire and Gunpoıvder, Cambridge, 1960, s. 30-31, 42, 2225; H. R. Ellis-Davidson, "The Secret Weapon of Byzantium", Byzan-tinische Zeitschrift, S. 66 (1973), s. 61-74; J. Haldon-M. Byrne, "A Possible Soiution to the Problem of Greek Fire", ae, S. 70, s. 91-99; C. Zenghelis, "Le feu gregeois et leş armes â feu deş Byzantins", Byzantion, S. 7 (1932), s. 265-286; N. D. Cheronis, "Chemical Warfare in the Middle Ages: Kallinikos Prepared Fire",/o«r-nalof Chemical Education,S. 14(1937), s. 360-364; R. Schneider, "Eine byzantinische Feuer-waffe", Zeitschriftfür historische Waffen- und Kostümkunde, S. 15 (1913), s. 83.
AYŞE HÜR
Dostları ilə paylaş: |