SİVASÎ TEKKESİ
bak. YAVSÎ BABA TEKKESİ
SIVRIADA
Hayırsızadalar'ın İstanbul'a en yakın, Ada-lar'a en uzak ve en batıda olanıdır.
Bir piramide benzediği için Sivriada diye tanınır. Eski adı, yine "sivri" anlamına gelen Oxia'dır. Pek küçük bir ada olup, 90 m yüksekliğindedir. Denizden çıkan bir dağın sivri ucudur. Kendisine en yakın olan ada 1,7 km mesafedeki Yassıada' dırt».
Adanın güney yönünde küçük bir limanı, tonozlu tatlı su kuyusu vardır, tepesinde bir fener bulunur. Adanın çevresi çok akıntılıdır. Sarayburnu'ndan gelip Kapı-dağı Yarımadası'na doğru giden şiddetli bir akıntı adanın yakınından geçer.
Ada yakınlarında istiridye, midye ve çok çeşitli balık bulunur, Sivriada bir balıkçı adaşıdır.
Bizans döneminde diğer adalara olduğu gibi bu adaya da çeşitli zamanlarda, kimisi gözlerine mil çekilen, kimisi büyük işkencelere uğrayan prensler ve din adamları sürgün edilmiştir.
Sürgünlerin dışında, özellikle 9-12. yy'lar arasındaki dönemde, bu ada inzivaya çekilmek isteyen keşişlerin ve yüksek rütbeli din adamlarının tercih ettikleri bir yer olmuştur.
Sivriada'daki manastır melek Mihail'e adanmıştır ve bu manastırın varlığı 10. yy'dan beri bilinmektedir. Manastırın 2 kilisesi, Mihail Kilisesi ile 5 azize (Lukianos, Kaludius, İpotius, Pavlos ve Dionisios) adanmış olan küçük bir kiliseydi. Bugün adada hâlâ bu kiliselerin izlerine rastlanmaktadır.
Latin korsanları ve Haçlı seferleri sırasında İstanbul'a gelenler, öteki adalarla birlikte bu küçük korunmasız adadaki manastır ve kiliseleri de yağmalamışlardır.
Bizans ve Osmanlı dönemlerinde İstanbul'daki bazı yapılar için bu adanın taşlarından yararlanılmıştır. Haydarpaşa Rıhtımı yapılırken bu adadan taş getirtildiği gibi, 19öO'lı yıllarda yeni yapılan mendirekler için de Sivriada'nın taşları kullanılmıştır.
1911'de İstanbul'un başıboş köpeklerinin bu adaya sürülmesi ve bu köpeklerin birbirlerini yiyerek açlıktan feci şekilde ölmeleri de Sivriada tarihinin önemli olaylarındandır. Ada bugün tamamen boştur. NEJAT GÜLEN
SİYASAL ÖRGÜTLENMELER
İstanbul kenti, önce Bizans, sonra da Osmanlı imparatorluklarının başkenti olmakla kalmamış, onların güçleriyle orantılı olarak dünyanın da sayılı siyaset ve diplomasi merkezleri arasında yer almıştır. Cumhuriyet'le birlikte başkentin Ankara'ya alınması -siyaset parlamento ve merkezi hükümet ekseni etrafında döndüğünden-siyasal yoğunluğun Ankara'ya kaymasına yol açmışsa da, İstanbul gerek ülkenin ekonomik ve sosyal yaşamındaki ağırlığı nedeniyle, gerekse basın-yayın yaşamının (bugün medyanın) merkezi ve aynı zamanda bir kültür başkenti olduğu için, siyaset ve siyasal partiler açısından büyük önem taşımıştır.
Bizans döneminde Konstantinopolis, tarihin yığınsal nitelikli ilk siyasal örgütlenmelerinden birisine tanık olmuş, Beyazlar, Kırmızılar, Maviler ve Yeşiller adlı araba yarışı takımlarının taraftarları siyasal gruplar halinde önem kazanmışlardı (bak. Maviler ve Yeşiller).
Meşrutiyet ve cumhuriyetlerin tarih sahnesine çıkmasıyla birlikte temsili kurumların önem kazanması ve genel oy hakkının doğması daha önceki devirlerde yönetici elit içinde -çoğu kez saray çevresinde- dönen ya da feodal birimler arasındaki ilişki ve çelişkiler çerçevesinde şekillenen siyaseti, elitin içinden çıkarıp kamuya yayma gereğini getirdi, böylece günümüzdeki siyasal parti tarzı siyasal örgütlenme, ilk şekillenişlerini almaya başladı. Genel oy hakkı ve temsili kurumlar başta olmak üzere, meşruti rejimler ya da cumhuriyetler için verilen mücadeleler ya da bu sistemler gerçekleştikten sonra da çeşitli yasakların, baskıların sürmesi; askeri yönetimler, diktatörlük rejimleri veya hâkim güçlerin istemedikleri, hoşlanmadıkları -ve güçleri yetiyorsa yasakladıkları- düşüncelerin ve siyasal akımların gizli siyasal örgütlenmelerini de getirdi. Örneğin, Osmanlı döneminde I. ve II. Meşrutiyet öncesinde, savaş ya da Mütareke yıllarında ya da Cumhuriyet'te böyle örgütlenmelere çokça rastlanmıştır ve kentin çeşitli özellikleri nedeniyle bu örgütlenmeler kendilerine en fazla İstanbul'da alan bulabilmişlerdir. Bununla birlikte, İstanbul ve siyasal örgütlenmeler kapsamında, genel merkezleri bu kentte bulunmuş yasal siyasal örgütlenmeleri ele alacağız.
İSTANBUL
İstanbul'da çağdaş anlamda siyasal örgütlere 19. yy'm ikinci yarısından itibaren rastlanır. Kuleli Olayı'ndaC-») etkin olan Fedailer Cemiyeti, Yeni Osmanlılar Cemiyeti, Üsküdar Cemiyeti, İttihad ve Terakki Cemiyeti, Cemiyet-i İnkılabiye, Selamet-i Umumiye Kulübü, II. Meşrutiyet öncesi kurulmuş gizli siyasal örgütlerdi. Çoğu kez anayasal bir düzen için çaba sarf etmiş kuruluşlardı.
Osmanlı Devleti'nde siyasal örgütlenmeyi yasal düzeye çıkaran düzenleme 1909 tarihli Cemiyetler Kanunu idi. "hürriyetin ilam" ya da 1908 Jön Türk devrimi ile birlikte gündeme gelen siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel dönüşümlerin doğal sonucu ülkenin dört bir yanında cemiyet ve kulüpler kuruldu. Bunlar kimi kez zamanla siyasal partiye dönüştü. Nitekim Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti, cemiyet adını taşımasına karşın dönemin en güçlü siyasal partisini oluşturuyordu. Giderek çoğalan dernekler toplumsal yaşamın ayrılmaz bir parçasını oluşturdu. Osmanlı toplumu giderek baskı grubu, çıkar gurubu, siyasal parti türü örgütsel yapılanmalarla yeni toplum kurumlarını oluşturmaya başladı.
II. Meşrutiyetle birlikte, hiçbir yasal sınırlama tanımaksızın, kendiliğinden kurulan dernekler ancak 16 Ağustos 1909 günlü Cemiyetler Kanunu'yla meşruiyet
SİYASAL ÖRGÜTLENMELER 18
19
SİYASAL ÖRGÜTLENMELER
kazandı. Bu yasadan 5 gün sonra çıkarılan 21 Ağustos 1909 tarihli bir yasayla Kanun-ı Esasi'ye 120. madde eklenerek dernek kurma hak ve özgürlüğü anayasal güvence altına alındı.
1876 Kanun-ı Esasisi, her ne kadar "Te-baa-i Osmaniyenin Hukuk-ı Umumiyesi" (Osmanlı Vatandaşlarının Kamu Hakları) başlıklı ikinci bölümünde kişi hak ve özgürlüklerini gözeten hükümler içeriyorsa da hukuki ve siyasal yaptırımların olmayışı, bu hak ve özgürlüklerin işlerlik kazanmasını önlüyordu. Diğer bir deyişle, Kanun-ı Esasi, kişi hak ve özgürlüklerini gözetecek anayasal bir hüküm, kurum ya da mekanizma getirmemişti. Tersine, kişilere tanınan hak ve özgürlüklerle bağdaşmaz hükümlere yer vermiş, gereğinde bu hak ve özgürlükleri ortadan kaldıracak güç odaklarını bünyesinde taşımıştı.
1876 Anayasası'nda 1908 ertesi yapılan değişiklikler gerçek anlamda meşruti bir yönetimin temellerini atmıştı. Vatandaşları "Memâlik-i Mahrusa-i Şâhâne"den, diğer bir deyişle Osmanlı topraklarından "ihraç ve teb'id" (uzaklaştırma) yetkisini hükümdara tanıyan ve gerçekte kişi hak ve özgürlüklerini hiçe indirgeyen 113. maddenin ikinci fıkrası Kanun-ı Esasi'den çıkarıldı. Böylece padişahın, sadece kendi polisinin "tahkikatı" sonucu devlete zararlı gördüğü kişileri Osmanlı toprakları dışına sürgüne gönderme yetkisi bundan böyle kaldırılmıştı.
Kişinin "şahıs hürriyeti"ni ve bunun dokunulmazlığını ele alan 10. madde ile basın özgürlüğünü içeren 12. madde değiştirilmiş, kişilere toplanma ve dernek kurma hakkını tanıyan 120. madde Kanun-ı Esasi'ye konmuştu. Belirli sınırlamalar dışında, dernek kurma hak ve özgürlüğü anayasal açıdan tüm Osmanlı vatandaşlarına tanındı. Genel adaba., devletin bütünlüğüne ters düşen, hükümetin değiştirilmesini, Osmanlı ülkesindeki etkin unsurları siyasal bakımdan ayırıcı amaç güden dernekler yasaklanmış, ayrıca "kavmiyet ve cinsiyet" isimlerine ve ilkelerine dayanan cemiyetlerin faaliyetleri de önlenmişti. II. Meşrutiyet yıllarında siyasal partiler için ayrı bir kanun çıkarılmadı. Cemiyetler Kanunu'ndaki sınırlamalar onlar için de geçerli sayıldı. 1909 Cemiyetler Kanunu'na göre, dernek kurmak için önceden izin almak gerekmiyordu. Ancak, gizli cemiyet kurmak yasaktı. Buna karşın iktidar partisi İttihad ve Terakki tüm yaşamı boyunca yarı gizli niteliğini korudu.
Cemiyetler Kanunu'nun getirdiği sınırlamaların ana hedefi Osmanlılığı, o günün deyimiyle "ittihad-ı anasır"ı korumaktı. Bu, çokuluslu Osmanlı Devleti'nin etnik unsurlarının birliği anlamına geliyordu. Bu nedenle ''kavmiyetçi ve infiradçı" dernekler yasaklanmıştı. Mebusan Meclisi'nde görüşülürken, Müslüman-Türk unsur dışında tüm mebuslar "kavmiyet" esasına bağlı derneklerin kurulmasını savunmuşlardı. Ayrılıkçı nitelik taşıyabilecek bu tür derneklerin kurulmasını yasaklayan madde, 60 oya karşı 90 oyla kabul edilmişti. Türkler dışında diğer unsurlar, Osmanlılığı bir
İttihad ve Terakki Cemiyeti'nin ilk dönem
amblemi.
TETTV Arşivi
"beynelmileliyet" (uluslararasılık) olarak görüyorlardı. Bu nedenle Meclis-i Umumi temsilcileri hem kendi milletleri, hem de Osmanlı beynelmileliyeti adına konuşuyorlardı.
Meşrutiyet yıllarında kurulan siyasal örgütlerin büyük çoğunluğu istanbul'da kuruldu. Bunların dışında Selanik ve izmir gibi görece gelişmiş kentlerde de siyasal örgütlere rastlandı. Ama çoğu kentte istanbul'da kurulan derneklerin şubeleri açıldı.
Bu yıllarda kurulan örgütlerin hemen hemen hepsi, siyasetin geniş tanımına girecek nitelikteydi. Her ne kadar bunlar siyasal, fikir-eğitim-kültür, iktisadi-mesleki, hayır-yardım, kadın, gençlik, dinsel, etnik ayrımcı başlıkları altında toplanabilirse de şu ya da bu şekilde siyaset sosyolojisinin alanım oluşturuyorlardı.
Kimi örgütler doğrudan devlet yönetimini üstlenmeyi amaçlayan dar anlamda siyasal partilerdi. İttihad ve Terakki Cemiyeti, Hürriyet ve İtilaf Fırkası, Mutedil Hürriyetperveran Fırkası, Ahali Fırkası, Osmanlı Sosyalist Fırkası, Halaskar Zabitan Grubu, Milli Meşrutiyet Fırkası, Osmanlı Ahrar Fırkası ya da Fırka-i Ahrar, Osmanlı Demokrat Fırkası ya da Fırka-i Ibad, ît-tihad-ı Muhammedi Fırkası ya da Fırka-i Muhammediye dönemin siyasal partileriydi. Cemiyet-i Siyasiye-i Osmaniye, Nesl-i Cedid Kulübü, Fedekâran-ı Millet Cemiyeti, Karakol Cemiyeti, Osmanlı Sulh ve Selamet Cemiyeti, Vahdet-i Milliye Heyeti, Mim Mim Grupları, İstanbul Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti dar anlamda siyasal derneklerin örneklerini oluşturuyordu. Ancak bunların bir kısmı, îttihad ve Terakki Ce-miyeti'nde olduğu gibi cemiyet olarak gözükse de siyasal parti niteliği taşıyorlardı. Örneğin Fedekâran-ı Millet Cemiyeti bunlardan biriydi.
Kimi zaman fırkalar ve cemiyetler arası heyetler oluşmuştu. Heyet-i Müttefika-i Osmaniye bu tür bir siyasal örgütlenmeydi. Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti, Osmanlı Ahrar Fırkası, Ermeni Daşnaksüt-yun, Rum Cemiyet-i Siyasiyesi, Fırka-i Ibad (Demokrat), Arnavut Başkim Kulübü, Kürt Teavün Cemiyeti, Eğin Teavün Kulübü,
Bulgar Kulübü, Mülkiye Mezunin Kulübü, Cemiyet-i Tıbbiye-i Osmaniye 31 Mart ertesi kurulan Heyet-i Müttefika-i Osmaniye'de yer aldılar.
Siyasal örgütün geniş tanımına girebilecek fikir-eğitim-kültür dernekleri II. Meşrutiyet yıllarında siyasal düşünce akımlarının oluşumunda etkin katkıları olan cemiyetlerdi. Özellikle milliyetçi düşüncenin ya-yılımında bu dernekler etkin bir rol oynadı. Osmanlı Hürriyet ve Teavün-i Milli Cemiyeti, Meşrutiyet-i Osmani Kulübü, Türk Derneği, Türk Yurdu Cemiyeti, Türk Ocağı, Nesl-i Cedid Kulübü, Halka Doğru Cemiyeti, Milli Talim ve Terbiye Cemiyeti, Bilgi Derneği, Köylü Bilgi Cemiyeti ve Milli Türk Cemiyeti bunların bellibaşlılarıydı.
II. Meşrutiyet'te siyaset dışı bir gelişmeden söz etmek hemen hemen olanaksızdı. Ulusal kimlik arayışıyla etnik ayrımcılığının kesiştiği bir ortamda iktisadi-mesleki dernekler bile siyasal söylemi benimsiyordu. Çoğu kez "milli" sözcüğü bu söylemin en etkin ifade biçimiydi. Istihlâk-i Milli Cemiyeti, istiklal ve Iktisad-ı Milli Cemiyeti, Ticaret ve Ziraat ve Sanayi Cemiyet-i Mil-liyesi, Çiftçiler Derneği, Cemiyet-i Matbu-at-ı Osmaniye, Cemiyet-i Müteşebbise, Osmanlı Sanatkârân Cemiyeti, Iktisad Derneği ve Milli Fabrikacılar Cemiyeti iktisadi-mesleki dernekler arasında sivrilmiş olanlarıydı. Hayır-yardım dernekleri arasında yer alan Hilal-i Ahmer ya da Kızılay, Müdafaa-i Milliye Cemiyeti ve Donanma Cemiyeti gibi örgütleri bile siyasetten ayırmak olanaksızdı. Örneğin Çiftçiler Derneği'nin adı ardında, fesih ertesi güçlü bir ittihatçı siyasal örgüt yapısı oluşmuştu.
II. Meşrutiyet'te siyasal toplumsallaşma büyük ölçüde dernekler aracılığıyla gerçekleşiyordu. Bu amaçla kurulan kadın ve gençlik demekleri siyasetin alanım kısa sürede genişletti. Osmanlı Kadınları Terakkiperver Cemiyeti, İttihad ve Terakki Kadınlar Şubesi, Teâli-i Nisvan Cemiyeti, Osmanlı Kadınları Şefkat Cemiyet-i Hayriyesi, Osmanlı Cemiyet-i Hayriye-i Nisvaniye, Ma-mulat-ı Dahiliye Kadınlar Cemiyet-i Hayriyesi, Esirgeme Derneği, Teali-i Vatan Osmanlı Hanımlar Cemiyeti, Müdafaa-i Milliye Osmanlı Hanımlar Heyeti, Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti, Asker Ailelerine Yardımcı Hanımlar Cemiyeti, Osmanlı Kadınlarını Çalıştırma Cemiyet-i Islamiyesi kadın derneklerinin bellibaşlılarıydı. Cumhuriyet öncesi kurulan Kadınlar Halk Fırkası bu tür siyasal bilinçlenme sürecinin bir uzantısıydı.
Gençlik derneklerinin hemen hemen tümü paramiliter nitelikli siyasal örgütlerdi. Türk Gücü Cemiyeti, Osmanlı Güç Dernekleri, Genç Dernekleri, Gürbüz Dernekleri, Dinç Dernekleri bunlar arasında yer alıyordu.
II. Meşrutiyet yıllarında islamiyet siyasetin parçasıydı. Batı'nın yayılımcı politikasına karşı bir başkaldırıyı simgeliyordu. Bu doğrultuda oluşan kimlik arayışı Islamiyeti, dernekler aracılığıyla etkin kılmayı amaçlıyordu. Cemiyet-i Sufiye, Teali-i İslam Cemiyeti, Cemiyet-i Müderrisin bunlar arasında sayılabilirdi.
Ve nihayet uluslaşmanın getirdiği ayrılma ya da muhtariyet (özerklik) yanlısı dernekler siyasal örgütler arasındaydı. Görünürde kültür-edebiyat ya da sosyal yardım amaçlı olan bu dernekler çoğu kez özerkliği ve bağımsızlığı amaç edinmişlerdi. Bir kısmı eylemci örgüttü ve hızla örgütlenerek amaçlarını gerçekleştirebilmek için terör yöntemlerine başvurdular. Bunların eylemci boyutlu olanları çoğu kez İstanbul dışında örgütlenmişlerdi; istanbul'a, Dersaadet Bulgar Meşrutiyet Kulübü, Kürt Teavün Cemiyeti'nde olduğu gibi, kültürel boyutları yansımıştı. Ancak koşullara göre bu derneklerin siyasal boyutları ön plana çıkmıştı. Nitekim Mütareke yıllarında İstanbul'da kurulan ve Kürtleri bağımsızlık doğrultusunda yönlendiren Kürdistan Teali Cemiyeti, hayır cemiyeti olarak kurulan Kürt Teavün Cemiyeti'nin devamı sayılabilirdi. İha el-Arabi, el-Mün-tediü'l-Edebi, Cemiyetü'l-Kahtaniye ve el-Ahd, İstanbul'da kurulmuş bellibaşlı Arap dernekleriydi. Arnavut kulüpleri, Kürt kulüpleriyle birlikte, İstanbul'da II. Meşruti-yet'le birlikte kurulan ilk dernekler arasında yer almışlardı.
1909 Cemiyetler Kanunu, 28 Haziran 1939 günlü Cemiyetler Kanunu'nun yayımına kadar yürürlükte kaldı. Cumhuriyetin ilk yıllannda 1909 yasasında bazı değişiklikler yapılmış, bu arada cemiyete girme yaşı 20'den 18'e indirilmişti.
Tek parti döneminde siyasal yapılanmalar büyük ölçüde Ankara'da gözlendi. Devletin başkenti Ankara idi ve siyaset Ankara'da yapılıyordu. Halk Fırkası, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Millet Partisi, Demokrat Parti Ankara'da kurulmuştu. Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın kuruluş yeri ise İstanbul'du. Tek parti döneminin kültür odaklan Türk Ocakları ve ardından halkevleri siyasal kimlikten arındırılamayacak örgütlenmelerdi. Özellikle Eminönü Halkevi döneme damgasını vurmuş siyasal-kültürel bir ortamdı.
ZAFER TOPRAK
II. Dünya Savaşı sonrasında çok partili hayata geçildi. Bu dönemde genel merkezleri İstanbul'da olmak üzere kurulan siyasal partilerin hepsi değilse bile çoğu sol ve sosyalist eğilimli partilerdi. İstanbul'un sosyal ve kültürel dokusu, bu partilere en çok bu kentte faaliyet alanı tanıyordu. 1946' dan sonra kurulan ve merkezi İstanbul'da bulunan partilerin adları, aşağıda verilen ve Osmanlılardan bu yana kurulmuş olan istanbul merkezli siyasal teşeküllerin listesinde verilmiştir. 12 Eylül dönemindeki düzenlemelerde ise siyasi partilerin genel merkezlerinin Ankara'da olması mecburiyeti getirildiğinden, istanbul merkezli siyasal parti kalmamıştır.
İstanbul'da kurulmuş olan siyasal parti ve cemiyetler şunlardır: Fedailer Cemiyeti (Süleymaniyeli Şeyh Ahmed, Arif Bey [Didon Arif], Hüseyin Daim Paşa, 1859); Yeni Osmanlılar Cemiyeti (Namık Kemal, Ka-yazade Reşad, 1865); Üsküdar Cemiyeti veya Ali Suavi Komitesi (Ali Suavi, Süleyman Asaf Sopasalan, 1878); Skalyeri-Aziz
Bey Komitesi (Kleanti Skalyeri, Aziz Bey, Nakşibend Kalfa, 1878); Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti (Ohrili ibrahim Temo, Arapkirli Abdullah Cevdet, Diyarbekirli Is-hak Sükuti, 1889; Paris 1889; Cenevre ve Kahire 1897; Selanik 1908; Selanik 1918); İttihad ve Terakki Fırkası (Talat Bey, Cemal, Enver ve Said Halim paşalar, Ziya Gö-kalp, Hüseyin Cahid, Hacı Adil, Dr. Nâzım, 1913); Cemiyet-i tnkılabiye (Hamid Bey, Satvet Lütfi, 1904); Selamet-i Umumiye Kulübü (ibrahim Naci, Demokrat Mustafa, Dr. Rıza Abud, 1906); Fedekâran-ı Millet Cemiyeti (Abdullah El Kâzımi, Dr. Ali Saip, 1908); Nesl-i Cedid Kulübü (Nafi Atuf, Arnavut Mustafa Bey, 1908); Türk Derneği (Ahmed Midhat Efendi, Akçuraoğlu Yusuf, Rıza Tevfik, 1908); Osmanlı Ahrar Fırkası (Nureddin Ferruh, Ahmed Fazlı, 1909); Osmanlı Demokrat Fırkası (Dr. İbrahim Temo, Dr. Abdullah Cevdet, Dr. Rıza Abud, 1909); İttihad-ı Muhammedi Fırkası (Süheyl Paşa, Said-i Kürdî, Derviş Vahdeti, 1909); Mutedil Hürriyetperveran Fırkası (Mutedil Liberaller) (İsmail Kemal, ismail Hakkı Paşa, 1909); Heyet-i Müttefika-i Osmaniye (1909); Arnavut Başkim Kulübü (1909); Ahali Fırkası (ismail Bey, Vasfi Bey, 1919); Osmanlı Sosyalist Fırkası (Hüseyin Hilmi [iştirakçi Hilmi], Namık Hasan, ismail Faik, 1910); Türk Yurdu Cemiyeti (Şair Mehmed Emin, Ağaoğlu Ahmed, Dr. Akil Muhtar, Akçuraoğlu Yusuf, 1911); Hürriyet ve İtilaf Fırkası (Damat Ferid Paşa, Dr. Rıza Nur, Feylesof Rıza Tevfik, Hüseyin Siret, 1911); el-Müntediü'1-Edebî (1911); Türk Ocağı (Ahmed Ferit [Tek], Akçuraoğlu Yusuf, Şair Mehmed Emin, Ağaoğlu Ahmed, Ziya Gökalp, Köprülüzade Fuad, 1911); Halaskar Zabitan Grubu (Binbaşı'Kemal, Kolağası Hilmi, 1912); Milli Meşrutiyet Fırkası (Ahmed Ferid [Tek], Akçuraoğlu Yusuf, 1912); Istihlâk-ı Milli Cemiyeti (Mah-mud Esad, Zühdü Bey, 1912); Milli Talim ve Terbiye Cemiyeti (Dr. Esad Paşa, Bal-tacıoğlu ismail Hakkı, 1916); Milli Kongre (1918); Radikal Avam Fırkası (Mevlanza-de Rıfat, Muharrir Mazlum, 1918); Osmanlı Hürriyetperver Avam Fırkası (Ali Fethi, Hüseyin Kadri, 1918); İstihlâs-ı Vatan Cemiyeti (1918); Karakol Cemiyeti(->) (1918); Selamet-i Amme Heyeti (Rıfat Sabit, Muşta-
Demokrat
Parti'nin
bir
döneme
damgasını
vuran
seçim
afişi.
İletişim
Yayınlan
DEMOKRAT PAKT
fa Arif, 1918); Teceddüt Fırkası (Hüsnü Paşa, Yunus Nadi, Dr. Tevfik Rüştü, İsmail Canbulat, 1918); Osmanlı Sulh ve Selamet Cemiyeti (Ferid Paşa, gazeteci Ali Kemal, 1918); Ahali İktisat Fırkası (Mehmed Nuri, Lütfi Arif, 1918); Selamet-i Osmaniye Fırkası (ismail Hakkı Paşa, Ferit Paşa, 1918); Kilikyalılar Cemiyeti (1918); Sosyal Demokrat Fırkası (Dr. Hasan Rıza, Cemil Arif, 1918); Sulh ve Selamet-i Osmaniye Fırkası (ismail Hakkı, Yahya Adnan ve Ferit paşalar, 1918); Vahdet-i Milliye Heyeti (Ahmed Rıza, Çürüksulu Mahmud Paşa, Ab-durrahman Şeref, 1919); Kürdistan Teali Cemiyeti (Seyit Abdülkadir, Dr. Şükrü Mehmed, 1919); Milli Ahrar Fırkası (Asaf Muammer, 1919); ingiliz Muhipleri Cemiyeti^), Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti (1919); Türkiye işçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası (Ahmed Akif, Edhem Nejat, Dr. Şefik Hüsnü, 1919); Osmanlı İlâ-yı Vatan Cemiyeti (Yahya Adnan Paşa, Raufi Efendi, 1919); Milli Türk Fırkası (Ahmed Ferid [Tek], şair Mehmed Emin, Akçuraoğlu Yusuf, 1919); Trabzon ve Havalisi Adem-i Merkeziyet Cemiyeti (Şatırzade Hasan Hicabi, 1919); Vilson Prensipleri Cemiyeti (Halide Edip [Adıvar], Refik Halid [Karay], Ali Kemal, Ahmed Emin [Yalman], Yunus Nadi, 1919); Hürriyet ve İtilaf Fırkası (Müşir Nuri Paşa, Müşir Zeki Paşa, Rıza Tevfik, 1919); Nigehban Cemiyet-i Askeriyesi (Tayyar Paşa, 1919); Osmanlı Mesai Fırkası (H. Memduh, 1919); Osmanlı Çiftçiler Derneği (Hamdullah Emin Paşa, Esad Paşa); Mağdurin-i Siyasiye Teavün Cemiyeti (Rüştü Bey, Cemal Bey, 1919); Teali-i İslam Cemiyeti (İskilipli Mehmed Atıf, Konyalı Abdullah Atıf, 1919); Türkiye Sosyalist Fırkası (Hüseyin Hilmi, Mustafa Fazıl, 1919); İstanbul Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti (Ali Haydar, Yakup Kadri, 1919); Amele Fırkası (Amiralzade Cemal Hüsnü, 1919); Mim Mim Grupları (1920); Türkiye Zürra Fırkası (Cevat Rüştü, 1920); Tarik-i Salâh Cemiyeti (Mehmed Tevfik Baba, Yahya Adnan Paşa, 1921); Müstakil Sosyalist Fırkası (1922); Serbest Cumhuriyet Fırkası (Ali Fethi Bey, Ağaoğlu Ahmet Bey, 1930); Milli Kalkınma Partisi (Nuri Demi-rağ, Cevat Rifat Atilhan, 1945); Sosyal Adalet Partisi (1946); Liberal Demokrat Partisi (1946); Türk Sosyal Demokrat Partisi (1946); Türkiye Sosyalist Partisi (Esat Adil Müstecaplıoğlu, Asım Bezircioğlu, 1946); Türkiye Sosyalist İşçi Partisi (1946); Türkiye işçi ve Çiftçi Partisi (1946); Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi (Şefik Hüsnü Değmer, Müntakim Ölçmen, 1946); Yalnız Vatan İçin Partisi (1946); Ergenekon Köylü ve İşçi Partisi (1946); İslam Koruma Partisi (1946); İdealist Partisi (1947); Türk Muhafazakâr Partisi (Cevat Rifat Atilhan, 1947); Türkiye Yükselme Partisi (1948); Müstakil Türk Sosyalist Partisi (Arif Oruç, 1948); Toprak, Emlak ve Serbest Teşebbüs Partisi (Süreyya IlmenH, 1949); Müstakiller Birliği (ismail Hami Daniş-mend, Emir Erkilet, 1950); Çalışma Partisi (1950); Demokrat işçi Partisi (Dr. Orhan Arsal, ibrahim Güzelce, 1950); Bağımsızlar Siyasi Derneği (1951); Türkiye Köylü Par-
SİYAVUŞ PAŞA KÖŞKÜ
20
21
SİYAVUŞ PAŞA TÜRBESİ
tisi (Ethem Menemencioğlu, Tahsin De-miray, 1952); Vatan Partisi (Hikmet Kıvılcımlı, 1954; Emine Kıvılcımlı, 1975); Sosyalist Parti (Alaattin Tiritoğlu, Atıf Akgüç, 1960); Türkiye İşçi Partisi (1961, M. Ali Ay-bar, Sadun Aren, Behice Boran; Behice Boran, Nihat Sargın, 1975); Türkiye Sosyalist İşçi Partisi (Ahmet Kaçmaz, Yalçın Yusufoğlu, 1974); Türkiye Emekçi Partisi (Mihri Belli, Şaban Ormanlar, 1975); Sosyalist Parti (Sosyalist Devrim Partisi) (M. Ali Aybar, Cenan Bıçakçı, 1975); Türkiye İşçi ve Köylü Partisi (Doğu Perinçek, Ferit İlse-ver, 1976).
İSTANBUL
SİYAVUŞ PAŞA KÖŞKÜ
Küçükçekmece yolu üzerinde bulunan menzil ve çiftlikler arasında Siyavuş Paşa Bahçesi içinde yer alan kagir köşk bugüne gelebilen nadir bir 16. yy yapısıdır. Siyavuş Paşa'ya ait bu bahçenin bugünkü Eyüp'ün güneybatısında, Çırpıcı ve Hazinedar dereleri arasındaki tepenin doğu yamaçları üzerinde, bir yandan kara surlarına, diğer yandan Bakırköy'e uzanan geniş bir alanı kaplayan Davud Paşa Sarayı'nın(-0 bahçesine bitişik olduğu anlaşılmaktadır. Kuruluş yılı kesin olarak tespit edilemeyen bahçenin banisi III. Murad döneminde (1574-1595) üç kez sadrazam olan Siyavuş Paşa idi. Bahçede geniş bir havuz ortasında Mimar Sinan(-0 yapısı olduğu tahmin edilen köşkün yanısıra ahırlar, mutfak, hamam, müstahdem odaları ve su mahzenleri olduğu ileri sürülmektedir.
Köşk büyük bir dikdörtgen havuzun ortasına inşa edilmişti. Bu niteliğiyle Siyavuş Paşa Köşkü, Topkapı Sarayı'nda-ki(->) Sinan yapısı III. Murad Köşkü'nü akla getirmektedir. Havuz bir korkuluk ile çevrili set duvarı ile kuşatılmıştı ve etrafında ağaç dizileri bulunuyordu. Bu geniş duvarın bir köşesinde dört konsol taşı üzerine oturarak set duvarından dışarı taşan bir kameriye bulunuyordu. Havuzu ortalayarak yerleştirilmiş olan köşk, geniş ayaklar üzerine oturtulmuş ve bir köprü ile set duvarına bağlanmıştı.
Siyavuş Paşa Köşkü, geniş bir divanhane, yanında küçük bir oda ve abdest-
Siyavuş Paşa Köskü'nün planı. Eldem, Köşkler ve Kasırlar
Siyavuş Paşa Köşkü
Ali Hikmet Varlık
hane ile bu servis mekânlarının üzerine gelen bir asma kattan oluşuyordu. S. H. Eldem köşkün örtü ve kubbe kısmının özgün olmadığım iddia ederek ve klasik Osmanlı mimarisinde iç hacimlerin dışa vurulmuş olması tezinden hareketle köşkün restitüsyonunu yapmıştır.
Siyavuş Paşa görevden azlolunduktan sonra son günlerini burada geçirmişti. Bahçe ve köşk, daha sonraları padişahların ve elçilerin kabul törenlerine de sahne olmuştu. Örneğin IV. Mehmed (hd 1648-1687) 1676'da Edirne'den İstanbul'a döndüğünde devlet erkânı tarafından burada karşılanmış ve 1691'de İstanbul'a gelen Tatar elçisine bahçe ve köşk tahsis edilmişti. 17. ve 18. yy'lar boyunca miriye geçmiş olduğunu gördüğümüz bahçe ve köşk, Abdülme-cid zamanında (1839-1861) Barutçubaşı Levon Efendi ailesine armağan edilmiş ve I. Dünya Savaşı sonrası barutçubaşının kâtibi tarafından Milli Emlak Müdürlüğü'ne intikal etmişti.
Bibi. Eldem, Türk Evi, II, 172-173; Erdoğan, Bahçeler, 160-161.
TÜLAY ARTAN
Dostları ilə paylaş: |