I d I n I a V a V x h o n I n < I j V a h I x V l a I o I l n V v h fi X l Q



Yüklə 7,77 Mb.
səhifə60/139
tarix27.12.2018
ölçüsü7,77 Mb.
#87837
1   ...   56   57   58   59   60   61   62   63   ...   139

EYÜP

246

247

EYÜP

Eski bir kartpostalda Haliç'ten Eyüp'ün görünümü-. Sıdkı Anadol koleksiyonu

genellikle karakteristik eski dar sokaklardan oluşur.

Semtin kuruluşu İstanbul'un fethine kadar inmektedir. II. Mehmed'in (Fatih), fetihten hemen sonra, İslam dünyasının saygın kişisi sahabeden Halid bin Zeyd Ebu Eyyub el-Ensarî'mn mezarı olduğu rivayet edilen yerde onun türbesini yaptırması ve akabinde 8ö3/l459'da bu türbenin yanına şehrin ilk selatin camiini inşa ettirmesi; dünya tarihinde ortaçağ ile yeniçağ arasında bir geçiş olarak kabul edilen, İstanbul'un Hıristiyan dünyasından İslam dünyasına geçmesinin politik olduğu kadar dini ve sembolik bir anlam taşıdığım da göstermekte ve simgesini bu yapıtlarda bulmaktadır. Yine aynı yıllarda bu yapılara eklenen medrese, aşhane, medrese içinde kurulan kütüphane, imaret ve çifte hamam ile bu noktada teşkil edilen

Günümüzde Eyüp'ün bir görünümü.

Nazmı Timıtroğlu, 1993

ve yine Fatih tarafından kurulan vakıf yoluyla yaşatılan sur dışının bu ilk Türk İslam külliyesi etrafında Eyüp yerleşmesi gelişmeye başlamıştır. Bugün bu yapılardan cami, türbe ve hamam günümüze u-laşan ve hâlâ işlevini sürdüren yapılardır (bak. Eyüb Sultan Külliyesi).

Halid bin Zeyd Ebu Eyyub el-Ensarî' nin türbesinin çevresinde kurulan semt, adını buradan almıştır.

Tarih Boyunca Fiziksel Değişme: İstanbul'un ilk yerleşmesinin, etrafı verimli topraklarla çevrili, bol balık avı sağlayan ve denizcilere geniş ve emin bir sığınak olan Halic'in Eyüp'ün sınırları içinde kalan yukarı ucu olduğuna dair, eski tarihçiler tarafından nakledilen hikâyeler vardır (bak. Bizas). Efsaneye göre Haliç, eski adı olan "Hrisokeras"ı îo'nun kızı Keroessa'dan almaktadır.

1949'da Eyüp Silahtarağa'da Roma dönemine ait bir yapının temelleri, bir nim-faion veya bir sunak ve mermer heykel kalıntıları ile Alibeyköy'de define avcıları tarafından bulunan bazı mahzenler, mezar odası, MÖ 2. yy'a ait mezar steli, Eyüp'te Halic'in yukarı ucundaki yerleşmelere ait izler sayılabilir.

Bizans döneminde sur dışında bugünkü Eyüp semtinin bulunduğu alan, Halic'in diğer sahilleri gibi zengin ve yoğun bir bitki örtüsü ile kaplı olması ve civarındaki ormanlarda av hayvanlarının bol bulunması nedeniyle, imparatorlar tarafından av sahası ve sayfiye yeri olarak kullanılmıştır. Ayrıca burada birçok manastır inşa edilmiştir.

Bu manastırlardan bugünkü Eyüp yerleşmelerinin olduğu ve arazinin dik bir yamaç halinde suya indiği yerde II. Teo-dosios zamanında (408-450) Aziz Kosmos ve Damianos'un ismine izafeten kurulan manastırdan dolayı buraya "Kosmidion" (yeşil) denildiği rivayet edilmektedir. Halic'e nazır dik bir yamaç üzerinde bir kale gibi yükselen bu kilise, meşhur bir zi-yaretgâh idi. Ayrıca bu manastırın yanında yarışların, siyasi gösterilerin yapıldığı, tahta parmaklıkla çevrili olduğu için "Ski-lokeskos" denilen bir hipodrom ile süslü kemerli bir divanhane vardı.

I. Leon (hd 457-474) tarafından bugünkü Otakçılar Camii civarında küçük ancak zarif ve muhteşem bir saray olan "Ma-mas (Ayios) Sarayı" adı verilen bir saray ile yakınında dünya işleri ile alakasını kesmiş saray kadınlarının oturduğu bir manastır inşa edilmiştir.

Burada yer alan manastırların içinde Leon Makelos Manastırı, farklı statüsü o-lan bir manastırdır. Bu manastırın küçük kilisesinin papazı, harbe gidecek imparatorlara, kumandanlara ve asilzadelere, hareketlerinden evvel özel bir merasimle kılıç kuşatmak gibi büyük bir imtiyaza sahipti. Söz konusu manastır, Bulgar muhasarası sırasında tahrip edilmiştir.



Eyüp SIT Alanı

istanbul Ansiklopedisi

Bunların dışında Aya Anargiras, surun Blahernai Kapısı yanında Aya Fotini, bugün Feshane'nin olduğu mahalde İmparator I. İustinianos'un (hd 527-565) eşi İm-paratoriçe Teodora için yaptırdığı Ayios Panteleymon veya Teodora'nın kilise ve şatosu bulunmakta, bu kilisenin az ötesinde, Defterdar mevkii civarında bir köprü yer almaktaydı (bak. Defterdar).

Prokopios, Yapılarve Gizli Tarih isimli eserlerinde îustinanos'un ayrıca burada sahilde Priskos ve Nikolaos adına, temelleri su içine atılmış bir kilise daha yaptırmış olduğunu yazmaktadır. 6. yy'dan beri Bizans'ın kutsal bir ziyaret yeri olan Meryem Kilisesi ve Ayazması, 1434'te yanmıştır; yerine yapılan kilise Ortodokslarca hâlâ saygı görmektedir.

III. Haliç Köprüsü'nün ayaklarının yapımı sırasında 1972'de Ayvansaray'da surların dışında, toprak içinde bulunan çok ince ve değişik bir işçiliğe sahip, üzerlerinde hayvan kabartmaları olan 6. yy'a ait

2 sütun başlığı, muhtemelen İustinianos' un bu yapılarından birinin kalıntıları olmalıdır.

Bu dönemde Hz Halid'in türbesinin civarı servi ağaçlan ile kaplı olup Bizanslılar buraya "avcı" manasına gelen "Kini-gos" derlerdi. Burada ayrıca aynı ismi taşıyan, imparatorlara mahsus bir av köşkü bulunuyordu.

Bostan İskelesi civarında Bahariye kıyısında küçük bir liman ile devlet gemilerini yapmaya mahsus bir de tersane vardı. Alibeyköy ve Kâğıthane derelerinin getirdiği çamur ile dolan limanı, VI. îoannes Kantakuzenos (hd 1347-1354) hayli para sarf ederek temizletmiştir.

Fetihten önce İstanbul birçok defa saldırıya uğramış ve her defasında şehrin dışı yağmalanmış, o arada Eyüp'teki saray, manastır, kilise ve diğer yapılar tahrip e-dilmiştir. II. Mehmed (Fatih) 1453'te İstanbul'u kuşattığında Eyüp ve çevresindeki mabet ve yapılar birer taş yığını halindey-

di. Bu taşların bir kısmı Eyüb Sultan Türbesi ve Camii'nin inşaatında kullanılmıştır.

Fethin akabinde, bir imparatorluk merkezi olarak hazırlanan İstanbul'da, devlet eliyle güdümlü bir imar ve iskân politikası sürdürülmüş ve bu arada Eyüp'e de Bursalılar yerleştirilmiştir.

Süratle iskâna açılan Eyüp'ün eski yerleşme dokusu, Fatih dönemi sonlarında burada oluşan 8 mahalle ile şekillenmiştir. Bu mahalleler, Cami-i Kebir, Kasını Çavuş, Uluca Baba, Abdulvedut, Sofular, Otağcıbaşı, Fethi Çelebi, Mehmed Bey mahalleleridir. Fatih dönemi sonlarında, aralarında boşluklar da olsa, surlardan Piyer Loti Tepesi'ne kadar uzanan ve gerilerde Edirnekapı hizasına kadar çıkan yerleşme dokusu, bugünkü Eyüp yerleşme alanının yansına yakın olan en önemli kısmını kapsamaktaydı. Bundan sonra doku uzun süre fazla yayılmamıştır. Bu dönemde nüfus yaklaşık 4.000 olarak tahmin e-dilebilir.

EYÜP

248

249

EYÜP

16. yy'da Haliç sahilleri ve Eyüp büyük bir gelişme göstermiştir. Ancak, Eyüp' ün yerleşme dokusu, bir önceki döneme göre fazla yayımlamakla birlikte mevcut doku içinde önemli imar hareketleri olmuştur. Özellikle I. Süleyman (Kanuni) döneminde, Eyüp'e cami, mescit, medrese, sıbyan mektebi, çeşme, sebil, hamam, imaret, türbe gibi dini, kültürel, sosyal, ticari fonksiyonlar taşıyan birçok yapı, tekke kompleksleri inşa edilmiş; sahiller Bahariye kıyıları boyunca saray ve yalılar ile dolmaya başlamıştır. Namazgah, mesire alanları gibi açık kullanım alanları oluşmuştur. Mimari yapı, malzeme ve süslemelerde yansıyan üslubu ile Osmanlı klasik döneminin en güzel örneklerinin sergilendiği bu yapılar, burada gelişen kültürel ve sosyal ortamın da bir göstergesi olmuştur.

Tarihçiler II. Bayezid'in saltanatının (1481-1512) ortalarında nüfusun 200.000'e yaklaştığım ve bu nüfusun yaklaşık yüzde 10'unun Haliç kıyılan ve özellikle Eyüp ve Balat'a yerleşmiş olduğunu ifade etmektedir. I. Süleyman (Kanuni) döneminin sonlarında nüfus 500.000'e yaklaşmış ve bunun yüzde 30-40 oranında bir kısmı sur

Eyüp'ün günümüzle iç içe geçmiş tarihsel dokusunu yansıtan bir fotoğraf (üstte) ve koruma altına alınmış evlerin bulunduğu bir sokak.



Araş Neftçi, 1989 (üst), Nazım Timuroğlu, 1993 (sol)

dışında yerleşmiştir. En yoğun sur dışı yerleşmesinin ise Galata dışında Eyüp ve Kasımpaşa olduğu tahmin edilmektedir.

Batı'dan etkilenme dönemi sayılan 17. ve 18. yy'larda yerleşme dokusu fazla ge-nişlememekle birlikte mevcut doku içinde önemli yapıların inşa edildiği görülmektedir. Lale Devri'ni de kapsayan bu dönem, İstanbul genelinde olduğu üzere Eyüp için de çeşme, sebil gibi su yapıları açısından zengin bir dönem olmuştur ve bu yüzyılın karakteristik yapılarından olan çeşmelerin önemli bir kısmı Eyüp' te inşa edilmiştir. Türk baroğunun son derece güzel örneklerinden olan Şah Sultan Külliyesi ile Mihrişah Sultan Külliyesi' nin ve Kalenderhane Tekkesi'nin sebil ve çeşme yapıları, dönemin Eyüp'teki seçkin örneklerindendir.

Osmanlı klasik dönem üslubunun mimari yapı ve süslemelerde yavaş yavaş terk edildiği, Batı üslubunun karakteristik biçimlerinin yansımaya başladığı, üslup farklılaşmasının ortaya çıktığı bu dönemde Şeyh Murad Tekkesi gibi çok güzel tekke yapıları inşa edilmiştir.

19. yy-1950 arası dönem, II. Mahmud (hd 1808-1839) ile başlayan geleneksel ya-

pıda köklü değişiklikler meydana getiren bir dönemdir. Batılı anlamda kurumsal yapıda getirilen değişiklikler, sanayileşmede atılan ilk adımlarla birlikte yeni teknolojinin ithali ve yine sanayileşmenin getirdiği göç, beraberinde gelen nüfus patlaması, şehirleşme ve şehirlerin planlanabileceği anlayışının yerleşmesi ile birlikte yapılan çalışmalar, sosyal yapıda, kültürel yapıda ve kentin fiziksel dokusunda büyük değişimler dönemini başlatmıştır.

II. Mahmud döneminden itibaren, hanedan ve devlet ricalinin ilgisi Haliç'ten Boğaz'a kaymıştır. Batı etkisinde geleneksel yapının yavaş yavaş terk edildiği bu ortamda Eyüp Bahariye sahillerindeki bakımsız kalan sultan saraylarının ve yalıların padişah eli ile yıktırılarak yerine iplikhanenin ve bazı imalat faaliyetlerinin getirilmesi ile Haliç sahillerinde başlayan sanayi, akabinde Defterdar'daki Hatice Sultan Sarayı'nın bir bölümünde fes imalatına başlanması ve giderek bu imalathanenin burada bir dokuma fabrikasına dönüşmesi ile gelişmiştir.

Cumhuriyet'in hemen öncesinde Ali-beyköy ve Kâğıthane derelerinin ağzında kurulan, Türkiye'nin ve istanbul'un ilk e-lektrik santralı olan Silahtarağa Elektrik Santralı da Haliç'te sanayiyi teşvik eden bir unsur olmuş, zamanla sahilsaraylar ve yalılar yerlerini teker teker sanayi kuruluşlarına bırakmıştır.

Bu dönemde Yeniçeri Oeağı'mn kaldırılması ve ordunun Batılı anlamda yeniden teşkilatlanması ile, şehrin çevresinde, yeni yerleşme alanlarının siluetine hâkim noktalarda yapılmaya bağlanan kışla yapılarından biri de Eyüp'te Rami tepelerinde 1828-1829'larda inşa edilen Rami Kış-lası'dır.

Rami Kışlası'nın kurulmasından sonra II. Abdülhamid döneminde (1876-1909) devlet erkânının bu civara yerleştirilmesi ile Rami tepelerinde başlayan iskân, 1877-1878'de Bulgaristan'dan gelen Türklerin bu sırtlarda yerleştirilmesi, 1940 ve 1950' lerde Bulgaristan ve Yugoslavya'dan gelen yeni göçmen kafilelerinin yine burada yerleştirilmeleri ile gelişmiştir.

Cumhuriyetten sonra Fransız şehircilik uzmanı H. Prost tarafından 1936-1937' de hazırlanan 1939'da uygulamaya konulan planda Halic'in sanayi aksına dönüştürülmesi öngörülmüş, Haliç kıyılarına planlı olarak getirilen sanayi, yan sanayi olarak gelişen ve kontrol edilmeyen küçük sanayinin yayılmasını da beraberinde getirmiştir. Ancak 1930'lu yıllara kadar Eyüp sahillerinde bazı yalıların hâlâ varlıklarını koruduğu bilinmektedir.

1934'te yeniden çizilen mahalle sınırlarına göre Eyüp yerleşme alam 12 mahalle birimine ayrılmıştır. Bu mahalleler, Ab-dulvedut, Gezeri Kasım, Eyüp Sultan, Eyüp Gümüşsüyü, islam Bey, Fethi Çelebi, Düğmeciler, Nişanca Mustafa Paşa, Üç Şehitler, Rami Cuma, Topçular, Rami Yenimahalle'dir.

1950'den sonra, istanbul hızlı bir sanayileşme sürecine girmiş; sonuçta Eyüp'ün eski dokusu içindeki boş alanlar, bostan-

Eyüp'ün mezarlıktan genel görünümü. Araş Neftçi, 1989

lar, metruk kalan eski tekke arazileri, tarihi mezarlık alanları işgal edilerek kaçak yapılanmalar ile dolmaya başlamıştır. 1956' dan itibaren istanbul bütününde uygulanan geniş imar operasyonuna Eyüp de sahne olmuş Rami Kışla Caddesi kuvvetli bir bağlantı yolu haline getirilmiş ve Yeni Yol olarak adlandırılan bulvarın açılması ile tarihi merkeze bağlanmış, Cami-i Kebir Caddesi üzerindeki dükkânlar yıkılmıştır. Cami meydanındaki oyuncakçılar adası bu operasyonlar esnasında ortadan kaldırılmış olmalıdır. İstanbul'daki yıkımlardan taşınan mezarlar ile Kızıl Mescit karşısında devşirme bir mezarlık kurulmuş, bu arada II. Mehmed'in (Fatih) baş-mimarı Mimar Ayaz'ın mezarı da buraya nakledilmiştir. Menderes dönemi demlen bu dönemde yarım kalan işleri tamamlatmak üzere daha sonra İstanbul Belediyesi tarafından, Piccinato'ya hazırlatılan 1/10.000 ölçekli "Geçit Devri Nâzım Pla-nı"nda yer alan III. Haliç Köprüsü ve çevre yolu bağlantısı, bu dönemde 1973'te gerçekleştirilmiştir.

Bu dönemin ilk 10 senesinde sahiller sanayi yapılanması ile tamamen dolmuştur. Eski kent dokusu içinde henüz spekülatif amaçlı büyük müdahaleler yapılmamıştır. Rami Kışla Caddesi boyunca iki taraflı başlayan sanayi yapılanmaları, mezarlık ve boş alanların içine doğru sarkmaya başlamıştır. Sırtlardaki boş alanlara mevzi planlar ile seyrek de olsa yapılanmalar getirilmiştir. Ancak Eyüp içinde bostanlar ve boş alanlar mevcut olmasına rağmen, eski yerleşme dokusunun dışındaki Bahariye sırtlarından Alibeyköy'e doğru uzanan boş alanlar kaçak yapılar ile tamamen dolmuştur.

Bu dönemin ikinci 10 senesinde eski kent dokusu içindeki boş alanların mevzi imar planlan ile yüksek katlı bloklara dönüştüğü izlenmektedir. Ahşap evlerin yoğun olduğu mahallelerde ise bu yapılar yıkılıp imar çizgisi geri çekilerek yolun genişletilmesi ile, yüksek yapılanmalara imkân veren uygulamalara gidilmiştir.

3030 sayılı yasanın yürürlüğe girmesi ile yerel yönetimlerin yeniden organize edilerek imar yetkilerinin artırıldığı 1983 sonrası dönemin en önemli icraatı, Haliç kıyılarının sanayiden arındırılarak yeniden düzenlenmesidir. Yerel yönetimlerin dinamik yapısı içinde sahildeki sanayi tesisleri süratle ortadan kaldırılarak yerlerine kamuya açık park alanları kurulmuştur. Halic'e paralel geçen mevcut kıyı yolu genişletilerek yeniden düzenlenmiş, Bostan İskelesi'nde deniz üzerinden geçirilen kazıklı yol ile süreklilik sağlanmıştır. Ancak kıyı yıkımları esnasında kıyıdaki eski sokaklar ve yapılar da ortadan kaldırılmıştır. Dolayısıyla bu dönem, Eyüp'ün çehresini gerek geleneksel yerleşme alanı, gerek yeni gelişme alanı içinde hayli değiştiren bazı uygulamalar getiren bir dönem olmuştur.



Sosyal-Kültürel Değişme: Fetihle birlikte kurulan Eyüp, süreç içinde giderek gelişmiş, sultanların devlet ricalinin, ulema sınıfından kişilerin, sanat ve düşünce a-damlarının yaşadıkları, mimarlık ve kültür tarihinde önemli eserler bıraktıkları zengin bir semt haline gelmiştir.

Fatih'in Eyüp'e verdiği önem ve bu semti seçkin bir zümrenin oturduğu semt haline getirmek istemesi, hocası Akşemsed-din'e burada oturmasını önermesi ile de anlaşılmaktadır.

, .

Daha sonraki Osmanlı sultanları da semte özel bir önem vermişlerdir.



ilk İslam yerleşmesi olmasına rağmen, Eyüp'te gayrimüslimler de Müslümanlarla yüzyıllarca birlikte yaşamışlardır. Fatih' in istanbul'u iskân ederken Anadolu'dan getirdiği ve suriçinde yerleştirdiği Hıristiyan Ermenilerden bir kısmı, daha sonra Eyüp'e yerleşmiştir.

Eyüp'ün bir diğer özelliği tekkeler açısından zengin bir semt olmasıdır. Bunda bu yörenin sur dışında olmasının da etkisi vardır. Yavedut Tekkesi(->) ve Karyağdı Tekkesi(->) kuruluşları fethe kadar inen ve fethe katılmış kişiler tarafından kurulan tekkelerdir. Tekkeler, çevrelerinde yerleşmelerin oluştuğu çekirdekler teşkil etmişler; insanın gelişimine yönelik eğitim yanında hat, ebru, musiki, minyatür gibi geleneksel sanatlar, din ve düşünce alanlarında da eğitim vermişler; buralarda yetişen kişilerin Eyüp'ün sosyal ve kültürel yaşamına büyük kalkılan olmuştur.

Eyüp'teki sosyal ve kültürel yaşantının zengin olmasında Osmanlı sultanlarının, hanedanın, devlet ricali ve varlıklı kişilerin ziyaretin ötesinde burada ikameti tercih etmeleri de etkin olmuştur. Eyüp, Osmanlılar döneminde Osmanlı sultanlarının cüluslarından sonra kılıç kuşanma törenlerine sahne olması ile de ayrıcalığı o-lan bir semttir. Osmanlı sultanlarının Eyüb Sultan'ın manevi varlığında Hz Muham-med'e duydukları saygı, devletin başına geçtiklerinde tahta çıktıktan sonra, Topka-pı Sarayı'nda emanat-ı mukaddese arasında saklanan Peygamber'e veya sahabelere ait kılıçlardan birini Eyüb Sultan'ın türbesinde "taklid-i seyf' denilen merasimle kuşanmaları ile ifade edilmiştir. Padişah-

EYÜP

250


251

EYÜP İLÇESİ

Faaliyet Kollan

Erkek

Kadın

Toplam

Tarım dışı üretim faaliyetlerinde çalışanlar ve ulaşım makineleri kullananlar

36.443

5.483

41.926

Satış ve ticaret personeli

6.986

598

7.584

Hizmet işlerinde çalışanlar

6.131

904

7.035

İdari personel ve benzeri çalışanlar

3.213

2.265

5.478

İlmi ve teknik elemanlar, serbest meslek sahipleri ve bunlarla ilgili diğer meslekler

3.025

1.179

4.204

Müteşebbisler, direktörler ve üst kademe yöneticileri

1.008

74

1.082

Tarım, hayvancılık, ormancılık, balıkçılık ve avcılık işlerinde çalışanlar

738

102

840

İşsiz olup iş arayanlar ve bilinmeyenler

3.947

489

4.436

Tablo H Eyüp Üçesi'nde Çalışanların Faaliyet Kollarına Göre Dağılımı

Kaynak: 1990 Genel Nüfus Sayımı, "Nüfusun JSosyal ve Ekonomik Nitelikleri, İli 34-lstanbul", DiE, Ankara, Temmuz 1993

lar Eyüp'teki taklid-i seyf merasimine cüluslarından sonra kara veya deniz yolu ile giderler ya gittikleri yoldan veya değişik yoldan dönerlerdi. Denizyolu ile geldiklerinde Bostan tskelesi'nden karaya çıkarlardı.

Eyüp aynı zamanda, Haliç kıyısı ve gerisindeki zengin doğal bitki örtüsü, serin ve tatlı suları, lezzetli balık ve yabani ördek avlanan adaları ve istanbul'un derinliklerine doğru son derece güzel geniş panoramik manzara, veren coğrafi konumu ile sultanlar kadar İstanbul halkının da günübirlik dinlenmek üzere gelmeyi tercih ettiği önemli mesire yerleri olan bir semt idi. Evliya Çelebi Eyüp'te 10 ayrı mesire alanından bahsetmektedir. Bunlar Eyüp, Ağa Eskisi, Harp Meydanı, Kalamış, Deniz Hamamı, Can Kuyusu, Idris Köşkü, Kırk Serviler, Birdir-Ağa Kırlığı, Bülbül Deresi mesireleridir.

Eyüp'ün bir özelliği de çiçek yetiştirilmesidir. R. E. Koçu, Eyüp'te Gümüşsüyü' nün bulunduğu vadi etrafındaki tepelerin tarlalar halinde çiçek bahçeleri olduğunu, buralarda gül, sümbül, lale, zerrin, fulya yetiştirildiğini, cuma günleri Eyüp'ün Oyuncakçılar Çarşısı'nda büyük bir çiçek pazarı kurulduğunu, bu çiçek bahçelerinin tümünün Fulya Tarlası olarak anılan bir mesire yeri olduğunu nakletmekte; 20. yy'in başlarında rağbet gören bu yerin 1960'larda gecekondularla dolduğunu anlatmaktadır.

Eyüp, kahvehaneler açısından da zengin bir semttir. 1814-1815 tarihli Bostan-cıbaşı Defterleri'nde kıyıda Ayvansaray iskelesi ile Defterdar iskelesi ve Defterdar iskelesi ile Eyüp iskelesi arasında birer kahvehane yer alırken, Eyüp iskelesi ile Bahariye Kasrı arasında 7 kahvehane sıralanmaktadır. Melling'in gravüründe yer alan yalı biçimindeki Bostan İskelesi Kahvesi buranın en büyük kahvehanesiy-di. Türk musikisinin büyük ustalarından Eyüplü Zekâi Dede, Türk musikisinin diğer ustaları ile bu kahvehanede buluşup meşk âlemleri yaparlardı. 1984-1985'teki kıyı yıkımları ile ortadan kaldırılmadan önce kahvehanenin son kalan kısımlarında yanındaki imaretin koyunları barındırılıyordu. Bunun dışında Eyüp iskelesi yakınında deniz kıyısında yer alan eski bir istanbul kahvehanesi de bu yıkımlarda ortadan kalkmıştır.

istanbul'un en ünlü tulumbacı kahvehanelerinden biri de Eyüp Defterdar'da Kâhya ismail'in kahvehanesi idi. Ramazanlarda en önde gelen çalgılı kahvelerden biri olan bu kahvehane Meşrutiyet'in ilanından sonra kayıkçı kahvesi olmuştur. Daha sonra burası da yıkılarak yerine beton bir bina ve altına bir kahve yapılmıştır. Eyüp'ün en meşhur kahvehanesi ise daha önce bahsettiğimiz Piyer Loti Kah-vesi'dir. Bugün hâlâ ayakta olan bu kahve Eyüp'ü ziyarete gelen yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeridir.

Eyüp, kütüphaneler açısından da kurulduğundan bugüne zengin bir semt olmuştur. II. Mehmed (Fatih), Eyüp'e ilk kütüphaneyi kazandırmıştır. Eyüb Sultan Kül-

liyesi'nin medresesi içindeki bu kütüphaneye Fatih 1.000 kadar kitap vakfetmiştir. Bu kütüphaneye daha sonra bazı devlet ve din adamları da kitap bağışı yapmıştır.

Eyüp'te kütüphane yaptırma ve kitap vakfetme geleneği uzun süre devam etmiştir. Eyüp'ün en önemli ve günümüze ulaşan tek kütüphanesi 1839'da Bostan iskelesi Sokağı üzerinde yer alan, Mehmed Hüsrev Paşa tarafından kurulan kütüphanedir (bak. Hüsrev Paşa Kütüphanesi).

Eyüp, el sanatları açısından da gelişmiştir. Eyüp'te Bizans döneminde Haliç'ten elde edilen çamurla tuğla ve kiremit imalatı yapıldığı bilinmektedir. Halic'in bu çamuru Osmanlılar döneminde tuğla ve çömlek imalatında kullanılmıştır. Çömlekçiliğin el sanatı olarak geliştiği ve bir ihtisas kolu olduğu, Evliya Çelebi Seyahatnamesinde de bahsi geçtiği gibi Çömlekçiler Mahallesi adlı bir mahallenin kurulmasından da anlaşılmaktadır. Halic'in makbul balçığı Eyüp'te oyuncakçılığı da teşvik etmiştir (bak. Eyüp oyuncakçılığı).

Eyüp Bizans döneminde şehrin süt ihtiyacının sağlandığı bir yerdi. Osmanlı döneminde bu yöre civarındaki mandıralardan temin edilen halis sütle üretilen kaymak Eyüp'e ayrı bir şöhret kazandırmıştır.

Eyüp'teki kaymakçı dükkânlarının II. Selim döneminde, 1567'de uygunsuz bir biçimde kullanıldığının padişaha bildirilmesi üzerine haslar kadısına bir hüküm çıkarılmış, bu hüküm üzerine eğlence yerleri kapatılmış, bir süre sonra yeniden şikâyetler başlamış, 1573'te bu hususta padişah fermanı çıkarılmıştır.

Eyüp'ün kebapçıları ve kebapçı dükkânları da meşhurdu. 1935-1950 arasında Eyüp'te yalnızca 2 kebapçı kalmıştı, 1950-1956 arasında kalan l dükkân da 1956 istimlaki sonunda ortadan kalkmıştır.

Eyüp'ün, bugün de halk arasında şöhretini sürdüren halka fırını da ünlüydü. Yeniçeriliğin son zamanlarında "Yeni Fırın" diye anılan bu fırının 1750-1800 arasında bir tarihte yapıldığı söylenebilir.

Eyüp, sosyal ve kültürel açıdan geliştiği nispette sanatta da gelişmiş ve Türk musikisinin ünlü ustalarını, edebiyatçıları, tiyatro ve gösteri dünyasının değerli şahsiyetlerini yetiştirmiş, kültür ve sanat yaşamına önemli katkıları olan bir semt olmuştur.

Eyüp geçmişinde, büyük yangınlar geçirmiştir. Bunda geleneksel ahşap konut mimarisinin rolü olduğu kadar coğrafi konumunun da etkisi büyüktür, istanbul'un hâkim kuzey rüzgârları Halic'in güney kıyısında yer alan Eyüp'te kıyıda başlayan bir yangının kolayca yamaçlara yayılmasına neden olabilmektedir. Eyüp'ün 1690, 1708, 1886, 1895 ve 1912'de büyük yangınlar geçirdiği bilinmektedir.

Geçirdiği değişimlere rağmen, Eyüp'te geçmişte sosyal yaşamın bir parçası olan ve istanbul genelinde önemli bir yer tutan bazı geleneksel davranışlar hâlâ oldukça etkin bir biçimde sürdürülmektedir. Bunun en önemli kanıtı Eyüb Sultan Türbe ve Camii'nde ibadet ve ziyaret olgusunun

bütün canlılığı ile devam etmesidir (bak. Eyüb Sultan ziyareti).

Bütün bunların yanında, hayatın son dönüm noktası ölümden sonra ebedi is-tirahatgâhını bu kutsal zata yakın bir yerde arayan istanbulluların cenazelerinin Eyüb Sultan Camii'nden kaldırılarak burada oluşmuş geniş mezarlık alanlarında gömülmeleri eski bir geleneğin devamıdır. Surların dışının, Bizans döneminde de şehrin nekropol (mezarlık) bölgesi olduğu unutulmamalıdır. Eyüp büyük bir islam nekropolü olma özelliğini bugüne kadar korumuştur. Türk hat, taş işlemeciliği sanatı, türbe mimarisi ve bezemelerinin en seçkin örneklerine, padişah, padişah eşleri, çocukları, devrin ileri gelenleri ve devlet ricalinin gömülü olduğu bu mezar ve kitabelerinde rastlanmaktadır. Ayrıca bugün Eyüp'te, iki ayrı Hıristiyan mezarlığı mevcuttur.

Eyüp'te geçmişten gelen ve hâlâ yaşayan, Eyüp'e özgü sosyal yaşamın önemli bir parçasını teşkil eden bir müessese de imarettir. III. Selim'in annesi Mihrişah Valide Sultan tarafından kurulan, kurulduğundan bu yana yaklaşık 200 senedir kesintisiz faaliyetini sürdürmekte olan, bugün Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne bağlı çalışan bu müessese günde 2.000 kişiye aş vermektedir.

Eyüp'ün tamamen yok olmayan ve bugüne dek yaşayan iki özelliği küçük bir alanda sürdürülmeye çalışan çiçekçilik ile halka fırınıdır.



Yüklə 7,77 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   56   57   58   59   60   61   62   63   ...   139




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin