Hukuk Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar: Hukuk Klinikleri


Hukuk Fakültesi Klinikleri: Her mevsimde (ve her yerde) geçerli bir model mi?12



Yüklə 1,16 Mb.
səhifə17/25
tarix28.10.2017
ölçüsü1,16 Mb.
#18991
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   25

Hukuk Fakültesi Klinikleri: Her mevsimde (ve her yerde) geçerli bir model mi?12


Richard Grimes13

Giriş

Bu makale, hukuk fakültesi kliniklerinin uluslararası bağlamda başka ülkelere aktarılabilirliği ve bu bağlama uygunluğu ile ilgilidir. Bir klinik modelinin yargı bölgeleri arasında geçerliliğini koruduğunu söyleyebilir miyiz? Klinikler adalete erişime yardımcı oluyor mu?

Tartışmanın kapsamı sonradan genişletilecek olmakla beraber ilk başta çatışma yaşamış ve kliniklerin yeni kurulduğu ülkelere odaklanacağız.

Afganistan’dan Zimbabve’ye bir çok ülkenin çektiği sıkıntı ve çalkantılar günlük olarak haberlerde yer alıyor ve maalesef utanç verici haberlerle karşılaşıyoruz. Bu makalede tarihsel olarak çatışma yaşamış ve halen sıkıntı içindeki ülkelerde adalete erişim sorununun nasıl ele alındığını tartışmak istiyorum.

Bu makalenin çıkış noktası adalete erişimin arzu edilir bir amaç olduğu ve dolaylı olarak hukuki yardıma erişimi de içerdiği varsayımı üzerine kuruludur. Hukuki yardım dışında mahkemelerde avukat tarafından temsil edilmek de bu sürecin bir parçasıdır. Yoksul ülkelerde hukukun üstünlüğünü destekleme ve yaygınlaştırmayla ilgili son makalelerinde Soros ve Abed (2010), herkesin ‘resmi adalete’ erişimini sağlamak için bir araç olarak Birleşmiş Milletler’in Binyıl Kalkınma Hedeflerine gönderme yapmaktadır. Bu türden araçlar çeşitli kaynaklarla sağlanabilir. Avukat tutulması için çok az devlet desteğinin olduğu veya hiç olmadığı yargı bölgelerinde veya gönüllü avukatlık hizmetlerinin sınırlı olduğu veya hiç olmadığı yerlerde karşılanmayan bu hukuki ihtiyaçlar için STK’lara ve başka çevrelere ağır bir yük düşmektedir.14 Elbette ki avukatları kullanmak sorunları çözmenin tek yolu değil, hatta tercih edilen yolu da değil. Pek çok ülkede, uzun süredir etkinliğini ispatlamış ihtilaf çözüm modelleri uygulanmaktadır. Örneğin Afganistan bağlamında jalasa veya cemaat toplantıları ihtilaf çözümünde kullanılır (bkz. Gang, 2010).

Pek çok ülkede hukuk fakülteleri artık avukat yardımından maddi ve/veya kültürel nedenlerden dolayı yararlanamayan insanlar için bir ilk sığınak görevi görüyor. Bu makale, özellikle hukuk kliniklerinin mevcut ve potansiyel ihtiyaçlara cevap verebilecek bir araç olarak yükselmelerine odaklanıyor.

Adalete erişim ve çatışma bağlamında geçerli olan ilke ve sorunları incelerken, kendi deneyimim olan ülkelerden, çoğunlukla da Afganistan’dan örnekler vereceğim. Bu makalede atıfta bulunulan ülkelerden bazıları, diğerlerinden daha uzun süre boyunca ve çeşitli derecelerde son derece ciddi çatışmalardan mustarip olmuşlardır. Bütün bu yargı bölgelerinde hukuk klinikleri yakın zamanda yaygın veya kısıtlı olarak kurulmuştur. Her birinde kullanılan modeller açık siyasi, kültürel ve sosyo-ekonomik farklara rağmen birbirine çok benzer ve başarıları da aynıdır.

Her yargı bölgesinde adalete erişim ihtiyaçlarına bakarak ve bu ihtiyaçların nasıl karşılandığını gösteren örnek vakaları ele alarak, başka tür hukuki hizmetlerin varlığında veya yokluğunda, hukuk fakültelerinin hukuki yardım konusunda ne derece etkin olduğunu incelemeye çalışacağım. Etkililik, reel durum üzerine yurtiçinde ve uluslararası düzeyde yapılan değerlendirmelerle ölçülebileceği gibi mevcut yapılar, planlanan veya gerçekleşmiş ortaklıklar ve girişimler üzerinden potansiyel olarak da değerlendirilebilmektedir. Burada ayrıntılı bir ampirik analiz yapmaya çalışmayacağım ancak sunulan veya sunulabilecek hizmetlerin niteliği ve kapsamını değerlendirmeye çalışacağım. Gerçekte sunulan hizmetlerin uzun vadeli ve ölçülebilir bir etki yaratıp yaratmadığını anlamak için geniş kapsamlı bir inceleme gerekmektedir.

Adalete erişimle ilgili ilke ve zorluklara ve hukuk kliniklerinin mevcut veya olası etkilerine göz atmadan önce hukuk kliniği kavramının açıklanması gerekmektedir.

Hukuk Klinikleri

‘Klinik’ kelimesini tanımlarken tıp alanından benzetme yapmak yardımcı olacaktır. Eğer ‘müvekkil’ kelimesi yerine ‘hasta’ kelimesini koyarsanız hukuk kliniğinin doğasını daha iyi anlamaya başlarsınız. Bu makalede ‘klinik’ kelimesi halka arz edilen bir hizmet anlamında kullanılmaktadır (ya da halkın belirli kesimlerine). Bu bağlamda, ihtiyaç sahipleri, ekonomik ve sosyal engeller ne olursa olsun bir avukat yardımına erişebilirler. Bu kliniklerden bazıları STK olarak çalışmaktadır. Diğerleri devlet tarafından işletilmektedir (genellikle Hukuki Yardım Ofisleri aracılığıyla). Giderek daha çok sayıda klinik hukuk fakülteleri bünyesinde yer almakta ve burada müvekkiller hukuki yardım alırken öğrenciler de profesyonel denetime tabi bir şekilde danışmanlık hizmeti vermektedir.

Hukuk fakültesi temelli klinikler eğitim hastanelerinin hukuki hizmetler alanındaki karşılığıdır. Eğitim hastanelerinde hastalar yardım alırlar, öğrenciler de bilgilerini artırır, becerilerini geliştirir ve teoriyi pratikte uygulayarak yeterlilik sahibi profesyoneller olarak çalışırlar. Yetkin doktorlar geçerli kalite standartlarının korunmasından sorumludur.

Özelde çalışan avukatlar kliniklerin işletilmesinde gönüllü olarak yardımcı olabilmektedir veya üniversite ortamında yardımcı akademisyen olarak çalışmaktadırlar.

Tıbbi, ya da başka deyişle bilimsel benzetmeyle devam edecek olursak, klinikler bir başka yerde ‘avukatlığın laboratuvarı’ olarak tanımlanmıştır (Tarr, 2009).

Bir hukuk fakültesi bünyesinde işletilen hukuk kliniklerinin, hizmet sunumu ve eğitim yararı açısından tüm taraflar için kazan-kazan durumu sağlayacağı savunulmaktadır.



Brayne, Duncan ve Grimes’ın (1998) ve daha yakın zamanda Kerrigan ve Murray’in (2011) ifade ettiği gibi hukuk fakültesi temelli dört ana klinik modelinden bahsedilebilir:

  • Kurum içi klinikler (hukuk fakültesi bünyesinde) – Burada, öğrenciler profesyonel yeterlilik sahibi akademik kadroların gözetiminde halka hizmet vermektedir. Bu kliniklerden bazıları genel hizmet sunarken diğerleri belli bir hukuki alanda uzmanlaşmıştır. Örneğin, suç, konut hakkı, istihdam, aile veya mülk ihtilafları. Bu tür kliniklerin sunduğu yardımlar sadece danışmanlık olabileceği gibi, mahkemede avukatlık gibi başka yardımları da kapsayabilmektedir. Bazı hukuk fakülteleri, örneğin, mahkemede avukatlık hizmeti sunmakta veya öğrencilerin mahkemelerde temsil yapma hakları yoksa danışman avukat olarak çalışabilmektedirler. Pek çok ABD ve bazı Avustralya kliniğinde, mahkemede temsil hakkı hukuk öğrencilerini de kapsayacak şekilde müzakere edilmiştir ve belli başlı güvencelere sahiptir (örneğin, öğrencilerin yeterli denetime tabi tutulması gibi koşullar getirilmiştir).

  • Halka erişim klinikleri (hukuk fakültesi tarafından işletilir ancak başka bir hizmet sağlayıcının ofisinde kuruludur) – Burada öğrenci ve hukuk fakültesi toplumun içinde kliniği işletirler. Bu bazen bir hukuk merkezi, bazen bir kadın destek merkezi veya başka tür bir danışmanlık merkezi olabilir. Klinik yine de hukuk fakültesi tarafından işletilmektedir; dava yönetimi ve personel işleri fakülteye aittir. Böyle bir hizmet, ilgili kurumun verdiği diğer hizmetlerin yanı sıra değerli bir ek hizmet olabilmektedir.

  • Yerleştirme veya dışarıda staj (bu modelde öğrenciler danışmanlık merkezlerinde ve başka toplum tabanlı ortamlarda çalışırlar). Bu tür klinikler ev sahibi kurum tarafından işletilir. Hukuk fakültesi öğrencileri gönderir, onların sürece katılması için hazırlık yaptırır ve ilerlemelerini izler. Asıl dosya yönetim sorumluluğu ve gündelik denetim hizmeti sunucuya aittir. Ev sahibi kurum insan kaynakları sağlandığı için faydalanır; hukuk fakültesi ise öğrenci deneyimini bir öğrenme ve öğretme yöntemi olarak kullanır (deneyimden yararlanma aşamasında gizlilik kuralları geçerlidir).

  • Hukuk okur-yazarlığı klinikleri (popüler olarak Sokak Hukuku denmektedir) Bu model gerekli denetim altında öğrencilerin halka hukuki farkındalık konusunda materyal hazırlayarak, örneğin okullarda, cezaevlerinde veya başka toplum ortamlarında ders vermesi üzerine kuruludur. Öğrenci öğretmenlik yapar ve halk temel hak ve yükümlülükler konusunda farkındalık kazanır.

Bu hukuk fakültesi kliniklerinin hepsinde ortak payda hukuki hizmetlerin münferit müvekkillere veya toplumsal gruplara veriliyor olması ve hukuk öğrencilerinin müvekkillerle mülakat yapma, ilgili hukuki görüşleri araştırma gibi temel sorumlulukları üstlenmesidir. Sonuçlar ve teklif edilen öneriler hukuki olarak geçerlilikleri ve uygunlukları kontrol edildikten sonra klinik müvekkile istenen yardımı sunmaktadır.

Kliniklerin tarihi ve sonraki gelişmeler başka makalelerde belgelenmiştir (bkz Bloch, 2010). Bu makalede öne sürülen, klinik hukuk eğitiminin ilkelerinin hem kıta Avrupası hem de Anglo Sakson hukukunu uygulayan çeşitli ülkelerde denendiği ve çatışmalardan etkilenen toplumlarda aynı derecede aktarılabilir olduğu yolundadır.



Adalete Erişim - ilkeler

Örnek olaylarda verilen hukuk kliniklerinin ayrıntılarına bakmadan önce adalete erişimin arkasındaki temel ilkelere bakalım ve kliniklerin bu ‘yerinde erişim’ hükmünü nasıl karşıladığına bakalım.

Adalete etkin erişim sağlamanın yolları insan hakları tartışmalarında yaşam hakkı ve özgürlük hakkı kadar iyi bilinen tartışmalardandır. Gerçekten de, adalete erişim tüm temel hakların güvencesi olarak görülür. Uygulama yolu olmadığı taktirde hakların değerinin sınırlı olduğunu söylemek mümkün. Haklara ve adalete erişim konusundaki söylem Cicero’nun konuyla ilgili ilk sözlerinden bu yana Hobbes, Rousseau ve Rawls gibi pek çok felsefeciyi ve hukukçuyu meşgul etmiştir. Hayden (2001) daha çağdaş bir bakış açısı ile hakların ve uygulamanın niteliği üzerine çok şey söylemiştir. Daha uygulanabilir ve etkin bir insan hakları algısına doğru yol aldığımız artık siyasi sahnede alenen görülmektedir.

Birleşmiş Milletler’in 60/147 sayılı Genel Kurul Kararı’nda (Aralık2005), Ağır Uluslararası İnsan Hakları Hukuku İhlalleri ve Ciddi Uluslararası İnsancıl Hukuk İhlalleri Mağdurlarının Çözüm ve Tazminat Hakkına Dair Temel İlkeler ve Kılavuzlar kabul edilmiştir. Kısa bir süre önce bu kararı BM’nin Hukuki Yardım için Uluslararası Ölçütler’i (ve avukata erişim) takip etmiştir. Uluslararası toplum BM bünyesinde artık aktif bir şekilde adalete erişimi etkileyen küresel standartlarla ilgileniyor. (bu gelişmeyle ilgili önemli ve yakın tarihli bir yorum için bkz: Namoradze (2012)).

Hukuki farkındalık seviyesini artırma bağlamında BM, aynı zamanda güçlendirme ve yoksulluk üzerine yakın dönemde yapılan ayrıntılı bir çalışma başlatmıştır (bkz. BM, 2008 ve 2009). Bu konuya birazdan daha ayrıntılı değineceğiz.

Bu nedenle, adalete erişim konusunun, sadece çatışma tarihi olan veya üçüncü dünya ülkelerinde değil, dünyanın çeşitli yargı bölgelerindeki kamusal ve siyasi tartışmalarda en önde yer alması şaşırtıcı değil. Birleşik Krallık’ta 20 yılı aşkın bir süredir ‘gönüllü avukatlık faaliyetleri ile adalete erişim arasındaki tedirgin ilişki’ üzerine bir tartışma devam ediyor (Robins, 2010). Bu tartışmayı tekelinde tutanlar ne geçmişte ne de bugün savaştan zarar görenler değildir. Bununla beraber, etkilenen ülkelerin çoğunda hukuki hizmetlerin yokluğu ve bağlantılı mağduriyetler nedeniyle çatışmaların yol açtığı sorunlar adalete erişimi büyük ölçüde etkilemektedir. Savaş ve huzursuzluktan zarar gören toplumlarda ihtiyaç algısının ve bireysel hukuki ‘haklar’ tanımının farklı olabileceğini ve yine uygun çözümlerin de farklı olabileceğini düşünmek gerekir.

Büyük çatışmaların yaşandığı ülkelerde adalete erişimin kavramları ve mekaniği ile ilgili çok kapsamlı yorumlar yapılmıştır. Sivil kargaşadan ‘hukuk ve düzen’ gibi kavramların geçerli olduğu duruma geçiş Roht-Arriaza ve Mariezcurrena (2006) tarafından açıklandığı üzere ‘geçiş’ dönemi adaleti olarak adlandırılmaktadır. Bu kavram, düzensizliğin hüküm sürdüğü bir durumdan nispeten barış ve istikrarın olduğu başka bir düzene geçişe işaret eder.

Ancak, karşıt olmakla birlikte bence daha faydalı bir görüş de Mertus (1998) gibi yazarların ortaya attığı ‘dönüştürücü adalet’ kavramıdır. Burada, geçiş döneminin değerleri sorgulanır ve değişimin niteliği daha eleştirel bir şekilde ele alınır. Özellikle de etkilenen toplulukların kabul ettiği ve değer verdiği, kültürel olarak bağlama uygun ve sürdürülebilir adalet hareketleri açısından.

Bu analiz çerçevesi özellikle adalete erişim bağlamında çok yardımcıdır. Örnek vakalarda görülen klinikler bu ‘dönüştürücü’ yaklaşımın bir parçasıdır. Çok sayıda gündeme hizmet eden, bireysel ihtiyaçları karşılayan ve aynı zamanda ülkenin veya bölgenin geleneklerine ve kültürüne saygı gösteren bir formatta hukuki hizmet verilmesi için bir kavram çerçevesi ve yöntem getirir.

Sıkıntılı geçmişleri olan ve hatta gayri-resmi ihtilaf çözüm araçları olan ülkelerde hukuk kliniklerinin rolünü anlamak için bir ‘mantık çizgisinin’ oluşturulması gerekir.



Hukuk kliniklerinin adalete erişim gündeminin bir parçası olduğu argümanı şöyle bir argümandır:

  • Etkili bir şekilde işleyebilmesi için toplumun; hem bireyi, hem devleti hem de kolektif olanı sorumlu kılan bir çerçeveye ihtiyacı vardır.

  • Bu çerçeve yazılı veya yazısız, katı veya esnek ve resmi yargılama süreçlerinden bağımsız veya buna bağlı bir dizi beklenti veya şart (kurallar) gerektirecektir.

  • ‘Kuralların’ yorumlanması ve uygulanması gerekmektedir. Bunun için uygulama mekanizmaları ve kaçınılmaz olarak da ‘kuralları’ açıklayan ve uygulayan bir ‘uzmanlar’ kadrosu olmalıdır. Bu uzmanlara genel olarak hukukçu diyebilir veya hakim ve avukat olarak da ayırabiliriz.15

  • Bu uzmanların hizmetlerinden yararlanmak için toplumun geniş kesimlerinin kendi hak ve sorumluluklarının söz konusu olduğunu bilmesi gerekir (hukuki okur-yazarlık). Yine, uzmanların hizmetlerinden yararlanmak, hukuki danışmanlık almak ve gerektiğinde çözüm yollarını güvenceye almak için gerekli araçlara sahip olmalıdırlar (adalete erişim).

  • Tıpkı diğer metalar için olduğu gibi, bu hizmetler için para ödenebilir veya uzmanın ya da devletin sorumluluklarının bir parçası olarak ücretsiz de verilebilir. Maddi olarak karşılayamayanlar varsa, devlet bu hizmete erişimin bedelini ödeyebilir veya uzmanlar bu hizmeti ücretsiz verebilirler.

  • Devletin böyle bir hizmet vermediği veya çok sınırlı verdiği durumlarda, yine gönüllülük geleneğinin olmadığı veya çok sınırlı olduğu durumlarda, çeşitli derecelerde karşılanmamış ihtiyaçlar olacaktır. Hizmetteki bu boşluk, kısmen hukuki hizmet sağlayabilecek taraflarca karşılanabilir. Uygulamada bu taraf genellikle belli toplulukları destekleme misyonu üstlenmiş STK’lar olmuştur. Örneğin, kadınlar, gençler, engelliler, gözaltındaki kişiler veya evsizler.

  • İster kıta Avrupası hukuku ister Anglo Sakson hukuku geçerli olsun, çoğu ülkede hukuk fakülteleri önemlidir ve hukuki ihtiyaçlarla doğru orantılı kaynağa, bilgiye, beceriye ve ilgi alanlarına sahip personel ve öğrencilerle donatılmışlardır.16

  • Devlet, STK’lar, avukatlar ve hukuk fakülteleri arasında etkili bir ortaklık karşılanmayan hukuki ihtiyaçlar sorununa çözüm konusunda katkıda bulunabilir.

  • Verilen hizmetin gereken veya beklenen standartları karşıladığından emin olmak için hukuk klinikleri tarafında yapılan çalışmaların uygun şekilde denetlenmesi gerekmektedir. Bu denetim üniversite bünyesindeki kliniklerde avukatların yer alması veya devlet kurumlarına, öğrencilerin yerleştirildiği özel hukuk firmalarına veya STK’lara alınacak personel yoluyla yapılabilir.

  • Hukuk fakülteleri bireysel müvekkillere hukuki hizmet vermenin yanı sıra, halka açık hukuk eğitimi dersleri yoluyla da hukuk okur yazarlığını artırabilirler. Örneğin okullarda ve diğer halk merkezlerinde.

  • Bu listedeki hiçbir şey hukuk fakültelerinin (ya da başka hukuki hizmet sağlayıcısının) diğer müdahale veya ihtilaf çözüm yöntemlerine tamamlayıcı olabilecek hizmet sunmasına engel değildir. Başka bir deyişle, hukuk klinikleri modeli, operasyonel bağlamı ve toplumsal sınırlamaları ve beklentileri dikkate alacak şekilde adapte edilebilir ve odaklanabilir. Bu konu örnek vakalarda daha ayrıntılı ele alınacaktır.

  • Bu bağlamda karşılanmayan ihtiyaç ne anlama gelir? Basitçe söylemek gerekirse, bu mevcut hizmet sağlayıcılar tarafından hali hazırda karşılanmayan hukuki yardım anlamına gelir. Ne var ki, en yaygın olarak ‘karşılanmayan’ ‘ihtiyaçların’ yoksul insanların ihtiyaçları olduğu genel kabul gören bir konudur. Rhodes (2004) ve Pleasance ve ark. (2003) bu ihtiyacın niteliği ve kapsamı, toplumdaki belli başlı sektörlerin etkileri konusunda geniş bir tartışma sunarlar. Rhodes, ABD’de dar gelirli Amerikalıların hukuki ihtiyaçlarının tahminen beşte dördünün karşılanmadığını göstermektedir. Birleşik Krallık’ta, Pleasance’nin araştırması üç buçuk yıllık bir dönemde çözülmeyen ihtilafların maliyetinin 13 milyar Sterlini aştığını ve bunu en zor karşılayabilecek olanları etkilediğini ortaya koymuştur.

Yakın zamanda ve/veya ağır çatışma yaşayan yargı bölgelerinde hukuki altyapı genellikle hem kapsam hem de coğrafi temsil açısından dardır. Yaygın olarak görülen adalete erişim sorunları hem ceza hem hukuk davalarında görülmektedir (gerçi bu ayrım yerinde her zaman o kadar da net değildir). Örnek vakalardan da görülebileceği gibi, bu konular arasında: tutukluların ihtiyaçları, aile içi şiddet mağduru kadın ve çocuklar, miras hakkından yoksun bırakılanlar ve çeşitli şekillerde ayrımcılığa maruz kalmış kişiler vardır.

Yukarıdaki mantığı takip ederek hukuk klinikleri hukuk okur yazarlığını artırmada, danışmanlık ve hukuki yardım vermede ve böylelikle adalete daha etkin bir erişim sağlamada önemli bir rol oynayabilir.

Yukarıda da belirtildiği üzere, insanların hukuki olarak güçlendirilmesi kavramı üzerine giderek daha fazla fikir ve yayın ortaya atılmaktadır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndan sahada çalışan aktivistlerin daha pragmatik kaygılarına kadar pek çok nüfuz sahibi kurum bu konuya eğilmektedir.

Yoksulların Güçlendirilmesi ile ilgili 2008 yılında çıkardığı çalışma grubu raporunda, BM Komisyonu ‘adalete erişimle ilgili toplumsal gerçekler’in tespit edilmesi gerektiğini ve resmi olmayan bir hukuk eğitimine duyulan ihtiyacı vurguluyor. Raporda, insan hakları avukatlarının geleneksel hukuki yardım yollarını giderek daha fazla toplumu güçlendirmek için başka araçlarla birleştirdiklerini ortaya koyuyor. Bu sayede ‘toplumlara hak ve sorumluluklarını öğrenme ve onlara sahip çıkma fırsatı’ veriliyor." 17

Bir yıl sonra yayınlanan raporda, BM şöyle bir yorumda bulunmuştur: ‘Hukuki olarak toplumun güçlendirilmesi yoksulluk ve dışlanmışlık gerçeği göze alınarak yapılmalıdır’. Bunun için ‘paydaşlarla ittifak kurulmasına ve yoksulların hukuki olarak güçlendirilmesinin önünde duran kültürel engellerin kaldırılmasına ihtiyaç vardır’.18 Ayrıca; “stratejilerde yoksulların mahkemelere…ve diğer ihtilaf çözüm mekanizmalarına… ücretsiz ve eşit erişimini sağlayacak özel programlara yer verilmelidir (ve) yoksulların sesini desteklemek için toplumsal hareketlere destek verilmelidir”.19

Her ne kadar güzel sözler olsalar da, analistler konuya eleştirel yaklaşmışlardır. Örneğin, Stephens (2009), siyasi ekonomi konusunu ele almamanın ve beyanları ampirik delillere dayandırmadan gerekçe göstermenin, raporu siyasetçiler nezdinde etkisiz kılacağını öne sürmektedir.

Toplumun güçlendirilmesi gerektiği tartışması sona ermiş değildir. Tam tersi. Jagganath ve ark. (2011), hukuki olarak güçlendirilmenin Hukuki Yardıma pratik ve gerçekçi bir alternatif olduğunu söylüyor. Hukukçular yasal haklar ve sorumluluklarla ilgili farkındalık yaratma konusu üzerinde çalışabilirler ve böylelikle daha resmi hukuki müdahale biçimlerine duyulan ihtiyacı (bir dereceye kadar) ortadan kaldırabilirler.

İleride görüleceği üzere, örnek vakalarda tartışılan hukuk kliniklerinin ana özelliklerinden ve stratejilerinden birisi, güçlendirme ve karşılanmayan hukuki ihtiyaçlar sorununu hukuki okur yazarlık programları yoluyla ele almaktır. Şu anda eksik olan şey, hukuk konusunda farkındalığın artmasının yarattığı etki üzerine ampirik çalışmalardır.20



Adalete erişim – örnek vakalar

Bu bölümde çatışmadan etkilenmiş bölgelerde hukuk kliniklerinin gelişimini izleyen iki örnek vakayı ele alacağım. Eğer hukuk klinikleri karşılanmayan ihtiyaçları olanların menfaatine çalışabiliyorsa, bu model çatışmadan etkilenen toplumlara aktarılabilir mi?

Bu bölümde çoğunlukla Afganistan’a odaklanılacaktır. Ülkede geçmişte ve günümüzde yaşanan sorunların niteliği ve kapsamı iyi bilinmektedir ve hukuk klinikleri de anlamlı bir analize imkan verebilecek derecede iyi yerleşmiş durumdadır. Daha kısaca da olsa, Gürcistan’daki klinik gelişmelerden de bahsedeceğim. Yine, Güneydoğu Asya’daki gelişmelere çok kısaca değineceğim. Her biri tarihsel ve kültürel anlamda farklı olduğu halde, hukuk kliniklerinin algılanan rolü ve bazı durumlarda belgelenmiş başarısı birbirine çok benzerdir. Her bir ülkenin klinik programının karşılaştırılması, değerlendirme için çok değerli malzeme sunmaktadır.

Afganistan

Afganistan’la ilgili herkesin bildiği gerçekleri tekrar etmeyeceğim. Bizim amaçlarımız doğrultusunda şu kadarını söylemek yeterli, iç savaş, dış askeri müdahale ve sonraki rejim değişiklikleri sonucunda ülkede adalete erişim için çok sınırlı bir altyapı kalmıştır. Afganistan’la ilgili yazdığı yazılarda Barfield (2008) ve Tondini (2010) bu görüşü desteklemektedir.

2007 yılına gelindiğinde, avukatlık bir meslek olarak yerleştiği halde bu mesleği temsil eden bir baro veya dernek henüz kurulmamıştır. Ceza Kanunu ve Medeni Kanun İslam devleti ilkelerine göre yazılmış bir anayasayla birlikte yer almaktadır. Bu dönemde birkaç üniversitede hukuk fakültesi kurulmuştur. O zamandan beri hem şeriat hem de ‘Medeni Hukuk’ diyebileceğimiz fakülteler var olmuş ve gelişmiştir. Şeriat hukuku son derece aleni bir şekilde İslami bir bağlamda hukuk konusuna odaklanırken medeni hukuk konusu ‘laik’ hukuk eğitimi veren kurumlarda yer almıştır. İlginç bir şekilde, yargı mensupları genellikle şeriat eğitimi veren fakültelerden mezun olurken özel avukatlık yapanlar genellikle ‘medeni hukuk’ eğitimi veren fakültelerden gelmektedir.

Beş yıl içinde, bir arada var olan (büyük ölçüde birbirinden bağımsız olmakla birlikte birbirini tamamlayan) bu iki hukuk fakültesi türü beş merkezde faaliyet göstermeye başladı; başkent Kabil’de, Batıda Herat’ta, kuzeyde Mezar-ı Şerif’te, doğuda Celalabad’da ve kuzeydoğuda El Biruni’de. Güneyin en büyük şehri olan Kandahar’da şu anda hukuk fakültesi bulunmamaktadır.

Hukuk fakültelerinin kurulması ve büyümesi, çeşitli devlet girişimleri ve donör kuruluş faaliyetleri yoluyla uluslararası toplum tarafından desteklenmeye devam etmektedir. Bu kuruluşlar arasında Açık Toplum Enstitüsü yer almaktadır. Adalet Girişimleri yoluyla çeşitli programlar tasarlanmış ve iyi yönetişim ile hukukun üstünlüğünü desteklemek üzere uygulamaya alınmıştır. Önemli olan ve Açık Toplum Enstitüsü’nün kuruluş ilkeleriyle örtüşen bir diğer konu ise, bu girişimlerin liderleri çoğunlukla ülkede çalışan personel arasından çıkmaktadır, ki burada Afganistan Açık Toplum Enstitüsü personeli çalışmaktadır. Bu kadrolar daha geniş Adalet Girişiminin bir parçası olarak hukuk kliniklerinin gelişimine önayak olmuşlardır.

Yerel destek ve hevesten yararlanarak 2008 yılında Herat Üniversitesi’nde kurum için bir hukuk danışmanlığı kliniği kurulmuştur. Üniversitedeki Hukuk ve Şeriat Fakülteleri klinik programda sorumluluk, kaynak paylaşarak dahil olan öğrenci ve personeli birlikte kullanmışlar ve ortak katkıda bulunmuşlardır.

İlk başta üniversite kampüsünde faaliyet gösteren merkez ilke olarak çeşitli konularda halka hukuki danışmanlık hizmeti vermiştir. Yerel radyo, poster ve broşürler yoluyla yürütülen tanıtma kampanyasına rağmen ilk başlarda gelen talep ve sorular az olmuştur.

Kliniğe gelen davalar arasında aile hukukunu ilgilendiren konular (özellikle aile içi şiddet), mal-mülk sorunları (genellikle kadınlara miras hakkı verilmemesi gibi), ve ceza davaları (avukat tarafından temsil edilmeyen gözaltındaki kişiler ve gıyapta yapılan duruşmalar) öne çıkmaktaydı. Ancak ihtiyacın fazla olduğu düşünüldüğü halde çok az sayıda dava gelmekteydi.

2008 ve 2010 yılları arasında, Herat Kliniği’nin niteliğini değiştiren ve başkalarının da adapte ederek alabileceği bir model geliştirilmesini sağlayan olan dört önemli gelişme meydana geldi.

Önce, mevcut STK’larla bağlantılar kurularak öğrencilerin ve personelin ev sahibi kuruluşlara yerleştirilebileceği ve böylelikle o kuruluşun insan kaynakları kapasitesini artırarak hizmet kapasitesini geliştirebileceği bir sistem oturtuldu. Özellikle de Uluslararası Hukuk Vakfı adında ceza davalarına bakan bir STK şu anda üniversite ile çok güçlü bağlantılara sahiptir ve staj amacıyla çok sayıda öğrenci almaktadır. Öğrenciler piyasada çalışan avukatlara gölge avukatlık yapmakta ve araştırma yürüterek davalara destek olmaktadır. Tam zamanlı kurum avukatlarına, polis teşkilatı mensuplarına ve doktorlara hem konu hem de usul bakımından adli tıp eğitimleri verilmektedir. Öğrenciler ayrıca davaların gelişimine destek vermek için mahkemelere ve cezaevi ziyaretlerine eşlik etmektedirler. Öğrenciler daha sonra (gizlilik kuralları geçerli olmak üzere) üniversitede konu üzerine tartışmaya devam etmekte ve böylece yürürlükteki hukuk kuralları ile ilgili anlayışlarını geliştirmekte, hukuki bilgilerini, aktarılabilir becerilerini, profesyonel avukatlık ilkelerini ve daha geniş kapsamlı etik konuları irdeleyebilmektedirler. Kısa bir süre önce Afganistan İnsan Hakları Derneği, War Child ve ASMED (küçük bir iş geliştirme derneği) de dahil olmak üzere başka STK’lara da öğrenci yerleştirilmiştir. Afganistan’da başka yerlerden gelen başarı hikayeleriyle ve yerleştirmelerle de belgelendiği üzere bu ‘yerleştirme’ modeli hem öğrenciler hem de müvekkiller ve ev sahibi kurumlar açısından faydalı olmuştur.

Adalete erişim üzerinde büyük etki yaratan bir diğer gelişme ise, hukuk kliniklerinin hukuki ihtiyaçları karşılama konusundaki öneminin devlet tarafından fark edilmesidir. Yukarıda ifade edilen davaların niteliğinden de anlaşılacağı üzere, Herat Kliniği’ndeki başvuruların çoğu kadınlarla ilgiliydi, ya gözaltına alınan kadınlar ya da aile içi şiddete maruz kalmış veya maddi olarak mağdur bırakılmış kadınlar. Bu nedenle, Herat’ta Kadın Bakanlığı ile bağlantılar kurulmuştur. Şu anda doğrudan Bakanlık’tan yönlendirilen vakalar Klinik’e kabul edilmektedir ve Bakanlık da Klinik’ten stajyer öğrenci almaktadır. Bu gelişmelerin başarıları üzerine yeni bir şeyler inşa etmek adına, Herat Üniversitesi Kliniği’ndeki öğrenciler ve personel artık Adalet Bakanlığı’yla birlikte mahkemelerde de çalışmaktadır ve Hukuki Yardım Dairesi aracılığıyla orada çalışan memurlara destek vermektedir.

Üçüncüsü, bir hukuk okur yazarlığı, bir başka deyişle Sokak Hukuku programı geliştirilmiştir.21 Beş ayrı lisede çalışarak Klinik öğrencileri profesyonel personelin denetiminde yasal haklar ve sorumluluklar konusunda okul öğrencilerine ders vermektedir. Şu anda Eğitim Bakanlığı bu faaliyetlerin okul müfredatına alınması için onay verme aşamasındadır. Sokak Hukuku dersleri yoluyla hukuk öğrencileri ders vererek kanunlar ve hukuki süreçlerle ilgili kendi anlayışlarını geliştirmektedir. Okul öğrencileri ise kendi gündelik hayatlarını etkileyen veya etkileme ihtimali olan kanunlar konusuna sosyal ve hukuki açıdan önemli sunumlar dinlemektedir. Adalet Bakanlığı Hukuki Yardım Dairesi de Sokak Hukuku’nun geliştirilmesi konusunda ısrarlıdır. Bu türden çalışmalar dairenin yetkisinde olduğu halde, kamuoyu farkındalığını artırmak için gerekli kaynaklar konusunda bakanlıkta eksikler bulunmaktadır.

Dördüncü önemli gelişme ise yer değişikliği olmuştur. Danışmanlık ve destek için müvekkillerin hukuk fakültesine gelmelerini beklemek yerine, Klinik ofisini şehir merkezine taşımıştır. Bu durum, anında başvuru sayısını artırmıştır. Açıkça görülmüştür ki müvekkiller bu yeni ortamda Klinik’i daha erişilebilir bulmuşlardır. Yeni ofisler, mahkemelere ve ana idari binalara daha yakındır. Başka pek çok ülkede müvekkiller genellikle ve anlaşılabilir bir şekilde ihtiyaçlarını seslendirme konusunda isteksiz olabilmektedir. Normalde gitmeleri kendilerinden beklenmeyen birtakım yerlerde görünmek istememektedirler. Şehir merkezinde bir mekanın belirgin olmaması bir dereceye kadar bu endişelere karşı insanları korumaktadır. Geleneksel olarak muhafazakar olmasıyla nam salmış bir ülkede bu türden algılar ve beraberinde getirdikleri son derece önemlidir.

Herat’ta geliştirilen model ilk başlarda ‘gelişmiş’ ve ‘gelişmekte olan’ ülkelerdeki hukuk fakültelerinde yaygın bir format izlemiş olsa da, kısa bir süre içinde geçerli olan kültürel bağlamdaki yerel ihtiyaçları yansıtacak şekilde evrim geçirdi. Yukarıda da bahsedildiği üzere, Klinik tarafından alınan davaların çoğu aile ilişkileri ile ilgiliydi. Klinik’e başvuranların çoğu kadındı (hala da öyle). Afgan kültüründe kadınların evlendikten sonra erkeğin ailesiyle aynı evde yaşamaları doğaldır. Böyle bir ortamda geniş aile genellikle erkeğin anne babası, kardeşleri, büyükanne ve büyükbaba ile diğer akrabalardan oluşur. Eve gelen gelinin büyük miktarda ev işi üstlenmesi yaygın olarak beklenir. Bazı kadınlar bunun kölelikten farksız olmadığını söylemekteler. Afganistan’da aile yaşantısına dair son derece çarpıcı bir anlatı Lamb tarafından açıkça sunulmuştur (2002).

Herat Hukuk Fakültesi Kliniği bu sorunlar konusunda özellikle uzmanlaşmıştır ve Kurum İçi Danışmanlık Kliniği’ni daha özelleştirilmiş birtakım hizmetler için bir başlangıç noktası olarak kullanmıştır. Başlangıçta öğrenciler yapacakları hukuki önerilerle ilgili araştırma yaptıktan sonra bu öneriler denetçiler tarafından kontrol edilir ve müvekkile sunulur. Eğer uygunsa ve müvekkil de kabul ediyorsa Klinik müvekkilin birlikte yaşadığı aile üyeleriyle buluşma ayarlar. Ben Herat’tayken dinlediğim birinci derece tanıklıklar (2010) bana Klinik’in hem danışmanlık hizmeti verme hem de ihtilaf çözümü bağlamındaki potansiyel rolünü göstermiştir.

Tanık olduğum vakada, başvuru sahibi kadın kocasının büyükannesi tarafından istismar edildiğini iddia ediyordu (fiziksel şiddet de dahil olmak üzere). Kadının eşi, saygısından ötürü müdahale edemiyordu. Müvekkillerinin rızasıyla Klinik öğrencileri ve denetimden sorumlu personel bütün aile üyelerini Klinik’te bir toplantıya davet ettiler. Klinik’in kadını temsil ettiğini ancak diğer aile üyelerinin de isterlerse bireysel danışmanlık hizmeti alabileceğini söylediler. Klinik personeli kanunları aileye açıklayarak gelecekte müvekkillerine karşı bir davranış değişikliği konusunda anlaşmaya varmayı hedefliyordu. Şaşırtıcı olmayan bir biçimde, Afgan Ceza Kanunu kapsamında, başka bir kişiye fiziksel saldırıda bulunmak suç teşkil etmekte. Medeni Kanun’a göre boşanmaya da izin veriliyor. Duygusal, maddi ve kültürel başta olmak üzere çeşitli nedenlerden ötürü, söz konusu kadın kocasından ayrılmak istemiyordu ve durumun düzelmesini istiyordu. Ancak devam eden istismarı asla kabul etmiyordu. Çevirmen aracılığıyla katıldığım görüşmede, Kanun kendilerine açıklandığında ailenin samimi bir şekilde şaşırdığına tanık oldum. Çok kısa bir süre içinde kadının artık fiziksel şiddet veya ‘ceza’ görmeyeceği konusunda anlaşmışlardı. Öğrenciler kadınla irtibatı devam ettirdiler ve denetçinin bana o zamandan bu yana söylediklerine göre başka sorun yaşanmamış.

Bu vakanın ilk bakışta bize gösterdiği şey, kliniklerin danışmanlığın da ötesine geçerek kanunu açıklayarak zor ihtilafların üstesinden gelmek için çalıştıkları ve böylelikle adalete erişim sağladıklarıdır. Kanun’u, tarafların mahkemeye gitmesi ve/veya başka yaşam değiştirecek kararlar almaları için kaba bir şekilde kullanmakla kalmıyorlar.

Batıda bizim alternatif ihtilaf çözüm yöntemleri olarak adlandırdığımız süreç Afganistan yüzlerce yıllık ‘hukuk’ (aslında haklar) adı verilen idari sistemle temsil ediliyor. Afganistan Adalet Bakanlığı tarafından yayınlanan bilgiye göre:

‘Hukuk Genel Müdürlüğü’nün kuruluş amacı vatandaşlar, özel ve tüzel kişiler arasında doğan ihtilafların çözümünü kolaylaştırmak; bu davaları takip etmek ve aşiret büyükleri ve reisleri tarafından etkili bir çözüm bulunması için çaba sarf etmektir. Söz konusu ihtilafların çözüm yöntemleri, davaların hakkaniyetli bir şekilde çözüme kavuşması için uyuşmazlık çözümü ve/veya mahkemede dava açma şeklinde gerçekleşmektedir. Ayrıca, bu genel müdürlüğün kuruluş amacı etnik, aşiret ve aile ihtilaflarını karşı önlem almak ve ülkede kamu düzenini korumaktır.’22

Yukarıda bahsedilen aile davasında kanıtlandığı üzere hukuk klinikleri Afgan Hukuk sisteminin altında yatan ilkeleri tamamlayıcı bir rol oynayabilir.

Teoriyi pratiğe aktararak doktrinel sorunlarla ilgili öğrencilerin anlayışlarını geliştirmek için bir fırsat sunmanın yanı sıra, Herat Kliniği etkili bir şekilde avukatlık yapmak için onların ihtiyaç duyduğu becerileri de kazandırmaktadır. Hukuk kliniği toplantılarında yürütülen tartışmalardan ve alınan geri bildirimlerden de anlaşıldığı üzere, denetçiler ve öğrenciler çalışmalarında geniş bir beceri yelpazesinden yararlanmaya ihtiyaç duyduklarının farkındalar. Bu becerilerden bazıları hukuki becerilerdir (örneğin, müvekkille görüşme yapmak veya belgelerle ilgili görüş yazmak gibi). Diğer bazıları ise daha aktarılabilir türden becerilerdir (örneğin, araştırma yapmak, kayıt tutmak ve ekip çalışmasında bulunmak gibi). Bütün öğrenciler klinik çalışmalara zorunlu bir hazırlık programından sonra kabul edilmektedir. Bir klinik el kitabı operasyonel kuralları belirlemekte ve dosya tutma ve dava yönetimi konusunda çerçeve sunmaktadır.

Herat programının daha başka önemli ve olumlu bir yönü de öğrenciler tarafından iş bulma şansını artıran bir fırsat olarak görülmesidir. Teorinin yanı sıra pratik deneyim sayesinde öğrencilerin mezun olduktan sonra iş bulma şanslarının arttığı görüştüğüm denetçiler ve avukatlar tarafından dile getirilen bir konu. Elbette ki istihdam oranlarının iyileşeceğini söylemek için henüz çok erken ancak diğer yargı bölgelerindeki deneyimler öyle olacağı yolunda işaret veriyor.23 Ayrıca, başka yerlerde edinilen deneyimlerden anlaşıldığı üzere, öğrencilerin dezavantajlı müvekkillerle çalışması sayesinde giderek daha fazla avukat sosyal adalet konularına duyarlı hale gelmektedir.24

Herat Üniversitesinin öncülük yaptığı bu girişim başkalarının da klinik programlarını geliştirirken kullanabilecekleri bir platform sunmuştur. Yukarıda bahsedilen ILF sivil toplum kuruluşu, bir başka nüfuzlu sivil toplum kuruluşu olan Global Rights (GR) gibi yurt çapında varlık göstermektedir. ILF ve GR hukuk fakültesi kliniklerini ve öğrenci yerleştirmeyi Afganistan çağında aktif bir şekilde desteklemişlerdir. Diğer STK’lar, özellikle de Da Qanoon Ghushtonky (yine ülke çapında faaliyet gösteren ve kadınlarla çocuklar arasında farkındalık artırma konusunda uzmanlaşmış bir sivil toplum kuruluşu) özellikle kırsal kesimde klinik çalışmalar yürütülmesi konusunda proaktif davranmışlardır.25

Finansman koşullarının bir parçası olarak Herat Üniversitesi’nden uygulamalarını başkalarıyla paylaşması beklenmektedir. Üniversite 2008 yılından beri hukuk fakülteleri de dahil olmak üzere başka kuruluşlardan ziyaretçilere ev sahipliği yapmaktadır.

Mayıs 2012’de Hukuk Kliniği’nin ana finansörü olan Açık Toplum Enstitüsü Afganistan’daki bütün hukuk kliniklerini bir araya getirerek en iyi uygulamaları daha da ileriye götürme konusunda bir konferans düzenlemiştir. Katılımcılara ülkedeki gündelik hayatın zorluklarından kaçınmak için bir fırsat verilmesi amacıyla Afganistan dışında yapılan bu konferansta üniversiteler aşağıdaki görüşleri sunmuşlardır.

El Biruni

El Biruni Üniversitesi Hukuk ve Şeriat Hukuku Fakülteleri 2010 yılından beri klinik kurma konusunda hevesliler ancak üniversitede uygun yer bulunamaması ve mali sıkıntılar buna engel olmuştur. DPK (USAID destekli bir danışmanlık hizmeti) şu anda altyapının kurulması için destek veriyor ve her fakülteden 2 öğretim görevlisine Afganistan Bağımsız Hukuki Yardım Kurulu (AILAB) tarafından avukatlık yapabilmeleri için lisans verilmiş durumda. Haziran 2012’de 30 öğrenci kabul edildi ve Klinik’in Ağustos 2012 tarihi itibariyle dava almaya başlaması öngörüldü. Bu makalenin yazıldığı tarihte faaliyete başlandığına dair teyit alınamamıştır. Herat’taki klinikleri görmek için yapılan ziyaretin özellikle faydalı olduğu ifade edilmiştir.



Balkh (Mezar-ı Şerif)

El Biruni gibi Balkh Üniversitesi de son iki yıldır klinik kurma çabası içinde. Onlar da Herat’taki klinikleri ziyaret ettiler. Bu ziyaret kendi kurum içi hizmetlerini başlatmak için son derece önemli bir adım olarak değerlendirildi. Balkh’taki öğrenciler halihazırda başka bir kuruma yerleştirilmiş durumda (ILF). Balkh’taki kurum içi kliniğin 2012 yazında başvuru alması bekleniyordu. Bu makalenin yazıldığı sırada bu gelişme henüz teyit edilmemişti. Klinik özellikle hukuk davaları konusunda özelleşmeyi düşünüyor. Hukuk ve Şeriat Hukuku Fakülteleri’nden ikişer kişiden oluşan dört kişilik bir öğretim görevlisi grubu ş anda AILAB’a üye olmuş durumda. Maalesef Mayıs 2012 itibariyle, DPK ilk başta birtakım ekipman yardımında bulunduğu halde, donör yardımı için yapılan başvurular başarılı olmamıştır. Bu nedenle klinik mütevazı bir başlangıç yapmak durumundadır. Fon için yapılan başvuruların çoğu büyük sermaye ve sabit giderler için kaynak talebinde bulunmakla birlikte, Herat modeli aslında kliniklerin nispeten mütevazı harcamalarla kurulup işletilebileceğini gösteriyor.



Herat

2008 yılında kuruluşundan bu yana Herat Kliniği istikrarlı bir büyüme kaydetmiş ve 2010 yılında ceza davalarında savunma hizmetleri de vermeye başlamıştır. Herat Üniversitesi Hukuk ve Şeriat Hukuku Fakülteleri klinikleri ortaklaşa işletmektedir ve personel sorumluluğunu da birlikte üstlenmişlerdir. Her iki fakülteden de öğrenciler kliniklere katılabilmekte ve kadın ve erkek öğrenciler eşit sayıda katılım göstermektedir. Her dönem on altı öğrenci hukuk davaları kliniğinde, on iki öğrenci de ceza davaları kliniğinde yer almaktadır. Bunun dışında yirmi öğrenci, yerel okullarla birlikte yürütülen Sokak Hukuku programında çalışmaktadır. 2008 yılından beri üç yüzün üzerinde öğrenci Üniversite’de çeşitli kliniklerde çalışmıştır. Bütün öğrencilere iki haftalık bir giriş programı uygulanır ve yerel mahkemelere, devlet Hukuki Yardım Dairesi’ne ve Kadın Bakanlığı’na yerleştirilirler. Klinikler bir dönem içinde ortalama üç hukuk davasına, yedi de ceza davasına bakmaktadır. Klinik’teki çalışmalarını tamamladıktan sonra ve bir mahkeme simülasyonuna katıldıktan sonra bütün öğrencilere bir katılım sertifikası verilmektedir. Herat, Afganistan’daki diğer üniversitelerin de yaptıkları çalışmalardan yararlanabilmeleri ve Klinik’teki öğrenciler ve personelle görüşebilmeleri için bu üniversiteler için açık ziyaretler düzenlemektedir. Herat kliniklerinin tek bir finans kaynağına bağımlı olmaması için (APE) çeşitli donör kuruluşlara ve başka kurumlara fon başvurusunda bulunulmaktadır.



Kabil

Kabil Üniversitesi, Hukuk ve Şeriat Hukuku Fakülteleri ile uzun zamandır klinik hukuk eğitimi verme konusundaki niyetini ifade etmiştir. DPK’dan aldığı kaynakla Şeriat Hukuku Fakültesi Şubat 2012’de bir başvuru kliniği kurmuştur. Hukuk Fakültesi de aynı şeyi yapmayı planlamaktadır. Bugüne kadar Klinik yüzaltmış öğrenciye eğitim vermiş, bunlardan kırkı (Mayıs 2012 itibariyle) dava üzerinde çalışma deneyimi kazanmıştır. Şu ana kadar Klinik yirmi davaya bakmıştır. Bu davaların hepsi aile hukuku ile ilgilidir. Hukuk Fakültesi faaliyete başladığı zaman ceza davalarına bakmayı planlamaktadır. Kurum içi kliniğin yanı sıra, öğrenciler aynı zamanda yerel ceza avukatlarının yanına yerleştirilmektedir. DPK finansmanı bittiğinde klinik programın uzun vadeli çalışmalarının etkilenebileceği yolunda endişeler dile getirilmiştir. Kabil’deki Şeriat Hukuk Fakültesi’nin Dekanı aynı zamanda piyasada çalışan avukatları tescil eden AILAB’ın Direktörüdür.



Nangarhar (Celalabad)

Nangarhar Üniversitesi Kliniği Şubat 2012’de faaliyete başladı. Biri Şeriat Hukuku Fakültesi’nden diğeri Hukuk Fakültesi’nden olmak üzere iki öğretim görevlisi burada çalışmak için lisans almış durumda. Klinik’in faaliyete başlaması için Hukuk Fakültesi Dekanı görevinden istifa ederek Hukuk Kliniği Direktörü görevini üstlenmiştir. Başlangıç eğitimi Herat’taki akademik personel tarafından verilmiştir. Nangarhar Kliniği aile ve miras davalarına bakmaktadır. Haziran 2012’ye kadar Klinik çalışmalarına on iki öğrenci katılmış ve beş müvekkile yardımcı olunmuştur. Öğrenciler arasında Klinik’e karşı yoğun bir ilgi bulunmaktadır. Öğrenciler bir eğitim programından geçerler ve kurum içi çalışmaları incelemenin dışında mahkemelere, Adalet Bakanlığı’na ve Kadın Bakanlığı’na yerleştirilirler. Burada da Herat modelinin tekrarlandığını görüyoruz.

Bir diğer önemli gelişme Afganistan Bağımsız Barosu’nun kuruluşu olmuştur. Bu kurum yoğun olarak Birleşik Krallık Deniz Aşırı Kalkınma Bakanlığı tarafından desteklenmiştir (DFID). 2008 yılında kurulan baro, bugüne kadar önemli bir dizi gelişmeden sorumlu olmuştur. Bunlar arasında Avukatlık Kanunu’nun hazırlanması, Afganistan Bağımsız Barosu’nun Kuruluş Tüzüğü’nün ve Davranış Kuralları’nın hazırlanması da yer almaktadır.26 Eğitim Komitesi’nin Başkanı ile yaptığım özel görüşmelerden Afganistan Barosu’nun hukuk kinikleri kavramını ciddi olarak desteklediğini ve denetim ve yerleştirme yoluyla kliniklere destek vermeyi planladığını öğrendim.27 Daha geniş çapta, Tüzük’ün 16. maddesine göre, Afganistan Barosu’’nun ‘hukuk alanında halk eğitimleri’ için kurallar geliştirmesi bekleniyor (hukuki metinlerde ‘hukuk okur yazarlığı’ olarak geçmektedir). Bu kuralların 2013 ortasına kadar hazır olması bekleniyor. Yine, Sokak Hukuku ile ilgili faaliyetler yoluyla avukatlık mesleğiyle hukuk fakülteleri arasında verimli bağlar oluşturulmaktadır. DFID, hem insan kaynaklarına hem de maddi kaynaklara sahip bir kurumdur. Afganistan Barosu ayrıca hakimler ve yetkili avukatlar için de eğitim vermekte ve uygulamacılar için baro giriş sınavını düzenlemektedir.

Afganistan’da halihazırda binin üzerinde lisanslı avukat çalışmaktadır. Bu nedenle, hukukçuların STK ve hukuk klinikleriyle adalete erişim konusunda ortaklık yapabilmeleri için büyük bir potansiyel bulunmaktadır.

Genel hizmet tedariki tablosunda hukuk kliniklerinin geleceğinin sağlam olacağına dair bir başka gelişme de, Hukuki Yardım Dairesi (Adalet Bakanlığı), STK’lar ve Herat’taki üniversiteler arasında aylık olarak yapılan düzenli toplantılardır. En iyi uygulamaların paylaşılması, hizmet tedarikinin tamamlayıcı olması, hizmet fırsatlarının maksimuma çıkarılması ve kıt kaynakların en iyi şekilde kullanılabilmesi için bu tartışmaların yapılması son derece önemlidir.

Bütün sorunları ve sıkıntılarıyla Afganistan, karşılanmayan hukuki ihtiyaçların ele alınabileceği bir platform kurmayı başarmıştır. Bu süreç, genel olarak kamuoyunda hukuki haklar ve sorumluluklara ilişkin farkındalığın artırılmasıyla başlamakta ve bireysel müvekkil bazlı danışmanlık ve temsil hizmetleriyle devam etmektedir. Bu hareketin başarısının arkasında yatan anahtar, devlet, özel avukatlar, STK’lar ve hukuk fakültesi gibi hizmet sağlayıcılar arasında kurulan ortaklık olmuştur.

Çatışma ortamının yaşandığı veya hala yaşanmakta olduğu başka ülkelerde de aynı örüntüler görülmekte midir? Kalan sürede bir vakaya daha değinmek istiyorum.

Gürcistan

Sovyetler Birliği’nin yıkılması ve bugün Rusya devleti olan ülkenin etrafından yeni bağımsız devletlerin kurulması belirsizliğin yanı sıra temel değişiklikleri de beraberinde getirmiştir. Çok kan döküldüğü ve hala Gürcistan-Rusya sınırında ihtilaf ve gerilim devam ettiği halde (özellikle de Abhazya ve Güney Osetya’da), ülkede ticarileşmeye doğru hızlı bir ilerleme kaydedilmiş ve bu bağlamda hizmet ihtiyaçlarının karşılanması için hukuk firmaları da dahil olmak üzere çeşitli kurumlar kurulmuştur.28 Mülkiyet yelpazesinin diğer ucunda, raporlardan anlaşılacağı üzere, hukuki ihtiyaçlar özellikle istihdam, konut ve aile konuları etrafında yoğunlaşmaktadır. Güvenlik, altyapı gelişimi ve ekonomi açısından Afganistan’la karşılaştırıldığında çok büyük farklar olmakla birlikte, hukuki hizmet anlamında çarpıcı benzerlikler bulunmaktadır. Bu durum, özellikle de gündelik sorunlarla ilgili hukuki yardım almak isteyen yoksul kesimler bağlamında geçerlidir. Hukuki konularla ilgili genel bir kamuoyu bilgisizliği olduğu bildirilmektedir. Gürcistan’da insan hakları ve bağlantılı hukuki korumayla ilgili mevcut duruma ilişkin örnek olması açısından (açıkça eleştirel olmakla birlikte) İnsan Hakları İzleme Derneği’nin raporları ilginç bir kaynaktır (Human Rights Watch).29

Hukuki yardım sisteminin olmadığı bir ortamda, müvekkiller yardım almak istediklerinde, ya avukat tutmak için gerekli parayı bulmak durumundalar ya da STK’lar aracılığıyla verilen gönüllü hizmetlere bağlı kalmaktadır. USAID’in belirgin desteğiyle PILnet sivil toplum kuruluşu Yargı Bağımsızlığı ve Hukuki Güçlendirme Projesi (JILEP) aracılığıyla hukuk fakültesi temelli hukuk kliniklerini desteklemektedir. Proje 2008 yılında Tiflis’teki Gürcistan-Amerikan Üniversitesinde (GAÜ) başlatılmıştır. Afganistan’da kullanılan stratejik yaklaşıma benzer şekilde (örnek model ve donör bağlantılı kurum için destek personelinin olduğu bir sistem) ülkedeki diğer üniversiteler ilk hukuk fakültesinde (GAÜ’de) pilot çalışması yapılan modele dayanarak kendi hukuk kliniği fikirlerini geliştirebilmişlerdir.

Bu klinikler ne yapmaktadır? Yapılan işlerin listesi bu noktada artık aşina gelmeye başlamıştır: Aile hukuku (özellikle kadınlar için ve özellikle de aile içi şiddetle ilgili), ceza davaları (özellikle gözaltındaki kişiler için), konut ve istihdam davaları), miras ve mülkiyet sorunları, ve hukuk okur yazarlığı konuları.

Eylül 2012’de JILEP personeli ve çeşitli uluslararası uzmanlar ve öğrenciler tarafından düzenlenen bir çalıştayda, beş hukuk fakültesi klinikleri geliştirme ve en iyi uygulama örnekleri hakkında tartışmak üzere bir araya gelmişlerdir. Temsil edilen kurumlar: Özgür Üniversite, Tiflis; Tiflis Devlet Üniversitesi; Akaki Tsereteli Devlet Üniversitesi, Kutaisi (KSU) ve Shota Rustaveli Devlet Üniversitesi, Batum (BSU). Eylül 2012 tarihinde bu beş fakültenin hepsinde de hukuk klinikleri faaliyet göstermekteydi.

Katılan bütün kurumların kliniklerin kurulması ve işletilmesi ile ilgili dile getirdikleri sorunlar ortak gelişme için verimli bir zemin sunmaktadır. Bu makalenin yazıldığı sıralarda, Gürcistan’daki kliniklerin paylaşması ve belli ihtiyaçlara göre adapte edebilmeleri için ortak bir işletme kılavuzu hazırlanmaktadır. Aynı şekilde, daha fazla tartışmak ve en iyi uygulamaları paylaşmak için e-posta grupları oluşturulmaktadır.

Tespit edilen ihtiyaçlara rağmen, klinikler tarafından sunulan hukuki hizmetlerin seviyesi şu anda nispeten düşüktür. Hiçbir kliniğin esaslı bir müvekkil tabanı bulunmamaktadır. Klinik personeli müvekkil edinme konusunda proaktif değildir ve pasif bir şekilde başvuru olduğunda vakalar üzerinde çalışmaktadır. Bütün kliniklerde önceki davalara fazlasıyla bir bağımlılık vardır (denetçinin kendi avukatlık kariyerinde karşılaştığı) ve öğrencilerden bu sorunları simüle ederek tartışmaları beklenmektedir. Öğrenme açısından bu yaklaşımda herhangi bir hata olmamakla birlikte, öğrencilerin ‘canlı müvekkil’ deneyimini yaşayamamaları ve fazlasıyla ihtiyaç duyulan hukuki danışmanlık hizmetinin verilmemesi kaçırılan bir fırsattır. Müvekkillerin kliniğe çekilmeleri önemli bir sorun olarak görülmektedir ve Gürcistan’daki meslektaşların görüşleri doğruysa, kısmen kültürel bir sorun olabilir. Müvekkillerin ücretsiz hizmetlerin değeri ile ilgili şüpheci oldukları ifade edilmektedir. Daha yaşlı müvekkiller, ihtiyaç duyulduğunda hala devletten hizmet beklemektedir. Bu, büyük olasılıkla eski dönemden kalma bir beklentidir. Hukuk klinikleri iyi bir karne aldıklarında ve müvekkiller hizmetleri başkalarına önermeye başladığında bu algılar değişebilir. Her durumda, klinik hizmetlerinin reklamının yapılması için daha fazla çaba sarf edilebilir. İnternet, yerel ve ulusal medya ve özellikle de broşürler yoluyla.

Çatışmadan etkilenen toplumlarda kliniklerin olası değerini ve varlığını göstermek için başka örnekler de kullanılabilirdi. Şu anda Kamboçya, Laos ve Vietnam gibi savaştan etkilenen ülkelerde de hızla büyüyen bir klinik hareket görülmeye başlamıştır. Bu faaliyetlere Bridges Across Borders Southeast Asia (BABSEA) sivil toplum kuruluşu tarafından öncülük edilmektedir.30 Bloch (2010) da dünya çapında benzer gelişmelerin ayrıntılarını vermektedir.



Sonuç

Bu makaleyi yazmaya başladığımda, hukuk kliniklerinin çatışma bölgelerinde adalete erişimi iyileştirmek için önemli bir rol oynadıkları fikrindeydim. Hem lojistik hem de kavramsal olarak hala bu görüşü savunuyorum. Hukuki yardım vermek için gerekli altyapının sınırlı olduğu ortamlarda mevcut hizmet sağlayıcılarla, devletle ve hukuk fakülteleriyle ortaklık içinde kurulan klinikler karşılanmayan hukuki ihtiyaçları karşılamak için etkili bir yoldur. Ancak bu aşamada, çatışmanın (yani savaş halinin) temel sorun olup olmadığı konusunda sorularım var. Asıl sorunun sosyal adalet olduğu konusunda giderek daha fazla ikna olmaya başladım. Elbette ki, adaletsizlik ve eşitsizlik açık çatışma nedeniyle daha belirgin hale gelebilir ancak bu durumun asıl sebebi çatışma değildir.

Hukuk fakültesi kliniklerinin rolü, bu makalede tartışılan kurumların rollerinden de kanıtlandığı üzere, iki yönlüdür; bir yandan hukuki danışmanlık ve yardım vermek, diğer yandan yasal haklar ve sorumluluklar konusunda farkındalık artırmak. Burada faydalanıcılar nettir. Müvekkillere ücretsiz, profesyonel ve kişiye özel hizmet verilir, öğrenciler deneyim yoluyla öğrenirler, hukuk fakültesi topluma hizmet verme misyonunu yerine getirir ve avukatlık mesleği de hukuki farkındalık konusunu takdir eden ve pratik sorun çözme becerileri geliştirebilen yeni meslek mensupları edinmiş olurlar.

Tabii ki, çok sınırlı sayıda avukatın olduğu yargı bölgelerinde hukuki ihtiyaçlar çeşitli şekillerde karşılanabilir. Örneğin, hukuki yardım devlet tarafından sağlanabilir veya daha fazla gönüllü avukatlık hizmetleri sunulabilir. Ancak hukuk kliniğinin belirgin avantajı, iyi denetlenmesi halinde, hazır bir kaynak kullanması (hem insan kaynakları hem başka kaynaklar) ve hizmetin geliştirilmesi ve verilmesi konusunun herkesin lehine olmasında yatmaktadır. Klinikler, doğaları gereği, ihtiyaçlara ve bağlama göre esnek olmak durumundadır. En büyük olumsuzluk denetim maliyetidir ancak bu sorun hukuk fakülteleri, devlet, STK’lar, toplum liderleri ve donör kuruluşlar arasında ortaklıklar geliştirilerek çözülebilir.

Dönüşümsel uygulamalarda sıklıkla görüldüğü üzere, başkalarının deneyimlerinden yararlanarak kendi yargı bölgemizdeki sorunların niteliklerini yeniden ele alma şansımız var. Sözde ‘gelişmiş’ ülkelerde karşılaşılan bütçe kesintilerinin farkındayım. Benim en fazla bilgi sahibi olduğum ülke olan İngiltere’de, hukuk hizmetlerine verilen devlet desteği (Hukuki Yardım) Nisan 2013’te radikal bir değişikliğe tabi tutulacak. Bu hizmet artık çok sınırlı olarak sunulacak –özgürlükten mahrum bırakılmanın söz konusu olduğu ceza davalarında, kamu kurumlarının faaliyetlerinin dava edildiği durumlarda, çocuk bakımının söz konusu olduğu davalarda ve aile içi şiddetin veya konuttan mahrum bırakılmanın söz konusu olduğu davalarda.31 Bu uygulama sonucunda çok sayıda insan İngiltere’de adalete erişim hakkından mahrum bırakılmış olacak. Hukuki Yardım sadece kapsamı bakımından sınırlandırılmakla kalmayıp aynı zamanda avukata erişimi olmayan kişilere hizmet veren çok sayıda STK da kamu kaynaklarına bağımlı olduğu için kapatılmak zorunda kalacaktır. Bu konuyla ilgili ayrıntıları Justice4all (2011) raporunda bulabilirsiniz. Hukuk fakültesi tabanlı hukuk kliniklerinin rolünün daha belirgin olacağı ve bunun sonucunda da talebin artacağı düşünülmektedir (LawWorks (2011)).32

Yukarıda söz edildiği gibi, telafi edilemeyen (ya da adalete erişimin olmadığı yerde) haklar, ihtiyaç sahiplerinin bir işine yaramaz. Adalete erişim adalet mekanizması gerektirir, bu mekanizmaya hukuki danışmanlık ve temsil dahildir.

Bu sebeplerle, devletin vermesi gereken hizmetleri hukuk kliniklerinin vermeye zorunlu olması gibi bir önermeden uzak durarak hukuk fakültesi tabanlı kliniklerin sosyal adaletsizliğin üstesinden gelmek için önemli bir rol oynayabileceğini söylemek istiyorum. Hukuk okur yazarlığı seviyelerini artırarak ve bireysel davalarda yardımcı olarak klinikler normalde yardım alamayacak olan kişilere yardımcı olabilirler. Bu sayede hem toplumlar ve bireyler destek almış olurlar hem de hukuk öğrencileri hayatın katı gerçekleriyle yüzleşme şansı elde etmiş olurlar. Öğrencileri bu tarz adaletsizliklerle yüzleştirmenin hem teknik bilgilerini geliştireceği hem de sosyal konulara olan mesleki yaklaşımlarını iyileştireceği umulmaktadır.

Çatışma tarihi olan ülkelerde, beklenen bir şekilde, daha fazla adaletsizlik vardır ve genellikle de sosyal ve hukuki ihtiyaçları karşılamak adına daha zayıf sistemler bulunur. Bu makalede tartışılan örneklerin bunu iyi bir şekilde sergilediğini umuyorum. Bu bağlamda, hukuk kliniği daha da önemli bir rol üstlenebilir.



Teşekkür

Pek çok ülkedeki hukuk kliniğinde bana meslektaşlarımla omuz omuza çalışma imkanı verildiği için kendimi borçlu hissediyorum. Burada isimlerini tek tek yazamayacağım kadar çok kişiden yardım aldım. Onlar kim olduklarını biliyorlar ve ben de kendimi onlara borçlu hissediyorum. Yine, bu makalenin ilk versiyonu ile ilgili yapıcı ve ayrıntılı eleştiri sunan meslektaşlarıma müteşekkirim. Bu gözden geçirilmiş versiyondaki eksiklikler tamamen bana aittir.



Bibliyografya

Barfield T., 2008, Culture and Custom in Nation-Building: Law in Afghanistan, Maine Law Review 60, 347

Bloch F. (ed), 2010,The Global Clinical Movement: Educating Lawyers for Social Justice, OUP,

Brayne H., Duncan N. And Grimes R. (eds.), 1998, Clinical Legal Education - Active Learning in Your Law School, Blackstone Press

Commission on Legal Empowerment of the Poor, Making the Law work for Everyone, Working Group Reports, Volume II, United Nations, 2008

Commission on Legal Empowerment of the Poor, Report of the Secretary General, 63/142, 2009, United Nations General Assembly

Gang R., 2010, Community-Based Dispute Resolution Processes in Balkh Province, Afghanistan Research and Evaluation Unit Case Study Series

Grimes R., 2009, All change please - lessons to learn from legal education reforms in Nigeria, The Law Teacher, 43 (1), 82

Hale, 2011 yılında Hukuk Merkezleri Federasyonu Yıllık Konferansında yaptığı konuşma: www.supremecourt.gov.uk/docs/speech_111125.pdf (4 Ocak 2013’te erişilmiştir)

Hayden, P. (ed.), 2001, The Philosophy of Human Rights, St. Paul, MN: Paragon Press,

Jagannath M., Phillips N. and Shah J., A rights-based approach to lawyering in post-disaster Haiti, NorthWestern Journal of International Human Rights, 10 (1), 2011, 7

Justice4all, Saving justice: Where next for legal aid?, 2011

Kerrigan K. and Murray V. (eds), A Student Guide to Clinical Legal Education and Pro Bono, Palgrave Macmillan, 2011,

Lamb C., The Sewing Circles of Herat, Harper Collins, 2002

LawWorks, (2011), Pro Bono law school survey, The Law Society, 2011

Maru V., Legal empowerment and social accountability, Health and human Rights, 12 (1), 2010, 1

Mertus J., From Legal Transplants to Transformative Justice: Human Rights and the Promise of Transnational Civil Society, 14 Am. U. Int’l L. Rev., (1998-1999), 1335

Namoradze Z., UN General Assembly Enacts Global Standards on Access to Legal Aid: http://www.legalaidreform.org/international-standards/item/485-un-general-assembly-enacts-global-standards-on-access-to-legal-aid (7 Ocak 2013’te erişilmiştir)

Pleasance P., Genn H., Balmer N., Buck A., and O’Grady A., 2003, Causes of Action: First findings of the LSRC Periodic Survey , Journal of Law and Society, 30 (1), 11,

Rhodes D., 2004, Access to justice, OUP,

Robins J. (ed), 2010, Pro Bono: good enough?, a set of essays produced by the Solicitors’ Journal Justice Gap series, Solicitors’ Journal

Roht-Arriaza N. and Mariezcurrena J., 2006, Transitional justice in the twenty-first century: beyond truth versus justice, CUP

Soros G. And Abed F.H., 2012, Rule of Law Can Rid the World of Poverty, Financial Times, 28 September,: www.ft.com/intl/cms/s/0/f78f8e0a-07cc-11e2-8354-00144feabdc0 - 28 Aralık 2012’de erişilmiştir.

Stephens M., The Commission on Legal Empowerment of the Poor: An Opportunity Missed, Hague Journal on the Rule of Law, 1 (1), 2009, 132

Tarr N., 2009, Ethics, internal law school clinics, and training the next generation of poverty lawyers, William Mitchell Law Review, 35 (3), 1011.

Tondini ?., Afghanistan, 2010




Yüklə 1,16 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   25




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin