SEMERCİ İBRAHİM EFENDİ TEKKESİ
Fatih İlçesi'nde, Zeyrek'te, Bizans dönemine ait Zeyrek Kilise Camii'nin(->) (Pantok-rator Manastırı Kilisesi) içinde faaliyet göstermiştir.
İmparatoriçe Eirene (ö. 1124) tarafından yapıntına başlanan, eşi İmparator II. İoannes Komnenos (hd 1118-1143) tarafından tamamlanan Pantokrator Manastırı fatihten sonra cami ve medrese olarak kullanılmak üzere II. Mehmed'in (Fatih) vakıfları arasına katılmış ve Zeyrek Kilise Camii adını almıştır. Söz konusu yapı Fatih'in 2. vakfiyesinde "Camiü'l-ma'rûf bi Zeyrek Medresesi" olarak zikredilmekte ve başta bu vakfiye olmak üzere, ilgili belgelerle
519 SEMERCİ İBRAHİM EFENDİ
bulunan kayıtlardan medrese fonksiyonunun ağır bastığı, ancak Fatih Külliyesi'nde-ki(->) medreselerin faaliyete geçmesini müteakip Zeyrek Medresesi'nin lağvedilerek yalnızca cami olarak kullanılmaya başlandığı anlaşılmaktadır. Fatih ile birlikte İstanbul'a gelen ve döneminin ileri gelen sufîlerinden olan Akşemseddin'in(->) Zeyrek Medresesi'nde kısa bir süre ders vermesi nedeniyle, bu yapıda 15. yy'ın sonlarında kurulan tekke "Akşemseddin Tekkesi" olarak adlandırılmıştır. Ancak Bayramîliğin(-») Şemsîlik kolunu kuran Akşemseddin'in burada postnişinlik yapmadığı kesindir. Tekkeye ilişkin tarihi kaynaklarda adına rastlanmayışı bu görüşü doğrulamaktadır. Diğer yandan Bayramî-liğin İstanbul'daki ilk faaliyet yıllarının II. Bayezid dönemine rastlaması da bu görüşü destekleyici niteliktedir.
Bu tesisin bünyesinde II. Bayezid döneminin (1481-1512) başlarında faaliyete geçtiği anlaşılan tekkenin ilk postnişini, Zeyrek Medresesi'nde öğrenim görmüş olan ve Nakşibendîliği İstanbul'un gündelik hayatına sokan Şeyh Abdullah Ilahî'dirÇ-»). Manastırdan çevrilme bu cami-medreseyi İstanbul'da Nakşibendîliğin düzenli bir faaliyet ve yayılma merkezi haline getiren Abdullah İlahî'nin, tam olarak tespit edilemeyen kısa bir süre sonra meşihat görevinden ayrılarak Vardar Yenice'sine dönmesinin ardından tekkenin yönetimi, ünlü Halvetî şeyhlerinden Sofyalı Bâlî Efen-di'ye (ö. 1532) geçmiştir. Zâkir Şükrî Efendi'nin Mecmua-i Tekâyâ'smda. yer alan şeyhler listesinde önemli kesintiler göze çarpar. Mamafih 17. yy'da Celvetî şeyhlerinden Zâkirzade Abdullah Efendi (ö. 1657) ile Şeyh Gafurî Mahmud Efendi'nin (ö. 1667), 19. yy'da da Halvetîliğin Şabanı koluna bağlı Çerkeşî şubesinin kurucusu Şeyh Mustafa Çerkeşî'nin (ö. 1814) halifesi Geredeli Semerci Şeyh İbrahim Efendi'nin (ö. 1831), İbrahim Efendi'nin halifesi ve Geredevî (Halilî) şubesinin kurucusu Geredeli Şeyh Halil Efendi'nin (ö. 1858) ve bu şeyhin oğlu olan diğer Şeyh Halil Efendi'nin (ö. 1914) meşihat görevini üstlendikleri tespit edilmektedir.
Kaynaklarda "Zeyrek Tekkesi" olarak da anılan bu tesiste 3 erkek ile 3 kadının ikamet ettiği, Dahiliye Nezareti'nin R. 1301/1885-86 tarihli istatistik cetvelinde belirtilmiş, Maliye Nezareti'nin R. 1325/1910 tarihli Taamiyeve Tahsisat Deften hde ise yılda 3.000 kuruş tahsisatı, günde 2 çift ekmek ve 2 okka et istihkakı olduğu, ayrıca Kurban Bayramlarında bu tekkeye 4 adet koyun verildiği kaydedilmiştir.
Tekkenin, Osmanlı döneminde birçok onarım ve tadilat geçiren manastır kompleksinin güney kanadında faaliyet gösterdiği anlaşılmakta, bu kesimin çevre duvarında, Akşemseddin'in hatırasını yaşatmak amacıyla geç dönemde konmuş, ta'lik hatlı bir kitabe bulunmaktadır. Fatih Vakfi-yesi'nde elli adet olarak belirtilen medrese hücrelerinin sabık keşiş hücreleri olduğu ve birimlerin, tekkenin faaliyete geçmesinden sonra dervişler tarafından kullanıldığı tahmin edilebilir. Günümüzde gerek
Dostları ilə paylaş: |