I d I n I a V a V x h o n I n < I j V a h I x V l a I o I l n V v h fi X l Q



Yüklə 7,77 Mb.
səhifə73/139
tarix27.12.2018
ölçüsü7,77 Mb.
#87837
1   ...   69   70   71   72   73   74   75   76   ...   139

FETHi AHMED PAŞA

298

299

FETHİ PAŞA KORUSU

Feshane'nin 1986'da bütün bölümleri yıkıldıktan sonra geriye kalan büyük dokuma salonundan görünümler.



Fotoğraflar Araş Neftçi, 1987

ile günde 1.300-1.500 dolayında fes üretiliyordu.

Fabrika 1894 ve 19l6'da genişletildi ve büyük ölçüde yenilendi. 1917'de Türkiye'deki dokuma sanayiinin en büyük kuruluşu durumundaydı ve Hereke Fabrikası ile birlikte tüm dokuma üretiminin yarısını sağlamaktaydı.

1894'teki genişletme ve yenileme Mimar Krikor Balyan tarafından yapılmış ve fabrika geç ampir üslubunda pavyonlar biçiminde inşa edilmiştir. 1895'te Feshane'ye çırak ve işçi yetiştirmek amacıyla fabrika bünyesinde bir sanayi sıbyan mektebi açıldı. Bu okula giren öğrenciler bir yandan fabrikada çalışarak uygulama yaparken, bir yandan da okulda ders görmekteydiler.

1877'de Bâb-ı Seraskeri'nin yönetimine verilen fabrika 1921'e kadar "Levazı-mat-ı Umumiye-i Askeriye" emrinde çalıştırıldı. Bu dönemde "Fes ve Melbusat-ı Askeriye Fabrikası" adım taşıdı. 1925'te askeri idareden Sanayi ve Maadin Bankası'na devredildi ve bankanın kurduğu "Fesha-ne Mensucat TAŞ" tarafından işletilmeye başlandı. 1937'de bu şirket tasfiye edilerek Sümerbank'a devredildi. Fabrika "Birleşik Yün İpliği ve Yünlü Mensucat Fabrikaları TAŞ" tarafından işletilmeye başlandı. Aynı yıl Sümerbank iplik ve Dokuma Fabrikaları Müessesesi'ne bağlandı ve adı Sümerbank Defterdar Mensucat Fabrikası oldu. Daha sonra da Defterdar Yünlü Sanayii Müessesi adım aldı. Fabrikada yalnızca kumaş değil merkez atölyelerinde gerek bu fabrika ve gerekse Sümerbank'ın öteki fabrikaları için yedek parça ve çeşitli makineler de üretilmiştir.

Feshane İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Haliç çevresinin açılması kapsamı içinde 1986'da yıktırıldı ve konfeksiyon bölümü Bakırköy Pamuklu Sanayi İşletmesi'ne taşındı. Yalnız ilk prefabrike sanayi yapılarından olan büyük dokuma salonu müze ve sanat merkezine dönüştürülmek amacıyla yıkılmadı. Bibi. Ö. Alageyik, "Türkiye'de Mensucat Sanayiinin Tarihçesi", istanbul Sanayi Odası Dergisi, S. 16 (15 Haziran 1907), s. 9-11; K. Apak-

Ç. Aydınelli-M. Akın, Türkiye'de Devlet Sanayi ve Maadin işletmeleri, İzmit, 1952; A. Batur-S. Batur, "İstanbul'da 19. yy Sanayi Yapılarından Fabrika-i Hümayunlar", /. Uluslararası Türk-lslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongre-siBildirileri, III, İst., 1981, s. 331-341; Cumhuriyetin 50. Yılında Sümerbank, Ankara, 1973; E. Dölen, Tekstil Tarihi, İst., 1992; H. Koray, "Feshanemizin Kısa Bir Tarihçesi", Feshane-MensucatMeslek Dergisi, S. 2-3 (1948); Ö. Kü-çükerman, Türk Giyim Sanayii Tarihindeki Ünlü Fabrika "Feshane " Defterdar Fabrikası, Ankara, 1988; M. S. Kütükoğlu, "Asâkir-i Man-sûre-i Muhammediyye Kıyafeti ve Malzemesinin Temini Meselesi", 1ÜEF Doğumunun 100. Yılında Atatürk'e Armağan, İst., 1981, s. 619-605; W. Müller-Wiener, "15-19. Yüzyıllar Arasında İstanbul'da İmalathane ve Fabrikalar", Osmanlılar ve Batı Teknolojisi, İst., 1992, s. 53-120; R. Önsoy, Tanzimat Dönemi Osmanlı Sanayii ve Sanayileşme Politikası, Ankara, 1988.

EMRE DÖLEN



FETHİ AHMED PAŞA

(1801, istanbul - 15 Ocak 1858, İstanbul) "Rodosîzade Damad Fethi Ahmed Paşa", "Tophane Müşiri Fethi Ahmed Paşa" olarak da tanınır, istanbul'da ilk müzeyi kuran Osmanlı müşiri.

Enderun'dan yetişme Rodoslu rikabdar Hafız Ahmed Ağa'nın oğludur. Eyüp'te Abdullah Paşa Yalısı'nda doğdu. Fethi Ahmed, II. Mahmud döneminde (1808-1839) Enderun'a alındı. Asâkir-i Mansure-i Muhammediye'nin(-0 çekirdeğini oluşturan Enderun Ağaları Bölüğü'nde yer aldı ve mansure askeri oldu. 1827'de binbaşılığa yükseldi. 1828 Osmanlı-Rus Savaşı'n-da yararlık göstererek miralaylığa (albay) yükseldi ve padişah yaveri oldu. 1830'da mirliva (general), ertesi yıl ferik (tümgeneral) rütbelerine yükseldi. 1835'te Viya-na'ya elçi atandı. 1837'de İstanbul'a döndü ve kendisine müşirlik verildi. Önce Aydın valiliğine, ardından Paris elçiliğine atandı. 1839'da İstanbul'a dönüşünde Mec-lis-i Vâlâ azalığı ile görevlendirildi.

Abdülmecid'in kız kardeşi Atiye Sul-tan'la (1824-1850) evlenerek "damat" oldu. 1840-1843 arasında ticaret nazırlığı, Mec-lis-i Vâlâ reisliği, seraskerlik Tophane mü-

şirliği görevlerinde bulundu. 1843'te ikinci kez atandığı Tophane müşirliği görevini ölümüne değin aralıksız sürdürdü. Di-vanyolu'nda Sultan II. Mahmud Türbesi naziresine gömüldü. Babasının Karacaah-met'te yaptırdığı ahşap mescidi kagir olarak yenilemiştir (Karacaahmet Camii). Oğlu, Midhat Paşa ile Taife sürülen ve orada boğdurulan Damat Mahmud Cela-leddin Paşa'dır (ö. 1884). Fethi Ahmed Pa-şa'nın Kuzguncuk'taki yalısı günümüze kadar korunmuştur.

Batı kültürüne açık, aydın bir kişi olan Fethi Ahmed Paşa'yı, 1833'te İstanbul'a gelişinde tanıyan Lamartine, onu bir Avrupalıdan farkı olmayan genç ve zarif bir Osmanlı subayı olarak anlatır. 1850'de ikinci gelişinde ise onun Kuzguncuk'taki yalısından söz etmiştir.

Fethi Ahmed Paşa, uzun süre başında bulunduğu Tophane'de bir dizi yenilikler gerçekleştirmekle birlikte asıl ününü Türk müzecilik tarihinde kurucu ya da öncü o-luşundan kazanmıştır.

İstanbul'un alınışından (1453) sonra Fatih'in yaptırdığı Topkapı Sarayı surları i-çinde kalan Aya İrini Kilisesi, İç Cebehane konumunda, kuşatma araç gereçlerinin, önemli silahların korunmasına tahsis edilmişti (bak. Askeri Müze). Tahta geçen her padişahın saraydaki "hazine" denen özel birikimleri ve koleksiyonları görüp incelemeleri bir gelenekti. İç Cebehane de cebeciler tarafından düzenli ve bakımlı tutuluyor, padişahlarca zaman zaman ziyaret ediliyordu. 18. yy'ın başında Darü'1-Es-liha adını alan Aya İrini, 1839'da Harbiye Ambarı durumuna getirilmişti. 1845'te Yalova'da bir süre dinlenen Abdülmecid, burada gördüğü Roma dönemi taş eserlerinin İstanbul'a gönderilmesini ve korumaya alınmasını emretti. Elçilikleri sırasında Viyana ve Paris'teki müzeleri gezen ve eski eserlerin korunmasına ilişkin bilgiler edinen Fethi Ahmed Paşa, bu konuyla ilgilendi. Aya İrini'de bir tasnif çalışması başlattı. Mevcut eserler ile vilayetlerden gönderilen ve istanbul'dan toplanan parçalan, "âsâr-ı atika" (arkeolojik eserler) ve

Fethi Ahmed Paşa

Galeri Alfa

"âsâr-ı esliha" (eski silahlar) olarak iki gruba ayırttı. Aya İrini içinde bunlar için iki ayrı galeri düzenlendi. Viyana ve Paris' te gördüklerinden esinlenerek Avrupa'dan getirttiği mankenleri eski yönetici ve asker kıyafetleri ve silahları ile donattı. Kilisenin apsisinde de padişah için, XVII. Louis stilinde bir loca yaptırdı. Abdülmecid, Aya İrini'deki ilk müzeyi gezerek maketler ve eski eserler konusunda Fethi Ahmed Paşa' dan bilgiler aldı. Bundan sonra da buradaki sergileme Tophane müşirliğinden a-lınan özel izinle gezilmeye başlandı.

Fethi Ahmed Paşa'nm girişimi ile 1847-1850 arasında valilere gönderilen eniklerle bölgelerindeki eski eserlerin toplanıp müzeye konulmak üzere İstanbul'a gönderilmesi istendi. Bu emirlerde geçen "sâ-ye-i şevket-vâye-i cenâb-ı şehriyârîde tanzim kılınmış olan müzeye va'z olunmak üzere hiçbir taraflarına halel getirilmeden nakledilmeleri" cümlesi, Aya İrini'deki düzenlemenin "müze" olarak adlandırıldığı-na bir kanıttır. Aydın, Kudüs, Halep, Samsat gibi yerlerden birtakım eserlerin gönderildiği de o yıllara ilişkin yazışmalardan anlaşılmaktadır. Yine, 1847'de istanbul'da Atmeydanı'nda da ilk arkeolojik kazının, Fethi Ahmed Paşa'nm çabası ile yapıldığı saptanmaktadır.

Bibi. BOA, trade-Dahiliye, no: 8520, 8060, 8207, İrade-Meclis-i Vâlâ, no: 8023, 5255, (Hicrî 1263-1264); Sicill-i Osmanî, IV, 9-10; S. Eyi-ce, "Arkeoloji Müzesi ve Kuruluşu", TCTA, VI, 1596 vd; İ. Ortaylı "Tanzimat'ta Vilayetlerde Eski Eser Taraması", TCTA, VI, 1599 vd; T. N. Eralp "Askeri Müze", TCTA, VI, 1604 vd; A. Sermed Muhtar (Alus), Müze-i Askeri-i Osma-ni Züvvanna Mahsus Rehber, I-III, İst., 1336-1338; C. E. Arseven, Sanat Ansiklopedisi, III, İst., 1966, s. 1487; A. Oğan, Türk Müzeciliğinin 100. Yıldönümü, İst., 1947, "Fethi Ahmed Paşa", ISTA, X, 5708-5709.

NECDET SAKAOĞLU



FETHİ AHMED PAŞA YATISI

Kuzguncuk'ta Paşalimam Caddesi no. 125'tedir. 19. yy'a ait olan yapının yapılış yılı ve mimarı kesin olarak bilinmemektedir. Kesin bilinen ilk sahibi Damat Fet-

hi Ahmed Paşa'nm(->) bu yalıyı, "İsmet Bey"den aldığıdır.

Fethi Ahmed Paşa yalıyı temelli bir o-narımdan geçirip genişletmiştir.

içindeki ya da bahçesindeki kimi Avrupa öğeleri kopyacılığı değil, kişilikli bir kültür yorumunun güzeli, iyiyi tanıma, bilme, değerlendirme yetisini belgeler. Gerçekte harem ve selamlık olmak üzere iki bölümü plan yalının, Üsküdar yönündeki bölümü ve Kuzguncuk yönündeki büyük mutfağı 1922'de ya da 1923'teki bir yangında yanmıştır. Bugün ayakta olan bölüm bu yangından zarar görmemiştir. 1927-1928'de onarılmıştır. Fethi Ahmed Paşa' dan sonra damadı ingiliz Said Paşa'nm torunu olan Şevket Mocan, yalının sahibidir. Yalıyı pembeye boyatan da odur. On altı odalı ve iki büyük sofalı, özgün Osmanlı yapım tekniğiyle gerçekleştirilmiş olan yalı, 1948'de çok büyük harcamalarla, uzman ustalar eliyle onarılmış, baştan başa elden geçirilmiştir. Bugüne dek ayakta kalmasını da bu onanma borçludur.

Yalının çam, çınar, köknar ağaçlarının çoğunlukta olduğu bir korusu vardır. Bu koru, içine yapı yapılmaması koşuluyla sembolik bir bedelle İstanbul Belediye-. si'ne bırakılmıştır. Bugün yalı ile arasından Boğaz yolu geçen koru, İstanbul'un en güzel köşelerinden biridir.

Yalının yanlarında, deniz kıyısında çiçek bahçeleri vardır. Bunlardan Üsküdar yönünde olanının içindeki havuzun, Ro-ma'daki Barberini Sarayı'ndakinin eşi olduğu söylenir. Fethi Ahmed Paşa Yalısı'nda karnıyarık plan tipi uygulanmıştır ama sofanın uçları denize ve koruya açılmaz. Tersine sofalar kıyıya koşuttur. Biri büyük, biri küçük iki sofa, uzunlamasına, uç uca düzenlenmişlerdir. Her ikisinin de uzunlamasına deniz ve koru yanlarına, değişik büyüklükte odalar, değişik büyüklükte çıkmalar da yaparak yerleşmişlerdir. Özellikle deniz yüzü bu çıkmalarla ve bunların eliböğründeleriyle canlılık kazanmıştır.

Büyük sofanın Kuzguncuk İskelesi'ne bakan dar yüzüne de merdiven yerleştirilmiştir. Kısacası, sofalarda ancak orta masa çevresinde, içedönük oturulabilmekte-dir. Bu sofa, bir bakıma, kent içinde alan gibidir. Burada çok kalabalık olan aile

Fethi Ahmed

Paşa Yalısı'mn

deniz

cephesinden görünümü.



Elif Erim, 1991

toplanabilmektedir. Gece eğlenceleri, danslı, çaylı toplantılarla tam bir sosyal yaşam oylumudur.

Bugün de titizlikle korunan, çoğu eskilerden beri kullanılmakta olan mobilya-larıyla Fethi Ahmed Paşa Yalısı, gerçek İstanbul yaşam kültürünü -arabeske hiç düşmeden- yansıtmaktadır.

CENGİZ BEKTAŞ



FETHİ PAŞA KORUSU

Üsküdar'ın kuzeyinden başlayarak bütün sırt ve dik yamaçları kapladıktan sonra Kuzguncuk Tepesi'nde nihayet bulan koru. Adını, II. Mahmud (1808-1839) ve Abdülmecid (1839-1861) dönemlerinde valilik, elçilik ve nazırlıklarda bulunmuş, Türkiye'de ilk müzenin temelini atmış Tophane Müşiri Fethi Ahmed Paşa'dan(->) almıştır.

Halk arasında "Kuzguncuk Korusu" o-larak da anılmış olan Fethi Paşa Korusu, kesif bir ağaç topluluğuna sahiptir. Önceleri 26 hektar yüzölçümünde olan koru, paşanın ölümünden sonra vârisleri arasında paylaşılmış, torunlarından Avukat Şevket Mocan korunun kendi hissesine düşen kısmını 1958'de belediyeye devretmiştir. Koru bir süre "Mocan Korusu" olarak da adlandırılmıştır. Daha sonra, İstanbul Belediyesi, payderpey diğer hisseli yerleri de istimlak ederek korunun büyük bölümüne (yaklaşık 16 hektarına) sahip olmuştur. Bugün Fethi Paşa Korusu'ndan bir duvarla ayrılmış Üsküdar tarafında kalan ikinci büyük parsel, Paşalimam Korusu veya De-mirağ Korusu'dur. 10 hektar yüzölçümünde olup daha bakımlı ve iyi durumdadır.

Fethi Paşa Korusu 1960'tan 1980'lere kadar kendi haline terk edilmiş, ağaç ve çalıların üzerlerini, tepelerine kadar sarmaşık ve böğürtlenler sarmış; koru, içinde dolaşılmaz ve gezilmez hale gelmiştir, istanbul Büyükşehir Belediyesi, 1985-1987 arasında koruyu bakıma aldırmış, koru i-çi oto ve gezinti yolları, koşu parkurları, ı-şıklandırma, seyir yerleri ve kafeterya inşaatı, sulama ve içme suyu şebekesinin döşenmesi, telefonun çekilmesi ve binalara bağlanması, voleybol ve basketbol sahalarının tanzimi ve yapılması gibi işler, ihale yolu ile kısa sürede yaptırılmıştır.



FETHİYE CAMİİ

300


301

FETHİYE MEDRESESİ

Fethi Paşa Korusu Büyükşehir Belediyesi Bahçeler Müdürlüğü'ne bağlıdır. Çevresi duvarlarla çevrilmiş olup, emniyet altına alınmıştır. İki servis kapısından birincisi Üsküdar-Kuzguncuk otobüs yoluna, diğeri ise tepede Icadiye Mahallesi'ne, Münir Ertegün Sokağı'na açılmaktadır. Koru içerisinde iki ahşap bina mevcut olup, yakın geçmişte yangın sonucu oturulmaz duruma geldikleri için restore edilmektedirler. Bunların restoran ve kafeterya olarak kullanılması planlanmıştır.

Korunun sırta yakın, Boğaziçi'ne hâkim, geniş ufku olan bir düzlüğünde bulunan yıkılmış veya yanmış bir köşkün temelleri ile suları küçük bir tepeden aşağıya, blok taşlar arasından dolandırılarak a-kıtılan kaskatlı havuz ilginç yerlerdir. 1987' de havuz masraflı ve iddialı biçimde onarılmış ise de aslına uygun taş malzeme kullanılmadığı ve abartıldığı için restorasyon başarılı olamamıştır.

Koruda en çok görülen ağaç türleri: Kermes meşesi (Quercus cocciferd), defne (Laurus nobilis), akçakesme (Philly-rea latifolius), sakızağacı {Pistacia atlan-ticd), erguvan (Cercis siliquastrum) ve gümüşi ıhlamurdur (Tilia argented). Bunlardan, bir maki türü olan ve en fazla 4-5 m'ye varan kermes meşesi bu koruda 16-18 m'ye kadar ulaşmaktadır.

Korunun yukarı kısımlarında, sırt ve düzlüklerde sıralar halinde dikilmiş kızıl-çamlar (Pinus brutid), fıstıkçamları (Pi-nuspinea), sedirler (Cedrus deodara) ve giriş kapısının önündeki düzlük alanda yer alan sakızağacı (Pistacia atlanticd) büyük çap ve boylara ulaşmış anıtsal nitelikte ağaçlardır.

Koruda ayrıca atkestanesi (.Aesculus bippocastanum), saplı meşe (Quercus ro-bur), akdut (Morus albd), Trabzon hurması (.Diospyros kaki), yalancı akasya (Robi-nia pseudoacacid), dişbudak (Fraxinus angustifolia), porsuk (_Taxus baccatd), her dem yeşil kartopu (yiburnum tinus), kızılcık (ğorus mas), Japon taflanı (Euony-musjaponicus), Japon kadifeçamı (Cryto-meriajaponica "Elegans") bulunmaktadır. FAiK YALTIRIK

Fethi Paşa Korusu'ndan bir görünüm. Ahmet Kuzik, 1994

FETHİYE CAMÜ

Fatih Ilçesi'nin Halic'e bakan yamacında, Çarşamba semtinde bulunan Fethiye Camii, Meryem adına kurulmuş olan Teoto-kos tis Pammakaristu Manastırı'nın kilise-sidir.

Evvelce aynı yerde bir kilise bulunduğu, burada önceleri görülmüş olan bir kitabeden anlaşılıyordu. Bugün ortada olmayan bu kitabe, İoannes Komnenos ile karısı Anna Dukaina'nın bunu yaptırdıklarını bildiriyordu. Ancak adı geçen kişinin imparator II. İoannes Komnenos (hd 1118-1143) ile aynı olması, bu hükümdarın karısının adının Eirene olmasından dolayı mümkün görülmez. 10ö7'de ölen ku-ropalates (saray mabeyincisi) îoannes Komnenos bir hipotez olarak ileri sürülür. Bu kişinin karısı Dukas soyundan Anna Dalassena'dır.

Bugün görülen kilise, 13. yy'm sonlarında Bizans saray ileri gelenlerinden Mi-hail Glabas Tarkaniotes tarafından inşa ettirilmiştir. Bu hususu doğrulayan ve çağın şairlerinden Manuel Files (1275-1346) tarafından yazılan manzum bir kitabe, binanın cephesini süsleyen bir silme üzerine işlenmiş olarak görülebilir. Ancak bu kitabe, esas binaya bitişik olarak eklenmiş mezar şapelinin güney cephesindedir. Bu duruma göre büyük binanın Latin işgali (1204-1261) sırasında harap bir hale gelmesinin arkasından Mihail Glabas Tarkaniotes tarafından yeniden yaptırılarak ihya e-dildiği ve az sonra da 1315'e doğru güney tarafına Mihail Glabas'ın eşi tarafından mezar şapelinin inşa edildiği anlaşılmaktadır.

Mihail Tarkaniotes, manastır ve kiliseyi 1293'ten önce tamamlamış olmalıdır. Çünkü Rahip Kosmas bu manastırın başı olarak atanmış ve 1294'te patrik olmuştur. 1344' te Büyük Logofetes Gabalas imparatoriçe ile ters düştüğünden keşiş olarak Pamma-karistos Manastın'na kapatılmış, fakat buradan kaçtığından yakalanıp hapse atılmıştır. 1418'de de, Düzmece Mustafa'nın taraftarlarından bir Türk, Bizans'a sığındığında, bu manastıra kapatılmıştı. Fakat bir Türkün varlığını istemeyen keşişlerin itirazı üzerine İmparator II. Manuel Paleo-

logos (hd 1391-1425) onu Osmanlılara teslim etmek zorunda kalmıştır.

istanbul'un fethinden sonra, Fatih'in Ortodoksların başına patrik olarak atadığı Gennadios Skolarios, önce Havariyun Kilisesi'ne yerleşmişken. l455'te buradan o sıralarda kadınlar manastın olan Pamma-karistos Manastırı'na geçmeyi istemiş ve II. Mehmed'in (hd 1451-1481) fermanıy-la patrikhane buraya taşınmıştır. Burada yaşayan rahibeler de hemen yakınındaki İoannes Prodromos Manastırı'na geçmişlerdir. Sonraları bu manastırın kilisesi Ah-med Paşa tarafından mescide çevrilmiştir. Pammakaristos Manastırı ve kilisesi 150 yıl boyunca patriklik merkezi görevi görmüş, hattâ bu arada bizzat Fatih burayı ziyaret ederek Gennadios ile Hıristiyanlık ü-zerine ünlü tartışmasını yapmıştır ki bu konuşmanın metni "Gennadios îtikatna-mesi" olarak tanınmıştır. Pammakaristos Manastırı'na, patrikhane olduğu yıllarda, 1490'a doğru, Türkler tarafından el konulmak istenmiş ise de bu girişim önlenmiştir. I. Selim (Yavuz) döneminde (1512-1520), despot Tomas'ın torunu İoannes Pa-leologos buraya gömülmüştür. Burası henüz patrikhane olduğu sırada bir elçilik heyeti ile İstanbul'a gelen Stephan Ger-lach, burayı ziyaret ederek gördüklerini 7 Mart 1578 tarihli mektubu ile Martin Cru-sius'a yazmıştır. Manastır ve kilisenin o yıllardaki görünümü Turcograecia adlı kitapta, anlatıldığı gibi tahta oyma gravür olarak da aynı yıllarda İstanbul'a gelen Sa-lomon Schweigger'in seyahatnamesinde yayımlanmıştır. Bunda etrafı bir duvarla sınırlanmış ağaçlı bir düzlükte, kilise ile manastırın yapıları gösterilmiştir. Rumların çeşitli yapılardan topladıkları relique de (kutsal kalıntılar) buraya taşınmıştır.

III. Murad döneminde (1574-1595), artık çevresi Türk mahalleleri olan Pammakaristos Kilisesi, Gürcistan ve Azerbaycan' in fethi hatırası olarak Fethiye Camii adıyla 1590'a doğru camiye dönüştürülmüş, patrikhane önce Ayios Demetrios Kanavis Kilisesi'ne, I6l2'de de şimdiki yerindeki Ayios Georgios Kilisesi'ne taşınmıştır. Cami yapıldığında apsis kısmı yıkılarak buraya kıble yönüne uygun bir mihrabın i-çinde yer aldığı kubbeli bir mekân eklenmiş, esas ve yandaki ek binada olan sütunlar kaldırılarak, kubbeler ve tonozlar büyük kemerler ile desteklenmiştir. Kilise cami haline getirildiğinde, batı tarafında Sadrazam Sinan Paşa bir medrese inşa ettirmiştir. Avluyu "U" biçiminde saran bu medrese ile Fethiye Camii 16. yy mimarisinde avlusu medreseli camiler tipinin bir örneği olmuştur. 1051/1640'taki Balatkapı yangınında alevler Fethiye Camii'ne de ulaşarak, tahribat yapmıştır.

Fethiye Camii, güney cephesinde kapı üstündeki kitabeden anlaşıldığına göre 1262/1845'te bir tamir görmüş, minare barok mimari(->) tarzında olmasından dolayı belki bu onarımda yenilenmiştir. 20. yy'm başlarında, medresenin üstüne Mimar Kemaleddin Bey (1870-1927) tarafından çizilen projeye göre bir ilkokul inşa edilmiş, avlu duvarları da kaldırılarak, kül-

liyenin bütünlüğü yok edilmiştir. 1936-1938 arasında Fethiye Camii Vakıflar İdaresi tarafından yemden restore edilmiş, güney tarafına tonozların üstüne oturtulan ahşap meşruta ile buraya çıkışı sağlayan geniş dış merdiven kaldırılmış ancak Müzeler îdaresi'ne devredilerek uzun yıllar sahipsiz ve bakımsız kalmıştır. Hattâ bu yıllarda, kubbe kurşunlarını hırsızlardan korumak için, caminin kubbelerinde Müzeler İdaresi kadrosundan bir kurt köpeği beslenmesi ilgi çekici bir olaydır.

Fethiye Camii, çevrenin başvuruları ü-zerine 1960'lı yıllarda yeniden cami olarak açılırken, yandaki ek mezar şapeli, Amerikan Bizans Enstitüsü tarafından i-çindeki bütün mozaik ve freskolar açığa çıkarılarak, restore edilmiş, ayrıca binanın içindeki Türk döneminde yapılan kemer sökülerek, eskiden var oldukları bilinen sütunların yerlerine yenileri yapılmış ve bu ek mezar şapeli orijinal görünümüne dönüştürülmüştür. Bugün esas bina cami olarak kullanılırken, arada bir bölme yapılarak ayrılan ek şapel Müzeler îdaresi'ne bağlı olarak ziyarete açıktır.

Fethiye Camii olan eski Bizans kilisesi, altındaki daha eski bir döneme işaret eden, bazıları paye haline getirilen 16 sü-tunlu sarnıç istisna edilecek olursa, üst yapısı bakımından dört döneme işaret eder. 13. yy'm sonlarında inşa edilen ana yapı, örnekleri ancak son dönem Bizans mimarisinde ortaya çıkan, orta mekânını, üç tarafından "U" biçiminde koridorların sardığı, "dehlizli" tipte olan kiliselerdendir. Ortadaki kubbeli mekânı bu dehlizlerden ayıran çifte sütunlar Türk döneminde kaldırılarak, aynı tipte olan Fenarî İsa Camii' nin(->) güney binasında olduğu gibi, üst yapı eksen paralelinde iki kemere bindirilmiştir. Bu sütunların varlığını gösteren kaideler, bina harap haldeyken görülüyordu. Binanın doğusundaki ana ve yan apsisler Türk döneminde yıkılarak yerlerine şevli biçimde inşa edilmiş, üstü kubbeli bir mekân yapılmış olup, bunun yan duvarında mihrap bulunmaktadır. Ana binanın orta mekânı pencereli kare bir kitle halinde yükselir. Bunun üstünde Bizans mimarisinin tipik kubbesi bulunur. Dalgalı saçağı, kademeli kemerler içindeki pencereleri ile kubbe 13-14. yy'ların mimari ö-zelliğine sahiptir.

Mihail Glabas'ın karısı Maria'nın 14. yy' in ilk yıllarında ek olarak, ana binanın güney cephesine bitişik olarak yaptırdığı mezar şapeli ise dört sütunlu haç planına göre inşa edilmiştir. Bunun da üzerinde döneminin üslubuna uygun görünüşte kubbeler vardır. Bir Bizans kilisesinin bütün mimari elemanlarına sahip olan bu ek şapelin en ilgi çekici tarafı, dış yüzeylerini süsleyen taş ve tuğlalardan yaratılan bezemelerdir. Ayrıca bu binanın güney cephesindeki mermer silme üzerine M. Fi-les'in manzum yazısı işlenmiş olduktan başka, aynı cephede tuğlalardan yapılmış bir yazı frizi daha görülür. Bu mezar kilisesinin kubbesinin içini bir Pantokrator (kâinatın hâkimi) İsa ile, etrafında Tevrat peygamberleri mozaikleri süsler. Burası

Fethiye Camii'nin güneydoğudan görünümü. Ali Hikmet Varlık, 1994

cami olduğunda da bu mozaikler kapatılmamıştı. Apsis bölümünde mahşer günü insanlığa yardımcı olması için Meryem ve İoannes'i İsa'nın iki yanında tasvir e-den bir mozaik bulunmuş, ayrıca kemer ve tonozlarda bazı azizlerin resimleri meydana çıkarılmıştır. Bazı ücra yerlerde ise pahalı bir teknik olan mozaik yerine fres-ko resimlerin yapıldıkları dikkati çeker.

Üçüncü aşamada bu birbirine bitişik iki yapıyı, dıştan üç taraftan saran bir dehliz yapılmıştır. Taş ve tuğladan oluşan karma teknikte yapılan bu ek, mimari bakımdan dikkate değer bir özellik göstermez. Dördüncü ek ise, yukarıda bahsi geçmiş olan Türk döneminde yapılan kubbeli mihrap mekânıdır.

Caminin etrafında evvelce iki tarafa kapısı olan taştan bir avlu duvarı bulunuyordu. Bu kapılardan bugün yalnızca biri durmaktadır. Duvar ise hemen hemen ortadan kalkmış, cami avlusu ise önündeki medrese yerine yapılan ilkokulun oyun alanı olmuştur. Dışkapı üstünde yer alan ve Nevşehirli İbrahim Paşa'nın damadı Kethüda Mehmed Bey'in vakfı olan mektepten de bugün hiçbir iz yoktur.

Bibi. Paspatis, ByzantinaiMeletai, îst, 1877, s. 298-302; Pulgher, Eglises Byzantines, 41; Liviks, "Mechet Fetkhie-djhami v Konstantino-polie", Odessa, 1887; Richter, Quellen der byzantinichen Kunst-Geschichte, Viyana, 1897, s. 250; X. A. Siderides, "Peri tes en Kons-tantinupolei mones tes Pammakaristu", Hel-lenikos Filologikos Sillogos, XX-XXII (1902), s. 19-32, XIX (l907), s. 265-273; S. Schweigger, Eine newe Reysebeschreibung auss Deutscb-land nach Constantinopel, Nürnberg, 1608, s. 119-120; Gurlitt, Konstantinopels, 34; Millin-gen, Byzantine Churches, 138-160; -Ebersolt-Thiers, Eglises, 225-247; Schneider, Byzanz, 66-67; A. Oğan, "Aya Mariya Pammakaristos-Fethiye Camii", Belleten, Xffl/50 (1949), s. 271-308;Janin, Eglises et monateres, 208-213; Eyi-ce, Bizans Mimarisi, s. 22-27; F. Schreiner, "Eine unbekanute Beschreibung der Pammaka-ristos-kirche (Fethiye Camii) und weitere Tex-te zur Topographie Konstantinopels", Dum-

barton Oaks Papers, XXV (1971), s. 220-248; Ayvansarayî, Hadîka, I, 157; (Altınay), Onbi-rinci Asırda, 13; H. Belting, "Zur Skulptur aus der Zeit um 1300 in Konstantinopel, Münc-henerJahrbuch der Bildenden Kunst, XXIII (1972), s. 63-100; H. Belting-C. Mango-D. Mo-uriki, The Mosaics and Frescoes ofSt. Mary Pammakaristos (Fethiye Camii) at istanbul, Washington, 1978; H. Hallensleben, "Unter-suchungen zur Baugeschischte der ehemali-gen Pammakaritoskirche der heutigen Fethiye Camii in istanbul", ist. Mitt, XIII-XIV (1963-1964), 128-193; T. F. Mathews, The Byzantine Churches of İstanbul, Pennslyvania, 1971, s. 346-365; Fatih Camileri, 97-98.

SEMAVİ EYİCE



Yüklə 7,77 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   69   70   71   72   73   74   75   76   ...   139




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin