Tezkiretü'l-Ebniye'nin birkaç nüshası vardır. Rıfkı Melul Meriç, kullandığı nüshaların tanımını yapmadan, bunları birbirleriyle karşılaştırarak tek bir metin halinde yayımlamıştır (Mimar Sinan-Hayatı, Eseri L Mimar Sinan 'in Sanatına, Hayatına, Eserlerine Dair Metinler, Ankara., 1965). R. Şeşen Tezkiretü'l-Ebniye'nin 995 (1586/87) tarihli olduğunu, kaynak belirtmeden ileri sürmüştür. Tezkiretü'l-Bünyanve Tez-kiretü'l-Ebniyeküçük farklarla Sinan'ın yaşamı ve yapıtları hakkında benzer bilgileri verirler. Tezkiretü'l-Ebniye'de yapı listesi biraz daha uzundur. İkincisinde diğerine göre daha fazla yapıt adı vardır. Ve bu liste Tubfetü'l-Mimarin'de daha da uzamaktadır. Bu iki tezkirenin tek bir özgün yapıt kopya edilirken değiştirildiği ve belki sonradan edinilen bilgilerle ikincisinde listelerin biraz genişletilmiş olduğu söylenebilir. Konyalı bu listelerde birçok yanlış olduğunu göstermiştir. Sai Çelebi'nin bu listeleri Sinan'ın ölümünden sonra yaptığı kanısındadır. Sai Çelebi'nin aynı şeyi iki kez yazması için makul bir sebep bulmak zordur. Büyük bir olasılıkla Dayezade'nin Selimiye için yazdığı dışında, bütün sözü geçen yapıtlar temelde Sai'nin Tezkiretü'l-Bünyan'ına dayanmaktadır.
Bu otobiyografik yazmalar dışında Sinan'ın iki vakfiyesi vardır. Bunlardan biri Balat'a ilişkin kadı sicilleri arasında (Bâb-ı Meşihat-ı İslamiye, Sicillat-ı Şer'iye Arşivi, Balat Mahkemesi, 3 no'lu defter), diğeri Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi'nde (576 7/1 no'lu müceddet İstanbul defteri, c. I) Konyalı tarafından bulunmuş ve yayımlanmıştır. Ayrıca yukarıda sözü edilen birinci vakfiyede daha önce var olan bir başka vakfiyeden de söz edilmektedir. Konya-lı'nın kitabında Sinan'ın azatlık belgesi, Ka-nuni'nin vekil-i mutlak olarak yaptığı satış belgeleri ve satın aldığı bazı gayrimen-kullere ilişkin hüccetler de yayımlanmıştır. Sinan yapılan üzerindeki diğer özgün bilgiler o yapıları yaptıranların vakfiyelerinde (Süleymaniye, Rüstem Paşa, Mihrimah vakfiyeleri gibi) ve yapılara ilişkin inşaat defterlerinde (Süleymaniye inşaat defterleri gibi) ya da dönemlerinin ve sonraki dönemlerin tarihlerinde bulunmaktadır. Ahmed Refik Altınay(->) Sinan'ın mimarba-şılığı dönemine ilişkin birçok divan hükmü yayımlamıştır.
Yaşamı
Sinan için hazırlanan ikinci vakfiyede onu tanımlayan bir pasajda onca yıl imparatorluğun gözde yapılarının ustasına söylenmesi gereken, eşsiz, iyilik sevenlerin meliki, yardımsever gibi övgülerin yanısı-ra Sinan "Ayn-i ayan-ı mühendisin, zeyn-i erkânı müessisin, üstad-ı cehabizet-i zaman, reis-i cehabizet-i devran, Öklidisi'l-asr-ı ve'1-evan, mimar-ı sultani ve mual-lim-i hakani" bugünkü dille "ünlü mühendislerin gözü, büyük kurucuların süsü, çağının bilginlerinin ve bütün çağların ustası, çağının Öklit'i, sultanın mimarı ve imparatorluğun öğretmeni" diye tanımlanır.
SİNAN
564
565
SİNAN
I. tustinianos'un Ayasofya'yı fizikçi ve matematikçilere yaptırmasından bin yıl geçtikten sonra mimarbaşı Sinan Ağa'nın, çağının en büyük mühendisi ve çağının Ök-lit'i gibi gösterilmesi büyük yapı tasarımı ile matematik arasında kurulan ilişkinin değişmediğini göstermesi açısından ilginçtir. Fakat Sinan'ın bu bilgileri kuramsal olarak değil, pratik olarak edindiğini düşünmek daha doğru olur. Tezkiretü'l-Ebniye' nin manzum bölümünde kabiliyetinin Tanrı vergisi olduğunu, fakat çok çalıştığını söyler ve kendisini marangozlukta yetiştiren üstadını Tanrimn cennet makamına çıkarmasını dilemektedir. Bu ustasının köyünde mi, yoksa Yeniçeri Ocağı'nda mı olduğu anlaşılmamaktadır. Fakat ikinci olasılık daha kuvvetlidir. Sinan'a ilişkin bütün yayınlarda kendi otobiyografilerinden alınarak yinelenen yaşam hikâyesi, devşirme çocukların içinde saray çevresinde yetişip yükselenlerin ortak özelliklerini taşır. Ne var ki Sinan'ın yaşamında, bugüne kadar pek açıklanamamış, fakat Konyalı'nın yayımladığı belgelerle ortaya çıkan Sadrazam İbrahim Paşa'nın azatlısı olması gibi bir durum vardır. Fakat bu belge, Sinan' la ilgili çoğu yapıtlarda göz önüne alınmamıştır.
Sinan'ın yaşamına ve ailesine ilişkin belgeleri bulup yayımlayan, ayrıntıları inceleyen ve tartışan tek yazar İ. H. Konyalı'dır. Yayımladığı belgeler, hiçbir yoruma gerek kalmadan Sinan'ın kökeni sorununu açıklamaktadır. Sinan'ın Kayserili olduğunu kesin olarak gösteren en önemli belge 1570'te Kıbrıs fethedildikten sonra Kayseri bölgesindeki zimmilerin Kıbrıs'a yerleştirilmeleri sırasında hassa mimarbaşı olan Sinan'ın sultana bir mektup gönde-
Dostları ilə paylaş: |