GALATA SARAYI OCAĞI
"Galata Saray-ı Hümayunu Mektebi" de denmiştir. Enderun'a(->) aday yetiştiren a-cemioğlanları okulu. 15. yy'm sonundan 19. yy'm ortalarına kadar işlevini sürdürmüştür. Yerine 1868'de Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) açılmıştır.
Evliya Çelebi'nin aktardığı bir söylentiye göre II. Bayezid (hd 1481-1512) bir kış günü Galata sırtlarında avlanırken burada bir kulübede yaşayan Gül Baba ile tanışır ve onun dileği üzerine burada bir mektep ile bir darüşşifa yaptırır. Buraya, istanbul'a getirilen devşirme oğlanlarından, padişahın huzurunda yapılan seçimle vücudu kusursuz, akıllı ve yetenekli gençler alınmaya başlanır.
Galata Sarayı Ocağı I. Süleyman (Kanuni) döneminde (1520-1566) yemden örgütlendi ve Acemi Ocağı(->) ile ibrahim Paşa Sarayı Mektebi'ne(->) koşut bir eğitim düzenine kavuşturuldu. Buradaki eğitimi tamamlayanlar Enderun'un alt sınıfları olan Büyük ve Küçük odalara çıkma yöntemiyle geçmekteydiler. II. Selim (hd 1566-1574) Galata Sarayı Ocağı'nı dağıtarak buradaki gençleri Enderun'a ve Eski Saray'a aldırttı. Kurum ise bir medrese olarak örgütlendi. III. Murad (hd 1574-1595) ikinci kez Galata Sarayı Ocağı'nı açtırdı. Fakat I. Ah-med (hd 1603-1617) burayı yeniden dağıttı. II. Osman (hd 1618-1622) Galata Sarayı Ocağı'nı üçüncü kez kurdu. 17. yy boyunca istanbul'da yaşanan toplumsal ve askeri olaylar burayı da etkiledi. Ocak disiplini bozuldu. Ödenek yetersizliğinden acemioğlanlar beslenme ve barınma olanaklarından yoksun kaldılar ve her kapıkulu ayaklanmasına katıldılar. Galata Sarayı Ocağı bir tür serkeşler yuvası durumuna girdi. Içoğlanlarmın kavgaları ve taşkınlıkları toplumu da rahatsız ettiğinden l675'te burası ve İbrahim Paşa Sarayı Ocağı kapatıldı. Kışla, bostancılara tah-
sis edildi. Bir bölümünde de sahn düzeyinde Galata Sarayı Medresesi açıldı.
17. yy'a kadarki ilk dönemde Galata Sarayı Ocağı, öteki Enderun hazırlık ocaklarına oranla daha saygın konumdaydı. Buraya aday alımları padişahın onayıyla oluyordu. Burada yetişenlerden titiz bir seçimle bir kısmı Enderun'a alınmakta, diğerleri ise 14-16 akçe gündelikle kapıkulu süvarisi olmaktaydılar. Burada gösterdiği üstün başarı ve yetenekten dolayı doğrudan Enderun'un üst sınıflan olan Kiler ve Hazine koğuşlarına geçenler de o-lurdu. Padişahlar da yılda bir kez Galata Sarayı'nı ziyaret ederek beğendikleri 12 oğlanı Topkapı Sarayı'na aldmrlardı. Bunlar, gelenek uyarınca padişahın ardınca saraya giderlerdi. Çıkma zamanı geldiğinde ise, ocağın amiri olan Galata Sarayı a-ğası arzuhalleri toplar, yeni saray ağasına götürürdü. Çıkmalarda acemioğlanlan arasında kavgalar yaşanırdı. Devşirme sisteminin bozulmasından sonra öteki okul konumlu ocaklar kapandığı halde Galata Sarayı Ocağı işlevini korudu ve Enderun' un biricik hazırlık okulu olarak kaldı. Saray baltacıları koğuşuna da genellikle buradan seçim yapılıyordu.
Ocak, her biri 200 kişilik 3 koğuşu, l cami, l hamam ile l darüşşifayı kapsıyordu. Ocağın amiri olan Galata Sarayı ağası ya da başağa, beyaz destarlı mücevve-ze, Mevlevî feracesi ve kontuş kürk giyerdi. Ocakta ayrıca 21 ağa vardı. Bunlar görevlerine göre oda kethüdası, odabaşı, kuş-çubaşı, hamamcıbaşı, başeski unvanlarını taşımaktaydılar. Ayrıca 4 enderun oğlanı, 4 hastane oğlanı, l cerrah, 5 hoca, l'er kâtip, imam, tabip, eczacı, çamaşırcı, saka, tellak, şerbetçi, et hamalı vardı. Sarayın kapıcıları, baltacıları, ayrı birer bölüktü. Aşçı, ekmekçi, ekmekçi kalfası ve kilerciler de iaşe işlerine bakıyorlardı. Topkapı Sarayı'nm bir görevlisi olan şehremini, Galata Sarayı'nın yiyecek, yakacak gereksinimlerini karşılamakla yükümlüydü. Matbah-ı Âmire emini de pazarbaşı denen yardımcısı aracılığıyla buranın alım işlerini yapar, mutfağa erzak temin ederdi. Sarayın kadrolu 5 hocasına günde 7'şer akçe ödeniyordu. Bunlar ilmiye sınıfından sayılmaktaydılar. Galata Sarayı içoğ-lanları, gılmanlar ya da celepler denen a-day öğrenciler, hilal biçimli şeb külah ve dolama giyerlerdi. Koğuşlarda "silsile" denen bir sıralama ve Enderun'dakine benzer bir örgütlenme söz konusuydu. Burada okuyup yazma, edebiyat, din bilimleri yoğun bir şekilde öğretilirken tomak, top, çöp oyunları, kemankeşlik, kebade (yay çekme), tir-endazlık (ok atma) ve savaş fenleri de gösteriliyordu. Evliya Çe-lebi'ye göre Gül Baba'mn kerameti gereği, Galata Sarayı'nda bir kez "Bismillah" deyip derse oturanın tüm bilimleri öğrenmesi ve bilim dünyasında saygın bir yere kavuşması doğaldı. Her gün ikindiden sonra başağa, oğlanlar arasında oyunlar tertip ettirirdi, isteyenler için dışarıdan hat ve sanat hocaları, tabip hocalar getirilirdi. Pars kethüdaları temizlik dersleri verirler, şeyhler ve vaizler ocağa konferan-
GALATA SIBYAN MEKTEBİ
368
369
GALATASARAY LtSESİ
sa gelirlerdi. Salı günleri ise "buluşma" yapılır, ziyarete gelen akrabaları, oğlanlarla iç avluda görüşürlerdi.
Galata Sarayı Ocağı'nın ikinci dönemi 1715'te Sadrazam Şehit Ali Paşa'nın girişimiyle başladı. III. Ahmed.(hd 1703-1730) burasının, Enderun'a hazırlık okulu olarak açılmasına izin verdi. Kışladaki bostancılar çıkartıldı ve medrese de kapatıldı. Yapılar onarıldı. Doğrudan silahdar ağaya bağlanan ocağın disiplinine önem verildi. Bu semtte oluşan yabancı mahallelerinin ve elçiliklerin rahatsız edilmemesi önlemleri alındı. Ayrıca III. Ahmed ocak dışındaki küçük Müslüman mahallesi için bir de mescit yaptırdı (bugün yerinde 3. Vakıf Hanı vardır). Her gün, Galata Sarayı ağasının ikindi vaktinde kol gezmesi yasalaştı. Kışla avlusuna yapılan kasr-ı âli, padişahın ziyaretleri için düşünülmüştü. Ocak, Büyük, Orta ve Küçük olarak 3 sınıfa ayrıldı. Medreselerden farklı bir eğitim veren bu kurum, istanbul'da bir yenilik kabul edildi ve pek çok aile çocuklarını buraya vermek için yarıştılar. I. Mah-mud (hd 1730-1754) Galata Sarayının Büyük Odası karşısına bir kütüphane yaptır-tarak saraydan yüzlerce kitap gönderdi. Oğlan sayısı artırıldı. Beş vakitte tabur halinde camiye gidilip namaz kılınması, kalan zamanlarda din, edebiyat, spor ve sanat eğitimi yapılması programlandı. 1753' te padişahın da katıldığı bir törenle yeni eğitim sistemine geçildi. 1757'te Eski Saray Baltacılar Ocağı kaldırılınca Galata Sara-yı'ndan buraya öğrenci aktarıldı.
II. Mahmud (hd 1808-1839) Tophane yangınında yanan Galata Sarayı'nı 1820' de kagir olarak yeniletti. 1834'e değin geleneksel eğitim düzenini koruyan bu o-cak, Enderun'un kaldırılmış olması nedeniyle dağıtıldı. Binaları 1838'de Mekteb-i Tıbbiye'ye verildi. Bir bölümü de kışla oldu. 1865 te istanbul'daki askeri okulların (Harbiye, Bahriye, Tıbbiye ve Mühendis-hane) idadi (hazırlık) sınıfları burada toplandı. 1868'de ise bugünkü Galatasaray Lisesi, Mekteb-i Sultani adıyla aynı yerde açıldı.
Bibi. Tayyarzâde Ata, Tarih-İAta, l, ist., 1293, s. 72 vd; Evliya, Seyahatname l, 71; Tarih-i Raşid, IV, s. 31 vd; Uzunçarşılı, Saray, 302 vd; Mekteb-i Sultanî, ist., 1334, s. 15-20; Uzunçarşılı, Kapıkulu, I-II; Ergin, Maarif Tarihi; F. Isfendiyaroğlu, Galatasaray Tarihi, ist., 1952. NECDET SAKAOĞLU
GALATA SIBYAN MEKTEBİ
bak. REİSÜLKÜTTAB İSMAiL EFENDi SIBYAN MEKTEBİ
GALATA SOSYALİST KULÜBÜ
1912'de Kuledibi'nde açılan sosyalist kulüp.
II. Meşrutiyet'i (1908) izleyen yıllarda, Selanik ve istanbul başta olmak üzere, toplumsal hareketliliğin yüksek, sol düşüncenin de gelişme halinde olduğu bölgelerde sosyalist kulüpleri ve sosyal bilimler araştırma grupları kurulmuştur. 1909' da, istanbul'da, Rum, Ermeni, Yahudi ve Müslüman Türklerin devam ettiği sosya-
list kulüplerin birinin de Galata'da Kuledibi'nde olduğu bilinmektedir. 1910'da çıkarılan ve bu türden örgütlenmelere yasaklar getiren Cemiyetler Kanunu'ndan sonra kapanan bu kulüpler, görece bir gevşeme yaşanan 1912'de yeniden ortaya çıkmaya başlamış; Galata Sosyalist Kulübü de Kuledibi'nde yeniden açılmıştır. iştirak dergisinin 1912 yılı, 2. sayısında haber verildiğine göre, Galata Sosyalist Kulübü, Selanik'teki benzerlerinin istanbul' daki uzantısı sayılabilecek Dersaadet Te-tebbuat-ı içtimaiye Cemiyeti'nden başka zenne ceketi işçileri, Şişli işçileri, döşemeciler, mücellitler, erkek terzileri, değirmenciler, berberler, ticaret ve sanayi işçileri, bira fabrikaları işçileri, eczane ameleleri, sigara işçileri, Cibali Reji işçileri derneklerinin birleşmesiyle kurulmuştu. Galata Sosyalist Kulübü'nün çekirdeği sayılan Dersaadet Tetebbuat-ı içtimaiye Cemiyeti istanbullu Rumların çoğunlukta ve etkin oldukları bir kuruluştu. Galata Sosyalist Kulübü de onların etkinlikleri altında gelişmiş; sosyalist düşüncenin işçiler arasında yayılmasını ve işçilere örgütlenme bilinci verilmesini hedeflemiş; Haziran 1913'te sadrazam, Mahmud Şevket Pa-şa'ya karşı girişilen suikasttan sonra bu türden bütün cemiyet ve kulüpler üzerindeki baskılar yoğunlaşırken, Galata Sosyalist Kulübü de faaliyetine son vermiştir.
istanbul
GALATA'DA AYAK SEYRİ
Galata'da bir dönem yaygın hale gelen, içkili eğlencelere veya gezintilere Divan şairlerince verilen ad.
Ayak kelimesinin her iki anlamı da (a-yak ve kadeh) manaya uygun düştüğü i-çin deyimleşmiştir. Fetihten sonra Galata' da yaşanılan hayat, Müslüman kesim için daima merak konusu olmuştur. Divan şiirinde, sevgili put kadar güzel kabul edilmekteydi. Şairlerin sevgililerini benzettikleri putlar Ayasofya'nın duvarlarına işlenmişti. Ama bunların canlıları demek olan Hıristiyan güzellerine serbest bir hayat yaşanan Galata'da rastlamak, onları seyretmek mümkündü. Dahası, içki istanbul'da yasaktı ama Galata'da dogmatik bir kutsallıkla hürmet görüyordu, istanbulluların hem güzeller, hem de içki amacıyla Galata'ya yaptıkları kaçamaklar şiirlere konu olmaya başlayınca "Galata'da ayak seyri" Osmanlı geleneğine girdi. Böylece kilise kültürü de Divan şiirinde yer e-dinmeye başladı. Şairlerin platonik aşkı anlatıyor görünmeleri ve içkinin tasavvu-fi mecazlar arasında bulunması da Galata'da ayak seyrinden geniş biçimde bahsetmeye zemin hazırlıyordu. Galata'mn meyhanelerinde devam eden sosyal hayat da şiirde klasik üsluba bürünüyordu. Özellikle 16. yy'da ayak seyrinden bahsetmek bir zarafet ve şiir muhitinin alışkanlığı oldu. Zatî (ö. 1547) Bir ayak bir erbainin haletin vermez mi gör/ Geç ayak seyrine sûfi Galata 'dan yana derken, Taşlıcalı Yahya Bey (ö. 1582) Şarâbı terk edip sûfi, başını verme gavgaya /
Güzellerle ayak seyrânın eyle gel Galata 'ya demek cesaretinde bulunuyor ve Şehrengiz?inde bu gezintileri tasvir ediyordu (Binip keşliye dahi nice dilber/ Galata'da ayak seyrânın eyler).
Yahya Bey Galata'da ayak seyrini bazen kadehi elden ele dolaştırmak manasına da kullanmıştır (Gel ayak seyrini kıl nûş etmeyipeymâneden /Akıl olanlar kaçar mı zâhidâ meyhaneden).
Galata'da ayak seyri o dönemlerin cafi-lı eğlence biçimlerinden biriydi. Hattâ bazen tuhaf hadiseler de yaşanırdı. Bir defasında Fatih müderrislerinden Piripaşa-zade Mehmed Çelebi ile Aşçızade Hasan Çelebi, Hıristiyanların kızıl yumurta yortusunda kıyafet değiştirerek Galata'ya giderler ve kiliseye girip ayini seyrederler. Tatavlalı (bugünkü Kurtuluş) Mahremi (ö. 1535) bu olayı bir beyitle (Galataya sanem seyrine gelmiş / Sitanbul'dan bir iki din ulusu) ifşa edince istanbul hayli zaman bu olayla çalkalanır. Olay saray tarafından duyulunca ayak seyri amacıyla Galata'ya geçmek yasaklanmıştır. Bu olay hakkında Kevserî adlı bir şair Zâhidler ile güm güm öter mescidin içi / Meyhane cümle kaldı tehî hiç sadâsı yok demiştir. Bakî'nin(->) Reh-i meyhaneyi kat etti tîg-ı kahrı sultânın/Su gibi arasın kesdi Si-tanbul u Galata'mn matlaıyla başlayan gazeli de bu yasaklamayı anlatır.
iskender pala galatasaray
Taksim ile Tünel meydanları arasında u-zanan istiklal Caddesi'ni, Tepebaşı'ndan gelen Meşnifiyet Caddesi ile Tophane'den gelen Boğazkesen Yokuşu'nun devamı Yeniçarşı Caddesi'nin kestiği dört yol ağzı Galatasaray olarak bilinir. Semt demlemeyecek kadar dar bir alanı kapsayan, a-ma uzunca bir zamandan beri Beyoğlu'
Galatasaray'dan bir görünüm.
Ahmet Kuzik, 1994
nün kalbi sayılan bu yöre, güneyde Tom-tom ve Asmalımescit, kuzeyde Hüseyin Ağa, doğuda Kuloğlu, batıda Kamer Hatun mahallelerinin belirli bölümlerini içerir; bilinen mevki adlarıyla söylersek, Par-makkapı, Hammalbaşı (ya da Ömer Hay-yam), Tepebaşı, Asmalımescit ve Çukurcu-ma ile komşudur.
Bizans döneminde Cenevizlilere ait o-lan bölgenin (bugünkü Galata'mn) surlar dışında kalan kısmı, Boğaziçi ile Haliç arasında bir sırttan ve iki dik yamaçtan oluşuyordu. Doğuda fundalıklarla, fındıklıklarla kaplı bugünkü Tophane ve Fındıklı' nın (o zamanki adı Argiropolis) ağaçlar ve çalılıklarla kaplı sırtları, batıda servilerle ve Hıristiyan mezarlığının yer aldığı dik yamaçlar halinde Halic'e iniyordu.
O sıralarda yerleşim alam olmayan bölgede, Osmanlı döneminde II. Bayezid (hd 1481-1512) tarafından sarayın içoğlanları-nı eğitmek üzere bir kışla-mektep kuruldu (1481). Bugünkü Galatasaray Lisesi'nin(-0 bulunduğu yerde yapılan ve Galata Sarayı diye anılan binanın adı bu mevkinin zamanla Galatasaray diye adlandırılmasına neden olmuştur (bak. Galata Sarayı Ocağı).
Galatasaray'ın evrimi bütünüyle Beyoğ-lu'nun evrimidir (bak. Beyoğlu). Galatasaray diye bilinen alan içinde bugün Galatasaray Lisesi'nden başka, Birleşik Krallık Başkonsolosluğu (bak. ingiltere Elçiliği binası), Çiçek Pasajı(->), tarihi Galatasaray Postanesi(->), tarihi Galatasaray Hamamı^), Galatasaray Balık Pazarı (veya Çiçek Pazarı), Maison de France (bak. Fransa Elçiliği binası), Aynalı Pasaj (bak. Avrupa Pasajı), Halep Pasajı,(->) Saint Anto-ine Kilisesi(->), Ayia Trias Rum Katolik Kilisesi, Santa Maria Draperis Katolik Kilisesi (bak. Fransiskenler), Fransızlara ait St. Louis Katolik Kilisesi, Protestan Union Church'e bağlı Dutch Chapel (Hollanda Şapeli), ispanyol Katoliklerinin kurdukları Sancta Terra Katolik Kilisesi, Surp Yer-rortutyun Gregoryen Ermeni Kilisesi, aynı adlı Ermeni Katolik kilisesi gibi kiliseler, eski Bön Marşe'nin yerinde inşa edilen İstanbul Sanayi Odası'na ait Odakule gökdeleni, tarihi Rus lokantası Rejans(~»), Elham-ra(-») ve Atlas(->) sinemaları, Ses, Karaca, Küçük Sahne tiyatroları, Tokatlıyan İşha-nı (bak. Tokatlıyan Oteli) vb ile istiklal Caddesi'ne özgü çeşitli dükkânlar ve Be-yoğlu'na özgü sokaklar bulunmaktadır.
İSTANBUL
GALATASARAY HAMAMI
Beyoğlu Ilçesi'nde, Kuloğlu Mahallesi'n-de, Galatasaray Lisesi'nin kuzey sınırım o-luşturan Turnacıbaşı Sokağı ile Çapanoğlu Sokağı'mn kavşağında yer almaktadır. III. Ahmed döneminde (1703-1730), Şehit Ali Paşa'nın (ö. 1716) sadarette bulunduğu 1127/1715'te, Galata Sarayı Ocagı'nın İçoğlanları Kışla-Mektebi'nin dördüncü kez ihya edilmesi sırasında yaptırılmıştır. Halka açık bir çarşı hamamı olan bu yapıdan başka, kışla-mektebin bünyesinde içoğlanlarına mahsus diğer bir hamamın da bulunduğu bilinmektedir. Ya-
Galatasaray Hamamı
Ahmet Kuzik, 1994
pı 1965'te büyük bir onarım geçirmiş, bu a-rada tasarımın anahatları korunmuş, ancak bütün mimari ayrıntılar ve iç aksam yenilenerek özgünlüğünü yitirmiştir. Günümüzde bakımlı durumda olan bina, hamam olarak faaliyetini sürdürmekte, yerli müşterilerin yamsıra turistlere de hizmet vermektedir.
Aslında bir tek hamam olarak tasarlanan yapının kuzey kesimine, 1965 onarımı sırasında küçük bir kadınlar bölümü eklenmiştir. Hamamın ana girişi batıda, Turnacıbaşı Sokağı üzerindedir. Yamuk planlı soyunmalık (camekân) bölümü çepeçevre, iki katlı, ahşap soyunma hücreleri ile kuşatılmıştır. Enine dikdörtgen planlı ılıklık bölümünden geçilerek ulaşılan sıcaklık bölümü, Türk hamam mimarisinin en eski ve en yaygın tasarım şeması olan, hamamların yamsıra medreselerde, tarikat yapılarında ve sivil mimari e-serlerlerinde de uygulandığı görülen dört eyvanlı şemaya göre şekillendirilmiştir. Ortada, köşeleri pahlı göbek taşının yer aldığı, kare planlı merkezi mekân kubbe ile örtülmüş, söz konusu mekân dört yönde birer eyvanla kuşatılmış, eyvanların köşelerine de kare planlı ve kubbeli birer halvet yerleştirilmiştir. Ayrıca sıcaklığın kuzey yönünde, hamam terminolojisinde "paşa halveti" olarak adlandırılan, dikdörtgen planlı bir halvet birimi daha bulunmaktadır. Sıcaklığın kuzeydoğu köşesinde soğuk su deposu, doğusunda da sıcak su deposu ile külhan yer alır.
Son onarımda, sıcaklığın zeminindeki ve duvarlarındaki beyaz mermer kaplamalar ve kurnalar yenilenmiş, duvar kaplamaları sarı ve kırmızı renkli taştan şeritlerle yer yer süslenmiştir.
M. BAHA TANMAN
GALATASARAY LİSESİ
"Mekteb-i Sultani", "Galata Sarayı Mekteb-i Sultanisi", "Umumi-i idadi", ilk adlarıdır. "Galatasaray Mektebi" de denmiştir, l Eylül 1868'de istanbul'da öğretime açılan ve Tanzimat eğitiminin simgesi sayılan Türkçe ve Fransızca programlı okul.
Galatasaray Lisesi'nin açılışında 1867' de Avrupa'ya geziye çıkan Abdülaziz ile dönemin sadrazamı Âli Paşa, Hariciye Nazın Keçecizade Fuad Paşa ve Maarif Nazırı Saffet Paşa'nın, İstanbul'daki Fransa Büyükelçisi M. Bouree'nin çabaları söz konusudur. Ayrıca Fransa'nın, Islahat Ferma-nı'ndaki (1856) koşullan öne sürerek Osmanlı uyruğu gayrimüslimlerin de yararlanacakları okulların bir an önce açılması yönünde verdiği nota da etkili olmuştur. Her ulustan ve dinden çocukları ve gençleri, Osmanlı ulusçuluğu etrafında kaynaştırıp entelektüel bir taban kazanma amacına dönük bu okul için, Tevfik Fikret "Do-ğu'nun Batı ufkuna açılan ilk penceresi" demiştir. Galatasaray Lisesi günümüzde, Anadolu lisesi konumunda ve özel yönetmeliği olan resmi bir okuldur.
Rüştiye üstü, lise eşiti ve yabancı dil öğretimi de veren bir okulun açılması girişiminde, 1867'de Paris Büyükelçisi olan Cemil Paşa'nın rolü büyüktür. Cemil Paşa, Hariciye Nazırı Fuad Paşa'ya gönderdiği bir mektupta Fransa'nın istanbul'da bir lise açmayı düşündüğünü, bunun iki ülke ilişkilerine olumlu katkıda bulunacağını bildirdiği gibi, o yıl, Paris'i ziyaretinde buradaki okulları gezen Abdülaziz de İstanbul'a dönünce ilgililere derhal böyle bir okulun açılması talimatını vermişti. Öğretimin Fransa'daki eğitim ilkelerine koşut biçimde düzenleneceği okul için 25 Mart 1868'de Paris'te bir sözleşme imzalandı. Dr. A. Levistal, Fransız müdür muavini a-tandı ve İstanbul'a gönderildi. Levistal. hazırladığı raporlarda, okulun, Fransız etkisini yaygınlaştırma, Osmanlı gençleri arasında Fransızcayı ve Fransız edebiyatını, uygarlığını sevdirme amaçlı olmasını vurgulamıştı. Ama, Katolik mezhebini yayma ya da sevdirme gibi bir amaca kesinlikle yer verilmemesi de belirtilmişti. Müslüman-Hı-ristiyan öğrenci sayılarının eşit tutulması, okuldaki mescitten Müslüman öğrencilerin yararlanmaları, Hıristiyan öğrencilerin ise ibadet için okul dışındaki kiliselere gitmeleri öngörülmekteydi.
Galata Sarayı Ocağı(->) binasındaki kışla ve mektep, buradan taşınarak Mekteb-i Sultani'ye tahsis edildi ve onarım-tadilat çalışmaları başlatıldı. Fizik, kimya labora-tuvarları, amfiler, idmanhane, tabiat tarihi odaları yapıldı.
15 Nisan 1868'de Mekteh-i Sultani Nizamnamesi, Türkçe, Fransızca, Rumca ve Ermenice olarak yayımlandı. 11 Mayıs 1868' de ise Takvim-i Vekayi'de okulun açılmasına ilişkin irade çıktı. Okula 9-12 yaşlar arasında yeterli temel eğitimi almış 600 öğrencinin giriş sınavı ile kabul edilmesi, 3 yıllık iptidai üzerine 5 yıllık idadi sınıfları ile kurumun 8 yıl olması, ilk sınıflarda, Türkçeyi iyi bilenlere ağırlıklı olarak Fran-
GALATASARAY LİSESİ
370
371 GALATASARAY POSTANESİ
gruplarına bağlanmıştır. Ayaklar, gömme derzli taş kaplama tekniğinde örülmüş bir gövde ile bir çift pilastr ve kolondan meydana gelmiştir. Gövde, ortada bir silme takımıyla ikiye bölünmüştür. Pilastrlar bu iki katlı gövde üzerinde kesintisiz yükselmekte, üstte yassı bir başlık motifiyle korniş tablasına bağlanmaktadır. Başlık kesiminde yumurta figürleri işlenmiştir. Kapının yalnızca dış yüzünde yer alan mermer kolon çiftleri yuvarlak ve ince yapılıdır. Kolonların üstünde ince bilezik silmeler a-rasmdaki stilize yapraklardan oluşan birer başlık bulunmaktadır. Başlıklar kare tablalarla korniş kesimine bağlanmıştır. Kapının ayakları saçak kornişinin üstündeki büyük vazo figürleri ile bitirilmiştir. Vazo figürleri bahçenin köşelerinde de kullanılmıştır. Büyük dökme demir kapı, ortadaki daha büyük üçer çember içine alınmış kıvrım dal motiflerini ve ok torbası, meşale gibi dönemin moda figürlerini içeren bir bezemeye sahiptir. Üst kesimde harf devrimi sırasında kazınmış olan kitabenin panosu ve padişah tuğrasını içeren ışın demetli bir tepelik bulunmaktadır.
AFİFE BATUR
GALATASARAY POSTANESİ
İstiklal Caddesi'nin Galatasaray-Taksim hattında, 190 kapı numarasıyla, Galatasaray Meydanı'na yakın bir konumda bulunmaktadır.
sızca, Türkçeyi yeterince bilmeyenlere ise Türkçe derslerinin gösterilmesi, 3 saat Türkçe, 3 saat Fransızca derslerinin verilmesi öngörüldü. Bu düzenlemeler olurken Fransa'dan ders araç gereçleri, yatılı öğrenciler için yatak takımları getirildi. Dahili (yatılı) öğrenciler için yılda 45 altın (1.035 frank), harici (gündüzlü) öğrenciler için de 10 altın (230 frank) ücret kabul edildi.
Mekteb-i Sultani müdürlüğüne atanan M. Ernest ve Salve ile Fransız öğretmenler, haziran ayında göreve başladılar. 172 Müslüman, 237 gayrimüslim (Ermeni, Latin, Rum, Musevi, Bulgar) öğrenci ile okulun açılış töreni l Eylül 1868'de yapıldı. Fakat sert eleştiriler yöneldi. Okula atanan Türk ikinci müdür için göreve başlama izni alınamadı. Rusya, Türkiye'deki Fransız etkisinin yaygınlaşmasından duyduğu kaygıyı bir notayla bildirdi. Elçi Ignatief, aynı düzeyde bir de Rus okulu açılması için diretmekle birlikle bir sonuç alamadı.
Okula en ağır eleştiriler, Namık Kemal'den ve Yeni Osmanlılar'dan geldi. Yunanca dersinin konmaması istanbullu Rumları kızdırdı. Museviler ise Hıristiyan bir müdürün yönettiği okula çocuklarını göndermek istemediler. Papa, Galatasaray'a Katolik öğrenci kaydını yasaklamaya kalkıştı ise de Fransa hükümeti bunu önledi. İstanbul'daki Ermeni-Katolik patriği de kendi cemaatinden çocuklann buraya gönderilmesini yasakladı. Osmanlı şeyhülislamı, Müslüman ve Hıristiyan gençlerin bir arada okumalarının dine aykırı olduğunu ileri sürdü.
Okulda ise henüz pek çok şey ilkeldi. Dershaneler mangalla ısıtılıyordu. Resim atölyesinde, silgi yerine ekmek içi kullanılmaktaydı. Tuvaletlerde su yoktu, yemekler de iyi çıkmıyordu. Bununla birlikte o-kulun mevcudu, açılışı izleyen aylarda artarak 2 Haziran 1869'da 524'e ulaştı. 1869-1870 öğretim yılında da 600'ü geçti. Fakat tepkiler sürüyordu. Özellikle de burada hiçbir dini eğitimin verilmemesi, farklı dinlere mensup gençlerin bir arada okumaları eleştiriliyordu. Ancak, okul yönetiminin "laik" eğitimi sürdürmedeki titiz ve yansız tutumu, kurumu bir kapanma olasılığından uzak tutmaktaydı.
Okula çok değerli bir kitap koleksiyonu armağan eden Fransa Kralı III. Napo-leon'un Almanya'ya yenik düşmesinin ardından okul da sarsıntı geçirdi. Aynı şekilde, okulun koruyucusu Âli Paşa'nın 1871'de ölümü, kurucu müdür Salve'ın Fransa'ya dönmesi de birer şanssızlık oldu. 1872'de istanbullu Vahan Efendi'nin müdürlüğe atandığı sırada okul mevcudu 362'ye düşmüştü. Bu ilk dönemde, Fransız, Türk, Ermeni, Musevi 62 öğretmen o-kulda görev almıştır.
1873'te Gülhane'deki Mekteb-i Tıbbiye binasına taşınan okulun tarihi binası Tıbbiye'ye verildi. Burada 1874'te Darül-fünun-ı Sultani açıldı (bak. Darülfünun). Mekteb-i Sultani'nin yeniden kendi binasına taşınması ise 1876'dadır.
1885'ten başlayarak okulda Türkçe, Fransızca ve ortak programlar uygulanmaya konuldu. Fransızca ya da Türkçe programı izleyenlere "ehliyetname", Fransızca-
Galatasaray Lisesi
Ahmet Kuzik, 1994
Türkçe programdan mezun olanlara "şahadetname" verilmeye başlandı. Tevfik Fikret, 1888'de ortak programdan mezun o-lanlardandır. "İptidai" (ilkokul) için 3 yıllık ayrı bir Türkçe-Fransızca program, "taliye" (orta) ve "âliye" (lise) sınıfları için de 3'er yıllık Türkçe ve Fransızca programlar vardı. Türkçe programa Arapça, Farsça ve ulum-ı diniye dersleri de alınmıştı. Yatılı öğrencilerin tamamı jimnastik eğitimi gördüğü gibi, isteyen öğrencilere de Rumca, İngilizce, Ermenice, Almanca, İtalyanca, Latince ve ücreti öğrencilerce karşılanmak üzere piyano ve keman kursları da vardı.
Galatasaray'da 1912'ye değin görev a-lan müdürler arasında en tanınmışları Sava Paşa (1874-1876), Ali Suavi (Ocak 1877-Aralık 1877)(->), Abdurrahman Şeref (1894-1908)(-0, Emrullah Efendi (1908), Tevfik Fikret (1908-1909), Salih Zeki Bey'dir (1910-1912). Abdurrahman Şerefin uzun süren müdürlüğü, Galatasaray'ın en verimli ve parlak dönemindedir. 1900'deki sayılarla okulda 46 Müslüman-Türk, 15 yerli gayrimüslim, 16 Fransız, toplam 77 öğretmen, 100 dolayında memur ve müstahdem bulunuyordu. 1900-1901 öğretim yılında, parasız yatılı 285 Müslüman, 131 gayrimüslim, paralı yatılı 277 Müslüman, 50 gayrimüslim, gündüzlü parasız 26 Müslüman, 25 gayrimüslim, gündüzlü paralı 34 Müslüman, 74 gayrimüslim (toplam 902) öğrenci okumaktaydı. Bu sayılarla Mekteb-i Sultani, İstanbul'un en büyük okulu konumundaydı. O yd sonunda okuldan 27 kişi mezun oldu. 1903'e kadarki 34 yıl içerisinde mezun sayısı ise 648'e ulaşabilmişti. İlk Müslüman mezun ise 1873'te Abdurrahman Şereftir.
1870'teki Beyoğlu yangınından az zarar gören okul binası 22 Şubat 1907'de yandı. Öğrenciler tatilde olduğu için can kaybı olmadı. Fakat okulun tüm ahşap bölmeleri, tavan ve döşemeleriyle birlikte kütüphanesi, müzesi, arşivi de yandı. Yalnızca duvar iskeletleri kaldı. Öğrenciler bir süre açıkta ve teneffüs sundurmaları altında ders yaptılar. Daha sonra Beylerbeyi Sarayı yanındaki Muzıka Dairesi'ne taşınıldı ve barakalar kuruldu. Okulun onarımı 1909'da tamamlandı. 1912 Balkan Sa-vaşı'ndan 1922'ye kadar okul, öğrenci mevcudu ve öğretmen sayısı en aza inmiş olarak hizmet verebildi. Öğretmenlerin ve yetişkin öğrencilerin büyük bölümü silah altına alındı. 1912'de 62 mezun veren o-kuldan 19l6'da 4, 1917'de 5 öğrenci mezun olabildi. Bu dönemde yabancı öğretmenlerin birçoğu ayrıldı.
1924'te Galatasaray Lisesi adı ile programı ve statüsü yenilenen okulda ehliyetname yöntemine son verildi. Teneffüslerde Fransızca konuşma zorunluluğu da kaldırıldı. 1929'da genel kültür dersleri Türkçe oldu. 1926-1932 arasında okulda bir de "ticaret ve bankacılık şubesi" faaliyet gösterdi. 1930'da okul mevcudu 1.600'e çıkarıldı ve ilkokul sınıflan Ortaköy'deki Fer' iye Sarayları'mn(->) bir dairesine taşındı. 1967'de okula kız öğrenci de alınmaya başladı. 1969'dan itibaren ilkokula öğrenci alınmadı. Ortaköy şubesi, ortaokul sı-
nıflarına bırakıldı. 1968'deki 100. yıldönümü kutlama törenine, Fransa Cumhurbaşkanı de Gaulle de katıldı. Bu tarihe kadar okul 4.717 mezun vermişti. 1975'ten başlayarak Galatasaray Lisesi merkezi sınav sistemine bağlı olarak hazırlık sınıfına öğrenci alan l yıl hazırlık, 3 yıl ortaokul ve 3 yıl lise olmak üzere yatılı ve gündüzlü Anadolu lisesi konumuna getirildi. 14 Nisan 1992'de Fransa ile yapılan bir kültür anlaşması çerçevesinde Galatasaray Eğitim ve Öğretim Kurumu oluşturuldu. Bununla ilkokuldan üniversiteye kadar bir eğitim kurumlaşması amaçlandı. Ortaköy'deki tarihi binada, 50 öğrenci ile ilk kısım, 1993-1994 öğretim yılında hizmete girerken öğretim dili Fransızca olmak ü-zere Ekim 1993'te Galatasaray yüksekokulları da kuruldu. Devlet Bilimleri Yüksek Okulu'nda, hukuk, iktisat, işletme, kamu yönetimi, uluslararası ilişkiler ve iletişim bölümleri; Mühendislik ve Teknoloji Yüksek Okulu'nda da endüstri mühendisliği ve bilgisayar mühendisliği bölümleri öğretime başladı.
Dostları ilə paylaş: |