GALATA MEVLEVÎHANESİ
364
365
GALATA MEVLEVÎHANESİ
vî ayini icra edilmiştir. Mevlevihane günümüzde Kültür Bakanlığım bağlı Divan Edebiyatı Müzesi olarak faaliyet göstermektedir.
Bibi. BOA. Cevdet Evkaf, no. 19129 (20 Zilhicce 1158); BOA, Cevdet Evkaf, no. 22739 (28 Cemaziyelahir 1239); BOA, Cevdet Evkaf, no. 887; BOA, Cevdet Evkaf, no. 14508 (2 Cemazi-yelevvel 1244); BOA, irade Dahiliye, no. 23883 (7 Rebiülevvel 1273); BOA, irade Meclis-i Vâ-lâ, no. 17013; BOA, irade Evkaf, no. 56/5 (9 Muharrem 1326); Tarih-i Naima, I, 357; Ta-rih-i Vâsıf, I, 217; Mür'i't-Tevarih, II/A, 85; Tarih-i Şânizade, I, 249; Tarih-i Cevdet, XII, 54-60; Ayvansarayî, Hadîka, II, 43-44; Evliya, Seyahatname, I, 442-444; Ali Nutkî, Defter-iDer-vişân, Süleymaniye Ktp, Abdurrahman Nafiz Paşa, no. 1194, vr. 15b; Sakıb, Nefise, I, 39; Vassaf, Sefîne, V, 161-105; Sehî Bey, Tezkire-i Sehî, ist., 1325, s. 72; Zâkir, Mecmua-i Tekâyâ, 43; Jean de Thevenot, Travels into the Levant, Londra, 1687, s. 253-254; Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, II, 26; Kumbaracılar, Sebiller, 51; C. Kerametli, Galata Mevlevihanesi. Divan Edebiyatı Müzesi, ist., 1977, s. 18-19; M. Erdoğan, "Mevlevi Kuruluşları Arasında istanbul Mevlevîhaneleri", GDAAJD, IV-V (1976), s. 15-46; Çetin, Tekkeler, 589; Âsitâne, 11; Osman Bey, Mecmua-i Cevâmi, II, 30-31, no. 57; Münib, Mecmua-i Tekaya, 4; Ihsaiyat II, l<);1301 İstatistik Cedveli, 56; John, P. Brown, The Daruishes ör Oriental Spirutualizm, Londra, 1927, s. 469; R. Lifches-Z. Çelik, "The Der-vish Tekkes of istanbul: A Survey in Progress", Essays in Islamic Art and Architecture, Malibu, 1981, s. 102; E. Yücel, "Galata Mevlevîhânesi", Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, 1/2 (1979), s. 75-78; t. Erünsal, Türk Kütüphaneleri Tarihi, II, Ankara, 1988, s. 127; E. Işın, "istanbul'un Mistik Tarihinde Mevlevîhâneler", İstanbul, S. 4 (Ocak 1993), s. 119-131.
EKREM IŞIN
Mimari
Galata Mevlevîhanesi'nin, iskender Paşa' ya ait av çiftliğinin içinde kurulduğu dönemde (15. yy sonlan) kırlarla ve korularla kaplı olan çevresi zaman içinde iskân edilerek mesire niteliğini bütünüyle yitirmiştir. Galata surları ile Mevlevihane arasında uzanan yamaçlar 16. ve 17. yy'lar-da Yazıcı (Müeyyedzade Mehmed Efendi) ve Şahkulu mescitlerinin mahalleleri ile dolmuş, daha sonra Osmanlı Devleti' nin ekonomik hayatında gitgide nüfuzlarım artıran Levanten zümre Galata surlarının dışına taşarak Pera (Beyoğlu) semtim oluşturmuş, geçen yüzyılda Pera'daki kagir Levanten mahalleleri mevlevîhane-nin çevresini kuşatmıştır. Sonuçta, tesis e-dildiği dönemin doğal çevresine olduğu kadar, temsil ettiği uygarlığa da oldukça yabancı bir doku içinde sıkışıp kalan Galata Mevlevîhânesi, konumundan ötürü istanbul'u ziyarete gelen ve sefarethaneler i-le otellerin bulunduğu Pera'da ikamet e-den yabancıların âdeta klasik uğraklarından biri olmuştur. Öyle ki, çeşitli Batı ülkelerinde basılmış olan seyahatnameler i-çinde Galata Mevlevîhanesi'nden söz etmeyen hemen yok gibidir.
17. yy'm başlarından itibaren birçok onarım ve yemleme geçiren, çeşidi ek bölümlerle donatılarak zaman içinde küçük bir külliye niteliğine bürünen Galata Mevlevîhânesi III. Selim'in 1791'de gerçekleştirdiği yenileme sonucunda anahatlarıyla bugünkü yerleşim düzenine kavuşmuş,
mevlevîhaneyi oluşturan binalar ise (avludaki 1649 tarihli Hasan Ağa Çeşmesi dışında) 19. yy'da son şekillerini almışlardır.
Mevlevîhanenin kuzey sınırını oluşturan Galip Dede Caddesi üzerinde cümle kapısı, bunun sağında Halet Efendi'nin yaptırdığı sebilküttab (sebil-çeşme-mu-vakkithane-kütüphane-mektep grubu), solunda ise, Halet Efendi'nin kendisi için inşa ettirdiği türbenin yerini işgal eden Kudretullah Efendi Türbesi ve bir dizi dükkân sıralanmaktadır. Cümle kapısını izleyen, üstü açık geçit, ortasında Sultan Di-vanî'nin diktiği rivayet olunan servinin yükseldiği, zemini taş döşeli avluya ulaştırır. Avlunun güneyinde semahaneyi, şeyh dairesini (selamlığı) ve dedegân hücrelerini barındıran ana bina, batısında sarnıç ile şadırvan, kuzeybatı köşesinde mutfak (matbah-ı şerif) binasının kalıntıları ile çamaşırhane, kuzeyinde, sırtını sebilküttaba dayayan Hasan Ağa Çeşmesi, doğusunda Şeyh İsmail Rusûhî Dede ve Şeyh Galib Dede efendilerin gömülü olduğu türbe, bunun kuzeybatı köşesine bitişik çilehane ile hazire yer almaktadır. Arsanın, avluya göre çukurda kalan güneybatı kesiminde de, günümüze intikal etmemiş olan ahşap harem dairesinin bulunduğu bilinmektedir. Harem ile ana binanın arasında, muhtemelen meydan-ı şerif mekânı ile bir grup dedegân hücresini barındıran ufak bir kanadın varlığı tespit edilmektedir.
Cümle Kapısı, Halet Efendi Sebilkütta-bı ve Türbesi: Cümle kapısı ile bunu iki yandan kuşatan ve aynı tarihte (1819) inşa edilmiş olan Halet Efendi Sebilkütta-bı ile Türbesi bir mimari bütün meydana getirmekte, Osmanlı ampir üslubunun en erken tarihli örneklerini oluşturmaktadır. Kagir olan bu yapıların cepheleri bütünüyle beyaz mermer kaplıdır. Cümle kapısının açıklığı, yanlardaki binalara oturan bir basık kemerle geçilmiş, kilit taşı çıkıntılı olan kemer her iki yüzde de birer kitabeyle taçlandırılmışım Kapının dış yüzündeki kitabe II. Mahmud'un 1250/1835' te mevlevîhaneyi yeniden inşa ettirmesi sırasında konmuş, ortasındaki beyzi madalyonun içine adı geçen hükümdarın tuğrası yerleştirilmiştir. Manzum kitabenin metni Mehmed Lebib Efendi'ye (ö. 1867), ta'lik hattı Yesarîzade Mustafa İzzet Efendi'ye (ö. 1876) aittir. Kapının, avluya bakan iç yüzünde ise, mevlevîhanenin III. Selim tarafından 1206/1791'de yenilendiğini belgeleyen, asıl yerinin 1819'dan önceki cümle kapısının dış yüzü olduğu anlaşılan kitabe bulunmaktadır. Bu kitabe de manzum ve ta'lik hatlı olup metni Şeyh Galib'indir.
Zemin katı sebil-çeşme ikilisi ile mu-vakkithaneye, üst katı ise kütüphane-mek-tep mekânına tahsis edilmiş olan sebilküttab Osmanlı mimarisi tarihinde kendi türünün son örneğidir. Yapının Galip Dede Caddesi'ne bakan kuzey cephesi ile avluya uzanan geçit üzerindeki doğu cephesi pilastrlar ile hareketlendirilmiş, bunların arasında kalan yüzeylere, dikdörtgen açıklıklı ve madeni şebekeli pencereler açılmıştır. Sebil ile muvakkithanenin
kapıları ile fevkani kütüphane-mektebe ulaştıran merdiven söz konusu geçit üzerinde sıralanır. Kuzey cephesindeki çeşme, sebil pencereleri ile aynı boyutlarda bir niş içine alınmış, çeşmenin ayna taşı, köşeleri rozetlerle süslü dikdörtgen bir çerçeve ile kuşatılmış, ortadaki beyzi madalyon bir fiyonkla bu çerçeveye bağlanmıştır.
Üst katta, kütüphane-mektep mekânının güneyinde, avluya nazır bir giriş bölümü vardır. Osmanlı sivil mimarisindeki hayatları andıran bu bölüm, kare kesitli ince sütunlara ve kompozit başlıklara oturan sepet kulpu biçiminde kemerlerle dışarıya açılmaktadır. Hasan Ağa Çeşme-si'nin üstünde kalan alan da kesme küfe-ki taşından, kare kesitli babalar ve demir parmaklıklar ile kuşatılarak bu giriş bölümüne dahil edilmiştir. Birbirini izleyen, dikdörtgen planlı iki birimden meydana gelen kütüphane-mektebin girişi üzerinde, Halet Efendi'nin Mevlânâ'ya hitaben söylediği, Yesarîzade'nin ta'lik hattı ile yazılmış bir dörtlük göze çarpar. Toplam yedi adet pencereden ışık alan kütüphane ile bunun önündeki giriş bölümü aynalı tonozlarla örtülmüş, söz konusu tonoz birimleri, kurşun kaplı müşterek bir çatı altına alınmıştır.
Cümle kapısının solunda, Halet Efendi'nin, kendisi ve aile fertleri için yaptırdığı, sonradan yerine Şeyh Kudretullah Efendi Türbesi'nin yapıldığı açık türbe, sebil pencereleri ile aynı boyutlarda açıklıkların sıralandığı bir duvardan meydana gelmekteydi. Antik Yunan ve Roma mimaıi-lerindeki propileleri andıran bu türbe aynı yıllarda Yenikapı Mevlevîhânesi civarında Halet Efendi'nin inşa ettirdiği Aşçı Ah-med Dede Türbesi(->) ile büyük benzerlik göstermektedir.
Kudretullah Efendi Türbesi: Galata Mevlevîhanesi'nin 26. postnişini Şeyh Sey-yid Kudretullah Dede Efendi ile eşi Emine Hanım'a, oğlu ve halefi Şeyh Seyyid Mehmed Ataullah Dede Efendi'ye ve Selanik Mevlevîhânesi postnişinlerinden, Me-nâkıb-ı Mevlânâ müellifi Şeyh Ubeydul-lah Dede Efendi'ye ait ahşap sandukaları barındıran bu türbede, cadde üzerindeki pencerelerden birinin önünde, Halet Efendi'nin başının gömülü olduğu yerde kitabeli bir şahide bulunmaktadır.
Kare planlı yapının dükkânlara bitişen doğu duvan sağır bırakılmış, diğer üç duvarda üçer adet yuvarlak kemerli açıklık meydana getirilmiş, bunlardan güneydoğu köşesindeki giriş, diğerleri pencere olarak değerlendirilmiştir. Mekânı örten tekne tonoz dışarıdan, birbiri üzerine bindirilmiş mermer levhalarla kaplanmış, Osmanlı mimarisinde bir başka benzeri bulunmayan bu ilginç örtü, taştan yontulmuş destarlı bir Mevlevî sikkesi ile taçlandırıl-mıştır. Tonozun sıvalı iç yüzeyinde de dikkat çekici kalem işi süslemeler yer alır. Tonozun merkezinde, içini rumîlerin doldurduğu ve sekiz adet palmetin çerçevelediği bir göbek bulunmakta, palmetlerin ucundan çıkan kartuşlar, içleri rumîlerle bezeli şemselere bağlanmakta, tonozun kırılma çizgilerindeki şemseler birer yuvar-
lak rozet, diğerleri ise, servili bir peyzaj ortasında, basık bir sehpa üzerinde destarlı Mevlevî sikkelerinin görüldüğü ilginç kompozisyonlar içermektedir. Türbenin cephelerinde, Abdülaziz döneminin eklektik zevkini yansıtan bezeme ayrıntıları (pencere kemerlerinde ve saçakta yer alan zikzaklı silmeler, pencerelerin arasındaki yarım sekizgen planlı gömme sütunlar, bunları taçlandıran çiçek kabartmalı, sekizgen prizma biçimindeki başlıklar), ampir üslubuna özgü yalınlığı sergileyen cümle kapısı ve sebilküttab ile tezat oluşturur.
İsmail Rusûhî ve Galib Dede Efendilerin Türbesi: Önceleri ahşap olduğu bilinen, Halet Efendi tarafından, muhtemelen 1819'da kagir olarak yeniden inşa ettirilen bu türbeden mevlevîhanenin 5. postnişini "Şârih-i Mesnevî" İsmail Rusûhî, 14. postnişin İsa Dede, eniştesi ve halefi Selim, Şeyh Mehmed Ağa, ünlü Divan şairi Şeyh Galib Dede ile halefi Şeyh Mehmed Ruhi Dede efendiler gömülüdür.
Dikdörtgen planlı yapı, malzeme ve inşaat tekniği açısından diğer türbeyle aynı özelliklere sahiptir. Ancak burada mekânı örten tekne tonoz dışarıdan kurşunla kaplanmış, alem ise destarsız (dal) sikke biçiminde tasarlanmıştır. Ampir üslubunun gözlendiği, yalın ifadeli cephelerde, pilastrlarla ayrılmış dikdörtgen açıklıklı pencereler sıralanmakta, avluya bakan batı cephesinin üst kesiminde, eksende destarlı sikke, yanlarda da dal sikke kabartmaları dikkati çekmektedir.
Hazire: Hazirenin, türbeler arasında kalan küçük kesimi "Hadikatü'l-Ervah" (Ruhlar Bahçesi), ana binanın doğusunda kalan ve Beyoğlu Evlendimıe Dairesi'nin yapımı sırasında bir bölümü ortadan kalk-
mış bulunan büyük kesimi ise "Hamuşan" (Susanlar) olarak adlandırılmıştır. Her iki kesim de avludan, kesme küfeki taşı örgülü kısa bir istinat duvan ile ayrılmış, bu duvarın üzerine, aynı malzemeden, kare kesitli babalara oturan demir parmaklıklar yerleştirilmiştir. Hamuşa'mn girişinde, duvara yerleştirilmiş olan ta'lik hatlı manzum kitabe 106l/l650-51'de Tersane ve Matbah Emini İsmail Ağa'nın mevlevîha-nede gerçekleştirdiği imar faaliyetlerini belgelemektedir. Hazirede Mevlevî kültürünün, Divan Edebiyatı'nın, hat sanatının seçkin simalarından başka bazı ileri gelen devlet adamları da gömülüdür.
Çilehane: Hadikatü'l-Ervah'ın istinat duvarı üzerindeki, basık kemerli bir kapıdan geçilerek basamaklarla, günümüzde zemini su ile dolu olan, beşik tonozlu çile-haneye inilmektedir. Kemerin üzerinde, 1227/1812'de Şeyh Galib Dede tarafından konduğu anlaşılan ve bu mekânın özellikle Şeyh İsmail Rusûhî Dede Efendi tarafından kullanılmış olduğunu ima eden, "Bigânî Dede" olarak tanınan derviş Selim Recaî'nin sülüs hattı ile yazılmış tek be-yitlik bir kitabe yer alır.
Bu mekânın, Bizans döneminde mevlevîhanenin yerinde bulunan manastıra (Hagios Teodoros Manastırı ?) ait bir ayazma olması kuvvetle muhtemeldir.
Hasan Ağa Çeşmesi: Çeşmenin, sebilküttaba dayanan gövdesi kesme küfeki taşı ile örülmüş, sivri kemerli nişin üzerine, yaptıranın adı ile inşa tarihini (10597 1649) veren, metni "Nisarî" mahlaslı Ali Efendi'ye ait, ta'lik hatlı manzum kitabe yerleştirilmiştir. Bunun üzerinde de, Ab-dülmecid'in 1268/1851-52'de çeşmeyi tamir ettirmesi sırasında konmuş olan, metni Ahmed Sadık Ziver Paşa'ya (ö. 1862) a-
Galata
Mevlevihanesi vaziyet planı.
1. cümle kapısı,
2. Halet Efendi
Sebilküttabı,
3. Kudretullah
Efendi Türbesi,
4. î. Rusûhî ve
Galib Dede
efendilerin türbesi,
5. çilehane,
6. hazire
(Hamuşan),
7. hazire
(Hadikatül Ervah),
8. Hasan Ağa
Çeşmesi,
9. sarnıç,
10. şadırvan,
11. matbah-ı şerifin
yeri,
12. çamaşırhane,
13- harem
dairesinin yeri,
14. ana bina,
15. dükkanlar.
M. Baha Tanman arşivi
it, ta'lik hatlı diğer bir manzum kitabe bulunmakta, adı geçen padişahın, beyzi bir çelenk içine alınmış olan tuğrası bu kitabeyi taçlandırmaktadır.
Sarnıç ve Şadırvan: Sarnıç ile bunun üzerindeki platformda yer alan şadırvan II. Mahmud'un kızı Âdile Sultan tarafından 1863/1847'de yaptırılmıştır. Sarnıç, silindir biçiminde bir kuyu bileziği ile donatılmış, söz konusu bileziğin yüzeyi dalgalı şerit kabartmaları ile bezenmiştir.
Şadırvan, sekizgen prizma biçiminde bir hazne ile bunun çevresinde sıralanan sekiz adet yuvarlak sütundan ve bunlara oturan, sekizgen piramit şeklinde bir ahşap çatıdan meydana gelmektedir. Musluklar beyzi madalyonlar içine alınmış, çatı kurşunla kaplanmış ve tepesine dal sikke biçiminde bir ahşap sikke oturtulmuştur. Sarnıcın metni A. Sadık Ziver Paşa'ya, ta'lik hattı Mehmed Rıfat'a (ö. 1879) ait o-lan manzum kitabesi batı yönündeki korkuluk duvarına yaslanmış olarak durmaktadır. Kitabe levhası, beyzi bir madalyon içinde bulunan Abdülmecid tuğrası ile taçlandırılmış, bu madalyon, içinden çiçeklerin fışkırdığı bereket boynuzları ve "Sultan Mahmud güneşi" tabir edilen ışın demetleri ile kuşatılmıştır.
Matbah-ı Şerif ve Çamaşırhane: Matbah-ı şeriften günümüze, Galip Dede Caddesi üzerindeki dükkânların arkasına bitişen kuzey duvan dışında herhangi bir şey intikal etmemiştir. Ocağın üzerinde, aşçı dedenin gayreti sonucunda 1269/1852-53'te Abdülmecid tarafından yenilendiğini belgeleyen bir kitabenin bulunduğu bilinmektedir.
Dikdörtgen planlı, beşik tonoz örtülü ufak bir mekân olan çamaşırhanenin, avluya bakan doğu cephesinde, ortada dikdörtgen açıklıklı giriş, yanlarda sepet kulpu kemerli birer pencere vardır. Kuzeybatı köşesinde ocağın yanında birtakım nişler sıralanmaktadır.
Semahaneyi, Şeyh Dairesini (Selamlığı) ve Dedegân Hücrelerini Barındıran Ana Bina-, Mevlevîhanenin çekirdeğini o-luşturan bu yapı zaman içinde yaklaşık beş kez yeniden inşa edilmiş, birçok onarım ve tadilat geçirmiştir. 1491'de yaptırılan ilk bina ile 17. yy'ın başlarında Sırrî Ab-dî Dede tarafından yenilenen binanın mimari özellikleri tespit edilememekte, buna karşılık, Galata Mevlevîhanesi'nin yabancıların uğrağı olması sayesinde, 1766, 1791 ve 1835 tarihlerinde yeniden inşa ettirilen yapının merkezindeki semahanenin iç tasarımını belgeleyen çok sayıda gravür ve yağlıboya resim bulunmaktadır. Söz konusu tasvirlerden, semahanenin 1766'dan günümüze kadar anahatlarıyla aynı tasarıma sahip olduğu, sekizgen planlı sema alam ile bunu kuşatan iki katlı mahfilleri barındırdığı, ancak mimari ayrıntıların ve süsleme programının dönemin zevkine bağlı olarak şekillendiği anlaşılmaktadır.
Abdülmecid tarafından 1276/1859-60' ta Menas Kalfa'ya yaptırılan bugünkü bina dikdörtgen (28 mxl9 m) bir alanı kaplar. Kagir bir bodrum üzerinde oturan iki
GALATA MEVLEVÎHANESİ
366
367
GALATA SARAYI OCAĞI
Galata Mevlevîhanesi semahanesinin iç görünümü.
Ahmet Kuzib, 1994
Vanmoor'un Galata Mevlevîhanesi'nde yapılan bir semah gösterisini betimleyen bir resminden gravür, ayrıntı, 18. yy başlan. Galeri Alfa
ahşap kattan meydana gelmektedir. Yapının bütün kapı ve pencereleri dikdörtgen açıklıklıdır. Bodrum katındaki pencereler basit demir parmaklıklarla donatılmış, çatı alaturka kiremide kaplanmıştır.
Binanın, avlu ile aşağı yukarı aynı kotta olan zemin katı ile üst katında, kare planlı olan (18,50 mxl8,50 m) orta kesim asıl semahaneye tahsis edilmiş, bunun doğusundaki kanada., zemin katta kadınlar (bacılar) mahfili, üst katta, yabancı misafirlere mahsus mahfillerle bağlantılı birtakım mekânlar, semahanenin batısında kalan kanada, da, zemin katta "şeyh dairesi" olarak adlandırılan selamlık bölümü, üst katta hünkâr ve çelebi mahfilleri ile bunlara bağımlı mekânlar (Hünkâr Kasrı) yer-leştkilmiştir. Bodrum katında ise dedegân hücreleri yer almaktadır.
Avluya açılan ana giriş zemin katta, kuzey cephesindedir. Aslında söz konusu girişin, yanlardan iki türbe ile kuşatılmış, ahşap tavanlı bir eyvanın içinde yer aldığı bilinmektedir. 1937'den kısa süre sonra çöken ve son onarımda ihya edilmemiş cilan bu ahşap türbeler yuvarlak kemerli kapılar ve pencereler ile donatılmışlardı. Söz konusu türbelerde mevlevîhanenin postnişinlerinden Arzî Mehmed, Gavsî Ah-med Dede, Kutb-ı Nâyî Osman Dede, Ab-dülbâkî Sırrî ve Mehmed Şemseddîn Dede gömülüdür. Türbelerin çökmesinden sonra ahşap sandukalar iptal edilerek kabirlerin başuçlarına, silindir biçiminde mermer şahideler dikilmiştir.
Üç adet mermer basamakla çıkılan ze-
mini mermer kaplı giriş eyvanında, barok profilli, madeni kapaklı bir kuyu bileziği göze çarpar. Eyvanın sonunda, önünde yine üç basamak bulunan, pilastrlı mermer sövelerle kuşatılmış olan giriş yer almaktadır. Köşelerinde küçük kavislerle, ortasında da kilit taşı görünümünde bir kabara ile donatılarak çok basık bir kemer şeklinde tasarlanan üst söve başlığının ü-zerinde, ortada Abdülmecid'in tuğrasını içeren beyzi bir madalyon, yanlara da 12767 1859-60 tarihli kitabe yerleştirilmiştir. Talik hadi manzum kitabenin metni yine A. Sadık Ziver Paşa'ya aittir.
Yapının merkezinde yer alan ve iki kat boyunca yükselen esas semahane kenarları 5 m, yüksekliği 8,30 m olan bir sekizgen prizma biçimindedir. Prizmanın köşelerinde, her iki katta da, paye görünümünde, dikdörtgen kesitli ahşap taşıyıcılar vardır. Mihrabın bulunduğu kenar hariç diğer kenarlardaki açıklıklar, daire kesitli, zemin katta iyon, üst katta kompozit başlıklı ahşap sütunlar tarafından üçe bölünmüştür. Ortadaki açıklık yandakilerin iki katıdır. Zemin katta sema alanını kuşatan ve erkek seyircilere (züvvâra) ayrılan maksurelerin zemini bir seki ile yükseltilmiş ve yanlardan sütunlara dayanan oymalı ahşap korkuluklarla sınırlandırılmıştır. Sekizgenin doğu kenarındaki korkulukların üzerine, yan yana, miraciye ve mesnevî kürsüleri oturtulmuştur. Semahane girişinin yanlarında hareket eden, simetrik konumdaki iki merdiven üst katta, sekizgenin kuzey kenarını işgal eden
mıtnp maksuresine ulaştırır. Doğudaki merdivenin altına, dedegân hücrelerinin bulunduğu bodruma inen bir merdiven yerleştirilmiş, batıdaki merdivenin altı ise şer-bethane olarak değerlendirilmiştir. Şerbet-haneden maksureye açılan bir servis penceresi vardır.
Kuzey cephesinin batı kesiminde, ana girişin sağında bulunan diğer girişin ardında, iki kat yüksekliğinde beyzi planlı bir sofa yer alır. Bu sofanın duvarına yaslanan iki kollu merdiven üst katta, hünkâr mahfili ile bağlantılı olan ve bir hünkâr kasrı niteliği arz eden mekânlar ile Konya Mevlânâ Dergâhı postnişini olan çelebilere mahsus mahfile bağlanmaktadır. Merdiven kollan arasındaki kapıdan, birbirini izleyen iki mekândan ibaret şeyh dairesine geçilmektedir. Yapının doğu cephesinde ise kadınlar mahfiline ait kapı yer alır. Galata Mevlevîhanesi'ndeki bu bölüm, mevlevîhanelerin yamsıra diğer tarikatlara ait tekkelerde de gözlenen gele-nekleşmiş uygulamanın aksine, zemin kata yerleştirilmiş, söz konusu mahfil ile semahane arasına, kadınların ancak ayakta durdukları takdirde semayı izleyebilecekleri yükseklikte kafesli pencereler yerleştirilmiştir.
Üst katta, mihrap önü bölümü dışında, sema alanını kuşatan ve birbirleriyle bağlantılı olan çeşitli birimler (hünkâr mahfili, çelebi mahfili, mıtrıp maksuresi, yabancı misafirlere mahsus mahfil) arasında kapılarla bağlantı kurulmuş, söz konusu mahfillerin sema alanına komşu olan kenarları korkuluk duvarları ile donatılmıştır. Mıtrıp maksuresi dışında kalan birimlerde, parapet duvarının üzerinde ahşap kafesler bulunmaktadır.
Bodrum katına batı cephesinin eksenindeki kapıdan dahil olunmakta, bu katta, Türk sivil mimarisinin en köklü tasarım şeması olan dört eyvanlı planın uygulanmış olduğu dikkati çekmektedir. Do-ğu-batı doğrultusunda uzanan, kapalı avlu niteliğindeki dikdörtgen planlı sofanın her kenarında birer eyvan bulunmakta, a-çıklığı ikişer ahşap sütunla geçilmiş olan bu eyvanların arasında da dedegânın ikamet ettiği hücreler sıralanmaktadır.
Birçok geç dönem tarikat yapısı gibi, dış görünüşüyle bir ahşap konağı andıran ana binanın cephelerine egemen olan sadelik, yan kanatların içerdiği mekânlarda da devam etmekte, buna karşılık semahane mekânında, Abdülmecid döneminin eklektik zevkini yansıtan mimari ayrıntılar ve süsleme öğeleri dikkati çekmektedir. Sema alanının, sekiz dilime ayrılmış olan tavanında ve mihrap nişinde bulunan, pastel renklerin kullanıldığı kalem işlerinde bu zevkin ürünü olan motifler gözlenmekte, sema alanını kuşatan ahşap sütunlarda ve üst kattaki korkuluk duvarlarında bulunan somaki taklidi boyalar da dönemin süsleme modasına bağlanmaktadır. Zamanında kafeslerin yüzeyinde, çeşitli ağaçların serpiştirildiği manzara resimlerinin varlığı tespit edilmektedir. Sonuçta mevlevîhanenin çekirdeğini oluşturan semahane, mimari ayrıntıları, süsleme prog-
ramı ve tavanın merkezinden sarkan büyük kristal avizesi ile, bir tarikat yapısından çok çağdaşı olduğu saraylan andıran, dünyevi bir havaya bürünmüştür, içinde bulunduğu mekânın yoğun süslemesi ile tezat oluşturan sade görünümlü ahşap minberde, kapının ve köşkün köşelerine kondurulmuş dal sikkeler dikkati çeker. Gerek minberde gerekse de türbelerde karşılaşılan bu sikkeler, geç dönem tekkelerinde birtakım tarikat sembollerinin mimari bezemeye yansıtılmasına ilginç örnekler oluşturmaktadır.
Bibi. Barkan-Ayverdi, Tahrir Defteri, 222, no. 1303; Evliya, Seyahatname, I, 442-444; Ayvan-sarayî, Hadîka, II, 42-47; Raif, Mir'at, 400-414; M. Ziya, YenikapıMevlevîhanesi, İst., ty, 103-105; E. Mamboury, Rehber, 358-361; Kumbaracılar, Sebiller, 51; H. A. Yücel, "istanbul'da Mevlevî Müzesi", Vakit, 9 Kasım 1941; Tanışık, Çeşmeler, II, 28-32; M. Esen, "Galata Mevlevîhanesi", Vakit, 30 Ekim 1946; O. Ş. Uludağ, "Galata Mevlevîhanesi-Evlenme Salonu", ae, 4 Ekim 1946; M. Esen, "Galata Mevlevîhanesi-Milli Kültür Sahası", TTOKBelleteni, 66 (Temmuz 1947), 11-12; R. S. Atabinen, "Galata Mev-levihanesi", TTOK Belleteni, aynı sayı, 10-11; Ş. Uzluk, Mevlevilikte Resim-Resimde Mevleviler, Ankara, 1957, s. 121-137; H. Y. Şehsuvaroğlu, "Galata Meylevihanesi", Cumhuriyet, 31 Ağustos 1962; Öz, İstanbul Camileri, II, 25; E. Yücel, "Galata Mevlevîhanesinin Renkli, Şa'şaalı ve Sanatla Dolu Bir Tarih Hikâyesi Var", Tercüman, 8 Eylül 1968; S. Eyice, Galata ve Kulesi, ist., 1969, s. 15; İSTA, XI, 6912-6916; Sözen, Mimar Sinan, 340; A. I. Doğan, Osmanlı Mimarisinde Tarikat Yapılan: Tekkeler, Zaviyeler ve Benzer Nitelikteki Fütuvvet Yapıları, İst., 1977, s. 148-160; M. Erdoğan, "Mevlevî Kuruluşları Arasında İstanbul Mevlevîhaneleri", GDAAD, IV-V (1976), 15-46; C. Kerametli, Galata Mevlevîhanesi, ist., 1977; E. Yücel, "Galata Mevlevîhanesi", Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, 2 (1979), s. 63-83; A. Gölpınarlı, Mevlânâ'dan Sonra Mevlevîlik, İst., 1983 (2. bas.), s. 111-112, 120-121; Yüksel, Bâyezid-Yavuz, 257; E. Işın, "istanbul'un Mistik Tarihinde Mevlevîhâneler", İstanbul, 4 (Ocak 1993), 119-131.
M. BAHA TANMAN
Dostları ilə paylaş: |