SELİMİYE TEKKESİ
Üsküdar İlçesi'nde, Selimiye Mahallesi'nde, Selimiye Camii Sokağı, Şair Nesimi Sokağı ve Tıbbiye Caddesi'nin kuşattığı arsa üzerinde yer almaktadır.
"Çiçekçi Camii Tekkesi" olarak da anılan bu yapı III. Selim (hd 1789-1807) tarafından 19. yy'ın başlarında (1801-1805 arasında), Selimiye Camii(->) ile birlikte inşa ettirilmiştir. Semte adını veren ünlü kışla, cami ile buna bağlı muvakkithane ve sıbyan mektebi, hamam, külliyede görevli olanlara mahsus meşruta evler, ayrıca irat getirmesi için inşa edilmiş evler ve dükkânlarla beraber, geniş bir alana yayılmış bir yapı topluluğunun parçası olan Selimiye Tekkesi, 1823'ten sonra harap olmuş ve II. Mahmud (hd 1808-1839) tarafından 1250-1251/1834-1836 arasında, bugünkü haliyle ihya edilmiştir.
Tekkenin mimari programı, halen yalnızca cami olarak kullanılan cami-tevhid-hanenin yanısıra buna bağlı hünkâr kasrı, hazire ve bina emini şair Seyyid Mehmed Pertev Paşa'nın (ö. 1837) hayır eseri olan kütüphaneden oluşmaktadır. Ayrıca tekkenin harem, selamlık, derviş hücreleri ve mutfak gibi bölümleri içerdiği de kesindir. Hünkâr kasrı Cumhuriyet döneminde 1930'lardan sonra ortadan kalkmış, 1940' lardan sonra yıktırılan Üsküdar'daki Salı Tekkesi'nin(->) haziresi ve abdest teknesi Selimiye Tekkesi'nin avlusuna taşınmıştır.
Ayin günü perşembe olan Selimiye Tekkesi'nde 17 erkek ile 5 kadının ikamet ettiği, Dahiliye Nezareti'nin R. 1301/1885-86 tarihli istatistik cetvelinde belirtilmiştir. Nakşibendîliğe bağlı olarak faaliyete geçen ve tekkelerin kapatılmasına (1925) kadar bu tarikata hizmet eden tekkenin ilk post-nişini Kangırılı (Çankırılı) Şeyh Abdullah Efendi'dir. Abdullah Efendi 1222/1807'de Selimiye Tekkesi'nin şeyhliğinden feragat etmiş, yerine Şeyh el-Hac Nimetullah el-Buharî (ö. 1817) geçmiştir. Tekkenin üçüncü postnişini, 19. yy'da İstanbul'da Mev-levî meşrepli Nakşibendîliğin en önemli simalarından ve döneminin ileri gelen şeyhlerinden olan Konyalı Ali Behçet Efendi'dir (ö. 1822). Mevlana neslinden (çelebilerden) olan A. Behçet Efendi Afyon Mevle-vîhanesi postnişini Alaeddin Çelebi'ye inti-
sap ederek bu mevlevîhanede çilesini tamamlamış ve "dedegâna" dahil olmuş, daha sonra Şeyh Mehmed Efendi'den Nakşibendî hilafeti almış ve Mevlevî muhibbi III. Selim'in yaptırdığı bu tekkeye, Sadrazam Derviş Mehmed Paşa'nın (ö. 1837) delaletiyle postnişin tayin edilmiştir. Mensupları arasında Halet Efendi(-») (ö. 1823), M. Pertev Paşa (ö. 1837), Kethüdazade Arif Efendi(-0 (ö. 1849) ve Şeyhülislam Tur-şucuzade Ahmed Muhtar Efendi (ö. 1875) gibi devlet ricalinden ve ulemadan kimselerin bulunduğu bilinmektedir. A. Behçet Efendi'nin yetiştirdiği halifeler, Selimiye Tekkesi'nde odaklanan bu Nakşiben-dî-Mevlevî karışımı tasavvuf anlayışını İstanbul'daki çeşitli Nakşibendî tekkelerinde temsil etmişlerdir (bak. Nakşibendîlik). A. Behçet Efendi'den sonra tekkenin postuna oğlu Şeyh Mehmed Hidayetullah Efendi (ö. 1871) ile torunu Şeyh Mehmed Said Efendi (ö. 1895) geçmişlerdir.
Selimiye Tekkesi, III. Selim tarafından kurulan ve Batı kökenli ızgara planı ile İstanbul'un şehircilik tarihinde "nizam-ı ce-did"i (yeni düzen) simgeleyen Selimiye Mahallesi ile Karacaahmet Mezarlığı'nın sınırında yer alır. Arsası doğuda Tıbbiye Caddesi, kuzeyde Şair Nesimi Sokağı, güneyde Selimiye Camii Sokağı, batıda da komşu parsellerle çevrilidir. Tıbbiye Caddesi boyunca uzanan, moloz taş örgülü çevre duvarı üzerinde, hepsi dikdörtgen açıklıklı olan cümle kapısı ile on beş adet pencere sıralanır. Köşeleri kabartma rozetlerle süslü mermer sövelerin kuşattığı cümle kapısının üzerinde, tekkenin II. Mahmud tarafından ihyası sırasında konmuş, inşaatın başlama ve bitim tarihlerini (1250/1834-35 ve 1251/1835-36) veren kitabe yer almaktadır. Kitabenin manzum metni M. Pertev Paşa'ya, güzelliği dikkati çeken talik hattı ise Yesarîzade Mustafa İzzet Efendi'ye (ö. 1849) aittir. Kitabenin üçüncü beytinde A. Behçet Efendi'nin Mevlevî ve Nakşibendî tarikatlarını kendinde cem ettiği ifade edilir. Cümle kapısının avluya bakan yüzünde, basık kemerli söve başlığı arasında da yine 1251/1835-36 tarihini veren ve tekkenin yapımı sırasında cereyan eden bir rüyaya değinen, sülüs hatlı ve manzum metinli diğer bir kitabe vardır. Dışarıdan bakıldığında cümle kapısının hemen solunda yer alan ve diğerlerinden daha büyük olan pencere, Şeyh A. Behçet Efendi'nin kabrine açılan bir niyaz penceresidir. Bu açıklık, ta'lik hattı Yesarîzade'ye ait, adı geçen şeyhe ithaf edilmiş manzum bir kitabe ile taç-landırılmıştır. Niyaz penceresinden sonra gelen iki pencere, gerek sövelerinin mermerden oluşu, gerekse de boyutlarının farklılığı ile duvardaki diğer pencerelerden ayrılmakta, bunların da A. Behçet Efendi'nin haleflerine ait mezarlara açılan tali niyaz pencereleri oldukları anlaşılmaktadır. Duvardaki diğer açıklıklar kesme küfekiden, bezemesiz sövelerle donatılmış, bütün pencereler demir parmaklıklar ile kapatılmıştır. Kuzeydeki Şair Nesimi Sokağı'na açılan tali kapının üzerinde ise halen nerede bulunduğu tespit edilemeyen manzum bir kitabenin yer aldığı bilinmektedir.
Selimiye
Tekkesi'nde
cami-
tevhidhanenin
kesiti.
MSÜArfivi
Dikdörtgen bir alanı (17,50x12 m) kaplayan cami-tevhidhanenin sıvalı duvarları moloz taş ve tuğla ile örülmüş, yapı, kurşun kaplı bir kırma çatı ile kapatılmıştır. Bir bodrum katı üzerinde yükselen cami-tevhidhane, harim ile kapalı bir son cemaat yerinden ve ortadan kalkmış olan hünkâr kasrından meydana gelir. Yapıya, biri kuzey, diğeri de doğu cephesinin ekseninde bulunan iki kapıdan girilmektedir. Diğerinden daha büyük tutulmuş olan kuzeydeki kapının cami cemaati ile tekke mensuplarınca kullanıldığı, hünkâr kasrının altına isabet eden doğu kapısının ise daha ziyade padişah ile maiyetine mahsus olduğu söylenebilir. Son cemaat yeri ile harimi ayıran, ahşap iskeleti! ve bağdadi sıvalı duvarda, ortada dikdörtgen açıklıklı harim girişi, yanlarda yuvarlak kemerli ikişer pencere, son cemaat yerinin batı duvarında da üst kata ulaştıran merdiven bulunmaktadır.
Harim simetrik bir düzenlemeye sahiptir. Güney duvarının ekseninde dışarı çıkıntı yapan yarım daire planlı mihrap nişi, yanlarda ikişer pencere, batı ve doğu duvarlarında da aynı boyutlarda üçer pencere yer almaktadır. Yuvarlak kemerlerle taçlandırılmış olan bu pencereler dışarıdan kesme küfeki taşından söveler ve demir parmaklıklar ile teçhiz edilmiştir. Mihrabın, son cemaat yeri girişinin ve yan duvarlardaki üçlü pencere gruplarında ortadaki pencerelerin üstünde birer yuvarlak tepe penceresi göze çarpar. Harim girişinin sağında ve solunda kare planlı birer maksure bulunmaktadır. Üst katta, kuzeydoğu köşesindeki maksureye hünkâr mahfili, kuzeybatı köşesindekine de müezzin mahfili tekabül eder. Cami-tevhidhanenin içinde kadınlar mahfili olarak nitelendirilebilecek herhangi bir bölüme rastlanmaması şaşırtıcıdır. Üst kattaki mahfilleri, daire kesitli ikişer ince ahşap sütun taşımaktadır. Kompozit başlıklarla son bulan bu sütunların arası, maksureleri sınırlayan ahşap korkuluklar ile kapatılmıştır.
Yapının kuzeyinde yer alan asma katta, son cemaat yerinin üstünü işgal eden dikdörtgen planlı bir nevi sofa ve buna açılan hünkâr mahfili ile müezzin mahfili yer alır. Ortadaki yuvarlak kemerli, diğerleri dikdörtgen açıklıklı olan üç adet ufak pencere kuzeye, yapının giriş cephesine açılmaktadır. Doğu duvarında, hünkâr kasrı ile mahfilini birbirine bağlayan ve kasrın yıkılmasından sonra pencereye dönüştürülmüş olan açıklık göze çarpar. Hünkâr mahfili ahşap bir bölme ile sofadan soyutlanmış ve ahşap kafeslerle donatılmış, her iki mahfilin de harime bakan yönleri ahşap korkuluk duvarları ile çevrilmiş, söz konusu duvarların yüzeyi dikdörtgen göçertme-lerle hareketlendirilmiştir. Ayrıca hünkâr mahfilinin doğu duvarında III. Selim ve II. Mahmud dönemlerinde revaçta olan yarım daire planlı bir niş yer almaktadır.
Yapının kuzeybatı köşesinde çıkıntı yapan kare planlı kaide, daire kesitli gövde ve petek, süslemesiz şerefe ile kurşun kaplı konik ahşap külahtan oluşan minare iddiasız bir görünüme sahiptir. Bugüne ulaşamamış olan hünkâr kasrı cami-tevhidhanenin kuzeydoğu köşesinde dışarı taşan yaklaşık 7x5 m boyutlarında fevkani bir bölümdü. İnce mermer sütunların taşıdığı hünkâr kasrı, ahşap duvarları, dikdörtgen pencereleri, doğu cephesindeki üçgen alınlığı ve kurşun kaplı ahşap çatısı ile yapıya bir sivil mimari çeşnisi katıyordu.Cami-tev-hidhanenin cephelerine II. Mahmud dönemi ampir üslubunun(-») sadeliği, buna karşılık iç mekânda gözlenen süsleme programına ve birtakım mimari ayrıntılara Osmanlı baroğunun hareketliliği egemendir.
Günümüzde imam meşrutası olarak kullanılan kütüphane yaklaşık 9x7 m boyutlarında, kagir duvarlı beşik çatılı, mütevazı bir yapıdır. Kuzey ve güney cephelerinde çatının meylini izleyen üçgen alınlıklar göze çarpar. Giriş güneybatı köşesin-dedir. Bu kitaplığın kitapları günümüzde Süleymaniye Kitaplığı'nda "Pertev Paşa" bölümü ile yer almaktadır.
Dostları ilə paylaş: |