REŞAT ENİS
(l Haziran 1909, İstanbul - 12 Ocak 1984, İstanbul) Romancı.
Bir jandarma subayının oğlu olan Reşat Enis, I. Dünya Savaşı sırasında ailesiyle birlikte Anadolu kent ve kasabalarında yaşadı. Ortaokulu Çanakkale'de (1924); liseyi İstanbul Erkek Lisesi'nde okudu (1928). Yüksek Ticaret Mektebi'ndeki yükseköğrenimini yarım bıraktı. Gazeteciliğe adliye röportajları yaparak başladı (1930); Milliyet, Vakit, Haber, Son Dakika gazetelerinde çalıştı. Adana'da çıkan Bugün gazetesini yönetti. İstanbul'a dönüşte Cumhuriyet, Yeni İstanbul gibi gazetelerde röportaj, fıkra yazarlığını sürdürdü.
İlk romanı Kanun Namına (1932) tipik bir örnek olmak üzere, öteki bütün romanlarında da toplumsal ve bireysel olguların deşilmemiş yüzlerini çizen Reşat Enis, natüralizm akımından yararlanmış bir yazardır. Yer yer Anadolu'ya açılan sayfalarında memleket edebiyatının yıkımlarla örülü, pek işlenmemiş bir bölümünü, bir dönem, neredeyse tek başına kaleme getirmiştir. 1930-1940 arası yoğun olmak üzere, çoğu dergilerde, gazetelerde kalmış hikâyelerindeyse İstanbul'un kıyı köşe semtlerini, buralarda yaşanan çok acıklı olayları, kara hayat hikâyelerini, yoksulluğun ve yönetimce terk edilmişliğin sorunlarını kaleme almıştır.
Gonk Vurdu (1933), Gece Konuştu (1935), Afrodit Buhurdanında Bir Kadın (1939), Toprak Kokusu (1944), Ekmek Kav-gamız(1947\ Ağlama Duvarı (1949), Yol-
Eyüp'teki
Reşadiye
Mektebi'nin
Haliç'ten
görünümü.
Yıldmm Yavuz,
1970
Reşat Enis
Cengiz Kahraman arşivi
geçen Hanı (1952), Despot (1951), San it (1968) romanları, İstanbul'dan Anadolu'ya gelgitlerle, kendine özgü, biraz dağınık örgülü, savruk ifadeli, bununla birlikte, yer yer çok canlı, içte sarsıntılar yaratan eserlerdir. Düşkünler, örgütsüz, sendikasız işçiler, aylaklar, yoldan çıkmışlar, bu romanlarda İstanbul'un, özellikle alaturka töreyi korumuş yoksul, bayındırlıktan uzak semtlerinde ayakta kalma mücadelesi verirler.
Galata ve Beyoğlu fuhuş dünyasının odaklandır ve buralarda yaşamak, çalışmak durumunda kalmış bahtsız kişiler hem kuru bir gerçekçilikle, hem de yer yer derin bir iç acısıyla anlatılmıştır. Böylece Fatih'ten, Kazlıçeşme'den, Yenika-pı'dan Beyoğlu'na, oradan kentin en zengin semtlerine yol alan romancı, çıkardığı topografyada çok karanlık, geleceği belirsiz bir İstanbul çizmiştir. Gecekondulardan, kör siyasetlerin mahalle kahvelerindeki yansımalarından, çürümüş namus anlayışlarından ilk o söz açmasına karşın, giderek unutulmuş; Reşat Enis adı bugün âdeta edebiyatımızın dışında bırakılmıştır.
Yolgeçen //aranda, Doktor Emin'in tifo mikrobu üreterek, ana su borularına dökeceği mikroplu suyla İstanbul'u yok etmek istemesi romancının kentle ilgili umarsız duyuş ve düşünüşünü ifade etmesi açısından ilginçtir.
Bibi. T. Alangu, Cumhuriyet'ten Sonra Hikâye ve Roman, I, İst., 1968; B. Necatigil, Edebiyatımızda isimler Sözlüğü, İst., 1985.
SELİM İLERİ
REVAN KÖŞKÜ
Bugün Topkapı Sarayı(-») olarak adlandırılan Saray-ı Cedid'in (Yeni Saray), üçüncü yeri demlen bölümünde yer alır.
Revan Köşkü, Osmanlı dönemi Türk mimarisinin 17. yy'da meydana getirdiği en güzel eserlerdendir. Kuzeydoğuya doğru inen arazide, sarayın en kutsal mekânlarından olan Hırka-i Saadet Dairesi'nin önünde ve buradaki havuzun yanında inşa edilmiştir. Yüksek bir teras üzerinde bulunan köşk, IV. Murad (hd 1623-1640) tarafından, 1045/l635'te Revan'ın (bugünkü Ermenistan'da Erivan) fethinin arkasından, bu za-
Dostları ilə paylaş: |